23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
31 AĞUSTOS 2012 CUMA CUMHURİYET SAYFA kultur@cumhuriyet.com.tr KÜLTÜR Yıllara meydan okuyan bir efsane, Gheorghe Zamfir: 15 Önce ses vardı... uzun söz etti. “Evet, sizinle son görüştüğümüzden bu yana daha mistik oldum. Bu doğru… Ama zaten başlangıçta ses vardı.” Tanrı’ya inanç, gerçeğe inançtı onun için… Tanrı adına, din adına yapılan kötülükler, saflığı yitirmemizdendi… Onun tüm çabası yaşamdaki en saf, en temiz, en duru sesi bulmaktı. Zamfir’e göre ses, (temiz, duru, saf ses) uyum demekti, barış demekti, huzur demekti… (Huzur sözcüğü çağrışım yaptı. Kimi eleştirmenlerin onun müziğini “asansör müziği” diye hafife aldığı aklıma geldi ama sormadım, başka şey sordum.) “Evet öfkeliyim, dünyanın her yerini, günün her saatinde Amerikan müziğinin sarmasına öfkeliyim… Dünyanın her yerinde politik baskıların artmasından öfkeliyim… Her an bedenimize ve ruhumuza tecavüz edilmesinden öfkeliyim…” Tam o anda Aydın Yavaş yanımıza geldi, öfke konusunu kapadık. İstanbul, 1989. Alev Coşkun’dan ‘Modernleşme’, ‘Devrimler’ ve ‘Laiklik’ Üzerine Alıntılar... Değerli araştırmacı Alev Coşkun, bir süre önce “Özgürlük Mücadeleleri Tarihimiz Devrimin İlk Karşıtları” başlıklı bir kitap yayımladı. Cumhuriyet Kitapları arasında çıkan bu çok önemli incelemesinde yazar, kendi deyişiyle “Özgürlük mücadeleleri tarihimizi doğru öğrenmek isteyen” herkese sesleniyor. Okuduğumdan bu yana tavsiye ettiklerimin sayısını unuttuğum bu eserle yeni tanışan bir ressam arkadaşımın şu kısa saptaması, Alev Coşkun’un seslenişinin doğruluğunun ve öneminin kanıtı sayılabilir: “Meğer bütün bunlar, bize ne kadar yanlış öğretilmiş!” Evet, öyle! Çünkü yakın tarihimizi doğru öğrenebilmenin en önemli yollarından biri, bundan altmış yıl önce Köy Enstitüleri’nin kapatılmasıyla tıkanmıştı. O zamandan bu yana, özellikle “gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet” içinde bulunan bazı aydınların(!) da unutulmaz katkılarıyla, bu arada ‘tarihimizi doğru yorumlamak’, ‘bazı tabuları yıkmak’, ‘artık geçmişimize eleştirel bakmak’ ve ‘tarihimizi temize çekmek’ gibi sloganlarla, kendimiz ve gelecek kuşaklar için giderek artan bir hızla yanlış tarihler inşa etmekteyiz. Yelkenleri günlük yarar düşüncelerinin rüzgârıyla şişirilen bu yanlış ya da ‘kirletilmiş’ tarih gemisiyle doğru limanlara ve sahillere ulaşabilir miyiz diye sormayı ise elbette aslında çoğunlukla zaten olmayan! aklımızın köşesinden bile geçirmiyoruz. Alev Coşkun’un son kitabı, pek çok doğruya bilgi ve belgelerin yardımıyla ışık tutuyor. Hepsini buraya sığdırabilmek olanaksız. Ben, ilk örnek olarak yazarın, 1839 tarihli ve Tanzimat’ı başlattığı kabul edilen Gülhane Hattı Hümayunu’nun girişinden yaptığı alıntıyı vermek istiyorum: “Yüce devletimizin, kuruluşundan beri Kuran ve şeriat ilkelerine uygunluğundan saltanat güçlü, halk da mutlu olmuştur. 150 yıldan beri ise bunun tersi yapıldığından zayıflık, yoksulluk ve çöküş baş göstermiştir. Oysa şeriat kurallarına uymayan devlet payidar olmaz.” Şimdi de Alev Coşkun’un bu satırlara ilişkin yorumunu okuyalım: “…fermanın yukarıya alınan ilk paragrafı günün koşullarını ve Osmanlı devletinin ruhunu çok iyi özetler. Osmanlı’nın geri kalmışlığı ‘şeriat’ hükümlerinden ayrılmaya bağlanıyordu. Oysa olay tamamen tersineydi. İktidarın laikleşmesi, teknik buluşların kabul edilmesi, dindevlet ilişkilerinin birbirinden ayrılarak aklın öne çıkarılması gerekiyordu...” Tanzimat Fermanı, modernleşmeye/Batılılaşmaya uzanan yolda anayasa hukukumuzun temel taşlarından biridir ve küçümsenemeyecek getirileri de olmuştur. Ancak Batı modernleşmesinin Fransız İhtilali’nden miras aldığı laiklik ilkesinin Osmanlı yönetici sınıfı tarafından kesinlikle benimsenmemesi, gelecekte bu belge ile amaçlanan noktalara varılmasını engelleyecektir. Reisülküttap (dışişleri bakanı) Ahmet Atıf Efendi, Saray tarafından Fransa ile ilgili olarak Divan’a sunulmak üzere bir rapor hazırlamakla görevlendirildiğinde, raporuna şu satırları yazabilmiştir: “Voltaire ve Rousseau gibi tanınmış zındıklar ve onlar gibi maddeciler, haşa peygamberlere ve büyük hükümdarlara sövüp sayıp bütün dinleri kaldırıp bir kenara atıp eşitlik ve cumhuriyetçiliğin lezzetli tadını ima eden pek çok eser yazıp yayımlamışlardır (…) Fransa’daki fitne ve fesatı çıkaranlar şer amaçlarına ulaşabilmek için, sıradan halktan Allah korkusunu ve ahiret fikrini söküp almışlar ve böylece Fransa ahalisini bir hayvan seviyesine kadar indiren yolu açmışlardır...” Alıntıda sözü edilen ‘fitne ve fesat’, Fransız İhtilali’dir; bu ihtilal ise, bütün insanların hür ve eşit haklara sahip olarak doğduğunu ilan eden İnsan Hakları Beyannamesi’ne temel olan olgudur! Alev Coşkun’un dediği gibi, Atıf Efendi’nin böyle bir belgeyi insanı hayvanlar derecesine indiren bir söylem olarak görmesi tam bir “cehalet” örneğidir. Peki biz, bugün bu cehaletten ne kadar uzaklaşabildik? Elimdeki fotoğrafa ve hafif sararmış gazete kupürüne baktı, “Bunları bana vermelisiniz. Fotoğraf harika! Bükreş’teki müzeme koymalıyım” dedi. O “harika” sözcüğünün gerisinde sanki “hey gidi gençlik” nostaljisi vardı… Müzelik fotoğraf neredeyse çeyrek asır önce çekilmişti. Kendi alanının en büyüğü, en ünlüsü pan flütün simgesi haline gelmiş Gheorge Zamfir ilk kez İstanbul Müzik Festivali’ne gelip konser verdiğinde tanımıştım onu. 23 yıl önceydi. Bu akşam Bodrum Kalesi’nde Aydın Yavaş ile Romen ve Türk müzisyenler oluşan 14 kişilik orkestrayla vereceği konsere hazırlanırken buldum onu. En gerilerden başlıyorum: Çocukluğunda çobandı... Bütün gün koyunlar peşinde uçsuz bucaksız vadilerde koşan bir çocuk için müzik kavramıyla doğa kavramı birdi. Doğaya âşıktı. Doğanın tüm seslerini keşfetme olanağı vardı. Doğanın kendisi, çocuk için müzikti. Çocuk doğada yeni çalgılar icat eder, bunları geliştirirdi. Odunlardan keman, dallardan kaval yapardı... Dört yaşındayken babasına, müzik aşkını anlattı. Altısında ilk mandolinine kavuştu. Dokuzunda ilk akordeonuna... Arada kaval, flüt öğrendi. Pan flütü o seçmedi. Pan flüt onu seçti. “Kader” der başka bir şey demez. Pan flüt onun kaderiydi… Büyük usta Fanica Luca onu kendi sınıfına seçtiğinde çok ağladı. Çünkü o konservatuvarda akordeon çalışmak istiyordu. İlk tokadını babasından o zaman yedi. Müzik diye tutturdun, o sınıfta kalacaksın diye… On dördünde Bükreş Müzik Akademisi’ndeydi. (Kapitalist düzende çobandan başbakan olursa, komünist düzende de ço Çoban çocuğun kaderi Gheorge Zamfir ve Aydın Yavaş. bandan dünya çapında müzisyen olunabiliyordu!) “Çok sonra anladım ki, pan flütle söyleyecek çok şeyim var. Ve bunu kaderimin bana belirlediği biçimde söylemeliyim. Bu benim görevim. Kimi zaman flütle aramda öyle derin, öyle yoğun bir ilişki, bir bağ, bir diyalog var ki kelimelerle anlatmak çok zor...” Benim için Zamfir’i çok önemli kılan, yerel olanla evrensel olanı muhteşem bir biçimde bütünleyebilmesi olmuştu. Ro Akıl, yürek ve inanç men folklörünün derilerine inerek ona kendi yaratıcılığını ve çağdaş yorumları kattı. Gelenekselle bugün arasında köprüler kurdu. Öte yandan pan flütü, çalgısını da geliştirdi. Yirmi borulu sisteme on boru daha ekleyerek, çalgının ses kapsamını geliştirdi. Bunları 70’li yıllarda gerçekleştirdi. Bir Romen cenaze marşı olan belki de yeryüzünün en hüzünlü parçası “Doina de Jale”, 45’lik tek plak BBC’de bir dizinin müziği olarak kullanılınca dünyayı sardı. 77’deki “Lonely ShepartYalnız Çoban” plağı milyonlarca sattı… Derken film müzikleri, konserler… 80’lerde ünü ve plaklarının satışı daha da yükseldi. 200’ü aşkın albüm; dünyanın her yerinden ödüller… O yıllarda Zamfir’in bu romantik ve hüzünlü parçalarıyla ruhumuzu dinlendirdiğimizi hiç ama hiç unutmadım. Biraz önce provadan çıkmıştı. Yorgun görünüyordu. Bunca yıldır onu farklı ve ayakta tutan nedir diye sorduğumda hiç duraksamadan, “akıl, yürek ve inanç” dedi. Tanrı’ya inancın yüceliğinden uzun Aydın Yavaş 1961 doğumlu. O da çocukluğunda dinlemiş Zamfir’in plaklarını. Ama Zamfir olduğunu bilmeden. Kim olduğunu öğrenince aklına koymuş onunla çalışmayı. Uludağ Üniversitesi Müzik Eğitimi Bölümü’nü bitirip, Tiflis Müzik Akademisi’nde yüksek lisans eğitimini tamamlamış ve soluğu Bükreş’te almış. İki yıl pan flüt yüksek lisans dersleri aldıktan sonra Zamfir’in “masterclass” öğrencisi olmabilmiş… Zamfir’in gözleri gülüyor onu görünce. “Son on yılda müthiş gelişti” diyor. İlk kez geçen şubat birlikte konser vermişler. Daha da önemlisi Aydın Yavaş, Zamfir ile birlikte albüm yapma projesine imza attı. Zamfir besteleri yapıyor. “Gökkuşağı Renkleri” albümüne yedi beste, iki pan flüt için… Romen ve Türk esintili besteler… Bu akşamki konserde yine en saf, en duru, en huzurlu sesler peşinde, yeryüzünden tüm kötülükleri kovmaya çalışacak Zamfir, Aydın ve müzisyenler… Bu konser İzmir’de (1 Eylül), Bursa’da (2 Eylül) ve Antalya’da (4 Eylül) tekrarlanacak. Gökkuşağı Renkleri Apollon tapınağında film müzikleri Ünlü flüt sanatçısı Massimo Mercelli ile Oscar ödüllü piyanist Luis Bacalov’dan MELTEM YILMAZ TUGFO, BAŞKENTLER TURNESİ ÖNCESİNDE İKİ ÖZEL KONSERLE İSTANBUL’DA Müzikli ‘Demokrasi Laboratuvarı’ Kültür Servisi Şef Cem Mansur yönetimindeki Türkiye Gençlik Filarmoni Orkestrası, 1422 Eylül günleri arasındaki “Başkentler Turnesi” öncesinde, iki özel etkinlikle İstanbullu sanatseverlerle buluşuyor. 6 Eylül 2012 Perşembe günü Beşiktaş Belediyesi Fulya Sanat’ta “Demokrasi Laboratuvarı” etkinliğini gerçekleştirecek olan TUGFO, 7 Eylül akşamı ise Aya İrini Müzesi’nde bir müzik şöleni yaşatacak. Toplumsal yaşama müzik ve orkestra paralelinde yaklaşan “Demokrasi Laboratuvarı” etkinliği, Beşiktaş Belediyesi’nin de desteğiyle, 6 Eylül 2012 Perşembe günü saat 20.00’de Beşiktaş Belediyesi Fulya Sanat’ta gerçekleşecek. Etkinliğin biletleri www.fulyasanat.org sitesinden, hafta içi her gün 10.00 17.00 saatleri arasında ve etkinlik günü 10.00 20.00 saatleri arasında Beşiktaş Belediyesi Fulya Sanat gişelerinden sağlanabilecek. Bir arada müzik yapmanın insana gerçek bir demokraside yaşamayı öğrettiği düşüncesinden yola çıkarak oluşturulan etkinlik, TUGFO’nun konseri ile birlikte keyifli anlar yaşa ünyaca ünlü flüt sanatçısı Massimo Mercelli ile Oscar ödüllü piyanist ve besteci Luis Bacalov ikilisi, bu yıl 12.’si düzenlenen Side Uluslararası Kültür ve Sanat Festivali kapsamında unutulmaz bir konsere imza attı. İkili, Apollon Tapınağı’nda önceki akşam gerçekleşen konserde, ödüllü filmlerden müzikler seslendirdi. Avrupa Festivaller Birliği (EFA) yönetim kurulu üyeleri arasında da yer alan ikili konserde, aralarında Quentin Tarantino’nun yönettiği “Kill Bill”in müzikleri de olmak üzere çeşitli filmlerin müziklerini birlikte seslendirdiler. André Jaunet ve Maxence Larrieu ile flüt okuyan, henüz 9 yaşındayken Venedik Teatro la Fenice’de ilk konserini veren Massimo Marcelli; Francesco Cilea, Concorso Internazionale Giornate Müzikali ve Concorso Internazionale di Stresa ödüllerinin sahibi. Buenos Airesli dünyaca ünlü piyanistbesteci Luis Bacalov ise; İtalyan yapımı “Il Postino” filmi ile 1996 yılında “En İyi Müzik” dalında kazandığı Oscar ödülünün yanı sıra iki BAFTA ödülüne değer görülen başarılı bir müzik kompozitörü. Bu yıl Side Belediyesi tarafından 12.’si düzenlenen ve Avrupa Festivaller Birliği’ne (EFA) kabul edilen Side Uluslararası Kültür ve Sanat Festivali, 30 Eylül’e kadar Side Antik Tiyatrosu’nda ve Apollon Tapınağı’nda ücretsiz olarak sürüyor. D tacak. Çalışmalarını Sabancı Vakfı’nın desteği ile Toplum Gönüllüleri Vakfı (TOG) çatısı altında sürdüren TUGFO, 7 Eylül Cuma akşamı saat 20.30’da Aya İrini’de vereceği konserde Richard Strauss’un “Güllü Şövalye” operasından 1. Vals Süiti’nin ardından Bela Bartok’un Dans Süiti’ni ve Sergey Rahmaninov’un Senfonik Danslar’ını seslendirecek. Konser biletlerini Toplum Gönüllü leri Vakfı web sitesinden, yetişkinler 40 TL, öğrenciler 10 TL bağış yaparak sağlayabilecek. Türkiye Gençlik Filarmoni Orkestrası, Aya İrini konserinin ardından Bursa ve Denizli’deki sanatseverlerle buluşacak. Orkestra, 1422 Eylül 2012 tarihleri arasında geçmişte ve bugün Avrupa ülkelerine başkentlik etmiş şehirlerden Lahey, Amsterdam, Berlin, Bonn ve Brüksel’de de konserler verecek. Özcan Alper’in yeni filmi Güney Kore’de ? Kültür Servisi Yönetmen Özcan Alper’in yeni film projesi “Rüzgârın Hatıraları”nın senaryosu, Güney Kore’de 811 Ekim tarihleri arasında düzenlenecek Uluslararası Busan Film Festivali kapsamındaki Asya Proje Marketi’ne (Asian Project Market) seçildi. Asya’nın saygın film marketlerinden biri kabul edilen Asya Proje Marketi’ne dünyadan toplam 30 film projesi katılıyor. Alper’in filmi de Yeni Yetenekler bölümüne seçilen beş film projesinden biri. Market, film projelerinin uluslararası alanda tanıtılması için bir fırsat sunuyor. Alper, “Rüzgârın Hatıraları”nda aşk ve ölüm teması üzerine sınırda geçen bir hikâye anlatacak. Sabahattin Ali belgeseli ? Kültür Servisi Edebiyatımızda yazdığı öykü, roman, derleme ve çevirileri ile önemli bir yeri olan Sabahattin Ali’nin yaşamı belgesel oldu. Yazarın hayatının ve Türkiye’nin çalkantılı dönemlerinin anlatıldığı “Sabah Yıldızı” belgeseli 21 Eylül’de gösterime girecek. Almanya, Bulgaristan ve Türkiye’de çekilen filmin yönetmenliğini Metin Avdaç üstlendi. Filmde, yazarın aşkları, edebiyatçı yönü ve öldürülmesine kadar giden süreç aktarılıyor. PetzoldBademsoy filmleri Altın Koza’da ? Kültür Servisi Günümüz Alman sinemasının önde gelen yönetmen çifti Aysun Bademsoy ve Christian Petzold’un “Bir Arada ve Bağımsız” başlığı altındaki toplu gösterileri ilk kez 1723 Eylül tarihlerinde düzenlenecek 19. Altın Koza Film Festivali’nde gerçekleştirilecek. Goethe Enstitüsü’nün işbirliğiyle gerçekleştirilecek program kapsamında Aysun Bademsoy filmlerini sunmak için Adana’ya gelecek. Masumiyet Müzesi’nde staj imkânı ? Kültür Servisi Geçen aylarda açılışı yapılan Masumiyet Müzesi ilk stajyerlerini almaya başlıyor. Ekimocak ve şubatmayıs aylarında iki dönem olarak sürdürülecek staj süresince üniversitede sanat yönetimi, sosyoloji, iletişim, görsel iletişim ve tasarım ya da ilgili bölümlerde eğitim alan ve program gerekliliği olarak staj dersini tamamlamak isteyen öğrenciler katılabilir. Öğrenciler basın arşivi, sosyal medya, dijital müze envanteri gibi alanlarda staj yapabilecekler.(info@masumiyetm uzesi.org) C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear