25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
19 MART 2012 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA kultur@cumhuriyet.com.tr KÜLTÜR 17 Fotoğraf: VEDAT ARIK ‘Zordur müziği tarif etmek’ Tolga Çebi’nin Oyun Atölyesi’nde sahnelenen 7 oyunun müziklerinden oluşturduğu ‘Sahne Müzikleri 12’ albümü yayımlandı ÖZNUR OĞRAŞ FOTOĞRAF TARİHÇİSİ ENGİN ÖZENDES İLE KENDİ TARİHİ ÜZERİNE ‘Başka Tanrı’nın Çocukları’ “Vefa uzaklarda kalan bir his/dost, eski şarkılardan bir iz/şefkatse bardaki sarışın kız...” Zeki Müren’in şarkısını Ferdi Özbeğen söylerdi. Aklımda en çok kalan, birkaç yazıya da taşıdığım dize ise, herhalde ‘Şefkat’ takma adıyla barda çalışan o kızın göründüğü dizeydi. Şarkı öyle değilmiş, öyle bir kız yokmuş, şefkat de takma adı değilmiş, ne gam! Keşke olsaydı, keşke kendisine öyle bir ad taksaydı, keşke bu dize de gidip bir Attilâ İlhan şiirinde, sözgelimi “Gözlerin gözlerime değince/felaketim olurdu ağlardım” dizeleriyle başlayan “Üçüncü Şahsın Şiiri”nde kendine kıvrılacak bir yer bulsaydı... Yeşilçam filmlerinden aşina olduğumuz sahtelikler vardır. Takma kirpiklerini çıkarır gibi hayatını gözden çıkaran kadınlar da, silahını belinden çıkarır gibi hayatını aynı kolaylıkla elinden çıkaran adamlar da bizi kandıramazlar ama, rol icabı diye bir şey vardır ve biz onların bu göz boyamalarını bağışlarız. Zararsız küçük beyaz yalanlar deniliyor artık bunlara ve sanırım ‘gerçek yalan’lardan farkı da, insanın önce kendisine söylediği yalanlar olması: Kendine söyleyemediğin yalanı başkasına da söyleme! Ben o küçük beyaz yalanları mı özledim? ‘Gerçek yalan’lar söyleneceğine keşke onlar yine söylense mi dedim? Ne onu özledim ne diğerini diledim. Yalanın gerçeğinden de taklidinden de yılmışken, gerçeğin artık dolaysızca yüzümüze çarpılıyor olmasından, sözlerin ağızdan birer kurşun gibi çıkarak, güdümlü mermi gibi doğrudan üstümüze gelmesinden ve bunu saklamak, yalanlamak, yumuşatmak için olsun en küçük bir çaba bile gösterilmemesinden dolayı da ne yapacağımı bilemedim. Ne yapmalıyım? “Biz aydınlığız/yandıkça/siz yaktıkça/karanlıktasınız” desem ne olacak, kim beni teselli edecek ki? Yalanlardan teselli bulduğumuz günler çoktan geride kaldı, artık bizi yalan söyleyecek kadar bile sevmiyorlar! Eskiden yalan söylerlerdi hiç olmazsa ve sevildiğimizi sanırdık. Şimdi ‘nefret söylemi’ dedikleri şeyin en hakiki örneklerini veriyorlar. ‘Biz yananlardan değil, yakanlardan tarafız’ demenin daha açık, daha yalın bir anlatımı olabilir mi? Öteki/leş/tirilmek filan hafif kalır bunun yanında. ‘Siz Başka Tanrı’nın Çocuklarısınız’ diyorlar en iyimser yorumla. Bir sosyalist olarak, bir demokrat olarak ve bir Alevi olarak kendimi hiç bu kadar yalnız hissetmemiştim! Bunca umutsuzluğa düşmemiştim hiç! Yapılanların ve söylenenlerin karşısında böyle bir dehşet duygusunu daha önce yaşamamıştım. Hulki Aktunç’un “Yangın kavmindeniz/ne giysek alev” dediği yangın meğer hep sürecekmiş, hepimizi yakacakmış. Şefkat, uzaklarda kalan bir his... Ne zamandır ‘vicdan’ sözü düşmüyor yazılardan. Eski defterler açıldıkça, yakın coğrafyalara bakıldıkça, kaleminden kan damlayan da ağzından bal damlayan da, bir erdem ve ahlak olarak ‘vicdan’ı yazıyor. Toplumsal vicdan. Gerekli, güzel, gelişkin. İyi de toplumsal hafıza, bir ses ve görüntü kaydının silinmesi gibi silinmek istendikçe, unutturulmak, üstü kapatılmak istendikçe, toplumsal vicdandan nasıl söz edeceğiz? Söz etsek ne olacak? Vicdan, yazılarımızı süsleyen, yeni keşfedilmiş ‘şık’ bir sözcük değildir. Bir Tanpınar romanındaki gibi, şöyle esrarlı ve dokunaklı bir cümle içinde geçtiğinde, o cümlenin kaderini değiştirecek ‘kullanışlı’ bir sözcük hiç değildir. Öyle her yazıda top gibi çevrilecek, ağızlara sakız yapılacak ‘hafif’likte bir sözcük olmadığını ise yazan bilir. Vicdan, taş gibi bir şeydir. İnsanın içine oturur. Ağır bir şeydir. Bir yazıya düştüğünde o yazıyı ezecek, utandıracak, kıvrandıracak bir ağırlığı vardır. Yazının da içine oturur. Ancak gerekli hallerde kullanılacak bir şeydir. Örneğin yangın çıktığında, o yangından 35 insan ölü olarak çıktığında ve yetkili yetkisiz her ağızdan o yangını söndürecek bir söz yerine alev gibi, yangın gibi sözler çıktığında kullanılacak bir şeydir. Hayali bir şey değildir vicdan. Dersim için ayrı, Sivas için ayrı vicdan olmaz, olursa bunun adı vicdan olmaz. Olur olmaz yerde ve zamanda vicdandan söz etmeyin, onun yerine yalan da olsa ‘şefkat’ten filan dem vurun Ferdi Özbeğen yorumuyla, hiç olmazsa hatıraları içimizi yakacak değil, gönül telimizi şöyle bir titretip geçecek cinstendir. yımlanmıyor. “Sahne Müzikleri 12”nin ardından sahne müzikleri 34 ve 56 diye devam edecek. Tiyatro müziği yapmayı “Müzisyen için sahne, Çeşitli tiyatrolarda yaptığım müzikleri ve modern çiftçinin tarlası gibi bir şey... Orada bulunup dans müziklerimi yayımlayacağım. onu sürmeniz, terlemeniz gerekir” diye tanımlı Oyunda hüzünlü, komik ya da gerilimli sahyor Tolga Çebi... Birçok oyunun müziklerini yaneler olabiliyor, bu bileşimleri nasıl yaptınız? pan Çebi, deyim yerindeyse müziğin sihirbazı. Rejiden gerekli bilgileri toplar, soTürkiye’de ilk kez oyun müziklerinru sorarak ne anlatmanız gerektiğiyden bir albüm hazırlayan Çele ilgili kendinize bir dünya kurarsıbi’yi, seyircinin oyun bittikten nız. Sonra da bu anlam dünyasının sonra “Oyunun müziklerini müzikteki karşılığını bulmanız genereden bulabiliriz” sorusu rekir. Yönetmenin istediği dünyacesaretlendirmiş. “Sahne Müyı, seyirciye doğru aktarmasına zikleri 12” adıyla çıkan albümyardımcı olursunuz. Çünkü zorde Çebi’nin Oyun Atölyesi’nde dur müzik tarif etmek. Anlamak hazırladığı “Azrail’in Gözyaşlada öyle. Bazı sahnelerin oyuncu rı”, “Othello”, “Atinalı Tiile senkron olması gerekir, süre mon”, “Evlilikte Ufak Tefek Citutar, sahnenin duygusuna banayetler”, “Testosteron”, karsınız. “Macbeth” ve “Don Juan’ın Oyuncunun oyundaki yöneliGecesi” oyunlarının müziği var. ? “Yönetmenin mi ve potansiyeli de önemli... Yine Oyun Atölyesi’nde sahneleBunu göz önünde bulundurursaistediği dünyayı, nen “7 Şekspir Müzikali”nin nız, o sahnenin anlatımına büyük seyirciye doğru DVD’si ise önümüzdeki aylarda katkılar sağlayabilirsiniz. Müzik aktarmasına yardımcı çıkacak. “Artık yaptığım tüm bu tür sanatlarda, çirkin olması geolursunuz. Çünkü oyun müziklerinin albümünü rekiyorsa çirkin, güzel olması gezordur müziği tarif yayımlayacağım” diyen Çerekiyorsa güzel olmalıdır. Besteci etmek. Anlamak da bi’yle tiyatro ve müzik hakkında bir hikâyenin içinde olduğunu konuştuk. öyle. Bazı sahnelerin unutmamalı, güzel müzik yapmak uğruna hikâyeden vazgeçmemelioyuncu ile senkron dir. olması gerekir.” Bir oyunun müziğini üstlendiğinizde siz nasıl hazırlanıyorsunuz? Oyunlara, oyununa göre, ön bilgiler alarak hazırlanıyoruz. Mesela şu yaptığımız “Antonius ve Kleopatra” gibi oyunlar, sadece teksti okuyarak çözebileceğiniz oyunlar değil. Bu oyunlarla ilgili tarih, sosyoloji, coğrafya kitapları okuyorum. Yönetmenin bakış açısına göre çeşitli filozofları da okuyorum. Daha sonra provalara katılarak, sahne üzerindeki gelişmeleri ve değişimleri takip ediyorum. Hikâyeler, sahnede oyuncu ile ortaya çıkmaya başladıkça, bizim ilham perilerimiz de yuvalarından çıkmaya başlıyor. Oyunun derdini anladığımda, Oyun müzikleri yapmaya nasıl ve ne zaman besteyi yapmış oluyorum aslında. başladınız? Albümde yer alan müziklerden konser verYaklaşık 15 yıldır profesyonel alanda oyun mümeyi düşünüyor musunuz? zikleri yapıyorum. Bu işe başladığımda alışılagelEvet, albümlerin yayımlanmasının ardından, almiş tiyatro müzikleriyle ilgili bir sıkıntının varlıbümlerden seçmeler yapıp seçtiklerimin konserleğından haberdardım. Gönüllü başladığım bu işte, rine başlamak istiyorum. Bu konserler nispeten müzisyenliğimi bir kenara bırakıp sözcüklerin ankalabalık bir müzisyen kadrosu ile gerçekleşebilelamı ve rejinin bunu oyuncuya yorumlatmasına ceği için de önce bu serilerin yayımlanması ve seodaklandım. Anladım ki müziğin de bir dramaturyirci tarafından dinlenmesi, hazmedilmesi gerekir. jisi var. Kısacası, bu özenle yaptığım işler, artık Bu yüzden de tanıtımına katkıda bulunması için bir film müziğinden farksızdı. klip gibi tanıtım araçlarını, bir pop albümü gibi ol Albüm hazırlamaya nasıl karar verdiniz? masa da, kullanıyorum. Bu albümde de “TestosteEn önemlisi, bu eserlerin oyun bittikten sonra, ron” oyununun, aynı adlı şarkısına bir klip çektik. bir daha dinlenemeyecek olmasıydı. Ben de uzun Müzik grubunuzla, yeni konserler ya da çazamandır yaptığım bu işlerden yayımlanabileceklışmalarınız olacak mı? leri seçerek yayımlamaya ve bundan böyle bunun Bu yaz ilk solo albümümü yapacağım. Şarkıcı rutin bir biçimde devam etmesine karar verdim. olmak derdinde değilim. Bu dünyaya bakışımı, anBu alanda yayımlanmış eser olmaması da ayrıca ladıklarımı, derdimi ifade eden bir albüm olacak. bir sebep oldu. Tamamı bana ait sözlü şarkılardan oluşuyor bu al Sizin oyun müzikleri albümünüz Türkibüm. Sonbaharda çıkarmak istiyorum. Hemen arye’de bir ilk... Albümlerin devamı gelecek mi? dından, kemanla ilgili bir albüm projem daha var. Bildiğim kadarıyla çeşitli albümlere konulan Ayrıca grubum “İhtiyaç Molası” ile 3. albümün müzikler olmasına rağmen oyunlar albümlerle yakayıtları da bu yaz gerçekleşebilir. Fotoğrafla iç içe bir hayat nümüzde ise cep telefonuyla çekilen fotoğraflar var. Nasıl yorumluyorFotoğraf tarihçiliği ve İstanbul Mo sunuz? dern’in ortak noktası kimdir diye sorulsa, Bu tartışma hâlâ var. Üstelik okulcevabı hiç de zor olmaz: Engin Özen lardan çok başka, daha üst düzeyde yerdes. 1970’li yıllardan itibaren fotoğraf lerde de var. Ben şahsen, kamera dijive tarihiyle iç içe olan tal olmuş analog olmuş, Özendes, kuruluşundan bunlarla hiç ilgili değilim. bu yana İstanbul Motelefonuyla da çekilen ? Engin Özendes, Cep dern’in bir parçası ve yaçok güzel işler görüyorum, fotoğrafın kın bir zamanda bıraktığı karşı değilim. Çağdaş olan Fotoğraf Galerisi’nin ilk her aracı kullanmak lazım. kriterinin neyle ve tek yöneticisi olma çekilmiş olduğuyla Mühim olan, siz ne anlatözelliği de taşıyor. mak istiyosunuz ve ne sodeğil, ne anlatmak nuca vardınız... Aradaki araİstanbul Modern’de devam etmekte olan, mücı önemli değil. Bu aracılaistediğiyle ilgili zenin fotoğraf koleksiolduğunu söylüyor: rın sanatsal anlamda fotoğyonundan bir seçkiyi izraftan bir şeyler götürdüğü“Ben her türlü leyiciye sunan “Dünden nü düşünmüyorum. Ama çağdaş aracıya Sonra” adlı serginin kübir karanlık oda keyfi vardı, ratörlüğünü de üstlenen insanın o uğraşının çok kevarım.” Özendes ile fotoğraf üzerine konuştuk. Fotoğrafla nasıl tanıştınız? Fotoğrafa ilgim çocuk yaşlarımda National Geographic ile başladı. Komşumuzun oğlu aboneydi, gelirdi dergi, o okusun da bana gelsin dergi diye dört gözle beklerdim. Yanı sıra, Hayat Mecmuası vardı. 1970’li yılların ortasına doğru Yeni Fotoğraf dergisini çıkarmaya karar verdik. O yayınla birlikte, fotoğrafın geçmişini araştırmaya başladım. Hem fotoğrafın tarihinde oldum hem Batı’nın ve Türkiye’nin günümüz fotoğrafında oldum. Fotoğrafın tarihine baktığımızda, fotoğrafın sanatla ilişkisini nasıl görmeliyiz? Fotoğraf başta sanat olsun diye icat edilmedi. Bir yüzey üzerine kalıcı bir görüntü elde etmek üzere yola çıkıldı; burada amaç keşfetmek. Benim için fotoğrafın sanatla yakınlığı portre fotoğ‘Dünden Sonra’ adlı sergide rafçılığıyla başlamıştır. Stüdyo Mehmet Günyeli’nin yapıtı da yer alıyor. larda yüze düşen ışığı ayarlamak, anlatmak istediği şeye uygun ola yifli olan tarafını götürmüş olabilir rak ayar yapıp fotoğraf çekilmeye baş Uzun yıllar emek verdiğiniz İslanıyor. Bu da fotoğrafa bir yorum ka tanbul Modern’den ayrılmaya nasıl tıyor. ve neden karar verdiniz? Fotoğraf sanatının ‘üvey evlat’ İstanbul Modern benim çocuğum gimuamelesi gördüğü söylenebilir mi? bi. Buradan ayrılmama neden olacak hiçHayır. Özellikle şimdi diğer branşlarda bir şey olmadı, çok da üzülerek ayrılıçalışan sanatçıların da kendi anlatmak yorum. Ama çok yoğun çalışıyordum ve istedikleri şeyleri fotoğraf aracılığıyla an çok zamanımı alıyordu. Artık biraz latmaları, bu medyayı kullanmaları, fo kendi işlerimle uğraşmak istedim. Fotoğrafı çok daha farklı noktalara getir toğraf tarihi ve günümüz fotoğrafıyla ildi bence. Hatta fotoğrafın yurtdışında, gili iki kitap söz konusu. Bu arada Türkiye’deki pek çok sanat dalından da yurtdışında bir sergi de olabilir. daha önde tanınmışlığı var. Ama yurt Türkiye’de fotoğraf arşivciliğinin dışındaki müzelerde de fotoğraf bö durumunu nasıl değerlendiriyorsulümlerine rastlanmıyor. İstanbul Mo nuz? dern’i çok ayrı tutmak lazım. BünyeBen 1975’te bu araştırmalara başlasinde koleksiyonuyla, fotoğraf galeri dığım zaman diyebilirim ki hiçbir şey siyle, fotoğraf bölümüyle devam eden yoktu. Bir hafiye gibi çalışmam gerekTürkiye’deki tek müze. ti. Çok ilkel yollarla, el yordamıyla ça Bir dönem yoğun şekilde “dijital lışmak zorunda kaldım. Tabii şimdiki mi analog mu” tartışması vardı, gü şartlar çok daha farklı. SİBEL ÇORBACIOĞLU ‘Kedili Özden’e 425 bin TL ? Kültür Servisi Türkiye’den ve dünyadan önemli sanatçıların video, fotoğraf, resim ve heykellerinden oluşan toplam 360 eserin görücüye çıkacağı 19. Beyaz Müzayede’nin ilk bölümünde 186 eser satışa sunuldu. Orhan Peker’in “Kedili Özden” adlı tuval üzeri yağlı boya Orhan Peker’in eserinin 425 bin liraya alıcı bulduğu ‘Kedili Özden’ müzayedede, geçen yıl bir eseri adlı yapıtı. Londra’daki Sotheby’s Müzayedesi’nde 310 bin dolara satılan Taner Ceylan’ın arkadaşını resmettiği “Alp” adlı tablosu 200 bin liraya satıldı. ‘OPERA AFİŞLERİ SERGİSİ’ KADIKÖY BELEDİYESİ SÜREYYA OPERASI’NDA Operanın tarihine yolculuk Mengü Ertel 81. doğum gününde anıldı Grafik sanatının ustalarından Mengü Ertel, 81. doğum gününde 1979, 1980 ve 1988 yıllarında kişisel sergilerini açtığı Maçka Sanat’ta önceki akşam anıldı. Rabia Çapa’nın ev sahipliğinde ailesi ve dostları tarafından düzenlenen birliktelikte, Babazula topluluğu bir performans sergiledi. Mengü Ertel’i anma toplantısında konuşan Alaettin Aksoy, Hüsamettin Koçan, Vicdan N. Taşdemir, İlhan Bilge, Filiz Ali sanatçıyla ilgili anılarını dile getirdiler. Toplantıya sanatçının eşi Ülfet Selçuk Ertel, gelini Esma Şahin Ertel, Turhan Selçuk’un eşi Ruhan Selçuk ve aralarında Bilge Alkor, Miyasa İlknur, Seyhun Topuz, Mehmet Aksoy, Candeğer Furtun, Ümran Bulut, Dilek Bektaş, Meliha Coşkun’un da bulunduğu dostları katıldı. Kültür Servisi Kadıköy Belediyesi Süreyya Operası, sanatseverleri özel bir sergi ile Türk opera tarihine yolculuğa çıkarıyor. Süreyya Operası Genel Sanat Yönetmeni Murat Katoğlu ile Aslı Ayhan ve Gizem Tüzün’ün tasarlayıp hazırladığı “Opera Afişleri Sergisi”, 1941 2011 yılları arasında Türkiye’de oynanan opera eserlerinin afişlerini, Türk Opera Topluluğu’nun 70 yıllık repertuvarını ilk kez bir araya getiyor. İstanbul’da sergilendikten sonra başka şehirleri de dolaşacak olan sergi, 1941’den başlayarak önce Ankara’da Devlet Konservatuvarı, 1960’dan itibaren İstanbul Şehir Operası, 1982’den itibaren İzmir Devlet Operası ve ardından Mersin, Antalya, Samsun operalarının afişlerine yer veriyor. “Opera Afişleri Sergisi”, 21 Nisan’a kadar görülebilir. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear