25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Sayı 62 KALEC KAZAĞI 1893 yılında kocasıyla birlikte İtalya’dan New York kentinin Brooklyn yöresindeki İtalyan Mahallesi’ne göç eden Teresa Capone, dördüncü çocuğuna Alfonso adını koyar!.. Alfonso, son derece uslu, kendi halinde, sessiz bir çocuktur. 1920 yılında röportaj yapmak için kapısını çalan gazeteciye Teresa Capone şunları söyler: Al mi, benim oğlumu mu?.. Ah, o kadar iyi bir çocuktur ki anlatamam size... Annesinin “uslu” oğlu olan Al’in kim olduğunu anımsayamadıysanız Cemal Süreya’nın dizelerine bir göz atalım: Nasıl anımsamazsın Al Capone’u Al Capone, Chicago’da belediye başkanı oldu Hani her kapının önüne bir şişe süt koyudururdu Temizletme aydınlatma resminden oldu onun da sonu Mafya babalarından en ünlüsü olan Al Capone, bütün şöhretini yüzyılın başında Amerika’da konan içki yasağına borçludur. Chicago kentinde kaçak içki üretimi ve dağıtımı yaparak güçlenen gangsterin düzen adamı olduğunu vurgulayan basınımızdaki ilk yazı 15.5.1931 yılında, Yeni Gün gazetesinde “Ben” imzasıyla çıkmıştır. cummizah@gmail.com SUNAY AKIN Al Capone ve Şiir İşte, bu yazıdan bir bölüm: “Haydutlar kralı elini kolunu sallaya sallaya dolaşıp duruyor ortalıkta. Mükemmel zırhlı otomobili, tepeden tırnağa müsellah tayfası var. Lafın kısası Al Capone kaçakçı, cani, katil, hırsız olmasına rağmen tevkif edilmiyor. Bilakis, senevi varidatından vergi veriyor, hürmet ve itibar görüyor... Amerika’nın en büyük şahsiyetlerinden ve kahramanlarından biri gibi teres...” Ülkemizde de cani, katil, hırsız olan mafya babaları politikacılarla “al takke, ver külah” ilişkisi içindeler. Birçok gangster kılıklı adam “devlet büyüğü” olarak itibar görüyor. Al Capone’un adına şiirimizde ilk kez 50’li yıllarda Attilâ İlhan’ın “Cinnet Çarşısı” adlı “dize” gelmeyen şiirinde rastlarız: “Sen, yalnızlık, insanın çocuğu ve celladı; bu cinnet çarşısının cigara külü, tuzlu fıstık ve kötü parfüm kokan rezil avuçlarında Al Capone gibi gezindikçe, daha çok devriyeler, daha çok yıldırım ekipleri, Ömer Haybo’yu gözlük diye siyah itlikler takılmış olarak, çılgınlığın eşiğinden toplayacaklar.” Al Capone, tutuklanınca gönderildiği Alcatraz Hapishanesi’nin kütüphanesinde 647 kitap okumuştur. Kitapların konusu aynıdır: Napoleon Bonaparte!.. Ve, mafya babası sonunda şu açıklamayı yapar: “Napoleon iyi kalpli olduğu için, benim gibi yenik düştü. Austerlitz Savaşı’ndan sonra Rus Çarı’nı ezebilirdi. Yapmadı bunu, onunla dost olmayı yeğledi. Saçma ki saçma! İnsan hiçbir vakit kötek attığı, yani onurunu kırdığı kişinin dostu olamaz. Tek bir yasa vardır: Düşmanının gırtlağına sarıl dınsa onu sıkacaksın.” Al Capone öldürülünce yerine kim geçti? Şiirimizde bu sorunun da yanıtı vardır: Al Capone’un tahtını devraldı Sam En büyük dostları Frank Sinatra, Sammy Davis, John F. Kennedy idi Porche arabalar atardı güzel kadınlara Özkan Mert’in şiirinde “Sam” diye anlattığı bir diğer ünlü mafya babası Meme Salvatore Giancana’dır. Bu şiiri ne zaman okusam, Turgut Özal’ın kızı Zeynep Özal’a birkaç yıl önce atılan Jaguar marka otomobil geliyor aklıma! Hüseyin Avni Cinozoğlu’nun “Al Capone kanyak içiyor mu hâlâ” dizesinde de “yeleğindeki düğmeler kadar” adam öldüren mafya babası karşımıza çıkar. Yeni Gün gazetesinde “Ben” imzasıyla Al Capone’un arkasındaki gerçekleri ilk kez ortaya koyanın kim olduğunu merak mı ediyorsunuz?.. Al’ın işte yanıtı: Nâzım Hikmet. KAK AR A K K R B R OL BA YR AM  sıradaki ses sanatcımız derdini söyleyecek...  kenar süsü verilmiş bomba...  devlerin seksi iğrenç olur!  deyyus feneri...  kimler geldi kimler geçeli çok oldu mu?..  beni bu güzel havalarda bombardımanlar mahvetti...  uydulu gözler...  kalp ve damara giden yol sebze ve meyveden geçer!  altını bozdurayım borsaya bildireyim...  ilişki ayısı...  ya talim terbiye kurulu terbiyesizse?  oğlum bak bakalım google'den bize giren var mı?..  yol kaza çalışmaları...  hadi beyler kaderler havaya...  hayrola profilini gören linklik...  kendi başlığının çaresine bak!  dansözün masanın üstünde değil, başımın üstünde yeri var!  dikkatimin tamamı çizgiyi geçmedi...  germeye germeye germeye geldik...  para elinin körüdür... stediğimizi aldık! Başbakan Erdoğan'ın Filistin, PKK ve Kıbrıs konularında Obama tarafından tersyüz edildiği iddialarına sert yanıt! Başbakanlık’tan yapılan açıklamada, “Başbakanımız Amerika'dan istediklerini alarak dönmüştür. BM görüşmeleri öncesinde Emine Hanım'a bir eşarp ve kendine bir kravat alan Başbakanımız, daha sonra Obama'yla yaptığı görüşmede, en büyük hayali olan Türkiye için “dumansız hava”sını alarak başarıyla yurdumuza dönmüştür” denildi. oluyor. Azmin elinden, dalkavukluğun iki büklüm belinden hiçbir şey kurtulmuyor. İlk yalakalıklarım daha dün gibi aklımda. Onca yalaka kazatecinin arasından Ak Parti’nin ve değerler abidesi yüce insanın dikkatini çekmek için yazdığım onca satır. Ama aralarından sıyrılmayı başardım işte! 21 EYLÜL: Kafamın içinde “New York New York” şarkısı mehter marşı makamında çalıyor. Bir uçak dolusu kazateci New York’tayız. Obama, yerleştirilecek füze kalkanları, Afganistan ve Libya desteği için teşekkür ediyor. Suriye desteği için teşekkürü unuttu mu acaba, yoksa yalaka bulutlarının üzerinde olduğum için ben mi kaçırdım? ABD ile aramızdaki “model ortaklık” övülüyor. Gerçekten de harika bir modeliz biz. Başbakan uçağına binmenin yarattığı türbülans hâlâ başımı döndürürken içimden “Ben de Ak Parti’nin modeliyim” diyorum. Önce model, sonra manken, sonra da bir dizi filme kapağı atmak gerek. 22 EYLÜL: Obama ile Başbakanımız öylesine samimi, öylesine model ortak ki, artık Washington’da, Beyaz Saray’da filan değil New York’ta otelde buluşuyorlar. Bir sonra ki buluşma bir parkta mı olacak acaba? Waldorf Astoria’nın 36. katındaki odada görüşüyorlar. Otel odasındaki samimiyet ne güzel! Füze kalkanlarını bir güzel yerleştirmeli Malatya’ya. Kalkanlar yerleşirken gene İsrail’e ayar vermeye devam edilmeli ki, o kalkan hamsi gibi gözüksün insanların gözünde. 23 EYLÜL: Uçağında çok yakınına kadar gelmem beni çok fena etkiledi. Başbakanımın tavrının zaten hastasıydım. Şimdi içimden Akdeniz’in kızgın kumlarından serin sularına atılmak, Tel Aviv’e binlerce kilometre tel döşemek geliyor. Ülkede terör azdıkça azdı diyorlar ama benim gözüm Başbakanımdan başkasını görmüyor. Rumların İsrail’le petrol aramaya başlaması üzerine KKTC ile kıta sahanlığı anlaşması imzalayan Başbakanımız en kısa sürede Akdeniz’de sahanda sucuklu yumurta da pişirebilir. Sahan diyince aklıma hep sucuklu yumurta gelir. Sucuk deyince de aklıma Kayseri ve bir başka yüce insan Cumhurbaşkanımız geldi. Yoksa son günlerde onu çok mu ihmal ettim? Allahım! İki yüce insanın arasında kalan bir yalaka kazateci olmak istemiyoruuuuum! (İkisine de aynı anda yalakalık yapacak bir yöntem daha uygun bana!!!) CİHAN DEMİRCİ ALEX' N AZ Z YILDIRIM'A YAZDIĞI MEKTUP Başkanım, bu mektubu size ceza sahası içinde yazıyorum. Siz cezaevindesiniz ben de, ceza sahasında olayım dedim... Birazdan arkadaşlar sağdan soldan ortalar, ben de ne yapar eder dokunurum, siz merak etmeyin! Aklım hep sizde başkanım. Bu sebeple bazen top sürerken dalıp, kendi kaleme doğru deplase oluyorum. Siz içeri düşeli futbolun tadı tuzu yok! Orta saha sıkıcı, defansın derinliği kayboldu, kalecimiz de terse yatıp duruyor... Sevgili başkanım, geçen haftaki maçta penaltı beklerken canım çok sıkıldı ve sizi düşündüm birden, içimi bir karambol kapladı... Tanrım dedim, bu ne kalabalık defans örgüsü... Kendime geldiğimde penaltı düdüğü çalmıştı... Atamadım başkanım, atamadım... Sizin bir ihaleyi kaçırmanız gibi kaçırdım valla... Avluda top oynarken geri dörtlünün arkasında durun başkanım, rahattır orası sizi yormaz!. Son günlerde Twitter’den ulaşamıyorum size, ara pası da denedim olmadı, mektup yazmaya karar verdim! Rakiplerden yana kuşkunuz olmasın! Muslera’nın elleri küçük, Elmander’in ayakları mantarlı, Melo da yakını iyi göremiyor! Satırlarıma son vermeden sizi hasretle kucaklıyorum dedim de aklıma geldi, arkadaşlarla bir karar aldık! Her golden sonra Metris’e gelicez!. Buna izin vermezlerse, gol pozisyonlarını oraya getirecez! Hoşçakalın başkanım... Sonunda ‘Ana’ya bindim ya Anaaaaa! 18 EYLÜL: İçim içime sığmıyor! Sonunda başardım! Onca yalakalık, onca yağlamayıkamaaklama çalışmasından ve bu köşeden onca feryat etmemden sonra yücelerden yüce Başbakanımız Amerika gezisi için beni de uçağına aldı. Gelen daveti duyunca uzun uzun “Anaaaa!” diyivermişim. Ne de olsa bineceğim uçağın adı: “Ana”. Bu ana not düşmek istedim. 19 EYLÜL: Kalem isteyince nasıl da C MY B HAYDAR IŞIK C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear