23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
24 NİSAN 2012 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER MİT’in Maraş katliamı belgelerine göre takviye birlikler şehre ancak dört gün sonra gelebildi 5 ne olacak? ??? MİT’in 12 Eylül davasına bakan 12. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdiği belge ve raporları Cumhuriyet’ten Alican Uludağ özel haber yaptı... Alican’ın manşetten çıkan “Kontrgerilla yokmuş!” haberini okuyunca hiç MİT askeri suçladı ALİCAN ULUDAĞ ANKARA 12 Eylül davasında mahkemeye çeşitli belgeler gönderen Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), Maraş katliamına zamanında müdahale edilmemesi konusunda askeri suçladı. 19 Aralık 1978’de başlayan olaylara ilişkin 23 Aralık 1978 saat 15.30’da devletin zirvesine bilgi geçen MİT, “Şu ana kadar herhangi bir takviye birliği Maraş’a ulaşmış değildir. Şehrin bütün semtlerinde silahlı çatışmalar sürmektedir” dedi. 26 Aralık tarihli belgede, Maraş’ta geceleri güvenlik güçlerinin sokaklardan çekildiği ve ardından ülkücülerin Alevilerin evlerine ? MİT, 12 Eylül iddianamesinde, “darbeye giden yolda önemli dönüm noktalarından biri” olarak nitelendirilen Maraş katliamıyla ilgili mahkemeye 57 sayfalık belge gönderdi. Katliamdan yaklaşık 1 ay sonra, devletin zirvesine bilgi notu gönderen MİT, katliamın MHP ile Ülkü Ocakları yöneticilerinin yaptıkları toplantıda kararlaştırıldığını ve askerlerin Maraş‘a takviye kuvvetlerini olaylardan 4 gün sonra gönderdiğini belirtmiş. baskın düzenlediği ifade edildi. MİT, 12 Eylül iddianamesinde, “darbeye giden yolda önemli dönüm noktalarından biri” olarak nitelendirilen Maraş katlimıyla ilgili mahkemeye 57 sayfalık belge gönderdi. Ulaştığımız belgelerin başına, notların özetini içeren 4 sayfalık “çok gizli” ibareli bir metin de eklendi. 1926 Aralık 1978 tarihleri arasında 100’ün üzerine Alevi ve solcu yurttaşın öldürüldüğü Maraş katliamından yaklaşık 1 ay sonra, devletin zirvesine 17 Ocak 1979 tarihli bir bilgi notu gönderen MİT, eylemleri planlayanların isimlerinin tespit edilmesine ve eylemi yöneten şahıslar hakkında bilgi derlenmeye çalışıldığını bildirdi. Belgede, olaylarda ülkücülerin parmağı olduğu, şöyle anlatıldı: “Olaylar, ülkücülerin olaylardan 23 hafta önce MHP K.Maraş il örgütünde MHP K.Maraş yöneticileri ile Ülkücü Gençlik Derneği (ÜGD) mensuplarının katılması ile yapılan bir toplantıda planlanmıştır. Toplantıya ÜGD Genel Merkezi’nden bir yetkili de katılmıştır. (Büyük ihtimalle Sefa Şevkat Çetin ) Toplantıda K.Maraş’taki Alevilerin ve bunları destekleyen sol grubun son zamanlarda ülkücü ve Sünniler üzerindeki bas kılarını arttırdıkları gerekçesiyle, bunlara bir ders vermenin zamanı geldiği belirtilerek, ilk önce sol gruba mensup Alevilerin meskun bulunduğu mahallelerde, ileri gelenlerin adresleri tespit edilmiş daha sonra tespit edilen adreslere eylem yapacak şahıslar belirlenmiştir.” 23 Nisan ve Guguklu Demokrasi... Türkiye demokratik bir hukuk devleti değil mi? Bu soruya yanıt vermeden önce, Türkiye’nin bugün nerede olduğunu gösteren Cumhuriyet’in manşetini yazayım: “23 Nisan tutuklu!” Manşet her şeyi apaçık ortaya koyduğu için fazla söze gerek yok! Anlayan anlamıştır zaten... O zaman soruları sürdürelim... Türkiye’de hukukun üstünlüğü, adalette eşitlik duygusu var mı? Yok! Türkiye’de “adalet ve komplo” iç içe girmiş durumda... Demokratik hukuk devletinde insanlar, “kanıt karartır” gerekçesiyle yıllarca cezaevinde yatmaz. Zaten yargı üçdört yıl içinde yeterli kanıt bulamamışsa, bundan sonra da bulma olasılığı yoktur. Bir demokratik hukuk devletinde çevre eylemciliği yapanlar, duvarlara yazı yazanlar, parasız eğitim için pankart açanlar, poşu taktıkları için gözaltına alınanlar, biberlenerek, coplanarak polis otolarına karga tulumba, tekme tokat konulanlar bu ülkenin gençleri, emekçileri, insanları değil mi? Bizim demokrasimiz cadı avına başlıyor, bizim demokrasimiz insanlarımızı fişliyor, yargılıyor, tutukluyor... Bugün süren davalara baktığınızda her türlü komployu görürsünüz! Siyasal iktidara kul köle olmak mıdır demokrasi, hukuk, adalet, özgürlük? ??? Demokrasisi gelişmiş ülkelerde her eylem, direniş temel hak ve özgürlükler kapsamına girer! Bir siyasetçiye yumurta atan bir çocuk aylarca, hatta yıllarca zindanda tutuklu kalır mı o ülkelerde? Kalmaz! Bugün zindanlarda ölümcül hastalığa tutulmuş yüzlerce tutuklu ve hükümlü var... Hastalar zindanların revirlerinde tedavi ediliyor! Gelin görün ki bu devlet Mehmet Ağar için dayalı döşeli, denize nazır bir cezaevi arıyor! Demokratik bir ülkede, faili meçhul cinayetlerin arkasında bulunanlar bildim bileli korunup kollanıyor... Askeri darbelerde de böyleydi, aradan 3040 yıl geçse bile değişen bir şey yok! Bakın 12 Eylül 1980 darbesine... 32 yıl sonra Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya yaşlı oldukları için tutuksuz yargılanıyor. Peki işkenceciler, katiller, Karslı Berfo Ana’nın oğlunu öldürenler, kanlı 1 Mayıs 1977’de Taksim’de Sular İdaresi’nin çatısından ve Intercontinental Oteli’nin beşinci katından emekçilere ateş açanlar Ülkücüler başrolde Bu işlemlerin tamamlanmasından sonra ülkücülerin “müsait bir ortamda eylemin gerçekleştirilmesi için görüş birliğine vardığını” anlatan MİT, şunları bildirdi: “22 Aralık 1978 günü sol gruba mensup 2 öğretmenin cenaze namazları bahane edilerek ‘Alevilerin Sünnilere karşı baskın hazırlığında oldukları, Alevilerin çoğunlukta olduğu mahallelerde Sünni kadınların ırzına geçtikleri’ söylentileri halk arasında yayılarak, önceden planlandığı gibi olay önce cenazelerin bulunduğu cami civarında başlamış ve belirlenen semtlerdeki evlere baskın şeklinde gelişmiştir.” GATA RAPORU: Şahinkaya lösemi hastası ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi, 12 Eylül darbesi davası sanığı emekli Orgeneral Tahsin Şahinkaya’ya “kronik lenfositik lösemi tanısı” konduğunu ve tedavisinin sürdüğünü bildirdi. Genelkurmay Başkanlığı GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi Komutanlığı’nın, Şahinkaya’nın sağlık durumuyla ilgili raporları, 12 Eylül davasını gören Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi’ne ulaştı. Psikiyatri polikliniğinin 3 Nisan 2012 tarihli raporunda, Şahinkaya’da “psikiyatrik yönden pataloji saptanmadığı” belirtildi. Nöroloji servisinin raporundaysa, Şahinkaya’nın “yürüme güçlüğü, titreme ve hareketlerde zorluk”tan yakındığı bildirildi. “Tanı” bölümünde “parkinson hastalığı” yazan raporda, özel bir hastanenin 1 Aralık 2010 tarihli raporunda belirtildiği gibi “günlük yaşam aktiviteleri için refakatçi gerekeceği” ifade edildi. Aynı hastanenin hematoloji servisinin 5 Nisan 2012 tarihli raporunda ise Şahinkaya’ya “kronik lenfositik lösemi tanısı” konduğu ve bu kapsamda tedavisinin yapıldığı bildirildi. ‘İsyan gibi’ Maraş’ta yaşanan katliamı dakika dakika Ankara’daki merkezine bildiren MİT, 19 Aralık’ta başlayan olaylara ilişkin 23 Aralık 1978 saat 15.30’a kadar alınan haberleri aktarırken, askeri suçladı: “Şu ana kadar herhangi bir takviye birliği Maraş’a ulaşmış değildir. Şehrin bütün semtlerinde silahlı çatışmalar sürmektedir. Askere, jandarmaya ve polise de ateş edilmektedir. Hareketlerin tümü bir isyan niteliğini taşımaktadır.” Belgelere göre, 7. Tümen Komutanı ve 39. Tugay Komutanı ancak 23 Aralık saat 16.15’te Maraş’a geldi. Bir konvoyun ise 15 kilometre mesafede olduğu ve Maraş’a gittiği aktarıldı. 26 Aralık 1978 tarihli belgede ise Maraş’ta geceleri güvenlik güçlerinin çekilmesi ile birlikte ev baskınlarının düzenlendiği ifade edilerek “Baskınlar özellikle Alevilerin evlerine yöneliktir. Olaylar siyasi boyutu aşıp AleviSünni çatışma haline dönüşmüştür. İlde bol miktarda makineli tüfek bulunmuştur” denildi. Kahramanmaraş’ta, 1926 Aralık 1978 tarihleri arasında yaşanan katliamda, 100’ün üzerine Alevi ve solcu yurttaş vahşice öldürülmüş, askeri birlikler ancak günler sonra şehirde kontrolü ele geçirmişti. ‘Ökkeş Kenger (Şendiller) organize etti’ Başka bir MİT belgesinde ise “Güneş Ne Zaman Doğacak” adlı filminin gösterildiği Çiçek Sineması’na 19 Aralık 1978’te bomba atılması olayını ÜGD üyesi Ökkeş Kenger’in (Şendiller) organize ettiği kaydedildi. Belgeye göre Kenger, şunları kaydetti: “Sinemaya bomba atılması emrini bana Ülkücü Gençlik Derneği Maraş ikinci başkanı verdi. Tuvalette dinamiti Yunus İlhan isimli kişiye verdim. Sinemanın ön tarafına atmasını söyledik. Dinamitin patlaması sonrasında sinemada panik havası oluştu.” Emniyet Genel Müdürlüğü’nden gelen raporda da Ökkeş Kenger’in “teşkilata patlayıcı madde temin eden kişi” olarak adlandırıldığı belirtilerek şöyle denildi: “Kenger, 19 Aralık 1978’deÇiçek Sineması’ndaki patlamadan önce ve sonra Ankara ÜGD’ye ait 29 43 51 numaralı telefonla konuştu. Kenger, patlamadan hemen sonra sanki bu patlamayı bekliyormuş gibi salondaki şahısları toplayarak onlara öncülük etmiş, emirler vererek sloganlar attırmıştır.” Kenger, dönemin sıkıyönetim mahkemesinde açılan Maraş katliamı davasında beraat etmişti. Mesud Barzani, hem Türkiye hem de Irak yönetimine sert mesajlar verdi, ABD’ye çağrı yaptı ‘Maliki’ye F16 satmayın’ DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Kuzey Irak’taki bölgesel Kürt yönetiminin başkanı Mesud Barzani Amerika, Avrupa ve Türkiye’de yaptığı temasları Erbil’de bölgedeki basın kuruluşlarının temsilcilerine değerlendirdi. Barzani, terör örgütü PKK ile ilgili “Biz barışçıl tüm çabaları destekliyoruz, lakin silahlı çözümün yanında yer almayacağız” derken Nuri el Maliki başbakanken Irak’a F16 satılmasına da karşı çıktı. Amerika, Avrupa ve Türkiye’de temaslarda bulunan bölgesel Kürt yönetiminin başkanı Barzani, basın kuruluşlarının temsilcileri ile bir araya gelerek değerlendirmelerde bulundu. Barzani, “Suriye Kürtleri için Erbil’de birliği sağlamak amacı ile düzenlediğimiz konferans dışında yapabileceğimiz bir şey yok. Türkiye’nin iç sorunları ve PKK konusunda da bizim tutumumuz ve tavrımız açık ve nettir. Biz barışçıl tüm çabaları destekliyoruz, lakin silahlı çözümün yanında yer almayacağız” diye konuştu. Irak’ın içinde bulunduğu siyasi kriz konusuna da değinen Barzani, “Kürtlere dönük büyük bir tehdit olduğunu hissediyorum. Mevcut durum kabul edilemez ve bir çözüm bulunmalı. Benim Maliki ile şahsi bir sorunum yok. Yalnız tam 6 yıldır yapmış olduğumuz anlaşmaların yerine getirilmesini bekliyoruz” diye konuştu. Kürtlerin bağımsızlığını ilan edip etmeyecekleri ile ilgili bir soruya ise Barzani’nin yanıtı şöyle oldu: “Kendi kaderini tayin etmek, bizim hakkımızdır ve bu günah değildir. Ancak bunun da zamanı var. Mevcut kazanımları korumak ve Kürtlerin birliğini sağlamak için çalışmalıyız. Ancak şunu açıkça belirteyim ki, bağımsızlık haricinde Kürt gençlerinin hiçbir şey için kanının dökülmesine izin vermem.” ABD ile Irak arasında imzalanan ve Bağdat yönetimine 36 adet F16 savaş uçağı satılmasını öngören milyar dolarlık anlaşmayı hatırlatan Barzani, El Maliki’yi kastederek “F16’lar bu adamın eline geçmemeli” dedi. “El Maliki’nin bu silahlara sahip olmasını engellemeliyiz, sahip olursa da o koltukta kalmamalı” diye konuşan Barzani, El Maliki’nin askeri yetkililerle yaptığı bir görüşmede, F16’ların Erbil’e karşı kullanılması konusunu görüştüğünü öne sürerek, “Askerler ‘Efendim, izin verin onları Erbil’den atalım’ deyince, El Maliki ‘F16’ların gelmesini bekleyin’ cevabını vermiş” dedi. Barzani, Bağdat’ın karşı çıkmasına rağmen Erbil yönetimiyle sondaj anlaşması yapan Amerikalı petrol devi ExxonMobil’in bölgeyi koruma altına alabileceğini de savundu. şaşırmadım. Sanki o uzun namlulu silahları sol bir örgüt kullanmış, olayları da onlar çıkarmış... Ne ABD’den CIA gelmiş ne de kontrgerilla varmış! 1 Mayıs 1977’de 34 can gitti! 12 Eylül öncesi aynı silahla hem solcular, devrimciler, yurtseverler öldürüldü, hem de sağcılar. 12 Eylül davası faso fiso... Göz boyamaca... Kandırmaca... DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler’in katili aramızda bugün... Dava zamanaşımı! 1993 Sivas kıyımı da zamanaşımı! 90’lı yıllarda kuşkulu biçimde yaşamını yitiren Tunceli Jandarma Alay Komutanı Albay Kazım Çillioğlu’nun oğlu Gökhan Çillioğlu’nun Düzce’de telefonlarını dinleyen, jandarma. Üstelik yasadışı dinleme! Jandarma Düzce’de herkesi dinleyip fişliyormuş! Bir süre önce biri emekli 7’si muvazzaf 8 asker tutuklandı. Dinlemeler salt Düzce’de değil, tüm Türkiye’de... MİT dinliyor, jandarma dinliyor, polis dinliyor. Herkes birilerini dinlemeyi görev edinmiş! ??? Yazımın başındaki sorunun yanıtını kim verecek? Bir hukuk devletinde yargı hesap sorarken herkes yargıya güvenecek... Daha doğrusu adaletin terazisine, polise, askere, yargıca, savcıya... Kısaca demokratik hukuk devletine! Türkiye’de bugüne değin gelmiş geçmiş tüm iktidarlar kontrgerillaya, devlet içindeki silahlı güçlere dokunmadılar, dokunur gibi yaptılar. Nice kıyımları bu yüzden yaşadık toplum olarak... Küflü beton duvarlar, demir sürgüler, tutuklu insanlar, gazeteciler, gençler... Eğer sorunları dile getirirseniz, insanca yaşam isterseniz, doğaya sahip çıkarsanız, poşu takıp sağda solda dolaşırsanız, parasız eğitim isterseniz, Grup Yorum’un konserine katılırsanız yafta hazırdır: “Yakalayın teröristi, atın içeriye, en az üçdört yıl kalsın!” Bunun adı nedir sizce? “Sivil faşizm...” Hayır bilemediniz! İleriiiii demokrasi... “Guguklu demokrasi” demeniz de doğru sayılır. ??? Evet... Dün 23 Nisan’ı kutladık mı kutlamadık mı? Tutuklu milletvekilleri Türkiye için bir demokrasi ayıbıydı ama nedense kimse bunu görmüyordu. İçimiz buruktu! Türkiye bunu hak etmiyordu... PKK’DEN YANIT CEZASINI AYDIN YENİPAZAR İLÇESİNDE ÇEKECEK ‘Erdoğan’ın çözümü savaş’ MAHMUT ORAL DİYARBAKIR Terör örgütü PKK, ANF’ye yaptığı yazılı açıklamayla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Silahı bırakırlarsa operasyonlar durur” açıklamasına yanıt verdi. Erdoğan’ın açıklamasına tepki gösteren terör örgütü PKK, “Bu açıklama demokratik çözümün zeminini oluşturmayı değil, sorunun muhatabını savaşla bitirmeyi hedefleyen niyetin ve kararın dile gelmesidir” denildi. AKP hükümetinin sadece Kürt halkına değil, bütün Ortadoğu halklarına düşmanca siyaset güttüğünün savunulduğu açıklamada, Barzani’nin Türkiye’de yaptığı, “Bu dönemden sonra silahla bir yere varılamaz” sözlerinin de kendilerini bağlamadığı belirtildi. Mehmet Ağar’a cezaevi bulundu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Susurluk davası kapsamında aldığı 5 yıl hapis cezası kesinleşmesinin ardından hakkında yakalama emri çıkartılan eski Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, Aydın’ın Yenipazar ilçesindeki kapalı cezaevine konulacak. Adalet Bakanlığı, yaklaşık 1 haftadır kaçak durumunda olan Ağar için Bodrum’da yaşayan ailesine yakın, “güvenlikli bir cezaevi” arayışına girmişti. Bakanlık yetkilileri, Bodrum’a en yakın cezaevleri arasında güvenlikli cezaevi olarak belirlenen Aydın’ın Yenipazar Cezaevi’nde inceleme yaptı. Yapılan inceleme sonucunda Ağar’ın, Yenipazar K1 Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’na konulmasına karar verildi. İlçe tipi cezaevi olan Yenipazar Cezaevi’nde, dört koğuş ve iki disiplin hücresi bulunuyor. Ağar, yaptığı açıklamada, konulacağı cezaevinin belirlenmesinin ardından ne zaman teslim olacağının sorulması üzerine, “Bugün resmi tatil, herhalde yarın resmi bilgi gelir, tebligat yapılır. Bir gün önce bir gün sonra ne fark eder? Ondan sonra biz de 12 gün içinde gereğini yaparız” dedi. Ağar, geçen hafta yaptığı bir açıklamada, cezaevine girdikten sonra 5 yıllık cezasını 14 ay olarak yatacağını söylemişti. Irak’tan Türkiye’ye: İçişlerimize karışmayın Dış Haberler Servisi Irak, Türkiye’nin Bağdat Büyükelçisi Yunus Demirer’i Dışişleri Bakanlığı’na çağırarak Türkiye’ye “içişlerimize karışma” mesajı gönderdi. İlişkilerin gerginleşmesi üzerine Dışişleri Bakanlığı’na çağrılan Demirer’le görüşen Dışişleri Müsteşarı Labid Abbavi, Büyükelçi’ye, “Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Irak’ın içişlerine karışan açıklamalar yapmasından duyduğu rahatsızlığı” iletti. Irak Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, Irak’ın Türkiye’yi “yoğun bir şekilde protesto ettiği” de ifade edildi. Ayrıca Irak’ın kuzeyindeki bölgesel Kürt yönetiminin lideri Mesud Barzani ve ülkesini terk eden Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık el Haşimi’nin Türkiye’ye gelerek üst düzey temaslarda bulunmasının, Irak hükümetini rahatsız ettiği belirtiliyor. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear