23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHUR YET 22 MAYIS 2011 PAZAR leyla.tavsanoglu@cumhuriyet.com.tr 16 PAZAR KONUĞU James Holmes: Ufkunuz genişleyebilir ama bu geçmişi terk etmeniz anlamına gelmemeli Türkiye Batı’dan vazgeçmez SÖYLEŞ LEYLA TAVŞANOĞLU Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, geçen yıl Ermeni soykırım tasarısının ABD Temsilciler Meclisi Dışişleri Komitesi’nden geçirilmesine kızıp misilleme olarak “Çekilir, yerine yenisini kurarız” dediği AmerikanTürk İş Konseyi’nin (ATC) yönetim kurulu başkanı ve murahhas üyesi Büyükelçi James Holmes, İstanbul’daydı. Holmes, şimdilik ATC’nin faaliyetlerinin eski hızıyla sürdüğünü anlatıyor. Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde yönetimlerin düşmesine neden olan halk hareketleri ya da “Arap baharı”nın kimileri kadar iyimser karşılanmaması gerektiğine dikkat çeken Büyükelçi Holmes, “O ülkelerdeki istikrarsızlıklardan en çok etkilenecek ülkelerden birisi de Türkiye olacaktır” diyor. Geçen yıl nisan ayında ABD Temsilciler Meclisi Dışişleri Komitesi Ermeni soykırım tasarısını kabul edince Başbakan Erdoğan çok kızmış ve ATC’nin yerine başka bir TürkAmerikan iş kuruluşu kuracaklarını söylemişti. Bildiğim kadarıyla bugüne kadar bir şey olmadı da siz son gelişmeleri anlatır mısınız? Neyse ki ATC’nin yerine başka bir kuruluş kurulmadı. ATC’nin siyasi sandviçin içindeki et parçası olduğunu söyleyebilirim. Sandviç ekmeğinin bir dilimi Türkiye, öbür Türk insanının ilişkilerini ve vizyonunu daha genişletmek istemesini çok iyi anlıyorum. Bu dilimi Temsilciler Meclisi Dışişleri Komitesi, aradaki et dilimi de ATC ve o tarihte yapılması beklenen yıllık genel kurul toplantısıydı. Biz bu genel kurulu 30 yıldır düzenliyoruz. Komiteden karar geçip Ankara Washington büyükelçisini geri çağırdıktan sonraki hafta, Başbakan ve hükümeti vazgeçirmek için Türkiye’ye geldim. Başbakan’a açıkça, hiç kimsenin ATC kadar Ermeni soykırım tasarısını engellemek ve ABDTürkiye ilişkilerini desteklemek için çalışmadığını anlattım. İnanın, ben ve ATC Müdürü Richard Armitage tasarıyı engellemek için üyelerimizi harekete geçirdik. Ama ne yazık ki 22’ye 23, tek oy farkla tasarı geçti. ilişkiler Türkiye’nin çıkarlarına hizmet edebilir ama belki içinde bulunduğu ittifaka o kadar da hizmet etmeyebilir. Türkiye Ortadoğu’da şunu bilmeli kirolü arabuluculuk oynamak istiyor. Ama bölgede Şam’la, Filistinlilerle, Hamas’la olduğu kadar Tel Aviv’le de diyalog kurabilme kabiliyetine sahip olmalıdır. Türkiye’yle ABD arasındaki ilişkilerde gerginlikler sürüyor gibi görünüyor. AKP’li iki bakanın Türkiye’nin ABD’den PKK’yle mücadelesi konusunda yardım alınmadığını söylemelerine karşılık Ankara’daki ABD Büyükelçisi Frank Ricciardone’nin, “Bütün bunlar efsane” diye karşılık vermesini nasıl karşıladınız? Haberleri okudum. Bu tartışmalara girmek istemiyorum. Size sadece kendi açımdan neyin gerçek olduğunu anlatmak istiyorum. Ben ABD’nin, PKK’ye karşı Türkiye’nin verdiği mücadeleyi nasıl desteklediğini biliyorum. Bunun için de hem üçlü hem de ikili bir yapı var. Üçlü yapı Irak, ABD ve Türkiye arasındaki bilgi ve fikir alışverişleri, ikili yapı da 24 saat durmaksızın ABD’den Türkiye’ye iletilen istihbarat bilgilerinden oluşuyor. Büyükelçi Ricciardone’nin, ABD kadar hiç kimsenin Türkiye’nin terorizmle savaşını desteklemediği sözlerini de okudum. Bu her yönüyle doğru bir beyandır. Türkiye’deki İslamcı basının Büyükelçi Erdoğan bizi cezalandırdı Genel kurulumuzun iptaliyle sonuçlanan Türkiye’nin davranışının, en yakın dostlarını cezalandırmak anlamına geldiğini düşünüyordum. Aksi halde ABD’deki en iyi dostlarınızın bu genel kurulunu neden akamete uğratmak istersiniz ki? Bütün bunları kelimesi kelimesine Başbakan Erdoğan’a söyledim. Bunun üzerine Başbakan, “ATC’nin kendi işleri var. Biz de kendi konseyimizi kurarız. ATC’ye ihtiyacımız yok” diye tepki gösterdi. Bana göre, bu tutum yanlıştır. Türkiye’nin ATC gibi gruplara ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Ben bunun ABD’nin güvenliği, refahı, çok taraflı NATO ittifakı, Türkiye’yle ticari ve ekonomik ilişkileri olan Amerikan şirketleri ve işadamları için çok önemli olduğunu biliyorum. Ama bunun Türkiye için geçerli olması gerekir. Sonuçta Türkiye, Başbakan Erdoğan ve Türk iş dünyasının Türkiye ve ABD arasındaki siyasi ve ekonomik ilişkiler için ATC’nin önemini algılıyorlar. Bizim tutumumuzda bir değişiklik olmadı. Geçen yıl sonbaharda genel kurulumuzu yapmayı başardık. Türk hükümetinden de katılım geniş oldu. Başarılı geçti. Ama hâlâ kısmen gerginlikler hissedebiliyoruz. Bu yıl da yine ekim sonu, kasım başı genel kurulumuzu düzenleyeceğiz. Ricciardone’nin AKP’ye karşı CHP lideri Kılıçdaroğlu’nu desteklediği yolundaki yorumlarını nasıl karşılıyorsunuz? Bir kere seçim süreci içindesiniz. Sonra olmasa da hep gerginlik varmış gibi göstermeye ya da bunu yaratmaya çalışırlar. İslamcı basını mı kastediyorsunuz? Genelde basını... Basının içindeki kimi unsurlar, olmayan gerginlikleri yaratmaya çalışırlar. Bunun geçmişte de örneklerini gördük. Büyükelçi Ricciardone bizim en deneyimli ve başarılı diplomatlarımızdan birisidir. Büyükelçi Ricciardone ABD’nin çıkarlarını temsil etmektedir ve bu çıkarlar için açıkça konuşmaktan da çekinmez. Ancak çok aptal bir diplomat, bir ülkede görevliyken şu ya da bu siyasi partiyi ötekine karşı destekler. Dediğim gibi, Büyükelçi Ricciardone çok deneyimlidir ve bu tür davranışlardan kesinlikle uzak durur. Dolayısıyla bu dürüst değil, kışkırtmaya yönelik habercilikten başka bir şey değildir. ürkiye ran ilişkisi bizi kaygılandırıyor İslamcı basın, Senatör Sam Brownback’in, Mısır’da büyükelçiyken Ricciardone hakkında fazlasıyla hükümet yanlısı olduğu eleştirilerinden yola çıkıp, burada da bu sefer muhalefete destek vermiş olabileceği spekülasyonlarına girmiş olamaz mı? Senatör Brownback artık Kongre üyesi değil, Kansas Valisi. Eminim bunu biliyorlar. Haberleri kendi amaçları doğrultusunda çarpıtabilirler. Ama gerçek o değil. Ahmet Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanlığı’na getirilmesinden sonra Türk dış politikasının sırtını Batı ittifakına dönüp Arap ve Müslüman âlemine daha fazla yanaşmaya başladığı eleştirilerine ne diyorsunuz? İnsanlar istedikleri gibi eleştirebilir ya da spekülasyon yapabilir. 1990’larda ben Türkiye’de görev yaparken Türkiye ABD’nin en güvenilir müttefiki olarak biliniyordu. Biz de bütün dünya da Türkiye’nin nerede durduğuru çok iyi biliyorduk. Türkiye Sam Amca’nın gölgesindeydi. Sam Amca’nın gölgesindeki Türkiye bu halinden çok mutluydu. Bugün Türkiye ulus olarak daha kendine güvenli ve yüksek becerili. Ekonomisi büyüdü. İnsanlarının ilgi alanları çok genişledi. Dolayısıyla Türk insanının ilişkilerini ve vizyonunu daha genişletmek istemesini çok iyi anlıyorum. Bu ilişkiler Türkiye’nin çıkarlarına hizmet edebilir ama belki içinde bulunduğu ittifaka o kadar da hizmet etmeyebilir. Olsun. Bunun rahatsız edici olmadığını, aksine, bir hayli de normal olduğunu düşünüyorum. Ufkunuzu genişletmekle geçmişinizi terk etmek gibi bir seçim yaptığınıza inanmıyorum. Bu nedenle Türkiye’nin Latin Amerika, Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Uzakdoğu’ya kadar genişleyen ilişkiler ağının Batı çıpasını yerinden oynatacağını düşünmüyorum. Bir kere, her şeyin değişmekte olduğu gerçeğini kabul etmemiz önemlidir. ABD 1990’ların ülkesi değil. Değişti. Türkiye de değişti. Ama bu değişimi nasıl tarif ettiğimize çok dikkat etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Daha açık söylemek gerekirse, bunu yaparken kazankaybet (winlose) durumu ortaya çıkmamalı. O zaman endişeye mahal olmaz. Türkiye’nin bu siyaseti nasıl yöneteceği önemlidir. Örneğin Türkiye nükleer silah kapasiteli bir İran’la ilişkilerini nasıl yönetecektir? Bu konular bizi, beni kaygılandırmaktadır. T İsrail’le iyi ilişkiler kurmalısınız İsrail’le bozulan ilişkiler var. Ünlü “one minute” olayıyla başladı, Mavi Marmara gemisiyle doruğa çıktı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Aslında sürtüşme Gazze Savaşı’yla başladı. Burada iki konu var. Birisi Türkİsrail ilişkilerinin giderek kötüleşmesi, öbürü de Mavi Marmara trajedisi. Biz de Türkiye’yle İsrail arasındaki ilişkilerin kötüleştiğini kabul ediyoruz. Bu durum bizi kaygılandırıyor. İki ülke de bizim müttefikimiz. Dolayısıyla ikisinin de ilişkileri daha da kötüleştirmek yerine oluşan yaraları iyileştirme yolunda adım atacaklarını ummak istiyoruz. Türkiye Ortadoğu’da arabuluculuk rolü oynamak istiyor. Ama şunu bilmeli ki bölgede Şam’la, Filistinlilerle, Hamas’la olduğu kadar Tel Aviv’le de diyalog kurabilme kabiliyetine sahip olmalıdır. Bu denklemin bir tarafından vazgeçerse ulaşmak istediği kabiliyetini yitirir. Geçmişte Türkiye’nin İsrail’le çok özel bir ilişkisi vardı. Oysa Ortadoğu ülkelerinin hiçbirinin İsrail’le ilişkisi böyle değildi. Dolayısıyla Türkiye bundan vazgeçerse arabuluculuk rolünü de kaybetmiş demektir. Bence İsrail’le bu ilişkileri yeniden örmek Türkiye’nin çıkarınadır. Bu yapılabilir mi? Emin değilim. Ama ilk atılacak adım ilişkileri daha da kötüleştirmekten kaçınmaktır. İkinci konu Mavi Marmara olayı. Bana göre bu hikâyenin iki tarafı yok. İsrail Mavi Marmara’ya saldırarak büyük bir kusur işlemiştir. Bunun yanlış bir iş olduğunu kendileri de biliyordu ki bir hafta sonra Gazze ablukasıyla ilgili politikalarını değiştirdiler. İsrail bu yanlışı kabul etmek istemiyor, çünkü Netanyahu ve hükümetine bunun faturasının ağır olacağını biliyor. Türkiye’yi Mavi Marmara olayını baştan engellememekle suçlayabilirsiniz ama İsrail’in dokuz kişinin ölümüyle sonuçlanan o yüze göze bulaşan saldırısını da mazur gösteremezsiniz. Sonuçta İsrail’in bir hata yaptığını kabul etmesi gerekir diye düşünüyorum. P O R JAMES HOLMES / Büyükelçi T Johns Hopkins University School of International Studies’den (Uluslararası lişkiler Bölümü) lisans üstü R derecesini aldı. 37 yıl ABD Dışişleri Bakanlığı’nda üst E düzey görevlerde bulundu. 1968’de PakistanHindistan savaşı sırasında Pakistan’da, 1990’lı yıllarda Ankara’da, Norveç, Yeni Zelanda, Letonya ve Kosova’da dış görev yaptı. Dışişleri Bakanlığı’ndan emekli olduktan sonra AmerikanTürk ş Konseyi (ATC) başkanlığı teklif edildiğinde Türkiye’yle bağları yenilemek için görevi kabul etti. Altı yıldır ATC Başkanı. Kuzey Afrika ve Ortadoğu’daki istikrarsızlık en çok Türkiye’yi etkiler İyi de gerek İsrail gerekse de Türk hükümetleri tutumlarında son derece katı görünüyorlar. Bu durumda ikili ilişkiler nasıl düzeltilebilir? Bu iki ülkede uyuşmayı değil, sürtüşmeyi temel alan iki beyefendi seçildiler. Ne Netanyahu ne de Erdoğan seçmenlerine, “Ben uyuşmaya hazırım, onun için beni seçin” dediler. Dolayısıyla bu konuda uzlaşacaklarını düşünmek için bir neden yok. Yine de ben ilişkilerin düzeltilebileceğini düşünüyorum. Tabii bu zaman alacak. Ben diplomatlığı bıraktım, artık iş dünyasını temsil ediyorum. Onun için bu konuda da iş dünyasının oynayacağı önemli bir rol olduğuna inanıyorum. Her şeye rağmen iki ülke arasında hâlâ güçlü ekonomik çıkarlar var. İş ilişkileri her zaman siyasette tamponlar oluşturma yeteneğine sahiptir. Hamas ve El Fetih, Mısır’ın arabuluculuğunda anlaşmaya vardı. Türkiye’nin bu anlaşma dışında tutulmasını nasıl karşıladınız? Bu konuda okuduklarım dışında bir şey bilmiyorum. Neden Türkiye değil de Mısır’ın arabuluculuğunda olduğu konusunda bir fikrim yok. Bana göre Mısır’ın Gazze’yle ilgili politikası yüzünden böyle bir tercih olmuş olabilir. İsrail Cumhurbaşkanı Peres bu anlaşmadan önce böyle bir gelişmeyi olumlu karşılayacağını söylerken hükümet kanadı ise Hamas ve El Fetih’in anlaşmalarının barış sürecini bitireceği görüşünü savunmuştu. Ama bu da gösterdi ki siyasette mucizeler de olabiliyormuş. Dolayısıyla bu örnek bize hiçbir şeye kesinlikle hayır dememeyi öğretmelidir. Batı dünyasında İslam düşmanlığı artarken Usame bin Ladin’in öldürülmesinin sizce nasıl küresel yansımaları olabilir? Kısa vadede bu rahatlatıcı, gerginlikleri kısmen azaltıcı etki yapabilir. Çünkü en azından ABD için İslam terörünün simgesi bertaraf edilmiştir. Buradan yola çıkarak uzun vadede, bütün dünyada, şiddeti temel alan din gibi son derece yanlış bir algılamanın olduğu Müslümanlığın imajı da yerli yerine oturtulacaktır. Yavaş yavaş toplumlarının çoğunluğunun Müslüman olduğu sorumlu hükümetlerin de cihat yanlılarına karşı seslerini yükseltmeye başladıklarını görüyoruz. Bu da eski şiddet yanlısı akımın yerini almaya başlayan yeni akımdır. ARAP BAHARI KONUSUNDA ÇOK Y MSER DEĞ L M Sizce yakın gelecekte “Arap baharı”ndan ne çıkar? Bu “Arap baharı”ndan en çok etkileneceklerin arasında Türkler olduğunu düşünüyorum. Türkiye çıkarları genişlediği kadar çıkarları tehlikeye de giren bir ülke olarak görülüyor. Türkiye’nin çıkarları İran’ın nükleer silah kapasitesi kadar sürekli karışıklıklar içinde olan bir bölgede bulunması yüzünden tehlikeye girebilir. İnsanlar “Arap baharı”ndan söz ederken bence fazla iyimser davranıyorlar. Sanki oralarda turuncu ya da gökkuşağı renkli devrimler oluyor. Ama gerçekte sonuç karşımıza kapkara çıkabilir. Libya ve Suriye’ye bakın. Geniş halk kitleleri, siviller silahların hedefinde. Oralardaki istikrarsızlıklar anında Türkiye’yi etkileyecektir. Ne gibi etkiler olacaktır? Aslında bu konuda tahmin yapmamam lazım ama sıradan bir vatandaş, artık hiçbir unvanı olmayan bir sivil olarak tahminde bulunacağım. Bir kere sınırlarınızdan içeri on binlerce mülteci girecektir. Bu Suriye’den başladı bile. Üstelik Suriye’yle karşılıklı vizeler kaldırılmışken. Ayrıca Türk şirketlerinin Suriye, Libya’daki çıkarları tehlikeye giriyor. Libya’daki Türk şirketlerinin kayıplarının milyarlarca dolar olduğu bilgisini aldım. Bunların Türkiye’nin gündelik hayatı ve gelecek emellerini etkileyeceği kuşkusuzdur. Bunlar da kaygı verici olmalıdır. Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad ve Libya liderlerinin kalplerinin bir yerlerinde insani duyguları hâlâ taşıdıklarını düşünmek istiyorum. İçleri kapkara insanlar olduklarına inanmak içimden gelmiyor. Suriye sadece Türkiye için değil ABD için de karmaşadır. Washington Kahire’ye olduğu kadar Şam’a kararlı davranmadı. Suriye’de bir azınlık yıllarca demir yumrukla çoğunluğu yönetti. Şimdi bu azınlığa karşı halk başkaldırmış durumda. Bu demir yumruk birden gevşerse ne olur endişesi hâkim. Mısır’da durum böyle değildi. Hükümet düşse de ordu bir biçimde kontrolü ele alabildi. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear