23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 1 NİSAN 2012 PAZAR 14 İyi Kalpli Hüseyin MÜMTAZ SOYSAL Anısına; gün sırası ve zaman darlığı demeden, hiç değilse mutlaka bugün çıkacak bir yazı yazmadan olmaz. Hele, son yolculuğuna çıkan insan yarım yüzyılı aşkın bir arkadaşlık geçmişinden gelen bir kişi idiyse. Hüseyin Baş, İkinci Büyük Savaş yıllarının sıkıntılı günlerinde doğru yetişsin diye Karadeniz kıyı şeridinin uyanık ve aydın düşünceli ailelerince İstanbul’un yatılı okullarına gönderilen çocuklardan biriydi. Onunla arkadaşlığımız, Ortaköy kıyısında ilkokulun yetiştirici sınıfından başlayıp Beyoğlu’nun görkemli Galatasaray kapısından hüzünlü çıkışa kadar süren uzun bir yakınlık demektir. O grup, hayli geniş olan “Samsunlular”ın “Bafralılar” kolundandır. “Nihari” ve “evci” olmadıkları için, hep birden “daimi bekâr” sınıfları olarak bilinen B ve C şubelerine ve o sınıfların yatakhanelere renk katan kişilikleriyle unutulmazlaşmış sayılırlar. Hüseyin, bizim sınıftaki Bafralıların “hesaplılar” ve “hırslılar” tiplerinden farklı olarak, hiç kuşkusuz “iyi kalpliler” tiplemesine girer. Yüzüne yansıyan iyimserliği ve tükenmez duygusallığıyla. “Okuyarak vakit geçirilsin” diye Mamak Askeri Ceza ve Tutukevi’ne yolladığı Fransızca bir kitap yalnız okunmakla kalmadı, kapalı günlerin ürünü olan Türkçe çevirisi, bunca yıldan sonra onun anısına pek yakında yayımlanacak. Hayli sıkıntılı, acılı, ezalı, hatta ölümlü örneklerle dolu yakın tarihimizdeki baskı, ürküntü ve korku dönemlerinde yaşananlar açıkça gösterdi ki; iyi kalplilikleriyle, cumhuriyetçiliğin ve akılcılığın sıcaklığını içlerinde yaşatanları katı kalpli ve kinci yapmıyor, tam tersine en hoşgörülü, anlayışlı ve yumuşak yaklaşımlı insanlar da onların arasından çıkıyor. Hüseyin Baş bunun en canlı örneğiydi, iyi yüreği şimdi cansız kalmış olsa da sağlam düşüncesi ve şaşmaz tutumuyla verdiği doğruluk örneği hep canlı kalacak. Öyle olduğu içindir ki, “kim şehit, kim değil” tartışmasının yine gündeme getirildiği böyle günlerde şurası hiç unutulmamalı: Bu dünyadan gitmek, bu dünyada bitmek değildir; bıraktığımızla yaşarız. Yazarımızı, dostları ve okurlarının katılacağı bir törenle son yolculuğuna uğurluyoruz Baş’a veda ediyoruz İstanbul Haber Servisi Dış politika yazarımız, aydın insan Hüseyin (Hacıbaşıoğlu) Baş’ı bugün son yolculuğuna uğurluyoruz. Hüseyin Baş bugün Teşvikiye Camii’nde kılınacak öğle namazından sonra Ulus Mezarlığı’nda toprağa verilecek. Cumhuriyet’te “Değişen Dünyadan” başlığıyla köşe yazıları yazan Baş önceki gün kaldırıldığı Taksim İlkyardım Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yaşamını yitirmişti. Aydınların hapishanelere kapatıldığı ülkemizde Hüseyin Baş da bu kaderi paylaşmış ve 12 Eylül 1980 sonrasında Barış Derneği Davası’ndan cezaevinde yatmıştı. Hüseyin Baş, 13 Ağustos 1929’da Samsun’un Bafra ilçesinde doğdu. İlköğrenimini Bafra’da tamamladı. Orta ve liseyi İstanbul’da Galatasaray Lisesi’nde tamamlayan Hüseyin Baş, Paris’te gazetecilik eğitimi gördü. Baş, Paris’te eşi Nevenka Hacıbaşıoğlu ile tanışarak evlendi. Türkiye’ye döndüğünde çeşitli gazetelerde çalışan Baş, çeviriler yaptı, yazarımız Onat Kutlar ile birlikte Sinematek’in ve Barış Derneği’nin kurucu üyesi oldu. 1962’de dönemin Türkiye İşçi Partisi’ne (TİP) üye oldu, partinin ilk program çalışmalarında görev aldı. Hüseyin Baş, yazıları nedeniyle birçok kez yargılandı. Baş, aynı zamanda Barış Derneği Genel Yönetim Kurulu ve Dünya Barış Konseyi üyeliği yaptı. 12 Eylül 1980 sonrasında pek çok aydınla ortak kaderi paylaşan Hüseyin Baş, Barış Derneği Davası’ndan tutuklanarak cezaevine gönderilmişti. Ateizm Üzerine Bir AKP’li Gevezeliği AKP Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar’ın geçen hafta Çaycuma ilçesinde katıldığı bir cami açılışında tartışmalara neden olan sözlerini gazetelerde okumuşsunuzdur. “Dindar bir nesilden kime zarar gelir? Vatana, memlekete, dinine, kendisine, ailesine faydası olur. Ateist, dinsiz bir gençten hiç kimseye fayda gelmez. Kafamızı gözümüzü de yarsalar, bıçak da sallasalar, kurşun da atsalar bu hafta ‘4+4+4’ geçecek.” Bu sözler, yakışıksızdır. Aynı zamanda yanlıştır. Gerçeği çarpıtma çabasıdır. Ulupınar’ın “Hiç kimseye fayda gelmez” dediği Nobel Ödülü sahibi ateist bilim adamlarından birkaçını buraya aldım. Kendisinin bugüne kadar ülkemize, insanımıza, toplumumuza ne ölçüde yararı dokunmuştur bilemem, ama insanlık bu bilim insanlarının çabaları sonucu ilerlemekte, gelişmektedir. Eğer bugün insanlar eskisinden daha uzun yaşayabiliyorlarsa, daha sağlıklılarsa, daha bilgili ve donanımlılarsa, en yüksek teknolojiler günlük kullanımımıza girmişse “Hiç kimseye fayda gelmez” denilen bu bilim insanlarının sayesindedir. ??? Bir göz atalım: Biyokimyacı Julius Axelrod (1912– 2004) ABD. Fizikçi Patrick Blackett (1897–1974) İngiliz. Astrofizikçi Subrahmanyan Chandrasekhar (1910–1995) Hindistan. DNA moleküllerini bulan moleküler biyolog ve fizikçi Francis Crick (1916–2004) İngiliz. Fizikçi Richard Feynman (1918–1988) ABD. Fizikçi Vitaly Ginzburg (1916–) Rus. Fizikçi Frédéric JoliotCurie (1900–1958) Fransız. Kimyacı Harold Kroto (1939–) İngiliz. Fizyolog/tıp Peter Medawar (1915–1987) İngiliz; Kimyacı Peter D. Mitchell (1920–1992) ABD. Biyolog Jacques Monod (1910– 1976) Fransız; Genetik bilimci/tıp Hermann Joseph Muller (1890–1967) ABD; Psikoloji/tıp Paul Nurse (1949–) İngiliz. Kimyacı Linus Pauling (1901–1994) ABD (1954 Nobel Kimya, 1962 Nobel Barış Ödülü). Fizyolog/psikolog/hekim Ivan Pavlov (1849–1936) Rus. Biyokimyacı/moleküler biyolog/tıp Richard J. Roberts (1943–) İngiliz. Ekonomist Amartya Kumar Sen (1933–) Hindistan. Biyokimyacı Michael Smith (1932–2000) İngiliz. Genetik bilimci James D. Watson (1928–); teorik fizikçi Steven Weinberg (1933–) ABD. ??? Kendilerini ateist olarak tanımlayan tüm bilim insanlarının, sanatçıların, yazarların, yaşamın her alanından ve her meslekten öne çıkmış kişilerin adlarını sıralayacak olsan bu gazetenin sayfalarına sığmaz. AKP’li milletvekilini dinleyenler bu gerçeklerden habersiz insanlar olabilir. Bir milletvekilinin görevi, o insanların cehaletini pekiştirmek değil, tam tersine aydınlatmaktır. Karşısındaki kitleyi “hiçbir şeyden habersiz kuru kalabalık” yerine koyup her ağzına geleni söylemek siyaset adamı sorumluluğuyla bağdaşan bir davranış değildir. Bu, AKP milletvekilleri için de geçerlidir. EğitimSen Çaycuma temsilciliği, yaptığı açıklamada, “Toplumu dindarlar, dinsizler, ateistler diye kamplara ayrıştırmak ve sadece bir mezhebin, bir inancın sözcülüğünü yapmak, devletin ve devleti yönetenlerin görevi değildir” derken doğruyu ortaya koymuştur. Din üzerine uluorta konuşmak son zamanlarda AKP’lilerde sıkça görülen bir alışkanlıktır. İnsanların birbirlerine karşılıklı saygıları, toplumda bir arada yaşamanın, özgürce yaşayabilmenin önkoşuludur. Toplumumuzun önemli çoğunluğunun Müslüman olduğu bir gerçektir. Fakat sayıları görece az da olsa bu toplumda inançsız insanlar da yaşamaktır. Eğer Türkiye Cumhuriyeti hâlâ laik bir devletse, yurttaşlar inançlı ya da inançsız olmakta özgürdürler. Dinsel inanç bağlamında hiçbir kesim diğer kesimlerden daha üstün değildir. İnançlıların inançsızlar üzerinde baskı kurmaları, onları aşağılamaları yasalar karşısında suçtur. İnançlıların inançlarını savunmaları nasıl yasal bir haksa, inançsızların da inançsızlıklarını savunmaları bir haktır. 42 yaşındaki AKP milletvekili Özcan Ulupınar bunları bilmeyebilir. Fakat mutlaka öğrenmelidir. Yoksa söyledikleri, konuştukları hep “gevezelik” olarak kalır. Gevezelik yapana da “geveze” denir ki hiç hoş bir şey değildir… HÜSEYİN BAŞ CHP’li Mumcu’dan mesaj TBMM Başkanvekili CHP İzmir Milletvekili Güldal Mumcu, yazarımız Hüseyin Baş’ın yaşamını yitirmesi nedeniyle gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Yıldız’a başsağlığı mesajı gönderdi. Mumcu mesajında şu ifadelere yer verdi: “Gazetenizin barış ve sanat dostu, dış politika düşünürü, yurtsever, düşüncelerinin bedelini hapishanelerde ödemiş yazarı Sayın Hüseyin Baş’ın vefatını üzülerek öğrendim. Sayın Baş gibi değerlere ihtiyacımız gittikçe artarken böyle değerlerimiz de büyük bir hızla eksiliyor. Yine de mücadele anılarının bile bize yardımcı olacağına inanıyorum. Acınızı paylaşıyor, kendisine rahmet, size ve tüm Cumhuriyet ailesine başsağlığı ve sabır diliyorum.” Başımın üstünde yeri varsa Bir şeyin Türkiye İşçi Partisi var Hüseyin Kavuştun ya Onat’a Mustafa abimle ben sıradayız güle uyurken Salih ECER ? GÜLEN DİRENİŞÇİ: HÜSEYİN BAŞ Ali Sirmen ? 4. Sayfada ? DOSTLUKLAR DÜNYASI Zeynep Oral ? 17. Sayfada KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr 1 Nisan Haberleri Ajansların bugünkü haberlerinden bazıları özetle şöyle: Hasankeyf kurtuldu: Uygarlıkların başkenti Hasankeyf sular altında kalmayacak. Kültür Bakanlığı, kültür mirası bilincinin gelişmediği 50’li yıllara ait projeden “vazgeçildi”ğini, Ilısu Barajı için Hasankeyf’in boğulmayacağı yeni bir tasarım üzerinde çalışıldığını bildirdi. 3’üncü köprü yapılmayacak: Yapımcı bulunamayan 3’üncü Boğaziçi köprüsü için yeni ihale yapılmayacak. Hükümet açıklamasında; “Sayın Başbakan, belediye başkanıyken de 3’üncü köprüye karşıydı; İstanbul’un doğasını koruma fikrine geri döndü” denildi... Haydarpaşa “gar” olarak kalacak: Otelcilerin göz koyduğu Haydarpaşa’nın “gar” işlevi değişmiyor. Ulaştırma Bakanlığı’nın açıklaması şöyle: “Milletçe anılarımızda yer etmiş bir kültür mirasının tarihsel işlevini nasıl yok edebiliriz? Haydarpaşa asla satılmayacak ve başka amaçlarla kullanılmayacak.” HES’ler durduruldu: Derelerimizi paylaşan hidroelektrik santrallara verilen izinler iptal edildi. Enerji Bakanlığı açıklamasında; “Zaten enerji ihtiyacının çok azını karşılayacaklardı… Yaşam ve bereket kaynaklarımızı gözden çıkarmayacağız. HES’lere direnen köylülerine müjdemiz olsun” denildi. Nükleerden vazgeçildi: Modası geçmiş teknolojiyle Türkiye’ye dayatılan nükleer santrallara olumlu bakan hükümet tutumunu değiştirdi. Bakanlar Kurulu toplantısında konuşan Başbakan; “Nükleer karşıtlarının itiraz gerekçelerini önemsemeliyiz; enerjiyi doğayı ve insanı gözeterek üretmek çağdaş sorumluluktur” dedi. TOKİ’den özeleştiri: Ayrıcalıklı imar yetkileriyle kentleri daha da betonlaştıran TOKİ projeleri “yarışma”yla elde edilecek. Bir panelde konuşan TOKİ Başkanı; “Ülkeyi kimliksiz tip bloklarla doldurmanın yanlışlığına katılıyoruz. Artık her proje için mimarlık ve şehircilik yarışmaları düzenlenecek; kente ve çevreye saygı esas alınacak” dedi. AVM’ler kent dışına: Eski çarşı ve pazarlarımızı söndüren alışveriş merkezleri kent dışına çıkarılıyor. Buna ait 6 yıldır bekletilen yasa tasarısının hemen gündeme alınacağını belirten Ticaret Bakanı; “AVM’ler kültürümüzü ve kent dokularını zedeliyor; halkımız birikimlerini kendi esnafıyla paylaşamıyor; kent içinde kalmayacaklar” dedi... aber’lerin tarihçesi Fransa’da eskiden yılbaşı 1 Nisan’da kutlanırmış. 1564’te 1 Ocak’a alınınca, bunu istemeyen halk kralın kararını “şaka” sayarak 1 Nisan’ları bu kez şakalarla kutlamaya başmış… “Nisan balığı” da denilen bu gelenek zamanla tüm dünyada yaygınlaşmış. Biz de tarihimizdeki kimi “şaka gibi” kararların 1 Nisan’da alındığını görüyoruz. Örneğin Türkiye, “BM İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi”ni ilk kabul eden ülkeler arasında ve 1 Nisan 1949’da imzalamış. Bugünkü en güncel haberlerimize baktığımızda, şaka gibi değil mi? Balıkçılarımız da 1979’da 1 Nisan’ı “Balık Bayramı” ilan etmişlerdi; şimdi sormak istiyorum; çinakop katliamınızdan ötürü bu yıl lüfere hasret kaldık; sakın bayramınız da “şaka” olmasın? Yeniden yukarıdaki 1 Nisan haberlerimize dönersek… Hem akıl ve bilim açısından hem de toplum ve ülke yararları için aslında “gerçek” olmaları gerekmiyor mu? Dahası, aynı haberlerin gerçek olmaları da “mümkün” değil mi? Belki de asıl şaka gibi olan, tümünü “neşe” yerine “yürek burkan gülümsemelerle” okumamız. En iyisi sözü, sevgili Doğan Kuban’ın geçen haftaki yazısından bir cümleyle noktalayalım: “Eğer bir ülkede en doğru şeyin tersini söyleyenler çıkıyorsa, orada patolojik bir durum vardır.” (CumhuriyetBilim Teknoloji / 23 Mart 2012) ‘H ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Köpük kıvamında, tuzlu ya da tatlı yiyecek... Polkayı andırır bir dans. 2/ Muğla’nın bir ilçesi... Afrika’nın en yüksek dağı Kilimanjaro’nun yerli dillerdeki adı. 3/ Aruz ölçüsünde ana kalıplardan biri... Afrika’da bir ırmak. 4/ Başarısızlık, sonuçsuzluk... Muhallebisi, böreği ve terazisi vardır. 5/ Sodyum elementinin simgesi... Satrançta bir taş. 6/ AB ülkelerinde ve Türkiye’de bir ürünün güvenli olduğunu belirtmek için konulan simge... Doğu Karadeniz’de yetişen ve derideki tahrişleri iyileştirmekte kullanılan bir ot. 7/ Gelecek... Mısır unuyla yapılan bir ekmek. 8/ Kokulu bir çörek... Yaşanmış olayların anlatıldığı yazı türü. 9/ Dökülen tohumlarla ertesi yıl çıkan tahıl... Bir Asya ülkesinin başkenti. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Osmanlı mut 1 fağına özgü, koyun etiyle yapı 2 lan bir yemek. 3 2/ Haberci... 4 Uzun omuz atkısı. 3/ Pamuk 5 ipliğinden yapı 6 lan kalınca ki7 lim... Türk müziğinde “usul” 8 anlamında kul 9 lanılan sözcük. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 4/ Hammaddeyi işleyerek mal üretme... 1 A R M U D İ Y E Uygun, elverişli. 5/ 2 R E A L D A Ğ İ Alev... Yazım. 6/ Se 3 M A N A S M İ L vinç belirten bir ün 4 U L A P U A N lem... Fide yetiştirmek 5 D S P O R D A için ayrılmış toprak 6 İ D U R C İ P bölümü. 7/ Gizli yer, 7 Y A M A C A R İ köşe bucak... Herhangi bir nedenden doğan 8 E Ğ İ N D İ R İ K İ L A P İ K O ivecenlik. 8/ “Süsen” 9 de denilen, güzel çiçekli bir süs bitkisi... Güzel, hoş, latif. 9/ Tarhana çorbasına verilen bir başka ad. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear