23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
21 MART 2011 PAZARTES CUMHUR YET SAYFA 15 3 Yıl Sonraki Karar Haşim Kılıç’ın başkanlığını yaptığı Anayasa Mahkemesi, çok uzun bir aradan sonra Turizm Teşvik Yasası ile ilgili başvuruyu karara bağlayabildi: “İptal isteminin reddine...” Orman ve doğa dostu Doç. Dr. Yücel Çağlar, bu kararın ne anlama geldiğini kısaca yorumladı: “Anımsanacağı gibi, 2008 yılında çıkarılan 5761 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 2. maddesiyle 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu’nun 8. maddesi değiştirilerek ‘orman’ sayılan yerlerin turizme açılmasını öngörmüştü. CHP de bu düzenlemenin iptal edilmesi için Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuştu. Anayasa Mahkemesi ise, 10 Mart 2011 günü yaptığı toplantıda bu istemi oyçokluğuyla reddetti. Böylece; ‘orman’ sayılan yaklaşık 1 milyon dönüm arazi ile meralar ve yaylaların yerli ve yabancı turizm yatırımcılarına açılabilmesi; yaklaşık 300 bin dönüm ormanın yok edilebilmesi olanaklı kılındı. Anayasa Mahkemesi 2007 yılında 1982 yılında çıkarılan Turizmi Teşvik Kanunu’nun söz konusu maddelerini anayasaya aykırı bulmuş ve iptal etmişti. Siyasal iktidar da 2008’de anılan yasada yaptığı yeni düzenlemeyle başta ‘devlet ormanı’ sayılan yerler olmak üzere meralar, yaylalar ve kıyılarda turizm yatırımları yapabilme olanaklarını daha da arttırmıştı. Anayasa Mahkemesi’nin 10 Mart 2011 günü aldığı karar; anayasanın 7 ve 169. maddelerine aykırıdır. 24 Kasım 2007 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan 7 Mayıs 2002 tarih ve 2006/169 Esas, 2007/55 Karar sayılı kararıyla uyuşmamaktadır. Başta ‘devlet ormanı’ sayılan yerler olmak üzere yaylalar ve meralar gibi yaşamsal önemde ekolojik işlevler gören kamusal ekosistemlerin yerli ve yabancı turizm yatırımcıları tarafından yapılaştırılabilmesi olanakları arttırılmıştır.” Anayasa Mahkemesi’nin tam 3 yıl sonra verdiği karar, işte böyle bir karardır. Yüksek yargıyı uyumakla suçlayan iktisatçı Haşim Kılıç’a saygıyla sunulur. Denetim Altındaki Ülke CHP PM üyesi Osman Coşkunoğlu, ilerlemiş demokrasimizin özgürleşmiş yanından bir örnek veriyor: “Merkezi Paris’te olan ve haberleşme özgürlüğünü savunan Sınır Tanımayan Haberciler Örgütü’nün 12 Mart günü yayımladığı raporda; Türkiye, İran gibi ülkelerin yer aldığı ‘internet düşmanı ülkeler’in bir üstündeki ‘denetim altındaki ülkeler’ listesinde yer alıyor. Aynı örgütün yayımladığı Basın Özgürlüğü Endeksi’ne göre, Türkiye 2010 yılında 178 ülke içerisinde 138. sırada yer alıyor. Ülkemizin yeri 20022008 yılları arasında 98 ile 105. sıralar arasında değişiyordu. 2009’da bir kırılma yaşayarak 102. sıradan 122. sıraya düşmüştük. 11 Mart günü de, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Türkiye’den internet sansürü nedeniyle yapılan iki başvuruyu görüşmeyi kabul etti.” Özgürlükçü Koalisyon şbaşında Irak işgalinden tanıdığımız “koalisyon güçlerinin” eninde sonunda demokrasi ve özgürlüğe susamış Libyalı isyancıların yardımına koşacakları biliniyordu. 1973 sayılı Birleşmiş Milletler kararının ne olup olmadığı tam tartışılacakken Fransa daha fazla sabredemeyip füzelerini savurmaya başladı Libya’nın üzerine. Ülkenin savunma mevzileri, iletişim ağları, enerji tesisleri bombalanıyor. Şimdilik Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Kanada, Fransa ve İtalya’dan oluşan koalisyon güçlerinin ortak amacı Kaddafi’yi devirip yerine kendi çıkarlarına hizmet edecek bir kukla yönetim geçirmek. 1951 yılında bağımsızlığına kavuşan 6 milyon 450 bin nüfuslu Libya günlük 1.6 milyon varil petrol ile Afrika’nın en büyük, dünyanın ise 12. ham petrol üreticisi. Kişi başına yıllık ortalama geliri yaklaşık 15 bin dolar. Ülke 1969 yılından bu yana monarşiyi sona erdirip Libya Arap Cemahiriyesi’ni kuran Muammer Ebu Minyar AlKaddafi tarafından yönetiliyor. Ülkenin çok büyük bölümü tarıma elverişli olmayan çöllerle kaplı; nüfusun yüzde 90’ı ülke topraklarının yalnızca yüzde 10’unda, yüzde 88’i de üç büyük kent olan Trablus, Bingazi ve El Bayda’da yaşıyor. Libya, zengin petrol rezervleri nedeniyle Batı emperyalizminin hep ilgi alanı oldu; Osmanlı Devleti’nin zayıfladığı dönemde, 1911 yılında İtalyanlar tarafından işgal edildi. Osmanlı egemenliği “fiilen” sona erdi, “hukuken” Osmanlı’ya bağlı kalmakla birlikte İtalya tarafından sömürgeleştirildi. II. Dünya Savaşı’ndan sonra ise Fransa ve İngiltere’nin sömürüsüne bırakıldı. İtalyan petrol devi günlük toplam 1.6 milyon varil ham petrolün 244 bin varilini, Alman Wintershall 100 bin varilini üretiyordu. İtalya ham petrol ihtiyacının yüzde 25’ini, doğalgaz ihtiyacının da yüzde 10’unu Libya’dan sağlıyor. Libya doğalgazı İtalya’ya deniz altından geçen 510 kilometre uzunluğundaki doğalgaz boru hattıyla taşınıyor. Üç gündür İtalyan yetkililer, “90 günlük petrol ve 30 günlük doğalgaz rezervimiz kaldı” diye feryat ediyorlar. Koalisyon güçlerinin demokrasi ve özgürlük tutkusu hiç inandırıcı gelmiyor. 1960 yılında kurulan Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü’nün (OPEC) üyeleri arasında Libya’dan başka Suudi Arabistan, Kuveyt, Suriye, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Cezayir, Nijerya, Gabon ve Angola da var. Bu ülkelerden hangisi demokrasiyle yönetiliyor, bu ülke halklarından hangisi özgürlük nedir biliyor? Ruanda’yı anımsayalım; 1994 yılında 100 gün içinde Tutsi ve Hutu kabilelerinden tam 800 bin kişi Hutular tarafından öldürülmüştü. Bu bir soykırımdı. Birleşmiş Milletler kılını kıpırdatmamış, dönemin Fransa Devlet Başkanı “sosyalist” François Mitterrand, “O ülkelerde bir soykırım yaşanması o kadar da önemli bir şey değil” diyebilmiştir. (Le Figaro, 12.01.1998) 2003 yılında Sudan’ın Darfur bölgesinde yüz binlerce insan öldürülürken Birleşmiş Milletler askeri bir müdahale kararı almamıştır. Ruanda’nın da, Sudan’ın da “talihsizliği” petrollerinin olmamasıdır. CHP bu yıl aday adayları açısından, geçen seçimlere oranla daha yoğun bir ilgiyle karşı karşıya, deyim yerindeyse boğulmuş durumda... Bu ilgi seçim sandığına da yansır mı, orası önemli. Yansıması için olması gerekeni yapmak partinin işi. Bildik yüzlerle mi gidilecek 12 Haziran’a? Yoksa, çalışkanlığı ile, emeğe, kadına, halka ve sanata yakın adlar da listelerde yer alacak mı? Çalışkanlık deyince “atom karınca” geliyor aklımıza örneğin. Kim mi o? Kartallı Satılmış Torun tabii ki. İstanbul Kartal Kültür ve Sanat Derneği boşuna vermemiştir ona “çalışkanlık ödülü”nü. Son CHP’nin Aday Listesi gördüğümüzde dedi ki bize: “CHP nereden olursa olsun, beklediği milletvekili sayısının bir alt sırasına koysun beni, çalışır, yine seçilirim.” Sonra... Zonguldak’tan Erol Sarıal. Yurdun neresine giderseniz gidin, Atatürkçü örgütlere sorun, adını verin, tanırlar. Dağ tepe demez, koşuşturur çünkü. Emek deyince, Petrolİş Sendikası’nın eski başkanı Bayram Yıldırım örneğin. 1973’ten beri CHP’li. CHP Gençlik Kolları’ndan yetişmiş, yaşamını işçi haklarına bağışlamış bir örgütçü. Yıldırım’a, sendikası da tam destek veriyor. Kültür ve sanat yaşamı giderek çölleşirken; Devlet Opera ve Bale Genel Müdürlüğü, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Müdürlüğü, Kültür Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığı yapmış, bu alandaki deneyim ve birikimini kanıtlamış Hasan Hüseyin Akbulut örneğin. Kadınların haklarını istediği bir dönemeçte, hiç kuşkusuz, Ankara Aile Mahkemesi yargıçlığından yeni emekli olan Eray Karınca örneğin. Yalnızca dosyalara gömülmüş bir hukukçu değil Eray Karınca. Şanlıurfa’dan Örneklerle Kan Davaları adlı araştırması ile Türk Sosyal Bilimler Derneği’nce ödüllendirilmiş; “Kadınlara Karşı Şiddet ve Ayrımcılık” konusunda da Örsan Öymen İnceleme Ödülü’nü almış bir yazın ve düşün adamı aynı zamanda... Başka? Milas, Bafra ve Ankara Yenimahalle’de kaymakamlık, Ankara ve Sakarya’da vali yardımcılığı yaparken halka yakın, candan bir kamu görevlisi olarak tanınan Hayati Soylu... CHP yönetimi, sayıları azımsanamayacak kadar çok dürüst, temiz, alanında uzman, çalışkan ve çıkarını düşünmeyen insanlar arasından seçim yapacak. Aday adaylarının tek dilekleri var: Adil olunsun. K M K ME DUM DUMA BEH Ç AK behicak@yahoo.com.tr Dünya nsan Hakları ve ‘ nsan Ticareti’ Bugün tarih kitaplarında ve ülkelerin anayasalarında “kölelik” yasaklanmış görünmektedir. Oysa günümüzde kölelik “insan ticaretine” dönüşmüştür. ABD’nin 44. Başkanı olan Barac Obama, ABD’nin ilk “siyahi” devlet başkanıdır. Obama bu devlet başkanlığını, ABD’nin 16. Başkanı olan ve köleliği 1863’te “resmen” kaldıran Abraham Lincoln’a borçludur. Lincoln, köleliğin kaldırılması için büyük çaba göstermiş ABD’nin saygın bir devlet başkanı olarak tanınmaktadır. Lincoln, insanlık için harcadığı çabaların bedelini de uğradığı bir suikast sonucu yaşamını yitirerek ödemiştir. Lincoln’ün köleliği kaldırması, güney eyaletleri ile kuzey eyaletleri arasında bir “iç savaş” çıkmasına neden olmuştur. Bu savaşta Amerika, kuzeyliler ve güneyliler olarak ikiye ayrılmış ve Lincoln’ün başkanı olduğu kuzeylilerin kazanması ile savaş son bulmuştur. Köleliği kaldırması, Lincoln’ün sonunu da hazırlar.. Abraham Lincoln ve eşi tiyatroya giderler. Yanında yakın koruması olmayan Lincoln, oyunu izlemek için özel balkonda yerini alır. Güneyliler hesabına çalışan bir aktör, uygun anı bekler ve Lincoln’ü başından vurur, balkondan atlayarak kaçar. 15 Nisan 1865 sabahı Lincoln yaşamını yitirir. Bir süre sonra, federal ajanlarca suikastı yapan aktör bulunur ve anında öldürülür. Oldukça karanlık yönleri bulunan bu suikast, çok tartışılır. Tartışmalar sonucu, köleliğin kaldırılmasını kabullenemeyen güneylilerin bu suikastı “tezgâhladığı” sonucuna varılır. 1926 yılında, Cemiyeti Akvam (1945’te dağılmış ve yerini Birleşmiş Milletler almıştır) bütün dünyada köleliği yasaklamıştır. Bugün kaldırılan “köle pazarlarından” doğan boşluğu, sosyal güvenlikten yoksun kaçak göçmenlerle “kaçak işçi” pazarları doldurmaktadır. İnsan ticareti, geri kalmış ülkelerden gelişmiş ülkelere doğru hızla yayılmaktadır. Köle ticareti “üstü örtülü” biçimde sürmekte olup, yanına bir de “organ ticareti” eklenmiştir. Bugün dünyada, 400 yıl boyunca Atlas Okyanusu üzerinden yapılan köle ticareti sırasında Afrika’dan kaçırılmış olanlardan daha fazla köle olduğu varsayılmaktadır. Açlık sınırının altında kalan ücretlerle çalışmaya hazır bekleyen insanlar her geçen gün hızla artmaktadır. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 10 Haziran 1948’de kabul ettiği, 30 maddeden oluşan İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin 4. maddesi ile kölelik yasaklanmıştır. “Madde 4 Hiç kimse, kölelik ya da kulluk altında tutulamaz; her türden kölelik ve köle ticareti yasaktır.” 2010 yılının haziran ayında insanın “kanını donduran” bir insan ticareti de ülkemizde yaşanmıştır. İnsan ticareti yapan 21. yüzyılın “köle tacirleri”, geri kalmış ülkelerden getirdikleri aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu kaçak göçmenleri, Meriç Nehri üzerinden Yunanistan’a geçirmek için, 3 kişilik plastik havuz botlarına 9’ar kişi bindirmişler. Yarı yolda göçmenlerden Meriç Nehri’nden yüzerek karşıya geçmelerini istemişler. Göçmenler, “Su çok derin, akıntı hızlı” diye suya girmek istemeyip, direnmiş. Bunun üzerine “köle tacirleri” göçmenleri, kadın, çolukçocuk demeden sopalarla döve döve zorla hepsini tutup nehre atmış ve 16 göçmen de Meriç’in azgın sularında boğularak can vermiş... Bu olayı, 5 Aralık 2010 tarihli Cumhuriyet, 3. sayfasında, “Kadın ve çocukları ölüme atmışlar” başlığı ile kamuoyuna duyurmuştur. Olay, “köle ticareti” yasağını yok sayan “insan tacirlerinin” Birleşmiş Milletler Genel Kurulu yasağına verdiği bir yanıttır. Cumhuriyet’in haberi de 21. yüzyılda varlığını sürdüren “insan ticaretinin” bir kanıtı gibidir. HARB SEM H POROY Bu yazıyı yazarken (cumartesi, saat 13.40) televizyon ABD uçaklarının da bomba operasyonuna katıldığını duyurdu. Kaddafi direniyor, Libya Iraklaşıyor. Olan sivil halka, masum insanlara olacak. Emperyalizmin gözü bir kez dönmeye görsün, canavarlaşıyor. Kan akıtmaya doyamıyor. Biraz önce de CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, Birleşmiş Milletler kararıyla birlikte koalisyon güçlerinin askeri müdahalesinin “meşrulaştığını” söyledi. En azından Alman şansölyesi muhafazakâr Angela Merkel kadar mesafeli bakabilirdi bu emperyalist harekâta; yadırgadım doğrusu. hetiyatrosu@mynet.com HAYAT EP K T YATROSU MUSTAFA B LG N BULMACA 1 SOLDAN SAĞA: 1/ Gaziantep ve 1 Şanlıurfa yöresinde yetişen beyaz bir 2 üzüm cinsi. 2/ Ka 3 fiye... Alaturka mü 4 zikte tempo. 3/ Hizmet hayvanlarının 5 ayağına çakılan de 6 mir... Aksama, ak7 saklık. 4/ Bir ilimiz. 5/ Fas’ın başkenti... 8 Fütüvvet şeyhi. 6/ 9 Gözleri görmeyen... Eski dilde göz. 7/ Ekvator bölgelerinde yetişen bir meyve ağacı... Tantal elementinin simgesi. 8/ Küçük mağara... Pulu yapıştırılmadan gönderilen mektup için, alıcının cezalı olarak ödediği posta ücreti. 9/ Yurdumuzda da yetişen şaraplık bir üzüm cinsi... İnsan bedeni çevresindeki manyetik alan. SEDAT YAŞAYAN 2 3 4 5 6 7 8 9 OTOBÜSTEK LER KEMAL URGENÇ kurgenc@yahoo.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 3 4 5 6 7 Ç Ü K K U A Ç L Y T MA G K U R A L A B O R E Ş A S S E G A H S O T A Ğ B A Y A L I K A V 1 K U K A 2 Ü M E R A 8 Y O M A L A Z A 9 U N A A Y A K UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇEL K fhakancelik@mynet.com YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bozcaada’da yetişen ve “karasakız” da denilen şaraplık siyah üzüm cinsi... Kalın bükülmüş sicim. 2/ Yaprakların düz ve parlak bölümü... Zonguldak yöresine özgü bir halkoyunu. 3/ Bataklıklarda yaşayan iri bir kuş. 4/ Bir renk... Akım şiddeti birimi kiloamperin kısa yazılışı... Yapısına girdiği sözcüğe “kendi kendine” anlamı katan yabancı önek. 5/ Kazakistan’ın başkenti. 6/ Türk halk müziğinde, bağlama ailesinden çalgıların en küçük boylusu... Kıyı, kenar. 7/ Teknelerdeki hamuru kazımaya yarayan araç... Kenar süsü. 8/ Bulutlarla ilgili işlere baktığına inanılan melek... Asya’da yaşayan yabanıl bir keçi. 9/ Bir düşüncenin yazıya dökülmesi. C M Y B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear