29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 11 ŞUBAT 2011 CUMA 8 İstanbul PB Edirne S Kocaeli PB Çanakkale PB İzmir PB Manisa PB Denizli S Zonguldak B Sinop Y Samsun Y Trabzon Y Giresun Y Ankara PB 11 13 12 12 12 14 14 9 8 9 8 9 5 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars PB S PB PB PB PB B PB PB PB K K K 7 8 2 18 18 17 9 12 8 9 3 2 4 HABERLERİN DEVAMI Oslo K Helsinki K Stockholm K Londra Y AmsterdamY Brüksel Y Paris PB Bonn Y Münih K Berlin Y Budapeşte B Madrid PB Viyana Y 4 3 2 12 8 12 12 12 3 6 7 12 10 Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Moskova Aşkabat Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam PB B PB B B PB PB PB Y PB B B Y 12 8 12 12 10 13 6 13 7 9 6 20 15 Ülkemizin kuzey kesimleri parçalı çok bulutlu, Çorum dışında Karadeniz bölgesi ile Kocaeli, Sakarya ve Ardahan çevreleri yağışlı, diğer yerler parçalı ve az bulutlu geçecek. Sabah ve gece saatlerinde kuzey, iç ve doğu bölgelerde buzlanma ve don olayı ile birlikte sis bekleniyor. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 11 Şubat GÜNCEL Baştarafı 1. Sayfada CÜNEYT ARCAYÜREK Kanıtı ise Kılıçdaroğlu’nun MYK’deki sözleri. Batum’un, Batum gibi dillerini dizginlemeyen kimi Parti Meclisi üyelerinin veya milletvekillerinin kamuoyunda eleştirilere neden olan açıklamalarından CHP rahatsız. Gazetelerde dün yayımlanan haberler; CHP Genel Başkanı yetkisini kullanarak Batum’u son defa uyarıyor. Üstelik Batum krizini değerlendiren söylemlerinde haklı, hem de çok haklı. Diyor ki: “Tüm zorlukları aşmaya çalışarak partiyi yukarılara taşıyoruz, tek bir açıklamayla çabalarımız heba oluyor. Kimsenin partililerimizin emekleriyle oynamaya hakkı yok!” İsmini söylemiyor ama işaret parmağı Batum’u gösteriyor: “Tek bir hatada gidersiniz, tekrarı halinde de gidersiniz. Size son uyarım” diyor. Kılıçdaroğlu’nun, Batum’un TSK ile ilgili kâğıttan kaplan sözünden ne denli rahatsız olduğunun kanıtı; MYK’deki konuşması... CHP’nin darbelere karşı tutumunun toplumda anlaşılır hale geldiği bir dönemde gereksiz ve değersiz kâğıttan kaplan sözünün AKP tarafından nasıl istismar edileceğini bilen genel başkan: Bu sözün CHP aleyhine partiyi darbe yapmayan askerleri eleştiren, hatta neden darbe yapmadıklarını sorgulayan kampanyaya dönüştüğünü gördü ve… önce yardımcılığına atadığı kişinin bu görevden istifa etmesini bekledi… Ama yardımcısının istifayı düşünmediğini, hatta sözünün arkasında durduğunu görünce doğasına uygun bir kararla Batum’a son bir şans verdi. Partiyi bağlar nitelikte yeni bir gaf yaparsa… yetkisini kullanarak yardımcılık görevinden almayı kararlaştırdı. Parti yönetim üyelerinin Kurultay’dan üçbeş ay sonra birbirine düştüğünü içerecek yorumlara prim vermemeye özen gösterdiğini vurgulayan bir davranıştı bu. Batum’un kamuoyuna açıklamaları ile iç bünyede yetkililere söyledikleri iç açıcı bir izlenim vermiyor. Batum, MYK toplantısında günah çıkardı. Ordu ve Ergenekon sanıklarının aleyhine bir hava yaratan açıklamalarının “iyi niyetle yapılan açıklamalar” diye algılanmasını diledi, özür diledi. Ne var ki tepkilerin yoğunlaştığı günlerde basının sorusu üzerine görevinden (partiden) istifa etmeyeceğini söyleyen Batum ile MYK sonrası gazetecilerin sorusu üzerine, “toplantıda istifasının gündeme gelmediğini ve gelmesi için de ‘bir neden’ olmadığını” açıklayan aynı Batum’du! Türkiye’de artık basına kapalı toplantıda konuşulanların medyada yer alacağını bilen Batum’a, birbirini yalanlayan açıklamaları yakışıyor mu? “Bir kısım medya” CHP’de huzursuzluk çıkarmayı görev biliyor. Batum konusu kapandı derken yandaş medya bu kez öteden beri hırpalamaya çalıştığı, Atatürkçü ve laikliğin savunucusu CHP İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ı yine diline doladı. Arıtman, yandaşlara hedef yapan sözleriyle gündemde. Arap ülkelerinden gelen gazetecilere, “Biz Arap kadınları gibi olmak istemiyoruz” demiş. Neden böyle demiş? Gerekçesi veya sözün içerdiği anlam yok haberlerde. Arap kadınlarını aşağılamak mı amacı? Hayır! Arıtman; Türk kadınının örneğin Suudi Arabistan’da otomobil kullanma özgürlüğüne yeni kavuşan… kadını ikinci sınıf insan gören… çağdaş hiçbir hak tanımayan Arap ülkelerinin kadınları gibi olamayacağını söylemeye çalışmış ise… Arap gazeteciler bu gerçekçi değerlendirmeye fazla alınganlık göstermiş olmuyor mu? Ha, Arap gazeteciler de Arıtman’a, ülkenizde kadınların pek çoğu, hatta Cumhurbaşkanınızın, Başbakanınızın, çoğu milletvekillerinizin eşlerinin başları, vücutları da baştan aşağı kapalı iken… …sokaklarınızda kara çarşaflı kadınlar giderek çoğalır, iktidar partiniz toplum yaşamını Arap ülkelerine benzetmeye uğraş verirken… bizim kadınlarımızı eleştirmenizi yadırgadık, deselerdi… …Arıtman bu saptamayı nasıl yanıtlardı acaba?.. …Acaba, halkın (CHP) iktidarında kadın, her açıdan çağdaşlığın gereklerinin yerine getirildiği o eski günlere dönecek, diyebilir miydi? Türkiye’nin KKTC Büyükelçisi Kaya Türkmen’in görevinden alınarak yerine kendi altındaki Kıbrıs Yardım Heyeti Başkanı Halil İbrahim Akça’nın büyükelçi atanması kararı, AKP hükümetiyle KKTC arasındaki bilek güreşinde dönüm noktası anlamını taşıyor. Türkiye’nin Lizbon Büyükelçisi iken Lefkoşa’ya atanan Türkmen’in aradan altı ay geçmişken geri çekilmesi Türk Dışişleri teamüllerine uygun bir hareket değil. ‘Arkasında ne var’ diye soruşturduğumuzda, Türkmen’in gözden çıkarılmasına neden olan ismin krizin KKTC’nin 27. kuruluş yıldönümü törenleri sırasında, Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’e yapılan protesto ile başladığı anlaşılıyor. ANALİZ UTKU ÇAKIRÖZER KKTC’den sorumlu bakana bağlı çalışan DPT kökenli Akça’nın büyükelçi olarak seçilmesi ise bir yandan krizdeki ‘Çiçek etkisi’ni teyit ederken, diger yandan Dışişleri Bakanı Davutoğlu ve bakanlık üst yönetiminin atamada söz sahibi olamadıklarını ortaya koyuyor. Eski KKTC Dışişleri Bakanı Serdar Denktaş, Cumhuriyet’e yaptığı değerlendirmede yeni büyükelçi Akça’nın KKTC’deki mitinglere neden olan baş aktör olduğunu vurguladı. Denktaş, “Mitingin asıl hedefi Akça’nın ‘KKTC halkı cezalandırılmalı’ şeklinde basına yansıyan sözlerini protesto etmekti. Bu sözler üzerine KKTC Cumhurbaşkanı Eroğlu 24 Ocak’ta kendisini Ankara’ya bir mektupla şikâyet etti. Türkiye şimdi, aynı ismi büyükelçi atayarak KKTC’de kendisinin tek söz sahibi dolduğunu kanıtlamak istiyor” dedi. Eroğlu ile Akça arasındaki sert görüşmenin basına sızmasından da Ankara’nın Türkmen’i sorumlu tuttuğu kulislerde dile getirilen bir başka iddia. Cumhuriyet’e değerlendiren Başbakan Yardımcısı Çiçek, “Büyükelçinin geri çekilişini nasıl değerlendiriyorsunuz” sorusuna, “Geri çekme değil görev değişikliği. Dışişleri böyle açıkladı” yanıtını verdi. Çiçek, 15 Kasım’da Kıbrıs’a gidişinde kendisine yönelik protestoları anımsıyor. Büyükelçi Türkmen’in gidişine o günkü ve devamında gelen protestoların etkili olduğu iddialarını ise reddediyor ve “Kıbrıs’ta bu tür dedikodular, yalanlar hep olur. Kendisi değerli bir diplomatımız. Alınan karar Dışişleri’nin tasarrufu. Haberlerden öğrendiğime göre 2007’den bu yana dış görevdeydi, Lizbon’dan bu göreve atanmıştı. Ondan önceki büyükelçimiz de Kuveyt’ten adaya atanmıştı. Bazen doğrudan Ankara’dan atanıyorlar bazen de dış görevden gelebiliyorlar. Dışişleri Bakanlığı her zaman kendi kuralları çerçevesinde bu tür tasarruflar yapar” dedi. Akça’nın büyükelçilik kararnamesinin tamamlanıp tamamlanmadığı konusunda yorum yapmaktan kaçınan Çiçek “O da değerli bir bürokrat. DPT’de hem Türkiye hem de KKTC ekonomisi üzerine önemli çalışmaları oldu. Şu andaki görevi önce Kıbrıs’taki elçi krizinin perde arkası sinde de yine Ankara’da Kıbrıs ile ilgili teknik heyetinin başındaydı” sözleriyle Akça’ya desteğini ortaya koydu. Kulislerde KKTC’ye Dışişleri kökenli olmayan bir ismin atanması da eleştiri konusuydu. Çiçek, Hariciye mensubu olmayan Akça’nın atanması durumunda bunun olağanüstü bir durum yaratmayacağını belirterek geçmişte İstanbul Valisi Cahit Bayar ve Maliye Müsteşarı Ertuğrul Kumcuoğlu’nun KKTC’de büyükelçilik yeptıklarını anımsatıyor. MALZEME KALİTESİZ ÇIKTI Çamlıca’yı ihmal yakmış FIRAT KOZOK AnkaraLefkoşa ilişkisinde sancılı dönem KKTC Cumhurbaşkanı’nın bir hafta önce hakkında şikâyet mektubu yazdığı ileri sürülen isim AKP hükümeti tarafından Lefkoşa’ya büyükelçi atanmasıyla sancılı bir döneme girilmiş oluyor. Ankara, Akça için KKTC hükümetinden agreman isteyecek mi? Atama agremansız gerçekleştirilirse, KKTC Cumhurbaşkanı Türkiye’nin yeni büyükelçisinin güven mektubunu kabul edecek mi? Öte yandan altı ay görev yaptıktan sonra Ankara’ya çekilen Türkmen bu davranışı sineye çekecek mi? Erdoğan ve Çiçek ikilisinin KKTC’ye karşı takındığı tutum, adada siyasi parti, sivil toplum ve meslek örgütlerinin katılımıyla 2 Mart Çarşamba günü yapılacak “Toplumsal Varoluş Mitingi”nde sürpriz bir karşılık bulacak mı? ucakirozer@cumhuriyet.com.tr Çiçek’e protestoyla başladı Ercan Havalimanı’nda “Al paketini evine dön” dövizleriyle karşılanan Çiçek, “Rumlar gibiler” tepkisini gösterdi. Türkmen’in birkaç gün sonra verdiği bir demeçte, Çiçek’in sözleri için “Tepkisine saygı duyuyorum ama ben o şekilde konuşmazdım” demesi dünkü kararın zeminini hazırlayan ilk olay olarak değerlendiriliyor. Çiçek’in o süreçte Türkmen’e “Neden ağırlığınızı koyup bunlara engel olmuyorsunuz?” diye çıkıştığı ileri sürülüyor. Bu olaydan kısa bir süre sonra KKTC’de Türkiye aleyhtarı protestoların yaşanması üzerine de Çiçek’in Türkmen konusundaki kanaatinin Başbakan Erdoğan tarafından da paylaşılır hale geldiği anlaşılıyor. Büyükelçi Türkmen’in yerine, Dışişleri Bakanlığı dışından ve ANKARA TRT’nin İstanbul Çamlıca’daki dev radyo ve televizyon kulesindeki yangına ait bilirkişi raporunda, yangının kullanılan kalitesiz malzemelerden kaynaklandığı vurgulandı. TRT’nin Çamlıca istasyonundaki vericisinde 21 Mayıs 2010’da meydana gelen yangında değeri milyonlarca TL’yi bulan kule kullanılamaz hale gelmişti. Yangının ardından başlatılan soruşturma çerçevesinde İstanbul Teknik Üniversitesi’nden 3 kişilik bir heyet bilirkişi raporu hazırlamakla görevlendirilmişti. Üsküdar 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilen raporda, “Yapılan incelemede kule içerisinde kullanılan tüm kabloların yanmaya mukavemeti bulunmayan standart kablolar oldukları görülmüştür. Alev geciktirici özelliği bulunmayan yüksek güçlü kabloların kapalı alanlarda kullanılmasının teknik olarak hata olduğu değerlendirilmelidir” denildi. Raporda, sistemin alarm vermesine karşın yayının sürdürülmesinin de hata olduğu belirtildi. Çiçek: Geri çekme değil, görev değişikliği KKTC’deki bu önemli değişikliği ve kendisinin süreçteki etkisini YASA KOMİSYONDAN GEÇTİ Adaya ceza gibi atama Lefkoşa Büyükelçisi Türkmen merkeze çekildi, yerine sosyal hakların kısıtlanmasından yana olan Akça ‘vekil’ olarak atandı BAHADIR SELİM DİLEK ‘İmam polise’ bir adım daha ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) ÖSYM’yi “Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi” adıyla yeniden yapılandıran ve imam hatiplilere polis olma yolunu açan yasa önerisi dün TBMM Milli Eğitim Kültür Gençlik ve Spor Komisyonu’nda kabul edildi. CHP’liler ÖSYM’nin satın alacağı mal ve hizmetlerin Kamu İhale Kanunu dışında tutulmasını eleştirdi. CHP Milletvekili Nur Serter’in İstanbul Gelişim Üniversitesi kurucuları hakkında bilgi verilmesini istemesi tartışmalara yol açtı. Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, “amacın komisyon çalışmalarını engellemek olduğunu” öne sürdü. Serter, tüm lise mezunlarının polis meslek yüksekokulu ve akademilere girebilmesine ilişkin maddeyi eleştirirken “düzenlemenin, mesleki teknik eğitim alanların kendi alanlarında kalmasını engelleyeceğini” söyledi. Emrivaki üyeliğe tepki istifası ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) MHP’li TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyesi Şenol Bal, gözaltında kayıp olan Tolga Baykal Ceylan için kurulan alt komisyona “gıyabında” üye yapıldığı gerekçesiyle, üyeliğinden istifa etti. Bal, şu görüşleri dile getirdi: “Etik olmayan bir davranış gösterilerek, üyeliğimin oylatılması, kabul etmememe rağmen basına yanlış bilgi verilmesi ve Başbakan’ın talimatıyla siyasi şov yapmak amacıyla oluşturulmuş bir alt komisyon, benim insan hakları inancıma ters düşmektedir.” Cemevi derneği davası başladı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Tüzüğünde “Alevi inancının ibadet merkezi olan cemevlerini yapmak” yazdığı gerekçeyle Çankaya Cemevi Yaptırma Derneği’nin kapatılması istemiyle açılan davanın görülmesine Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde başlandı. Derneğin avukatlığını yapan Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Başkanı Fevzi Gümüş, “Alevilerin ibadethanelerinin neresi olduğunu tanımlama, belirleme yetki ve hakkı yalnızca Alevi toplumuna aittir” dedi. ANNKARA Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Kıbrıs Türklerini “besleme” olarak tanımlamasıyla patlak veren krizin ardından Dışişleri Bakanlığı Türkiye’nin Lefkoşa Büyükelçisi Kaya Türkmen’i merkeze çekti. Yerine, Türkiye’nin verdiği Kaya Türkmen y a r d ı m l a r l a KKTC’deki ekonomik programı yürütmekle görevli olan sosyal hakların önemli ölçüde kısıtlanmasından yana olmasıyla bilinen Halil İbrahim Akça atandı. Akça bu görevini “vekil” olarak yürütecek. Besleme krizinde son gelişme Lefkoşa Büyükelçisi Kaya Türkmen’in merkeze çekilmesi oldu. Merkeze alınmasına ilişkin karar önceki gün kendisine tebliğ edilirken hükümet Türkiye’nin Lefkoşa’daki diplomatik temsilcisi olarak Akça’yı belirledi. Görevin Akça’ya dün tebliğ edildiği belirtiliyor. Akça’nın bu görevi “büyükelçi” olarak yürütmesi için KKTC yönetiminden agreman istenmesi gerekiyordu. Bunu aşmak için Akça, “vekil” formülüyle görevlendirildi. KKTC’deki kulislerde kısa bir süre önce Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun Ankara’dan Akça’yı yardım heyeti teknik başkanlığından alması talebinde bulunduğu bilgisi yansımıştı. AB’ye yakınlığı ile bilinen Kaya Türkmen, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun özel tercihiyle Lefkoşa’ya atanmıştı. Türkmen, göreve başladığı ilk günlerde Türkiye’ye karşı sert ve yoğun muhalefetiyle bilinen Afrika gazetesini ziyaret etmiş, gazete yetkilileri “Kendinizi ne olarak tanımlıyorsunuz? Büyükelçi mi yoksa vali mi?” sorusunu yöneltmişti. Türkmen de bunun üzerine, “Vallahi ikisi gibi de hissetmiyorum. Olsa olsa IMF Başkanı gibi hissedebilirim” yanıtını vermişti. KKTC’deki görevi yaklaşık 1 yıl önce başlayan Türkmen’in geri çekilmesi ve yerine Akça’nın atanmasına ilişkin değerlendirme yapan diplomatik kaynaklar, “Türkiye’nin yardımlarının eşgüdüm içinde iletilmesinin sağlanması için böyle bir tasarruf söz konusu” dedi. Diplomatik kaynaklar, Türkmen’in geri çekilmesinin son olarak yaşanan “besleme” krizi ile il Sanata ve ‘Ucube’ye Dair Prof. Okay Tekin KIRIŞOĞLU Emekli Öğr.Üy. Baştarafı 2. Sayfada Erdoğan, mitinglerdeki pankartlara tepki göstererek Kıbrıs Türklerine ‘besleme’ demişti. gisi olmadığını ileri sürdü. Neden Akça? Akça’nın geçen hafta Fortune dergisine yapmış olduğu söyleşide verdiği mesajlar, “besleme” krizi sonrasında neden büyükelçi olarak atandığı sorusuna da yanıt niteliği taşıyor. Akça, söz konusu röportajda, “Türkiye, KKTC’nin IMF’si olmaya soyundu. Kasası boş bir işyerine dönen KKTC’de ekonomi acı ilaç ile ayağa kaldırılmaya çalışılıyor. Emekli fonları şu anda sağlık ödemesi dahi yapamıyor. İhtiyat sandığı ise çalışan ve işverenden beşer puan kesinti ile oluşuyor. Bu kesintileri yüzde 20’ye çıkarmışlar ve buradan gizli maaş bağlamışlar. Emekli olunca çok yüksek emekli ikramiyesi alıyorlar. Bu ikramiyeler 1 milyon liraya kadar çıkabiliyor. Şu anda hükümetin sandığa 1 milyar liraya yakın borcu var. Fonda para kalmamış çalışanlar da alacaklı. Sorun çalışanların çok yüksek ücret alması ve fazla insan çalışması. Oldukça politizeler ve profesyonel değiller. Sendikal hakların kullanım şekli çok tahrikkâr ve kamu hizmet sunumunu olumsuz etkiliyor” demişti. ATAMADA SORU İŞARETLERİ KKCT’deki büyükelçi değişikliği soru işaretlerini de beraberinde getirdi. KKTC’nin eski Ankara Büyükelçisi Ahmet Zeki Bulunç, diplomat olmayan birinin maslahatgüzar pozisyonuna getirildiğine dikkat çekerek Kaya Türkmen’in görevden alınmasını “şok bir gelişme” olarak değerlendirdi. Bulunç, Halil İbrahim Akça’nın KKTC’de yardım heyeti başkanlığında çalıştığını ve Türkiye’de Devlet Planlama Teşkilatı’ndan geldiğini anımsatarak, “Bu durum Dışişleri Bakanlığı’nın temel prensipleri dışında. Eğer bir elçinin görev değişikliği söz konusu olursa, büyükelçilik müsteşarının geçici maslahagüzar olması lazım” dedi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Osman Korutürk ise Dışişleri Bakanlığı’nda böyle bir uygulamanın olmadığına işaret etti ve “En kıdemli maslatagüzar olur. Büyükelçi olmadığı zaman, en kıdemli meslek memuru görev alır. Yardım heyetinde görev yapanların hepsi büyükelçi ve büyükelçilik müsteşarının altında. Büyükelçiliğe bağlı çalışırlar ve müsteşarın altında görev yaparlar” dedi. Bu ilk tepkinin arkasından kişinin duygularına dayanak olan nedenleri açıklaması gerekir. İşte bu aşamada sanat ile ilgili kazanılmış bilgi ve deneyim gereklidir. Eğer bu tepkileri veren kişi sanata ilişkin yeterli birikime sahip değilse, hele ki, yapıta güzel/çirkin gibi kesin bir yargıyla yaklaşmışsa ve de yargısına anlamlı bir açıklama getiremiyorsa sığınacağı tek şey yargısına bulduğu kaçamak özürlerdir. Örneğin; bir üniversite bahçesine yapılmak istenen, hatta yapımında epeyce de yol alınan, Atatürk heykeline sanatla ilgili bilgi ve deneyimden yoksun kimi önyargılı kişiler, Lenin’e benziyor diye, kimileri ise Atatürk’ü sanatçının kolları birbirine kavuşmuş olarak göstermesinden sözüm ona rahatsızlık duyarak “Bu görünüm heykelde çaresizlik ifade ediyor” diyerek karşı çıkmış ve heykelin yapımı durdurulmuştur. Benzer bir durum Sayın Mehmet Aksoy’un anıt heykeli için de yaratılmıştır, O heykel için bulunan özür de şöyledir: “Anıttaki figürlerden biri Ermeni, kendini kasıyor; di ğeri Türk, elini uzatmış, ezik büzük özür diliyor. Gözyaşları da Ermenilerin sevinç gözyaşları.” Ülkemizde benzer davranışlarla giderek sıkça karşılaşır olmamız düşündürücüdür, üzücüdür. İnsanda sanat algısı çok küçük yaştan başlayarak bilgiyle, deneyimle, öğrenmeyle aşama aşama gelişir. Her yaşın sanat yapıtına tepkisi o güne kadar edindiği birikime ve deneyime bağlıdır. Örneğin; küçük çocuk bir resimdeki nesneyi oyuncağına benzeterek resme bir anlam verir ve belki sever. O oyuncağı kayıpsa belki hüzünlenir, daha büyük olanlar ise sevmek için bir yapıtta ille de tanıdık görüntüler arar. Sanatçı duyarlılığına ve özgürlüğüne yönelik ilgi, dokuz ile on iki yaşların tepkisel özelliğidir. Bu tepkiler eğitime bağlı olarak estetik eleştiriye doğru gelişir. Bilgiye dayanmayan, açıklaması olmayan kesin yargı bu gelişmede yer almaz. Biz bu gelişim sıralamasının neresindeyiz acaba? Daha da önemlisi biz sanata, sanatçıya, emeğe ve giderek insana gösterdiğimiz bu saygısızlıkla çağın neresindeyiz? C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear