01 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
22 N SAN 2011 CUMA CUMHUR YET SAYFA 15 Öğretmenlere, öğrencilerin ahlak gelişimini kolaylaştıracak yöntemler hakkında bilgi verildi ‘İyi insan’ nasıl yetiştirilir? Sudoku’nun küçük şampiyonları İstanbul İlköğretim Okulları arası 2. Sudoku Yarışması’nda, takım olarak birinciliği İstanbul Bilim ve Sanat Merkezi, ikinciliği Özel Bilfen Çamlıca İlköğretim Okulu, üçüncülüğü ise Anafartalar İlköğretim Okulu kazandı. Yarışmanın Bireysel kategorisinde ise Bilfen Çamlıca İlköğretim Okulu’ndan Orhun Yüksel birinci, Bilim ve Sanat Merkezi’nden Mehmet Durmuş ikinci, aynı merkezden Beri Kohen de üçüncü oldular. Dünya Zekâ Oyunları Federasyonu’nun Türkiye temsilcisi Akıl Oyunları Dergisi, Akıl Derneği ve Türk Beyin Takımı tarafından düzenlenen yarışmaya 52 okuldan 144 öğrenci katıldı. Eğitimci Prof. Larry Nucci, FMV Işık Üniversitesi’nde, ortaöğretim öğrencilerinin ahlak gelişimini etkileyebilecek etkenleri, ahlak gelişimini kolaylaştırabilecek sınıf düzeni ve ders programı geliştirme yollarını öğretmenlere anlattı. Üniversitenin psikoloji bölümünün davetlisi olarak Türkiye’ye gelen Kaliforniya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Bilişsel Gelişim Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Larry Nucci, ortaöğretim okullarında görevli öğretmenler için verdiği “Ortaöğretim Öğrencilerinde Sosyal Gelişim, Ahlak Gelişimi ve Eğitimi” konulu seminerde, ahlak gelişiminin çocuklukta başladığına işaret ederek, ilerleyen yaşlarda daha fazla özgürlüğe gereksinim duyulacağını vurguladı. Çocukların, son 35 yıldır sosyal bilgi ve ahlak kurallarının etkili olduğu geleneksel bir eğitime göre yetiştirildiğini belirten Prof. Nucci, “Yapılan araştırmalarda geleneksel kuralların, 812 yaşlarında çocukların kişiliğinde güçlü bir şekilde yer etmiş olduğu ortaya konmuştur” dedi. yöntemi şöyle açıkladı: “Birinci olarak, öğrenciye, diğerlerine zarar vermemesi gerektiği anlatılmalıdır. İkinci olarak, öğrenciye, meşru sosyal kurallara, geleneklere saygı duyması öğretilmelidir. Üçüncü olarak, ahlaki ilkeleri eleştirebilme kapasitesi geliştirilmelidir. Bir başka deyişle, sosyal geleneklerin işlevini anlamalı ve gerektiğinde eleştirebilmelidir. Dördüncü olarak, çocuklar ahlaki görüşleri doğrultusunda davranmayı öğrenmelidir. Örneğin sınıflardaki ortak tartışmalarla görüşlerini geliştirme olanağı tanınmalıdır.” Bilkent şletme’ye AACSB Akreditasyonu Bilkent Üniversitesi İşletme Fakültesi, AACSB International (The Association to Advance Collegiate Schools of Business) tarafından önümüzdeki beş yıl için tekrar akredite edildi. Okul yöneticileri, bu yenileme yoluyla, Bilkent İşletme Fakültesi’nin sağladığı eğitimin kalitesinin bir kez daha onaylandığını ve küresel ölçekte edindiği ayrıcalıklı konumu sağlamlaştırdığını belirttiler. Projenin Gençleri! “Ben de karşılarına 510 bin genç dikerim!” Bu “dikerim” sözü tüccar terzi ağzı değil. Daha ötesi… Yine de verilmiş sadakamız varmış. Şifreli sorularla midesi ve kafası bulandırılan 1.7 milyon öğrenciyi geçtik… Tepkilerini haklı bulanları, hatta onların analarını da işin içine karıştırabilirdi… İktidarının ilk yıllarında, Mersinli çiftçiye yaptığı gibi. Bu memlekette sokağı biraz tanıyan herkes bilir ki, en çok “sinkaf” edilen ve “sinkaflardan” en çok nasibini alanlar, muhterem analardır... Sağlık ve afiyeti daim olası Sayın Süleyman Demirel’in, “Lafın tamamı aptala söylenir!” sözü biraz da bunun içindir! Bu “510 bin genci dikerim!”in devamı da olmalı!.. Diker elbette! Karizması tavanda bir başbakan bu! Ve dikerse de, haftalardır dillendirdiği “En Çılgın Proje” Tahakkuk etmiş olur! Ve Allah korusun, Yıldırım Beyazıt ile Timur’un Anadolu’yu birbirine kırdırdığı 1402 yılındaki Ankara Meydan Muharebesi bu topraklarda bir kez daha yaşanır, yaşatılır! Bu Çılgın Proje denen şey, yağdaşyandaş medyanın, seçime giderayak, magazin ihtiyacını karşılamak için yenecek bir nane değilse nedir? Bilen yok! Bilinen tek gerçek, her çılgın projenin faturasını mutlaka halkın ödediğidir. Ya canıyla ya malıyla, ama mutlaka ödediğidir. BOP da bir çılgın projeydi… Bizimkinin hemen üstüne atlaması da bu yüzdendi. 1 Mart Tezkeresi’nin reddi ve G.W. Bush’un gitmesiyle BOP biraz biçim değiştirdi. Sokağa “demokrasi” diye dökülen halkları bahane ederek oralara çıkartma yapılmasıyla proje yürüyor. Bizimkinin öne fırlaması, Mübarek’e, Kaddafi’ye öğütler vermesi projeye paydaş olmak içindi. Ama yedirmezler. Çünkü Türkiye’nin ve AKP’nin kendisi de bir proje.. Tarih, bize Haçlı Seferleri’nden Hitler’e, tüm çılgın projelerin arkasında despotların, tiranların, zalimlerin olduğunu gösteriyor. Dedik ya, tüm çılgın projelerin bedelini insanlar ödüyor. “Ben de o 12 bin protestocunun karşısına 510 bin genç dikerim!” Dikti zaten. Hem de 510 bin değil, 50100 bin! Dünkü gazeteler, Başbakan’ın “dikerim!” dediği “gençlerin” resimleriyle doluydu. (Resimlerin birinde de belediye dozeri ile polis panzeri burun buruna, göğüs göğüseydi. Dozer belediye, yani halktı; panzer ise iktidar, yani AKP!) AKP’nin göstermelik sınavlarla polis elbisesi giydirip, beline silah, eline gaz bombası verdiği “genç” sayısı belki de yüz bini geçti. Üstelik bu “gençler” askerlik bile yapmış değil. Ve “askerlikten yırtma ödülü” olarak polis yapıldıklarından, her protesto eylemine karşı “orantısız” ölçekte insafsızlar! Bekledikleri sadece Başbakan’dan bir işaret! yi ahlak için 4 altın kural Prof. Nucci, iyi ahlaklı öğrenci yetiştirmeye yönelik dört temel Kanada ile akademik işbirliği anlaşması Tüm Özel Öğretim Kurumları Derneği (TÖDER) ile Kanada Eğitim Bakanlığı arasında akademik işbirliği anlaşması imzaladı. Anlaşma çerçevesinde TÖDER’e üye okulların lise öğrencileri, Kanada’da dil ve lise eğitimi alırken öğretmenler de derslere girerek sertifika alma hakkına sahip olabilecek. Anlaşmaya göre, TÖDER’e üye okullarda okuyan öğrenciler, bu programa başvurarak hem İngilizce öğrenecek hem de Kanada’daki devlete bağlı liselerde okuma şansına sahip olacak. ArelSorbonne işbirliği İstanbul Arel ve Paris Sorbonne Üniversitesi Mimarlık ve Şehir Planlama öğrencileri, iki büyük kentsel tasarım projesi için bir araya geldi. İki üniversitenin işbirliği ile bu yıl ikincisi düzenlenen kentsel tasarım çalıştayı için Sorbonne Üniversitesi’nden 12 Fransız öğrenci Arel Üniversitesi MühendislikMimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü’ne geldi. Öğrenciler, Sorbonne Üniversitesi’nde bitirme tezi olarak gerçekleştirecekleri projeleri için Arel Üniversitesi mimarlık bölümü profesörlerinden mimarlık, kentsel tasarım ve planlama ile ilgili bilgiler alıyorlar. Erenköy Kız Lisesi 100 yaşında Erenköy Kız Lisesi, bu yıl kuruluşunun 100. yıldönümünü kutluyor. Kutlamalar çerçevesinde 2011 yılı boyunca tiyatro oyunları, söyleşiler, paneller, seminerler düzenlenecek. Okul bahçesinde, 24 Nisan Pazar günü okulun geleneksel mezunlar günü kutlanacak. TRT sanat müziği sanatçıları ve saz heyeti ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kent Orkestrası konser verecek. ‘Zorbalığın Pençesinde’ MER Ç VEL DEDEOĞLU K M K ME DUM DUMA BEH Ç AK [email protected] [email protected] C MY B C MY B Tuncay Özkan’ın, Silivri Tutukevi’nden dışardakilere gönderdiği “Zorbalığın Pençesinde” adlı kitabını, Silivri Günlüğü’nü okurken sık sık Emil Zola’yı anımsamaktan bir türlü kendimi alamadım. 19. yüzyılın bitimine doğru Zola da mahkemeye düşmüştü. Bu sütunlarda birkaç kez sözünü ettiğim ve hâlâ Fransa’nın alnında kara bir “leke” olarak duran “Dreyfus Davası” ile ilgiliydi Zola’nın mahkemeye çıkışı. Ünlü yazar “sahte belge”yi “delil” kabul ederek hazırlanan iddianameye dayanan davayı, dolaysiyle de olanlara göz yuman hükümeti çok ağır bir dille eleştirmişti. “Suçluyorum!” başlıklı bildiri Fransa’yı ayağa kaldırınca, E. Zola kendini yargıç karşısında buluverir. Yargılanmasının daha ilk duruşmasında başlar “Belgeyi görmek istiyorum!” diye haykırmaya... Anımsanacağı gibi T. Özkan da tutuklandığından “10” ay sonra (Temmuz 2009) çıkarıldığı ilk duruşmadan başlayarak günümüze dek sürüp gelen duruşmalarda; “Bu suçun delilleri iddianamenin hangi sayfasında? Gösterin bana!” diye sordu hiç usanmadan bıkmadan. Konuştuğu her oturumda içindeki yanardağ “Suçum ne?”, “Suçumu bilmek istiyorum!”, “Suçumu söyleyin bana!”, “Neden ben buradayım?” haykırışlarıyla patladı durdu. Bu patlamaların pek çoğuna tanık olduk. “Simgesel Eylem Grubu” olarak; dolaysiyle kitabı, zorbalığın pençesine düşmeyi okurken, yer yer T. Özkan okuyor gibi oldu... Okudukça da, inanılmaz boyuttaki bu “hukuk dışı”lığın, “acımasız”lığın “üç” yıldır sürmesine insan büsbütün dayanamıyor; böyle bir durum yabansı kabile toplumlarında bile görülmemiştir. Abartılmış bir kanı değil bu; bilim adamları, üniversite hocaları, rektörler, askerler, parti başkanları, avukatlar, işadamları, yazarlar, gazeteciler vö.’ler “Hükümeti devirme”ye “TBMM’yi işlevsiz hale getirme”ye teşebbüs etmekle; “Halkı hükümete karşı silahlı isyana” tahrik etmekle; “Terör örgütüne üye olmak”la; “Gizli belge bulundurmak”la suçlanıyorlar. Ve bu suçlamalarla oluşturulan iddianamenin neresinde, hangi sayfasında benim bu suçları işlediğime dair “delil”ler var, diye soruyor Özkan. Ayrıca, Ergenekon senaryolarından biri olan “Balyoz Davası”nda, tutukluluğun sürdürülmesi kararına “muhalif” kalan Başkan Şeref Akçay’ın “Muhalefet Şerhi”nde, suçlamalardaki “delil”lerle ilgili olumsuzlukları ortaya koyması da, T. Özkan’ın haykırışlarını destekler nitelikte. Öte yanda Ergenekon’dan, Batı yani “AB”, özellikle de “ABD” bu “tasarım”ın başarıyla uygulanmasından pek memnundular. Bu “hukuksuz”luğun, “beş” can alması da onlara dokunmuyordu, tıpkı AKP’ye ve iktidarına dokunmadığı gibi. Evrensel “insan hakları”ndan olan “Adil Yargılanma Hakkı”nın “üç” yıldır çiğnenmesi de onları pek ırgalamıyordu. Bu tutumlarını son olarak Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Ria Oomen Ruijten açıkça ortaya koydu. “Ergenekon araştırmalarının yapılması taraftarıydım” diyordu gazetecilere 13 Nisan günü Strasbourg’da. Kısa bir soluklanmanın ardından: “Ancak!” dedikten sonra: “İki gazetecinin tutuklanması nedeniyle endişeleniyorum!” diye sürdürdü konuşmasını Bayan Ruijten. Bilirsiniz, böyle bir “geç uyanış” durumunu halk, “Başına saksı düşmüş!” diyerek değerlendirir. Tanrı korusun ama insanın inanası geliyor. Çünkü Bayan Ruijten: “Bu kadar insanın cezaevinde tutulması AB sürecini verimsizleştirir!” diye bir uyarıda da bulunuyor. Ve hızını alamayıp: “Adaletin bağımsızlığı çok önemli; sizin buna ihtiyacınız var!” vurgulamasıyla bizi ne denli düşündüğünü de ortaya koyuyor, ki insanın duygulanıp gözünün yaşarmaması olanaksız (!)... Demek, Başbakan Erdoğan, “Ben bu davanın savcısıyım!” diye gümbür gümbür haykırdığında bizim Bayan Ruijten uykudaymış; şu sırada hazır uyanıkken kendisine Başbakan’ın yeni görevini anımsatalım: “O şimdi avukat!” Ne ki seçimde düşlediği sonucu alırsa “yargıç”lığa da soyunacak, gidiş bunu gösteriyor. Böylece de “yargı”nın “sacayağı”, savcı Recep, avukat Tayyip, yargıç Erdoğan üçlüsüyle büsbütün Başbakan’ın malı olacak; “bağımsız yargı” sorunu da kökten çözümlenecek... İçerde ve dışarda sergilenen bu “maskaralık”lara bize bunları yaşatan bir “cahili anud”un yönetimine son vermek için her türlü gücümüzü “seçim”e yöneltmenin gerektiğini bildiğimiz halde, “birlik” yerine “bölünmek” neden? T. Özkan’ı liste dışı bırakmak, neden? Ç ZG L K KÂM L MASARACI [email protected] Çılgın Proje bu iktidara hayır diyecek herkese karşı çoktan hayata geçti bile! “27 Nisan’da açıklayacağım” dediği, yandaş ve yağdaş medyaya Magazin Bonus’u olacak... BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 HAYAT EP K T YATROSU MUSTAFA B LG N [email protected] OTOBÜSTEK LER KEMAL URGENÇ [email protected] 1/ Eskiden ka 1 reye verilen ad. 2/ Faiz... 2 Üzüm veren 3 bitki. 3/ Tapı 4 naklarda, üze5 rinde kurban kesilen, gün 6 lük yakılan ya 7 da dinsel tö 8 ren yapılan taş masa... Kötü 9 dikiş nedeniyle ku 1 2 3 4 5 6 7 8 9 maşta oluşan büzül 1 N E O F O B İ A me. 4/ İlave... Yersiz 2 E N K A Z P A S ve zamansız davra 3 O D T O R L T nışları olan kimse. 5/ 4 L AM İ N A R Y A İtalya’nın en uzun akarsuyu... Bir et 5 İ Z A H M A A R kinliğin geçici ola 6 T E N B O N N İ B E R A F rak durdurulduğu 7 İ A L A S K A süre. 6/ Kıbrıs’ta bir 8 K İ U K kent. 7/ “En sinsi 9 M İ R A bir gibidir geçmeyen zaman” (Y. K. Beyatlı)... Telli bir çalgı. 8/ “Gökyakut” da denilen, mavi renkli bir süs taşı... Osmanlı Devleti’nin Rumeli’deki eyaletlerinden biri. 9/ Zarara uğrama. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Eskiden üçgene verilen ad. 2/ Soy, sülale... Çok büyük, ulu. 3/ Evcil bir geyik cinsi... Üç kişiyle oynanan bir iskambil oyunu. 4/ Marmaris ilçesinde, doğal güzelliğiyle tanınmış bir koy... Nişan. 5/ İlgi eki... Tac Mahal’in bulunduğu kent. 6/ Baryum elementinin simgesi... “ kalan bu kubbede bir hoş sada imiş”. 7/ Hava, gaz, buhar gibi şeyleri çekip emmeye yarayan aygıt. 8/ Toplum yaşamına giren geçici yenilik... Üye. 9/ Hindistan’da, ölen kocasının yakıldığı ateşe atlayarak yanan ve ermiş sayılan kadınlara verilen ad... Bir düğmeyi ya da kancayı tutmaya yarayan küçük halkacık.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear