25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
28 NİSAN 2012 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 13 Büyükelçiliğe Mektup mekli deniz subayı ve uzak yol kaptanı E Mehmet İnal Kolburan, ANITKABİR Bursa’ya gitmişmiş de, akşam geç dönmüşmüş de, onun için sabah Bekir Bozdağ’a vekâlet vermişmiş de... Recep Tayyip Erdoğan’ın 23 Nisan’da Anıtkabir’e gitmeyiş gerekçeleri bunlar. Elden gelse, 1923 Cumhuriyet devrimine ne yapıldıysa Anıtkabir’e de o yapılır. Önce içten çürütülür, sonra yıkılır. Değmiyorlar, şimdilik! Toptan Satış apu ve kadastro yasalarınT da yapılan değişikliğin TBMM komisyonlarında görüşülmesi sırasında, yabancılara satılacak topraklar için “karşılıklılık şartı, işyeri ve mesken olarak kullanmak şartı, uygulama imar planı veya mevzii imar planı içinde bu amaçlarla ayrılıp tescil edilmek şartı” kaldırıldı. Yabancıların ülke genelinde edinebileceği taşınmazların toplam yüzölçümü 2.5 hektardan 30 hektara çıkarıldı. Bu miktarın 60 hektara kadar çıkarılması yetkisi Bakanlar Kurulu’na verildi. Merkez ilçe ve ilçeler bazında edinecekleri toplam alanların yüzölçümünün yüzde 10’unu aşmaması koşulu da kaldırıldı, ilçe yüzölçümünün yüzde 10’unu geçemeyeceği öngörüldü. Bunun üzerine CHP’li milletvekilleri, bir karşıoy yazısı ile devlet için gerekli unsurların başında “ülke” geldiğini vurgulama gereği duydular: “Ülke egemenliğinin ve bağımsızlığının asli unsuru olan ülke toprakları ‘cari açığı kapatmak, yeni kaynak gereksinimlerini karşılamak gibi kısa erimli ticari çıkarlar uğruna’ ölçüsüz bir şekilde yabancılaştırılamaz. Böyle bir uygulamada ulusal çıkarların varlığından ve kamu yararından söz edilemez. AKP iktidarı tarafından getirilen bu tasarı ülke çıkarlarımız ve kamu yararı açısından kabul edilemez.” Egemenlik, bağımsızlık, ulusal çıkar, kamu yararı... AKP, bunların hepsine yabancı. Yabancılara toptan satış da bu yüzden. Hollanda Büyükelçiliği’ne bir mektup gönderdi: “Cumhurbaşkanımızın ziyaret ettiği memleketinizde, Başbakan Sayın Rutte’nin ‘Türk askerinin reformu konusunda konuştuk’ ifadesi beni çok üzmüştür. Türk Silahlı Kuvvetleri emperyalistleri anavatan toprağından kovmuş, devlet kuran bir kuvvettir. Batı standartlarında demokrasiye inanan ve onu vatanımızda görmek için çırpınan, Atatürk’ün ideallerine candan bağlı bir ordudur. Paralı hanedan ordusu değildir. Acaba Başbakanınızın reformdan kastı, muvazzaf ve emekli subaylara yapılan gayrı hukuki davranışlarda başarı için görüş alışverişi midir? Yoksa Srebreniça’da Müslüman Boşnaklara yapılan Sırp vahşetine onay veren Hollanda subaylarının yaptıklarını bize öğretmek midir? Başka bir deyişle, Türk ordusu üstünde yapılacak bir reformda sizin söyleyecek bir şeyiniz yoktur. Siz açıklamadığınız müddetçe ben, yazdığım gibi düşüneceğim. Lütfen, Sayın Başbakanınıza iletirseniz memnun olurum.” Kolburan’ı Hollanda Büyükelçiliği’ne mektup yazdıran söz, Türk heyetini rahatsız etmiş mi? Bu konuda herhangi bir habere ve yoruma denk gelmedik. Kadınsı Bakışla Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “Üç dönem üst üste seçilen milletvekili bir daha seçime giremez” sözünden caymayacağının işaretleri artarak geliyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin de TBMM’deki üçüncü döneminde olanlardan. Önceki gün seçim bölgesi Gaziantep için Gaziantep Üniversitesi’nde “ortak akıl” toplantısı yapan Sayın Şahin’le görüştüğümde, Başbakan’ın bu konuda kararlı durduğunu söyledi. Toplantıyı izleyen yemekte ise Bakan’ın kendi yerine seçilecek milletvekili arayışına şimdiden başladığına tanık oldum. Fatma Şahin parti teşkilatı içindeki ağırlığını bir kadın adaydan yana kullanmaya istekli görünüyor. Üçüncü dönemlerini dolduran AKP’li milletvekilleri ne yapacaklar? Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Asım Güzelbey bir daha aday olmadığını açıklayınca, bu görev için Fatma Şahin’in adı geçmeye başladı. Ancak yerel seçimlerin 2013’ün Ekim ayına çekilmesi söz konusu. Bu durumda yerel seçimlere katılmak isteyen AKP’li milletvekillerinin istifa etmeleri gerekir. Başbakan, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı’ndan yol ortasında vazgeçebilir mi? Bu sorunun yanıtı belirsiz. Bakanlığın gündeminde süreklilik isteyen projeler var. Yeni adıyla Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı uzunca bir dönem kadınlarla özdeşleşen ikinci sınıf bir bakanlık gibi görüldü. Ancak istihdam gibi birincil bir konuda bu bakanlığın oynadığı rol önemli. Kadınların çalışmasında ne kadar geri olduğumuz ortada. Kadının işgücüne katılım oranının ilk aşamada yüzde 35 hedefine ulaşması ve bu katılımın kayıt altında olması gerekiyor. Bu nasıl olacak? Kadın istihdamını arttırmak için eldeki araçlardan önemli biri işyerinde kreş uygulamasının getirilmesi. Çalışma Bakanlığı’nın hesaplarına göre kreş teşviki ilk elden 3035 bin civarında yeni kadın istihdamı doğurur. Bunun nedeni, kreşlerde daha çok kadınların çalışacak olması. Kreş konusunda ikna edilmesi gereken bakanlık, Maliye. Uygulamaya geçilirse 1 milyona yakın kişinin ayda yaklaşık 300 bin TL kreş yardımı alacağı hesaplanmış. Bunun bütçeye getireceği yükü Maliye Bakanlığı kabul eder mi? Yük gibi görünen bu rakamın, yaratacağı kadın istihdamının yanında kadın çalışanın verimlilik artışı olarak da geri dönüşü olduğu gözden kaçırılmamalı. Nitekim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın ikna edilmesiyle şimdilik beş ildeki Organize Sanayi Bölgesi’nde başlatılan pilot kreş uygulamasına başka illerdeki OSB’ler de talip. Kadın istihdamını arttıracak bir diğer konu da özürlü ve yaşlı bakımı işini üstlenenlerin kayıt altına alınması. Bunun için neredeyse tamamı kadın olan 370 bin kişiye her ay 1 asgari ücrete denk gelen sosyal yardım yapılması gündemde. Bu yardım kayıt altına alınmaz ise kayıt dışı istihdama girer. Bir şekilde sosyal güvenlik kapsamına alınır ise kadın istihdamı yüzdesini etkileyecek 370 bin kişilik bir artış meydana gelir. İnsani boyutu bir yana, kadın istihdamı ve verimlilik artışı için kreş konusunu çözmekten başka çare yok. Hele bir de üç çocuk isteniyorsa... mekli büyükelçi, CHP milletvekili Osman Korutürk, Mısır’da yapılan TürkArap E parlamenterler 4. diyalog toplantısındaydı. Araplar Bizi Nasıl Görüyor? Geleneksel Türk dış politikasının temel ilkesidir, Arapların kendi işlerine karışmayız biz, çünkü Araplar kendilerini bir aile olarak görürler.” Osman Korutürk, komşularımızla olan ilişkilerimizdeki ciddi gerilemeye de değindi: “Bugünkü iktidarın komşularla ilişkilerde mezhepçi yaklaşım içine girdiğini görüyoruz. Sünni olmayan yönetimlere karşı ciddi bir tepki içindeler. ABD de bölgede ılımlı İslam kuşağı kurmanın, radikal İslamla mücadelede etkili olacağı gibi yanlış bir fikir içinde. Ilımlı İslamın Sünni eğilimden çıkacağını varsayıyor. Amerika’nın bu eğilimini, AKP iktidarı döneminde şiddetlendirmiş gözüküyor. AKP iktidarı, ABD’nin politikalarını bölgede ABD’den de ileri taşıyor. Örneğin Suriye. ABD, ‘Suriye muhalefeti ortak bir hareket belirleyemedi. Suriye’de bir bölünme istemiyoruz’ gerekçeleriyle elini büyük ölçüde bu Türkiye’nin Suriye’ye yaklaşımına karşı Arap parlamenterlerde çok ciddi tepki gözlemiş: “Suriye’ye herhangi bir dış ya da askeri müdahale yapılmaması, bu ülkenin sorunlarını kendi iç diyalog mekanizmaları ile çözmesi görüşlerini çok kuvvetli bir biçimde vurguladılar. Tepkilerini Türkiye’nin tamamına fatura eder gibiydiler. Bunun yanlış olduğunu, CHP’nin Suriye’ye bakışının, Arap parlamenterlerin pozisyonlarıyla örtüştüğünü anlattım. ülkeden çekti. Ama biz, boynumuza kadar daldık, çıkamıyoruz onun içinden.” Suriye üzerine bu kadar gidilmesi durumunda Kürt sorununun da elimizden çıkma tehlikesini doğuracağına da dikkat çekti Korutürk: “Suriye ile kapıştığımız zaman, Kürt meselesi, ulusal olmaktan çıkacak, bölgesel bir mesele haline gelecek. Zaten dikkat edilerse, o tarafa doğru kayıyor. Kürt meselesi bölgeselleşince de, konu Güvenlik Konseyi’ne kadar gidecek. Ondan sonra uğraşın bakalım çözmeye bu düğümü!” CHP’ye Yakıştırılanlar SADIK ÇELİK KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr CHP’yi darbeciden sonra şimdi de din düşmanı olarak göstermeye çalışan bir iktidar var. Cami yıkan, camileri ahıra çeviren bir parti olarak… Bu şekilde CHP’nin kökeninde din düşmanlığı vardır algısı yaratılmaya çalışılıyor. Ve elbette “bugünkü CHP işte o din düşmanı CHP’nin devamıdır” imajı… O dönemin egemen ideolojisi içinde CHP’nin dine mesafesi ya da yakınlığı tartışılabilir bir konu. Ancak meseleyi, “CHP camileri ahır yaptı” düzeyinde tutmaya çalışmak, partinin geçmişinde din düşmanlığı izlerini sürmek sadece ve ancak CHP’yi köşeye sıkıştırmak, seçmene hitap etmek için olabilir. Halbuki yapılması gereken, herkesten önce CHP’nin yapması gereken, dönemin ideolojisini, zihniyetini, o dönemde geçerli olan dünya görüşünü hesaba katarak, olabildiğince tarafsız bir gözle değerlendirip gerektiğinde eleştirebilmektir. Elbette “akıldan, ilimden, bilgiden, çağdaşlıktan” gelen mirasının kıymetini bilerek, onu korumaya devam ederek, ama ne dünün ne de bugünün gerçeklerini, anlayışını da göz ardı etmeden doğru bir özeleştiri zemini hazırlamak ve tartışmaları da bu zemine çekmektir doğru olan. (CHP ile ilgili yazdığım 25 Şubat 2012 tarihli yazı için 2 hafta önce Ankaralı okurumuz Halil ÖZPOLAT’tan gelen yorum, sitem ve eleştiriye kısa da olsa bir cevap olabileceğini umuyorum.) Son tahlilde eğitim alanında ulaştığımız rakamlara bir göz atalım. YGS sınavına 1.8 milyon kişi girmiş. Bunun 700 bini matematikten sıfır çekmiş. 2012 YGS’de sıfır puan alanların oranı, geçen iki yıla göre artış göstermiş. Bu yıl 50 bin 805 adayın puanları 0.5’ten küçük olduğu için hesaplanmamış. Söz konusu sayı geçen yıl 38 bin 269, 2010 yılında ise 14 bin 156 olarak gerçekleşmiş. Bu yıl alt barajı aşamayanların sayısı 214 bin, 2 yıl önce bu sayı 84 binmiş. Peki bu kadar sıfırcı nereden çıktı? Ülkemizdeki eğitim sisteminin ne derece dibe vurduğunu gözler önüne sermesi açısından önemlidir bu sınav. Bir yandan eğitimde kaliteden bahsediyoruz, diğer yandan gencecik insanları henüz çocuk yaşlardan itibaren ardı arkası gelmeyen bir dizi sınav maratonuna sokmak zorunda kalıyoruz; hatta onları bu yolda yürütürken, iyi bir gelecek sahibi olmaları için uğraş verdiğimizi zannederken aslında bir anlamda onların ömürlerinden çalıyoruz. Doğru bir biçimde gelişmelerinin, olgunlaşmalarının, sosyalleşmelerinin önüne geçiyoruz. Farklı ilgi ve becerilerinin oluşmasına zaman ve fırsat vermiyoruz. Peki, bu gençlerin sınavlara adadıkları, eğitim sistemine kurban verdikleri yılların, yaşamlarının kalitesinden, veriminden nasıl söz edeceğiz? Sonuç? Ne sınavlarda yeterli başarıyı gösterebilen ne de yaşlarının gereği olarak sosyalleşip normal bir biçimde olgunlaşabilen bir genç nüfus. Şimdi YGS’nin en ağır sorusunu soralım: Bu tablo kimin ya da kimlerin eseri? Türkiye’de aile yapısı Zor bir YGS sorusu İçinde yaşadığımız topluma dair bir başka rakamlar kümesi de Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın Türkiye’de aile yapısı araştırmasının sonuçlarından geldi. Araştırmaya göre katılımcıların yüzde 44’ü hiç kitap okumuyor, yüzde 70’i hiç spor yapmıyor. Yüzde 74.7’si ise sinema ve tiyatroya hiç gitmemiş… Bu sonuçlara göre son günlerde Şehir Tiyatroları’nda yaşanan oldubittiye de sanatın, tiyatro oyunlarıyla ilgili verilecek kararların belediye bürokratlarına devredilmesine de şaşırmamak gerekiyor aslında. Uyuyan bir tiyatro seyircisinin de uyuyan bir toplumun da karşısında her türlü oyun sahnelenebilir… ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 HARBİ SEMİH POROY azıl Say’ı karalama kampanyası Din düşmanı suçlamaları sadece partiler düzeyinde yaşanmıyor. Dünyaca ünlü bir piyanist ve bestecimiz var, Türkiye’nin belki de gelmiş geçmiş en iyi piyano virtüözü; Fazıl Say. Bir sosyal paylaşım sitesinde, kendisine ait profilde ateist olduğunu dile getiriyor ve bu sayede din bezirgânları tarafından din düşmanı ilan ediliyor. Arkasından da beklenen şekilde hakkında karalama kampanyaları başlıyor, ölüm tehditleri alıyor. Ve Fazıl Say ülkesinden ayrılıp Japonya’ya yerleşmek istediğini açıklıyor. Bir beynin göçü işte böyle başlıyor. sadik.celik.gorus@gmail.com F UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com 1/ İtalyan mutfa 1 ğına özgü, makarna gibi kimi 2 hamur işlerinin 3 üzerine dökülen 4 bir tür sos. 2/ 5 Destansı... “Domalan” da deni 6 len, yenilebilir bir 7 mantar cinsi. 3/ 8 Erzincan, Tunceli, Bingöl gibi il 9 lerimizin dağlık bölge 1 2 3 4 5 6 7 8 9 lerinde üretilen bir tür 1 E Ğ R İ L C E U tulum peyniri... Bir ili 2 Ğ A K Y A T A N miz. 4/ Hindistan’da 3 R E S T O R A N Sih dininden olanların 4 İ L İ N MA Y siyasal partisi. 5/ Kali5K A O S T İ B A te. 6/ Toplum töresine 6 O B A K A N A K uygun davranma... İki7 C I R T I K S U yüzlülük. 7/ Lityum T A R İ Z elementinin simgesi... 8 A S U I K T A A S A Hızlı, çabuk... Yabancı. 9 8/ Boğaz biçiminde dar vadi... Madencilikle ilgili bir kuruluşumuzun kısa yazılışı. 9/ Uzun taneli bir pirinç cinsi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Süt katılan meyanenin muhallebi kıvamına gelinceye dek pişirilmesiyle elde edilen beyaz sos. 2/ Donuk renkli otomobil boyaları için kullanılan sözcük... İstanbul limanı içerisinde Sarayburnu ile Beşiktaş arasından geçen hattın Haliç tarafında kalan balık alanına verilen ad. 3/ Artvin’in eski adı... Lavrensiyum elementinin simgesi. 4/ Boyu yüz metreyi aşabilen bir ağaç. 5/ Macun... Sıkıntı verme, üzme. 6/ İlave... Duvar taşlarının ya da tuğlalarının harçla doldurulup üzerinden mala çekilerek düzeltilen aralığı. 7/ Öğle vakti 12.00’yi başlangıç olarak alan saat... Bir soru eki. 8/ Bir şeyin fiyatı, bedel. 9/ Olta ya da tuzağa konulan yem... Gelin tacı. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear