Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
29 EKİM 2012 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER TARİHTE BUGÜN İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Denizli Zonguldak Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara B Y B Y B B B B B B B B B 25 20 28 24 25 27 24 24 27 28 26 26 24 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars PB B B PB B B A A A A B B B 25 24 22 24 27 27 22 23 21 22 15 15 16 Oslo K Helsinki Y Stockholm Y Londra Y AmsterdamY Brüksel Y Paris Y Bonn Y Münih PB Berlin Y Budapeşte ?Y Madrid PB Viyana Y 1 6 6 12 11 8 10 5 3 7 5 15 3 Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Moskova Aşkabat Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Y Y Y Y PB B Y PB Y PB A A PB 8 18 17 24 5 2 22 24 22 22 20 29 26 13 MÜMTAZ ARIKAN 29 Ekim ? Baştarafı 1. Sayfada Cumhuriyetin ilanına ilişkin teklifin görüşüldüğü komisyonun sözcülüğünü yapan Yunus Nadi, Atatürk’ün önerisi ve adını koymasıyla gazeteniz Cumhuriyet’i yayın hayatına sokmuştu. Amacını da Cumhuriyet’in ilk sayısına (27 Mayıs 1924) yazdığı başyazıda açıklamıştı: “Cumhuriyet, yalnız Cumhuriyetin bilimsel ve yaygın anlatımıyla demokrasinin savunucusudur. Cumhuriyet ve demokrasi fikir ve esaslarını yıkmaya çalışan her kuvvete karşı mücadele edecektir. Cumhuriyet, Atatürk devrim ve ilkelerinin açtığı ‘aydınlanma’ yolunda, aklın bağnazlıktan, bilimin dinden bağımsızlaşması, laiklik ilkesinin toplumca benimsenmesi için çaba gösterecektir.” Cumhuriyet bugün de aynı yolda yürüyor. ? Atatürk Cumhuriyeti bir darboğazdan geçiyor. Ama Atatürkçülerin karamsar ve umutsuz olma hakları yoktur. Yaşasın Cumhuriyet... C “Terör örgütü yöneticisi” olduğu iddiasıyla ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezası istemiyle yargılanan emekli Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, 6 Ocak’tan bu yana tutuklu. Bugün, 69 yaşındaki emekli generalin cezaevinde geçireceği ilk Cumhuriyet Bayramı. e Allahları ne de peygamberleri var’ Başbuğ, Silivri Cezaevi’nden gönderdiği mektubunda, bu yıl arka arkaya gelen dini ve ulusal bayramlarımızı demir parmaklıklar arasında sevenlerinden ayrı kutlamanın isyanını şöyle dile getiriyor: “Kin ve nefretin bizleri sürüklediği Silivri’deki tutsaklığımız haksız ve inanılmaz bir şekilde devam ediyor. Kurban Bayramı’nı olduğu gibi Cumhuriyet Bayramı’nı da ailelerimizden, sevdiklerimizden ve bizi sevenlerden yine ayrı şekilde geçiriyoruz. Bu durumda yapabileceğimiz tek şey, herkesin Kurban ve Cumhuriyet Bayramı’nı uzaktan kutlamak oluyor. Kurban Bayramı’nı yaşadığımız günler insana şunu hatırlatıyor: Vicdan sahibi olanlar için, vicdan onların içindeki Allah’tır, peygamberdir. Ya vicdan sahibi olmayanlar! Onların ne Allahları ne de peygamberleri vardır.” Daha iki yıl öncesine kadar Cumhuriyet Bayramı’nı devlet protokolünün dört numaralı ismi olarak kutlayan Başbuğ, Cumhuriyetmizin 89. yıldönümünde cezaevinde olmaktan duyduğu üzüntüyü ise şöyle aktarıyor: “Benim gibi 53 yıl Türk Ordusu’nun üniformasını şerefle ve onurla taşıyan birisinin ve Cumhuriyete gönülden bağlı olan haksız ve mesnetsiz suçlamalarla özgürlükleri kısıtlanmış bizlerin, Cumhuriyetin kuruluşunu demir parmaklıklar arkasında kutlamak ‘N Başbuğ: Atatürk’ü Sevmek Milli İbadettir zorunda bırakılmasının ayıbını kimler yüklenecek ve bu ayıbı onlar nasıl temizleyecek?” Başbuğ tutuklandığı günden bu yana cezaevinde zamanının çok büyük bölümünü yazarak geçiriyor. Nedenini satırlarında şöyle izah ediyor: “Bazıları, insanları demir parmaklıklar arkasına koyarak onların hürriyetlerini tamamen ellerinden aldıklarını zannedebilir. Yaşanan ve yaşanmakta olan olaylar bu düşüncenin pek doğru olmadığını göstermektedir. Düşünceler, sevgiler hiçbir zaman hapsedilemez, tutsak alınamaz. Malta’ya sürülerek zindana konan Ziya Gökalp yazdığı bir mektupta ‘Yazmak en büyük gücüm, beni demir parmaklıklar dışına çıkartıyor’ demişti. Gökalp’in sözleri birçoğumuz için de geçerlidir.” En büyük gücüm ‘yazmak’ En Büyük Lideri: Mustafa Kemal’ ismini koydu. Atatürk’ün cumhurbaşkanlığı yıllarını ve devrimleri kaleme aldığı son kitabını yine Silivri’de bitirdiğini mektubunda şöyle haber veriyor: “İkinci kitabım ‘20. Yüzyılın En Büyük Lideri: Mustafa Kemal’ kitabının devamı olan, yazmakta olduğum ‘20. Yüzyılın En Büyük Lideri: Atatürk’ kitabını da bugünlerde tamamladım. İnanın; bu kitapların yazılması süresince neredeyse her gün, her dakika Atatürk’le yaşadım ve düşündüm. Bundan da büyük bir heyecan ve mutluluk duydum. Rüyada gibiydim. Kitabın sonlarına yaklaşırken, bir taraftan da üzüntü duymaya başladım. Adeta bu kitabın bitmesini hiç istemedim. Ancak, her zaman olduğu gibi zaman aktı ve birden kendimi 10 Kasım 1938 gününde buldum. İşte, o anda büyük bir boşluk içindeydim.” GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY tatürk sevgisi bayramlarla sınırlı kalmamalı’ Kitabın son satırlarını hangi duygular içinde tamamladığını da Başbuğ şöyle tarif ediyor: “İmdadıma, Türkiye Cumhuriyeti’nin 3. Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın Atatürk için söylediği o eşsiz ve unutulmaz cümle yetişti. Bu cümle ilk kitabın birinci cümlesiydi. İkinci kitabın da son cümlesi oldu: ‘Seni sevmek, milli ibadettir’...” Başbuğ’un mektubu, aracılığımızla kamuoyuna ilettiği şu çağrısıyla son buluyor: “Beni dinleyen herkese sesleniyorum: Milli ibadetinizi, sadece milli bayramlar ve 10 Kasım günleri ile sınırlamayınız. Ona çok şey borçlusunuz, borçluyuz.” ‘A ORSAM’DAN SURİYE ANALİZİ ‘Türkiye savaş lobilerinden kurtulmalı‘ ANKARA (ANKA) Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM) Başkanı Hasan Kanbolat, yaptığı son Suriye analizinde, “Suriye’nin kaosa sürüklenmesi Türkiye’nin güvenliğini sarsmaya başladı. Türkiye’nin iç ve dış politikasını kökten etkilemeye başladı. Bununla da kalacak gibi görünmüyor” dedi. Kanbolat, analizinde, “Türkiye’nin savaş lobilerinin kurgusundan kurtulması gerektiğine” işaret etti. ORSAM Başkanı Kanbolat, ORSAM’ın resmi sitesinde yayımlanan son analizinde çarpıcı değerlendirmelere yer verdi. Türkiye’nin kendisini dürüstçe eleştirmesi gerektiğine işaret eden Kanbolat, analizinde şu görüşlere yer verdi: Artık açıkça görmeliyiz. Oyun içinde oyun oynanıyor. Suriye olaylarının dizaynı bölge güçlerinin topyekun zayıflaması üzerine kurgulanmış gibi görünüyor.” Bu ayıbı kim üstlenecek? ilivri’de Atatürk ile yaşamak Ağustos 2010’da emekli olduktan sonra yazmaya başlayan Başbuğ’un ilk kitabı terörle mücadele konusunda kaleme aldığı ‘Terör Örgütlerinin Sonu’ kitabıydı. Sonra Atatürk üzerine yazmaya başladı. Önce doğumundan Cumhuriyetin kuruluşuna kadarki dönemi ele aldı. Silivri’de tamamlayabildiği bu kitaba ‘20. Yüzyılın S Muhaliflerin saffına geçtiği belirtilen Suriyeli tuğgeneralin bir sığınmacı kampında olduğu iddia edildi İşkenceci komutan Türkiye’de ANKARA (AA) İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), adı Suriye’deki işkence olaylarına karışan ve daha sonra isyancıların safına geçtiği yönünde haberler çıkan Tuğgeneral Awad Ahmed Al Ali’nin Türkiye’deki bir kampta bulunduğuna ilişkin Dışişleri Bakanlığı’na ihbarda bulundu. Dışişleri Bakanlığı kanalıyla ihbarın iletildiği Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı TCK’nin “İnsanlığa karşı suçlar” başlıklı 77. maddesi kapsamında tuğgeneral hakkında soruşturma başlattı. İhbar, HRW Brüksel Bürosu’nca Dışişleri Bakanlığı’na iletildi. Dışişleri Bakanlığı da ihbarı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi. HRW’nin ihbarında, Awad Ahmed Al Ali’nin Suriye’deki bir gözaltı merkezinde tutuklulara işkence ve kötü muamele olaylarına karıştığı ifade edildi ve Türkiye’deki bir sığınmacı kampında bulunduğu öne sürüldü. Başsavcılık, iddia üzerine Al Ali hakkında, TCK’nin “İnsanlığa karşı suçlar” başlıklı 77. maddesi kapsamında soruşturma açarken Al Ali’nin gerçekten Türkiye’de bulunup bulunmadığını araştırmaya başladı. Al Ali’nin Suriye’de işkence olaylarına karıştığı ve daha sonra isyancıların safına geçtiğine ilişkin haberler medyaya yansımıştı. 5237 sayılı TCK, yurtdışında işlemen insanlığa karşı suçların Türkiye’de kovuşturulmasına imkân tanıyor. Buna göre soykırım, insanlığa karşı suçlar, göçmen kaçakçılığı ve insan kaçakçılığı suçlarının yurtdışında, bir yabancı tarafından yine bir yabancıya karşı işlenmesi halinde dahi failin ve mağdurun vatandaşlığına bakılmadan Türkiye’de soruşturma yürütülebiliyor. ‘Savaşın devamı isteniyor’ Kanbolat, analizinde AKP’nin Suriye politikasını altı noktada değerlendirdi. Kanbolat sözlerini şöyle sürdürdü: “Suriye’deki mevcut çatışmanın kontrollü biçimde yıllarca sürmesi ve Suriye’nin altyapısının tamamen çökmesine kadar savaşın devamı isteniyor. Muhalifler Şam’ı ele geçirse bile Irak’ta olduğu gibi, günde 10 ile 100 kişinin öldüğü bir düşük yoğunluklu çatışma ortamı olan Irak benzeri bir Suriye dizayn edilmeye çalışıyor.” Kanbolat, analizinde, ikinci olarak, “Türkiye’nin Suriye ile savaş ortamına sürüklenerek, Türk ve Arap dünyası arasında I. Dünya Savaşı sırasında kopan ilişkilerin AKP döneminde başlayan yeniden tamir çabalarının tahrip edilmeye çalışıldığına” da vurgu yaptı. Altı noktada değerlendirdiği Suriye sorununa ilişkin analizinde Kanbolat, şu görüşlere yer verdi: “Üçüncüsü, Türkiye’nin Suriye ile sıcak savaşa sürüklenmesi ile birlikte yalnızlaştırılan Türkiye’nin derin bir ekonomik krize girmesi, ekonomik ve siyasi kriz ile birlikte AKP’nin çökertilmek istenmesi üzerine güçlü varsayımlar bulunuyor. Dördüncüsü, bölgenin iki büyük gücü olan Türkiye ve Rusya’nın enerjisinin Suriye’ye aktarılması sağlanarak bu iki ülkenin dünya olaylarından soyutlanması sağlanıyor. Beşincisi, TürkRus ilişkileri onarılmayacak kadar kötü bir duruma sokulmaya çalışıyor. Altıncısı, Suriye’den sonra Türkiye’nin de siyasi kaosa sürüklenmesi ile birlikte Türkiye ve Suriye Kürtlerinin Irak’ta olduğu gibi fiili bağımsız yapıya kavuşabileceği üzerinde duruluyor.” İhtiyaçlarının karşılanmadığını iddia eden Suriyeli mülteciler terör estirdi Çadırkentte gerginlik SERMET ÇUHADAR Yeni dönem uyarısı Kanbolat, analizinin son bölümünde ise yaptığı değerlendirmelerin, vasayım olduğuna dikkat çekiyor ve şunları söylüyor: “Ancak, Suriye olayları, iç savaş boyutlarını da aşarak yalnızca Suriye’nin değil bölgenin de yeniden dizaynına doğru yönelmeye başlamıştır. Bu nedenle, yeni bir dönem ile karşı karşıya kaldığımızı anlamalıyız. KAHRAMANMARAŞ Kahramanmaraş konaklama tesisinde kalan Suriyeli mülteciler, bazı ihtiyaçlarının giderilmediğini öne sürerek eylem yaptı. Polise taş atan Suriyeli grup, Emniyet Müdürü Metin Âşık’ın araya girmesi ile sakinleştirildi. Gıda ve benzeri bazı yardımları alamadığını öne süren bir grup Suriyeli, çadır kentin içerisindeki 6 No’lu mahallede toplanarak yürüyüşe geçti. Polisi de taşladıkları öne sürülen grubun nizamiyeye doğru ilerlemesi üzerine, görevli polisler ve özel güvenlik görevlileri takviye kuvvet istedi. TOMA ve Akrep aracıyla beraber çevik kuvvet ile çok sayıda polis ekibi, ambulanslar ve itfaiye araçları olay yerine sevk edildi. Polis, grubu dağılması yö nünde uyararak müdahale için tedbir aldı. Bu sırada bölgeye gelen Kahramanmaraş Emniyet Müdürü Metin Âşık, grubun arasına girerek öfkeli kalabalığı sakinleştirmeye çalıştı. Zaman zaman kalabalığın arasında zor anlar yaşayan Âşık, sorunları dinleyeceğini ve gerekli mercilere ileteceğini belirterek gruba dağılmasını söyledi. Âşık’ın uyarılarının ardından, çadır kentteki tansiyon düşerken grup sessizce çadırlarına döndü. Öte yandan gerginliğin yaşandığı esnada, dışarıda olan bazı Suriyeli mültecilerin bir süre kampa girişine izin verilmedi. Bu arada gerginlikte bazı polis memurlarının yaralandığı ve hastaneye kaldırıldığı öğrenilirken, çadır kentin otoparkında bulunan bazı araçların da zarar gördüğü gözlendi. İRAN MEDYASI, İNCİRLİK ÜSSÜ’NE İLİŞKİN İDDİALARINI SÜRDÜRDÜ ‘70’e yakın nükleer bomba var’ AHRAN (ANKA) İran medyası, Türkiye’ye yönelik eleştirel yayınlarını tüm hızla sürdürüyor. Devlet televizyon kanalı PressTV, “ABD, Türkiye’nin güneyindeki bir askeri üste 70 kadar B61 nükleer bombayı tutuyor” iddiasını yansıttı. PressTV, bir Arap haber ajansına dayanarak verdiği haberde, “Türk kaynakları, bombaların İncirlik Üssü’nde tutulduğunu söylüyorlar” dedi. Haberde “3.53 metrelik uzun ve ağırlığı 320 kilo olan termo nükleer bombanın, ABD’nin en stratejik silahlarından biri olarak değerlendirildiği” belirtildikten sonra “Bombalardan 1020’si, İncirlik’e naklinden önce Türkiye’nin Balıkesir ve Ekinci hava üslerinde depolanıyordu” savları da dile getirildi. PressTV, ayrıca söz konusu radarın sadece İsrail’in çıkarlarına hizmet edeceği iddiasına da yer verdi. kutlanması her şeyin üzerindedir. Devlet adamları, siyasetçiler ne üretirlerse üretsinler, hangi yeniliği getirirlerse getirsinler; o, halkın benimsediği kadar vardır. Bunun bilincinde olan Mustafa Kemal Atatürk, halka hem önderlik etti hem de adımlarını olabildiğince onunla birlikte attı. Bu anlamda önemli devrimlerinin ipuçlarını ya uzun bir Anadolu gezisinde toplumun nabzını tuttuktan sonra ya da halkın arasında verdi. Cumhuriyet kavramı da buna dahildir. Başta vurguladığımız gibi Cumhuriyetin kuruluş felsefesiyle birlikte, o ruhun bilincinde olarak halk tarafından kutlanması, yaşadığımız bunca güncel olumsuzluklara karşın gelecek için umut verici. ??? Cumhuriyeti hep birlikte, bir bütün olarak kutlamanın önemini, anlamını farklı sözcüklerle, örneklerle nasıl anlatmalı diye düşünürken aklıma Rodin’in Balzac heykeli öyküsü geldi. Bunu Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde derslerimize giren, hocamız olmuş Suat Taşer’in Lagos Egri’den yaptığı çeviriyle aktarmak istiyorum: “Ünlü Fransız heykel yontucusu Rodin, Honoré de Balzac’ın heykelini yeni tamamlamıştı. Balzac’ın üzerinde yenleri geniş bir giysi vardı. Elleri önünde kavuşmuş durumdaydı. Rodin yorgunluktan bitkin, fakat yengili haliyle birkaç adım geri çekildi, yapıtını hoşnutlukla gözden geçirdi. Karşısında duran bir başyapıttı! Her sanatçı gibi o da mutluluğunu birileriyle paylaşma gereksinimi içindeydi. Sabahın dördü olmasına karşın, heyecanla koşup öğrencilerinden birini uyandırdı. Büyük sanatçı, gittikçe artan heyecanıyla, önden koşarak, genç adamın heykeli görür görmez göstereceği tepkiyi kaçırmama çabası içindeydi. Öğrencinin gözleri heykeli şöyle bir süzdükten sonra, bakışları yavaş yavaş elleri üzerinde odaklandı. Öğrenci bir süre sonra kendini tutamayarak, ‘olağanüstü’ diye haykırdı. ‘Ne eller!.. Üstadım, böylesine şaşılası elleri yaşamımda ilk kez görüyorum!’ Rodin’in yüzü karardı. Bir an sonra atölyeden fırladı ve çok geçmeden beraberinde başka bir öğrenciyle çıkageldi. Bu öğrencinin tepkisi de ötekinden farklı değildi. Rodin delikanlının tepkisini merakla izlerken onun bakışları da heykelin elleri üzerine kaydı ve orada takılıp kaldı. Nihayet öğrenci, saygıyla, ‘Üstat’ dedi, ‘ellerin böylesini ancak Tanrı yaratabilir. Yaşıyor bu eller!’... Bu ikinci öğrenciden başka bir izlenim işitmek isteyen Rodin, isteğine erişemeyince, bu kez daha da büyük bir öfkeyle atölyeden fırlar; az sonra, gözleri faltaşı gibi açılmış bir halde üçüncü bir öğrenciyle döner gelir. O da ötekiler gibi aynı hayranlık ve saygı tonuyla, ‘Eller! eller!’ diye haykırır. ‘Üstadım, şimdiye dek hiçbir şey yapmamış olsaydınız bile, bu eller sizi ölümsüz kılmaya yeterdi!’ diye de ilave eder. Bu sözler üzerine Rodin’in içinde bir fırtına kopar, korkunç bir çığlıkla koşarak atölyenin köşesindeki baltayı kaptığı gibi heykele saldırır. Dehşet içinde kalan öğrenciler heykelin parçalamasına engel olmak için üstadın üzerine atılırlarsa da, o, öfkeden deliye dönmüş bir insanın insanüstü gücüyle her birini bir yana savurur. Sonra, koşar heykelin yanına, bir vuruşta o olağanüstü elleri paramparça eder. Sonra, şaşkınlıktan taş kesilmiş öğrencilerine dönerek belermiş gözleriyle haykırır: ‘Aptallar! Ben bu elleri, kendi başlarına yaşamaya kalktıkları için parçaladım. Bu halleriyle bütünün yapısına uygun düşmüyorlardı. Şunu hiç aklınızdan çıkarmayın: Hiçbir parça, bütünden daha önemli değildir!’ Paris’te bulunan Balzac heykelinin niçin elsiz olduğu işte bu olguda yatmaktadır.” ??? Rodin’in verdiği dersin benzerini Anadolu insanı şu sözle nesilden nesle taşımış: “Hiçbirimiz, hepimiz kadar güçlü değiliz.” İçinden geçmekte olduğumuz dönemde Cumhuriyete gönül veren, onu tam bir ulusal bayram gibi kutlamak isteyen herkesin, bütünün uyumlu bir parçası olarak hareket etmesi gerekiyor. Atatürk, Anadolu’daki ve Trakya’daki tüm milli mücadele unsurlarını bir araya getiremeseydi Cumhuriyete giden yol döşenebilir miydi? Atatürk’ün de Fransızca baskısını severek okuduğu Balzac’ın heykelinden her alan için çıkarılacak dersler var... Bugün bayram... Hep birlikte, el ele Anıtkabir’de, Cumhuriyet meydanlarında olma günü... Bu birlikteliği kalıcı hale getirme, Cumhuriyetin 100. yılında bu ruhun tüm ülkeye egemen olması için yola çıkma günü... C MY B