29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHUR YET 18 EK M 2011 SALI 8 Vergisi’nde (ÖTV)” bir çırpıda 5.5 milyar liralık güncellemeyi gerçekleştirdi. Her nedense pırlantadaki vergiler güncellenmedi! İnsanın aklına “Acaba, kimlerin Somali elmas nce Başbakan Recep madenlerinde ortaklığı var?” Tayyip Erdoğan’ın 5. sorusunu getirmiyor mu? uçağı “Airbus 319” daha büyük, “Katma Değer Vergisi (KDV)” daha modern olan “Airbus 330” ve ÖTV ile dar gelirli halkın ile güncellendi. üzerinde en büyük yükü Sonra üçüncü makam aracı oluşturan dolaylı vergiler yüzde olan Mercedes, dördüncüsü 500 70’lerde... bin liralık BMV marka oto ile ABD Başkanı Barack güncellendi. Hussein Obama’nın yasalarda Milletvekillerinin “özel” değişiklik yaparak zenginden arabaları da tahsis edilen daha fazla vergi alıp çalışanın “resmi” arabalarla güncellendi. sırtındaki yükü azaltmaya, iş Araba “resmi” olur da benzini olanaklarını arttırmaya çalıştığı “özel” olur mu? şu günlerde Nev Onlar da York’ta ünlü borsa güncellendi. Peki, sokağı Vall Street’te resmi arabayı kim “Amerikan sonbaharı” kullanacak? Eş dost denilen eylemler şoförlerin başladı. Bu eylemler TBMM’den maaş Avrupa başkentlerine almaları ile de sıçradı. Marie güncellendi. Hükümet ABD Antoinette Yetmedi, örneğini bile telefonları yıllık Türkiye’de ortalama 10 bin güncellemiyor. liralık ödenekler ile Memura yeni dönem güncellendi. Ardından uçak bütçesinde enflasyon oranının biletleri de bedava olarak da altında, yüzde 3 artı 3’lük bir güncellendi. Yetmedi, ücretsiz güncellemeyi öngörüyor. tablet bilgisayarları da Böylece lise mezunu bir güncellendi. memura ocak ayında yapılacak Maliye Bakanı Mehmet aylık güncelleme topu topu 1.5 Şimşek, bu güncellemeleri, kiloluk kıymaya bedel olacak! başka güncellemeler ile Uçağı ile makam arabasını karşılamanın yolunu hemen son modelle güncelleştiren buldu! Başbakan “Porsche yerine Fiat’a Doğalgaz konutlarda yüzde binin..” diyor. 20 yaşında Fransa Kralı olan 16. Louis’nin taç giyme töreni Paris’te “ekmek” kıtlığına rastlamıştı. Halkın ekmeksizlikten, ekmek Hürriyet’ten. alamamaktan yakındığını 12.214.3, sanayide yüzde 13.3 söyleyen yardımcılarına 19 14.3 olarak güncellendi. yaşındaki Kraliçe Marie Doğalgaz bağımlısı elektrik Antoinette’in “Ekmek üretimi de yüzde 9.6 olarak bulamıyorlarsa, pasta yesinler!” güncellendi. sözleri ünlüdür. Domino etkisi önce elektrik Ekonomik dengesizliğin de girdisiyle sağlık hizmetlerine desteklediği “aydınlanmacı yüzde 20’ye varan güncelleme özgürlüklerin” öne çıkmasından getirdi. Önümüzdeki haftalarda sonra kral ve kraliçe tutuklandı. sanayi üretimleri de bu Kraliçe 16 Ekim 1793’te, Paris güncellemeden elbette nasibini sokaklarında eli kolu bağlı, bir alacaktır. saat dolaştırıldıktan ve Pasaport, sürücü belgesi, aşağılanmak için çırılçıplak silah taşıma ruhsatı harçları ile soyulduktan sonra başı giyotinle ehliyet harcı da güncellendi. uçuruldu. Bundan önce “Üretici Fiyat Neyse bu bölümü güzel bir Göstergesi” son 34 ayın en haber ile noktalayalım! Doların yüksek güncellemesi ile yüzde TL karşısında değer 12.15 olarak gerçekleşmişti. kazanmasına karşın; ham petrol Başkalarının oyuncağı ile fiyatının düşmesinden dolayı, gerdeğe girmeyi güncelleştiren benzine 6 kuruş indirim geldi. AKP hükümeti “Özel Tüketim Gözümüz aydın! DIŞ HABERLER dishab@cumhuriyet.com.tr Gates’in değeri Guatemala’dan çok ALBERT: Bill Gates’in birkaç kâğıt parçası yüzünden tek başına bütün Guatemala nüfusundan, bütün Norveç nüfusundan fazla bir değerinin olması akıl dışı... Bize diyorlar ki, bir doktora yarım milyon dolar vermezsek tıp fakültesine gitmez. Bu saçmalık o kadar çok tekrarlanıyor ki, artık ona inanmaya başlıyor insanlar. Ekonomi bize ne diyor? Üniversiteye gitmek madene gitmekten o kadar çok daha değerli ve kötüdür ki, doktora daha çok para vermek zorundasınız. Öğrencilerime insanlara ne kadar çok çalıştıklarına, ne kadar zorlukla çalıştıklarına, çalışma koşullarına göre para vermeliyiz diyorum. Madende çalışmak çok daha zor... Katılımcı ekonominin temel öğelerinden birisidir bu. ‘… Pasta Yesinler!’ Ö (Fotoğraf: AP) ünlü muhalif isimlerinden Albert: İşgaller zengin elite verilen net bir mesaj. ÖZGÜR ULUSOY ABD’nin Krizi yaratan sizsiniz faturayı da siz ödeyin A lbert, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’nın da etkisiyle çaresizlik hissinden “yapabilirim” hissine geçiş olduğunu, sokak gösterilerinin de bu umudun, cesaretin dışavurumu olduğunu söylüyor. “Milyonlarca kişi açlıktan ölüyorsa zaten kriz vardır, ama durum şimdi zenginleri etkilediği için kriz deniyor” ifadelerini kullanan Albert’a göre sokaktaki insanlar artık hükümetlerden zenginlerin çıkarlarını savunmasını değil, yoksulların haklarını gözetmesini istiyor. MICHAEL ALBERT: Yunanistan, İspanya, İtalya, ardından ABD ve şimdi bütün dünyada çeşitli kentlerde sokaklara dökülen insanlar “Hey, buna siz sebep oldunuz, faturayı da siz ödeyin” demeye başladılar. Bu gösterilerde yeni olan bir nokta, doğrudan demokrasi çağrısının, talebinin dile getirilmesi. İnsanlar kendi meselelerini kendi ellerine almak istiyorlar. Yunanlılar ve İspanyollar büyük ölçüde Mısır’dan esinlendiler. Mısırlılar Kahire’de meydanları işgal ederken net bir hedefleri vardı: Mübarek’in gitmesi. Olan biten o kadar karmaşık değil aslında. Bütün dünyada nüfusun büyük bölümü öfkeli, incinmiş hissediyor. Yunanistan’da işsizlik oranı ile ABD’nin merkezindeki pek çok şehirde işsizlik oranı çok benzer. Kendinizi Yunanistan’daki şehirlerle Detroit’e ışınlasanız, Detroit’te çok daha korkunç bir manzara ile karşılaşabilirsiniz. Sorunlar, çekilen acı bütün dünyada aynı. Bu isyana neden olan nedir? Sizin sorunuz bu. Bence, yeni, çok önemli bir faktör, bir sıçrama söz konusu. Bu sıçrama geçici olabilir ya da sürdürülebilir hale getirilebilir. “Umutsuzluktan” “umuda”, çaresizlik hissinden “yapabiliriz”e bir sıçrayış var. ünyada her yıl milyonlarca kişi açlıktan ölüyorsa, bu kriz değil mi?.. İnsanlar onurlu bir yaşam süremiyorsa, bu kriz değil mi?.. Ana akım medya için yoksulların bir kıymeti harbiyesi yok. Ama ekonomiyi hıçkırık tutsa, ekonominin karnı ağrısa, zenginleri de etkileyecek duruma gelse, işte o zaman buna kriz deniyor. Kriz tabii ki yoksulları, güçsüzleri de etkiliyor ama zenginleri de etkilediği için kriz diyoruz.” Bu sözlerin sahibi ABD’li eylemci, 68 döneminde ABD’de öğrenci hareketinde aktif roller üstlenen ve 2000’lerde “katılımcı ekonomi” (kısaca Parecon) vizyonunu gündeme getiren ekonomist Michael Albert. Aynı zamanda muhalif site Zcommunications’ın (ZNet) editörlerinden olan Albert’a göre krizden iki şekilde çıkmak mümkün: Ya bir daha kriz yaşamayacağımız bir noktaya geliriz ya da iktidarı, sermayenin, servetin büyük bölümünü, iletişim araçlarını elinde tutan kesimler, krizi kendilerini daha da güçlendirmek için kullanabilir. Zenginler için, sorunu yaratanın kendileri lehine zaten var olan devasa eşitsizliğin olması mühim değil. Krizin “D ötekiler üzerindeki etkilerine aldırmıyorlar bile. Michael Albert, Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu Yayınları’nın ve BDP’nin davetlisi olarak Yunanistan’dan geçtiği İstanbul’da Cumhuriyet’in ekonomik kriz ve dünyayı saran protestolar üzerine sorularını yanıtladı. Bütün dünyada insanlar, krizin sorumlusu olarak gördükleri bankalara, finans sektörüne, büyük şirket sahiplerine karşı ayakta... Aslında uzun süredir bir memnuniyetsizlik vardı, bu öfke sokaklara nasıl taştı? aferin mümkün olduğunu hissetmek cesareti doğurur Bu umudu doğuran ne? Pek çok farklı etken bir araya geldi. Öncelikle Tunus’ta daha çok insan sokağa çıkmaya başladı... Çok fazla sinisizm, kötümserlik ve çaresizlik hissi var insanlarda. “Ben istiyorum ama kimse bir şey yapmayacak ki” diye düşünüyor çoğunluk. Sonra birileri bir şeyler yapmaya başlıyor, gittikçe daha fazla insan başkalarının bir şeyler yaptığını görüyor ve ben de yapabilirim diyor.. İnsanlar birdenbire daha fazla öfkeyle dolmadı. Burada dramatik bir değişiklik yok. Bir şeyleri başarmanın mümkün olduğu hissiyatı radikal bir değişiklik oluyor. Mısır’da bambaşka nedenlerle de olsa, yaşanan buydu. Zaferin mümkün olduğunu hissetmek, cesareti doğuruyor. Kimse kaybedilmiş bir dava için cesaret sergilemek istemez.Mısırlıların umudu gittikçe arttı, cesaretleri de öyle. Ya İspanya, Yunanistan ve ABD? Şirketlerin hâkimiyeti, bürokrasi, insanların onurlarının kırılması, işsizlik, yoksulluk, sistemli akıl dışılığı, çevre sorunları... Bütün bu sorunlar hep var. İnsanlar kötümserdi: “Yapabileceğim bir şey yok, ailem için bir şeyler yapmaya çalışmak dışında bir şansım yok.” Sonra birdenbire Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki eylemler ortaya çıktı, artı durum gittikçe kötüleşti, bir dizi olay bir araya geldi. Bazen bir şey bir grup insanın harekete geçmesine yol açar ve bu hareket ötekilere umut verir. Sorun şu, Mısır’da bu olduğunda insanlar ne istediklerini biliyordu. İspanya’da, Yunanistan’da, ABD’de şu anda bir momentum var. Harekete geçmenin, yaşamının kontrolünü ele almaya çalışmanın verdiği coşku var. Ama bir süre sonra bir problem ortaya çıkacak. Zaferin tanımı net değil. Hangi yöne gidiyoruz, ne istiyoruz. Bu bir süre sonra hareketin ivme kaybetmesine neden olabilir. Katılım düşmeye başlar... İnsanlar büyük meydanlardaki toplantıları mahallelere taşıyabilse o zaman bir programa sahip olur. Elit için asıl tehlike de budur. Bir başka olgu daha var. Bütçede açık varsa sağ iktidarlar ordunun, polisin bütçesini kesmezler. Yoksulların hayatını kolaylaştıran sosyal programları keserler. ABD’nin bazı bölgelerinde sağcı kiliseler devreye giriyor. ABD’de Cumhuriyetçi kanatta, bazı adaylar kısmen büyük şirketlerin çıkarlarını kısmen de dinci seçmeni temsil ediyorlar. Z CHAVEZ’ N DEMOKRAS TUTKUSU Kürt bölgesinde yaşanan deneyimle Venezüella arasında nasıl bir paralellik kuruyorsunuz? ALBERT Kürt toplumunda olan şu: Bir Türk devletiyle yaşadıkları problemler var, ABD’de yapısal sorunları olan, ırkçılıkla karşı karşıya olan siyah topluluk gibi. Gündeme getirdikleri ikinci başlık ise, kendi yaşamlarının kontrolünü almaya çalışmak. Mahalle meclisleri gibi. Venezüella’da da benzer terimler kullanılıyor. Venezüella’da Chavez başkan oluyor. Bir başkanın yoksullar için bir şey yapması ender bir durumdur ama arada bir olur. Başkanın hadi politik sistemi değiştirelim, iktidarı daha küçük bir siyasi ve ekonomik elit grubundan alıp halka verelim demesi hiç olmadık bir durumdur. Ama Venezüella’da olan bu. Bir keresinde Chavez’ci bir belediye başkanı ile konuşmuştum. Kendisi bir şey yapmak istiyordu, bölgesindeki yerel konsey ise yolun onarılmasını. Sonuçta halkın isteği oldu. Bu belediye başkanlarının sayısı kaç? Çok az. Çoğu direniyor. Eski kapitalistler de hâlâ duruyor ve halka hizmet edecek bütün çabaları baltalamaya çalışıyorlar. Suç oranı artıyor çünkü polis polis gibi çalışmıyor; aksine ortalığı terorize ediyor. Venezüella’da kapitalist de var yeninin yöneticisi olmak isteyen eski tarz sosyalist de. Bir de Chavez var. Çok büyük bir iktidar, aynaya bakıp değişebilir ama Chavez demokrasi konusunda fanatik. Kapitalizm istemiyorum ama yeni bir yönetici sınıfı da/elit de istemiyorum, diyor. İktidarın halkta olmasını istiyorum diyor. İkiyüzlü Bir Fransız! Bir insan bu kadar ikiyüzlü olur. Kimden söz ediyoruz? Elbette bir başka Ankara’ya göndererek tasarının reddine ilişkin güvence vermiş. Sarkozy’nin partisinin desteği ile 14 gün sonra tasarı Fransızdan! Macar baba, reddedilmişti. Selanikli Yahudi anneden Yine Fransa’da seçim kapıyı Paris’te 1955’te doğan çaldı. Sarkozy, Fransa’daki Fransa’nın ilk göçmen kökenli Ermeni seçmenlerin tepkisini Cumhurbaşkanı Nicolas Paul gidermek amacıyla Erivan’a Stéphane Sarközy de Nagyuçup oy kazanma hevesine Bocsa’dan! kapıldı. Ermeni seçmenlere Önceki hafta Ermenistan’ın ihanetini gidermek amacıyla başkenti Erivan’da “Türkiye’ye Erivan’da mangalda kül ‘pimi sökülmüş bir el bombası’ koymadığı sıralarda İçişleri atacağım” diyerek şöyle Bakanı Claude Gueant, konuşmuştu: Ankara’da ev sahibi bakan İdris “Türkiye gibi büyük bir devlet, Naim Şahin ile “iç güvenlik, tarihin karanlık sayfalarını terör (PKK dahil) konusunda kabullenmelidir. Türkiye bu işbirliği” antlaşmasını savları kabulleninceye değin imzalıyordu. Fransa’da yeni Bu da yetmedi girişimler ile daha cuma günü gölge da ileri Dışişleri Bakanı gideceğim. Levitte, Paris’teki Ermeni Türk Büyükelçisi soykırımını inkâr Tahsin edenlere cezayı Burcuoğlu’nu öngören yasa kabul ederek tasarısını “Sarkozy’nin destekliyorum. sözlerinin yanlış Soykırımı tanıması Sarkozy ve Levitte. anlaşıldığını, için Türkiye’ye yıl Fransa’nın Türkiye’ye büyük sonuna kadar süre tanıyorum.” önem verdiğini” bildirdi. Dört yıl öncesine gidelim... Kapalı kapılar ardında başka, Türkiye’nin AB üyeliğine karşı tribünlere başka oynayan, çıkan sağcı aday Sarkozy, 2007 boyundan dolayı “Napolyon seçiminden önce 500 bin kompleksli” bu ikiyüzlü Ermeni’nin oyunu alabilmek için beyefendinin bu kez kazanması soykırımı inkâr edenlere 1 yıl biraz güç görülüyor. hapis, 45 bin Avro para cezasını Karşısına Sarkozy gibi öngören yasa tasarısını “ayrıcalıklı ortaklık” yerine desteklemişti. Kısa bir süre önce VikiLeaks’te “koşulları yerine getirmesine bağlı olarak” Türkiye’nin AB’ye yayımlanan Fransa çıkışlı bir “tam üyeliğini” ve aynı zamanda “gizli belgeye” göz atalım. Bu “soykırım inkâr yasasını” da belgeye göre 22 Nisan’da destekleyen, kamuoyu cumhurbaşkanı seçildikten araştırmalarında Sarkozy’nin hemen sonra Sarkozy, daha önünde olan, sosyalist partiden önce ABD’de büyükelçilik François Hollande’ın adaylığı yapmış olan, gölge Dışişleri kesinleşti. Bakanı Jean David Levitte’i yeni yönetimin güçleri “Bugün Libya, yarın Wall Street” yazısı önünde dinleniyor. (AFP) Sirte’de Net hedefler gerekiyor Obama isteseydi... Obama umudun sembolüydü... Ama çoğu kişinin beklentisini karşılayamadı, neden? ALBERT Obama’nın kampanyası gerçekten farklıydı. Bütün ülkede insanlar Obama’yı umudun sembolü olarak görüyordu. Genç destekçileri evlere kadar gittiler. Düşünün, ABD’ye siyah bir başkanın seçilmesi tabii ki çok önemliydi, ama bu kadar umudun zemini yoktu. Obama’nın kampanyasına büyük şirketlerden yüklü bağışlar yapıldı. Bu ekonomik felakete başkanlık etmek kolay değil... Krizden Obama mı sorumlu, yoksa üstüne mi kaldı? O yaratmadı ama öyle bir hava oluşturuldu. Bunu yaratan kurumlar, sistemin kendisi. Seçildiğinde inanılmaz bir destek vardı arkasında. Eğer isteseydi, ABD’de yoksulu ve zayıfı gözeten, bu krizi de tersine çevirecek değişimlere imza atabilirdi. Tabii ciddi bir mücadele gerektirirdi bu. Amerikan halkını zenginlere, büyük şirketlere karşı örgütlemesi gerekirdi. Bu olacak şey değildi, Obama’nın gündeminde yoktu. Bu Venezüella’yı çağırıştırıyor bana. Chavez başkanlık için yarışırken önce zenginler tarafından desteklenmişti. Yoksullara verdiği sözlerin kampanyada söylenmiş yalanlar olduğunu düşünüyorlardı. Sonra Chavez seçildi... ve “işte programım” dedi. Obama’nın da aynısını yaptığını bir düşünsenize. İnsanlara, kendisine verilen oyları ekonomiyi yoksulları güçlendirecek şekilde düzeltmekte kullanacağını söyleseydi... Daha iyisini yapabilirdi diyorsanız, kesinlikle doğru, peki yapar mıydı, hayır. Hiçbir zaman beklemedim. Kazanmasını istedim. Siyah bir başkan hem ABD hem dünya için önemli bir adımdı. Ama radikal bir değişiklik yapmasını beklemedim. Şimdi sokaklardaki insanlar hükümetlerine “Yap” diyorlar; “sizden yapmanızı istiyoruz.” C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear