29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 10 MART 2012 CUMARTESİ 14 Önderimizin Önderi kullarımızı hayırlısıyla medreseye çevirecek yasaları hazırlayan, O öneren bir gözbebeğimiz var Uygulanmayan kota HP tüzük kurultayında kongreleri gerçekleştirildi. en çok ilgi çeken yan, Her iki kongrede, tüzük C değişikliği sonucu, kadın kotasıydı. Tüzük değişikliğine göre, her türlü seçimde kadınlara yüzde 33 kota tanınacaktı. Bu değişiklik medyada büyük beğeni topladı. Yeni CHP milletvekilleri, ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan “Cesur Kadın” ödüllü Şafak Pavey ile Binnaz Toprak da kadın kotası ile övündüklerini kanıtlayan pankartları ile boy boy fotoğraflar çektirmişlerdi. Gelelim uygulamaya: Geçen hafta CHP’nin Ankara Yenimahalle ve Konya Selçuklu ilçe seçimlerde çarşaf liste kullanılması gerekirken kongre divan başkanlıklarının da ısrarıyla genel merkezin denetimindeki blok listeler oylandı. Kadın kotası da unutuldu. Örneğin, Yenimahalle’de il kongresine gidecek toplam delege sayısı olan 102’ydi. Bunun yüzde 33’ünün, yani 34’ünün kadın olması gerekiyordu. Oysa kongrede, yalnızca 9 kadın delege seçildi! Partililer diyorlar ki: “Tüzüğü değil, kafaları değiştirmek gerek.” biliyorsunuz: ÖNDER. Bu örgüt, 1958’de, İstanbul İmam Hatip Okulu Mezunlar Cemiyeti olarak kurulmuş. 12 Eylül 1980’den sonra beşi bir yerdenin Milli Eğitim Bakanlığı’na getirdiği Sağlam Hasan Paşa döneminde birçok okula imam hatipli müdür atanırken cemiyet, adındaki “İstanbul” ifadesini çıkarmış ve yerine “imam” sözcüğünün Türkçe karşılığı olan “ÖNDER” sözcüğünü eklemiş. Böylece ÖNDER İmam Hatip Liseleri Mezunları ve Mensupları Derneği olmuş.... ÖNDER; eşsiz büyüğümüz, Beyefendimiz döneminde adeta nurlanmış bir kuruluşumuz. Bir kere, öyle daracık bir apartman dairesinde filan oturmuyor. Adına yakışır tarihi Hacı Beşirağa Medresesi ÖNDER’e ayrılmış. Çok önemli hamleler gerçekleştiriyorlar. Örneğin, AKP’nin AKP olmadan önce hemen hemen tüm kadrolarını barındıran Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı ile birlikte “Yeni Anayasa Çalıştayı” düzenliyorlar. Orada, anayasanın değişmez maddeleri içerisindeki “laiklik ve ideolojik milliyetçilik” gibi kavramların kaldırılmasını öneriyorlar. ÖNDER, Akademi Lisan ve İlmi Araştırmalar Derneği’nin düzenlediği “Arapça Bilgi ve Etkinlik Yarışmaları”na da destek veriyor. Ki o yarışmalar için Yarışma Koordinasyon Kurulu, Ensar Vakfı kurucusu Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’i ziyaret etmiş ve kendisinden “iyi niyet ve başarı” dileklerini almış bulunuyor. Dahası, Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğü ile protokol imzalamış. Protokole göre, imam hatip liselerinde görev yapan Arapça dersi öğretmenleri ile başarılı imam hatip öğrencilerinin yaz aylarında Arap ülkelerine gönderilmesi uygun görülmüş. Bakanlık ile protokol imzalayan hayırsever Akademi Lisan ve İlmi Araştırmalar Derneği’nin bir özelliği; ÖNDER dışında, İlim Yayma Cemiyeti gibi, Deniz Feneri Derneği gibi, Ensar Vakfı gibi, İnsani Yardım Vakfı gibi diğer gözde ve de güzide dernek ve vakıflarımızla kardeşlik duyguları içinde olması. ÖNDER’in yurtdışındaki “kardeş” kuruluşu ise WONDER. 2000’de Türkiye’den gelen üniversite öğrencileri tarafından kurulmuş olan WONDER, daha çok imam hatip kökenli çocuklara destek veriyor. Bilin bakalım bu hayırsever kuruluşumuzu, Mayıs 2011’de kimler ziyaret etmiş? Elbette ki, Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül ve AB Bakanımız Egemen Bağış. Ortadoğu’yu Bırak, Çin’e Bak Dubai’de gökdelenler arasında dolaşıyordum geçen sonbahar. Başımı kaldırıp baktığımda sorduğum soru şuydu: “Petrol ve gaz önemini yitirdiğinde nereye kaybolacak bu ihtişam? Terk edilmiş bir kente mi dönüşecek burası? Dünyanın güç dengesi Çin ve Hindistan’a kayarken Ortadoğu’dan geriye ne kalacak?” Bunlara en güzel yanıtı dünyaca kabul edilmiş Ortadoğu uzmanı Prof. Bernard Lewis vermiş. Turkish Policy Quarterly dergisinin 40’ıncı sayısında diyor ki “Er ya da geç petrol ve gaz ya tükenecek ya da yerini başka şeye bırakacak. Ve bu olduğunda Ortadoğu önemini yitirecek. Avrupa ve ABD, Ortadoğu’ya ilgilerini zaten kaybettiler. 21’inci yüzyılın süper güçleri Hindistan ve Çin olacak. Dünyanın, rekabetin ve işbirliğinin merkezi de oraya yönelecek. Ortadoğu ise gidişata bağlı olarak sadece bu iki gücün birbirlerini tamamladıkları, rekabet ettikleri bir yer olarak ilginç olacak.” O halde biz ne akla hizmet canımızı çıkaralım Ortadoğu’nun lideri olacağız diye? ??? Prof. Lewis’e göre zamanla Ortadoğu’nun önemi kalmayacak. Çünkü Arap dünyasının fosil yakıtlar dışında hiçbir ürünü yok. Petrol ve gaz dışındaki ihracatları, 5.5 milyon nüfuslu Finlandiya’nınkinden bile daha az! Böyle bir coğrafyada insan kaynağına ve yeteneklere dayalı tek bir ülke var, o da İsrail. Hem Çin hem de Hindistan bu ülkeyle ilişkilerini geliştiriyor. Çin Başbakan Yardımcısı Xi Jinping’in geçen ayki Türkiye ziyaretini nasıl yorumladık? Xi Jiping bu yıl yapılacak Çin seçimlerinde büyük olasılıkla Çin’in yeni lideri olacak. Çin bu coğrafyadaki ticaret ve rekabet üssü olarak Türkiye’yi kullanma niyetinde. Bunun işaretlerini ekonomik hayatta görmeye başladık. Önümüzdeki günlerde büyük projeleri Çinliler almaya başlarsa şaşırmamalıyız. Geçmişe değil geleceğe baktığımızda ortaya çıkan resim budur. Osmanlı etki alanını yeniden yaratma romantizmine mi kapılacağız, yoksa geleceği doğru algılayıp buna göre mi konumlanacağız? Türkiye seçimini nasıl yapacak? Prof. Lewis’e göre Türk halkı inançlarını feda etmeksizin yeniliklere ayak uydurma kapasitesine sahip. Şu andaki gidişat ise ileriye değil geriye doğru, ama Türkiye’nin hâlâ bir seçim yapma şansı var. ??? Ve kadınlar... Prof. Lewis öteden beri kadınların konumunun Türkiye ve Ortadoğu için belirleyici olacağında ısrarlı. Henüz 19’uncu yüzyılda Namık Kemal Osmanlı’nın Batı’dan geri kalışının sebebi olarak nüfusun yarısını oluşturan kadınların yeteneklerinden yararlanılmamasını göstermişti. Mustafa Kemal de Türk ulusunun modernleşmeyi nüfusunun yarısını modernleştirerek başaramayacağını söylemişti. Bugüne geldiğimizde her şey bir yana hayatımızı hâlâ en önce evlerdeki erkek egemenliği şekillendiriyor. Türkiye’nin seçimini gelecekten yana yapmasında kadın faktörü önemli. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün indirimli kutlamalar haftası sona erdikten sonra bu konuyu ciddiye almayı sürdürmeliyiz. Türkiye’nin gelecekteki gücünün ne olacağı birinci derecede buna bağlı. slan sosyal demokratlar döneminde bilim A akademesinin başına getirilmiş, adının önünde profesör takısı bulunanların bile “kız çocukları başı bağlı ilkokula gitsinler” dediği bir karanlık çağdan geçiyoruz. Kara dehlizlere karşı çığlık atan akıllılar gerek bize. İşte bu çığlıklardan biri, TMMOB Başkanı Mehmet Soğancı’dan geldi. “Zorunlu ilköğretimin kadınerkek Eğitim, seçim olamaz arasındaki eşitliğin gerçekleştiği en temel kademe” olduğunu vurgulayan Soğancı, bu temel kademeyi parçalayarak, uzaktan eğitim veya mesleki yönlendirme modeli benimsemenin, çocuğun ya da ailesinin serbest iradesi ile kullanabilecekleri bir seçenek olmadığını vurguladı: “Okuma yazma bilmeyenler arasında kadınlar ezici çoğunluktadır. Ortaöğretim kademesinde kız öğrencilerin oranı yarı yarıya azalmakta ve dolayısıyla üst eğitim kademelerine de bu oran yansımaktadır. Eğitim ve öğrenim olanağı elinden alınan kadınların toplumsal yaşama katılmaları da olanaksız hale gelmektedir. Bu sonucun yaratılmasında ailelerin katkısı olmakla birlikte asıl sorumlu bir hakkın kullanımını kolaylaştırmayan devleti yönetenlerdir. Devlet, cinsiyetçi kalıplarla ve ataerkil değer yargılarıyla ciddi bir şekilde mücadele etmek zorundadır.” Simge Prof. Dr. Emrullah Güney, adı “Prof. Dr. Necmettin Erbakan Üniversitesi” olarak değişecek Konya Üniversitesi için simge öneriyor: “Işıklar saçan külçe altın.” 4+4 = 8 Mart SADIK ÇELİK KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ve yanlışlarının kendi doğru ve yanlışları haline geldiği bir sistem günümüzün katılımcı demokrasi anlayışından uzak, otoriter rejime yakın bir anlayıştır. Oysa ki çağdaş, aydınlıkçı, ilerici bir demokrasi, temsili demokrasinin katılımcı yönünde ilerleyebilen, tartışmaya ve eleştirilere açık, eleştirilerden yararlanan, beslenen ve bunu yaşamın her alanına yayabilen bir anlayıştır. behicak@yahoo.com.tr Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün üzerinden 2 gün geçti. Eğitime getirilen ve gelecek nesillerin, bilhassa da kızlarımızın geleceğiyle ilgili radikal değişikliklere sebep olabilecek 4+4+4 düzenlemesi ve kavgasıyla birlikte geldi bu seneki Kadınlar Günü. Kızların ve genel anlamda tüm çocukların temel eğitim hayatının dışına çekilmesinin önünü açan, dünyadaki ülkelerin yüzde 80’i eğitime başlama yaşını 6 olarak uygularken (ve geri kalan yüzde 20’si de yavaş yavaş 6 yaş sistemine geçerken) bizde bu yaşı 5’e indiren ve hükümet tasarısı olarak hazırlanması gerekirken AK Parti Meclis Grubu’nun bir teklifi olarak bir sabah aniden hayatımıza giren yeni düzenleme haklı eleştirilere ve tartışmalara neden oluyor. Bu eleştirileri yapanlar ise ne yazık ki iktidar sahipleri tarafından sert bir biçimde eleştirildi. Ve ortaya konan tüm uzman görüşleri ve muhalefet partilerinin tümünden gelen eleştiriler bir kenara konarak düzenlemenin ne kadar doğru, yerinde ve gerekli olduğu, eleştirilerinse bir o kadar yersiz ve yanlış olduğu üzerine izahatlar yapıldı. Öneri Meclis komisyonunda görüşülürken gerilen sinirler ise CHP’li vekillerin yüzüne, yumruklar halinde boşalıyor. Milli Eğitim Komisyonu görüşmeleri sırasında AKP’li Hakan Şükür’ün danışmanları tarafından atılan yumruklar ne bayan vekillere gül verilmesiyle başlayan Dünya Kadınlar Günü’ne ne de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Eğitim Komisyonu sıfatına yakışır görüntülerdi… Toplumu yönetenlerin her fikrini tartışmasız destekleyen, her icraatını savunan bir anlayış ilerlemeyi değil yerinde saymayı ya da geriye gitmeyi ve otoriter bir rejimi getirir. Gerçek anlamda katılımcı demokrasi zemininde yaşayan çağdaş ülkelerde, özellikle de toplumun genelini yakından ilgilendiren meselelerle ilgili kararlar bağımsız düşünceyi destekleyen, özerk, özgürlükçü üniversitelerin, işin ehli kimselerin fikir ve görüşleri değerlendirilerek alınır. Oy sahiplerinin, temsili demokrasiden gelen halk tarafından seçilmiş olmanın, halkın temsilini almış olmanın rahatlığı ve meşruiyetiyle canının her istediğini yaptığı, hele ki eğitim gibi toplum geleceğini doğrudan etkileyecek temel konularda eleştirilere kulak tıkayarak bildiğini okuduğu ve halkın da onların her yaptığına kafa salladığı, onların doğrularının ivas’ta Zamanaşımı Daha önce de 2 firari sanık hakkındaki davaların zamanaşımına uğrayıp düştüğü Sivas katliamı bir kez daha zamanaşımına uğruyor. 20 senedir askere giderek, düğün yaparak, ehliyet alarak hayatlarını sürdüren fakat bir türlü yakalanamayan firari sanıkların bir kısmı daha 3 gün sonra zamanaşımının dayanılmaz hafifliğiyle ellerini kollarını sallayarak turlayacaklar bu topraklarda. Ülkenin önde gelen aydınlarının canlı canlı yakıldığı katliam, bir insanlık suçuydu. Ve bu insanlık suçu zamanın affedici kollarına bırakıldı, fakat aynı zaman, o gün orada hayatını kaybedenlerin yakınlarının, 20 senedir yüreklerini dağlayan acısının üstesinden gelemedi… Sivas halkı şikâyetçi. Bu katliamla anılmaktan rahatsızlar… Şehirlerine iadei itibar ve şehirlerinin ruhunu temizleme yollarından biri, yakınlarını kaybedenlerin yanında olmak ve 2 Temmuz 1993’te Madımak’ta yaşananları yürekten lanetlemek; 2 Temmuz’un yıldönümünde hep birlikte, kol kola yürüyerek, katliama uğrayanlar ve onların yakınlarıyla birlikte gecikmiş adalet için haykırmaktır. Şehirlerine korkuyla giden bu insanları horlayarak, yalnız bırakarak, sindirerek, ötekileştirerek değil onlarla birlikte acıyı bal eğleyerek, Hasan Hüseyin Korkmazgil’in, Pir Sultan’ın memleketini temize çıkarmaktır. Acıya ortak olup adaletsizliğe karşı durmaktır. Benzer acıların yaşandığı Maraş’ta da Çorum’da da aynı duyarlık gösterilebilmeli; bu şehrin sahipleri aynı şekilde yaşanan utanç verici olayların mağdurlarıyla yan yana gelerek yaşanan acıları hafifletmek ve bağışlanmak için bir adım atabilirler. İşte asıl o zaman kavuşabilir tüm o karanlıklar aydınlığa. Bu şehirlerin üzerlerine sürülen leke temizlenmeye atılan bu adımla başlamış olur. sadik.celik.gorus@gmail.com S ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir kapta ekşitilen ve alındıkça su eklenerek çoğaltılan üzüm, elma, armut, vişne gibi meyvelerle yapılmış içecek. 2/ 21 yaşın altındaki oyunculardan kurulu spor takımları için kullanılan sözcük... Bir kadın giysisi. 3/ Bir şeyi kapalı tutmaya yarayan nesne... “ Gardner”: ABD’li aktris. 4/ Toplum içindeki davranışlarda izlenecek yol... Şöhret. 5/ Alınyazısı, kader. 6/ Eylemleri olumsuz yapmakta kullanılan ek... Erkek keçi. 7/ Yunan abecesinde bir harf... Fransa’da bir kent. 8/ Yok olma, ortadan kalkma... Kırgızistan’ın para birimi. 9/ Kuran’da bir sure... Bir soru eki. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Peynirle ya 1 pılan bir tür çorba. 2/ Afrika’nın 2 güney ucundaki 3 burnun adı... Bir dağın ya da te 4 penin alt bölü 5 mü. 3/ Atların 6 alnından çenesinin altına ka 7 dar uzanan be 8 yaz leke... 9 Myanmar’ın 1 2 3 4 5 6 7 8 9 (Birmanya) eski başkenti. 4/ Kişinin top 1 H A C I L A R Ç lumsal konumu... Pey 2 E C İ R J A B O gamberleri Hud’u din 3 L I Ğ G İ Z EM lemedikleri için Tanrı 4 L E R O T İ K A tarafından yok edilen 5 İ B R E E Y E R kavim. 5/ Tanrı’nın in6 M O P E D E R sanlarda ve doğada gö7 Z A L İ M E K rünmesi. 6/ Kuzu sesi... V A L L A Antalya ve Fethiye 8 S U R V körfezleri arasında yer 9 İ K E B A N A alan yarımadanın adı. 7/ Derebeylik Japonyası’nda en aşağı sınıfı oluşturan halk... Gözün saydam tabakasına yerleştirilen mercek. 8/ Suç, kabahat... Rıhtımın su üstünde olan bölümü. 9/ Bir yıldızın parlaklık bakımından bulunduğu basamak... Bir nota. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear