25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
19 MART 2012 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER İstanbul PB Edirne PB Kocaeli PB Çanakkale PB İzmir B Manisa B Denizli B Zonguldak B Sinop PB Samsun B Trabzon B Giresun B B Ankara 13 20 19 16 18 17 18 15 15 19 14 14 14 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars S S S B B B B B B B S S S 12 11 7 7 18 17 15 16 13 13 6 3 0 Oslo PB Helsinki K Stockholm PB Londra B AmsterdamPB Brüksel B Paris B Bonn B Münih Y Berlin B Budapeşte B Madrid PB Viyana PB 6 3 7 12 9 9 8 8 15 12 19 14 13 Belgrad PB 21 Sofya PB 19 Roma Y 16 Atina B 16 Zürih Y 5 Moskova Y 6 Aşkabat A 8 Taşkent B 7 Baku A 11 Bişkek K 2 Tiflis A 10 Kahire A 23 Şam A 17 Ülke genelinde yağış beklenmiyor. Gece ve sabah saatlerinde İç ve Doğu kesimlerde yer yer sis ile birlikte doğu bölgelerde buzlanma ve don olayının görüleceği tahmin ediliyor. Sıcaklık artışları nedeniyle yurdun kuzey ve iç kesimlerinde kar erimeleri bekleniyor. Hava sıcaklığı ülke genelinde 3 ila 5 derece artacak. 13 TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 19 Mart Hekimler AKP’nin sağlık alanındaki uygulamalarını protesto etti Artan Doğa Felaketlerine Seyirci Kalmak... Yıl içinde gezegenin şurasında burasında patlak veren irili ufaklı doğa felaketleri, çoğunlukla birkaç gün dikkatimizi çektikten sonra, yenilerinin beklentisi içinde unutulup gider. Oysa yıl sonunda BM gibi ciddi kuruluşların bilimsel verilere dayanan istatistikleri yayımlandığında; iklim değişikliklerinin küresel ısınmadan, bununsa endüstrinin sera etkili gaz salımlarından kaynaklandığı görülür ve epeyce uzun bir süredir de bunun bilimsel araştırmalarla ortaya konulduğu bilinir. Geçen yıl 17’ncisi yapılan ve her yıl yapılmaya devam edilen iklim zirveleri ise bu yaşamsal soruna çare üretmeyi başaramamış, umutlar her defasında gelecek zirvelere kalmıştır. Bununla zirvelerin hiçbir işe yaramadığını söylemek istemiyoruz. Ne ki, her zirvede kaydedilen gelişmelere karşın; somut, yaptırımlı, giderek sonuç alıcı anlaşmalara ne yazık ki varılamamıştır. Oysa iklim değişikliklerinin kaynağında olan küresel ısınmanın baş sorumlusu, başta zengin ülkelerin endüstrileri olmak üzere atmosfere salınan sera etkili gazlardır. İklim zirvelerinde küresel ısınmayı denetim altına alacak önlemler, uzun sayılacak bir zamandan bu yana saptanmıştır. Hedef, bu zengin endüstri ülkeleri başta olmak üzere, sera etkili gaz salımlarının 1990 değerleri bazında 2020 yılına kadar azaltılarak küresel ısınmanın yüzde 25 ila yüzde 40’ın altına çekilmesidir. Ancak sanayileşmiş ülkeler, kutsal rekabet ve maliyetler açısından kısıtlamaların yüzde 14 18 arasında olmasını dayatmaktadırlar. ??? Gerçekte buna bile yanaştıkları yoktur. İstedikleri tek şey, olayın vahametinin üstünü örtmek ve çözümü olabildiğince savsaklamaktır. Bu arada da doğa felaketlerinin her yıl sera etkili gaz salımlarının artmasına koşut olarak artmasının insanlara verdiği zararı umursamaz görünmektedirler. Oysa BM’ler ve ilgili bilimsel kuruluşlar doğa felaketlerinin gaz salımlarının artışına koşut olarak ürkünç düzeylerde arttığını göstermekte, ülkeler ise bunu göz ardı etmektedirler. Nitekim bu kuruluşların araştımalarına göre doğa felaketleri birkaç yıldan bu yana yüzde 90 gibi bir artış düzeyine ulaşmış bulunmaktadır. Kuşkusuz, felaketlerin artışı insanların uğradığı zararları da arttırmaktadır. Bu gerçeği uluslararası sigorta kuruluşu Munich RE’nin araştırmaları da doğrulamaktadır. 2010 yılında dünyayı sarsan 950 doğal felaket geçen yıl yüzde 9O artarak 295 bin insanın hayatına mal olmuş, maddi kayıplar ise 97 milyar dolara ulaşmıştır. Taşkınlar temel dört hububatın önemli miktarlarda azalmasına yol açmış, bu da var olan açlık ve susuzluğun daha fazla sayıda insanı tehdit etmesiyle sonuçlanmıştır. Le Monde gazetesi ve AFP’nin 5 Mart 2012’de birlikte yayımladıkları, 2011’de gezegenin karşılaştığı felaketlerin bir bakıma bilançosu olan istatistikler doğa felaketlerini toplu olarak yansıtıyor. Uluslararası uzman kuruluşlar tarafından yayımlanan istatistiklere göre, doğa felaketleri 2011 yılında dünya ekonomisine 380 milyar dolara patlamıştır. ??? Sadece Fukuşima faciası ve ardından geler tsunaminin maddi zararı ise 210 milyar dolardır. 2011’de Japonya ve Yeni Zelanda’da depremler, Tayland’ı vuran taşkınlar bunlara eklendiğinde, felaketlerin bilançosu daha da vahim düzeylere ulaşmaktadır. Yine BM’ye göreTayland taşkınlarının bu ülkeye verdiği zarar 40 milyar doların üzerindedir. 1999 ve 2011 tarihleri arasındaki doğa felaketlerinde ayrıca 73 bin kilometre yol harap olmuş, 19 Afrika, Latin Amerika ve Asya ülkesinde 64 bin okul yıkılmıştır. Aynı verilerine göre bugün dünya nüfusunun yüzde 55’i riskli bölgelerde yaşamaktadır. Öte yanda iklim değişiklikleri, AsyaPasifik ülkelerinde 42 milyon insanı daha güvenli bölgelere göç etmek zorunda bırakmıştır. Doğa, insanların daha geç olmadan uyanması, adım adım gelen büyük felaketin ayırdında olması için daha ne yapsın istenmektedir? Yanıtlanması gereken soru bu. ‘Sağlık satılamaz’ İstanbul Haber Servisi Çok sayıda hekim ve sağlık çalışanı, 14 Mart Tıp Bayramı etkinlikleri çerçevesinde Tünel’den Taksim Meydanı’na yürüyüş düzenledi. Sağlık çalışanları, AKP hükümetini eleştirerek mesleki güvenceli, eşit, ücretsiz, nitelikli, insan haklarına, hukuka saygılı sağlık hakkı istedi. İstanbul Tabip Odası’nın düzenlediği etkinlik için dün Tünel’de bir araya gelen çok sayıda sağlık çalışanı ve hekim, “Sağlık sisteminin soygun düzenine dönüştürülmesine karşı yürüyoruz”, “Sağlık Bakanı’nın kölesi değil, hekimiz”, “İşçi sağlığını taşerona devrettiler” pankartları ve dövizleri açarak Taksim Meydanı’na doğru yürüyüşe geçti. “G(ö)rev” ve “Mesleki bağımsızlığımız için, iş, gelir can güvencemiz için” yazılı beyaz önlükler giyen ve düdükler çalan sağlıkçılar, “Sağlık haktır, satılamaz”, “Sağlıkta ticaret ölüm demektir” sloganları attı. Yürüyüşte, üzerinde “hekim, hasta, hemşire, eczacı, tıp teknisyeni, taşeron işçisi” yazılarının bulunduğu dev bir maket pasta taşıyan ve pastanın yanında sağlık sistemini eline geçirmek İstanbul Tabip Odası’nın düzenlediği eylemde bir araya gelen çok sayıda sağlık çalışanı ve hekim, “Sağlık sisteminin soygun düzenine dönüştürülmesine” karşı yürüdüklerinin altını çizdi. GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY isteyen sermaye güçlerini temsil eden, elinde “katkı payı”, “zorunlu sağlık sigortası”, “tamamlayıcı sigorta” yazan maket kılıçlar bulunan takım elbiseli 3 kişi yürüdü. Kılıç taşıyan bu kişiler, çevredekilere “Ne bakıyorsunuz, pastamıza göz mü koydunuz?” diye seslendi. Sağlık çalışanları, İstiklal Caddesi boyunca “İstanbul Üniversitesi 196 sağlık çalışanın işten çıkarıyor” ile “Pratisyen hekimlerden halka açık mektup” yazılı bildiriler dağıttı. Taksim Meydanı’na gelen grup, bu rada maketten yapılan pastayı kesti. Hekimler, sağlık pastasını sermaye gruplarına bırakmayacaklarını vurguladı. Grup adına 14 Mart Sağlık Bildirgesi’ni okuyan İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu üyesi Süheyla Ağkoç, bugün ülkemizde tüm hekimlerin bir başka işgalin, neoliberal piyasa baskısının altında umutsuz, güvensiz, mesleki geleceklere ve yurttaşların sağlığı ile ilgili kaygılı olduklarını söyledi. Sağlık hizmetinin özgür ve özerk, eşit, erişilebilir, ücret kaygısı yaşa nılmadan, barış içinde verilmesi gerektiğine inandıklarını vurgulayan Ağkoç, sağlık sisteminin özelleştiği günümüzde özgür, özerk, eşit olmadıklarını belirtti. Hekimler öfkeli İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Taner Gören de yaptırdıkları bir ankete göre hekimlerin yüzde 90’ının mutsuz olduğunu, yüzde 60’ının ise yeterli sağlık hizmeti veremediğini düşündüğünü anımsatarak “Hekimler mutsuz, kızgın ve öfkelidir” diye konuştu. CHP lideri Kılıçdaroğlu AKP’nin Suriye politikalarını eleştirdi: Taşeron olmayacağız MEHMET GÖKAYA NİĞDE CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, AKP hükümetinin Suriye politikasını eleştirerek, “Birileri Suriye’ye girmiyor, Türkiye’nin sırtını sıvazlıyor Suri ye’ye girin diye. Emperyalist güçlere taşeronluk yapmayacağız” diye konuştu. Kılıçdaroğlu, Türkiye Harp Malulü Gaziler Şehit Dul ve Yetimleri Derneği Niğde Şubesi’nin açılış töreninde yaptığı konuşmada, gaziler ve şehit yakınlarıyla beraber olmaktan şeref ve onur duyduğunu söyledi. Türk insanının bugünlere ulaşmasında ve ülkede onurlu bir yaşam sürülmesinde şehit ve gazilerin büyük payı bulunduğuna dikkati çeken Kılıçdaroğlu, “Onlara minnet borçluyuz. Minnetimizi, şükranımızı lafta değil, özde yerine getirmeliyiz. Onların dertleri ve sorunları var. Bunların çözülmesi gerekir. Onlar bizden şükran duygularımızı ifade etmemizi bekliyor. CHP olarak bizim görevimiz budur” diye konuştu. Afganistan’da 12 askerin şehit olduğu helikopter kazasına da değinen Kılıçdaroğlu, “Afganistan’dan 12 şehidimiz geldi. Şu soruyu soracağız kendimize, ‘Afganistan’da ne işimiz vardı?’ 1 Mart tezkeresine ‘hayır’ dedik, yoksa Irak’tan yine yüzlerce, binlerce şehit gelecekti. Suriye’yi de oturup düşünmeliyiz. Birileri Suriye’ye girmiyor, Türkiye’nin sırtını sıvazlıyor Suriye’ye girin diye. Emperyalist güçlere taşeronluk yapmayacağız, bunun sözünü veriyoruz sizlere. Biz kendi ülkemizde barış içinde yaşamak istiyoruz, kardeşçe yaşamak istiyoruz” diye konuştu. Niğde Valisi Alim Barut da açılış töreninde yaptığı konuşmada, şehitlik ve gazilik arasında ince bir çizgi bulunduğunu belirterek, “Valilik olarak hem gazilerimizin hem şehit yakınlarımızın emrindeyiz” diye seslendi. Niğde merkeze bağlı Gölcük beldesinde parti otobüsünün üzerinden de halka hitap eden Kılıçdaroğlu, hükümetin Suriye politikasını bir kez daha eleştirerek, “Ne zamandan beri Müslüman, Müslüman’a kurşun sıkmaya başladı? Hiçbir zaman CHP Batının egemen güçlerinin Ortadoğu’daki taşeronu olmamıştır, olmayacaktır” şeklinde konuştu. Kılıçdaroğlu, buradaki konuşmasında da CHP’nin halkla bütünleştiğini vurguladı. Eğitimde uzlaşı istedi Kılıçdaroğlu, AKP hükümetinin eğitim sisteminde köklü değişiklik yaratan tasarısına yönelik “uzlaşı” mesajını yineledi. Kılıçdaroğlu, “Bu konuda sivil toplum kuruluşları, üniversitelerin eğitim fakülteleri, bütün bunlar otursunlar, konuşsunlar, tartışsınlar. Doğrusu ne ise karar versinler. Biz kararın gereğini yapalım” dedi. Hükümet, devlet eliyle işletilmesi gereken stratejik madenleri özele devrediyor bir şey olmuştu” denir geçilir. Bazen yıllar önce meydana gelen bir olay daha dün olmuş gibi insanların belleğindedir. 2 Temmuz 1993’te Sivas’ta yaşanan yangın, sadece 35 can almamıştır. Milyonlarca insanın yüreğini dağlamıştır, dağlamaya da devam etmektedir. Sivas yangınının üzerinden 19 yıl geçti ama, değil küllenmek, alevleri bile küçülmedi. İnsanların belleklerinde göğe yükselmeye devam ediyor. ??? O talihsiz 2 Temmuz 1993 günü Cumhuriyet’in Haber Merkezi Müdürüydüm. Öğleden sonra Sivas muharibimiz Hatice Biçer aradı. Şenliklerin adım adım gerilime sürüklenmekte olduğunu, durumun daha da kötüye gitmesinden endişe duyduğunu söyledi. Hatice Biçer gazetenin haber merkezinde çalışabilecek kadar habercilik refleksine sahip, kaynakları güçlü, öngörülerde bulunabilen bir arkadaşımızdı. Anlattıklarından ben de tedirgin oldum. Akşamüzeri haber merkezindeki, yazıişlerindeki tüm arkadaşlar gece geç saatlere dek gazetede kalmamız gerekeceğini anladık. Ona göre çalışma planı yaptık. Sivas kaynıyordu. Madımak Oteli’nin önü, etrafı giderek genişleyen bir halka halinde dalgalanıyordu. Ankara’da hükümet devreye girmiş görünüyordu ama, olayın ciddiyeti gece geç saatlere dek hâlâ kavranabilmiş değildi. Dönemin Hükümet Sözcüsü Yıldırım Aktuna’ya ulaştık. Gereken her şeyin yapılacağını söyledi, kimsenin endişeye kapılmaması gerektiğini vurguladı. Bir yandan Madımak Oteli’nin içinde mahsur kalanlara telefonla ulaşmaya çalışıyorduk. Karikatür sanatçısı Asaf Koçak’a ulaşabildim. Sesi tedirgindi ama, etrafındakileri de sanırım sakinleştirmeye, güven vermeye çalışıyordu. Birkaç saat içinde Asaf’ın da dumanlar içinde boğulup gideceğini nereden bilebilirdim... Gazetenin son baskıları bittiğinde hava ışımaya başlamıştı. Güçlükle doğrulatabildiğimiz bilgilerle Türkiye karanlığa gömülmüştü. Atılan bütün başlıklar yetersizdi. Tabloyu bir Alman gazetesi özetlemişti: “Sivas ölü ozanlar şehri.” ??? Yukarıda iki yıldız arasına sığdırmaya çalıştığım o gece benim de belleğimde tüm tazeliğini koruyor. 2 Temmuz günü akşamüzeri yangına saatler kala Sivas muhabirimiz sokakta atılan sloganlardan birinin şu olduğunu söylüyordu: “Cumhuriyet Sivas’ta kuruldu, Sivas’ta yıkılacak.” Belki de Sivas davasını özetleyecek cümle buydu. Olaydan sonra 120’den fazla kişi hakkında dava açıldı. Dava güvenlik gerekçesiyle şehir şehir dolaştı. 80 kadar sanık değişik hapis cezalarına çarptırıldı. Son olarak 5 sanık hakkındaki dava 13 Mart Salı günü zamanaşımına uğradı. Yasalara göre dava düştü. Sivas yangınında ölenlerin pek çoğunun ailesi Ankara’da oturuyor. Onlarla değişik zamanlarda sohbetler ettim. Kimi yıldönümlerinde anmalara çağırdılar, gittim. Hem konuştum hem onları dinledim. Hiçbirinde intikam hırsı yoktu. Tam tersine, “Kan kanla yıkanmaz” diyorlardı. Ancak devletten bir istekleri vardı: “Bu davanın adı konsun, unutulmasın. Hiçbir yanı gizli kalmasın. Sorumluları hesap versin.” Olmadı... Böylesi acılar zamanaşımıyla ortadan kaldırılamaz. Güçlü devletler, akıllı devlet adamları böylesi toplumsal acıları taşırlar. O acılardan dersler üretirler; acıyı paylaşıp iç barışın mayası yaparlar. Yapılamadı. Sivas davasının bu noktaya gelmesinde 1993’ten bu yana tüm iktidarların payı var. En büyük pay 10 yıldır iktidarda olan bugünkü hükümetindir. Acıyı bal eylemek yine yananlara düşüyor! ‘AKP usulü özelleştirme’ MUSTAFA ÇAKIR Cami çıkışı cinayete kurban gitti ? İstanbul Haber Servisi Maltepe Zümrütevler’deki Hacı İbrahim Halil Camisi’nde öğle namazını kıldıktan sonra dışarı çıkan Selahattin Aydın (80), birlikte namaz kıldığı T.C. tarafından boğazından bıçaklandı. Selahattin Aydın olay yerinde hayatını kaybederken zanlı T.C, yurttaşlar tarafından yakalanarak polise teslim edildi. Zanlının ilk ifadesinde “Bana vahiy geldi. Ben de öldürdüm” dediği kaydedildi. Mersin’de nükleer karşıtı eylem ? MERSİN (Cumhuriyet) Mersin Sanatçılar Platformu, Akkuyu’ya kurulması planlanan nükleer güç santralına karşı bir eylem gerçekleştirdi. Büyükşehir Belediyesi önünde bir araya gelen platform üyeleri, önce küçük bir tiyatro gösterisi sundu. Tiyatro gösterisinde 29 Mart’ta Büyükeceli’de NGS şirketinin yapacağı halkı bilgilendirme toplantısı eleştirildi. Tiyatro gösterisi ve şiir dinletisinin ardından platform adına açıklama yapan Soner Küçükaygüler, “Teknoloji yaşamın sürdürülebilirliğine hizmet etmelidir” dedi. ANKARA Hükümet, stratejik öneme de sahip olan bor madenlerinin özelleştirilmesine kapı aralıyor. “Devlet eliyle işletilecek madenleri” tanımlayan yasada değişiklik için çalışmalara başlayan hükümet, özel sektörün bor madenlerini “devlet adına işletmesine” izin vermeye hazırlanıyor. 2840 sayılı Bor Tuzları, Trona ve Asfaltit Madenleri ile Nükleer Enerji Hammaddelerinin İşletilmesini, Linyit ve Demir Sahalarının Bazılarının İadesini Düzenleyen Yasa, “devlet eliyle işletilecek madenleri” tanımlıyor. Yasanın ikinci maddesinde, “Bor tuzları, uranyum ve toryum madenlerinin aranması ve işletilmesi devlet eliyle yapılır” hükmü yer alıyor. Maden Mühendisleri Odası’nın verilerine göre, 1978 yılına kadar yerli ve yabancı özel şirketler eliyle iş letilen bor madenleri, bu tarihte 2172 sayılı kanun ile Etibank’a devredildi. 1983 yılında ise 2840 sayılı yasa ile bor madeninin işletilmesi hükme bağlandı. Bor madenleri, Metalurji Mühendisleri Odası: “Borların özelleştirilmesi ‘AKP usulü özelleştirmedir’. İstenen yasa değişikliğiyle bor üretiminin özel sektörce yapılmasının önünde hiçbir engel kalmayacaktır.” 1985 yılında çıkarılan 3213 sayılı Maden Kanunu kapsamına alındı ancak 2840 sayılı yasa hükümleri saklı tutuldu. Bor madenlerinin özelleştirileceği tartışması da 2840 sayılı yasada değişiklik yapılmasına dair yasa taslağının gündeme gelmesi ile başladı. Maden Mühendisleri Odası, taslakla, 2840 sayılı yasaya, “Üçüncü şahıslara gördürülecek iş lerin ihale süresinin üç yıldan fazla olması durumunda konuya ilişkin talepler Yüksek Planlama Kurulu tarafından karara bağlanır” şeklinde bir fıkra eklenmesinin öngörüldüğüne dikkat çekti. 2000 yılında Danıştay’ın da “...Bor madenlerinin işletilmesinden, bu madenin zenginleştirilmesi, rafinasyonu ve pazarlamasının anlaşılması gerektiği...” görüşünü ilettiğine dikkat çeken Oda, buna karşın Eti Maden İşletmeleri’nin 2007 yılından beri “susuz boraks” üretimini özel sektöre yaptırdığını belirtti. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın, “...Bor madenini özel sektör eliyle ürettirmeyeceğiz. Yalnızca bizim adımıza fabrikaların kurulmasına ve yine bizim verdiğimiz madeni, adımıza işletmesine izin vereceğiz” dediğini anımsatan Metalurji Mühendisleri Odası, bunun, “yetkinin devredilmesi” olduğunu ifade ediyor. Suriye için gıyabi cenaze namazı ? İstanbul Haber Servisi Suriye Halkıyla Dayanışma Platformu ile bazı sivil toplum kuruluşları üyeleri, Beyazıt Meydanı’nda bir araya gelerek Suriye’deki olaylarda hayatını kaybedenler için gıyabi cenaze namazı kıldı. Törende 5 yaşındaki bir kız çocuğu Arapça dua ederken, bir müzik grubu da ülkedeki olaylarda okunan “Defol Git” adlı marşı söyledi. Suriye Milli Meclisi üyesi Dr. Halid Hoca, burada yaptığı açıklamada, diktatörlerin hüküm sürdüğü rejimlerde özgürlüğe giden yolun çok kolay olmadığını ve Suriyelilerin özgürlük için her şeyi göze aldığını belirtti. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear