23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
25 KASIM 2011 CUMA CUMHURİYET SAYFA kultur@cumhuriyet.com.tr KÜLTÜR D Ü N D E N Y A R I N A B İ R 17 K Ö P R Ü : Bir kültür kurumu: SALT Galata ki yıl önce dev bir şantiyeyi dolaşırken gözüme çarpan ve gözümün önünden hiç gitmeyen imge şuydu: Etrafa yayılan bir toz bulutunun içinde, ustalar, işçiler, kocaman elleri, minicik çekiçleriyle, sanki bir oya, bir nakış, bir dantel işi yaparmışçasına, duvarları, sütunları kaplayan, yıllar içinde üst üste atılmış kat kat boyaları, sıvaları kaldırıyorlardı. Yabancı her tür maddeyi iğneyle kuyu kazar gibi, sonsuz ince ayar bir işçilikle bertaraf ediyor, yapıyı adeta “soyuyorlardı.” Bir derviş sabrıyla, bilgeliğiyle… Sonradan eklenmiş her yapaylık ortadan kalktıkça, altından daha güzel, daha aydınlık bir malzeme çıkıyordu… Sonunda oldu! “Daha güzel, daha aydınlık”tan da öte bir başarı! İşte karşınızda SALT Galata… Garanti Bankası’nın çiçeği burnundaki kültür kurumu. (Beyoğlu’ndakinden sonra bu ikincisi.) İçinde müze, kitaplıklar, arşiv, araştırma birimleri, atölyeler, oditoryumlar, sergi alanları, kitabevi, kafeterya, restoran barındıran bu kültür kurumuyla ilgili bilgileri birkaç gün önce bu sayfalarda okudunuz (Cumhuriyet22 Kasım). Onları tekrarlamayacağım. SALT’ın iletişim ve yönetim direktörü Sima Benaroya ile SALT’ın Araştırma ve Program Müdürü Vasıf Kortun’la burada çıktığım bir turda beni en çok etkileyenleri vurgulayacağım. İ örkemle yalınlığın buluşması Bir zamanların Voyvoda Caddesi’nde (günümüzün Bankalar Caddesi’nde) Fransız asıllı Levanten Mimar Alexandre Vallaury’nin tasarımı 1892 yılında Merkez Bankası (Bank Imperiale Ottomane) olarak hizmete açılmıştı bu yapı. Türkiye’de döneminin en önemli mimari yapıtlarından biriydi. Mimar Han Tümertekin burayı hem “özüne” döndürürken hem de yeni işlevsellik ka G zandırırken muhteşem bir iş çıkarmış. Yapının yüz küsur yıl önceki görkemini ve sonsuz yalınlığı buluşturmuş. Yalınlık dediysem bu sizi yanıltmasın. Bu, müthiş donanımlı, bilgiye, birikime dayalı bir yalınlık. Neoklasik dış cepheden içerisi girdiniz mi müthiş bir aydınlık ve önünüzde Haliç! Dolaşırken karşılaştığınız ve restoranın manzarasından söz etmeme gerek yok herhalde… Gezecek olanlara bir ipucu. Yapının ortasında bilgisayar aracılığıyla çalışan günışığı panelleri var. Bunlar günün farklı saatlerinde, farklı hareket ederek daha çok, daha çok ışığı içeri alıyor. Kaçırmayın: Panellerin devinimini izleyin. Bir ilginç özellik: Her mekân farklı farklı tasarımcılar tarafından düzenlenmiş. Her birinde değişik özellikler ön plana çıkıyor. Bir önemli özellik daha: Her şey, yerli imalat, sıfırdan imal edilmiş… Tüm eşyalar, her şey yerli tasarım… Kitaplık sistemlerini doğrusu çok kıskandım! rulmasına katkı için kaçınılmaz olana öncelik tanıyorlar: Çağdaş sanatlar, güncel sanat, mimarlık, şehircilik, tasarım, sanat tarihi özellikle uzmanlaştıkları alanlar. Şu anki sergiler “Geçmişe Hücum: Osmanlı İmparatorluğu’nda Arkeolojinin Öyküsü”, 200 yıllık bir süreçte bu topraklardaki çalışmaları göz önüne seriyor… “Foto Galatasaray” tam 50 yıl Galatasaray’daki stüdyosunda fotoğrafçılık yapmış Maryam Şahinyan’ın tüm arşivini kapsıyor. Onu günümüze kazandıran Tayfun Serttaş’a teşekkürler! Orada saatler geçirebilir, o fotoğraflara bakarak bir dönemin ekonomik, politik ve toplumsal analizini yapabilirsiniz. “Osmanlı Bankası Müzesi”ni daha önce görmüş olabilirsiniz ama yeni sergileme ve düzenlemede daha da çarpıcı olmuş! Katlar arasında dolaşırken karşıma çıkan bir kitle var: “Peçesi Açılan Modernizm/Tarihleri Örgütlemek.” Gülsüm Karamustafa’nın işi… Baktıkça okudukça öğreniyorum: Nazilerden kaçan Avusturyalı kadın mimar Margarete ScütteLihotzky, 193840 yıllarında Türkiye’ye gelip Milli Eğitim Bakanlığı için çalışmış okullar yapmış. Onun tasarımı Köy Enstitüleri için kullanıldı mı, kesinlikle bilinmiyor. Ancak Gülsüm Karamustafa, “Sanatçılar her zaman olgularla kurguyu bir araya getirecek hayal gücüne sahiptir” diyerek bu “enstelasyonu” yapmış. Daha önce Viyana’da sergilenen eser şimdi burada. Daha keşfedilecek ne çok dünyalar var dedirten, sadece geçmişe değil, geleceğe de ışık tutan bir kültür kurumu olmuş SALT Galata. Emeği geçenlere şapka! zeynep@zeyneporal.com NOT Oyunun adı uzun: “Önce Bir Boşluk Oldu Kalp Gidince, Ama Şimdi İyi…” Talimhane Tiyatrosu’nun bu oyunu, 28 Kasım’da IKSV Salon’da son kez oynanıyor. Sonra, salonsuz kentimde, nerede yer bulurlarsa orada oynayacaklar… Sakın kaçırmayın. Nedenini bir başka yazıda anlatacağım… ‘Zaman Her Şeyi Kemirir...’ Tam da geçmiş zamanlarımızla ilgili hararetli tartışmaların başladığı şu günlerde ve sayısız ‘kitaplık düzeltme’ harekâtlarımdan birinde, altmışlı yıllarda almış olduğum bir kitap yeniden elime geçti. ‘Human und Urban’ başlığını taşıyan Almanca kitap, 1965’te Goldmann Yayınevi’nde basılmış ve Roma İmparatorluğu dönemine ait Latince özdeyişleri içeriyor. Seçkiyi hazırlayan Heinrich G. Reichert, her özdeyiş için yorumlayıcı bölümler kaleme almış. Almanya’nın ünlü ‘Die Zeit’ gazetesi, zamanında kitabı şöyle tanıtmış: “Her bölümü, başlı başına bir kültür tarihi…” Kitapta ‘zaman’ üzerine de bağımsız bir bölüm var; burada yorumlanan özdeyiş ise ‘Tempus edax Rerum’; “zaman her şeyi kemirir” diye çevrilebilir. Seçkiyi hazırlayan, bu bölüme ait yorumuna şu satırlarla başlıyor: “Her şeyin geçiciliği ve sonluluğu karşısında, zaman ve ölüm karşısında, insanoğlu kendini özellikle güç durumda hisseder, ama bunları görmezlikten de gelemez. Bu yüzden, yürekli bir tutumla gerçekleri görmeye ve acı son karşısında da yıkılmamaya çalışır. Kimi zaman Stoik bir tutum takınır ve felsefe yaparak gerçekliği aşmaya çalışır, kimi zaman da hayatı olabildiğince dolu yaşayarak ve dudaklarında bir gülümsemeyle bir ‘farkında olmadığı’ yanılsamasını yaratma çabasına girişir. Zamanın yalnızca iyi yanını görür ve zamanı bütün yaraları iyileştiren, bütün kötülüklere çare arayan bir doktor sayar…” Bundan sonraki satırlar ise, okuru zaman denilen olgunun katı ve yadsınamaz gerçekliği ile karşı karşıya getirir: “Fakat bu bağlamda hiçbir savunmacı felsefe, olguları konu alan hiçbir Sofist oyun yardımcı olamaz. Zaman, daha biz onu düşünürken geçip gider, günler ve saatler, zamanı unutturmayı amaçlayan tüm yalanları cezalandırır. Var olan ne varsa, oluşur, akar ve geçer. Zaman, başka deyişle art ardalık konumu, insanoğlunun hayatı ve yapıp ettikleri için de geçerli olan konumdur. Geçmiş, şimdi yaşanan ve belki de gelecekte yaşanacak olan – insanoğlu kendine zamanı ölçüt aldığında, varoluşunu böyle bir perspektiften görür. Özellikle de bu yüzden insan, bir tarihe kavuşabilir. Evet, insan kendi eylemi ile değişim geçirebildiği ve yaşadıkları ile kaçınılmaz olarak karşılaştırdıklarını özgür kılabildiği takdirde, tarih de yapabilir…” Reichert’in yorumuna göre ‘zaman’, Roma antikçağında yaşamış insanın hayat denilen sürekli akışa değgin en dâhiyane buluşudur. Ama bu buluşu yapan insan, onunla birlikte kendi kendisine sonrasız bir ‘tiran’ da yaratmıştır. Başka deyişle yaşanmakta olan zamanın, hele yaşanmış zamanın getirdiklerinden ve yaşattıklarından sonradan kaçabilmesi, artık olanaksızdır. Tarih, kendisiyle hesaplaşılmış zamandır; ve aynı tarih, böyle bir hesaplaşmanın dürüstçe yapılmasında, hangi nedenlerle olursa olsun, geç kalınmasının, insanoğlunu yaşanmış zamanlardan kurtarmadığını, tam tersine, zamanı geldiğinde, ‘zamanın’ onun başına bela kesilmesini sağladığı acımasız bir biçimde kanıtlayan bir süreçtir… Fatma Ceren Necipoğlu için Fulya Sanat Merkezi’nde bir tören düzenlendi ‘Gerçek bir aydın, sanatçı ve dost’ Kültür Servisi Brezilya açıklarında Atlas Okyanusu’nda 1 Haziran 2009 tarihinde düşen uçakta hayatını kaybeden ve iki buçuk yıl sonra cesedine ulaşılan Anadolu Üniversitesi (AÜ) Devlet Konservatuvarı Öğretim Üyesi Fatma Ceren Necipoğlu için dün Fulya Sanat Merkezi’nde bir tören düzenlendi. Ailesi, arkadaşları ve sevenlerinin katıldığı cenaze töreninde öğrencileri Necipoğlu’nun Türk bayrağına sarılı tabutu önünde saygı nöbeti tuttu. Tören, İskoçyalı arp sanatçısı Catriona Mckay’ın Necipoğlu için bestelediği “Ceren için ağıt” adlı dinleti ve Necipoğlu’nun hayatından kesitlerin gösterildiği sinevizyon gösterisiyle başladı, ardından da konuşmalara geçildi. Anadolu Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Cavcav, “Sevgili Ceren, üniversitemize arp ana sanat dalını sen kazandırdın, ülkemize büyük katkılarda bulundun, pırıl pırıl sanatçılar yetiştirdin. Seni çok özleyeceğiz” derken arpist Şirin Pancaroğlu da “Ceren pırıl pırıl bir Türk aydını, gerçek bir sanatçı, benim içten bir dostumdur” diye konuştu. Necipoğlu’nun ablası Ayşe İmre Tüylü, kardeşinin öğrencilik yıllarından Amerika’daki eğitimini, oradan da Türkiye’de sürdürdüğü akademik hayatını anlatan bir konuşma yaptı. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ise başsağlığı dileklerini yazılı olarak iletti. Törende, Necipoğlu’nun öğrencilerinden oluşan, Burak Tüzün yönetimindeki Eskişehir Anadolu Üniversitesi Senfoni Orkestrası, müzik dinletisi sundu. Ardından Necipoğlu’nun cenazesi, eller üstünde taşınarak cenaze arabasına konuldu ve Teşvikiye Camii’ne götürüldü. Teşvikiye Camii’nde kılınan öğle namazında baba Vedat Necipoğlu, anne Selçuk Necipoğlu ve ablası, Necipoğlu’nun tabutunun başından ayrılmadı. Necipoğlu’nun cenazesi, Kanlıca Mezarlığı’nda defnedildi. Geçmişe yolculuklar SALT araştırmaya, deneye, sorgulamaya önem veren bir kurum. Geleceğin oluştu Sessizlik Çemberini Kır! ? Kültür Servisi TRT1 Küçük Hanımefendi dizisi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) ve Citymag dergisi işbirliği ile gerçekleştirilen Kadına Yönelik Şiddete Karşı, “SESSİZLİK ÇEMBERİNİ KIR!” adlı fotoğraf sergisi bugün açılıyor. Sergi 2 Aralık’a kadar TGC Basın Müzesi’nde görülebilir. Şükran Ay son yolculuğuna uğurlandı İSTANBUL (AA) İstanbul’da önceki gün vefat eden Türk Sanat Müziği sanatçısı Şükran Ay’ın (78) cenazesi, Fatih Camii’nde kılınan ikindi namazının ardından Topkapı Mezarlığı’nda toprağa verildi Cenaze töreninde oğlu gazeteci Savaş Ay taziyeleri kabul etti. Fotoğraf makinesiyle zaman zaman annesinin tabutunu görüntüleyen Savaş Ay, cenaze aracı hareket ettiği sırada fenalaşarak yere düştü. İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın’ın yerden kalkmasına yardım ettiği Savaş Ay, bir süre ambulansta tutuldu, sağlık kontrollerinin ardından kendisini iyi hissettiğini belirtmesi üzerine camiden ayrıldı. Cenaze törenine, Şükran Ay’ın ailesi ve yakınlarının yanı sıra Zülfü Livaneli, Orhan Gencebay, Mustafa Alabora, Selami Şahin, Hasan Kaçan, Coşkun Aral ve Nebil Özgentürk’ün aralarında bulunduğu sevenleri katıldı. ‘Kazaen (Beyoğlu’nda Çarpışmalar)’ ? Kültür Servisi Tiyatro Pera’nın 18 Kasım’da prömiyeri yapılan yeni sezon oyunu “Kazaen (Beyoğlu’nda Çarpışmalar)” bugün ve yarın saat 20.00’de, pazar günü ise saat 18.30’da Tiyatro Pera’da. Beyoğlu’nun çeşitli mekânlarında kazaen karşılaşan insanların, birbirlerinin yaşamlarını etkilemeleri ve yeni başlangıçlara evrilmelerini konu alan oyunu Nesrin Kazankaya yönetiyor. Oyunda, Kazankaya’nın yanı sıra, Mehmet Aslan, İlker Yiğen, Bahar Karaoğlu, Zeynep Özden ve Linda Çandır rol alıyor. TÜRKİYE DİYABET VAKFI OLAĞAN GENEL KURUL İLANI Vakfımızın 2011 Kasım dönemine ait Olağan Genel Kurulu 3 Aralık 2011 Cumartesi günü saat 10.30’da Zuhurat Baba Mahallesi, Lepra Hastanesi Girişi Bakırköy/İstanbul adresinde bulunan, Prof. Dr. Üstün Korugan Kültür Sanat ve Eğitim Merkezi’nde aşağıdaki gündemi görüşmek üzere toplanacaktır. Yeterli çoğunluk sağlanamadığı takdirde 2. toplantı 10 Aralık 2011 Cumartesi günü aynı yer ve aynı saatte çoğunluk aranmaksızın yapılacaktır. Tüm üyelerimize saygı ile duyurulur. Prof.Dr. M. Temel Yılmaz Vakıf Başkanı GÜNDEM: 1 Açılış ve yoklama 2 Divan Heyetinin seçimi ve tutanakları imzalama yetkisinin verilmesi 3 Saygı duruşu 4 2012 yılı Çalışma Programının görüşülerek kabul edilmesi 5 2012 yılı tahmini bütçesi ve bütçe yönetmeliğinin okunması ve kabulü 6 Yönetim Kurulu ve denetleme kurulu seçimi. 7 2012 yılında Vakıfça satın alınacak veya ayni hak tesis edilecek taşınmazlarla ilgili olarak Yönetim Kuruluna yetki verilmesi 8Vefat eden ya da ayrılan mütevelli üyelerinin yerine yeni mütevelli seçilmesi 9Dilek ve temenniler 10Kapanış C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear