26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 22 AĞUSTOS 2012 ÇARŞAMBA [email protected] 14 KÜLTÜR Biz TV dizilerini seyrededuralım, oyuncular bir dizide hastalanıp öbür dizide yeniden beliriveriyor Öyle bir geçer hayat ki... GÜLŞEN KARAKADIOĞLU Ziya Şav Bu yazın yitiklerinden biri de, 22 Haziran günü, 91 yaşında dünyamızdan ayrılan Ziya Şav’dı. Gençliğimden bu yana kültür dünyasının içinde biri olmama karşın onu çok geç, 90’lı yıllarda rastlantıyla tanımıştım. Gönül ve Cevat Çapan’ın çağrısıyla bir bayram yemeğinde Mina Urgan ve onunla aynı masada buluşmuştuk. Işıklar saçan bir enerjiyle her konuya, her şeye egemen baskın bir kişilikti. Sanki yeryüzüne ilişkin bilmediği hiçbir şey yokmuş gibi konuşan; kurduğu cümleler, anlattığı olaylarla çevresindekileri büyüleyen bir insandı. Bilgi, mizah, engin bir kültür, hepsi bir arada. Hem de nasıl güçlü bir bellek: Otuz kırk yıl öncesinde Galata Köprüsü’nde otururlarken Sabahattin Eyuboğlu, Süleymaniye Camisi için ne demiş, Melih Cevdet ona ne karşılık vermiş, dün olmuş gibi anlatıyordu. İngilizce ve Fransızcanın yanında Almancayı da çok iyi bilmesi bir başka baskınlık unsuruydu. O yemekte birkaç kez, Mina Urgan’ın ona hak verirken “Tabii sen Almanca da biliyorsun, daha iyi bilirsin” dediğini unutamadım. Ziya Şav’ın babası Saffet Şav, ulusal Kurtuluş Savaşı sırasında Mustafa Kemal’in yakın çevresinde bulunmuş, Lozan barış görüşmelerinde Türk heyetinde yer almış, sonrasında da Mustafa Kemal tarafından Haydarpaşa Lisesi’nin kuruluşuyla görevlendirilmişti. Hem mücadele hem de kültür insanıydı. Böyle bir çevrede yetişen Ziya Şav da çocukluğundan başlayarak aydınlar arasında bir yaşam alanı kurmuştu. Doksan yaşındayken yazdığı “İki Kuleli Yalı” adlı anı kitabında Orhan Veli’den Halikarnas Balıkçısı’na, oradan günümüz kuşaklarına, kendi geçmişini ve içinde bulunduğu aydın çevreleri anlattı. ??? Bugünün insanına ne der Ziya Şav, pek kestiremiyorum. Değerler dünyası çok değişti çünkü. Hayatı değerli bir armağan olarak yaşama kültürü yerine, onu bir an önce ve en hızlı biçimde tüketme anlayışı öne çıktı. Çok kutsal olması gereken hayat denen mucize anlamını yitirdi insanların gözünde. Bedri Rahmi’nin oğlu Mehmet Eyüboğlu şöyle tanımlıyor bu değişimi: “Bence, eski ve yeni Mavi Yolculukların arasındaki en önemli fark burada. Eski yolcuların yürekleri ve kafaları dolu, cüzdanları boştu. Şimdilerde ise cüzdanlar tıka basa dolu, yürekler ise...” Boş yürekler bir yere götüremez ne insanı ne de dünyayı. Bu yüzden unutulmuyor, her gün daha çok özlem duyuluyor dolu dolu yaşayabilmiş örnek insanlara. İlhan Berk’in unutulmaz dizesi, “Cumhuriyetin ilk günleri gibiydi yüzün”, sanki Ziya Şav için söylenmişti. O günlere tanık olmuş, o çocukluk coşkusunu hiç yitirmeden doksanlı yaşlarına ulaşmıştı. Cuma günleri Çiçek Pasajı’na gelişi de gidişi de ayrı bir olaydı. Ziya Şav’ın ölümüyle, Orhan Veli’yi tanıyan, onunla arkadaşlık etmiş bir Mücap Ofluoğlu kaldı dünyamızda. Zaman, ne hüzün verici bir şey. Keşanlı Ali Destanı Televizyon dizileri yaşamımızın vazgeçilemez bir parçası oldu çıktı. En ilgisiz olanımız bile bir ya da ikisine abone olup izliyoruz sanırım. Evlerimizi, gecelerimizi, saatlerimizi paylaştığımız oyuncuların seçiminin hangi değerlendirmelerle yapıldığını çok merak ediyorum. Bazen dizi devam ederken rol dağıtımında ani değişiklikler oluyor. Sanırım burada daha çok oyuncunun kararı etkili oluyor. Örneğin bir oyuncu oynadığı dizide hastalanıp ağırlaşınca ya da bir trafik kazası geçirip ambulansa bindirilince başka bir diziden daha iyi koşullarla teklif aldığını anlıyoruz. Nitekim birkaç hafta içinde (hatta bazen daha da kısa zamanda) başka bir dizideki rolüyle bizi yalancı çıkarmamayı başarıyor o oyuncular. Anlayabildiğim kadarıyla dizilerin kadrolu oyuncuları var. Bunca oyuncu arasından yeni yüz, yeni yetenek, yeni bir yorum aramak yerine yapımcıların tercihiyle, aynı oyuncuları oynarken görüyoruz. Geçen sezon “Aşkı Memnu”da koket bir sosyete gülü olarak izlediğimiz Nebahat Çehre “Muhteşem Yüzyıl”da Kanuni’nin annesi olarak, aynı sosyete gülü mimiği, beden dili, makyajı ve 16. yüzyıl Fransa saraylarından kotarılmış bol dekolteli kostümüyle boy gösteriyor. ? Beren Saat, “Aşkı Memnu”da genç bir burjuva kadınken, bir başka dizide kasabalı bir kızcağız oluveriyor. Hale Akınlı, “Karadağlar”daki başarılı yorumunun ardından “Umutsuz Ev Kadınları”nda hastaneye taşınınca, hangi diziye geçecek diye bekledik. Çok geçmeden “Keşanlı Ali Destanı”nda yeniden karşımıza çıktı. Beren Saat, üç sene boyunca “Aşkı Memnu” dizisinde, modern genç bir burjuva kadınken ve o dizinin Türk milletini ekrana bağlayan finalinin izi zihinlerden silinmeden, bir kasabalı kızcağız oluveriyor. Beren Saat zaten pek oynamayıp öyle durunca burjuva da oluyor kasabalı da, fark etmiyor, hepsinde de prototip şımarık bir kızı yansıtıyor. Yapımcılar bu nedenle etrafındaki rollere gerçek oyuncuları yerleştiriyor. Başarılı oyunculardan Tülay Bursa da “Kalbim Dört Mevsim”de iyi niyetli biraz da tüm halalar, teyzeler gibi işgüzar hala Nezaket’i bitirdiği hafta “Umutsuz Ev Kadınları”nda karşımızda! “Karadağlar” dizisinde başarılı mama Marika rolüyle ilgi çeken Hale Akınlı, hemen ardından “Umutsuz Ev Kadınları”nda alık ve tipik bir kayınvalide rolüyle dizi oyunculuğunu sürdürürken rol gereği birden bir hastalıkla hastaneye taşındı. Birkaç hafta hastanede yaşam savaşı verirken biz hangi diziye geçeceğini bekliyorduk. Haklı çıktık: “Keşanlı Ali Destanı”nda Hasibe rolüyle karşımızdaydı. “Umutsuz Ev Kadınları”nda gelini ve oğlu çeşitli nedenlerle onun sağlığı hakkında endişe içindeyken biz onu hem hasta bir sarsak kaynana hem de becerikli ve anasının gözü bir annekaynana adayı olarak izlemeyi sürdürdük. Anladığım kadarıyla yapımcılar yeni bir oyuncuyu seyirciye alıştırmak için yorulacakları yerde, seyirci oyuncunun yeni rolüne alışmak için uğraşsın diyor. üçük Osman büyümez! Aslında seyircinin ilgisini çekmeyi başaran oyuncular için yapımcıların başka bir icadı daha var. Dizinin tema, malzeme, mekân, kişileştirme, ileti gibi asal değerlerini bir yana bırakıp o oyuncunun üstlendiği rol kişisine daha geniş yer verilen tekstler yazdırılıyor. Bakınız, küçük Osman vakası. “Öyle Bir Geçer Zaman ki” dizisinin ilk bölümlerden sonra büyümesi planlanan (ve öyle yazılan) küçük Osman’lı sahneler, hepimizi çok etkileyen sevimliliği ve yeteneğiyle reyting rekoru kırınca, büyütülmekten vazgeçildi ve dizi K Hastaneye kaldırılınca! Şımarık kız prototipi nin her bölümünde Osman’a rol yazılmaya başlandı. Başka bir icat da oyunculara ölümsüzlük iksiri içirmek! Seyirciye yönelik psikolojik hazırlık sonucu öldürülen oyun kişisi, (seyirci çok üzüldüyse) diriltiliveriyor. Şimdi bu adam sarıldığı kefenden, yatırıldığı üzeri kapalı tahta tabuttan, tabutun içine yerleştirildiği beton mezardan nasıl çıkmayı başardı da karşımızda sağ salim oturup duruyor, diye düşünmeye kalkmayın; idare edin, yeter. Biz neleri idare etmedik ki. “Kurtlar Vadisi”nin reisi Necati Şaşmaz’ın bu konudaki başarısı ibretliktir. Büyük kitlelerin sanatsalkültürel beslenmesinin tek kaynağı haline gelen ancak yalnızca kabaca eğlendiren televizyonların daha sorumlu davranmasını beklemek hakkımız sanırım. Türkiye tiyatroları hakkında bilirkişi konumuna getirilen bir tiyatro eğitmenioyuncunun öğrencilerinin estetiği sakallı kadın tipiyle, cinselliği salatalıkla yorumlayan çok güzel hareketleri türü izlencelerle halkımızın kültürel düzeyi yeterince inceltilmiyor mu!? Ne dersiniz? Aşkı Memnu Fatmagül’ün Suçu Ne? Karadağlar İstanbul Modern’den film seçkisi GRAFİK SANATÇISI EMRE ÇAĞATAY YAŞAMINI YİTİRDİ Türk sineması Almanya ve Hollanda’ya konuk ‘Yeri doldurulamaz’ Kültür Servisi Grafik sanatçısı Emre Çağatay yaşamını yitirdi. Emre Çağatay dün Zincirlikuyu Camisi’nde kılınan ikindi namazının ardından Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verildi. 4 Mart 1947 doğumlu Çağatay, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Akademisi’nin grafik bölümünden 1972’de mezun oldu. Çağatay, Erman Film ve Uğur Film’de yönetmen yardımcılığı yaptı. Grafikerlik yaptığı süre boyunca VizonShow, Milliyet gazetesi okuyucu kampanyaları, Philips için işler üretti. Şehir ve THY Cityscope gibi süreli yayınlarda İstanbul fotoğrafları yayımlandı. Çağatay ayrıca, Adam Sanat ve Cumhuriyet gazetesi eklerinde 19912010 yılları arasında haftalık çeviriler yaptı. Mimar Sinan Üniversitesi Sinema Televizyon Enstitüsü’nün kurucuları arasında yer aldı. Çağatay’ın ayrıca iki şiir kitabı bulunuyor. Çağatay’ın cenaze törenini katılan yakın arkadaşı Prof. Sami Şekeroğlu Çağatay’ın ölümünün büyük bir kayıp olduğunu söylerken bir diğer yakın arkadaşı Bülent Erkmen de “Hayatımda rastladığım en yetenekli kişiydi. Yaratıcıydı, tüm bunları bir şekilde bıraktı ve hayata küstü. Ölümü çok erken oldu” dedi. Çağatay’ın kuzeni Noyan Kılıçoğlu ise “Çok kaliteli bir insandı, yeri doldurulamaz bir insandı” dedi. Çitlembik Yayınları‘na Amerika’dan ödül Kültür Servisi Çitlembik Yayınları’ndan çıkan “Splendor & Pageantry – Textile Treasures from the Armenian Orthodox Churches of Istanbul” (İhtişam ve Törensellik – İstanbul Ermeni Ortodoks Kiliselerinin Tekstil Hazineleri) kitabı, Textile Society of America tarafından verilen R. L. Shep EthnicTextiles Book Award’a değer görüldü. Yılda bir kez, “etnik tekstil çalışmaları alanındaki en iyi kitap”a verilen ödül, 15 aday arasından seçildi. Eylül ayında Washington DC’de yapılacak bir konferansta kitabın yazarları Ronald T. Marchese ve Marlene R. Breu’ya takdim edilecek ödüllü kitabın destekçileri arasında İstanbul Ermeni Patrikliği de kurum olarak yer alıyor. İstanbul Ermeni Ortodoks kiliselerine ait, 1719. yüzyıllar arasında, Türkiye’nin farklı bölgelerinde üretilmiş 170’ten fazla tekstil parçanın yer aldığı kitabın fotoğrafları ise Murat Oğurlu tarafından çekildi. Can Kültür Servisi İstanbul Modern Sinema, eylül ayında iki farklı programla Mannheim ve Amsterdam’a konuk oluyor. Küratörlüğünü İstanbul Modern Sinema’nın yöneticisi Müge Turan’ın yaptığı uzun metrajlı filmler, kısa filmler ve video sanatından örneklerin yer aldığı “Turkish Beat” adlı program, 2026 Eylül tarihlerinde Amsterdam’da düzenlenecek. Mannheim Büyükşehir Belediyesi’nin kardeş şehirlerinin katıldığı Bermuda Shorts Uluslararası Kısa Film Festivali’nde ise İstanbul Modern’in “Bermuda Shorts” başlığı altında seçtiği üç kısa film Beyoğlu Belediyesi işbirliğiyle Türkiye’yi temsil edecek. 2023 Eylül tarihlerinde Mannheim’da Bermuda Shorts Uluslararası Kısa Film Festivali’nde gösterilecek seçkide Metin Akdemir’in “Ben Geldim Gidiyorum”, Ertuğ Tüfekçioğlu ’nun “Direk Aşk” ve Mesrure Melis Bilgin’in “Tetrist” adlı filmleri yer alıyor. Dokuz uzun metrajlı filmin gösterileceği “Turkish Beat” adlı programda, ayrıca “Stateless” başlığı al tında on kısa film ve “The Headless Women” başlıklı video seçkisi sunulacak. “Bizim Büyük Çaresizliğimiz”in gösterimiyle başlayacak olan “Turkish Beat”in açılışı, 20 Eylül Perşembe akşamı Amsterdam Turkish Film Festival ortaklığıyla Pathé Tuchinski’de gerçekleşecektirilecek. “Turkish Beat” kapsamında Türkiye sinemasında yeni eğilimlerin tartışılacağı bir panel de düzenlenecek. Yeni Türkiye sinemasının önde gelen yönetmenlerinin son iki yılda çektiği ilk ve ikinci filmlerinin gösterileceği programda, kısa süre önce aramızdan ayrılan yapımcıyönetmen Seyfi Teoman’ın yönettiği ve yapımcılığını üstlendiği “Bizim Büyük Çaresizliğimiz”, “Tatil Kitabı”, “Tepenin Ardı” adlı üç filmi yer alıyor. Programda ayrıca Orhan Eskiköy ve Zeynel Doğan’ın yönettiği “Babamın Sesi”, Raşit Çelikezer’in “Can”ı, Çiğdem Vitrinel’in yönettiği “Geriye Kalan” , Mustafa Karadağ’ın yönettiği “Vücut” da gösterilecek. Anonymous bu kez de Moskova’daki mahkemeyi hackledi ‘Pussy’lere özgürlük!’ Kültür Servisi Geçen günlerde Pussy Riot topluluğunun üç üyesine ikişer yıl hapis cezası veren Moskova’daki Hamovniçeski mahkemesinin internet sitesi hack’lendi. “Anonymous” topluluğundan olduklarını ilan eden kişiler, resmi siteye bir de eşcinsel üslupta şarkılar icra eden Bulgar şarkıcı Azis’ in “ Mraziş ” (“Nefret Ediyorsun”) adlı şarkısının video klibini yerleştirdi. Interfax ajansının haberine göre dün sabah saatlerinde Hamovniçeski mahkemesinin sitesine girildiğinde ilk önce “Biraz bekleyin taze bilgiler yükleniyor” uyarı notu çıkıyordu. Çünkü site, daha önce yaptıkları çok sayıda eylemle adını duyuran Anonymous tarafından hack’lenmişti. Anonymous’un hack’lemesi sonucunda, adli işlemlerin yer alması gereken mahkemenin internet sitesinde, Pussy Riot’un “Putin Yeni Bir Devrimin İlk Kıvılcımlarını Yakıyor” adlı yeni şarkısı eşliğinde, “Pussy’lere özgürlük. Adil yargı ancak açık yapılanıdır. Biz Amerikalı Anonymous’lar sizi affetmeyeceğiz” yazısı yer alıyordu. Hacker’lar siteye aynı zamanda, Bulgar şarkıcı Azis’in “Nefret Ediyorsun” adlı şarkısının video klibini, “Mantık yok yalnızca hardcore” sloganını ve bir telefon numarası ile “Jenya’ya sor” notunu da eklemeyi unutmamıştı. Öte yandan Pussy Riot’a verilen iki yıllık ceza, topluluğun dünya çapındaki hayranlarının eylemlerinin yanında ünlü sanatçıların tepkisine de neden oldu. Daha önce de sahneden topluluğa destek veren ünlü şarkıcı Madonna, Hamovniçeski mahkemesinin kararını “insanlık dışı” olarak nitelendirdi. Sanatçı, kendi Facebook hesabından yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı: “Birileri bir şeyleri aşağılamış dahi olsa ya da her kim kendini nasıl ifade etmiş olursa olsun, verilen bu karar çok sert ve insanlık dışıdır.” İstanbul Arabesque Project ? Kültür Servisi Repertuvarı tümüyle arabesk eserlerden oluşan, arabesk eserleri rock altyapılar, arabesk vokaller ve Doğu vurmalıları kullanarak yorumlayan İstanbul Arabesque Project, 25 Ağustos Cumartesi akşamı Hayal Bistro’da dinleyenleriyle buluşuyor. Bergen, Kamuran Akkor, Orhan Gencebay gibi müzisyenlerin eserlerine farklı yorumlar getiren topluluğun konseri saat 22.00’de başlayacak. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear