25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHUR YET 8 İstanbul A Edirne A Kocaeli A Çanakkale A İzmir A Manisa A Denizli A Zonguldak B Sinop B Samsun PB Trabzon Y Giresun Y Ankara B 30 35 31 32 31 36 36 26 27 28 27 26 29 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B B B A B A A A A PB B Y 28 29 26 30 33 32 35 37 33 34 27 22 21 HABERLERİN DEVAMI Oslo PB Helsinki PB Stockholm PB Londra Y AmsterdamB Brüksel B Paris PB Bonn PB Münih PB Berlin PB Budapeşte A Madrid A Viyana A 16 17 16 22 18 21 25 21 23 17 26 33 23 Belgrad B 30 Sofya B 28 Roma B 29 Atina A 35 Zürih PB 24 Moskova Y 16 Aşkabat A 29 Taşkent PB 24 Baku Y 25 Bişkek Y 22 Tiflis Y 26 Kahire A 38 Şam A 36 24 EYLÜL 2011 CUMARTES Ülkemizin kuzeydoğu kesimlerinin parçalı ve çok bulutlu, Doğu Karadeniz kıyıları ile Artvin, Kars, Ardahan çevrelerinin sağanak ve yer yer gök gürültülü sağanak diğer yerlerin az bulutlu ve açık geçeceği tahmin ediliyor. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 24 Eylül GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Üniversite hastaneleri en sancılı dönemini yaşıyor, öğrenciler de tepkili Baştarafı 1. Sayfada vurguladı. Doğruydu yazdıkları ama iflas eden sıfır politikasının mimarı Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu; Batılı demokrasilerde örneklerini gördüğümüz bir davranışla istifa edeceğine bu politikanın devam ettiğini savundu. Hoş, Dışişleri Bakanı’ndan önce bu politikayı yürürlüğe koyan Başbakan’ın istifa etmesi gerekir ama… burası Türkiye. Sıfır politikasının tam tersi politika alkış topluyor. Suriye ile ipler kopmuş. Donanma “şımarık” İsrail’e karşı Doğu Akdeniz’de. Bu arada Güney Kıbrıs’ın Doğu Akdeniz’de petrol ve doğal gaz aramaya başlaması üzerine hükümet denizde ikinci bir cephe açıyor. Donanma bu kez Güney Kıbrıs kıyılarında turlama emri alıyor. Yunanistan, İran’la ilişkiler nahoş. Davutoğlu’nun kitabını yazdığı “Stratejik Derinlik” bu olmalı! Hükümetin savaş davullarının çalınmasına neden olan politikalarını izleyen halkımız ise; son günlerde yayımlanan anketlere göre temmuz genel seçimlerinde yüzde 50 olan AKP oylarını yüzde 5354’e yükselterek RTE’yi desteklediğini kanıtlıyor. Başbakan RTE, şöyle veya böyle ama sonuç itibarıyla İsrail’le aramızda savaş çıkması olasılığından söz etti. New York’ta bir TV’de yayımlanan söyleşide, “Mavi Marmara olayında 9 vatandaşımızı İsrail’in öldürmesini savaş nedeni olarak algılayabileceğimizi” söylüyor, “gerekirse savaşabiliriz” diyor. Marmara olayını savaş nedeni alabilirmiş ama; savaş açmamış İsrail’e; “büyük bir devlet gibi davranmış”. İsrail’le giderek artan gerginliğin savaşa dönüşmesi olasılığını içimizdeki sağduyu sahipleriyle Batılı kaynaklar ilk günden beri kaygıyla izliyor. İki ülkenin deniz ve hava kuvvetlerini kıyaslayan tablolar yayımlanıyor. Türkiye’nin savaş gemilerinin sayısı İsrail’e fark atıyor. Lakin olası bir savaşta deniz gücü kadar hava gücü de önemli rol alacak. Yıllarca Araplarla savaşan İsrail’in hava gücü bizden üstün. “Eski sürüm” dedikleri uçaklarımıza karşı İsrail’in bir kat fazla sayıda savaş uçağı var ve “hemen hepsi güncel”. Donanmayı yönetecek komutanlara gelince... İsrail’in kaç komutanı var, nerededir bilmem ama… …Türk Deniz Kuvvetleri’nin 56 amiralinin 22’si Hasdal Cezaevi’nde! Kurulduğu günden beri Türkiye Cumhuriyeti’nin temel kurallarının başında gelen, “Yurtta barış, dünyada barış” sloganını RTE; “Yurtta savaş, dünyada savaş”a dönüştürmeyi başardı. Hükümetin 9 yıldır izlenen inişli çıkışlı Kürt ve PKK politikaları, 30 yıldan beri süregelen terörün dağdan kentlere inmesini sağladı. RTE; jandarmanın yanı sıra polisin de PKK ile dağda ovada savaşacağını açıkladığından beri, örgüt özellikle sokakta, karakol merkezinde, nerede görürse polis öldürmeyi programına aldı. Dış politikadaki gelişmelerden kaygı duyanlar; içeride her gün kan akarken dışarıya bu kadar yoğun yönelmenin artık rahatsızlık veren bir aşamaya yürüdüğünü şimdilik açığa vuramıyorlar ama bu kaygı pek çok kesimde giderek yoğunlaşıyor. Neredeyse örgütün nefes alışını bile saptadıklarını söyleyecek kadar kendine güven duyan hükümet ve emrindeki istihbarat birimleri; TAK (Kürdistan Özgürlük Şahinleri) adıyla birden ortaya çıkan ve başkenti kana bulayan örgütü, daha önce biliyor muydu acaba? PKK’nin yan kuruluşu olduğunu açıkladığı TAK; adını açıklamasaydı, İçişleri Bakanı başkent saldırısının terörist işi olduğunu açıklamakla yetinecekti. Üstelik her terör eyleminden sonra resmi açıklama; derhal operasyon başlatıldığını duyuruyor. Bir habere göre başkentte 3 masum insanı öldüren terörist, bombayı patlattıktan sonra Ankara’daki cafelerden birinde kahve içmiş! Nedense eylemi yaptıktan sonra ortadan kaybolan teröristleri güvenlik güçleri bir türlü bulamıyor. Bir zamanlar bir Genelkurmay başkanı hükümet tak der, ben şak diye yaparım diyordu. Teröristler tak diye insanları öldürüyor. Görevli birimler teröristleri şak diye bulamıyor, temizleyemiyor. Sağlıksız sistem İstanbul Haber Servisi Üniversite hastanelerinde muayenehanesi olan öğretim üyelerine, mesai saatleri içinde hasta muayenesi ve ameliyat yapmayı yasaklayan, yalnızca eğitim ve araştırma faaliyetlerinde bulunmaya izin veren KHK’nin ardından üniversite hastaneleri en sancılı dönemini yaşamaya başladı. Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde çalışan ve özel muayenehanesi bulunan 70 hekimin 55’inin mesai saatleri sonrasında çalışmayı kabul ettiği, bu nedenle hastanede kalan 15 hekimin hasta bakma ve ameliyat yapmasına yalnızca izin verildiği, benzer durumun Çapa, Cerrahpaşa gibi diğer üniversite hastanelerinde de yaşandığı kaydedildi. İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi’nden görüştüğümüz öğrenciler, “En kalabalık tıp fakültesi bizim okulumuz. Her yıl 500’e yakın öğrenci alınıyor. Derslerimize profesörler giriyor. Şimdi hocalarımızı aradığımızda ya emekli oldu ya istifa etti. Geleceğimiz açısından endişeliyiz, eğitici kadro olmadan nasıl nitelikli eğitim alacağız” dedi. Çapa Tıp Fakültesi’nden asistan N.S, “Bu düzenleme akla yatkın değil, acilen değişmelidir. Daha az ameliyatlara giriyoruz, bu sayıda ciddi düşüş var. Bu da tıp eğitimi açısından son derece sakıncalı bir durumdur” derken; Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Beyin Cerrahisi bölümünde görüştüğümüz bir başka asistan da şunları söyledi: “KHK sonrasında muayehanesi olan hekimlerden bazıları emekli oldu ya da istifa et GÜNDEM Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY ‘Hekime yönelik şiddet de artar’ HASTALAR SYANDA T ürk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Dr. Eriş Bilaloğlu, üniversite hastanelerinde kaos ortamının söz konusu olduğunu belirterek “Hastanelerde huzursuzluk söz konusu. Hekimine ulaşamayan hasta, bunun sorumlusunu hekim olarak görmeye başladı. Hekimlere yönelik şiddet olaylarının önümüzdeki günlerde artmasından endişe ediyoruz. Söz konusu düzenlemeden vazgeçilmesi gerekir” diye konuştu. Bilaloğlu KHK’nin ardından özellikle Sağlık Bakanlığı’na bağlı hastanelerde çalışan ve özel muayenehanesi olan hekimlerin bir bölümünün istifa ettiğini, bir bölümünün de emekliye ayrıldığını kaydetti. stanbul Tabip Odası Asistan Hekimlik Komisyonu’ndan Dr. Koray Yalçın ise asis tan hekimlerin var olan sorunlarına KHK ile yeni sorunların eklendiğini belirterek, “Son çıkan KHK ile birlikte eğitici kadronun büyük bir bölümünün birden üniversitelerden çekilmesi, eğitim konusunda büyük aksaklıklara yol açacak. Bundan da en fazla mağdur olacak kesim ise üniversite hastanelerinde yetişecek, uzmanlık eğitimi alacak asistan hekimlerdir” dedi. 3 AY BEKLED M GÖZÜMÜ KAYBETT M Sadiye Çolpan: Çapa Tıp Fakültesi Ortapedi Bölümü’nde tedavi görüyordum. Kararnamenin ardından üniversiteye geldiğimde doktorumu bulamadım. Yeni gelen doktora ‘hastaların durumu ne olacak’ diye sorduğumda, doktor bana ‘Recep Akdağ ve Başbakan’a sorun?’ dedi. Sevim Karakaya: Üroloji servisinde tedavi oluyordum, kararnamenin ardından doktorumu bulamadım. 1 ay sonrasına gün verildi ama o doktoru da bilmiyorum. 6 aydan bu yana beni oyalıyorlar. Aysel Y: Sinop’tan tedavi için Çapa Tıp Fakültesi’ne 2 yıldır geliyorum. Doğru dürüst bilgi vermedikleri gibi 3 ay süreyle bekletildiğim için gözümü kaybettim. Doktorlara ulaşmada zorluk çekiyorduk artık hiç ulaşamayacağız. M.A: Bize bilgisi tam olmayan asistanlar bakıyor, hocalara ulaşamıyoruz. Yanlış bir şey yapılsa bile kimse farkında olmayacak. H İ asta Hakları Aktivistleri Derneği Başkanı Orhan Demir de kararnameden asıl zarar görenlerin hastalar olduğunu anımsatarak “Önlemleri almayan, insanların sağlık hizmetleri alamamasına neden olan, geri dönüşümü mümkün olmayan hasarların ortaya çıkmasının sorumlusu Sağlık Bakanlığı’dır” dedi. aldınız? Ankara’nın bütün protokollerinde varsınız, bu nasıl oluyor? Kıbrıs ve ekümenlikle ilgili yazılar yazdınız mı? Cumhurbaşkanıyla görüşmelerinizi, randevularınızı kim ayarlıyordu? ‘Genç subaylar tedirgin’ manşet haberinizin başlığını niçin bu şekilde attınız? Atatürkçü Düşünce Derneği’nden size çok sayıda ileti gönderilmiş. Bu iletilerden başka kime gönderilmiş olabilir? Askerlerle niçin bu kadar sık görüşme yaptınız? Kuvayı Milliye Derneği’nden ödül almak size yakışıyor mu? Kent Otel’de yemekli toplantılara niçin kaltıldınız, bu toplantıları kimler düzenliyordu? Görüşmelerinizden bazıları niçin ‘of the record’ idi? Haber kaynaklarınız kimlerdir? Bir bütünlük içinde paylaşmak gerekirse en ağır soru da şuydu: “Darbe çalışmaları içinde yer aldınız mı?” “Hayır” deyip şu karşılığı verdim: “Ben, en kötü Meclis bile kapalı bir Meclis’ten iyidir görüşünü sıklıkla dile getirmiş bir kişiyim. Ciddi bir gazetenin temsilcisi olarak her kesimle görüştüm. Anayasal sınırlar dışına taşacak hiçbir görüşüm ve görüşmem olmamıştır.” Bir kez daha vurgulamak isterim ki benimle ilgili delil olarak ortaya konanların tümü gazeteci olarak açıklayabileceğim şeyler. Yukarıdaki değerlendirmeyi paylaşmamın nedeni, “kim gazetecidir kim değildir”, “gazeteci kimliğiyle yargılananlardan hangileri mesleğin sınırları dışına çıkmıştır, hangileri çıkmamıştır”, “hangi gazeteciye kefil olunur, hangisine olunmaz” tartışmalarına taraf olmak değil. Üç yıla yakın süredir adeta çırpınırcasına şu görüşü dile getiriyorum: “Olay Mustafa Balbay’a sahip çıkıp çıkmamak değil, gazeteciliğe sahip çıkmaktır. Burada gazetecilik sorgulanıyor, gazetecilik yargılanıyor. Eğer bir gazetecinin arşivinden, notlarından, kitaplarından, haberlerinden, köşe yazılarından terör suçu üretmeye başlanırsa bunun sonu gelmez. Bu tabloda bütün gazeteciler tehdit altındadır. Bugün benim yaşadıklarım yarın hiç tahmin edilmeyecek kişilerin başına gelebilir.” Aklın yolu bir. Başta Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Gazeteciler Sendikası, Türkiye Gazeteciler Federasyonu olmak üzere meslek örgütleri bir araya geldiler, düşüncesi ne olursa olsun gazetecilerin, mesleki faaliyetleri nedeniyle tutuklananların serbest bırakılması için ayrı bir platform oluşturdular. Gazetecilere Özgürlük Platformu (GÖP) konuyu önemli ölçüde Ankara’nın gündemine taşımayı başardı. Adalet Bakanlığı istatistiklere dayalı bir çalışma yaptı. Meslektaşlara çağrım şu: Gelin, “sicil amirliğine” soyunmayın. Gazetecilik bireysel bir meslek, kimsenin tarifi ötekine uymaz. Gazetecilerin mesleğini nasıl yaptığını sorgulamak yerine öncelikle mesleğin özgürlüğünü savunun. Gazeteciler arasında polemik elbette olur. Bu mesleğin doğasında var. Ancak şu anda yaşananlar doğrudan mesleğin varlığına yönelik. Medyanın çok güçlü olması, bağımsız olduğu anlamına gelmez. Zira benim bu yöndeki kaygılarımdan biri şu: Medya çok güçleniyor. Ancak bu “medya gücü” diye değil de “güçlerin medyası” şeklinde biçimleniyor. Bu biçimlenmenin daha da güçlenmesi halinde bundan en büyük zararı gerçek anlamda bu mesleği yapmak isteyen gazeteciler görecek. Bu ayrı bir yazı konusu. Gazeteci herkesle görüşür. Ülkenin gündemindeki her konu gazetecinin ilgi alanına girer. Şimdi yargı buna biçim vermeye girişiyor. Buna evet mi hayır mı? ti. Ayrıca, bu öğretim üyelerinin hasta muayenesi ve ameliyat yapması yasaklandığı için, hastalar kendi doktorlarına ulaşamaz oldu. Birçok hastanın ameliyatı iptal edildi. Bu ameliyatlar başka hocalara verilmeye başlandı. Kendi hastalarına yeni hastalar da eklenen hocaların iş yükü daha da arttı. Yeni hastaların ameliyatları daha ileri bir tarihe verilmek zorunda kalıyor. Hastalar için de çok sıkıntılı bir durum söz konusu. Eğitim kadrosunda daha nitelikli olan hekimler ne yazık ki artık tıp fakültesi hastanelerinde durmuyor, daha çok muayahaneleri ya da özel hastaneleri tercih ediyorlar.” Tanilli: Balbay’ı ve hukuksuzluğu gördüm stanbul Haber Servisi 2. Ergenekon davasının Silivri’de görülen duruşmasını izleyen gazetemiz yazarlarından Prof. Dr. Server Tanilli, “Mustafa Balbay’la görüştüm, hukuksuzluğu gördüm”dedi. Uzun süredir tedavi altında bulunan Prof. Dr. Server Tanilli, dün sabahın erken saatlerinde kız kardeşi, gazetemiz yazarı Meriç Velidedeoğlu ve hemşiresi ile birlikte 2. Ergenekon davasının görüldüğü Silivri’ye giderek Balbay’ın duruşmasına katıldı. Duruşmadan sonra cezaevi önünde sanık yakınları tarafından kurulan “nöbet çadırı”nı ziyaret eden ve alkışlarla karşılanan Tanilli, “Balbay’la duruşma salonunda karşılıklı olarak görüştüm. Ama en başta söylemek istediğim bu hukuksuzluğu gördüm” dedi. Fotoğraf: VEDAT ARIK kinci Ergenekon davasının 134. duruşması Silivri’de yapıldı Özel harekâtçılara sorgu ransta olabileceğini belirtti ancak kesin açıklama için süre istediğini İkinci Ergenekon davasına, Ersöyledi. Özkan daha sonra söz alarak meni Patriği Mesrop Mutafyan, kendisi Mecidiyeköy’deyken BosSilivri Cezaevi önünde kurulan “nöbet çadıAlevi Bektaşi Federasyonu Genel tancı’da bulunan kız kardeşi ve kızıyla rı”nı ziyaret eden şçi Partisi, Yeni Parti, ADD, Başkanı Ali Balkız ve eski genel görüştüğü açıklamasında bulundu. TGB ve yurdun çeşitli yerlerinden gelen bir sekreter Kazım Genç’e suikast yaSavcı Mehmet Ali Pekgüzel, tugrup yurttaş, nöbet çadırının kurulduğu alana pacağı iddia edilen S1 adlı beltuksuz sanık Murat Çavdar’a çeşitli hukukun üstünlüğü, Atatürk ilkeleri, Mustafa gede adı bulunan özel harekât isimlere suikast yapacağı iddia ediBalbay ve Tuncay Özkan için sembolik 4 ağaç polislerinin sorgu ve savunmalalen S1 adlı belgede adının ve kimdikti. Siyasi parti temsilcileri ve yurttaşlar, eyrıyla devam edildi. lik bilgilerinin olduğunu anımsatması lemlerini tutuklu bulunan aydınlar adına dikeİstanbul 13. Ağır Ceza Mahkeüzerine Çavdar “İbrahim Şahin’den cekleri ağaçlarla sürdüreceklerini belirtti. mesi tarafından Silivri Cezaevi kendisini yurtdışı göreve göndebitişiğindeki duruşma salonunda rilmesi için yardımcı olmasını isgörülen davanın dünkü 134. dutediğini ve o nedenle kimlik bilgiÖzese, Bostancı’daki bir baz istasyoruşması tutuksuz sanık Kenan Temur’un nundan, aralarında Tuncay Özkan’ın lerini Şahin’e verdiğini” söyledi. çapraz sorgusuyla başlandı. İbrahim Şa da bulunduğu birçok Ergenekon sanığının Duruşmayı CHP İstanbul Milletvehin’in ve savcı Zekeriya Öz’ün koruması sinyal verdiğine dikkat çekerek açıklama killeri Nur Serter ile Mahmut Tanal ve tutuksuz sanık Kenan Temur’un çapraz istedi. Özkan telefonunun Bostancı’dan gazetemiz yazarı Prof. Dr. Server Tasorgusu sırasında Başkan Hasan Hüseyin sinyal vermesine ilişkin olarak bir konfe nilli de izledi. HAT CE TUNCER KATLED L Ş N N 42. YILI HUKUK Ç N AĞAÇ D KT LER Taylan Özgür özlemle anıldı İstanbul Haber Servisi İstanbul Haber Servisi 1968 öğrenci hareketinin önderlerinden Taylan Özgür, katledilişinin 42. yıldönümünde Beyazıt’taki Mithatpaşa caddesinde düzenlenen törenle anıldı. Taylan Özgür’ün 23 Eylül 1969 günü saat 12.25’te katledildiği İstanbul Üniversitesi karşısındaki Mithatpaşa Caddesi’ne gelen, aralarında Taylan Özgür’ün ablası Hale Kıyıcı ve mücadele arkadaşlarının da bulunduğu bir grup saygı duruşunda bulundu. Taylan Özgür’ün vurulduğu yere karanfil bırakılmasının ardından açıklama yapan Hale Kıyıcı, kardeşinin katillerinin bulunmasını istedi. Aral’ın akıl sağlığı araştırılacak MALATYA (Cumhuriyet) Malatya’daki Zirve Yayınevi davasında, duruşmada anormal davranışlar sergileyerek, beynini okuduğu hâkimin kendisini tehdit ettiğini savunan sanıklardan Varol Bülent Aral’ın cezai ehliyetinin olup olmadığının araştırılması için İstanbul Adli Tıp Kurumu’na gönderilmesine karar verildi. Duruşmada söz alan tutuklu sanık Varol Bülent Aral, üye hâkim Osman Kandemir’in kendisini tehdit ettiğini iddia etti. Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmayı izleyen CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, “Önemli olan 5 kişilik çetenin arkasındakilerin ortaya çıkarılması” dedi. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear