25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
10 ARALIK 2012 PAZARTESİ EKONOMİ CUMHURİYET SAYFA ekonomi@cumhuriyet.com.tr 11 Yoksulluk tuzağındayız Ekonomi Servisi Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED), Türkiye’nin 40 şehrinin orta gelir düzeyinden çıkamadığını, 27 şehrinin yoksulluk seviyesinde yer aldığını ve 14 şehrinin toplamının ise İsviçre, Singapur gibi dünya devlerini geride bıraktığını açıkladı. Bünyesinde TÜSİAD dahil 134 derneği barındıran TÜRKONFED Türkiye, büyüme performansıyla ilgili bir sorun olan “Orta Gelir Tuzağı” riskinin değerlendirmesini yapan “Orta Gelir Tuzağı’ndan Çıkış: Hangi Türkiye” raporunu açıkladı. “Ülke ve bölgelerin orta gelir bandında sıkışıp kalması” olarak tanımlanan Orta Gelir Tuzağı ile ilgili rapora göre, Türkiye’de belirli bir gelir seviyesinde sıkışıp kalan, “Orta Gelir Tuzağı riskinde” olan 40 şehir, yoksulluk düzeyinde olan “orta Türkiye’nin 27 şehri yoksulluk seviyesinde yer alıyor. 40 şehir ise orta gelir düzeyinden çıkamıyor ? TÜRKONFED’e göre Türkiye’de şehirlerin yarısı üst gelir seviyesine geçemeyip ortadüşük gelir grubunda sıkışıp kaldı. Bu grupta yer alan şehirlerin neredeyse tamamı Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yer alıyor. Orta Gelir Tuzağı nedir? Orta Gelir Tuzağı, kişi başına düşen gayri safi yurtiçi hasıla bakımından, 2005 yılı uluslararası fiyatlarıyla 17 bin ABD Doları’na tekabül eden orta gelir seviyesine gelmiş ülkelerin veya bölgelerin belirli bir gelir bandında sıkışıp kalma, ya da üst gelir seviyesine geçememe durumu olarak tanımlanıyor. düşük gelir grubunda” 27 şehir, dünyanın en büyük ekonomileriyle yarışan sanayileşmiş, “Orta Gelir Tuzağı” riski olmayan 14 şehir bulunuyor. Orta Gelir Tuzağı riski olmayan grup, İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Kocaeli gibi hem ulusal hasıla, hem de nüfusun büyük bölümünü barındıran idari, siyasal, ekonomik, ticari, medya ve sanayi güç merkezlerini barındırıyor. Orta Gelir Tuzağı riskinde olan şehirler ise Artvin’den Çanakkale’ye Türkiye’nin doğusundan batısına kadar birçok farklı bölgeden şehirleri kapsarken ortadüşük gelir grubunda olan şehirler, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yer alıyor. Raporda, Türkiye’nin düşükorta gelir düzeyinde 50 yıl kaldığına da dik kat çekilirken bu sürenin Çin’de 17 yıl olduğu vurgulandı. Türkiye’nin düşükorta gelir düzeyine 1955’te ulaştığı ve bu düzeyden yüksekorta gelir düzeyine 50 yıl sonra, 2005’te çıktığıTÜRKONFED Yöna dikkat çekildi. Türkiye, Bulnetim Kurulu Başkanı Süleyman Onatça, “Hızgaristan ve Kosta Rika ile birlı gelişen, dünyaya enlikte orta gelir düzeyinde en tegre ve rekabetçi bölgeleuzun süre kalmış üç ülkeden rimiz ve ayrıca yavaş gelişen biri olarak yer alıyor. ve geri kalmış bölgelerimiz Raporda “Orta Gelir Tuiçin farklılaştırılmış kalkınma zağı riski olmayan dört reçeteleri, 2023 Türkiye vizyoDüzey2 bölgesi içerinu için elzemdir. Bu rapor, Türsinde yer alan, İstanbul, kiye’yi 2023 vizyonuna ulaştıraAnkara, Bursa, Eskicak ve ‘tuzaktan’ çıkaracak yolları şehir, Bilecik, Kocaeli, ortaya koymaktadır” dedi. Söz koSakarya, Bolu, Düzce nusu rapor, Yaşar Üniversitesi İkve Yalova’nın toptisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Delam ulusal hasılaya kanı Prof. Dr. Erinç Yeldan, Kalkatkısı 376 milyar kınma Bakanlığı Bölgesel Gelişme doları buluyor. Bu ve Yapısal Uyum Genel Müdürlüğü İzleme, Değerlendirme ve Analiz 10 şehrin ekonomiDairesi Başkanı Kamil Taşcı, Ortasinin Singapur, Norveç, İsviçre gibi doğu Teknik Üniversitesi Öğretim dünyanın en zen Üyesi Doç. Dr. Ebru Voyvoda ve Kalgin ülkelerinden kınma Bakanlığı Bölgesel Gelişme ve daha büyük bir Yapısal Uyum Genel Müdürlüğü İzleekonomik büyük me, Değerlendirme ve Analiz Dairesi Planlama Uzmanı Mehmet Emin Özlüğü var” denildi. san tarafından hazırlandı. Kalkınma reçeteleri şart AKP Çıkmazı Sorumluluğu Kimi önde gelen köşe yazarı ve TV yorumcusu, AKP’ye ilişkin olarak giderek yoğunlaşan bir düşünce tıkanıklığı içindedir. Geleneksel olarak sağcı iktidarları desteklemelerine karşın kavram kargaşası boşluğunda solcu sayılmayı da başarabilen bu kişiler, şimdilerde AKP’nin kendileri için tanınmaz hale gelmesinin büyük ikilemini ve bundan doğan şaşkınlığı yaşıyor. ??? Anımsanacağı gibi şöyle bir süreç yaşandı. Önceleri cumhuriyetçi, solcu ve devrimci diye bilinen yazar ve yorumcuların önemli bir bölümü daha sonra DemirelÖzalErdoğan adlarıyla kısaltılabilecek siyasi hareketlerin kendilerine yakın olduğunu keşfettiler! Ancak bu yapılırken Cumhuriyetin değerleri unutuldu, giderek, toplumun yaşadığı bütün yanlışların ve kötülüklerin kaynağı olarak kuruluş yılları gösterildi; neredeyse Cumhuriyet düşmanlığı solculuk sayıldı. Ta 1950’lerden başlayarak dinin siyasallaşmasının bir sonucu olan AKP özellikle 12 Eylül ortamında bundan yararlanmasını bildi; dinsel değerler aşamalı olarak öne çıkarıldı; o kadar ki Cumhuriyetin kuruluşunun Osmanlı’dan kopma, bunun da ötesinde toplumun olağan gelişme çizgisinden bir sapma olduğu savı, söylemde ve eylemde çok güçlü bir biçimde vurgulanır oldu. ??? Gelinen noktada, hem Adalet Partisi, ANAP ve AKP çizgilerini destekleyen hem de bununla eşanlı olarak kendilerini demokrat, özgürlükçü ve solcu sayan ya da onları öyle görenlere sormak gerekiyor. Bu nasıl demokratlıktır ki, Demirel’in bu anayasa ile ülke yönetilmez diyerek ülkenin gördüğü en özgürlükçü anayasaya, 1961 Anayasası’na karşı çıkarak 12 Eylül’ün öncülü olan 12 Mart’a bir bakıma çağrı çıkardığını ve üstelik kendi sermayedarını yarattığını görmez. Bu nasıl solculuktur ki, Özal’ın, 12 Eylül’ün baskıcı araç ve kurumlarıyla uyumlu çalıştığını, IMF ve Dünya Bankası desteğini de alarak iktidarını yerli ve küresel sermayenin yararına kullandığını algılayamaz. Bu nasıl özgürlükçülük ve solculuktur ki, Erdoğan’ın başını çektiği AKP rejiminin, evrensel insan hakları, özgürlük, eşitlik, bilim ve sanatın gelişmesi ile niteliksel uyuşmazlığını kavramaz ve kendi sermayedarını yaratmasını görmezlikten gelir. Yandaş sermayenin basınyayın çalışanlarına neler yaptığı, sendikacılığın nasıl yerle bir edildiği sorgulanmaz. Her şey bir tarafa, evet ya da yetmez ama evet denilerek desteklenen 12 Eylül 2010 anayasa değişikliğinin sonucu olarak ortaya çıkan hukuksuzlukları öngörememek bir büyük yanılgı olarak bunlara bir toplumsal sorumluluk yüklemez mi? ??? Sermaye sahipliğinde, hukukta, eğitimde, bilim, sanatta ve kamu kurumlarında yaptığı köklü yapısal dönüşümlerle AKP, ülkeyi kendi anlayışına göre biçimlendirmiştir. AKP olayı, önceki sağcı yönetimlerden niteliksel olarak çok farklıdır. Bu nedenle AKP’yi bütünüyle görmek gerekir; olan bitenden yalnızca Başbakan’ı sorumlu tutmak yeterli değildir; Tayyip gider Mayyip gelir! ??? Söz konusu yazar ve yorumcular kaçınılmaz olarak AKP ile uyumsuzluğa, giderek çelişkiye düşüyor. İçine sürüklenilen düşünsel çıkmaz da budur. Bu durum, geçmişte AKP’yi destekleyen ve şimdilerde karşı çıkan yazarların, toplumu uyarı görevlerinin önemini çok daha artırıyor; görev ve sorumluluk düzeyine çıkarıyor! Toplumun ve tarihin önünde aklanmalarının yolu da öncelikle bu uyarının ısrarla yapılmasından geçiyor. Pegasus’un yeni rotası Dubai ? Pegasus Havayolları Yönetim Kurulu Başkanı Ali Sabancı, sivil havacılık sektöründe rekabet sisteminin tam olarak işlemediğini belirterek “Önümüzü açın her yere uçmaya hazırız” dedi. ÖZCAN YAŞAR DUBAİ Pegasus Havayolları, dünya turizminde önemli turizm destinasyonları arasında yer alan Dubai’ye de uçmaya başladı. Yeni hattın açılışı için düzenlenen toplantıda konuşan Pegasus Havayolları Yönetim Kurulu Başkanı Ali Sabancı, sivil havacılık sektöründe rekabet sisteminin tam olarak işlemediğini söyledi. Bu durumdan Ali en çok tüSabancı keticinin etkilendiğiGeçen hafta dikkatler Mısır’da Müslüman Kardeşler’in siyasi iktidarı teokratik bir devlet projesi için kapıp kaçmaya çabalarken toplumsal muhalefete çarpınca ordunun kollarına atlaması üzerinde yoğunlaşmışken Batı Afrika’da kaynak paylaşım savaşlarının hızlandığını düşündüren önemli gelişmeler yaşanıyordu. New York Times ve Washington Post’a göre Mali’nin, ABD’nin Texas eyaleti kadar büyük bir alanı kapsayan kuzey bölgesi El Kaide kaynaklı radikal İslamcı grupların denetimine geçmiş. Bu nedenle Pentagon Mali’de, “terörizme karşı uzun savaş” bağlamında, Birleşmiş Milletler’in de onayını alacak, çokuluslu bir askeri müdahale planlıyormuş. On dört milyonluk nüfusunun yüzde 90’ı Müslüman olan Mali, uluslararası basının ilgisini bu yıl mart ayında gerçekleşen askeri darbeyle, sonra da haziranda radikal Müslüman grupların Sufi İslama ait tarihsel bir türbeyi tekbir getirerek yıkması sırasında çekti. Müslüman nüfusun yüzde 10’unu oluşturan Tuareg kabileleri, Mali’nin kuzeyindeki bölgede yaşıyor. Yıllardır, Azavad adlı bir örgütle bağımsızlık için mücadele ediyorlardı. Libya’da Kaddafi rejimi devrildikten sonra Tuareg savaşçılarının eline ağır silahlar geçmeye ve etkileri hızla artmaya başladı. Demokrasi görüntüsü altında yaygın yolsuzluklarla, keyfi yönetime halkın güvenini çoktan kaybetmiş Mali hükümeti, Tuareg isyanıyla başa çıkamıyordu. Bu koşullarda ABD’de eğitim görmüş ni belirten Sabancı, “Havacılıkta Rekabet yokEkonomi Servisi Sendisa adalet de yok. Önükalar Yasası’nın çıkmasının müzü açın her yere üzerinden 1 ay geçmeden, şimdi uçmaya hazırız” dede borsa ve sermaye piyasası çalıdi. Tüm ülkelerdeki şanlarına grev ve lokavt yasağı sivil havacılık otoritelerinin, bayrak ta geldi. Sendikalı olan İstanbul Menşıyıcı şirketler başta kul Kıymetler Borsası (İMKB) çalışanlarının grev hakları, geçen hafta olmak üzere, kendi çıkarılan Sermaye Piyasası Kurulu havayollarını koru(SPK) yasasının 137. maddesinin 2. ma gibi bir alışkanlıkları oluğunu an fıkrası ile ellerinden alındı. SPK KaEkonomi Servisi Limak talatan Sabancı, bunun nunu’nun 137. maddesine göre; borsalar, merkezi takas kuruluşları, rafından 36 yıl süreyle 372 milyon piyasa rekabetinin merkez saklama kuruluşları ve dolara işletme hakkı devralınan Liönünü tıkayan bir unmerkezi kayıt kuruluşu tarafından makPort İskenderun Limanı’ndan sur oluşturduğunu belirtti. Pegasus Hava yürütülen hizmetlerde grev yapı düzenli ROPAX seferleri başladı. yolları, Dubai seferle lamayacak. Mayısta sivil hava Limak Holding Yönetim Kurulu Başkanı Nihat Özdemir, “Seferlerini haftada 4 kez ger cılık işkoluna getirilen ve büyük tepki toplayan grev yarin başladığı ağustos sonundan bu çekleştirilecek ve nisansağı, ekimde çıkarılan yana 5 binden fazla TIR ve 3 binden dan itibaren 5’e çıkaracak. Sendikalar Yasası ile fazla yolcu hedef limanlara ulaştı. SuFilodaki uçak sayısı bu yıl birlikte kaldırılriye’deki sıkıntılar nedeniyle zor du45’e, gelecek yıl da 50’ye mıştı. ruma düşen ihracatçının ticaretine deulaşacak. Mali ordusu subaylarından Yüzbaşı Amadou Sonogo liderliğinde bir askeri darbe gerçekleşti. Ancak, ordunun dikkatinin sivil yönetime geçmenin, kendi iç sorunlarının üzerinde yoğunlaştığı sırada oluşan iktidar boşluğunda Tuareg kabileleri bölgede etkin İslamcı radikal gruplarla birleşerek kuzey kentleri Timbuktu, Gao, Kidal’ın yönetimini ele geçirdiler. Bir adım sonra, çok daha iyi silahlanmış, finansal kaynakları güçlü, İslamcı gruplar Tuaregleri bir kenara iterek kuzey bölgesinde egemen oldular ve katı şeriat kurallarını dayatmaya başladılar. ABD “AfricaCom”, komutanı Gen Carter’e göre Mali’ni kuzeyindeki bu alan dünyada, El Kaide etkisindeki grupların doğrudan kontrolündeki en büyük toprağı oluşturuyordu. ABD yönetiminden Afrika işleri bürosu başkan yardımcısı Johnnie Carson’un Kongre Dışişleri Komisyonu alt komitesine verdiği raporda vurguladığı gibi Mali’nin kuzeyinde Kuzey Afrika El Kaide ve Batı Afrika’da Cihat İçin Birlik adlı iki grup egemen. Bu grupların Nijerya’da faaliyet gösteren Boko Haram (Batı Eğitimi Haramdır) adlı grupla da yakın ilişkileri var. Silahlara gelince; Washintgon Post 29 Kasım’da, New York Times da 3 Aralık’ta Katar’ın ABD izniyle Libyalı isyancılara verdiği ağır silahların, Mali’deki El Kaide kaynaklı örgütler de olmak üzere, radikal grupların eline geçtiğini, Katar’ın buna göz yumduğunu aktarıyor Borsada grev yasaklandı Ortadoğu’ya ihracat ROPAX’la aşılacak vam edebilmesi açısından güvenli bir alternatif oluşturuyoruz” dedi. ROPAX seferleri, 2 gemi ile haftada 2 kez yapılıyor. Hem TIR hem de yolcu taşıyabilen gemiler, 185 TIR ve 320 yolcu kapasiteli ve ayrıca 62 adet soğutuculu araç taşıma özelliğine sahip. TIR’lar Mısır Port Said Limanı üzerinden Ortadoğu’daki farklı destinasyonlara ulaşıyor. Yakın dönemde LimakPort’tan düzenli olarak SuriyeTartus ve LübnanTrablusgarp seferlerinin başlaması için çalışmalar sürüyor. AfricaCom Komutanı General Carter, ABD askerlerinin Mali’ye girmesinin söz konusu olmadığını, ancak uluslararası gücün taşınmasında ve gereken hava desteğinin sağlanmasında gereken yardımda bulunacaklarını vurguluyorlar. Carson, bunların gerçekleşmesi için uluslararası gücün oluşması, harekât planının tatmin edici bir biçimde gerçekleştirilmesi gerektiğini söylüyor, Bu konuda yardımcı olması için uzmanlarını Mali’ye gönderdiklerini ekliyor. Ancak bu harekâtı kimin nasıl finanse edeceği, uluslararası güç başarılı olamazsa bir sonraki adımın ne olacağı henüz belli değil. BM süreçleri de göz önüne alınınca hazırlıkların tamamlanmasının 2013 Eylül ayını bulması bekleniyor. Ancak, müdahale kararının kesinleştiği anlaşılıyor. Ortadoğu’ya olan enerji bağımlılığını azaltmaya, Çin’in Afrika’ya girişini karşılamaya çalışırken ABD’nin Batı Afrika’ya yönelmekte olduğunu görüyoruz. Bu bağlamda, ABD Batı Afrika Ülkelerine geçen yıl 400 milyon dolar yardım yapmış. Mali’nin payınaysa 150 milyon dolarlık yardım, 87 milyon dolar acil yardım düşmüş. “TransSahara Counter Terrorism Partnership” için de ABD yalnızca bu yıl 52 milyon dolar harcamış. Batı Afrika, enerji kaynaklarının dışında mineral, kıymetli maden yatakları açısından çok zengin. Mali, fosfat ama esas olarak altın madenciliği açısından önemli. Altın üretimini 2011’de yüzde 20 artırarak 43.5 tona (475 milyon dolara) çıkaran Mali, son yıllarda, Afrika’nın üçüncü büyük altın üreticisi konumuna yükselmiş. Limak tarafından 36 yıl süreyle işletme hakkı devralınan LimakPort İskenderun Limanı’ndan başlayan düzenli ROPAX seferleri ile ilgili düzenlenen törene Adalet Bakanı Sadullah Ergin ile Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı katıldı. Yeni ‘Sıcak’ Nokta: Mali Mali Libya bağlantısı lardı. Geçerken, bu silahların Suriye’ye de gelmiş olduğunu, gelecekte başkalarının başına bela açabileceklerini de not edelim. Mali’nin kuzeyinin Tuareglerin arkasından radikal İslamcı grupların eline geçmiş olması, komşu ülkeleri kaygılandırmaya başladı. Tuaregler birçok ülkeye yayılmış 3 milyonluk bir etnik grubu oluşturuyor. Bu yüzden Tuareg isyanının, denetim altına alınamazsa komşu ülkelere sıçramasından korkuluyor. Ama esas kaygı kaynağı Kuzey Afrika El Kaidesi adlı şekillenmeyle Cihat İçin Birlik örgütünün ABD etkisi etkinlikleri. Bunlar uluslararası kadrolardan oluşan, ama bölge gençliğini de etkilemeye başlayan oluşumlar. Bu bağlamda bölge ülkeleri kendilerini tehdit altında hissediyorlar. Sonuç olarak Mali’nin beş komşu ülkeyle kurduğu 15 ülke üyeli Batı Afrika Ülkeleri Ekonomik Örgütü (ECOWAS), Afrika Birliği örgütü, Cezayir ve Moritanya ülkeleri, Mali’ye acilen, Mali ordusu önderliğinde en az üç bin askerlik bir uluslararası gücün gönderilerek kuzeydeki isyanın bastırılması için Birleşmiş Milletler’e çağrı yaptılar. Böyle bir çağrının, Batı Afrika’da, “TransSahara Counter Terrorism Partnership” adlı bir örgüt aracılığıyla bölge ülkeleriyle birlikte çalışan ABD’nin ilgi alanına girmemesi doğal olarak olanaksızdı. Diğer taraftan, ne Mali ordusunun ne de uluslararası güce en büyük katkıyı yapması beklenen Nijerya’nın teknik, lojistik olanakları, radikal gruplarla kuzeyin son derecede zor çöl coğrafyası koşullarında hesaplaşması olanaklı olduğundan, bir aşamada ABD, Fransa, İngiltere’nin devreye girmesi kaçınılmaz görünüyor. Fransa daha şimdiden BM’den hemen bir karar çıkması için baskı yapıyor. Kimi gözlemciler, Fransız ve İngiliz özel timlerinin daha şimdiden bölgede etkinlik gösteremeye başlamış olduklarını işaret ediyorlar. Gerek Kongre alt komisyonuna konuşan Carson, gerekse de ABD Devlet 56 TL’ye sattığını 100 TL’ye geri alacak Ekonomi Servisi Kamuoyunda “2B Yasası” olarak bilinen orman niteliğini kaybeden arazilerin yurttaşlara satılmasıyla ilgili kanunla ilgili konunun uzmanlarından ciddi uyarı geldi. Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası Trabzon Şube Başkanı Recep Nişancı, yasanın mevcut haliyle yeni yaşanabilir kentler kurulmasının önünde büyük engel oluşturduğunu, imar planı uygulaması yapılmadan satılan arazilerin bir kısmının rayiç değer üzerinden devlet tarafından geri alınmak zorunda kalınacağını söyledi. Nişancı, “Vatandaşa rayiç bedelin yüzde 56’sına satılan arazilerin, gelecekte kamulaştırılması gündeme geldiğinde devlet bunları rayiç bedelden almak zorunda kalacak. Devlet bugün 56 liraya sattığını yarın 100 liraya alacak ve büyük zarara uğrayacak” dedi. Nişancı, özellikle parsellerin üzerinden geçen yollar, parklar, okul alanları gibi kamusal donatıların gelecekte o kentin ihtiyacı olacağını vurguladı. Kanunun mevcut uygulamasında yurttaşların istedikleri kadar arazi alabileceklerini de hatırlatan Nişancı “Böylesi durumlarda bölgede arazi kapatmak isteyen üçüncü kişiler, alım gücü olmayanların haklarını satın alarak emsal değerinin yaklaşık yarısı bir bedelle arazileri satın alabilir. Bu arazilerin belirli insanlarca zenginleşme aracı olarak kullanılmasına izin verilmemeli” diye konuştu.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear