01 Haziran 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 1 ŞUBAT 2012 ÇARŞAMBA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER İmamların Gücü Hak, Güç ve Cesaret HAKLI olmak dava kazanmaya yetmiyor her zaman. Bazen, hakkın arkasına güç koymak gerekiyor. Eksik olarak “Kıbrıs sorunu” diye çarpıtılıp dallı budaklı bir uluslararası çıkmaza sürüklenen “Kıbrıs davamız” bu gözlemi doğrulayan örneklerden biri. O davada hem haklı hem de güçlüyüz. Şurada burada sürüklendiğine bakmayın siz; 1974 yılının Temmuz’unda ve Ağustos’unda, bir daha başka türlü bağlanmamak üzere, çoktan çözülmüştür. Zayıflatılması ve saygınlığının kırılması için okyanus ötesinde ve içimizde bunca kumpas kırılan ordumuz sayesinde. öyle bir sonuç, bundan sonra yapılacak şeyi de kendiliğinden göstermiş sayılmalıdır: Adada artık iki bağımsız devletin, karşılıklı saldırmazlık ve iyi komşuluk paktları imzalayarak barış içinde yan yana yaşamalarından başka çözüm olamaz. Bu amaca yönelik ayrıntılı ve kapsamlı, ama iyi düşünülmüş ve çeşitli güvencelere bağlanmış bir plan yaparak ve mayıs başlarına ertelendiği söylenen uluslararası toplantıda o planı haritalarıyla birlikte ortaya koyup masadan kalkmaktan başka çare yok. Kaba hatlarıyla İstiklal Harbi sonrasının Lozan’ıyla, Ege’nin iki yanında oluşturulan dengeye az çok benzeyen bir durumdur bu. Elbet, “ama o zamandan beri o denize ilişkin çekişmeler ve gerginlikler eksik olmadı” denecekse, yine Lozan’daki eksiklerle hatalardan ders alıp Kıbrıs için daha da geliştirilerek sağlama bağlanmış bir plan niçin olmasın? tkili ve başarılı olmak için haklılığın arkasına konacak güç her zaman “askerce” olmak zorunda değildir. Ekonomik ve teknolojik de olabilir. Örneğin, Ermeni soykırımını yadsımayı ceza konusu yapmaya kalkışan densizliğe karşı da belki bunları söylemek isterdik ama, ekonomisi ve teknolojisi Fransa’yla sarmaş dolaş olup o sarmaşdolaşlıkta bile alta düşmüş bir Türkiye’nin öyle bir silah kullanamayacağı kısa zamanda belli oldu ve üst perdeden konuşanların cesareti kırıldı. Bereket, “genişletilmiş” ve çok boyutlu bir diplomasi çabası sonucunda Fransız senatör ve milletvekillerinin seferber edilmesiyle yeniden hukuk platformuna dönüldü. Fransa’nın Anayasa Konseyi’ne başvuranların gücüne kendi bünyesindeki hukuksuzlukları temizlemiş bir Türkiye’nin dünya halklar âleminde edinmiş olacağı pürüzsüz ağırlığın gücü de eklenebilseydi, Paris’teki başvurucuların işi biraz daha kolaylaşmış olur ve o zaferden biz de pay çıkarabilirdik. Ne yazık ki, öyle bir ünün ağırlığıyla güçlenmiş bir ülke değiliz henüz. Bekleyelim bakalım. Öyle anlaşılıyor ki hükümetler “artık yeter” dese bile, aşırı dinciler toplum üzerinde istedikleri egemenliği daha fazla genişletmekte kendilerini özgür hissedecekler. Tıpkı Suudi Arabistan’da ya da Malezya’da halen yaşanmakta olduğu gibi. Prof. Dr. Aysel EKŞİ Psikiyatr, Emekli Öğretim Üyesi Ocak tarihli gazetelerimizde gınlaşmış. Bunun engellenmesi için din Başbakan Yardımcısı Bekir adamları, öğretmenler ve emniyet mensupBozdağ’ın şu sözleri yer aldı. larından yararlanılmasına karar verilmiş. Aynen aktarıyorum. “Eğer Kaymakamın deyişi ile bu duruma daha fazbugün Müslüman bir anne babanın ço la müsamaha gösterilmemeliymiş. Küfürlü cuğu adam öldürmek için terör örgütüne ve argo konuşmaları önlemek, uygulanabiüye olup dağa çıkıyorsa, burada din lir çözüm önerileri belirlemek ve bu öneriadamları üzerine düşen görevi layıkıyla lerin planlı bir şekilde uygulanmasını sağyapmış sayılmaz. Eğer insanlarımıza di lamak amaçmış. Din görevlileri konuyu ni doğru öğretebilsek, din adamlarımız, bulundukları her platformda gündeme getiKuran kursu hocalarımız, imam hatipli recekmiş. Emniyet mensuplarımız da küfürlü lerimiz vazifesini doğru yapabilse, hiçbir ve argolu konuşmalarda bulunan vatandaşterör örgütü Müslümanların arasından te larımızı çarşı pazar ve kahvede gördükleri rörist devşiremezdi” demiş. Ülkemizde her yerde uyaracakmış. PKK ve Kürt sorununu din adamlarının haDemek ki ülkemizde din görevlileri çotasına bağlamış. Yani meselenin özü Diya cuklarımızı nasıl terbiye edeceğimize karar net’in Müslümanlığı yeterince anlatamamış verecek, ana babalarımızı çarşı pazarda deolmasıymış. Şu halde Güneydoğu’ya en netleyecekler. Bu sözlerin İran ya da Suudi donanımlı, en etkili, en başarılı imamlar gön Arabistan’da din görevlilerinin ya da Mıderilse, PKK ve Kürt sorunları bitecek de sır’da Müslüman Kardeşler’in sözleri olmek oluyor. madığına, günümüz Türkiyesi’nde söylenSayın Başbakan Yardımcısı, yaşamın her diğine dikkatinizi çekmek isterim. alanına en etkin biçimde hâkim olan din adamlarının yönettiği diğer İslam ülkelerinde zman yerine imam hatipli nasıl kan gövdeyi götürüyor, bunun farkınBir başka gazeteden bir başka habere geda değil midir acaba? Hangi ülkelerde imamlar ülkelerindeki kan, gözyaşı ve vah çelim. 11 Ekim 2011 tarihli Cumhuriyet gazetesinde yazıldığına göre Milli Eğitim Başete çözüm getirebilmiştir? İyi imamların terörü bitireceği savı ma kanlığı tarafından imam hatip liseleri bündalyonun bir tarafında. Madalyonun arka ta yesinde öğrenci aileleri ile toplantılar yapırafı da imamların ev ziyaretleri yaparak ve lacak, anne baba öğrenci ilişkileri ve ergenlik lilere sağlıklı aile yapısı, çocuğun biyolojik konularında eğitimler verilecektir. imam ve psikolojik gelişimi, aile içi ilişkiler ko hatip liselerinden oluşacak heyetler ev zinusunda eğitim vermesiyle ilgili. Bu sözle yaretleri yapacak, velilere sağlıklı bir aile yari somut olarak ortaya koymak için bugüne pısının oluşturulması, çocuğun biyolojik kadar gazete sayfalarında yalanlanmayan iki ve psikolojik gelişimi, aile içi ilişkiler, ergenlerde dini tutum ve davranış, din eğitihaberi aktaralım. Milliyet gazetesinde 7 Mart 2011 Pazar minin psikolojik temelleri konularında eğitesi günü yazıldığına göre, Kütahya’nın Si tim vereceklerdir. Son cümleyi tekrar ediyorum. İmam hamav ilçesinde kaymakam, bazı sivil toplum tip liselerinden oluşacak heyetler ev ziyakuruluşları ile toplantı yapmış ve basın toplantısı yoluyla alınan kararları kamuoyuna retleri yapacak, velilere sağlıklı bir aile yaduyurmuş. Kaymakam Yüksel Ünal’a gö pısının oluşturulması, çocuğun biyolojik re gençlerde küfürlü konuşma ve argo yay ve psikolojik gelişimi, aile içi ilişkiler, er 23 B U E genlerde dini tutum ve davranış, din eğitiminin psikolojik temelleri konularında eğitim vereceklerdir. Önce konunun ideolojik yönünü görmezlikten gelerek bilimsel açıdan itiraz delim. Çocuk ve genç psikolojisi hassas alanlardır. Ergenlik hassas bir dönemdir, din ve dinsel konular soyut kavramlardır. Psikolojik kavramlara yaklaşımı ancak ruh sağlığı alanında eğitilmiş uzmanlar sağlayabilir. Bu alanda ülkemizde yeterli sayıda yeterli niteliklerle donanımlı uzmanlar çalışmaktadır. Örneğin üniversitelerimizde 70 psikiyatri anabilim dalı, 29 çocuk ve ergen psikiyatri anabilim dalı, 40 psikoloji anabilim dalı, 13 sosyal çalışmacı anabilim dalı bulunmaktadır. Buralarda on binlerce öğretim görevlisi ve uzman çalışmakta, her biri kendi bölgesinde binlerce kişiye eğitim vermektedir. Milli Eğitim Bakanlığı; 2004 istatistiksel işlemleri verilerine göre Milli Eğitim Bakanlığı’nda görev yapan rehber öğretmenlerin toplam sayıları 11.420’dir. Üniversitelerden ayrı olarak ruh sağlığı merkezlerinde, hastanelerde, araştırma merkezlerinde uzun yıllardır bütün bu eğitimli uzmanlar çocuklara ve ailelere hizmet götürmekte, televizyonlarda halkın sorularına cevaplar vermektedir. Milli Eğitim Bakanlığı’nın ruh sağlığı alanında yatişmiş bütün bu uzmanları yok sayarak imam hatip liselerinden oluşacak heyetlerin toplumda çocuk ve aile eğitimine yönlendirilmesini son derece yanlış ve tehlikeli bulduğumu önemle belirtmek isterim. Bu tehlikeli ve sakıncalı önerilerin hangi gerekçelerle planlandığının elbette farkındayız. Toplumun giderek İslami değerlerle daha fazla özdeşleşmesi yolunda bilinçli çaba gösterildiği açıkça biliniyor. Toplum nasıl değiştirilir, toplumun değer yargıları, tutum ve inançları sindire sindire, yedire yedire nasıl değiştirilir. Bunun çeşitli örneklerle denendiğini elbette görüyoruz. Bekleyelim bakalım. Öyle anlaşılıyor ki hükümetler “artık yeter” dese bile, aşırı dinciler toplum üzerinde istedikleri egemenliği daha fazla genişletmekte kendilerini özgür hissedecekler. Tıpkı Suudi Arabistan’da ya da Malezya’da halen yaşanmakta olduğu gibi. İstanbul Esaret Altında... Sanırsınız ki İstanbul’a bir metre kar yağdı... 10 santim... ? “Kriz masası” kuruldu... Kriz masasında alınan kararla “Sarı alarmdan kırmızı alarma” geçildi... O da kırmızı alarmdan sonra geçilecek alarm rengi kalmadığı için... Vali koştu diyeceğim ya... İki koruma kollarından tutup, ikisi yanlardan, ikisi alttan bacaklarına sarıldı ki, hani öyle fazla da koşmasın... İniş aşağı tutamazsın da... ? Belediye Başkanı çıktı bakmaya; esaret nasıl?.. Gören yolunu kaybetmiş Eskimo sanır... Kürk, kalpak, kulaklık, kalın tabanlı vakumlu kaymaz ayakkabılar... En altta, çorapların içine sokulmuş çizgili pijamalar, bu durumlarda en iyisidir, beyaz esarete karşı... ? Şirketler, kamu kurumları, tapu, nüfus, tarım il, belediye, her yer tatil edildi. Meteorolojiyi açık bıraktılar neyse ki... ? Uçaklar uçamadı, vapurlar yüzemedi... TEM, çevre yolları kapandı... Uçan TIR’ın plakasına bakın; Antalya... Trafik müdürü, “Aman frene basmayın arkadaşlar” dedi... En çok gelen soru “Frene basmayınca nasıl duracağız” sorusu... Basmasa gidiyor, bassa gidiyor çünkü... ? Televizyondaki muhabir “olay yerinde” canhıraş “Şu an kar yağıyor!” diye bağırıyor, gözümün önüne onu dinleyen Erzurumlu geliyor... Öyle bağırdığına bakılırsa sanki bomba yağıyor... Bir metre karın altındaki Ankara’da biz de ekran başına toplandık da, İstanbul’a 10 santim kar yağmasına üzüldük yani... ? Anadolu’da iki metre kar yağıp da 2 bin 300 köyün yolu aylarca kapandığında, en son haber bile olamazken... İstanbul’da köy yolları (Bakırköy, Yeşilköy, Kadıköy, Erenköy, Mecidiyeköy vs.) kapandığında kıyamet kopuyor... Yani “Türkiye yansa, İstanbul’un keyfi yerindeyse, kimse bunu umursamaz”ın tam tersi... 10 santim kar birader... ? Yazının burasında bizim Bilal, “Kar nedeniyle yazıyı erken istiyorlar abi” diye arıyor... Sonuna şarkı koyunca bitiyor zaten yazı: “Karlar düşer... Düşer düşer ağlarım...” Akademi Sessizliği… Piyasa rekabeti içinde üniversiteleri, “at yarışı” mantığı içerisinde örgütlemeye çalışmak, çok açıktır ki ülke geleceğini ipotek altına almaktır. Bu yarışın kaybedilmesi sonrasında ödenecek bedel ise düşünülemeyecek kadar ağır olacaktır. Prof. Dr. Suat GEZGİN İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü Başkanı niversiteler uzun süre herkesten çok daha önde hare bir de ben dile getirmek istidir ülke gündeminden ket ediyor. Doğrusu “ileri de yorum. Kürsü dokunulmazlığını uzak ve sessizlik içinde. mokrasi”nin üniversitelerin hatırlatarak, sürüklenmeden, Ülke gündemini işgal eden bir den de başka bir şey beklene iteklenmeden, tartaklanmadan, çok sorun karşısında her ne mezdi. Yenilikleri herkesten konuşmadan men edilmeden dense üniversitelerden, üni önce içselleştirmek tabii ki, ül yazmak, dile getirmek istiyoversite senatolarından bekle kenin aydınlık birimlerinde, rum. Üniversitelerin sessizliği nen tepki ne yazık ki yok. Bir toplumun önder güçlerinin en sadece korkunun çöken ağırlığından kaynaklanmıyor. Aynı uyuşma, kilitlenme söz konusu. öncelikli görevidir. Oysa bu mutlu tabloyu, bir zamanda “özlük hakları”nın Özellikle sosyal bilimlerin ağırlıkta olduğu üniversitelerin sus fırça darbesiyle bozacak o ka sesleri kısan, utandıran boyutkunluğu daha da şaşkınlık ve dar siyah leke var ki… Akan ları yüzünden de ses soluk çıkrici bir durumdur. Bu sessizli suyu saçaklardan aşağıya doğ mıyor. Üniversite öğretim eleği iyiye yorup, üniversiteler ru donduracak o kadar soğuk manları elbette mağrur, vakurharıl harıl bilim üretmekle meş gelişmeler var ki… Bunların dur. Ülkenin onca sorunu içegul de denilebilir. Geçmişin hiçbirine gözlerimizi kapata risinde, ekonomik kriz tsuna“anarşik” olaylarına bakınca mayız. Üniversiteler giderek misinin her tarafı etkilediği bir bu yorum çok da haksız sayıl bir kimlik ve kişilik deformas sırada maaştan söz etmek yamaz. Ne sağ, ne sol çatışması yonuna uğruyor. Akademik kışır mı? Ama aynı vicdan ravar. Dersler yapılıyor. Herkes dünyayı tasvir eden sayılar ger hatsızlığını milletvekillerinin işinde gücünde… İstatistikler de çekleri yansıtmıyor. Planla de, kamudaki ayrıcalıklı pobunu söylüyor, yalan mı? Bi mayla başlayan serüven ne ya zisyonlarda olanlar için de dilimsel üretim arttı. Üniversite zık ki, bugün için üniversitele le getirmek gerekmez mi? lerimiz akredite olma yolunda. rin sayısını arttırmış ve aynı ölBütün gelişmeler çok yakından çüde öğrenci sayısı da mevcut özüm piyasaya takip ediliyor. Bolonya süreci koşulların besleyemeyeceği açmak değil tüm ilke ve gereklilikleriyle oranda yükselmiştir. Herhalde Sessizlik aynı zamanda yeni uygulanıyor. Kalite çalışmala en önemli meziyetlerimizden rı yapıyoruz. Misyonumuzu, biridir “kervanın yolda dü bir yükseköğrenim sisteminin de vizyonumuzu belirliyoruz. Top zelmesi”. Tabela üniversitele habercisidir. Uzun zamandır dillendirilen lam kaliteyi akademimizin her ri oluşturmanın başka bir açık“performansa dayalı” bir sisaşamasında yaşama geçirmeye laması olabilir mi? Akademinin bu sessizliğinin temin uygulanmaya başlanması çalışıyoruz. Takip sistemini kuruyoruz. Öğretim üyesi der bir başka penceresi de var ki, o hiç de şaşırtıcı olmayacaktır. se girdi mi girmedi mi? Yoksa çok daha içler acısı bir tablo or Performansa dayalı sistemle üni“yan gelip yatıyor” mu? Tüm taya koyuyor. Hükümetin ses versitelere sağlanacak ayrıcalısüreçleri yazılı bir hale dönüş sizliğine karşı güvercinleri pos ğa ilişkin rahatsızlık da ortadan türüyoruz. Üniversitelerimiz ta yapıp haber salanların habe kaldırılacaktır. Sadece atanma ve yeniden yapılanma konusunda ri ulaşmış mıdır bilinmez ama yükseltilme için değil, maaş için de “puantaj” sistemi uygulanarak, hedefe ulaşılacaktır. Öte taraftan üniversitelerin kan kaybettiği açıktır. Üniversiteler giderek bürokratik bir uygulama alanlarına dönüşmeye başladı. Öğretim üyelerine çözüm olarak sunulan sürekli eğitim merkezleri, açıkuzak öğretim gibi ek gelir kaynakları ne yazık ki, asli işin yapılmasını önemli ölçüde sekteye uğratmaktadır. Öğretim elemanlarının aldığı maaşların düşüklüğünü kanıtlamak için ne ulusal, ne uluslararası bir karşılaştırmaya gerek yoktur. Cumhurbaşkanı, Başbakan, Milli Eğitim Bakanı ve yeni YÖK Başkanı çok iyi biliyorlar ki, öğretim elemanlarının maaşları, oldukça düşüktür. Piyasa rekabeti içinde üniversiteleri, “at yarışı” mantığı içerisinde örgütlemeye çalışmak, çok açıktır ki ülke geleceğini ipotek altına almaktır. Bu yarışın kaybedilmesi sonrasında ödenecek bedel ise düşünülemeyecek kadar ağır olacaktır. Kitap, gazete, dergi alırken, konferanslara, sempozyumlara giderken bütçe kıskacında yaşamak istemiyoruz. Elbette her ekonominin bir gelir gider denkliği, rejimi olmalıdır. Ancak çözüm; üniversiteleri piyasaya açmak değil, üniversite öğretim elemanlarının ücretlerini, piyasada başlarını dik tutacak bir düzeye taşımaktan geçer. Bu serzenişin bir karşılığı olduğuna inanmak istiyoruz, posta güvercinlerine gerek kalmadan… Ü Ç Unutulan Değer: Dayanışma... Nusret ERTÜRK İ nsan olmanın ilk koşulu nedir diye sorulsa, düşünmeden, dayanışmadır derim. Duygu, düşünce ve ortak çıkarlarda karşılıklı bağlanma olmayacak da ne zaman olacak? Bir ülkenin zenginliği, dayanışmacı insanlarının çokluğuyla orantılıdır. Nerede dayanışma duygusu azalmışsa,vay haline o toplumun... Son yıllarda, ‘Toplumun genleriyle oynanıyor!’ sözünü sık sık duyuyoruz. Dayanışmanın yerlerde sürünmesi, bunun acı bir sonucu olmasın? Gelmiş geçmiş en büyük dayanışma örneği mi? Mustafa Kemal’in öncülüğünde Türk halkının o olağanüstü yaratısı; Kurtuluş Savaşı ve ardından gelen devrimler... Dünyanın en büyük dayanışma destanının adıdır Ulusal Kurtuluş Savaşı ve Atatürk Devrimleri: Bilinçli dayanışma, bizde hep soldan gel miştir. Örneğin, 1 Mayıs Emek Bayramı’nın çekirdeğinde, ‘Birlik ve Dayanışma’ vardır. Dayanışma, güzel çağrışımlar içeren bir sözdür; insanın içini ısıtır. Güzel de, kendisi ortalıkta olmayınca neye yarar. ‘Ben güzele güzel demem / Güzel benim olmayınca.’ Rıfat Ilgaz boşuna dememişti: ‘Benden geçti mi, diyorsun / Aç kollarını korkuluk ol.’ Köşeye çekilmeyip korkuluk olmak bile, bir dayanışmadır. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear