22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 12 AĞUSTOS 2012 PAZAR 2 Metin Altıok ‘Kendinin Avcısı’ adını vermiş şiirlerine... Anımsadınız mı? Şair Metin Altıok; felsefeci, şair... Kendini aramış, bir avcı gibi! Benim de sık sık yaptığım. Belki sizlerin de... Kendini arayan bir avcı!.. Koşmuş avcının peşinden, hem avcı, hem kurban!.. Öyle de olmuş!.. Kendinin avcısı olacakken birden aydınlık düşmanı güçlerin kurbanı olmuş... ??? “Ne dedim, ne yaptım / Nasıl davrandım / Düştü peşime izledim/ Sanki ben ve bendim / Önümsıra, arkamsıra / Dehlizinde kendimin O mu öndeydi, ben mi? / O dediğime bakmayın / Ayırt etmek içindi / Av mıydım, avcı mıydım? / Tuhaf ama ben ve ben / Hem kaçtım, hem kovaladım Hangisiydim acaba? / Önüm sıra kaçan mı? / Kovalayan mı ardımdan? OLAYLAR VE GÖRÜŞLER vardı. Ama kılları kıpırdamadı otel ve insanlar alevlere verilirken. Metin Altıok gibi bir felsefeci, bir şair de içindeyken. ??? “Kendinin Avcısı” bir kitap! Altıok’un sanatsal gücünü, şiirinin niteliğini gösteren dizelerle dopdolu. “Nasıl olsa bir sonu olacaktı bu aşkın / Bir gün ansızın gerçekleşiveren” diyen şair artık yok; yıllar geçti, şiirleri kaldı. Şiirlerle birlikte yaşayan bir şair olmak bir mutluluk avuntusu mu? Sanki görmüş gelecekte olacakları. Şair bu, bilir, görür, sezer. “Biri mutlaka vardır / Zonguldak’ta Sivas’ta / Yakında ya da uzakta / Binlerce baca arasında / Dumanı lekesiz biri / Ama ben anlaşılan / Biraz karıştırıyorum kendimi.” Yetmemiş dedikleri, şunları da eklemiş: “Birini bulurum mutlaka / Yangınımı körükleyen birini.” Kendimizin Avcısıyız! / İki kadınla, / İki çocuk arasında / Koştum iki ayrı acıya Çekip tetiği sonunda / Kendimi vurdum. / Ne av var artık, ne avcı / Sadece küf kokusu / Dehlizinde kayboldum.” Metin Altıok, Sivas kıyımının kurbanlarından... Birçokları gibi bir vahşetin, bir düşmanlığın, bir karanlığın elinde yok oldu. Asım Bezirci gibi, değerli tüm arkadaşları gibi... Sivas’ta bir otel odasında göz göre göre yakılarak dumanlarla boğuşarak. Oysa otelin önünde kıyımcıların arasında polisler ve askerler de O sözler ki ülkeleyenin, su kullanayi yönetenlerin, nanın” sözüyle, uygusıl yönetildiğimilamalarıyla umut zin ve yönetileceolur, Karaoğlan olur. ğimizin göstergeTansu Çiller , SiHasan AKARSU sidir. Atatürk, vas’ta yakılan otuz “Tam bağımsızlık benim karakte yedi aydının ardından “Çok şükür rimdir” derken ulusun bağımsızlığını halkımıza bir şey olmamıştır” dine denli önemsediğini belirtir. İsmet yerek yakılan aydınlarımızı umurİnönü, “Bir ülkede namuslular da samadığını belirtir. Aynı duyarsızlıen az namussuzlar kadar cesur ğı, “Anayasa bir kere delinmekle olmalı” derken, ülkeyi korumanın so bir şey olmaz” diyerek Turgut rumluk gerektirdiğini anımsatır. Özal da gösterir. 2002 yılından bu Ülkemizde çok partili döneme ge yana yönetimde olan AKP’nin Başçince, yönetenlerin sözlerinin de kanı Recep Tayyip Erdoğan “Lağiştiğini gözleriz. Adnan Menderes, ik ve Müslüman olunmaz” diyerek milletvekillerine, halka, “Siz ister gideceği yönü çizer. Geçim sıkıntıseniz hilafeti bile geri getirirsi sından yakınan bir çiftçiye “Ananı niz” diye seslenirken ülkenin nere da al git. Artistlik yapma lan!” diye götürüleceğinin işaretini verir. yebilir. Ardından Süleyman Demirel, halUzun söze gerek yok. Yunus Emkın, gençliğin uyanışını küçümsemek re’nin “Az söz erin yüküdür, çok için “Yollar yürümekle aşınmaz” söz hayvan yüküdür” deyişini der. Çok partili dönemde, Atatürk’ün anımsayıp ülkemizi yönetenlerin partisi tek başına iktidar olamaz ne sözleriyle baş başa kalalım ve geleyazık ki. Bülent Ecevit, “Toprak iş ceğimizi düşünelim. O Sözler ki Olimpik Badem... Aslında adı Paul... Bunlar “Polat” yaptılar, 10 binde koştu “milli” atletimiz... Kenyalı... ? İlhan... İlhan Tanui Özbilen... Asıl adı; William... Türkçe bilmediği için “Ne mutlu Türk’üm diyene”yi kâğıda yazdılar, koşarken kâğıdı düşürdü... “Hani bir şey daha söyleyecektin İlhan” dediklerinde, o da orta parmağını havaya kaldırarak meramını anlattı... Milli atlet... ? Tarık... Yani “Langat” aslı... Kenyalı milli atletimiz... ? Geçiyor Çinlilere... Masa tenisinde... “Adı Melek olsun” dediler... Aslında Hau Mei Ling... Wang ise “Küçük Bora” oldu mu size... Sanki büyüğü de varmış gibi olsun diye... ? Atıcılık Federasyonu Başkanı silah sanayicisi... Sporculara İtalyan doktorlardan “psikolojik destek” aldırdı... Ki vursunlar... Vuramayınca, Gençlik ve Spor Bakanı “Bir dahaki sefere bütün madalyaları biz alıp gideceğiz” diyerek attı... Değdi, değmedi ayrı... ? Geçiyorum; olimpiyatların baş yönetmeni Gençlik ve Spor Genel Müdürü’ne... Konya’da kuruyemişçi idi... Damat tarafının adamı, genel müdür yaptılar... Sonra baktılar ki hiç devlet hizmeti yok, atandı ama atanamıyor... Eskisi yerinde kaldı... Yani atletler ithal, ama yerli genel müdür iki tane... ? Ve sonunda... 74 milyonluk süper ülke Türkiye, madalya sıralamasında Etiyopya, Küba, Belarus, Jamaika gibi ülkelerden bile sonra, 30’uncu sırada... ? Olmadı tabii... Atatürk gençliğinin etek boyunu dini esaslara göre hesaplayıp 19 Mayıs bayramlarını yasaklayan kafa ile olacağı da yok... Sonunda Türkiye’nin yüzünü biraz olsun, türbana sokamadıkları Nur (Vanlı), Aslı (Antalyalı), Gamze (Eskişehirli) güldürdü... Dinci medya, omuzlarını mozaikleştirip sadece kafalarını koydu sayfaya... Ki bacakları gözükmesin... Sanki bacaksız koştular... ? Olimpiyatlarda “geri geri koşma” dalı niye yok peki?.. Alsaydık altınları... C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear