23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
16 OCAK 2012 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER 5 Kılıçdaroğlu, kendisi hakkındaki sözleriyle ilgili Erdoğan’ı eleştirdi ‘Fezleke halka gözdağı’ ? Kılıçdaroğlu, Erdoğan’a “Senin gibi adi suçlardan fezlekelerimiz yok” yanıtını verdi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, kendisi hakkında düzenlenen fezleke için “olması gereken olmuştur” diyen Başbakan Tayyip Erdoğan’a sert ifadelerle yüklendi. Böyle bir fezleke karşısında Başbakan’dan demokrasinin yanında olmasını beklediğini söyleyen Kılıçdaroğlu, “Ama öyle bir tepki verdi ki Türkiye demokrasi tarihine kara leke olarak geçti o söz. ‘Olması gereken oldu’ demek ‘oh oldu’ demektir” ifadesini kullandı. Kılıçdaroğlu, kendisi hakkındaki 13 fezlekeyi anımsatan Erdoğan’a “Senin gibi adi suçlardan fezlekelerimiz yok” yanıtını verdi. Ahmet Taner Kışlalı Kapalı Spor Salonu’nda düzenlenen törenle, yaklaşık 3 bin kişi CHP’ye katıldı. Katılanlar içinde AKP Genel Merkez Danışman Yardımcısı Eyüp Karadağ’ın arasında bulunduğu çok sayıda AKP teşkilat yöneticisi de yer aldı. Eylül 2011’de AKP’ye katılan ve Başbakan Tayyip Erdoğan’ın bizzat rozet taktığı AnadoluTrakya Alevi Bektaşi Birliği Genel Başkanı, eski Türkiye Değişim Hareketi Ankara İl Başkanı Durak Karabulut da CHP’ye katıldı. Kılıçdaroğlu, konuşmasında şu mesajları verdi: Fezleke yüz kızartıcı: Sayın Başbakan “Kusura bakmasınlar, fezlekeden kahraman çıkmaz” dedi. Kusura bakacak bir şey değil, zaten fezlekeden kahraman çıkmaz. Bu fezlekeden çıksa çıksa demokrasi açısından yüz kızartıcı bir tablo çıkar, sistem adına utanç çıkar, düşünce ve ifade özgürlüğü adına karamsarlık çıkar. Dolmabahçe’de ne konuştun: Mağduriyet pazarlamasını ondan başka kimse iyi bilemez. O, bu işin bir numarasıdır. Başbakan’a samimi olarak Kemal Kılıçdaroğlu, Ahmet Taner Kışlalı Kapalı Spor Salonu’nda düzenlenen ve yaklaşık 3 bin kişinin CHP’ye katılma törenine katıldı. Kılıçdaroğlu, törende partisine katılanların rozetlerini de taktı. (Fotoğraf: AA) Erdoğan ‘Habis Ur’u Nereden Aldı? toplantısında çok sert ifadelerle doğrudan BDP’yi hedef aldı. Suçlamalarının içinde çok dikkat çekici bir tanımlama kullandı: “Habis ur”. Tıbbi bir kavram olan ve “çok tehlikeli olduğu için acilen tedavi edilmesi gereken tümör” anlamına gelen habis ur tanımlaması siyasette 15 yıldır duyulmamıştı. Habis ur, 28 Şubat döneminin simge kavramı olarak siyasi tarihe geçti. RP’nin kapatılması için hazırlanan iddianamede bu deyiş yer alıyordu. Dönemin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş, iddianamesinde o zaman Erdoğan’ın da içinde yer aldığı RP’lileri, “habis ur” diye suçlamıştı. RP’liler, bu suçlamanın bir iddianamede yer alması nedeniyle büyük tepki koymuşlardı. AKP’nin önde gelen isimlerinden Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “habis ur” suçlamasına olan öfkelerinin ne kadar derin olduğunu 28 Şubat’tan 12 yıl sonra 2009’daki bir söyleşisinde bile dile getirmişti. Arınç, “28 Şubat ne amaçla, kime karşı yapıldı? Balans ayarını tankla yapmaya kalkanlar şimdi neredeler? Balans ayarı sandıkla oldu. Ezilen, horlanan insanlar daha itibarlı ve siyaseten daha güçlü hale geldiler. Ben o zaman RP’li idim. 28 Şubat bana karşı da yapıldı. Yargıtay Savcısı ‘habis ur’ diyerek dava açtı. Şimdi bu şahsın yüzüne bakan var mı? Onlar ancak aşbakan Tayyip Erdoğan, B partisinin son iki grup bir soru soruyorum: 27 Nisan emuhturasından kahraman çıkar mı çıkmaz mı? Muhtırayı ben verdim diyen Sayın Büyükanıt’la 135 dakika Dolmabahçe’de konuşma yaptın. Ne söyledin? Başbakan oh olsun dedi: Bu fezleke demokrasinin katledilmesidir. Onun için susmayacağız. Böyle bir fezleke karşısında Başbakan’ın demokrasinin yanında olmasını beklerdim. Ama öyle bir tepki verdi ki, Türkiye demokrasi tarihine kara leke olarak geçti o söz. “Olması gereken oldu” dedi. Ne demek bu, yani “oh oldu” demek. Demokrasi kültürüne, ahlak kültürüne bakın, hukukun üstünlüğü inancına bakın siz. Benim ve hiçbir CHP’linin dokunulmazlığa ihtiyaçı yoktur. O senin için geçerli bir kavramdır. Adi suçlardan fezlekemiz yok: Şimdi bakınız, bu konuyu milletin nezdinde hafife almak, küçümsemek için bir çaba içine girdi. Diyor ki Kılıçdaroğlu hakkında 13 tane fezleke hazırlanmış. Ziya Paşa’nın bir sözü var. “Sen herkesi kör, âlemi sersem mi sanırsın?” Senin fezleke konun, belediye başkanlığı dönemiyle ilgili zimmet, kamu taşıma biletlerinde kalpazanlık, resmi evrakta sahtecilik, cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak... Sen bu suçlarla fikir özgürlüğünü nasıl aynı kefeye koyarsın? Sen bu milletle dalga mı geçiyorsun? Bizde kalpazanlık, zimmet yok. Biz hukuku ve adaleti savunuyoruz. İntikam duyguların gelişmiş: Biz Silivri’de sorgusuz sualsiz yıllardır hapiste yatan insanların haklarını savunuyoruz. Sen o insanların sorgusuz sualsiz çocuk çoluğundan uzak yıllarca hapiste tutulduğunu bilmiyor musun? 4 ay hapse girdin diye kıyamet koptu. Onlar yıllarca hapisteler. Senin bile vicdanının kanaması lazım. Geldiğimiz noktada onun bilgelik değil intikam duyguları gelişmiş. 19 Mayıs eleştirisi: Ekonomide, dış politikada, yargıda, kadınerkek eşitliğinde her alanımızda sorun var. Bir iktidar da bu sorunları çözer. Biz neyle uğraşıyoruz 29 Ekim, 19 Mayıs... Açıkça söylüyoruz. Türkiye’de toplumsal barışı sağlayan ne kadar şey varsa onlar saldırı altında, tehdit altındadır. Türkiye’nin birlik sembolleri tehdit altındır. Halkın özgürlük bilincine saldırı yapılıyor. 29 Ekim’i, 19 Mayıs’ı niye kutluyoruz? Atatürk, 19 Mayıs’ta Samsun’a keyfi için mi turistik gezi için mi çıktı? Kılıçdaroğlu, törenden ayrılırken, gazetecilerin tüzük kurultayına ilişkin sorularını da yanıtladı. Bir gazetecinin sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, “Gereğini yapacağız, tüzük kurultayını toplayacağız. Ne telaşlanacak bir şey var ne de başka bir şey. Hukuk neyi öngörüyorsa onu yapacağız” dedi. ‘Kurultayı toplayacağız’ kendileri bir araya gelip birbirlerinin yüzlerine bakıyorlar” demişti. 15 sene sonra bu kez Erdoğan, bu kavramı siyasi rakibi olan ve KCK operasyonları nedeniyle yargı kıskacındaki bir partiyi hedef alırken kullandı. Erdoğan, BDP’lilere karşı, “Bu millet, bu ülke habis bir ur karşısında teslim olmayacak kadar asildir, güçlüdür, sağlamdır” dedi. Bu suçlamanın bir kapatma davasının iddianamesinde geçmesi ve parti kapatma davalarını anımsatan kavram olmasından mıdır nedir, Erdoğan, durup dururken lafı BDP’nin kapatılacağına ilişkin yazılar, yorumlar bulunduğuna getirdi. Erdoğan, anayasada parti kapatmayı önleyen değişiklik sırasında BDP’nin kaçtığını söyledikten sonra, “Ama biz onların kapatılmasına karşıyız. Bize göre suç varsa ceza partilere değil, kişilere verilmelidir” şeklinde konuştu. Ama ardından KCK operasyonları eski milletvekillerine, halen milletvekili olanların evlerine kadar uzanınca BDP’den, “Yasal olarak değil, ama bu fiilen partinin kapatılmasıdır” tepkileri geldi. 2. Büyük Alevi Kurultayı’nda ‘düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğü’ istendi ‘Danışılmayan’ danışmanları kim aldı? danışmanım var, 7 aydır kimseye bir şey danışmadım” dedi. Sahi, bu kadar kişiyi kim işe aldı? AKP, 10 yıldır iktidarda değil mi? Çiçek’ten önceki Meclis başkanları Bülent Arınç, Köksal Toptan ve Mehmet Ali Şahin mi “şişirdi” bu kadroları? CHP Manisa Milletvekili Hasan Ören’in AKP hükümetleri döneminde Meclis’e alınan personelle ilgili soru önergesini TBMM Başkanı Cemil Çiçek adına Başkanvekili Mehmet Sağlam yanıtlamıştı. Sağlam’ın verdiği bilgilere göre, AKP’nin işbaşına geldiği 2002 yılından Teşkilat Yasası değişikliği BMM Başkanı Cemil Çiçek, T geçen hafta şişkin kadrolardan yakınırken “86 öncesine dek 2 bin 21 kişi Meclis kadrosuna katılırken bunlardan sadece 147’si “sınavla” işe alındı. 2002’de TBMM’nin personel sayısı 4 bin 491’di. AKP hükümetleri döneminde işe alınanlardan 764 kişi kadrolu olarak göreve başlatılırken 935’i 4/C olarak ifade edilen sözleşmeli, 322’si ise başka kurumlardan Meclis’e “geçici görevle” atandı. TBMM Başkanı Cemil Çiçek de 12 Haziran seçimlerinden 2 Aralık 2011 tarihine dek 2’si sözleşmeli olmak üzere 17 personeli Meclis kadrolarına aldı. Sağlam’ın verdiği bilgiye göre, AKP hükümeti döneminde alınanlarla birlikte Meclis personelinin sayısı yaklaşık 6 bin 500 oldu... ‘Anayasadan umudumuz yok’ TÖRENE KATILANLAR ‘Sivas’ı anma davası’ MEHMET MENEKŞE ? Kurultaya Türkiye’den ve dünyanın birçok ülkesinden geniş bir katılım oldu. Semahla başlayan kurultayda birlik ve kardeşlik mesajları verildi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hacı Bektaşı Veli Anadolu Kültür Vakfı Başkanı Ercan Geçmez, Suriye’deki olayların, Büyük Ortadoğu Projesi’nin bir parçası olduğunu belirterek “Türkiye’de çıkarılmak istenen AleviSünni çatışmasına izin vermeyeceğiz” dedi. Geçmez, Alevilerin yeni anayasadan da bir beklentilerinin olmadığını kaydetti. 2. Büyük Alevi Kurultayı, “Anayasayı Beklerken Aleviler” başlığı ile Ankara Anadolu Kongre Merkezi’nde yapıldı. Avrupa’nın birçok bölgesinden Alevi örgütlerinin de geniş katılımının sağlandığı kurultaya, Türkiye’den ve değişik ülkelerden çok sayıda Alevi örgütü, Hacı Bektaşı Veli Serçeşme Postnişini Veliyeddin Ulusoy, Avrupa Alevileri Konfederasyonu Başkanı Turgut Öker, CHP milletvekilleri Hüseyin Aygün, Kamer Genç, Ali Hatipoğlu, Refik Eraslan, Seyit Rıza’nın torunu Seyit Mehmet Tezel katıldı. Bir konuşma yapan Geçmez “Alevi inancının Türkiye’de tahrif edildiğini” dile getirdi. Geçmez, “Biz bu ana başlıyor SİVAS Sivas’ta Madımak katliamının bu yıl yapılan anma törenlerine katılanlar için valiliğin suç duyurusu üzerine açılan davaya yarın başlanacak. 2 Temmuz Katliamı Anma Komitesi Başkanı ve Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Temsilcisi Hidayet Yıldırım, “Gözdağı vermek, yıldırmak, korkutmak için dava açtılar. Asla yılmayacağız ve Madımak utanç müzesi oluncaya kadar mücadelemizi devam ettirme kararlılığındayız” dedi. Anma Komitesi Başkanı Hidayet Yıldırım ile komite üyeleri Niyazi Erdem, Cahit Albayrak, İbrahim Erdoğan, Cevat Aktaş, Muzaffer Deniz, Hüseyin Erol hakkında “ 2911 sayılı toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanuna mualefet” suçundan Sivas Sulh Mahkemesi’nde dava açıldı. Davanın ilk duruşması yarın yapılacak. CHP, EMEP, ÖDEP temsicileri, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Merkezi ve hukukçuları, Alevi Bektaşi Federasyonu temsilcileri, EğitimSen Genel Başkanı Ünsal Yıldız, Genel Sekreter Mehmet Bozgeyik ile bir grup hukukçu da yargılananlara destek vermek ve müdahil olmak için ilk duruşmaya katılacak. Sivas’ta 2 Temmuz 1993’te Pir Sultan Abdal şenliklerine katılan 33 aydın ve sanatçı ile 2 otel görevlisi yakılarak katledilmişti. Sivas Valiliği, geçen yıl yapılan anmaya izin vermemiş ancak etkinlikler yapılmıştı. İzmir’de seçmene mektupların parası nereden? Kurultaya Dersim’de öldürülen Seyit Rıza’nın oğlu olan Seyit İbrahim’in torunu Seyit Mehmet Tezel de bir pankartla katıldı. (AA ABDURRAHMAN ANTAKYALI) yasadan önce beklerdik ki cemevleri bir kanunla hemen düzeltilebilsin. Yapılmadı, yapılmıyor, yapılmak istenmiyor. Bizi hakir görenler bugün meydanlarda ‘Biz bu ülkeye sivil anayasa, demokrasi getireceğiz’ diye bağırıyorlar” dedi. ‘Savaş dilinden vazgeçin’ Kurultayın ardından yayımlanan sonuç bildirgesinde de özetle şu görüşlere yer verildi: Anayasa yapım sürecinde arşivlerin saydamlaştırılması, telafi mekanizmaları ve araçlarının geliştirilmesi önemli. TBMM’de hakikat ve yüzleşme komisyonları kurulması, Hrant Dink davası, Sivas davası gibi devam eden davaların zamanaşımına uğramasına izin verilmemeli. Kayıplarımız için derhal araştırma komisyonu kurulmalı. Hâkim olan savaş diline son verilmeli. Düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğünün önündeki engeller kaldırılmalı. HP İzmir Milletvekili Oğuz C Oyan, İzmir’de seçim döneminde AKP’nin gönderdiği Ankara Barosu tarafından düzenlenen Uluslararası Hukuk Kurultayı bildirisi ‘Yargı bağımsızlığını yitirdi’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Barosu tarafından düzenlenen Uluslararası Hukuk Kurultayı’nın sonuç bildirisinde “üstünlerin hukuku” oluşturulmak istendiğine dikkat çekilerek özel görevli ağır ceza mahkemelerinin uygulamalarına karşı duyulan endişelerin yaygınlaştığı, tutuklamaların cezaya dönüştüğü, masumiyet karinesinin yok sayıldığı, cumhuriyet tarihinde görülmemiş sayıda tutuklamalar yapıldığı belirtildi. Ankara Barosu Başkanı Metin Feyzioğlu’nun açılış ? Kurultayın sonuç bildirisinde özel görevli ağır ceza mahkemelerinin uygulamalarına karşı duyulan endişelerin yaygınlaştığı belirtildi. konuşmasını yaptığı kurultaya yerli yabancı akademisyenler, siyasetçiler, hukukçular ve uzmanlar katıldı. Kurultayın sonuç bildirisinde Türkiye’de “tüm kurum ve kurallarıyla geçerli bir hukuk devletinin mevcudiyetinden bahsetmenin giderek imkânsızlaştığı” vurgulandı. “Herkesin hukukun üstünlüğüne saygılı olması beklenirken, ülkemizde adeta bir üstünlerin hukukunun oluşturulmak istendiğine ilişkin haklı kuşkular ve endişeler ön plana çıkmıştır” denilen bildiride şu değerlendirmelerde bulunuldu: “Tutukluluk cezaya dönüşmüştür. Masumiyet karinesi, uygulamada adeta yok sayılmaktadır. Hukuka aykırı olarak elde edilen delillerle insanlar suçlanmaktadır. ‘Araştırmacı gazetecilik’ kisvesi altında kişilere, kişiliklere saldırı var. İspatlanmamış suçlamalar ve tutuklamalar var. Kişilerin aşağılanması, karalanması var. Kanunsuz dinlemeler var. Duruşmalarda, kendi aralarındaki konuşmaları mahkeme kararıyla alenen ve yasadışı olarak kayda alınan avukatlar var. Savunma mesleğinin tümden yok edilmesi girişimleri var. Sadece yasalar tarafından değil, ‘siyasi otorite tarafından da tarif edilen suç’ kavramı var.” Türey Köse, Ayşe Sayın, Erdem Gül parlamentokulisi@gmail.com C MY B C MY B mektupları geçen hafta TBMM gündemine taşıdı. Oyan, PTT’nin “İzmir’de AKP’yle yapılan sözleşme uyarınca tam 2 milyon 904 bin 485 adet gönderi yapılmıştır. Bunların baskıları yapılmıştır tarafımızdan, katlanması, zarflanması vesaire, 720 bin lira para tahsil edilmiştir” dediğini aktardı. “Bunun finansmanı nereden” sorusuna “İzmir Milletvekili” Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın “Söz konusu başvurunuzIa ilgili olarak, seçim döneminde bütün seçmenlere değil, özellikle, merkez ilçede örnekleme yoluyla seçmene ulaşılmaya çalışılmıştır. Organizasyon büyük ölçüde kampanyayı destekleyen arkadaşlar tarafından gerçekleştirilmiştir” yanıtını verdiğini de anlattı: “Sayın Bakan, siz, bana ‘Sadece bir örnekleme yapılmıştır, bütün seçmenlere gitmemiştir.’ diyorsunuz, PTT’niz bana imzalı yazısıyla ‘Biz bu anlaşmayı yaptık ve bu kadar’ diyor. Siyaset illa bakan koltuğuna yapışıp kalmak mıdır? Eğer bu açığa çıktıysa ki bunun arkasında Binali Yıldırım’ın da aynı derece ve daha fazla sorumluluğu vardır, çünkü PTT ona bağlı bir kuruluştur ve onun üzerinden geçmiştir ve hak etmedikleri kadar indirim yapılarak da olmuştur. Yani bir taraftan medya üzerine baskı yapacaksınız, bir taraftan herkesin ağzını tıkayacaksınız; siyasete, ana muhalefete, muhalefetin tümüne baskı uygulayacaksınız, arkasından ileri demokrasi, ileri demokrasi anayasası palavraları atacaksınız. Yağma yok! Kimse bu yalanlara artık kanmaz.” Günay ise “Ben herkesin mektup aldığına rastlamadım, yani bazıları ‘Aldık’ dediler bazıları ‘Almadık’ dediler. Şimdi, siz siyaseti tepeden inme yapıyor, örgütlenme içinde ve arkadaş kadrolarınızla birlikte yapıyorsanız ve bir seçmeninize mektup bile yazamıyor ve yazanları da eleştiriyorsanız, yazıklar olsun size! Seçmene bir mektup yazılmıştır ve koskoca bir İzmir örgütü bunu kendi arasında...Yani bunu, bir seçmene mektubu bile eğer kendi aranızda dayanışmayla finanse edemiyor ve tekrar söylediğimi söylüyorum, bunu kıskanıyorsanız sizin için çok üzülürüm” karşılığını verdi. CHP’li Oyan ise bu sözlere de itiraz etti: “Onu örgüt finanse etmedi, finanse eden şirket de battı. Onu örgüt finanse etmedi, bu da yalan.”
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear