17 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 17 ŞUBAT 2012 CUMA 6 DİNLENME, İZLENME KORKUSU HABERLER Dargeçit’te Başbuğ ile Balbay’ın görüşmesinin ‘örgüt delili’ sayılmasına meslek örgütleri tepkili ‘Toplumun 17 yıl ruh sağlığı sonra tehlikede’ SİBEL BAHÇETEPE ‘Zorlama iddialar’ FIRAT KOZOK Büyükanıt Telefon ve ortam dinlemesi, izlemeler, yapılan operasyonlarla Türkiye’de bir korku toplumunun oluşturulduğuna dikkat çeken sağlık meslek odaları, toplumun ruh sağlığının bozulduğunu, duygudurum bozuklukları, panik atak gibi ruh hastalıklarının giderek artacağını vurguladılar. İstanbul Tabip Odası, İstanbul Eczacı Odası, İstanbul Diş Hekimleri Odası ve İstanbul Veteriner Hekimleri Odası dün Cağaloğlu’nda ortak bir basın toplantısı düzenledi. Grup adına açıklama yapan İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Taner Gören, “Yıllardır birlikte sağlık hakkı mücadelesi yürüttüğümüz sağlık sendikası yöneticilerinin bir gecede terör örgütü üyesi zannıyla gözaltına alınmasını kabullenemiyoruz” dedi. Gören, bir ülkede hemen herkesin telefonlarının dinleniyor olması kuşkusu, her yerde izleniyor duygusu ile yaşıyor olmasının ruh sağlığı üzerinde olumsuzluklar yarattığına dikkat çekerek “toplumun ruh sağlığının ciddi şekilde tehlike altında” olduğunu vurguladı. kazı ‘Huzur, barış, demokrasi olmaz’ Yaşanılanların toplumda duygu durum bozuklukları, panik atak gibi birtakım ruhsal hastalıkların ortaya çıkmasına neden olduğunu, bu hastalıkların da giderek yaygınlaştığını anımsatan Gören “Bu şekilde rahatsızlanmış bir toplumunda üretim yeterli olamaz ve bir arada yaşamanın kuralları yeterince işleyemez. Yıllardır sürdürdüğü demokratik muhalefet kanalları içindeki etkinlikleri bir anda Terörle Mücadele Yasası kapsamında ve özel yetkili savcı ve mahkemelerin huzurunda sonu tutuklulukla biten gözaltılara dönüşüyorsa, orada huzurdan, toplumsal barıştan ve demokrasiden söz edilemez” dedi. İstanbul Diş Hekimleri Odası Başkanı Prof. Dr. Serdar Çintan ise dinlenme ve izlenme korkusunun önce kaygıya ve sonra korkuya neden olduğunu vurgulayarak “Korku toplumu haline gidiliyor. Diliyorum en kısa zamanda herkesin özgürce kendini ifade edebileceği bir topluma dönebiliriz” dedi. TTB Merkez Konseyi üyesi Dr. Hüseyin Demirdizen de yapılan operasyonlarla “Toplumsal ve bireysel olarak da ‘Kimse bu ülkede güvende değildir’ mesajı verilmektedir” değerlendirmesini yaptı. ÇHD’NİN SEMİNERİNE YOĞUN İLGİ DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Cumartesi Anneleri’nin sembol davalarından olan, Mardin’in Dargeçit ilçesinde, 1995 yılında jandarmalarca gözaltına alınan yedi gencin kaybedilmesi ve Süleyman Seyhan’ın yakılarak öldürülmesi olayına ilişkin 17 yıl sonra dava açılması için fezleke düzenlendi. Diyarbakır Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı, köyde kazı yapma kararı aldı. Mardin Dargeçit’te, 29 Ekim 1995’te iki öğretmenin terör örgütü PKK tarafından öldürüldüğü iddiası üzerine Dargeçit Jandarma Komutanlığı, 26 Kasım 1995’te operasyon yaparak, 57 yaşındaki Süleyman Seyhan, 24 yaşındaki Hikmet Kaya, 21 yaşındaki Abdurrahman Coşkun, 20 yaşındaki Abdullah Olcay, 19 yaşındaki Mehmet Emin Aslan, 16 yaşındaki Nedim Akyön ve 14 yaşındaki Seyhan Doğan ile 13 yaşındaki Davut Altınkaynak’ı gözaltına aldı. Seyhan Doğan’ın 11 yaşındaki kardeşi Hazni Doğan da alınıp komutanlığa götürüldü. Dördüncü günün sonunda Doğan, salıverildi. Fakat Hazni dışındaki hiç kimseden haber çıkmadı. Mart 1996’da Seyhan’ın cesedi bir kuyuda, elleri arkadan bağlı, kafası koparılmış ve yanmış halde bulundu. Soruşturma dosyası ilk aşamada kayıpların terör örgütü PKK’ye katıldıkları gerekçesiyle kapatıldı. ANKARA İnternet Andıcı soruşturması kapsamında tutuklanan eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un, gazetemiz yazarı ve CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay’ı bir yazısıyla ilgili arayarak haber kaynağını sormasının ve “Sizi severiz, Cumhuriyet’le karşı karşıya gelmek istemeyiz” demesinin “örgüt ilişkisi” sayılması, mesMustafa Balbay lek örgütlerin tepkisini çekti. Başbuğ’un Balbay’dan haber kaynağını isterken kendisini uyardığına işaret eden Çağdaş Gazeteciler Başkanı (ÇGD) Ahmet Abakay, “O zaman medya patronlarını çağırarak terörle ilgili yayınların nasıl yapılacağı konusunda talimat veren ve bunu uygulatan Başbakan hakkında da iddianame hazırlansın” dedi. Erdoğan’ın 20 Ekim’de medya temsilcileriyle yaptığı terör toplantısını anımsatan Abakay, bu örnekten hareketle şunları söyledi: “Başbuğ hakkında hazırlanan iddianame, iddianamelerin ne kadar özensiz, ne kadar politik ve hesaplı hazırlandığının, Mustafa Balbay’ın sudan gerekçelerle, zorlama ifadelerle ceza landırıldığının çok tipik örneği. Başbuğ, Balbay’a haber kaynağı soruyor, hatta uyarı yapıyor, tehdit ediyor. Buna rağmen de o gazeteci suçlanıyor ve içeri atılıyor. Başbakan ise medya patronlarını topluyor, onları terör haberlerinin nasıl yapılması konusunda, suç olmasına karşın açık açık uyarıyor. Bu mantıkla Başbakan’ın da iddianamelere girmesi lazım, çünkü basını tehdit ediyor, bundan sonra böyle olacak diyor ve gerçekten de ondan sonra öyle oluyor. Türkiye güllük gülistanlık gösteriliyor, yayın politikaları değişiyor. Bir eylemin, açıklamanın, tehdidin, yasadışılığın, suç olması için illaki gizli, baş başa olması gerekmiyor. Eylemin kendisi sorgula nır. Türkiye’de maalesef böylesine ucube bir anlayış, iddianamelere yansıyor.” ‘Nasıl örgütsel bağ?’ Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı Atilla Sertel de, Türk basın tarihinde gazetecilerin her dönem, haber kaynaklarını açıklamaları yönünde baskılarla karşılaştıklarını belirterek “Ancak namuslu, onurlu, kişiliklerine ve mesleklerine saygı duyan gazeteciler asla taviz vermemişlerdir. Balbay’ın bu tavrı da bunların en somut örneklerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Üstü örtülü bir tehdidi nasıl bir örgütsel bağ olarak değerlendiriyorlar anlamak mümkün değil” dedi. 2 Mart’ta tanık olarak dinlenecekler İstanbul Haber Servisi Balyoz davasına bakan İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, eski Genelkurmay başkanları emekli Orgeneraller Yaşar Büyükanıt ve İlker Başbuğ ile Jandarma Genel Komutanı Bekir Kalyoncu’nun tanık olarak dinlenmesi için, 2 Mart 2012 tarihini belirledi. 57 Mart 2003 tarihinde İstanbul’da 1. Ordu Komutanlığı’nda gerçekleştirilen seminerin perde arkasında “Balyoz Darbe Planı” yapıldığına ilişkin davada, mahkeme heyeti önceki akşam Başbuğ, Büyükanıt ve Bekir Kalyoncu’nun tanık olarak dinlenmesini kararlaştırmıştı. Mahkeme İnternet Andıcı’na ilişkin yeni dava kapsamında tutuklu bulunan Başbuğ’un 2 Mart 2012 tarihli duruşmada hazır edilmesi için Silivri 5 No’lu Cezaevi Müdürlüğü’ne müzekkere yazdı. Büyükanıt ve Kalyoncu’nun 2 Mart’ta hazır edilmesi için de ilgili kurumlara müzekkere gönderildi. ması nedeniyle tanık olarak dinlemeyi kararlaştırdı. Kalyoncu ve Büyükanıt ise darbe planı yapıldığı iddia edilen Plan Semineri 2003’e ilişkin gözlemci raporunda imzalarının bulunması nedeniyle tanık olarak duruşmaya çağrıldı. Büyükanıt, suç isnat edilen 2003 tarihinde Genelkurmay 2. Başkanlığı görevini yürütüyordu. Başbuğ Neden çağrıldılar? Mahkeme heyeti, Plan 2003’ün gerçekleştirildiği dönemde Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı olan Başbuğ’u, darbe yapıldığı iddia edilen seminerde “oynanması gereken senaryoya” ilişkin “Ocak 2003 tarihli mesaj formunda” imzasının bulun Yargıtay, uzun süren ve tartışmalara neden olan, kamuoyunun yakından izlediği davalara emsal niteliğindeki karara imza attı: Kalyoncu İNTERNET ANDICI DAVASI İnfazları yapan Deliller toplanmadan iddianame çıkmasın ‘AMACI DIŞINA ÇIKAN EYLEM’ ‘TSK’ye 14 yaşında mı sızdım?’ HATİCE TUNCER ‘Olağan şüpheliler’ eğitimde! OZAN YAYMAN uzman çavuş kayıp Kayıp aileleri, 2009 yılında Ergenekon Davası’na müdahil olmak için başvurdu ancak mahkeme görevsizlik kararıyla dosyayı Dargeçit Cumhuriyet Başsavcılığı’na sevk etti. Savcı Şükrü Arslan, çok sayıda tanık ve mağdur ailelerinin ifadelerine başvurdu. Gözaltına alınan 7 kişinin şu anda Bodrum Gümüşlük’ün belediye başkanı olan dönemin Dargeçit Jandarma Komutanı Mehmet Tire ile şu anda Sivas Çepni beldesinin belediye başkanı olan dönemin Mardin Jandarma Komanda Tabur Komutanı olan Hurşit İlmen’in talimatıyla, Uzman Çavuş Bilal Batırır ile Haydar adlı bir astsubaya öldürtülmek istendiğini, ancak Haydar adlı astsubayın yapamayacağını söylemesi üzerine infazın Uzman Çavuş Bilal Batırır tarafından gerçekleştirildiğini saptandı. Batırır’ın 1996’dan beri kayıp olduğu ortaya çıktı. Savcı Arslan Mehmet Tire, Hurşit İlmen, Mardin İstihbarat Şube Müdürü Muhammet Demirel, bölük komutanı Mahmut Yılmaz, Uzman Çavuş Kerim Şahin ve korucu Naif Çelik ve Kerim Şahin hakkında fezleke hazırlayarak, dosyayı 17 Kasım 2011’de görev alanı dışında kaldığı için Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği’ne gönderdi. 17 yıl aradan sonra Savcı gözetiminde, Dargeçit’e bağlı Boğazözü köyü yakınlarında bugün kazı yapılacağı bildirildi. 249 öğrenci hakkında işlem yapıldı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin 20072011 arasında “amacı dışına çıkan” toplantı ve gösteri düzenleyen 249 öğrencinin gözaltına alındığını; 12 öğrencinin de tutuklandığını açıkladı. İçişleri Bakanı Şahin, CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın soru önergesine verdiği yanıtta son 4 yılda toplantı ve gösteri yürüyüşü yapan kaç öğrencinin gözaltına alındığını belirtti. Bakan Şahin, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının kullanılmasında uygulanacak usul ve esasların yasada belirlendiğini ifade etti. Şahin, kamu düzeninin ve güvenliğinin sağlanması, suç işlenmesinin önlenmesi, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla yasanın öngördüğü haller dışında gerçekleştirilen veya gerçekleşmesi için etkinliği provoke eden gruplara karşı belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde güvenlik güçleri tarafından gerekli tüm tedbirlerin alındığını ifade etti. C MY B C MY B İZMİR Hükümete muhalif olanların gözaltına alınması ve sonrasında tutuklanmasıyla birlikte, bireylerin, yakalama, gözaltına alma, ev ve işyerlerinde yapılan aramalar sırasında haklarını bilmesi konusundaki çabalar sürüyor. Bu anlamda kapsamlı bir liste hazırlayan İzmir Barosu avukatlarından Noyan Özkan’ın çalışmasına ek olarak Çağdaş Hukukçular Derneği’nin (ÇHD) başlattığı, “Olağan Şüpheliler” seminer programına yoğun ilgi olduğu belirtiliyor. Uygulama kapsamında ÇHD üyesi avukatlar, seminer katılımcılarına haklarını anlatıyor. Gözaltında neler yapılması gerektiği konusunda katılımcıları bilgilendiriyor. Bir tam gün süren “şüpheli eğitimi”, yakalama anından tutuklanıp hapishaneye gönderilene dek olan işlemlerdeki hakları kapsıyor. Ayrıca, kolluk kuvvetlerinin görevleri, neler yapıp yapamayacakları, yapılan işlemler, Adli Tıp kurumuna sevk süreci açıklanıyor. ÇHD Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Evrim Deniz Karatana, demokratik hakkını kullanan her bireyin, günün birinde gözaltına alınabileceğini ya da tutuklamayla karşılaşabileceğini söyleyerek, “Bu olgudan yola çıkarak, Olağan Şüpheliler adlı çalışmayı başlattık” dedi. Karatana, kendilerine başvuranlar arasında öğrenciler, sendikacılar, yazarlar, gazeteciler, akademisyenler ve toplumun diğer tüm muhalif kesimlerinden kişiler olduğunu söyleyerek, “ÇHD, halkın her kesimine yönelen yaygın hukuksuz uygulamaların en az zararla karşılanabilmesini sağlamak için isteyen tüm ‘olağan şüphelilere’ hukuksal yardımda bulunmayı, yasalar ve uluslararası sözleşmelerle korunan tüm haklarını anlatmayı hedefliyor” dedi. Toplantı düzenleme suç oldu Bakan Şahin, gerçekleştirilen eylem ve etkinliklerin zaman zaman amacı dışına çıktığını ve yasaya aykırı hale geldiğini savundu. İçişleri Bakanı Şahin, bu kapsamda 20072011 yılları arasında öğrenciler tarafından gerçekleştirilen ya da öğrencilerin de katıldığı “amacı dışına çıkan” eylem ve etkinliklerde toplam 249 öğrencinin gözaltına alındığını ve bu öğrencilerin 12’sinin tutuklandığını kaydetti. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yargıtay 13. Ceza Dairesi, kamuoyunun yakından izlediği Ergenekon başta olmak üzere pek çok davada tartışılan uzun yargılamaları etkileyecek bir karara imza attı. Daire “Soruşturma uzun sürebilir. Ancak kovuşturma evresinde yeni bir delil toplanmasına gerek kalmadan bir iki celsede yargılama bitirilmeli” kararı verdi. Daire, deliller toplanmadan iddianame hazırlanmaması ve kovuşturma aşamasında da delil toplama işleminin yapılmaması yönünde görüş oluşturdu. Yargıtay 13. Ceza Dairesi’nin emsal niteliği taşıyan kararını aldığı süreç şöyle gelişti: Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, R.K. isimli yurttaş hakkında “nitelikli dolandırıcılık ve muhafaza altına alınmış eşya hırsızlığı”ndan soruşturma başlattı. Soruşturmasını tamamlayan savcılık 19 Ekim 2010’da iddianamesini Ankara 11. Asliye Ceza Mahkemesi’ne sundu. Mahkeme, eksik soruşturma yapıldığı ve şüphelinin ifadesinin alınmadığını belirterek iddianameyi iade etti. Savcılığın itiraz ettiği Ankara 8. Ağır Ceza Mahkemesi de başvuruyu reddetti. Adalet Bakanlığı karara Yargıtay nezdinde itiraz etti. Dosyayı inceleyen Yargıtay 13. Ceza Dairesi de mahkeme kararını yerinde buldu. Yargıtay kararında yeni ceza mevzuatına “iddianamenin iadesi” kurumu getirildiği anımsatılarak, “Soruşturma uzun sürebilir. Ancak kovuşturma evresinin yeni bir delil toplanmasına gerek kalmadan ve bir iki celsede yargılamanın bitirilmesi hedeflenmiştir” denildi. Yargıtay, kişilerin “lekelenmeme hakkı” gözetilerek suçun oluşumu hakkında şüpheye yer bırakmayacak deliller toplanmadan iddianame hazırlanmamasını istedi. Kararda, “Cumhuriyet savcıları makul sürede bütün delilleri toplamalı, sadece mahkumiyetle sonuçlanacağını değerlendirdikleri hususları dava konusu yapmalı, yani bir nevi filtre görevi yapmalıdır” denildi. Kararda, CMK’de değişiklikler yapıldığı ve savcılara sanıkların lehine olan delilleri toplama, şüphelinin haklarını koruma yükümlülüğü getirildiği anımsatıldı. Kararda, “Suçun sübutuna etki edeceği muhakkak olan bir delil toplanmadan hazırlanan iddianamenin iade edilmesi gerekir” değerlendirmesi dikkat çekti. İnternet Andıcı davasında, tutuksuz yargılanan ancak 2. Ergenekon davası nedeniyle tutuklu bulunan Hasan Ataman Yıldırım savunmasını yaptı. Deniz Yüzbaşı iken istifa ettiğini anlatan Yıldırım “İlker Başbuğ ‘Ergenekon’un amaçları doğrultusunda Türk Silahlı Kuvvetleri’ne sızmış bir yapının yöneticisi olmakla’ suçlanıyor. Ben 1964 yılında 1314 yaşında TSK’ye girdim. Başbuğ benden 34 yaş kadar büyük. Ben 14 yaşında mı TSK’ye sızdım. Başbuğ ne zaman sızmış” diye konuşarak Ergenekon suçlamalarına tepki gösterdi. Davanın 54. duruşmasında Genelkurmay Bilgi Destek Dairesi tarafından darbeye zemin hazırlama amacıyla işletildiği öne sürülen 42 siteden 31’inde kullanıcı olarak gösterilen eposta adresinin sahibi olduğu ve suç isnat edilen sitelere kendi şirketinden destek sağladığı iddia edilen Yıldırım, savunmasına devam etti. Yıldırım “Bu davadan tutuksuzum ama hakkımda ağırlaştırılmış müebbet isteniyor. Bu çok ciddi bir durum” diye konuştu. Yıldırım, savunmasında, Balyoz davasında da delillerin sahteliğinin ortaya çıkarıldığını belirterek “Bu davalar zincirinde tertip merkezinin dijital terör uygulaması açığa çıktı. Ergenekon diye bir örgüt yok, ancak tertip merkezinin Atatürk’e karşı terörü var” dedi. “İkinci Ergenekon dalgalarıyla beraber daha kolay komplo yaratılabildiği için sahte dijital dosyalar daha çok kullanılmaya başlandı” diyen Yıldırım, Birinci ve İkinci Ergenekon davaları, Poyrazköy, Amirallere Suikast, Balyoz, Odatv birleştirilerek görülen İrtica ile Mücadele Eylem Planı ve İnternet Andıcı davalarının siyasi davalar olduğunun altını çizdi. Yıldırım, “Sızıntı kitabındaki WikiLeaks belgelerini dikkate alınarak ABD Büyükelçiliği’ne verilen brifingin araştırılması, sorumlular hakkında casusluk iddiasıyla işlem yapılmasını talep ediyorum” dedi. ‘ABD’ye brifingi araştırın’
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear