25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
15 MAYIS 2012 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER 3 Biri 15, diğeri 14 yaşında iki kız çocuğu kurşunlara hedef oldu Cehennemden bir gün Ankara Tabip Odası: Şiddet karşısında kaçalım mı, silahlanalım mı? Darbeler, Sağ İktidarlar ve Başkanlık Sistemi IV Türkiye’de siyaset, askeri darbeler ve sivil sağ iktidarlar tarafından yozlaştırılan demokrasi anlayışı ile biçimlendirilerek bugünlere gelindi. Aslında demokrasinin gelişmesini engelleyen hatalar zinciri, demokrasiyi hazmedememiş olan Demokrat Parti yöneticileri ile başladı. Tek parti kültürü ile yetişmiş bu yöneticiler, yani esas olarak Celal Bayar ve Adnan Menderes ikilisi, tek parti lideri İsmet İnönü’nün kararı ile geçilen çok partili düzende, topluma demokratik kültür konusunda öncülük etselerdi bugün Türkiye’nin çehresi bambaşka olurdu. Oysa onlar demokrasinin olmazsa olmaz koşulu olan, hukuk devletini, başta muhalefet hakkı olmak kaydıyla temel hak ve özgürlükleri geliştireceklerine, tam tersine çoğunluk baskısına yöneldiler. Bütün ilkel demokrasi deneyimlerinde yaşanan tipik saptırma ile halkın desteğini alarak iktidara gelmiş olmalarını, temel hak ve özgürlükleri yok edecek yetkiye de sahip oldukları biçimde yorumladılar… Ne özgür medya bıraktılar… Ne bağımsız adalet… Ne özgür sendika… Ne de özgür üniversite! Elbette bütün bunlar halledildikten sonra sıra muhalefete gelecekti… Ve geldi de! Türkiye’de demokrasiye karşı ilk darbeyi sivil DP iktidarı yapmıştır: Demokrat Parti’nin Meclis’te 15 milletvekilinden kurduğu “Tahkikat Komisyonu” hem askeri hem sivil mahkeme yetkileriyle donatılmış, hem savcı hem yargıç olarak görevlendirilmiş, hem de kararlarına karşı temyiz hakkı tanınmamıştı. Bu komisyonun görevi “Muhalefetin rejim aleyhtarı faaliyetlerini” soruşturmaktı. Demokrasiye karşı tam bir darbe niteliği taşıyan bu adım, CHP’yi kapatmaya ve seçimlere ondan sonra gitmeye yönelikti… Ve ne yazık ki 27 Mayıs askeri darbesini tetikleyen, “bardağı taşıran son damla” olmuştu! 27 Mayıs 1960, Menderes’in sivil darbesine karşı yapılmış bir harekettir. Şimdi bütün bunlar unutuldu… Demokrat Parti ve Menderes “demokrasi kahramanı” ilan edildi! Oysa Demokrat Parti ve Menderes, Türkiye’de demokrasiyi geliştirmek ve yerleştirmek yerine yozlaştıran ve bugünlerde hâlâ çözemediğimiz rejim sorunlarının temelini atan “çoğunluk diktatörlüğü” anlayışının sorumlusudur. Türkiye’nin geri kalmış toplumsal ve ekonomik düzeyi, buna dayalı olarak da sermaye ve işçi sınıflarının gelişmemiş olması, ne yazık ki Demokrat Parti’nin ve Menderes’in yaptığı bu sivil darbenin demokratik kurum ve kurallar çerçevesinde çözülmesini engelledi… Askerler yönetime el koydu: Böylece hem askeri darbe geleneği başladı… Hem de daha kötüsü, Menderes, Zorlu ve Polatkan’ın idamı, sağ seçmenin baskı altına alınması, bugün bile olumsuz etkileri süren derin yaralar açtı… Türkiye’deki demokratik rejim, askeri müdahale geleneğinin ortaya çıkmış olmasından ve de bu idamlardan ve sağ seçmenin baskı altına alınmasından dolayı artık sakatlanmıştı! Bu sakatlanma o denli derindi ki, demokrasiyi bütün kurum ve kurallarıyla işletmek üzere hazırlanmış olan ve yüzde 62 oyla kabul edilen 1961 Anayasası bile ülkeyi rayına oturtamadı. Nitekim, 1961 seçimlerinden sonra Talat Aydemir’in iki başarısız darbe girişimi daha yaşandı… Arkadan da 1961 Anayasası’na karşı yapılan 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbeleri geldi. Şimdi başkanlık rejimi tartışmalarının yaşandığı bugünlerde bu kısa anımsatmayı yapmamın nedeni, Türkiye’deki rejim sorununun sadece anayasalarla çözülemeyeceğine işaret etmek içindir… İyi bir anayasa demokrasi için yeterli olsaydı, 1961 Anayasası ile iş biterdi! Sorun, toplumdaki demokrasi kültürünün düzeyinde… Ve iktidar sahiplerinin demokrasi anlayışında yatmaktadır. Bu iki öğenin arkasında ise toplumsal, siyasal, ekonomik ve sınıfsal bir birikim eksikliği vardır. Elbette bütün bunlara ek olarak uluslararası konjonktürün de etkisi hesaba katılmalıdır Türkiye’deki rejim tartışmalarında. Arkası perşembeye! Doktora çözüm: Tabana kuvvet Performans şiddetin ta kendisi ? ATO Başkanı Özden Şener, hastaların ya da hasta yakınlarının sağlık çalışanlarına uyguladığı şiddetin, “sorunun görünen yüzü” olduğunu söyledi ve “Performans sistemi, genel sağlık sigortası gibi sağlıkta dönüşüm programına dahil olan uygulamalar şiddetin kendisidir” açıklamasını yaptı. Şiddetin ikinci nedeninin ise sağlık uygulamaları hakkında insanların kandırılması olduğunu dile getiren Şener, “Hastaya ‘Hastaneye gittiğinizde hiçbir sorunla karşılaşmayacaksınız’ deniliyor. Gerçek bu olmadığında, hasta sıra bekleyince, tetkiklerinin peşinde koşunca, reklamlarda bunu görmediği için öfkeleniyor” dedi. SİNAN TARTANOĞLU ANKARA Sağlık Bakanlığı, sağlık çalışanlarının maruz kaldığı şiddetin önüne geçebilmek için hastanelerde “personel için alternatif çıkış yolları” oluşturmaya ve “personelin kişisel koruyucu önlemleri almasını” sağlamaya karar verdi. Ankara Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Özden Şener, şiddet karşısında alınacak bu önlemler için “Silah mı taşıyalım, taşıyamazsak kaçmayı mı düşünelim?” diye tepki gösterdi. Sağlık Bakanlığı’nın “Çalışan Güvenliği Genelgesi”ne göre şiddete uğrayan sağlık personeli, “acil verilmesi gereken hizmetler hariç olmak üzere hizmet vermekten çekilmeyi” talep etme hakkına sahip olacak. Talep, kurum yöneticisi tarafından derhal değerlendirilecek, uygun bulunursa, hastaya başka bir personel hizmet verecek. Bunun dışında, çalışanların “kişisel koruyucu önlemleri alması” sağlanacak, acil servisler başta olmak üzere riskli alanlarda güvenlik tedbirleri arttırılacak, genel kolluk ve özel güvenlik personeliyle güvenlik kamerası bulundurulması sağlanacak ve hastanelerde “personel için acil çıkış yolları” oluşturulacak. ATO Başkanı Şener “Bugüne kadar her doktoru potansiyel dolandırıcı ilan ettiler. ‘Doktorların eli hastanın cebinde’ dediler. Şimdi de her hastayı potansiyel saldırgan, potansiyel suçlu ilan ediyorlar” dedi. Şener, “Doktor muayene sırasında ‘Şu arkadan kapıdan kaçarım’ diye mi düşünecek. Karate mi öğrenelim, silah mı taşıyalım? Taşıyamazsak kaçmayı mı düşünelim?” ifadelerini kullandı. ZONGULDAK (Cumhuriyet) Zonguldak’ın Devrek ilçesinde Fatih İlköğretim Okulu 8. sınıf öğrencisi Kader Demiroğlu’na (14), teneffüste okulun yakınındaki Millet Bahçesi Parkı mevkisinde bulunduğu sırada pompalı tüfekle ateş edildi. Ağır yaralanan ve Devrek Devlet Hastanesi’ne kaldırılan Demiroğlu, müdahaleye rağmen kurtarılamadı. Küçük kızın cep telefonunda inceleme yapan polis, zanlının Metin A. (56) olduğunu belirledi. İnşaat işçisi Metin A’nın bir yakınının evinde saklandığını tespit eden polis ekipleri, zanlıyı gözaltına aldı. Metin A’nın cep telefonuyla Demiroğlu’na mesaj atıp okulun dışına çağırarak cinayeti işlediği belirtildi. Öğrenci ile zanlı arasında ilk tespitlerine göre bir gönül ilişkisi bulunduğunu belirlediklerini söyleyen Devrek Kaymakamı Hüseyin Öner, bu yüzden ortaya çıkan bir kıskançlık olduğunu tahmin ettiklerini dile getirdi. Kader Demiroğlu’nun okul arkadaşları güçlükle sakinleştirildi. Fotoğraf: (İBRAHİM TIĞ AA) Sekiz kurşun sıktılar ? Hakkâri’nin Yüksekova ilçesinde 15 yaşındaki bir kız çocuğu 8 kurşunla öldürüldü. Evinin önünde bulunan Ayşe Muhacır, açılan ateş sonucu vücuduna isabet eden 8 kurşunla olay yerinde yaşamını yitirdi. Genç kızın kim veya kimler tarafından öldürüldüğü araştırılırken, cesedi Yüksekova Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı. Olay yerinde delil toplayan polis, geniş çaplı soruşturma başlattı. Üç yaşında nezarette kaldı ? BURSA (Cumhuriyet) Bursa’nın Osmangazi ilçesinde pazarda cüzdan çalarken yakalanan yankesici çiftin 3 yaşındaki kızı B, teslim edilecek yakınları olmadığı için geceyi nezarethanede annesinin yanında geçirdi. Minik B, sabah da kelepçelenen annesinin elini tutarak adliyeye getirildi. Zanlılardan minik B’nin annesi Buket G’nin çaldığı cüzdanı, birlikte yaşadığı Cevat G’ye (28) vermek isterken suçüstü yakalandığı bildirildi. Cesedi bulundu SERMET ÇUHADAR KAHRAMANMARAŞ Kahramanmaraş’ta 2008’de kaybolan 16 yaşındaki Orhan Çiftçi’nin cesedi toprağa gömülü bulundu. Cinayetle ilgili özel ekip kuran polis, 2 yıl boyunca olayın gerçekleştiği mahallede yaşadı. Kayıp gencin N.T. (21) ve Y.Y. (36) ile yakın arkadaş olduğunu belirleyen ekipler, N.T’nin, olay günü Y.Y’nin evinde Orhan Çiftçi’yle uyuşturucu aldıklarını, Çiftçi’nin daha sonra eroin komasından öldüğünü, Y.Y’nin “Başımız belaya girer” demesi üzerine cesedi, gömdüklerini itiraf ettiğini belirtti. Kıl payı kurtuldu İstanbul Haber Servisi Şişli’de, yerine sabitlenmeyen bir rögar kapağına basan 6 yaşındaki Deniz Kap, kanalizasyona düştü. Kap’ın sol bacağı kırıldı. Deniz Kap’ın amcası Behyettin Kap, yargıya başvuracaklarını belirtti. 2007’de benzer bir kazada 5 yaşındaki Dilara Dumrul hayatını kaybetmişti. Dilara’nın cansız bedeni 3 kilometre uzaklıktaki çukurdan çıkarılmıştı. Yine kadın cinayeti ? Sinop’un Erfelek ilçesinde market işletmeciliği yapan Alaattin Y. (35), dün sabah eşi Nuriye Y. (30) ile işyerini açtı. Çift bir süre sonra tartışmaya başladı. Alaattin Y, tabancayla eşini öldürdü. ? Antalya’nın Kepez ilçesinde de ormanlık alanda bir hafta önce öldüğü belirlenen bir kadın cesedi bulundu. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear