25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
11 ŞUBAT 2011 CUMA CUMHURİYET SAYFA 15 Potansiyeli performansa çevirmek için beyin ile öğrenme arasındaki etkileşimlerin bilinmesi gerek GÖRÜŞ AHMET TAN Beyinöğrenme ilişkisine dikkat... Engelliler Olimpiyatı’na gönüllü aranıyor Yunanistan’da gerçekleştirilecek olan “Engelliler Olimpiyatı”nda görev alacak olan Türk gönüllüleri GENÇTUR seçecek. Yunanistan Ulusal Ajansı tarafından onaylanan proje ortakları arasında yer alan GENÇTUR, 15 Haziran 5 Temmuz 2011 tarihlerinde gerçekleşecek olan olimpiyatta 1 ay süreyle görev alacak 7 gönüllü gönderecek. Gönüllüler organizasyon komitesince oluşturulacak olan çevre temizliği, kayıt masası, karşılama, getir götür işleri, oyunlarda oyunculara yardım gibi değişik alanlarda görev alacaklar. Gönüllü seçiminde olanakları kısıtlı gençlere öncelik verilecek. Bu projede yer almak isteyenler ayrıntılı bilgi almak için “Yunanistan Engelliler Olimpiyatı” kodu ile zafer.yilmaz@genctur.com adresine eposta yollayarak başvuru belgesi alabilirler. Torbacı Düzeni... Torba’da “meslek liseleri” ile “stajyer gençler” olmasa eksik kalırdı. Ne demişti atalarımız? “Meslek lisesi, memleket meselesi!” Torba, bu liseleri de düzenliyor! Torba zaten “düzmek” kökünden gelen her alanı dümdüz ediyor! TÜİK resmi rakamları ilan ediyor: “Çalışanların yüzde 3840’ı kayıt dışı”... Ama… Ali Yiğit, Necdet Ali Tanışmak, Dursun Kavak, Satılmış Şimşek, A.Kadir Kurt, Bayram Özkan, Abdullah Karakulak, Ahmet Özdemir, Mükremin Atmaca, Cengiz Soyalp, Hüseyin Yıldız... Daha on kadar genç önceki hafta kayda geçtiler. Ankara Karşıyaka’nın… Ve memleketlerinin mezarlıklar müdürlüğünün kayıtlarına... Ankara’da OSTİM’de yanarak ezilerek ölenlerden kaçı sigortalıydı? Hâlâ belirlenmiş değil. Acaba bunlar ‘meslek lisesi önlisans’ mezunu olsalardı ölmekten kurtulabilirler miydi? Bunu istatistiklere bakarak söyleyebiliriz. Üniversite mezunu olsalardı 4’te 1’i işsiz olacağından en azından bu 20 kişinin en az 5’i hayatta olacaktı! Üniversite diploması işsiz bıraktığı için, bir anlamda iş kazasında ölmekten de kurtarıyor gençleri! Meslek lisesi mezunlarının yüzde kaçı işsiz? Yetkililer, “Niye kaçak çalışıyorlardı?” anlamına gelecek imalarla ölenleri kusurlu buldular! Ankara Belediye Başkanı, “Ben sorumlu değilim!” diye kestirip attı. Bakanlık’ta iş ve işçi sağlığı, iş güvenliği diye yüzlerce personel var. Ama kimin sorumlu olduğunu ortaya koyan mevzuat yok. Geçen yaz, bir başka yasa ile iş sağlığı/güvenliği taşeron firmalara bırakılmıştı. Torba’ya dolayısıyla, kayda girebilen gençlere gün doğdu: Hiç değilse “deneme süresi” garantisine kavuştular. Buna göre, 16/18 yaş arasındaki 650 bin gencin ücreti 90 TL düşürüldü ama işleri deneme süresince garantili! Meslek lisesi stajyerlerine haftada 4 gün çalışma karşılığı verilen 238 TL’lik aylık ise 188 TL’ye indirildi. Az veren candan, çok veren maldan! Amaç hani, sanayi için ara eleman yetiştirmekti! Peki, “meslek yüksekokulu önlisans” türünden fiyakalı akademik adlar vermek de neyin nesi? Buralara “üniversite” payesi izlenimiyle oy almak hesabı mı var?! Başbakan, Tuzla’da geçen yılın 3 Martı’nda bağıra çağıra ilan etmemiş miydi? “Üniversite bitirene iş garantisi diye bir şey yok!” Üniversite bitirene olmayınca meslek lisesini bitirene olur mu? Çalışanlar ‘kayıt dışından’ kayda geçerlerse göreceğiz! Peki, iş garantisi kime var? Partiden üyelik kartı getirene mi? İş demek, kimlik demek. Gençleri kimliksiz bırakmak demek! İşsizlik ele güne muhtaç olmak demek? Mercimeğe, nohuta, kömüre muhtaç olmak demek? Dünyada yolsuz iktidarlar için “kendi zenginini yaratıyor!” denir. Ama bu iktidar kendi yoksulunu da yarattı. Kendi yoksul kitlesi sayesinde iktidarını sürdürmeye yöneldi. O yüzden… İş sahası yaratmak yerine yoksulluğun çaresizliğin artmasını teşvik ediyor? Yoksa 4 üniversiteli gençten birinin işsiz, çaresiz olduğu bir ülkede... Başbakan zırt pırt “Üç... Üç...” diye niye ortaya çıkıyor ki? Torba Yasa’nın stratejik hedeflerinden biri de Çin ve Hindistan’la rekabet edebilmekmiş. Bunun için 1529 yaş arası gençler zemininde yabancı sermaye için ucuz emek ucuz üretim coğrafyası yaratmakmış. Sıcak para coğrafyası olduk. Dünyanın en yüksek faiziyle halkın emeği yurtdışına akıtılıyor. Şimdi yetmedi, bir de bu yüz kızartıcı coğrafyayı daha da derinleştirmeye yöneldik. Torba’nın marifeti bu. ‘MODA PORTFOLYOSU’ HAZIRLIK PROGRAMI İstanbul Moda Akademisi, Moda Portfolyosu Hazırlık Programı 23 Şubat’ta başlıyor. “Moda Portfolyosu Hazırlık Programı”nda, moda kariyerinin ilk adımı “portfolyo” hakkında tüm bilinmesi gerekenler, 3 aylık yoğunlaştırılmış bir programla öğretilecek. İMA ve benzeri yurtiçi/yurtdışı moda eğitim kurumlarında, üniversitelerin Güzel Sanatlar Fakültesi Moda Tasarımı Bölümleri’nde okumak isteyen, 14 yaş üzeri öğrencilere yönelik olarak tasarlanan programa katılımcılar mülakatla seçilecek. Kadir Has’ta ‘Komşuluk Hakkı’ Kadir Has Üniversitesi, “Komşuluk Hakkı” sosyal sorumluluk projesi kapsamında CibaliFatih bölgesinde yaşayan yaklaşık 100 öğrenciye yarıyıl tatili boyunca ücretsiz voleybol ve basketbol kursları veriyor. Bu projeyle Cibali İlköğretim Okulu öğrencilerinin sağlıklı, sosyal ilişkileri gelişmiş ve zihinsel olgunluğa ulaşmış bireyler olarak gelişimlerini desteklemek amaçlanıyor. Kadir Has Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Aydın, “Üniversite içinde bulunduğu bölgenin çehresini değiştiren bir güç olmalıdır. New York ve Oxford gibi üniversitelere baktığınızda bunu görürsünüz. Bizim de böyle bir hayalimiz var. Bu yüzden bu projeyi hayata geçirdik. Mahallenin içinde olalım, bizimle birlikte mahalleli de gelişip kalkınsın istiyoruz” diye konuştu. İSMAİL GÜLGEÇ Liselilerin besteleri yarışacak Hisar Okulları, İstanbul’daki bütün liselere açık bir müzik yarışması düzenliyor. İstanbul Liselerarası Müzik Yarışması’na, lise öğrencileri demo hazırlayarak başvurabilecekler. 16 Nisan 2011 tarihinde, Hisar Okulları Kültür Merkezi’nde yapılacak olan yarışma, “Yorum” ve “Beste” olmak üzere iki ana kategoride düzenleniyor. Başvuru şartları ile ilgili ayrıntılı bilgi için: www.hisarschool.k12.tr Türkiye Özel Okullar Birliği tarafından Antalya’da düzenlenen “Eğitim ve Beyin” konulu sempozyumda, öğrenmenin beyin temelli fiziki bir süreç olduğu, bütünsel yaklaşımın ve disiplinler arası bağlantılar kurmanın beyni geliştirdiği, eğitim politikaları ve programlarını belirlerken bu bulgulara dayanılması gerekliliği üzerinde fikir birliği sağlandı. “Beyin” hakkındaki bilgilerin her geçen gün arttığı, bu nedenle de öğretim programlarının hazırlanmasında beyinöğrenme ilişkilerinin mutlaka göz önünde bulundurulmasının gerekliliği ortaya konulan sempozyumun sonuç bildirgesi şöyle: 1 Öğrenmeyi en üst düzeyde gerçekleştirmek için eğitim politikası ve programları, beyni anlama üzerine kurulmalıdır. 2 Kesin sınırlar ve kalıplar içine alınmış programlar yerine, öğrencinin gelişim, yetenek ve yönelmelerine cevap verecek ve esnekliği olan program çerçeveleri belirlenmelidir. 3 Öğretmen mesleki gelişim programlarında beyin gelişimi ve beyinöğretim ilişkilerine yönelik yetkinlikleri arttırılmalıdır ve nörologlardan eğitim alanında destek alınmalıdır. 4 Ergenlik dönemindeki hatalı yaklaşımların öğrenciyi ömür boyu etkileyeceği unutulmamalıdır. 5 Her yaş döneminde öğrenciye doğru geri bildirim vermenin öğrenci başarısında duygusal ve bilişsel önemi olduğu bilimsel olarak saptanmış ve öğrenci motivasyonunu arttırdığı vurgulanmıştır. 6 Beyindeki gelişmelere paralel olarak, dil öğreniminin üçon bir yaşları arasında daha etkin olduğu dikkate alınmalı ve yabancı dil öğretim programları buna göre hazırlanmalıdır. 7 Öğrencinin karşılaştığı kaygıyı, sosyal ve fiziksel baskıyı kolayca atlatabilmeleri için öğrenme ortamı ve öğrenme deneyimleri dikkate alınarak öğrenci konfor alanı genişletilmelidir. Okullardaki ödev politikaları öğrencinin beyin gelişimi ve yeterlilik yapısına uygun olmalıdır. 8 Okul rehberlik servisleri daha aktif ve etkin olmalı, okul yönetimleri rehberlik servislerinin işleyişini desteklemelidir. 9 Beyin kapasitesini en üst seviyeye taşımak ve okullarda eğitim öğretim kalitesini arttırmak için egzersiz ve deneyim bakımından zengin bir çevre oluşturulmalıdır. Ticani Bir Belediye MERİÇ VELİDEDEOĞLU Mısır’ın iyice yozlaşan yönetiminin faşist baskısına başkaldıran halk, günlerdir alanları, sokakları doldurarak bir bakıma soluk aldı, içini döktü, isteklerini haykırdı. Yoğunluğu azalsa da gösteriler sürüyor. Kahire’nin milyonları kucaklayan ünlü El Tahrir alanında, olup biteni kesintisiz izleyen de alana egemen bir görünüşteki “Ulusal Müze” binası. Mübarek yanlılarıyla karşıtlarının en yoğun çatışmaları, hemen hemen hep müzenin önünde olmuş. Bu çatışmalar sırasında, yaklaşık 3040 kişilik bir grup müzeye girerek gişeleri yağmalamış; vitrin kırmış; iki mumyanın da kafalarını koparmış. Daha ileriye gidememişler; çünkü müzeye koşup gelen genç kazıbilimciler (arkeolog), tarihçiler, sanatçılar, sorumlularla birlikte çapulcuların karşısına dikilmişler. Olay duyulunca “halk” da müzenin girişinde nöbete başlamış. Bu durumda mumyalara yapılan saldırı oldukça şaşırtıcı görünüyor. Çünkü; çoğunluğu firavunlara ait olan bu mumyalar, 120 yıl önce bulundukları yerden müzeye taşınırken yerel Müslüman “halk” tarafından dualarla, dinsel ilahilerle, üzüntülü ağıtlarla, yol boyunca uğurlanmışlardı; Kuran’da firavunları “lanetleyen” onca ayete karşın... Mısır’da 1980’lerde de böyle bir durum yaşanmıştı. O sıralarda halk “et sorunu”yla savaşıyordu. Et fiyatları öyle artmıştı ki, dayanamayan halk duruma devletin el koymasını istedi. Devlet de el koydu; Başkan Enver Sedat bunu halka şöyle duyuruyordu: “Bir ay et yemeyin!” Kuşkusuz sorun çözülmedi; ortalık karıştı, bağrış çağrış... E. Sedat da, bizde iyi bilinen ve R. T. Erdoğan’ca kesintisiz kullanılan bir yönteme başvurdu: “Gündem” yarattı... “Mumyaların açıkta müzede sergilenmesi dinimize aykırıdır; gömülsünler!” dedi. Bu kez ortalık iktidarın istediği gibi karıştı; “et sorunu” gündemden düştü!.. Kuşkusuz eğitimli kesimin sesi çıkacaktı, öyle de oldu. Ama ilginç olan, “halk”tan da gelen bir “karşı” duruştu. O yıllarda Türkiye’de benzer diyebileceğimiz bir olay yaşanmıştı. Vedat Dalokay, Ankara Belediye Başkanı’ydı, Anadolu’nun dört bin yıl önceki halkına ait bir kurs olan “Hitit Güneşi”ni, Sıhhiye’ye dikmeye kalkışınca kızılca kıyamet kopmuştu. İktidar ortağı Necmettin Erbakan, “Hayır! Olmaz, bu dinsizlerin simgesi!” diye çırpınıp duruyor; Meclis’te kimi milletvekilleri Dalokay’a “veryansın!” ediyorlardı. Az sayıda da olsa kimi gazeteler, TV’ler Dalokay’ın yanında yer aldılar. Ne var ki, “halk”tan, belediye başkanına destek olacak ne gür bir “ses” geldi, ne de anılarda kalabilecek bir “destek duruşu” sergilendi. Bilmem ki, Ankaralılar bu olayı anımsar mı? Daha doğrusu hepimiz anımsıyor muyuz? Oysa yalnız anımsamakla yetinmeyip zaman zaman anımsatmalıydık; canlı tutmalıydık; belki o zaman Kars’ın “İnsanlık Anıtı” olayını yaşamazdık. Bu anıt için, Başbakan Erdoğan “ucube” değerlendirmesini yapıp ardından da “Yıkın!” buyruğunu verdiğinde, Stalin ile bağlantılı bir söylemi anımsadım. Usta bir ozanımız, sanırım Nâzım Hikmet, Moskova’da, ABD’ye öykünerek (taklit) yapılmış 80100 katlı binalar görünce şaşırmış. “Bunlar da ne, bunları kim yaptı?” diye sorduğunda; “Bunlar Stalin’in binaları” yanıtını alınca, “Stalin adında bir mimar tanımıyorum!” demiş. Bizler de öyle. “Recep Tayyip Erdoğan” adında bir “heykeltıraş”, bir “sanatçı”, bir “sanat eleştirmeni” tanımıyoruz; ama, bir anıt hakkında bu boyutta bir karar verme yetkisini kendinde gören, adı Recep Tayyip Erdoğan olan bir “imam” tanıyoruz... Şu sıralarda da bu “imam” denli ünlü olacak “ticani” bir belediye başkanı yaratılmak üzere. Bilindiği gibi Kars Belediye Başkanı, “İnsanlık Anıtı”nı nasıl yıkacağının peşinde. Yaptığı yoğun çalışmalar(!) sonunda, “Ticani Usulü” bir yöntemle “yıkma” kararı almış. Yani Ticanilerin yaptığı gibi küçük küçük parçalar kopararak. Kuşkusuz onların kullandığı kazma, balta vö’ler yerine 21. yy araçlarıyla yapacakmış; bunun nasıl olacağını da TV’de keyifle anlattı. Peki bütün bunlar olurken, oluşurken Karslılar, Kars “halk”ı nerede? İlerici “STK”leri nerede? Komşu illerin “halk”ı nerede? Bizler neredeyiz? Kimi zaman küçümsediğimiz o “Fellah”lar bile 120 yıl önce “sessiz” kalmamışlardı... HAYVANLAR KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc@yahoo.com m.velidedeoglu@hotmail.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Tartışmak, didiş 1 mek. 2/ Argoda gizli yere verilen ad... 2 Bir kimsenin ege 3 menliğini tanıma. 4 3/ Fas’ın plaka imi... Eski dilde 5 eşek... Tantal ele 6 mentinin simgesi. 7 4/ Kırşehir’de bir yeraltı kenti. 5/ İti 8 ci neden, güdü... İs 9 yankâr. 6/ “Samit” 1 2 3 4 5 6 7 8 9 de denilen ve sözsüz oynanan köy seyirlik oyun 1 M E Y S E R E A larına verilen genel ad... 2 E L O P A N E L Ayakkabıların altına ça 3 Y A N K İ AMA kılan demir çivi. 7/ Kuru 4 M G E D E M E Ç soğuk... Takımlar grubu, 5 EMA N E T L A küme. 8/ Nijerya ve Ka6N A R MA T M merun’dan getirilen zenci 7 E V R İ J İ T kölelerin Küba’da oluşA Y A E K İ N turdukları dinsel hareket. 8 9/ Hindistan’ın iki büyük 9 A L A B O R İ N A destanından biri. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Yıkılma, çökme. 2/ Çin’in para birimi... Değerli madenlerin saflık derecesi. 3/ Bir organımız... Leylak rengi, açık mor. 4/ Tanık... Bir şeyin fiyatını arttırma. 5/ Hatay ilinde bir ova... Baryum elementinin simgesi. 6/ Bir tür kâğıt süslemeciliği... Biriyle eğlenme ve onu küçümseme. 7/ İlgi eki... Karahindibanın sebze olarak yenen yaprakları. 8/ Eski Türklerde kutsal sayılan hekim. 9/ Hareketsiz bir cisme etki eden kuvvetleri inceleyen mekanik dalı... Bir haber ajansının kısa yazılışı. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear