22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
9 OCAK 2012 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER CKM’ye konuk olan tanıklar Hopa olayları ve sonrasında yaşadıklarını anlattı 5 ‘Sokakta olacağız’ ? Akdemir, Ankara’daki eylemde gözaltına alınan kadınların cinsel tacize maruz kaldığına dikkat çekti. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhuriyet Kültür Merkezi’ne (CKM) konuk olan Hopa eylemcileri, Hopa’daki olaylar sırasında yaşamını yitiren Metin Lokumcu’yu anmak için ölümünün yıldönümünde 31 Mayıs’ta yine sokaklarda olacaklarını açıkladı. CKM’de Cumhuriyet Kadınları Derneği Genel Başkanı, avukat Şenal Sarıhan’ın yönettiği “Hopa Olayları ve Adalet” başlıklı söyleşide, 31 Mayıs 2011 tarihinde Hopa’da emekli öğretmen Lokumcu’nun ölümüyle sonuçlanan olayları AKP Ankara İl Başkanlığı önünde protesto etmek amacıyla düzenlenen eyleme katılan ve sonrasında gözaltına alınan öğrenciler ve avukatlar konuştu. Avukat Pınar Akdemir, yaşadıklarını şöyle anlattı: “Kızılay’da şunu gördüm: Polis insanları gözaltına alırken şiddet kullanıyordu. 45 kişilik bir grup vardı ve bu gruptakilerin elleri kelepçelenmişti. Kelepçeli olmalarına karşın polis tekmeler atıyordu. Duruma müdahale etmek istedim. ‘Bir avukatım ve yaptığınız yasadışı gözaltına almaktır’ dedim. Ardından da polis beni de ‘demek avukatmış’ diyerek gözaltına aldı. Onlara göre ben ‘halkı galeyana getirmek ve polise karşı mukavemet’ suçu işlemiştim. Avukat olduğumu öğrendiğinde HABERAL’IN 1000. GÜNÜ ‘Tutuklu olan AKP vicdanı’ Sarıhan’ın yönettiği söyleşide, Lokumcu’nun ölümünü protesto etmek için düzenlenen eyleme katılan ve gözaltına alınanlar konuştu. (NECATİ SAVAŞ) Ülkenin Gündemi Gündem Dışı AKP hükümetinin, “seçimleri” bahane ederek hem seçim öncesi hem de sonrasında yangından mal kaçırırcasına çıkardığı KHK’lerde birçok hata yapıldığı ortaya çıktı. Hükümet, “unutkanlık, teknik hata” ya da yapılan düzenlemeden “pişman olunduğundan” bazı düzenlemeleri, tasarı ya da tekliflerle “düzeltmek” için Meclis’e getirmek zorunda kaldı. Bunlardan biri de TOKİ personelini “eşit işe eşit ücret” uygulamasından istisna tutan düzenlemeydi. TBMM Genel Kurulu’nda geçen hafta kabul edilen yasayla ilgili söz alan BDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, buna isyan edenlerdendi. Yasama organının, hükümetin icraatını “onaylama makamı” haline getirilmesine tepki gösterirken ilginç bir “garabete” de dikkat çekti: “Hükümet, henüz bu kanun hükmünde kararnameyi onaylanmak ve yürürlüğe kanun olarak sokulmak üzere Meclis’e getirmiş değildir, ama oradaki değişikliği bir kanunla yapmak azmindedir. TBMM tarihinde hiçbir zaman olmadığı şekilde yasama ile yürütme arasındaki bağların bir bütün olarak koptuğu, yürütmenin kendi başına buyruk bir biçimde hayatına devam ettiği, yasamanın yani buradaki vekillerin, halkın temsilcilerinin ise Meclis çoğunluğunun iradesi böyledir diye yürütmeyi herhangi bir biçimde denetleme kapasitesi gösteremediği, Türkiye’nin gündemini Meclis’e taşıyamadığı, önüne dizilmiş olan hükümet için öncelikli meseleleri karara bağlayan bir noter konumundan uzaklaşarak, kendi iktidarına sahip, kendi gücüne sahip, kendi yönetme erkine sahip bir iktidar organı olarak asla hareket edememektedir. ” Kürkçü, “Millet hükümeti seçmiyor, millet bir Meclis seçiyor” anımsatması yaptıktan sonra, parlamentonun yasaları sadece “usulen” görüşen bir kurum haline getirilmesinden de şikâyet etti. Kürkçü, iktidar partisinden tek bir milletvekilinin bile “aykırı” görüş bildirmemesi nedeniyle, Meclis’te işlerin “otomatiğe bağlanmış” şekilde yürütüldüğünü belirtip “parlamenter demokrasimizin” içler acısı durumunu ortaya serdi: “İkinci mesele; Meclis’in gündemiyle memleketin gündemi arasında eğer ‘gündem dışı’ bir söz alınmazsa hiçbir ilgi kurulamaması paradoksuyla karşı karşıyayız. Gerçekten burada söz alan bütün milletvekili arkadaşlarımız kaçınılmaz bir biçimde Meclis’in gündemini Türkiye’nin gündemine yaklaştırmak için hileişeriyeye başvurmak zorundadırlar. Yani aslında yasanın aleyhinde söz alıp lehinde konuşmakta ya da lehinde söz alıp aleyhinde konuşmakta, yani bir etik kusur işlemeden siyasi bir doğru tavır ortaya koyamadıklarını görme çaresizliği içinde veya aslında gündem dışı konuşmalarla gündemi yakalamaya çalışmaktadırlar. Ne kadar tuhaf değil mi?” Sahiden de tuhaf... polis daha da hırslandı. Ellerimiz arkadan kelepçelendi. Tekmeler, yumruklar atılmaya başlandı. Bir ara emekli bir öğretmen, ‘Ne yapıyorsunuz, ben bir öğretmenim’ diyerek, yapılana tepki göstermek istedi. Polisin şiddeti burada da sürdü.” Akdemir, “Gözaltı sırasında polislerin kadınlara yönelik, ellerini pantolonlarının içine sokmak suretiyle uyguladıkları cinsel tacizlere de tanık oldum. Bize de o...p. şeklinde hakaret ediliyordu” dedi. Olayların sonrasında tutuklanan ve 9 Aralık’taki duruşmada tahliye edilen Ankara Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğrencisi Demet Yılan, şöyle konuştu: “Bizi onların deyişiyle, ‘67 ay cezaevinde kalalım ve akıllanalım’ diye tutukladılar. Ancak biz akıllanmadık. Biz yine 31 Mayıs’ta Metin öğretmenimizi anmak için sokakta olacağız.” Eski Artvin CHP Milletvekili Yüksel Çorbacıoğlu, Hopa olaylarının tek sorumlusunun AKP iktidarı olduğunu belirterek, AKP’nin bu olayları, o dönem “yandaş basın” aracılığıyla istismar ederek oya dönüştürmek çabası güttüğünü söyledi. Çorbacıoğlu, “Buradan İçişleri Bakanı’na sesleniyorum. Ey Bakan, orada yapılanlara dair raporu yayımla. O raporda polisin yurttaşa nasıl davrandığını bütün yurttaşlar görsün” dedi. ‘Rapor nerede?’ ‘Cinsel taciz de gördük...’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Zonguldak Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın da “Silivri Toplama Kampı”nda bininci gününü doldurdurması nedeniyle bir mesaj yayımladı. Kılıçdaroğlu, Haberal’ın da Mustafa Balbay’ın da özgür olduğunu belirterek, “Tutuklu olan, hukuku ayaklar altına almış vicdanlarınızdır. Tutuklu olan, CHPAKP mutabakat metnine imza attıktan sonra, attığı imzanın namus olduğunu unutanların devlet ve siyaset adamlığıdır” dedi. Kılıçdaroğlu, şunları dile getirdi: “Yaşamları boyunca özgürlüklerinden ödün vermemiş milletvekili arkadaşlarımızın bundan sonra da zerre kadar ödün vermeden, demokrasi mücadelesini sürdüreceklerini biliyor, sevgi ve saygıyla selamlıyorum.” KESİNTİLİ EĞİTİM İmam hatip için sil baştan ? Erdoğan’ın isteği üzerine yasa önerisi beklemeye alındı. Tartışmalara da bakılarak bir ‘zamanlama’ çerçevesinde Meclis gündemine gelecek. ERDEM GÜL Parti içi Demokrasi Herkese Lazım Olur! ANKARA AKP’nin imam hatip ortaokullarını açmak için 8 yıllık kesintisiz eğitimi 1+4+4+4 biçiminde kesintili uygulamayı planladığı sisteme geçişte ayrıntılar belli olmaya başladı. Hükümet, imam hatip ortaokulları için eğitim sistemini silbaştan değiştirecek. İmam hatip eğitimi alma yaşı 15’ten 10’a düşürülecek. 4 yıllık ilkokul eğitiminden sonra 5. sınıfta bütün ortaokullar için hazırlık sınıfları getirilecek. İmam hatip hazırlık sınıflarında Arapça ve Kuran eğitimi verilecek. AKP’de, 28 Şubat döneminde geçilen kesintisiz eğitimi tersine çevirmek için yapılan yasal hazırlıkların detayları belli olmaya başladı. 28 Şubat döneminde yasalaşan ve 8 yıl kesintisiz eğitimi zorunlu hale getiren uygulamanın geri döndürülmesi için hükümet ve Meclis grubundaki girişimler arttı. Eğitimde, 28 Şubat öncesine dönmeyi hedefleyen hazırlıkların tamamı, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın bilgisi çerçevesinde gerçekleştirildi. Erdoğan’a, bilgisine sunulan, kesintisiz eğitimi 1+4+4+4 şeklindeki yeni biçime döndürmeyi hedefleyen sistemin ayrıntıları şöyle: 28 Şubat öncesinde olduğu gibi imam hatip ortaokulları, başlama sınıfı 5. sınıftan 4. sınıfa çekilerek yeniden açılacak. Kesintili şekilde yapılacak ilköğretim okullarında 5. sınıfların tamamı hazırlık sınıfı olacak. Hazırlık sınıfında imam hatiplerde Kuran, Arapça ve bilişim dersleri okutulacak. Erdoğan’a verilen bilgiye göre, imam hatip kısmının dışındaki diğer okullardaysa 5. sınıflar yine hazırlık sınıfı olacak. Bu okullarda ise hazırlık sınıfı kapsamında İngilizce ile ek olarak bir yabancı dil daha okutulacak. AKP Grubu’nda 28 Şubat döneminin rövanşı olan düzenlemenin gerçeklemesi için hazırlık yapıldıktan sonra bilgi verilen Erdoğan, “acele etmeyin” dedi. ‘Sözünüzü tutun!’ Ataması Yapılmayan Öğretmenler Platformu (AYÖP), atama sözünün yerine getirilmesi istemiyle AKP Şişli İlçe Başkanlığı önüne yürüdü. Öğretmenlere yoldan geçen araç sürücüleri de korna çalarak destek verdi. AKP ilçe binası önünde öğretmenler adına açıklamayı okuyan Sinem Tunçal, “Sayın Erdoğan seçim döneminde ataması yapılamayan öğretmen kalmayacak ve KPSS kalkacak demesine karşın yeni bir sınav daha getiriyorlar. Seçim döneminde 55 bin öğretmen ataması sözü verilmesine karşın 11 bin öğretmen ataması yapıldı. Geriye kalan 44 bin öğretmen ataması ne zaman yapılacak?” dedi. (Fotoğraf: ALİ AÇAR) Atanamayan öğretmenlerin sembolü, yaşamını yitiren Şafak Bay’ın ağabeyi: Devlet bilmiyor mu o öldü SEVİL ARINAN ANKARA Kan kanserinden yaşamını yitiren, atanamayan öğretmenlerin sembolü Şafak Bay’a verilen 3 yıl hapis cezası, atama bekleyen öğretmenleri ayağa kaldırdı. Yargı kararına tepki göstermek için Şafak’ın yaşama mücadelesini konu alan bir kısa film çekme kararı aldıklarını söyleyen ağabey Ufuk Bay, “Şafak’a verilen hapis cezası için temyize gideceğiz ama artık kardeşim rahat bırakılsın istiyoruz. Kardeşimin karşılaştığı mağduriyet gün ? Ağabeyi Ufuk Bay, “Şafak’a verilen hapis cezası için temyize gideceğiz ama artık kardeşim rahat bırakılsın istiyoruz. Kardeşimin karşılaştığı mağduriyet gündeme getirilmesin” dedi. deme getirilmesin” dedi. Atanamayan öğretmenler, Şafak’ın yaşam mücadelesini kendi yorumlarıyla anlatacak. Filmde, Ataması Yapılamayan Öğretmenler Platformu’nun kurulmasında emeği geçen Bay’ın, kan kanseri olmasıyla birlikte karşılaştığı zorluklar ve KPSS’yle birlikte ata masının yapılmamasına dikkat çekilecek. Türkiye’deki atama sisteminin yarattığı mağduriyete de vurgu yapılacak olan filmde, öğretmen adayları oynayacak Mersin’de yaşayan annesi Meryem Bay’a gelen tebligatla kardeşi Şafak’a verilen hapis cezasını öğrendiklerini söyleyen ağabey Bay, kararı temyiz edeceklerini kaydetti. Bay, “Türkiye’de yaşıyor ‘Yıpratmak istiyorlar’ sanız, Şafak’a verilen bu hapis cezası gibi kararlara alışmanız gerekiyor. Kardeşime verilen bu hapis cezasıyla birlikte Şafak’ın yıpratılmaya çalışıldığına inanmaya başladım. 6 yıl süren dava neden Şafak öldükten sonra sonuçlanıyor? Bu yargı kararı ile Şafak’ı tanımayanların aklına ‘Acaba suçlu muydu’ sorusunun getirilmeye çalışıldığına inanmaya başladım. Sağır Sultan’ın duyduğu Şafak’ın ölüm haberinden devletin mi haberi yok? Artık Şafak’ı rahat bırakın” dedi. CHP’de tüzük tartışmalarının neredeyse 10 yıllık bir tarihi var. 24 Ekim 2003 tarihinde yapılan kurultayda partide “tek adam ve blok liste” dönemi başladı. Kurultaylarda blok liste uygulaması ve genel başkan adaylığı için gerekli imza sayısını yüzde 5’ten yüzde 20’ye çıkaran öneriler görüşülürken sert tartışmalar yaşandı. O tarihte Ali Topuz, “grup başkanvekiliydi” ancak buna karşın “Genel başkanın tüzük değişikliği önerisine karşıyım” demekten kaçınmadı. Bu dönemde Denizli Milletvekili olarak yeniden parlamentoya giren Adnan Keskin gibi isimler de bu düzenlemeye muhalifti. Bugün “demokratik tüzük” için kurultay isteyen Deniz Baykal ise o kurultayda “CHP, aldığı cesur kararlarla parti, genel başkanını güçlendirmiş olmanın ötesinde kendisini güçlendirmiştir. CHP, bugün dünden daha demokratiktir” demişti... Sonra 21 Aralık 2008 tarihli kurultay geldi. O tarihte de “Çağdaş Türkiye için değişim” başlıklı yeni program ve CHP lideri Deniz Baykal’ı yönetimi belirlemede “tek seçici” yapan tüzük değişikleri kabul edildi. Yeni tüzüğe göre, Baykal tüm MYK’yi tek başına atayacaktı ve partide güçlü genel sekreterlik dönemi bitiyordu. Genel Sekreter Önder Sav memnun değildi, ama fazla direnemedi. Karşı çıkanlar Ali Topuz, Haluk Koç, Altan Öymen, Sabri Ergül gibi isimlerdi. Sabri Ergül, MYK’nin genel başkan tarafından atanmasına tepki gösterirken “Böyle bir yetkiye Mustafa Kemal sahip değildi” demişti. Baykal ise MYK’nin “gölge kabine, iç bakanlar kurulu gibi çalışacağını, yeni yıldızlar çıkacağını” savunuyordu. Baykal, “Parti içi alınganlıklar olur mu diye duygular zihinlerden geçti. Genel sekreterimiz tereddütlerin aşılmasında en önemli katkıyı yaptı” sözleriyle de Önder Sav’ın gönlünü almıştı... Sonra gün geçti, devran döndü; “parti içi demokrasi” bu demokrasiyi “kaldıranlara” da lazım oldu. Şimdi Deniz Baykal ve Önder Sav, tüzük değişikliği kurultayı toplanması için aynı safta. Herkes “samimi” olmalı. Elbette bu samimiyeti sadece daha önce parti içi demokrasi konusunda iyi bir sınav veremeyenlerden değil, “daha demokratik tüzük” sözü veren CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’ndan da bekliyoruz. “Bu tüzük antidemokratik ama bu yetkileri kullanmak da iyi..” demek “parti içi demokrasi” ve “değişim” vaadiyle gelen bir siyasetçiye yakışmaz... O Vekilin Maaşı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün veto ettiği milletvekili maaşlarıyla ilgili tartışmaların “en civcivli” olduğu dönemde, en sadık “Twitter” kullanıcılarından MHP Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan, kamuoyundan ve basından gelen eleştirilere, “11 bin TL ile nasıl geçinemediğine” ilişkin mesajıyla yanıt vermişti. Bir milletvekilinin harcamalarını ‘Twitter’dan kamuoyuna duyuran Türkkan, bu durumda milletvekilinin “ya bir firmanın lobiciliğini yapacağını, ya da haram lokma yememe endişesi taşımıyorsa, pisliğe karışacağını” söyleyince kaumoyundan tepki toplamıştı. Hatta MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, bir yurt Cips paketinde haç işareti iddiası CAN HACIOĞLU ESKİŞEHİR Eskişehir Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği (EESOB) Başkanı Ekrem Birsen, Türkiye’de üretilen ve satılan yabancı bir firmaya ait olan patates cipsi paketinin üzerine haç işareti işlendiği, bununla Hıristiyanlık propagandası yapıldığını iddia etti. Birsen “Bu bilinçli yapılmış bir durum. Resmen söz konusu haç işaretiyle, Hıristiyanlık propagandası yapılıyor” dedi. Birsen, Hıristiyanlığın simgesi olan haç işaretinin “kurnazlıkla” Kocaeli’nde üretilen yabancı şirkete ait cips paketinin üzerine işlendiğini iddia etti. Dikkatlice incelendiğinde haç işaretinin özellikle konulduğunun anlaşılacağını ileri süren Birsen şu ilginç iddialarda bulundu: “Cipsin kabının üzerinde bir mangal resmi var. Bu mangal resminin üzerinde de bir domates resmi mevcut. Domates resminin üzerinde ise bir haç işareti vardır. Özellikle o domates haç işaretine benzetil miş. Gerçekten incelediğimizde kesilen bir domateste bu işaret yoktur. Haç simgesi bu pakete bilinçli yerleştirilmiştir. Burada bir gizli Hıristiyanlık propagandası vardır” Türkiye nüfusunun yüzde 99’unun Müslüman olduğunu, bu nedenle yapılan bu çalışmanın bir “Şark kurnazlığı” olduğu iddiasında bulunan Birsen, “Müslüman bir ülkede çocukların bu tür olaylarla beyninin yıkanmasına asla müsaade etmeyeceğiz” dedi. Türey Köse, Ayşe Sayın, Erdem Gül parlamentokulisi@gmail.com C MY B C MY B gezisi sırasında, espri yollu, “Elbette kazandığı paraya karışamam, ama Ankara’ya döndüğümde kendisine daha tutumlu olması tavsiyesinde bulunacağım” demişti. Meclis kulisinde gazetecilerle sohbet eden Türkkan, bundan sonra daha “tutumlu olup olmayacağı” soruları üzerine, talebinin kendisinin “kişisel sorunu olmadığını” açıkladı: “Ben emekli değilim, maaşa da ihtiyacım yok, çünkü işadamıyım. Ben milletvekili seçildiğim gün, Kocaeli Valiliği ile bir anlaşma imzaladım, milletvekili maaşımın tümünün öğrencilere burs olarak verilmesi için...”
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear