01 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHUR YET 14 TEMMUZ 2011 PERŞEMBE 6 HABERLER AKP vekilliği döneminde kamudan aldığı işlerle servetine servet katan Erdoğan 2 bin 300 TL’ye mahkum olmuş Kayıp Trilyon’dan hükümlü MURAT KIŞLALI Yemin Fiyasko mu? Okur çok sert, lütfen perşembe yazınızda CHP’nin yemin etme kararını eleştirin... Okura evet, ama konu çok yönlü... Metni okuyunca, CHP’nin AKP ile neden söyle bir anlaşma yaptığını sordum kendime.. kendileri bir açıklama yapabilir ve amacımız toplumda bu çok önemli konuda bir farkındalık yaratmaktı ve Meclis’te yasal girişimlerde bulunmak üzere şimdi yemin etmenin doğru olacağı kararına varıldı, diyebilirlerdi.. CHP’nin direnme kararlığıyla karşılaştırdığınızda, metin entipüften.. İki nokta: İlki, CHP “bundan sonra ne yapacağını bilemedi” ve ikincisi “partinin çoğunluğu yemin etme isteğindeydi”. Birincisi, iyi tasarlanmamış bir eylem kararını gösteriyor. İlk adımdan sonra, boşlukta kaldılar. Milletvekillerinin çoğu yemin isteğindeyse eğer, B planınız olsa bile uygulama zorluğu da çekebilirsiniz.. her iki durum da, bir planın çok iyi tasarlanması ve hayata geçirilmesi gerektiğini göstermekte.. Parti vur patlasın çal oynasın görünümünde. Onu da alalım bunu da vitrinde gösterelim bakışıyla bir parti meclisi ve milletvekili yapısı oluşturursanız, üç beş parçalı değil, her “yetkili” bireyin tek başına büyük bir siyasi odak olduğu bir parti olursunuz. Büyük adım atamazsınız! Çok önemli bir süreç içinden bir çıkış ararken birileri kalkıp “CHP’nin şu 6 okunu tartışalım”, “Acaba Atatürk’le ilişkimizi nasıl yeniden düzenleyelim”, “CHP tarihi yüklerinden kurtulmadıkça, ağzıyla kuş tutsa iktidar olamaz..” gibi zırvalıklarla uğraşabilir ve bunları partiye dayatabilir.. Herkesin kafasında bir dizi sorun vardır, çok önemli gördüğü.. Oysa çoğu aptalcadır! Ülkenin ve partinin değil, kendisinin kişisel sorunudur! Hiç kimse, şu kişi vitrine kondu düşüncesiyle CHP’ye oy vermedi! Durum gösteriyor ki, iş yapan, eylem birliği içinde olabilecek, yürekten partili ve mücadeleci kişilerin yönetimin ana kademelerinde bulunması, birinci derecede önemlidir.. Birkaç kişi süs olarak orada olabilir şüphesiz ki! Veya buna bile gerek mi var? ANKARA Anayasaya aykırı olmasına karşın milletvekili olduktan sonra kamudan aldığı işlerle 16 milyon liralık sermayeye sahip olan eski AKP Zonguldak Milletvekili Fazlı Erdoğan’ın, “Kayıp Trilyon” davasından hüküm giydiği ortaya çıktı. Söz konusu davada dönemin Refah Partisi yöneticilerinin parti kapatıldığı için Hazine’ye iade etmeleri gereken 1 trilyon lirayı sahte belgelerle harcanmış gibi gösterdikleri tespit edilmişti. Bu davadan 2 bin 302 TL ödemeye mahkum edilen Erdoğan’ın, İttifak Metal isimli bir başka şirkette de 2 milyon 250 bin TL sermayesi bulunduğu anlaşıldı. AKP’li eski milletvekili, milletvekilliği yaptığı dönemde de 3 milyon TL sermayeli aile şirketi Erdoğan Metal’i kurdu. Maliye Hazinesi’nce Fazlı Erdoğan, Mustafa Demiray ve Ahmet Akdeniz aleyhine açılan ve Karadeniz Ereğlisi 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülen davada “davalıların Anayasa Mahkemesi tarafından 16.01.1998 Anayasa Mahkemesi “Milli Görüş”ün SP ve FP’den önceki partisi Refah Partisi’ni 1998’de kapatınca, yöneticilerden elde bulunan Hazine yardımını devlete iade etmeleri istedi ancak parti paranın harcandığını ileri sürdü ve parayı vermedi. Müfettişlerin yaptığı incelemelerde ise Hazine’ye iade edilmesi beklenen, o günün parasıyla 1 trilyon liranın “sahte belgelerle harcanmış gibi gösterildiği” ortaya çıkarıldı. “Kayıp Trilyon” davası’ nda RP Genel Başkanı Necmettin Erbakan, “özel belgede sahtecilik” suçundan 2 yıl 4 ay hapse mahkum oldu. An ERBAKAN MAHKÛM OLMUŞTU kara 9. Ağır Ceza Mahkemesi, 68 RP yöneticisini de 1 yıl ile 1 yıl 2 ay arası hapisle cezalandırdı. Yargıtay kararı onayınca hukuki çark tamamlandı. Ancak eski RP genel başkan yardımcıları, AKP Genel Başkan Yardımcısı Abdülkadir Aksu ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül hakkında, devamlı dokunulmazlık altında oldukları için ceza davası açılmadı. Necmettin Erbakan hakkında verilen ceza yüz kızartıcı bir suç nedeniyle alındığı için Erbakan’ın siyasi yaşamının bittiği varsayıldı. Erbakan ev hapsi ve af sürecinden sonra siyasi haklarına yeniden kavuştu. tarih 1997/1 esas 1998/1 karar ilamı ile kapatılmasına karar verilen Refah Partisi Kdz. Ereğli ilçe başkanları olduklarını, parti kapatılması sonucunda düzenlenen inceleme raporlarına göre, 2820 sayılı Yasa’nın 70/1 maddesine aykırı olarak parti tüzelkişiliğine ait olmayan harcamalar ve parti teşkilatına ait gelir makbuzu karşılığı toplanıp gelirgider defterine gelir olarak yazılmayan toplam 2.496,16 YTL tespit edildiği, herhangi bir ödemede bulunulmadığı” belirtilerek “İrat kaydedilmesi gereken 2.459,92 YTL alacağın 2.302,25 YTL’sinin davalı Fazlı Erdoğan’dan davanın açıldığı tarihten ödeme tarihine kadar işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsil edil mesine” karar verildi. Davada ilgili inceleme raporunun 30.12.1998 itibarıyla hazırlandığı belirtildi. Cumhuriyet’in o günkü Merkez Bankası dolar kurundan yaptığı hesaplamaya göre, söz konusu 2 bin 302 TL’nin bugünkü dolar değeri 7.362 ABD Doları oldu. nayasa hükmüne karşın kamudan iş aldı AKP’den 2002’de Zonguldak milletvekili olan ve geçen dönem de milletvekilliği devam eden Erdoğan’ın, bu süreçte Çepaş Demir Çelik isimli bir şirkete ortak olduğu, daha sonra Çepaş Galvaniz olarak ismini değiştirdiği bu şirketteki sermayesinin, anayasadaki “milletvekilleri herhangi bir taahhüt işini doğru A dan veya dolaylı kabul edemezler” hükmüne karşın, başta Karayolları Genel Müdürlüğü olmak üzere Ankara Anakent Belediyesi gibi kamu kuruluşlarından aldığı işlerle 11.2 milyon TL’ye, ailesi ile beraber ise 16 milyon TL’ye yükseldiği ortaya çıkmıştı. Erdoğan’ın İttifak Metal Sanayi isimli şirkette de kendine ait 2 milyon 250 bin TL sermayesi olduğu, eşi Saniye Erdoğan’ın ise 1 milyon 175 bin TL’lik sermayeye sahip olduğu anlaşıldı. Ticaret Sicili Gazetesi’ne göre şirketin faaliyet konusu içinde, milletvekillerine yasak olan “resmi şahıslara ait her türlü inşaat, tesisat, montaj işleri yapmak, bu tür işlerin taahhüt ve müteathitlik işlerini yapmak ve yaptırmak” da yer alıyor. Soruşturma, Kara’nın hazırladığı ileri sürülen Deniz Feneri e.V.’nin gayri resmi muhasebesi üzerinde derinleştirildi Savcılar muhasebeyi araştırıyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü Almanya bağlantılı Deniz Feneri e.V. bağış yolsuzluğu soruşturması, derneğin transfer edilen milyonlarca Avro’sunun izini gösteren gayri resmi muhasebe çevresinde derinleşti. Bu yönde alınacak yeni ifadeler, soruşturmayı daha da genişletecek. Soruşturma kapsamında hakkında yakalama kararı bulunan Erhan Yatar da gözaltına alındı. Soruşturma kapsamında önceki gün gözaltına alınan 4 kişiden Ankara Emniyeti’nde tutulan Kanal 7 çalışanı Zeynep Kuzucu, dün sabah Ankara Adliyesi’ne getirildi. Kuzucu, burada üç savcı tarafından yaklaşık 5 saat sorgulandıktan sonra serbest bırakıldı. Savcılar, 2005 yılına kadar Kanal 7’de sekreterlik yapan Kuzucu’ya Kanal 7 yöneticileri Zekeriya Karaman, İsmail Karahan, Mustafa Çelik ve Erdoğan Kara gibi isimlerin o dönemlerde kimlerle ve ne sıklıkla görüştüğünü sordu. Mehmet Gürhan’ın Kanal 7’ye gelip gelmediğini anlatması istendi. Almanya’daki davada ismi geçen diğer kişilerin ziyareti de soruldu. Savcılar daha sonra Atlas Medya Pazarlama’nın Genel Müdürü Hacı Nasır’ın ifadesini almaya başladı. Edinilen bilgeye göre, savcılar soruşturmayı özellikle e.V.’nin topladığı paraların gerçekte nereye gittiğini gösteren gayri muhasebe kaydına yönelik derinleştirdi. Almanya’da ceza alan derneğin muhasebecisi Firdevsi Ermiş, gayri resmi muhasebe kayıtlarının Kanal 7’de bulunan bir server’da olduğunu iddia etmişti. CHP’DE KOM SYON ÜYELER BEL RLEND Deniz Baykal AKPM üyesi oldu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun 17 kişilik Merkez Yönetim Kurulu’ndan (MYK) 10 üyeyi TBMM ihtisas komisyonları ve uluslararası komisyonlarda görevlendirmesi “değişim” beklentilerini arttırdı. Eski Genel Başkan Deniz Baykal’ın da AKPM ve BAB Türk gruplarında görevlendirilmesi dikkat çekti. Yemin krizinin aşılmasının ardından CHP’nin TBMM komisyonlarına bildireceği üyeler de belirlendi. Genel Sekreter Bihlun Tamaylıgil Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Türk Grubu asıl üyeliğinde görevlendirilirken 9 genel başkan yardımcısının görevlendirildikleri komisyonlar da şöyle: Süheyl Batum (Anayasa Komisyonu), Osman Korutürk (Dışişleri Komisyonu), Sezgin Tanrıkulu (İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu), Umut Oran (AB Uyum Komisyonu ve TürkiyeAB Karma Parlamento Komisyonu), Gülsün Bilgehan (AKPM ve Batı Avrupa Birliği Geçici Avrupa Güvenlik ve Savunma AsamblesiBAB Türk Grupları asıl üyesi, NATO Parlamenterler AsamblesiNATOPA Türk Grubu yedek üyesi), Emrehan Halıcı (NATOPA, AKPM ve BAB Türk Grupları yedek üyesi), Faik Öztrak (NATOPA), Hurşit Güneş (Parlamentolararası BirlikPAB Türk grubu asıl üyesi, Süleyman Sencer Ayata (Asya Parlamenter AsamblesiAPA Türk Grubu asıl üyesi). CHP Teşfiş Kurulu için Anayasa Mahkemesi’ne gidiyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, hükümetin Maliye Bakanlığı’nda denetim ve vergi inceleme birimlerinin birleştirilmesi ve Teftiş Kurulu’nun kaldırılmasını içeren KHK’sinin iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvuracaklarını söyledi. Hamzaçebi, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, “Bu KHK, hükümetin teftiş istemediğini ortaya koymaktadır. Sayın Başbakan, bu hükümet dönemini ustalık dönemi olarak nitelendirirken ustalık döneminde teftiş istemeyen bir anlayışı ortaya koymuştur. Ustalık döneminde yolsuzlukların önünün açılmasının ortamı yaratılmıştır. Hükümetin bu dönemi, bu KHK’ler ile kanunsuzluğun iktidarının yaşandığı dönem olacak. Teftişin olmadığı bir yerde, yolsuzlukların ve kanunsuzlukların önü açılmış demektir. Bu otoriter yönetim anlayışının dışavurumudur. Otoriter rejim denilince zaman zaman yanlış benzetmeyle, padişahlık, Osmanlı dönemi ifade edilmeye çalışılıyor” dedi. Sonuçta anlaşıldı ki, yemin etmeme belki de sürdürülebilir değildi. Eğer büyük hacimli olarak planlı düşünülmediyse.. O durumda, başı sonu belirli bir süre içinde, yemin etmeme eylemi gerçekleştirilir, yoğun olarak bir çalışma yapılır, çok büyük bir farkındalık ve haklılık yaratılır, sonra Meclis’e gidilir ve büyük bir yasal demokrasi mücadelesi verilir.. CHP adına konuşan pek çok kişi çok kötü sınav verdi.. Parti başkanlığı, egoları her zaman tepede olan entelektüel bireylerin, parti iradesi içinde verimli bir yöne nasıl kanalize edebileceği konusunda, epey çaba sarf etmeli.. Erdoğan her türlü siyasi etiği bir kenara bırakak, “ortak açıklama”yı bile bir kenara iterek vurdukça vuruyor.. Eh yani, CHP’nin bile bundan öğreneceği bir şeyler vardır! Yoksa hayal mi kuruyorum? Bütün bu zırvalıklarımdan sonra, şunu söyleyebilirim: Eylemin başlangıç ve bitimi sürecinde bir fiyasko vardır. Ama amaç, büyük bir farkındalık yaratmak, demokratik dönüşümlerin aciliyetine vurgu yapmak, Meclis’te sürekli demokratik yasal değişiklikleri gündeme getirmek, dört yıl boyunca demokratik bir ülke için, CHP’nin belirlediği bir eylem planını hemen uygulamaya koymak.. idiyse eğer, eyleme iyimser yönden bakılablir.. Nitekim, özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasına ilişkin ilk yasa önerisi, sanki bu yönde atılmış bir adım.. Düşüncem, CHP’nin Meclis’e, demokratik dönüşüm adımlarıyla damgasını vurmasıdır.. Bu amaç için bir milletvekili örgütlenmesi yapılmalı.. Şüphesiz, AKP’nin antidemokratik tutumuna söz söyleyemeyen bir dizi liberal/ solcu eskisi satılmış köşe, her adımda CHP’yi diline dolayacaktır.. Sürüngenlerin dönemindeyiz.. OKUR NOTU: “Cumhuriyet, Okurlar, Medya” yazınızda bazı okurların yakınmasını yansıtıp Cumhuriyet gazetesinin temel özelliklerini sıralıyorsunuz. Cumhuriyet gazetesi için, gazetelerin gazetesi diyorum; ama ne yazık ki gazete, sevenlerinin halkasını genişletemiyor. Gazetenin yelkenleri aydınların elinde ama avam tabakasını kucaklayamıyor. Bu nedenle gazetenin hakiki dostları gazeteye kem gözle bakıyorlar. Bence öncelikli hedef, tabanın dertlerini dert edinerek onları derin uykudan uyarmak olmalı. (Esat Yavuztürk) Erdoğan Kara: lgim yok Serbest bırakılan Kanal 7 Finans Müdürü Erdoğan Kara, bu muhasebe kaydını hazırlamakla suçlanıyor. Kara ise mahkemede yaptığı savunmasında, Almanya’daki firma ile hiçbir ilgisinin olmadığını belirterek şunları söyledi: “Almanya’daki raporlar Almanca hazırlanmaktadır ve bizim yönetim kurulumuza anlaşılır bir şey ifade etmediği için daha anlaşılır bir programla raporlamayı nasıl yaparız diye konuşulmuş ve bizdeki kullanılan uyum programını kullanılabileceğini, araştırılmasını, eğer uygunsa orada da kullanılmasını istenmiştir.” Ermiş’in e.V.’nin Genel Müdürü Mehmet Gürhan’ın talimatıyla gelip programı incelediğini anlatan Kara, “Bu programı kendi notebook’una kurulmasını talep etmiştir. Biz de benim kendi kullanıcı adım ve şifre ile kaydettik” dedi. Kara, kendisinin muhasebe tutmadığını öne sürürerek, “Bununla ilgilenmem. Almanya’daki kayıtları tutmam da mümkün değildir. Ayrıca hakkımdaki suçlamaya neden olan uzak masaüstü suçlamasını kabul etmiyorum” diye konuştu. Gayri resmi muhasebe konusuna, gözaltına alınan isimlerden Kanal 7’nin bilgi işlem sorumlusu Cüneyt Kavasoğlu’nun vereceği ifadeler ışık tutacak. Kavasoğlu, Alman polis fezlekesinde 2005 yılında gayri resmi muhasebeye internette uzaktan erişimi sağlayan kişi olarak geçiyordu. Bakan’ın unuttuğu kitap Kendisi hakkındaki intihal iddialarını ‘Ergenekon projesi’ olarak niteleyen Dinçer, Prof. Dr. Koçel’in eserinden yaptığı alıntılar nedeniyle kitabını basmaktan vazgeçmiş, özür dilemişti FIRAT KOZOK ANKARA Meclis’te CHP’lilerin kitabındaki intihal iddialarını gündeme getirmeleri üzerine “Benimle ilgili operasyon Ergenekon projesidir. Başlatan şu anda içeride, Ergenekon’dan tutuklu olan bir paşa” diyen, 1995’te çıkardığı kitabında 19982001 yılları arasında basılan kitaplardan intihal yapmış duruma düşürüldüğünü savunan Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, Prof. Dr. Tamer Koçel’in kitabından yaptığı alıntılar nedeniyle kitabını yeniden basmaktan vazgeçmiş ve Koçel’den özür dilemişti. Yeni Milli Eğitim Bakanı Dinçer, dün Hürriyet gazetesinde yayımlanan söyleşisinde hakkındaki intihal iddialarını yalanlarken kendisiyle ilgili pembe bir tablo çizdi. “Benimle ilgili operasyonu başlatan şu anda içeride, Ergenekon’dan tutuklu olan bir paşa” diyen Dinçer, hakkındaki intihal iddialarının “tam bir facia” olduğunu ve kendisini çok yaralayan bir olay olduğunu söyledi. Kendi kitabının 1995’te çıktığı göz ardı edilerek 19982001 yıllarında basılmış kitaplardan intihal yapmış konumuna düşürüldüğünü savunan Din Koçel ‘Özür diledi’ demişti Tamer Koçel, yaptığı açıklamada, “Olay ilk kez 2004’te basına yansıdı. Dinçer, beni arayarak özür diledi ve kitabını yayımdan çekeceğini söyledi” diye konuşurken “Özrünü kabul edip etmemem çok önemli değil. Akademisyenliğin kendine has ilkeleri var. Ona uymak lazım diye düşünüyorum. Ama ben de şaşırmıştım olay ortaya çıktığı zaman” görüşünü dile getirmişti. Bakan Dinçer Prof. Dr. Koçel Özdemir’in davası başladı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Kayseri’deki devlet kurumlarının düzenlediği bazı “ihalelere fesat karıştırmak” iddialarıyla ilgili hakkında dava açılan eski Ankara Emniyet Müdürü Orhan Özdemir’in de aralarında bulunduğu 78 kişinin yargılanmasına başlandı. Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ilk duruşmada; Türker Horoz, İlker Horoz ve Remzi Çapar’ın arasında bulunduğu 9 tutuklu sanık hazır bulunduruldu. 50’ye yakın da tutuksuz sanık katıldı. 292 yıl 6 aya kadar hapsi istenen Orhan Özdemir hakkında “cebir ve tehdit yöntemlerini kullanmak suretiyle haksız ekonomik çıkar elde etmek için kurulan suç örgütünü yönetme, bu örgütün faaliyeti çerçevesinde ihalelere fesat karıştırma ve suç delillerini gizlemekle” suçlaması yöneltiliyor. çer, “Daha komiğini söyleyeyim, kendi kitabımdan başka bir kitabıma intihal yapmakla da suçlandım ben” dedi. Ancak, Dinçer hakkındaki iddiaları yalanlarken bir kitaba hiç değinmedi. O kitap ise kamuoyuna ilk kez 2005 yılında Cumhuriyet’in duyurduğu Prof. Dr. Tamer Koçel’e ait “İşletme Yöneticiliği” adlı kitaptan yapılan alıntılar. Cumhuriyet Üniversitesi, o dönem Prof. Dr. Koçel’in kitabından yapılan alıntıları sayfa sayfa belirleyerek YÖK’e göndermişti. YÖK’e sunulan raporda söz konusu kitabın 40 sayfasından çeşitli biçimlerde alıntı yapıldığı ve bu alıntıların 23 farklı sayfada kullanıldığı belirtilmişti. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, müste şarıyla ilgili haberler üzerine “Herkes şunu bilsin ki, sonuna kadar kendisiyle çalışacağım. Hakkındaki iddialar Başbakanlık’taki göreviyle ilgili değil, akademik kariyeriyle ilgilidir” demişti. Dinçer de yaptığı basın açıklamasında, “1996 yılında olmuş ilgili yazarın bana müracaatı üzerine fark ettiğim olay sebebiyle yaptığım bir bilim adamı için en hassas tavırlardan birisini ortaya koyarak kitabı tekrar yayınlamaktan vazgeçmek olmuştur. Bu tavır, gerçekte bilimsel etiğe örnek gösterilecek bir davranış olmasına karşın intihalle hâlâ suçlanıyor olmayı bazı yazar ve gazetelerin art niyetli olmalarına bağlıyorum” savunmasını yapmıştı. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear