23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8 EK M 2011 CUMARTES CUMHUR YET HABERLERİN DEVAMI İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Denizli Zonguldak Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara B B B B B B B B B B B B B 24 27 26 25 27 27 29 24 22 24 22 24 25 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B B B PB PB B B B B B B B 25 25 21 28 30 29 27 28 24 26 21 17 19 Oslo Y Helsinki Y Stockholm Y Londra Y AmsterdamY Brüksel Y Paris Y Bonn Y Münih PB Berlin Y BudapeştePB Madrid B Viyana PB 14 14 17 15 14 15 16 17 23 17 26 30 21 Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Moskova Aşkabat Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam B A A B Y Y A B A Y A A A 23 24 24 27 19 14 22 21 21 17 23 30 24 Ülke genelinde yağış beklenmiyor. Ülke genelinin az bulutlu ve açık geçeceği tahmin ediliyor. Mevsim normalleri üzerinde seyreden hava sıcaklığının hafta sonunda yağışla birlikte iç ve batı bölgelerde hissedilir derecede azalacağı tahmin ediliyor. SAYFA 13 TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 8 Ekim GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada yattığını sanıyor... Madem ki Başbakan söyledi, içeriği, anlamı nedir diye ne soran var ne de yazan. Devlet Bahçeli, “Ciğerin yanıyorsa Türk bayrağını Kandil’e dik” diye seslendiği ulusal bir amaca; RTE’den “Bayrağı dikmişsin, terör mü bitecek?” diye bir yanıt aldı. Söylemdeki amaç; RTE’yi, 2003’ten beri bir türlü beceremediği sınır ötesi harekâtı artık gerçekleştirmeye, Kandil’de yuvalanan PKK’yi temizlemeye çağırıyor. Oysa, RTE’nin yanıtı; ya kara harekâtı yapamayacağının ya da Kandil’e bayrağımızı diksek de terörü sonlandıramayacağının itirafı. “Bir zamanlar Türkiye’de” bir başbakanın vaat niteliğindeki sözlerini yalanlayan uygulamaları, yoğun eleştirilere neden olurdu. Bugün ise?.. Muhalefet sözcüleri; Meclis’te RTE’nin teröristlerle pazarlık konularında bir iki ay önce söylediklerinin tam tersi uygulamalara ruhsat verdiğini kanıtladı. Bu açıklamalar, kimilerinin bir kulağından girip, ötekinden çıkabilir ama: Meclis tutanakları kalıcı belge. İşte örnekler: “…‘Bölücü terör örgütünün yok edilmesi için ona verilen lojistik ve politik desteklerin bitirilmesi gerekir’. Doğru mu? Doğru. Bunu kim söylüyor? 7 Ekim 1998’de bugünkü Cumhurbaşkanı A. Gül! Şimdi ne oluyor? Lojistik destek veren yerler muhafaza ediliyor, politik destekler siyasal çözüm aldı altında meşrulaştırılıyor.” “…‘Bugün PKK darmadağın hale geldiyse yapılacak yanlışlarla bunun tekrar toparlanmasına fırsat vermemek gerekir’ diyen kim? A. Gül!.. Demek ki darmadağın olmuş. Fırsatı kim verdi bunlara? Yine ‘Perişan hale gelmiş terör örgütünün liderinin, siyasal bir lider haline gelmesine kesinlikle fırsat vermemek gerekir’. Bunu kim söylemiş. 18 Aralık 1998’de yine A. Gül!..” “…‘Son zamanlarda ABD’nin Kuzey Irak’a yönelik gayretleri kaygılarımızı arttırmaktadır. K. Irak’ta yaratılmaya çalışılan fiili durumun Türkiye’deki bölücülük hareketi için büyük stratejik avantaj olduğunu kimse göz ardı etmemelidir’ diyen kim? A. Gül! Şimdi Irak’ın kuzeyini yönetenlere kırmızı halı döşeniyor…” “…16 Ekim 2007’de Başbakan bu kürsüde ‘Biz bugüne kadar hiçbir terör örgütünün yöneticileriyle masaya oturmadık’ diyor. Daha sonra bunun itiraf edildiğini görüyoruz…” “…PKK terör örgütüyle müzakere ve pazarlık yürütüldüğü açıktır. Müzakere edilen hususlar: Terörist başının serbest bırakılması, Kürtçe eğitim hakkının verilmesi, etnik kimliklere göre yeni bir anayasa yazılması, özerklik talebini açacak anayasal değişiklikler…” MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural’ın 5 Ekim 2001 Çarşamba günü Meclis’te yaptığı konuşmadan.) CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, aynı gün Meclis’te: “…Memleketi böldünüz. Bankaları, marketleri, hastaneleri, okulları, camileri, bürokratları, sendikaları, vakıfları ayrıştırdınız. Alevi yurttaşlarımızı incittiniz.. ‘Müslüman kardeşlerim’ diyerek Kürtleri de ayrıştırdınız… Hüseyin Çelik (AKP) demiş ki; ‘Anaların gözyaşı dinecekse şeytanla bile görüşülür’. Siz şeytanla görüşmeyi değil, işbirliği yapıyorsunuz… Başbakan: 21 Ağustos 2010. Kayseri meydanı.: ‘Bizim, dört kez (beşincisi açıklandı) terör örgütüyle bir araya oturma şerefsizliğini yapanlar, bu alçakça iftirada bulunanlar bunun hesabını her yerde vereceklerdir.’ Kayseri meydanında o ‘şerefsizler, alçaklar’ sözcüğü hâlâ asılı duruyor, sahibini arıyor” dedi. Halkımız ise AKP’ye yüzde 50 oy vererek, “Yalandan kim ölmüş ki” diyen atasözünü “yalan söyleyenlerin asla ölmeyeceğini” kanıtladı! Muhalif isim kalmadı Özel yetkili mahkemelerde görev yapan birçok hukukçuya, Balyoz ve Ergenekon davalarında tahliye istedikleri için görevden el çektirildi H LAL KÖSE/ LHAN TAŞCI İSTANBUL/ANKARA İstanbul’da özel yetkili ağır ceza mahkemelerinde görev yapan birçok yargıç ve savcı, Balyoz ve Ergenekon davalarında tahliye istedikleri için ya görevlerinden alındı ya da tayin istemek zorunda kaldı. Tutukluluk kararlarına karşı şerh yazmasıyla dikkat çeken İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Şeref Akçay’ın da emekliye ayrılmasıyla İstanbul’daki özel yetkili mahkemelerde “muhalif” üye kalmamış oldu. Özel yetkili mahkemelerde görevli bazı yargıçların rahatsızlığı 2009 yılında gözler önüne serildi. İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi üye yargıcı Necat Ede, Ergenekon davasında emekli Orgeneral Hurşit Tolon hakkında verdiği tahliye kararının ardından bazı gazetelerde ve internet sitelerinde hedef haline geldi. Ede ile birlikte yargıç Selda Kutluata da Tolon’un tutuksuz yargılanması yönünde görüş bildirmişti. Ede ve Kutluata, kendi istekleri üzerine Bakırköy Adliyesi’ne atandı. Balyoz davasına bakan İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin başkanı Zafer Başkurt’un, davanın başlamasına kısa bir süre kala tayini çıktı. Aynı kararnameyle, Dink davasına bakan İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Erkan Canak’ın görev yeri değişti. Canak, Ergenekon davasının tutuklu sanığı Prof. Dr. Mehmet Haberal, heyetin içinde yer alıyordu. Açar, kendi isteği üzerine tayin edildi. İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi üyesi yargıç Oktay Kuban, Ocak 2011’de Eskişehir’e Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi’ne atandı. Kuban, ‘Kafes Eylem Planı’ iddialarına ilişkin emekli Koramiral Feyyaz Öğütçü, Koramiral Kadir Sağdıç’ın da Muhalif yargıç ve savcıların rahatsızlığı 2009 yılında gözler önüne serildi. Bazı gazete ve internet sitelerinin açık hedefi haline gelen hukukçuların büyük bölümünün görev yeri değiştirildi. yazarımız Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan’ın tahliye edilmesi yönünde görüş bildirdi. Canak, Albay Dursun Çiçek hakkındaki ilk tahliye kararına imza etti. Başkurt da, Poyrazköy ve Balyoz sanığı 19 askerin tahliye olması yönünde karşıoy kullandı. İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görevli üye Yargıç Oktay Açar da İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 102 kişi hakkında verdiği yakalama kararını kaldıran aralarında bulunduğu 33 sanık hakkındaki iddianamenin kabul kararına muhalefet etti. Emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın da aralarında bulunduğu tutuklu 19 kişinin tahliyesine karar verdi. İrtica ile Mücadele Eylem Planı davası sanığı Dursun Çiçek’in tahliyesine karar veren heyette yer alan yargıç Faik Saban ile İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin heyetinde yer alan yargıç Bülent Akasma’nın da tayini çıktı. 26 askerin tahliyesine karar veren İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi yargıcı Yılmaz Alp de Fatih 4. Asliye Ceza Mahkemesi’ne atandı. Balyoz tahliyelerinde imzası bulunan İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde üye yargıcı Tuncay Aslan da Bakırköy 5. Çocuk Mahkemesi’ne atandı. Ergenekon davalarına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Köksal Şengün, Ağustos 2011’de Bolu’ya atandı. Şengün, Mustafa Balbay, Tuncay Özkan’ın da aralarında bulunduğu birçok sanığın tahliyesi yönünde oy kullanıyordu. Özel yetkileri alınarak Büyükçekmece Cumhuriyet Savcılığı’na atanan Kasım İlimoğlu, herhangi bir tayin talebinin olmadığını söyledi. İlimoğlu, bir süre sonra Ergenekon soruşturmasında tespit ettiği yanlışlık ve eksiklere ilişkin HSYK’ye suç duyurusunda bulundu. Balyoz davasına da bakan Cumhuriyet Savcısı Selim Berna Altay’ın özel yetkileri kaldırılırken Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ergül’ün de kendi isteğiyle görev yeri değişti. Zonguldak Cinayetleri ETKİLİ önlemler alınmazsa, günün birinde Zonguldak’tan, cinayet sayılacak kadar düşündürücü kaza haberleri gelebilir. O Zonguldak ki, bir zamanlar sınaileşmeye başlayan Türkiye’nin fabrikalarına, demiryollarına, vapurlarına, elektrik santrallarına yakıt sağlar, neredeyse bir tür sanayi devriminin sonuçlarını kendi çapında yaşarcasına emeğin merkezi sayılıp Doğu Karadeniz kıyıları başta olmak üzere, ülkenin her yanından göç alırdı. Şimdi, göç veriyor. İkinci Dünya Harbi’nin hemen öncesinde havzanın devletleştirilmesi üzerine kömür yataklarının çağdaş yöntemlerle değerlendirilmesi için Ereğli Kömürleri İşletmesi adıyla kurulan kamu kurumu, küreselleşme furyası döneminde pes edip maden alanlarının “rödövans” şirketlerince işletilmesini kararlaştırmış ve onların satışlarından alacağı payla ayakta kalmaya başlamıştı. Çözülme bununla kalmadı ki. İthal kömürün rahatlığı ve rödövans sisteminin adamsendeciliği uğruna kendi görevini bir yana bırakan kamu işletmesi, adını Türkiye Kömürleri Kurumu’na çevirdiği halde, çıkarılan kömür ve alınan işçi sayısını azalttıkça azalttı. Sonuç, Ukrayna’nın Donetz havzasında çıkarılan kömür kadar nitelikli maden yatakları üzerinde işsizlikten kırılan bir toplum oldu. ma, o bölgenin çalışkan ve onurlu insanları boş durur mu? Ekmeğini taşkömüründen çıkarmaya hazır insanlar iş olsun da hangi koşullarda olursa olsun demeye hazırdılar. Bu durum, rödövansçılıktan da öteye kaçak aile işletmelerini yarattı. Geçen günkü Cumhuriyet’te Aykut Küçükkaya ile Ali Ayaroğlu’nun haberlerinde vardı: Sosyal güvencesi kalmadığı gibi iş güvenliği de biten insanların en tehlikeli koşullarda “mâaile” çalışması, ana babalarla birlikte, sağlam travers direkleri, domuzdamları olmayan ince damarlarda bazen sürünerek kömür kazmaya uğraşan kızlar oğlanlar. Merkezden Bartın il sınırına kadar Gelik, Kırat, Dilaver tepelerinin bu tür ocaklarla dolduğu söyleniyor. Denetim hak getire. Ne TTK’nin, ne rödövans sahiplerinin ne güvenliği müfettişlerinin göründüğü yokmuş ortalıkta. İşsizlikten “sosyal patlama” olmasın ve düzen çökmesin diye göz yumuluyormuş her şeye. Peki, grizu patlar ve yüz küsur metre derinde ocak çökerse? harles Dickens’in ve Emile Zola’nın romanlarında anlatılan tabloları meğer Cumhuriyet Türkiyesi’nde hâlâ yaşamaktaymışız. A ‘Biz yandık; ülke elden gitmesin’ diyen Doğan mahkemeye seslendi: Subayları serbest bırakın Dijital belge hazırlamanın çok kolay olduğuna dikkat çeken emekli Orgeneral Çetin Doğan, “Bu vatana ihanettir” dedi. HAT CE TUNCER Cumhuriyet’e molotoflu saldırı Derdiyok’a tahliye İstanbul Haber Servisi Birinci Ergenekon davasında Cumhuriyet gazetesine molotofkokteyli atılması eyleminden tutuklu bulunan sanıklardan Fatih Derdiyok tahliye edildi. 4 yıl cezaevinde yatan Derdiyok’a “yurtdışına çıkış yasağı” konuldu. 8 Eylül tarihli duruşmada savunmasını yapan Derdiyok, Bedirhan Şinal’ın Cumhuriyet gazetesine atılmak üzere molotofkokteyli hazırlamak için benzin almaya gittiğini bilmediğini, bu nedenle arabasını verdiğini anlatmıştı. Tutuklu sanıklardan İP Genel Başkanı Doğu Perinçek’in avukatı Hasan Basri Özbey’e de 16 duruşmadan men cezası verildi. Ankara Barosu avukatları, karara tepki gösterdi. Avukat Mehmet Cengiz, suç duyurusunda bulunulmasına karar verildiğini söyledi. “Balyoz Planı” davasında sanık avukatları, Genelkurmay Başkanlığı’nın mahkemeye “gizli” tutulması kaydıyla gönderdiği, Türkiye’nin Milli Askeri Strateji Belgesi’nin (TÜMAS) “İç tehdit: İrtica ile mücadele planı” bölümlerinin kendilerine gösterilmesini istedi. Avukat Ali Fahir Kayacan, sanıklara yöneltilen “fişleme” suçlamalarının TÜMAS’a uygun olduğunu savundu. 184’ü tutuklu 224 sanıklı davanın 1 numaralı sanığı eski 1. Ordu Komutanı Emekli Orgeneral Çetin Doğan, “Haykırıyorum. Biz yandık; ülke gitmesin. Bari muvazzaf subaylara yol verin” diye konuştu. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen davanın 45. duruşması gerçekleştirildi. Başkan Ömer Diken duruşmayı açtığında, sanık avukatlarından Ziya Kara söz alarak müvekkili tutuklu sanık Yarbay Yüksel Gürcan’ın önceki günkü savunmasında Gölcük’te bulunan “20022003 lgekamugörevlileri” başlıklı belgeyi kendisinin yazdığını söylemesinin bazı basın yayın organlarında çarpıtılarak haber yapıldığını ifade etti. Avukat Kara, “Bazı basın organlarında ‘İtiraf’ başlıklarıyla haber yapıldı. Belge 12 Eylül 2002 tarihli. Dosyadaki suçlama ise ‘3 Kasım 2003 tarihinde iktidara gelen AKP’ye karşı birtakım tertipler içine girme’. Bu belgenin Balyoz ile nasıl irtibatı kurulabilir?” diye konuştu. Avukat Şule Nazlıoğlu Erol da basında “adil yargılamayı etkilemeye” yönelik haberler yapıldığını savunarak “Lütfen basına müdahale edin” dedi. Madencilik faaliyetleri için ihaleye çıkarılacak alanın yerleşim birimlerine büyük zarar vereceği belirtiliyor. C ‘Zonguldak tehdit altında’ Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK), Bağlıkİnağzı kömür sahasını 36 yıl süreyle kullanılmak üzere pazartesi günü ihaleye çıkaracak. Sivil toplum kuruluşlarının oluşturduğu Zonguldak İl Koordinasyon Kurulu, bu alanın kent yerleşeminin altında saha olduğunu belirterek yerleşim birimlerine zarar vereceğini belirtti. Bölgenin ihaleye çıkarılmasıyla metalurjik kömür üretiminin büyük bir kısmı özel sektöre geçecek. Kurul adına bir açıklama yapan Erdoğan Kaymakçı, “Saha üzerindeki yerleşim birimlerinin tasman nedeniyle olumsuz olarak etkilenmesi konusu endişelere neden olmaktadır. İlgili yasa hükmünce tapulu olan yerler üzerinde yerleşim olsa da madencilik faaliyetleri nedeniyle bu yerleşimler hasar görse, yıkılsa bile hiçbir hak talep edilemiyor. Madencilik yatırımları özel sektörün kâr hırsına terk edilmemelidir” dedi. (ALİ AYAROĞLU) ASKER CASUSLUK DAVASI Metin: Dışarıya bilgi sızdırmadım H LAL KÖSE Davada söz alan Doğan “Bana savcılıkta ‘Balyoz Planı’nı sen yapmışsın, bak işte burada var’ dediler. Ben de ‘Bugünkü teknoloji ile bunları yapmam çok kolay’ demiştim. Bu aynı zamanda vatana ihanettir” dedi. Doğan, “TSK Kıbrıs’ın güneyine gidiyor. Donanmanın yarısı parmaklıklar arkasında. ‘Dijital belgelerde imza yok. Bunlar sahte’ dedik. Biz yandık; ülke gitmesin. Bari muvazzaf subaylara yol verin” dedi. Emekli Yüzbaşı Mehmet Ulutaş ise kendisiyle ilişkilendirilen listelerle ilgili bilgi sahibi olmadığını söyledi. Söz alan Eski 15. Kolordu Komutanı emekli Korgeneral Ayhan Taş da hakkındaki suçlamaları reddederek “Ortada bir suç unsuru varsa şu an kendimi burada yakarım” diye konuştu. Savunmasını yapan Kurmay Albay Memiş Yüksel Yalçın ise “Savcı ‘Sizin suçsuz olduğunuzu biliyoruz. Ama birileri sizin seminer için yaptığınız çalışmayı çarpıtmış. Balyoz Planı hazırlamış. Bunların ortaya çıkarmak için yardımcı olur musunuz’ dedi. Ben de ‘Yardım ederim’ dedim. Savcı bunu ‘Etkin pişmanlıktan yararlanmak isityorum’ diye tutanaklara geçirmiş” dedi. ‘Savcı tuzağı’ iddiası WIKILEAKS’TE CİHANER SORUŞTURMASI ‘Tarikatlara dava bedel gerektiriyor’ ANKARA (ANKA) Kurucusu Julian Assange’ın İstanbul’da katıldığı toplantıda dakikalarca ayakta alkışlandığı Wikileaks’te yer alan bir belgede, dönemin Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı CHP Denizli Milletvekili İlhan Cihaner’in İsmailağa tarikatına yönelik yaptığı soruşturma ve bu nedenle bir süre tutuklanmasına neden olan tarikat soruşturmasının perde arkasına ilişkin ilginç bilgiler yer aldı. Dönemin ABD Büyükelçisi James Jeffrey telgrafında şu değerlendirmelerde bulundu: “Ergenekon komplo dalgalarıyla devamlı genişleyen gözaltı ve tutuklamalara ilişkin derin kuşkuculuğun yarattığı giderek artan bir yorgunluk hissi alıyoruz. Savcı Cihaner’in gözaltına alınması bu kuşkuculuğu artıracak ve dini tarikatlara karşı yasal hareket ya da dava açma süreçlerinin yüksek bir bedel gerektirdiği gibi bir algılamayı da destekleyecek.” Jeffrey “Büyükelçilik bağlantıları bizi Türkiye’de, dini tarikatlara karşı herhangi bir dava açma konusunda cesaret kırıcı bir korku modunun yaygınlaştığı uyarısında bulundular. Erzincan savcısının da bu parametrelere takılmış olduğu görülüyor” ifadelerini kullandı. Telgrafta AKP’ye karşı açılabilecek yeni bir kapatma davasının AKP’nin oyunu yükseltebileceği de belirtiliyor. C MY B C MY B Barodan tepki Askeri casusluk davasında tutuklu yargılanan TÜBİTAK yöneticisi Merdan Metin, grubuyla Dışişleri Bakanlığı, MİT ve NATO gibi kurumlara gizli birçok proje ürettiklerini ifade ederek “Görev aldığım projelerin belgelerine, ürettiğimiz milli ve NATO kripto algoritmalarına erişme yetkim vardı. Bu bilgilerin hiçbiri dışarı sızmadı” diye konuştu. İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada söz alan Metin, Üsteğmen Emrah Küçükakça’nın evinde ele geçtiği ileri sürülen veri taşıyıcıların kendisine ait olmadığını, ihbar ve arama kararlarında isim ve adres hatalarının yapıldığını belirterek tahliye talep ettiğini, mahkemenin de bu talebini kabul ettiğini anımsattı. İddianamede ise bu malzemelerin Küçükakça’ya ait olduğunun işlediğini kaydederek şöyle devam etti: “İddianamenin 61. sayfasında 134 kere Küçükakça’nın adı geçti. 67 kez ‘Kükükakça’dan elde edilen’, 17 kez ‘Küçükakça’ya gönderilen’ diye cümleye başlanmış. 11 kişi doğrudan, 3 kişi dolaylı Küçükakça’dan elde edildiği iddia edilen malzemeler nedeniyle karşınızda sanık olarak yer alıyor. 6 kişi de müşteki. İddianamede örgüt yöneticisi olduğu ileri sürülen İbrahim Sezer’den sonra en fazla Küçükakça’nın ismi geçiyor. Yani örgüt yöneticiliği ile suçlanan diğer dört sanıktan daha fazla.” Bu malzemelerin hiçbir yerinde Küçükakça’nın ismi geçmediğine dikkat çeken Metin, “Bu iddianın delili bilinmiyor. Parmak izi, DNA analizi soruşturma sırasında yapılmadı. Bu çelişkiler mahkeme tarafından görüldü ki tahliye edildi. Bu şüpheden Küçükakça’dan elde edildiği iddia edilen verilerle suçlanan tüm sanıkların yararlanması gerekmez mi?” diye sordu.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear