23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
1 HAZİRAN 2012 CUMA CUMHURİYET SAYFA kultur@cumhuriyet.com.tr KÜLTÜR 17 Antik Milet’te 600 yıllık İlyas Bey Külliyesi hayata döndü: Doğaya, tarihe, sanata saygı... ge uçsuz bucaksız uzanıyor önümde. Tarih de öyle, coğrafya da… Havada zeytin kokusu, deniz kokusu, İyonya kokusu… Efes’in komşusu Milet Antik Kenti’ne vardık bile… Dar toprak yol, kıvrıla kıvrıla, zeytin ve menengiç ağaçlarının arasından geçiyor… Yolun bitiminde bir mücevher! Burası Söktaş’ın restore ettirdiği İlyas Bey Külliyesi. Anadolu Beylikleri döneminden kalma. 1404’te Menteşoğulları’nın son hükümdarı İlyas Bey yaptırmış. Geçen hafta sonu Bakan Ertuğrul Günay’ın katılımıyla İlyas Bey Külliyesi ziyarete açıldı. Ve bu şaheser yeniden soluk alıp vermeye başladı! Açılışa davetli gazetecilerden biri de bendim. İtiraf edeyim ki, açılış töreni boyunca benim gözlerim ve yüreğim, ışığı yansıtan mermer işçiliğinden, yapı sanatından çok, açılış konuşmasını yapan genç kadındaydı! Çünkü külliyenin restorasyon çalışmalarıyla yakından ilgilenen ve projeyle eşzamanlı hazırlanan dev kitabın iki editöründen biri olan o genç kadın, benim elime doğmuş olan yeğenim, Leyla Kayhan Elbirlik’ti. İki editörden diğeri ise İstanbul Üniversitesi Türk İslam Sanatı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Baha Tanman… duk ki… Ama burada böyle bir tehlike söz konusu değil. Çünkü onarım ve restorasyon mimar Cengiz Kabaoğlu’nun başkanlığında işin uzmanlarına bırakılmış. Koskoca bir ekip kurulmuş. ODTÜ, Ege Üniversitesi, Ankara Üniversitesi’nden arkeolog, jeolog, sanat tarihçisi, mimar, mühendis, farklı alanlar, farklı disiplinler arasında bir işbirliği sağlamışlar. Tartışarak, birbirlerini ikna ederek çalışmışlar… Gertrude Bell’in 1910’larda çektiği siyah beyaz fotoğraflardan yararlanmışlar… Tamamlanmamış yapıları tamamlamaya kalkmamışlar… Farklı kararların ürünlerine, belirsizliklere saygı göstermişler… Sonuçta sadece bir sanat ve mimari şaheser değil, aynı zamanda bir kültür laboratuvarı ortaya çıkmış. Aynı uzmanlık ve disiplinler arası çalışma Türkçe ve İngilizce iki dilde yayımlanan kitapta da var. Birçok yerli ve yabancı bilim insanının katılımıyla, bu eser, araştırmacılar için bir hazine niteliğinde. Şimdiden dünyanın belli başlı kütüphanelerinden büyük talep ve kutlama mektupları geliyor. İlyas Bey Külliyesi’ni meslektaşım Gila Benmayor “Tarihe saygı böyle olur” başlığıyla okurlarına sundu. Ben daha da ileri gidip “Doğaya, tarihe, sanata saygı böyle olur” diyeceğim. Leyla Kayhan açılış töreninde yaptığı konuşmada dikkatimizi çekmeseydi belki fark etmeyecektim. Sadece yapıları, hamamı, camiyi ya da mezar taşlarını korumamışlar; asırlık ağaçları, kimi 150 yıllık halk dilinde “çitlenbik” diye bilinen menengiç ağaçlarını da korumaya almıştır. Doğaya, tarihe, mimariye, sanata saygı bu projeye geçen günlerde Eurapa Nostra Ödülünü kazandırdı. 31 ülkeden 226 proje katılmıştı yarışmaya; 28 proje ödüle hak kazandı. “Koruma ve kültürel mirasın değerlendirilmesi” kategorisinde Türkiye’den ödül alan tek proje İlyas Bey Külliyesi oldu. Açılış töreninde bakan da dahil olmak üzere herkes külliyenin müze statüsü kazanması gerektiğini vurguluyordu. Böylelikle buradan çıkan eserler (muhteşem İslam mezar taşları, Dionysos heykelleri ne sandınız Milet bir bütün!) burada sergilenebilecek, külliyenin kültürel ve turistik değeri artacak, kültür labaratuvarı işlevi güçlenecekti. Katkıda bulunan, emeği geçen herkesi kutluyorum. zeynep@zeyneporal.com Ben, Sen, Hoşgörü ve ‘Öteki’ (2) Geçen haftaki yazımda kavramları yeterince dikkat etmeden kullanmanın sakıncalarından söz açmış ve bu dikkatsizliğin, kavramın kullanılmasıyla amaçlananın tam tersi sonuçlar da doğurabileceğine değinmiştim. “Öteki” ve “ötekileştirim”’ kavramları bağlamında ise şunu sormuştum: “…bu alandaki belli bir bilgi eksikliğinden ötürü, ‘öteki’ ,‘ötekileştirme’ ve ‘hoşgörü’ derken, yeni ‘ötekileştirmelere’ zemin hazırlamamız gibi bir tehlike de var mı?” Yanıtı hemen verelim: Var ve üstelik böyle bir tehlike ile epey uzun bir zamandır birlikte yaşamaktayız. Somut örneğe geçelim. Hep yakın tarihimizin kapkara bir sayfası olma özelliğini koruyacak olan Hrant Dink cinayetinden bu yana düzenlenen bütün protesto ve anma toplantılarının ortak sloganı “Hepimiz Ermeniyiz” oldu. Burada amaçlanan, hiç kuşkusuz farklı bir etnik kökenden gelmekte olan vatandaşlarımızın, yani Ermenilerin, aynı yurdu ve ortak bir geçmişi paylaştığımız bir ortamda “ötekileştirilmelerinin” ağır, dahası öldürücü sonuçlarına dikkatleri çekmekti. Ne var ki, yeterince düşünülmeden kullanılan, bu yüzden de bilgi temeli sakat bir sloganla karşı karşıyaydık. Bu durumu aydınlatmak için, genelden özele doğru iki soru soralım. Farklı bir etnik kökenden gelenlerin ötekileştirilmelerine son vermenin yolu, bunu amaçlayanların etnik kökenlerini değiştirmelerinden mi geçer? Ve şimdi de aynı sorunun kendi özelimize indirgenmiş hali: Yaşadığımız iklimde TürkErmeni ayrımcılığını ortadan kaldırmanın çaresi, bütün Türk kökenli olanların Ermeni olmaları mıdır? Bu konuyu tartıştığım kişilerin çoğundan şöyle bir yanıt aldım: “Canım o slogan ile aslında ne söylenmek istediği belli! O yüzden bu kadar ince eleyip sık dokumaya gerek var mı?” Bence, o slogan ile ne söylenmek istediği hiç de o kadar belli değil! Dahası, bu türden bir slogan çok önemli bir yolu daha baştan kapatmış oluyor; bir başka deyişle, Türk kökenlinin Türk kökenli, Ermeni kökenlinin de Ermeni kökenli kalarak, sırf “insan” olduklarından ötürü kaynaşmalarını, birbirlerini sevmelerini ve bu doğrultuda farklı etnik kökenlerini karşılıklı olarak bir zenginlik saymalarını engelliyor! Ha, şu da elbette ve ne yazık ki! bir olasılık: Günümüzün dünyasında, böyle “hassas” sorunları “insanlık” gibi çoktandır “eskimiş”, bu nedenle de aşınmış bir temele dayandırmanın sağlam ve kalıcı bir çözüm olamayacağına inananlar da olabilir! İyi de, o zaman karşımıza şöyle bir soru çıkmıyor mu: İnsanların birbirlerini “ötekileştirmelerini” önlemek için tek başına insanlığa atıfta bulunmak yetmiyorsa, o zaman başka hangi kavramları “insanlık”’ kavramından daha sağlam bir zemin sayarak yola devam edebilme olasılığımız var? “İnsanlık” olmadan – gerçekten var mı böyle bir olasılık? E Europa Nostra Ödülü nemin mimarisinin tüm özelliklerini yansıtıyor… 1890’larda Büyük Menderes havzasındaki deprem buraya ciddi hasar veriyor. Söke eşrafından Hacı Halil Paşa, 1900’lerin başında külliyeyi o günün olanaklarıyla tamir ettiriyor. Bu çalışması ve Milet kazılarına yaptığı katkılar nedeniyle hem Padişah 2. Abdülhamit hem de Kaiser 2. Wilhem kendisine nişanlar veriyor. Gelelim Söktaş bağlantısına: Nişanlarla ödüllendirilen Hacı Halil Paşa, Söktaş’ın kurucuları Hilmi Hilmi Kayhan Kayhan ve Muharrem Kayhan’ın ve Leyla Kayhan büyük dedesi… 5 yıl önce karar veElbirlik. riyorlar. Tekstilde, antibiyotiksiz süt ve peynir üretimindeki iddialarına yeni bir sosyal sorumluluk projesi ekliyorlar; restorasyon ve 340 Şimdi, Harvard Üniversitesi tarih bölümü sayfalık kitap Söktaş’ın 40 yıldönümünde doktora öğrencisi Leyla’nın peşine takılıp tamamlanıyor. Bu süreçte hem bilimsel veİlyas Bey Külliyesi’nin geçmişine dalıyoriler elde ediliyor hem de harap durumdaki rum: eser yeniden hayata döndürülüyor. Dünden bugüne İlyas Bey Külliyesi, cami, medrese, çifte hamam, çarşı gibi birimleri içeriyor… Dö Başarının sırrı Son yıllarda “restorasyon” adı altında korkunç düzenlemelere öyle çok tanık ol NÂZIM HİKMET’İN 49. ÖLÜM YILDÖNÜMÜ i r i a ş a Düny a d ’ a v o Mosk anılıyor Kültür Servisi Dünya şairi Nâzım Hikmet, ölümünün 49. yılında Moskova’da kapsamlı etkinliklerle anılacak. RusTürk İşadamları Birliği’nin girişimiyle hayata geçen etkinlikler, Yavuz Bingöl’ün yarın Moskova’da Nâzım Hikmet anısına vereceği özel bir konserle başlayacak. Konserde Ahmet Telli de katılımcılara şiir dinletisi sunacak. Etkinlikler, 3 Haziran Pazar günü Nâzım’ın Novodeviçi Sanatkârlar Mezarlığı’ndaki kabri başında yapılacak olan anma töreni ile devam edecek. Anma törenine; Yavuz Bingöl ve Ahmet Telli’nin dışında, Nâzım Hikmet Vakfı’nı temsilen oyuncuyönetmen Selçuk Yöntem, oyuncuyönetmen Ahmet Mümtaz Taylan, oyuncu Levent Kırca başta olmak üzere Türkiye’den çok sayıda isim katılacak. Tören sırasından Nâzım Hikmet’in şiirleri okunacak, hayatından kesitler aktarılacak. Ardından Türkiye ve Rusya arasındaki dostluğun bir sembolü olarak gökyüzüne beyaz güvercinler bırakılacak. Nâzım Hikmet’i anma töreni, sevenlerinin mezarı başına kırmızı karanfiller bırakmasıyla son bulacak. Orhan Kemal ödülü Yiğit Bener’e veriliyor Bugün yapılacak törende Orhan Kemal ölümünün 42. yılında anılacak Kültür Servisi 2012 Orhan Kemal Roman Armağanı’na “Heyulanın Dönüşü” adlı yapıtıyla değer görülen Yiğit Bener’e ödülü bugün düzenlenecek bir törenle veriliyor. Orhan Kemal Kültür Merkezi tarafından düzenlenen tören, bugün (1 Haziran) saat 10.30’da Beyazıt’taki Orhan Kemal Kütüphanesi Konferans Salonu’nda başlayacak. Törende, ölümünün 42. yılında Türk edebiyatının usta yazarı Orhan Kemal çeşitli konuşmalarla anılacak. Mehmet Önder’in sunumu ve Melek Akıllı’nın hoş geldiniz konuşmasıyla açılacak olan törende, yazarın oğlu Işık Öğütçü “Ölümünün 42. Yılında Orhan Kemal”, Tahsin Yücel “Orhan Kemal Roman Armağanı”, Gürkan Hacır “Orhan Kemal’in Düşündürdükleri”, Çimen G. Erkol “Orhan Kemal’in Mücadelesi”, Ahmet Ümit “Edebiyatımızda Orhan Kemal”, Enver Aysever “Yaşayan Orhan Kemal” başlıklı birer konuşma yapacaklar. Ayşe Sarısayın’ın, bu yılın ödül sahibi Yiğit Bener’in yapıtlarını değerlendiren konuşmasının ardından, Orhan Kemal’in oğlu Nâzım Kemal Öğütçü tarafından Bener’e ödülü verilecek. Orhan Kemal Roman Armağanı Seçiciler Kurulu Tahsin Yücel, Osman Şahin, İnci Aral, Özdemir İnce, Turhan Günay, Erol Şadi Erdinç ve Nazım Kemal Öğütçü’den oluşuyor. Yiğit Bener Avrupa’dan İDANS’a ödül ? Kültür Servisi Avrupa Birliği Kültür Programı’nın bu yıl Avrupa çapında desteğe değer gördüğü sanat festivalleri açıklandı. İstanbul’da Bimeras tarafından altı yıldır düzenlenen “İDANS Uluslararası Çağdaş Dans ve Performans Festivali”, seçilen 14 festivalin arasına girmeyi başardı. Desteğe değer görülen festivaller arasında “Londra Caz Festivali”, “Berlin Transmediale”, “Viyana ImPulsTanz” gibi Avrupa’nın önde gelen kültür sanat festivalleri bulunuyor. Çocuklar için ‘Sanat Atölyeleri’ ? Kültür Servisi İstanbul Modern, 2 Temmuz31 Ağustos tarihleri arasında 712 yaş grubundaki çocuklar için sanatla dolu, eğlenceli bir program hazırladı. Her gün farklı bir etkinliğin düzenlendiği “712 Yaş Grubu İçin Yaz Sanat Atölyeleri”nde çocuklar resim, heykel, fotoğraf, animasyon, yerleştirme ve performans gibi disiplinlerin yanı sıra edebiyat ve mimarlık alanlarını da içeren uygulamalar yapacak. Cervantes Enstitüsü’nde Peru Günleri ? Kültür Servisi Cervantes Enstitüsü’nün İspanyolca konuşulan ülkelerin sinema ve edebiyatını tanıtmaya yönelik olarak düzenlediği etkinlikler Peru Günleri ile devam ediyor. Peru Günleri, 4 Haziran Pazartesi saat 19.30’da ünlü Perulu yazar Fernando Iwasaki’nin vereceği “Bizans Tarafından Boğulan Peru Edebiyatı” başlıklı konferans ile başlayacak ve 5 Haziran’da başlayıp 17 Haziran’a kadar sürecek olan Pera Müzesi, Peru Büyükelçiliği işbirliği gerçekleştirilen Peru Sinemasının en önemli çağdaş yönetmenlerinden Francisco Lombardi’nin dört filminin yer aldığı “Peru Sineması” programıyla devam edecek. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear