23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 6 ŞUBAT 2011 PAZAR 18 İstanbul S Edirne S Kocaeli S Çanakkale S İzmir B Manisa PB Denizli PB Zonguldak S Sinop S Samsun PB Trabzon PB Giresun PB Ankara S 11 16 11 11 17 10 12 8 8 11 9 10 6 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars S S S B B PB B B B B S S S 2 4 1 18 16 13 10 10 7 8 1 1 2 HABERLERİN DEVAMI Oslo K Helsinki K Stockholm K Londra Y AmsterdamY Brüksel Y Paris Y Bonn Y Münih B Berlin Y Budapeşte B Madrid B Viyana B 2 1 2 11 8 9 10 7 8 9 9 15 11 Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Moskova Aşkabat Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam PB PB B B B PB PB PB PB K PB PB Y 7 3 13 12 10 0 1 2 8 2 6 19 12 Ülkemizin kuzeydoğu ve güneybatı kesimleri parçalı ve çok bulutlu; sabah saatlerinde Muğla, Antalya, Rize, Artvin ve Ardahan çevreleri yağışlı diğer yerler parçalı ve az bulutlu geçecek. Yağışlar kıyıda yağmur, yağış alan diğer yerlerde karla karışık yağmur ve kar şeklinde olacak. Sabah ve gece saatlerinde olmak üzere Marmara, İç Ege, Göller Yöresi, Batı Karadeniz’in iç kesimlerinde sis ve don olayı görülecek. Hava sıcaklığı batı kesimlerde 35 derece artacak. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 6 Şubat GÜNCEL Baştarafı 1. Sayfada CÜNEYT ARCAYÜREK Avukat Yusuf Erikel’in yargılandığı dosya 2. Ergenekon’la birleştirildi GÜNDEM Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY nankörlüğün ta kendisidir. 1954 yılından beri Kıbrıs’la yakından ilgiliyim. Kıbrıs sorununun henüz emeklediği yıllarda Kıbrıs Türk cemaatinin lideri Dr. Fazıl Küçük ve yardımcısı Rauf Denktaş ile Ankara’ya her gelişlerinde görüştüm. Bir ara Ankara Radyosu’nda Kıbrıs Saati’ni yazdım. Zürih ve Londra anlaşmalarından sonraki yıllarda, 1960’dan sonra Hürriyet’in Ankara temsilcisi olduğum dönemlerde Kıbrıs’la daha yakından ilgilenme fırsatını buldum. Sık sık Kıbrıs’a gittim. Bugün “Ne paranı ne (ekonomik) paketini ne de memurunu istemiyoruz” diye pankart açanlarla dün Türk askerini işgalci diye, defol git diye suçlayanlara; 1950 sonralarında ve 1960 başlarındaki Lefkoşa’yı kalın çizgileriyle anımsatmak istiyorum. Kalınacak doğru dürüst bir oteli, lokantası olmayan, akşamın ilk saatlerinden itibaren sokakları ıssız, karanlık, evleri, yolları bakımsız bir kentti Lefkoşa! Kıbrıs Cumhuriyeti’nde Türk cemaatine sosyal ve siyasal yaşama olanağı tanıyan Zürih ve Londra anlaşmalarından sonra Ada’yı Başbakan Adnan Menderes’in ziyaret etmesi gündeme geldi. Nerede kalacağı tartışma konusu oldu ve… Lefkoşa’da, alelacele Saray adı verilen ilk otel inşa edildi. Kıbrıslı Türklerin Rumlara karşı silahlı mücadelesine her türlü desteği yapan Türkiye; o tarihten itibaren bugünlere dek Kuzey Kıbrıs’ın kalkınması için bütün olanaklarını seferber etti. Bugün Kıbrıs’ta Türkiye’nin pek çok kentinde bulunmayan asfalt yollar, göletler, işyerleri, binalar, lokantalar, eğlence yerleri var ise.. hemen herkesin altında araba, geceleri eğlence yerleri, lokantalar tıklım tıklım.. kentler ışık içinde pırıl pırıl ise.. her taşında Yavru Vatan diye bağrına basan Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin emeği, yardımı, yatırımı var... Şayet Kuzey Kıbrıs hâlâ Rum Cumhuriyeti’nde bir cemaat konumunda ikinci sınıf vatandaş görünmüyorsa.. bu sonuçlar Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin Batı’ya siyasal açıdan direnmesiyle gerçekleşti. Rahmetli dostum Örsan Öymen’le Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan hemen sonra gittiğimiz Lefkoşa’da Kıbrıslı gençler bizimle konuşmaya geldi. Hoş beşten sonra ilk soruları “Geldiniz, ne zaman gideceksiniz?” oldu. Sakin, kimi şaşırtıcı olaylara, kimi insan manzaralarına alaylı üslupla değinen doğasına karşın Örsan dayanamadı: “Yıllardır neden gelmiyor Türk askeri diye bas bas bağırdınız. Geldik. Daha ilk günü ne zaman gideceksiniz diye soruyorsunuz” diye Kıbrıslı bir avuç genci payladı. Ama bu kafa zaman içinde, üstelik artık Rumların kanlı ellerini Türklerin üstünden çektikleri 1974’ten sonra öylesine gelişti ki; Denktaş’ı devirip Cumhurbaşkanlığı’na oturan Mehmet Ali Talat, KKTC Meclisi’nde Türkiye’yi “anavatan tanımadığını” söyledi, “komşu bir devlet” olarak niteledi. Türk askerinin işgalci diye nitelenmesi, hatta Türkiye’nin Kıbrıs’tan elini çekmesini isteyen gelişmeler, Talat döneminin ve Talat kafasına takılanların eseridir. Talat, bağımsızlığı sindiremeyen, KKTC’nin Rum Cumhuriyeti’nde kısıtlı azınlık hakları olan bir cemaate dönüşmesine yeşil ışık yakan kişidir. Ne var ki Talat bile Türkiye’nin desteği olmadıkça uluslararası arenada sözünün beş paralık değeri olmayacağını, Ankara’nın esirgemediği yardımı kesmesi durumunda KKTC’nin toplumsal, siyasal bunalıma gireceğini anlamak zorunda kaldı. Ama Türkiye’nin KKTC’nin varlığını sürdürmesi, Kıbrıslı Türklerin Rumlarla eşit siyasal ve toplumsal haklara sahip olmasını istemesi kadar; Ada’nın bütünüyle Kıbrıs Rumları + Yunan egemenliğine geçmesine stratejik açıdan da karşı olması doğaldır. Denktaş, Türkiye’ye “Kurtarıldık mı?.. Has…tir…” diyenlerin Kuzey Kıbrıs halkının yüzde 1’i olduğunu söylüyor. Güney Kıbrıs Rumlarının açıkladığı resmi amaçlarını Lefkoşa meydanlarına taşıyanların, Rum yönetiminde ikinci sınıf, kapıkulu insan olmayı sindirenlerin.. isteği üzerine Türkiye yalnız altı ay, “yakalarından düşsün” işte o zaman… …yılda 1 milyar TL’nin üstünde yardım ettiği, yılda 13 maaş alan, en düşük maaşı 5 bin TL olanların miting düzenlediği KKTC’de seyreyleyin gümbürtüyü… Bu insanlar için de geçerli bir atasözümüz var: İt ürür, kervan yürür! ‘Dava görüldükçe uzuyor’ İstanbul Haber Servisi İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, 2. Ergenekon dosyasıyla birleştirdiği avukat Yusuf Erikel’in tutuklu bulunduğu 8 kişilik davada, Kayseri Belediyesi’ndeki yolsuzluk iddialarına temel olan 10 trilyonluk (10 milyon) senedin incelenmek üzere Kayseri Ağır Ceza Mahkemesi’nden istenilmesini kararlaştırdı. Anayasa Mahkemesi, Yusuf Erikel’in genel başkanlığını yaptığı ve Ergenekon davasında Ergenekon’un kurdurduğu öne sürülen Milli Demokrat Halkın Partisi’nin (MDHP) kendiliğinden dağılma halinin ve buna bağlı olarak hukuki varlığının so Heyet, dosyayı “fiili ve hukuki irtibat” gerekçesiyle 2. Ergenekon davasıyla birleştirerek kapattı. Gazetemiz yazarı Mustafa Balbay’ın tutuklu yargılandığı 2. Ergenekon davasına yeni katılanlar ile 118 sanıkla 14 Şubat’ta devam edilecek. na erdiğinin tespiti istemiyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın açtığı davanın reddine karar verdi. Anayasa Mahkemesi, MDHP’nin dağılma halinin ve buna bağlı olarak hukuki varlığının sona erdiğinin tespiti isteminin, koşulları oluşmadığından reddine oybirliği ile karar verdi. İkinci Ergenekon davasında tutuklu sanıklar Neriman Aydın, Kemal Aydın, Durmuş Ali Özoğlu ve bazı sanık teğmenlerin vekilliğini yapan avukat Yusuf Erikel’in aralarında bulunduğu 8 kişinin “hükümete karşı darbeye teşebbüs” suçlarından yargılandığı davanın önceki gün görülen 4. duruşması geç saatlere kadar sürdü. Davaya bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, davayı başladığından bu yana izleyen CHP Parti Meclisi üyesi avukat Mahmut Tanal’ın, soruşturma sırasında Yusuf Erikel’de bulunan 3 makbuz koçanına dayanarak “rüşvet çağrışımı” olduğuna ilişkin ihbar dilekçesini değerlendirdi. Suç duyurusunda bulunabilir ‘AKP muhalifleri sindiriyor’ Mahkeme, Tanal’ın Kayseri Büyükşehir Belediyesi’ndeki rüşvet suçu nedeniyle özel yetkili Cumhuriyet Savcılığı’na ihbarda bulunulması talebini “duruşmada işlenen suç olmadığı” gerekçesiyle reddetti. Tanal’ın dilekçesinin iadesine karar veren heyet, Tanal’ın kendisinin suç duyurusunda bulunabileceğini kaydetti. Heyet, Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan Erikel ve dosyada beyanları bulunan Hacı Ali Hamurcu hakkında soruşturma varsa onaylı bir örneğinin istenilmesini kararlaştırdı. Mahkeme, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nden, Erikel’in genel başkanı olduğu M D H P ’ n i n “mdhp.org.tr” adlı hakkında, parti başkanının basın açıklamalarını da içerecek şekilde ayrıntılı bilgi gönderilmesini isteyecek. TSK Güçlendirme Vakfı ve Mehmetçik Vakfı’dan 2005 yılından bu yana ikinci “Ergenekon” davasının tuTürkiye Gençlik Birliği beşinci kuruluş yıldönümünü kutladı. (Fotoğraf: ŞULE KÖKTÜRK) tuklu sanığı Durmuş Ali Özoğlu ve Yusuf Erikel tarafından kurumlarına bir yardım yapılıp yapılmadığının sorulmasına hükmetti. İstanbul Haber Servisi Türkiye Gençlik Bir dığı bir gösteri ve TGB’nin kuruluşundan bu yaYeni dosyalar liği’nin (TGB) 5’inci kuruluş yıldönümü Salon na geçen 5 yılını anlatan bir sinevizyon gösteriFigaro’da düzenlenen yemekle kutlandı. Ye si yapıldı. Yemeğin onur konuğu Emine Ülker Heyet, dosyayı “fiili ve mekte konuşan Yargıçlar ve Savcılar Birliği Baş Tarhan, AKP iktidarının yargı denetiminden hukuki irtibat” gerekkanı (YARSAV) Emine Ülker Tarhan, “Biz kaçmak için yargıyı ele geçirmeye çalıştığını ançesiyle 2. Ergenekon dameşruiyetimizi majestelerine biat dağıtmak lattı. Yargıyı ele geçirmek için yapılan son düvasıyla birleştirerek katan değil, adalet dağıtmaktan alıyoruz” dedi. zenlemelere dikkat çeken Tarhan, “Bunun adı pattı. Gazetemiz yazarı Yemeğe onur konuğu Emine Ülker Tarhan’ın güçler ayrılığı değil, güçler birliğidir. İktidar Mustafa Balbay’ın tuyanı sıra, CHP Genel Başkan Yardımcısı Ana yargı üzerinden demokrasiye kastetmektedir. tuklu yargılandığı İkinci yasa Profesörü Süheyl Batum, Sümerolog Mu Elimizde yargı denetimi kalmadı, güçlü muErgenekon davasına yeazzez İlmiye Çığ ve kardeşi Turan İtil, Cum halefet ve örgütlenme kaldı” dedi. ni katılanlar ile 118 saYargının siyaset yaptığından şikâyet edildiğini huriyet Vakfı İkinci Başkanı Alev Coşkun, yanıkla 14 Şubat’ta devam zarımız Ataol Behramoğlu, İşçi partisi Genel ancak yargının “İsviçre’deki hesaplar” ya da edilecek. Mustafa BalBaşkan Yardımcısı Erkan Önsel, yazar Şule Pe ekonomi politikalarına ilişkin değil yargıya bay, duruşmadaki berinçek, DSP İstanbul Milletvekili Ayşe Jale ilişkin görüşlerini açıkladığını vurgulayan Taryanları sırasında davaya Ağırbaş ve Yeni Parti Genel Başkan Yardım han, “Biz meşruiyetimizi majestelerine biat sürekli yeni dosyalar ekcısı Bihin Edige’nin de aralarında bulunduğu çok dağıtmaktan değil, adalet dağıtmaktan alılenmesini “Bu dava göyoruz” dedi. Emine Ülker Tarhan, konuşmasayıda davetli katıldı. rüldükçe uzuyor. Daha Yemekte Kubilay, Deniz Gezmiş, Turan sının sonunda “Türkiye seninle gurur duyuönce İstanbul’dan AnEmeksiz, Turan Dursun, Muammer Aksoy, yor” sloganları eşliğinde uzun süre ayakta alkara’ya giderken taBahriye Üçok, Uğur Mumcu, Ahmet Taner kışlandı. Süheyl Batum da, AKP’ye muhalif bela da 200 kilometre Kışlalı ve Uğur Mumcu’nun da aralarında bu olanların karalama yöntemleri ile sindirilmeye, yazıyor, ilerliyorsunuz lunduğu devrim şehitlerinin resimlerinin taşın susturulmaya çalışıldığını anlattı. 250 kilometre yazıyor” sözleriyle eleştirmişti. Siz, benim özgürlüğümsünüz. Sizinle özgürlüğü, tutukluluğumun birinci yılında, hücremde, hücrelerime kadar hissetmiştim. O gün sahnede şunları söylemiştiniz “Mustafa Balbay sorgusuz sualsiz, nedensiz tutuklandı. 5 gün, 25 gün, 90 gün, 200 gün, 300 gün, 365 gün... Nedeni mi? Bilmiyorum, anlayamıyorum. Demokrasiyle, hukukun üstünlüğüyle hiç bağdaşmayan biçimde... Güven duygum yok oluyor, canım acıyor, korkuyorum. Utanıyorum. Bu durumda pek çok insan var. Balbay’ın kişiliğinde onları da anıyorum. Hep saydım günleri çıkar diye ama 365 gün dolunca bir şey kabardı içimde... Neden tutuklu olduklarını anlayamadığımız insanların neden tutuklu olduklarını anlamamız lazım. Anlayamıyorsak, bu işte bir bit yeniği var demektir.” Şimdi tutukluluğun ikinci yılı yaklaşıyor. Sözleriniz hâlâ güncel. Ama asıl söz etmek istediğim bu değil... Siz, “Aydın sorumluluğuysa, sanatçı sorumluluğuysa yerine getirdim işte. Sahnede toplumla paylaştım düşüncelerimi. Vicdanım rahat” demediniz. Defalarca Silivri’ye, duruşma salonuna gelerek eski deyimle “ispatı vücut” ettiniz. Ben 6 saydım. Her gelişinizde, o gülümseyişiniz, o beden dolu heyecanınız, bende taptaze duruyor. Kalbimin hemen girişindeki “toplumsal güzellikler müzesinin” en güzel yerinde. Arada girip dokunuyorum. Ama asıl söz etmek istediğim bu da değil... 8 Ocak’ta Kadıköy Belediyesi’nin düzenlediği “Meslekte 30. yıla saygı” toplantısı için bir mektup yazmamı istediler. Mektubu sizin okuyacağınızı söylediler. Nasıl özgürleştim... O gün Caddebostan Kültür Merkezi’nde mektuba kattığınız ruhun ardından Belediye Başkanımız Selami Öztürk’ün konuştuğunu, sonra da meslektaşlarımız, dostlarımız Ataol Behramoğlu, Bekir Coşkun, Erdal Atabek, Enver Aysever, Ferai Tınç, İdris Akyüz, Melih Aşık, Mehmet Tezkan, Meriç Velidedeoğlu, Mustafa Mutlu, Oray Eğin, Orhan Bursalı, Orhan Erinç, Ümit Zileli, Yalçın Bayer, Yazgülü Aldoğan, Zeynep Oral’ın kitaplarımı imzaladığını, gazete, televizyon haberlerinden öte, ertesi hafta duruşma salonuna gelen Kadıköylülerden dinledim. 24 Ocak’ta da Antalya Belediyesi benzer toplantıyı Uğur Mumcu’yu anma etkinliği çerçevesinde düzenledi. Alev Coşkun, Ataol Behramoğlu, Can Ataklı, Melih Aşık, Metin Demirtaş, Meriç Velidedeoğlu, Orhan Bursalı kitaplarımı imzaladılar. Kadıköy ve Antalya’ya katılan, omuz veren meslektaşlarıma, belediye başkanlarına gönül borcum var. Elbet bir gün öderim. Antalya Atatürk Kültür Merkezi Aspendos Salonu’ndaki toplantı için de bir mektup istemişler, sizin okuyacağınızı söylemişlerdi. Mektubu bir sanatçı duyarlılığıyla okuyuşunuzun izleyenlerde yarattığı etkiyi, gelen mektuplar anlatıyordu. Melih Aşık’ın penceresinden de öğrendim ki; o toplantıya katılmak için 12.30 uçağı ile gelip 16.30 uçağıyla dönmüş, akşam oyununuza yetişmişsiniz. Bunu okuduğum an, içimin ne kadar dolduğunu gözlerim söyledi. Kimi dönemler yılda 500 kez sahneye çıktığınızı biliyorum. Bu, haftada 9 oyun eder. Bunca yoğunluğunuzun arasında benim mektubumun da sizin sahnenizde yer alması, ömür boyu taşıyacağım bir sorumluluk, bir diploma. Bu iki mektubun arasında, 17 Ocak’ta duruşma salonuna geldiniz. O gün 10 otobüs dolusu İzmir gelince, o coşkuyla sizi de İzmir gibi selamladım. Sizi ilk İzmir’de Ege Üniversitesi öğrencisiyken izlemiştim. Sevgideğer, saygıdeğer Yıldız Kenter, Kimi özdeyişlere yaptığım eklerden bazılarını seviyorum, onlar belleklere yerleşsin istiyorum. Bir Çin sözü var: Bir yıl sonrasını düşünüyorsan, tohum ek. On yıl sonrasını düşünüyorsan, ağaç dik. Yüz yıl sonrasını düşünüyorsan, toplumu eğit. Bu söze ekim şu: Bin yıl sonrasını düşünüyorsan, sanatçı yetiştir. Siz bu toprakların on yılları, yüz yılları değil, bin yıllarısınız. Zaten “Ben Anadolu” ile bin yılları bugüne taşımadınız mı? Okur şahidim olsun ki; sizin bana verdiğiniz değeri hak etmeye, yaşamım boyunca sadece bir yazar değil, aynı zamanda bir mücadele insanı olmaya çalışacağım. ankcum@cumhuriyet.com.tr TUTUKLU ÖĞRENCİNİN NİŞANLISI: SDP’LİLERE YENİ SUÇLAMA Adalet arıyoruz HİLAL KÖSE ‘Karargâh’a bağlandı İstanbul Haber Servisi Devrimci Karargâh davasının üçüncü iddianamesinde, SDP’lilerin emniyet arşiv kayıtları geniş yer buldu. SDP yöneticileri ve üyelerinin birbirleriyle görüşmeleri örgütsel bağ olarak gösterildi. Bostancı’da polisle girdiği çatışmada ölü ele geçirilen Orhan Yılmazkaya’nın bilgisayarında bulunan iki sayfalık belgeyle, SDP ile Devrimci Karargâh arasında bağ kuruldu. İddianamede, Yılmazkaya’nın bilgisayarında kurtarılan belgeler arasında yer alan iki sayfalık belgenin, Devrimci Karargâh terör örgütünü oluşturan unsurların başında gelen “Bedreddini Hareketi”nin SDP içerisine katılması ve buradaki faaliyetleriyle ilgili olduğu değerlendirildi. İddianamedeki emniyet arşiv kayıtlarına göre, Kemal Hamzaoğlu, sıkıyönetim mahkemesince DİSK’e bağlı BaySen’e üye olduğu iddiasıyla yargılanıp beraat etti. İddianamede Hamzaoğlu, “x” şahıslar olarak kodlanan kişilerle görüşmesinden yola çıkılarak Devrimci Karargâh terör örgütü üyesi yapıldı. Hanefi Avcı ile ilişkili olduğu ileri sürülen Necdet Kılıç’ın Devrimci Karargâh ve SDP’nin birlikte hareket etme konusunda, Abdullah Bülent Uluer, İlhami Aras, Salih Mahir Sayın, Ertuğrul Kürkçü, Şaban İba, Sezai Sarıoğlu, Haşim Barış gibi isimleri bir araya toplamaya çalıştığı iddia edildi. Üç kentte deprem korkuttu Haber Merkezi Aydın’ın Kuşadası ilçesinde 4.1, Denizli’de de 3.7, İzmir’in Selçuk ilçesinde de 3,7 büyüklüğünde depremler yaşandı. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü’nden alınan bilgiye göre, saat 04.37’de Kuşadası merkezli yaklaşık 2 kilometre derinliğinde ve 4.1 şiddetinde, 09.17’de de Denizli merkezli 3.7 büyüklüğünde deprem gerçekleşti. Haber Merkezi Sayısal Loto’nunu bu haftaki çekilişinde kazandıran numaralar 9, 11, 25, 30, 37, 39 olarak belirlendi. 6 bilen üç kişi, 487 bin 804’er lira kazandı. 5 bilenler 2 bin 104’er, 4 bilenler 24’er, 3 bilenler 4’er lira kazandı. C MY B C MY B Sayısal’da 3 kişiye 487’şer bin Yıllar önce bulunduğu söylenen belgelerle DHKP/C üyesi olduğu iddiasıyla bir yıldır tutuklu yargılanan Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) yüksek lisans öğrencisi Hüseyin Erdemir’in nişanlısı Sevgi Göğülter, “Birçok kez mektup kaleme aldım. Mektuplarım, F Tipi’nin tellerine takıldı” diyor. Edemir’in üçüncü kez yargıç karşısına çıkacağı davanın üçüncü duruşması, Beşiktaş’taki İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 8 Şubat’ta yapılacak. Göğülter, vicdanı olan herkesi Erdemir’in davasını izlemeye çağırıyor. İnsanın günlük hayatta üzerinde durmadığı ufacık ayrıntı ların, F Tipi’nde hiç de sıradan olmadığına dikkat çeken Göğülter, 1 Şubat’ta Edirne F Tipi cezaevine Hüseyin’i ziyarete giderken, Hüseyin Erdemir’in haberinin yapıldığı günkü Cumhuriyet gazetesi aldığını anlatıyor: “Dizili gazeteler arasında manşet haberi görünce, kalbim duracak gibi oldu. Bir yıl önce bugün yaşadıklarım aklıma geldi” dedi. Erdemir’in de tutuklu bulunduğu Tekirdağ 1 No’lu F Tipi Cezaevi’ndeki saldırı ve sürgün uygulamalarını anlatan Göğülter, özgürlük ve adalet için çaba harcadıklarını söylüyor. Göğülter, www.huseyineozgurluk.net adlı sitedeki imza kampanyasına da dikkat çekiyor. ‘Kültür atamalarına’ protesto ANKARA (Cumhriyet Bürosu) Arkeolog ve sanat tarihi mezunları, Kültür ve Turizm Bakanlığı önünde memur alımlarını protesto etti. 6 bin 380 arkeoloji ve sanat tarihi mezunundan yalnızca 1 kişinin göreve başlayabileceğini belirten grup, Türkiye’de bakanlığa bağlı müze sayısının 188, düzenlenmiş örenyeri sayısının 130, höyük sayısının 25 bin olduğu dile getirdi. Açıklamada, “Bu durum, niçin sürekli tarihi eser kaçakçılığının yaşandığını, lahitlerin yağmalandığını ve halkımızın bu konudaki bilinç eksikliğini açıklamaktadır. Bin küsur mezuna karşılık 1 kişilik kadro trajikomiktir” denildi. Arkeologlar müzelerin büyütülmesini, tarihi eserlerin envanterlerinin çıkarılmasını, kamuda daha çok arkeoloji ve sanat tarihi uzmanının istihdam edilmesini istedi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear