13 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHUR YET 13 AĞUSTOS 2011 CUMARTES 6 HABERLER Gazetemiz yazarı ve CHP İzmir Milletvekili, alkışlar arasında 81. maddeyi mahkemede okudu Balbay yemin etti ‘HABERAL’IN DURUMU KÖTÜ’ AL AÇAR HAT CE TUNCER Ekmek Bulamıyorlarsa Pasta Yesinler Bahtsız kraliçe Marie Antoniette’in söylediği kabul edilen bu sözlerin gerçekten onun tarafından söylendiğine ilişkin herhangi bir kanıt yok. Fakat kim söylemiş olursa olsun, “veciz” bir anlama sahip oldukları kuşkusuz. Fransızcasındaki “brioche” pasta değil yumurtalı çörek anlamına geliyor. Dilimize çevrilirken “pasta”yı uygun görmüşler ki o da kraliçe ağzına doğrusu daha çok yakışıyor… Her neyse… Amacım Antoniette’nin üzerinde kalan “vecize”nin irdelenmesi ya da kimin tarafından söylendiğinin araştırılması değil… Türkiye Başbakanı’nın insanlarımıza tutumlu olmayı öğütlerken verdiği bir örnek, bana yaşamı giyotinde sona eren bahtsız Fransız kraliçesinin söylediğine inanılan sözleri anımsattı… Başbakan “vaiz” edasıyla, sesini yumuşatıp tatlılaştırmaya çalışarak, topluma şu babaca tutumluluk öğüdünde bulunuyor: “Mesela, araba almakla ev almak arasında bir seçim yapmanız gerekiyorsa, araba değil ev alın…” TV’den kendi ağzından duyduğum cümle belki tam olarak böyle değilse de, söylediğinin esası bu… Şimdi biraz, Antoniette’nin kraliçelik yaptığı 18. yüzyıl sonlarından günümüze ulaşan öğütle 21. yy. başlarında Türkiye’de başbakanlık yapmakta olan kişinin öğüdü arasındaki düşünsel kan bağını araştıralım… “Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler…” sözü ister gerçekten biri tarafından söylenmiş isterse bir düşünme biçimini vurgulamak için zekice uydurulmuş olsun, anlam çok açık… Bu anlam halk yaşamından tam bir habersizlik demektir… Tıpkı Türkiye Başbakanı’nın, başka biri tarafından uydurulmayıp, kendi ağzından işittiğimiz sözleri gibi… Milyonlarca insanın işsiz, milyonlarcasının en düşük ücretlerle geçinmeye çalıştığı, milyonlarcasının oturdukları kira evlerinin kirasını ödemekte zorlandığı ya da ödeyemediği, seçimlerini araba ve ev arasında değil de temel gıda ürünleri, giyim vb. gibi temel yaşam gereksinimleri arasında yapıp onların da en ucuzlarının peşinde koşan insanların çoğunlukta olduğu bir ülkenin (üstelik saray mensubu değil de halkın içinden gelmiş) başbakanı, yurttaşlarına verdiği tutumluluk öğüdüne örnek olarak araba ve ev arasındaki bir önceliğin sözünü edebiliyor… Yoksul bir çocukluk ve gençlikten geldiği bilinen bir kişinin, içinden çıktığı halkın yaşamı konusunda (bilgisiz olamayacağına göre) böylesine bir sığlık ve duygusuzluk içeren sözlerinin irkilticiliği yanında, sarayın dışındaki yaşamdan habersiz kraliçenin söylediğine inanılan sözler, bana kalırsa çok daha masum, neredeyse çocuksu kalmaktadır… Başbakan’ın sözlerini TV’den işittiğim gecenin ertesindeki sabah, alışveriş yapmak için uğradığım dükkândaki radyodan, haberleri sunan yıvışık bir ses, “baba”nın bir gün önceki öğüdünü topluma duyurmayı sürdürüyordu… Aramızda özel bir diyalog geçmeksizin istediklerimi sessizce tartıp hazırlamakta olan tezgâh gerisindeki genç adam, yüksek sesle dile getirmekten kendimi alamadığım düşüncelerimi işitince “Oğluna gemicik alan kişiden, başka ne söylemesini bekliyordunuz…” dedi. Oğluna gemicik, damadına televizyoncuk, eşine hastanecikler… Başkaca yakınlarını, yakın çevresini de katarsak, sonsuzca uzayacağı kuşkusuz bir liste… Günümüz başbakanı böyle biri… Şimdilik henüz “Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler” demiyorsa da, bir gün onu da duymak şaşırtıcı olmamalı… uruşmayı CHP Genel Sekreteri İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil, CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan, Prof.Dr. Süheyl Batum, Mevlüt Aslanoğlu, Muharrem İnce, Umut Oran, Mahmut Tanal, Sedef Küçük, Kadir Öğüt ve CHP’nin yemin etmeyen tek milletvekili İsa Gök’ün de aralarında bulunduğu 27 CHP milletvekili izledi. CHP’li vekil İsa Gök Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberal’ı ziyaret ettiğini ve sağlık durumun kötü olduğunu gördüğünü söyledi. Haberal’ın çok zor şartlar altında yaşam savaşı verdiğini kaydeden Gök, “Ben tüm Türkiye ve dünya kamuoyuna sesleniyorum; şu anda cezaevinde bir milletvekili var ve sağlık durumu kötü. Eğer ki asla ve asla düşünmediğimiz bir şey olursa, ölüm meydana gelirse sorumlu olacak kişi kendini hazırlasın. Bu olay son derece ciddi bir olay, bu bir haykırıştır. Herkesi vicdanına bakmaya çağırıyorum” dedi. D İkinci Ergenekon davasında tutuklu bulunan gazetemiz yazarı, CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay, milletvekili yeminini duruşmadaki sanık kürsününde yaptı. Balbay, duruşmayı izleyen CHP milletvekileri ve izleyiciler tarafından alkışlanınca Başkan Hasan Hüseyin Özese alkışlayanların çıkarılmasını istedi. Balbay, mahkemenin tutukluluk halinin devamı kararını eleştirirken Özese, Balbay’ın sözünü sık sık keserek kararı savunan açıklamalarda bulundu. Duruşmayı aralarında CHP Genel Sekreteri Bihlun Tamaylıgil’in de olduğu 27 CHP milletvekili izledi. Davanın dün 130. duruşması yapıldı. Mustafa Balbay salona girerken izleyiciler tarafından coşkuyla alkışlandı. Seçildikten sonra duruşmada ilk kez söz alan Balbay, “CHP milletvekili olarak Meclis’te görev yapmamı 23 Haziran’da verdiğiniz kararla engellemeye çalıştınız” diye konuştu. Balbay şöyle devam etti: “Milletvekili olarak tutuklu kalmamın yargının siyasete müdahalesi olduğunu düşünüyorum. Yasama organının bir üyesinin tutukluluğunun devam ettirilmesinin hukuk kararı olduğunu düşünmüyorum. Tutuklama bir tedbirdir. Tutukluluk halimi sürdürmenizin yeni dönemde siyasi sonuçları olacak bir durum olduğunu sizinle paylaşmak istiyorum.” Balbay, anayasa kitapçığını göstererek, “Anayasanın 81. maddesinde yer alan metin, yaşamım boyunca bağlı kalmaya çalıştığım bir metindir. Gazetecilik görevimde olduğu gibi milletvekilliği görevimde de bu metne sadık kalacağım” diye konuştu. Balbay daha sonra Anayasa’nın 81. maddesinde düzenlenen “Milletvekili seçilenlerin göreve başlamaları için etmeleri gereken yemin metnini” okudu. Salonu dolduran izleyicilerin yanı sıra avukat sıralarında oturan CHP milletvekileri de Balbay’ın yeminini alkışladı. Başkan Özese jandarma görevlilerine, “Birçok kez uyardım. Alkışlayanları dışarı çıkarın” diye talimat verdi. Balbay ise Özese’ye “İzmir’den gelen seçmenlerim var, hoşgörün” diye ricada bulundu. İzleyicileri dışarı çıkarmaktan vazgeçen Özese “Bu dava siyasi bir dava değil. Kanunlara, anayasaya uygun olarak yargılama yapı ‘ÇAĞININ TANIĞINI ‘ÇAĞIN SANIĞI YAPTINIZ’ Norveç’te 75 kişiyi öldüren cani için 8 hafta tutukluluk süresi verildiğini örnek gösteren Balbay “Yasama organında görev yapmamın engellenmesi yargının siyasete müdahalesidir. Bir kanun oylanırken bir eksik oy eksik olsa bu yargının müdahalesi değil midir” diye sordu. Üç yıla yakın tutuklu bulunduğunu söyleyen Balbay “Gazeteci çağının tanığıdır. Ama sizi gazeteciyi ‘çağın sanığı’ yaptınız” diye konuştu. “Milletvekili olarak kendimi daha çok sorumlu hissediyorum” diyen Balbay “Sanıklar Ersin Gönenci’nin Oğuzhan Sağıroğlu’nun savunmasını aldılar. ‘Bunlarla bir araya gelmem’ dediler. Onların karşılaştığı hukuksuzluklardan da kendimi sorumlu hissediyorum” dedi. Balbay “1 Temmuz’da gözaltına alıp 5 Temmuz’da bıraktınız, kaçmadım. 5 Mart’ta çağırdınız geldim. En ufak kaçma şüphem yok. Davanın durdurulamayacağı kararı verdiniz. Biz yargılamanın tutuksuz devam etmesini talep ettik.” S V LLER M DARBE YAPACAK? E ‘Hukuk kararı değildir’ HP Grup Başkanvekili, Yalova Milletvekili Muharrem İnce, Ergenekon davasında tuzun koktuğunu söyledi. İnce, “Bu dava siyasi bir davadır. Bu işin sonunda Abdullah Öcalan’a affın yolu açılıyor” dedi. İnce farklı davalarla toplumun farklı kesimlerinin gözaltına alınacağını söyledi. CHP İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz de değerlendirmesinde, bu davanın bu tür yargılama sistemi ile 10 yılda bitirilemeyeceğini belirtti. C ‘ÖCALAN’A AF YOLU AÇILIYOR’ ‘BURADAK LER B RER REH N’ HP Eskişehir Milletvekili ve MYK Üyesi Süheyl Batum mahkemenin komedi salonuna dönüştüğünü söyledi. Haburda oluşturulan “sahra mahkemesi”nin farkında olanları bu komedinin içine dahil ettiklerini anlatan Batum, “Buradakilerin çoğu rehindir. Rehinler bir amaca ulaşmak için alınır. 4 sene sonra bir davadan sen onu tanıyormusun? Nerede gördün? gibi ifadelerle yargılama yapılamaz. Bir teğmen cep telefonuna yüklenen bilgilerin ardından ‘sehven’ denilerek tahliye edildi” dedi. Batum, mahkemenin üzerinde siyasi bir baskının olduğunu, tahliye kararı veren hâkimin görevinden alındığını belirtti. Yarbay Mustafa Dönmez’in ifadesinde “Subaylar Alevi olmadığını ispatlamaya çalışıyor” yönündeki sözlerini değerlendiren Batum “Sürecin başlamasına neden olan Başbakan’ın Alevi bir genel başkanı yuhalatmasıyla başlıyor. Bu, hukuk davası olmaktan çıkıp Hitler’in ‘Reichstag Yangını’ davasına dönmüştür” C yoruz, maddi gerçeği ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. TCK ve CMK hükümlerini uyguluyoruz” diye açıklama yaptı. Özese’nin bu sözleri üzerine izleyiciler arasında gülüşmeler olurken Tuncay Özkan’ın avukatı eski CHP Milletvikili Şahin Mengü de “Bu dava siyasidir” diye bağırdı. Balbay şöyle konuştu: “Siyasi dava değil dediniz. Bize yöneltilen suçlar arasında ‘siyaseti dizayn etmeye çalışmak’ var. Siyaseti dizayn etmeye siz çalışmaktasınız.” Özese “hukuki davadır” diye konuşunca, Balbay şu yanıtı verdi: “Hukukidir ama sonuç olarak yargı siyasete müdahale ediyor. Milletvekili olarak görevimi yapmamı engelliyorsunuz. 23 Haziran’daki tutukluluk halinin devamını kararıyla hüküm inşa ettiniz. Masumiyet karinesi değil mahkumiyet kararı verdiniz.” Balbay, “23 Haziran’daki kararınızda ‘devletin bölünmez bütünlüğünü’ gerekçe gösteriyorsunuz. Bana böyle bir suç isnadı yok” dedi. Özese, anayasanın 14. maddesinin milletvekili dokunulmazlığını kapsamayan suçları düzenlediği açıklamasını yaptı. Balbay, “Siz benim milletvekili görevimi yapmamı engelleyemezsiniz. Bedemini tutsak tutabilirsiniz, ama milletvekilliği görevimi yapmaya devam edeceğim” diye konuştu. Sedat Sami Haşıloğlu’nun Balbay’ın sözlerini eleştirerek, “Değil Türkiye’nin, dünyanın en demokratik yargılamasını yapıyoruz burada” sözleri salonda gülüşmelere neden oldu. Balbay, 1950’de gazeteci Mümtaz Faik Fenik, 1957’de Osman Bölükbaşı ve 2007’de Sebahat Tuncel’in milletvekili seçildiklerinde tahliye edildiklerini anlattı. Savcı Mehmet Ali Pekgüzel’in “Terör örgütününü ortaya çıkarmaya çalışıyoruz” dediğini anımsatan Balbay şunları söyledi: “4 yıldır devam eden çalışmanızı kolaşlaştırmak istiyorum. CHP milletvekilleri burada. Bulamadığınız Ergenekon terör örgütünün biz bulmaya çalışalım. Var olduğunu bulursak ilk önce ben söyleyip yazmazsam namerdim.” ski nönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu, slaytlar eşliğinde yaptığı konuşmasında Balyoz ve Ergenekon davalarını karşılaştırarak birinci ve ikinci davalarda toplam 194 sanıktan 22’sinin yöneticilikten yargılandığını, bunların da sadece 8’nin asker olduğunu anlattı. Hilmioğlu şu soruları sıraladı: “Dava konusu bir askeri darbe girişimi olduğuna göre darbe maddeleri olan 3111 ve 3121’den yargılananların çoğunun sivil olması nasıl izah edilir? Yani askeri darbe gibi herhalde çok kapsamlı olması gereken bir olayı buradaki 8 asker mi yapacaktır? TC devleti sekiz askerden oluşan bir darbeyi önlemede bu kadar aciz midir? Ya da buradaki sekiz asker, devletin bu girişimi önleyecek kadar aciz olduğunu düşünebilecek kadar zekâ özürlü müdür?” ÖZKAN’IN DOĞUM GÜNÜ stanbul Haber Servisi Tutuklu sanık Tuncay Özkan’ın doğum günü dün Silivri’deki mahkeme salonunda kutlandı. Özkan salona girerken izleyicilerce alkışlarla “ yi ki doğdun Tuncay” şeklinde kutlamalarla karşılandı. Tuncay Özkan da destekçilerine şöyle seslendi: “Dostlar doğmak bir şey değil, aslolan yaşamak ve yaşarken neye katlandığınızdır... Benimle aynı gün doğan eşim arka sırada... Yargıçlar, savcılar, bazı sanıklar mahkeme sürecinde devamsızlık yaptılar. Ama o hep buradaydı. yi ki doğdun yârim. Hem acıyı hem sevinci paylaşıyoruz. O zaman hepimizin doğum günü kutlu olsun.” özemediğim tek şey aile hasreti’ Cezaevinde yalnız kalmaya da alıştığını söyleyen Balbay, “Oğlum kundaktaydı büyüdü, görüş yerindeki camlara dayanıyor, vuruyor. Kızım genç kız oluyor. Cezaevinde tek çözemediğim aile hasreti” dedi. Davanın tutuksuz sanığı Prof. Dr. Yalçın Küçük, duruşmada söz alarak “Seçilen milletvekillerini hapiste tutmak hiç bir mahkemenin yetkisinde değildir. Parlamenter devletin kökenlerini yıkmış olursunuz. Balbay’ın, Haberal’ın tutukluluk kararı yok bir karardır” diye konuştu. ‘Ç ‘Kanıtlar tahrif edilmiş’ Dış Haberler Servisi İngiliz Times gazetesi, Balyoz davasının “tahrif edilmiş kanıtlar”a dayandığını yazdı. Times, Alexander ChristieMiller imzalı haberinde, darbe planlamakla suçlanan generallerin yargılandığı davaya ilişkin belgelerin “bariz tutarsızlıklar” gösterdiğini savundu. Gazetedeki yazıda, “2003’teki darbe hazırlığı iddiasıyla oluşturulan ve NATO’nun ikinci en büyük ordusundan 195 generalin yargılandığı davada, kanıtlarda görülen tutarsızlıklar, bazı zanlıların komploya uğradığı izlenimi yaratıyor. Darbe planlarına ilişkin 2002 Aralık ayı tarihli bir belgede Türk Gençlik Birliği Derneği’nin adı yer alıyor. Oysa dernek 2006’da kurulmuş” yorumu dikkat çekti. Times muhabiri analizinde, “Subaylar, 2003’te gerçekten de bir darbe planlamış olabilirler. Ama tahrif edilmiş kanıtlar yüzünden, AM RALLERE SU KAST PLANI 8 ASKER FADE VERD stanbul Haber Servisi Balyoz soruşturması kapsamında 6 albay ve 2 astsubay, ifade vermek için dün Beşiktaş’taki stanbul Adliyesi’ne getirildi. 15 Temmuz 2011’de soruşturma kapsamında ifade için çağrılan ancak aynı gün Diyarbakır’da 13 askerin şehit olması nedeniyle ifade alma işlemleri ertelenen askerler savcılıktaki sorgularının ardından tutuklanmaları istemiyle mahkemeye sevk edildi. Savcılığa 10 askerin çağrıldığı, biri amiral iki subayın yurtdışında bulunması nedeniyle ifadeye gelemediği belirtildi. ‘HUKUKSUZ B R YARGILAMA’ stanbul Milletvekili Erdoğan Toprak ise somut delillerini ortaya konması gerektiğini belirterek, “Yoksa toplum yargılama sürecinden tatmin olmaz. Hukun üstünlüğü gözetilmelidir. İnsanlar hukuksuz bir şekilde tutuyorlarsa bunun vebalini ödeyemezler. Hükümet İmralı’yı içine alan bir yol haritası çizmeye çalışıyor. Parlemento açılınca göreceğiz” dedi. İ bundan asla emin olamayacağız. Sanıklar, düşmanlarınca sonsuza kadar suçlu, yandaşlarınca da sonsuza kadar masum olarak görülmeye devam edilecek” yorumunu yaptı. Haberde, dosyada planın hazırlandığı tarihte var olmayan hastaneler, kurumlar ve hatta bir NATO üssüne göndermeler yapıldığına dikkat çekiliyor. Aynı haberde, bir zanlının bir CD üzerindeki el yazısının mekanik olarak taklit edilmiş olabileceğine ilişkin bilirkişi raporu da hatırlatılarak bir başka zanlı subayın ise Türkiye’de darbe belgeleri hazırladığı iddia edilen dönemde, İngiltere’de savunma akademisinde görevli olduğu belirtiliyor. Geçen ay ordunun komuta kademesinde yaşanan istifaları, hükümetle ordu arasındaki güç mücadelesinin de sonuna gelindiğine ilişkin bir işaret olarak değerlendiren gazete, eski Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner’in veda mesajında yer alan, “tutuklamaların evrensel hukuk, adalet ve vicdan kurallarıyla bağdaşmadığı” yönündeki eleştirisini de aktardı. Haberde görüşlerine yer verilen Johns Hopkins Üniversitesi’nden Gareth Jenkins ise “Ya bu belgeleri yazanların bir zaman makinesi vardı ya da bunlar uydurma” diye konuştu. Jenkins şunları söyledi: “Amacın, kısmen rakip bir iktidar merkezi olarak görüldüğü için orduyu kurumsal olarak itibarsızlaştırma ve kısmen de geçmişte İslamcılara eziyet ettiği için intikam almak olduğu konusunda herhangi bir tereddüt bulunduğunu düşünmüyorum.” Jenkins, davayla ilgili belgelerin 2003’te kalmasını ise 2003 Mart ayında kaydedilen ve bir “İslamcı kalkışmanın bastırılmasının” ele alındığı, darbe provası olduğu iddia edilen askeri seminere bağlama çabası olarak değerlendirdi. Cora hakkında yakalama emri İstanbul Haber Servisi Eski Deniz Kuvvetleri komutanları Oramiral Eşref Uğur Yiğit ile Metin Ataç’a suikast planında aktif olarak yer aldığı ileri sürülen koramiral Deniz Cora hakkında İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nce oybirliği ile yakalama emri çıkartıldı. Cora ve Kurmay Albay Ümit Metin, 9 Aralık 2011’de yargıç karşısına çıkacak. Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Salim Duran’ın hazırladığı iddianameyi 3 Ağustos 2011’de kabul eden İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi, 9 gün sonra “Atılı suçun işlendiğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların bulunduğu ve devam ettiği” gerekçesi ile Koramiral Deniz Cora hakkında yakalama emri çıkarttı. Mahkeme Cora’nın yargı çevresi dışında yakalanması halinde yasa gereği yol tutuklamasının yapılarak en kısa sürede kendi mahkemelerinin huzuruna çıkartılmasını istedi. Mahkeme savcılığın davanın Poyrazköy davası ile birleştirilmesi talebini ise duruşmada değerlendirmeye karar verdi. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear