25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
18 EK M 2011 SALI CUMHUR YET SAYFA HABERLER Uzun tutukluluk sürelerine gelen tepkilere, özel yetkili mahkemelerle ilgili eleştirilere karşı yeni düzenlemeler yapılacağı söyleniyor. Eleştiriler yurtdışından gelince daha çok uygulamayla ilgili sorunlardan dem vuruluyor ve yargının bağımsızlığı öne sürülüyor. Türkiye’de yargının bağımsız olmadığını yıllardır hukukçuların kendisi de söylüyor. Aslında iktidarların genel olarak bütün diğer alanlarda yaptığını yargıda da gelenekselleştirdiğini söylemek yanlış olmaz. Her iktidar bürokrasiye kendi adamlarını nasıl bir biçimde yerleştiriyorsa aslında yargıda da benzer bir durum var. Geçmişte de iktidarlar, yargının öteki alanlara göre daha zor karışılan bir alan olmasından rahatsızdı. Ama her dönemde yargıya müdahale vardı, doğrudan ya da dolaylı biçimde iktidarlar emniyet, istihbarat ve yargı üçlüsünü bir biçimde yönetmeye meyilliydi. Bu iktidarın yargıyla ilgili tutumu biraz daha farklı. Çünkü birincisi, uzun süre, yüksek yargı tarafından kapatılma tehdidi altında kaldı ve mahkum edildi. İkincisi, bu iktidar yargının yıllar boyunca kendilerine karşı bir anlayışla yapılandırıldığını ve bunun değişmesi gerektiğini her zaman dile getirdi. Yani aslında bir anlamda yargının eski yapısıyla hükümet karşı taraflar gibi birbirlerine karşı uzun bir mücadele süreci yaşadılar. Zaman zaman, özellikle büyük özelikle bazı büyük davalara etki etmemesi, bu davalardan önceden haberdar olmaması mümkün mü? Eskiden devlet güvenlik mahkemeleri, şimdi özel yetkili mahkemeler dediğimiz yapının kuruluş nedeni zaten bu değil mi? Devleti yönetenlerin, devlet aleyhine işlendiğine inandıkları suçlarla bu mahkemelerle savaştığı bilinmeyen bir şey mi? Bir iktidarın izni ve haberi olmadan, yüzlerce insanı kapsayan davalar yalnızca yargı tarafından yürütülebilir mi? Ama bu yapı bu haliyle devam ettiği sürece gelen iktidar kimse, ona göre suç ve suçlu tarifi yapılıyor. Dün suçlu olan bugün muteber oluyor, dün en muteber insan sayılanlar bugün hapse atılabiliyor. Bu aslında yıllardan beri Türkiye’de her alanda bir hukuk sorunu ve adalete inancın sarsılması sonucunu doğurdu. Çünkü gerçek suçlunun kim olduğu her dönem değişiyor ve kimine göre suç olan başkalarına göre değil. Bir dönem suç olan, bir dönem sonra suç olmaktan çıkıyor. En ağır cezalara çarptırılanların bir zaman sonra anıtları dikiliyor. Bu özel mahkemeler çoğu zaman siyasi davalarla ilgili, ama bunun dışındaki konularda da durum farklı değil. Yolsuzluk gibi suçlarda bile insanlar arasında ayrım yapıldığı inancı yıllardan beri yerleşmiş durumda. Bu sistem böyle devam ettikçe, anayasa da değişse, yasalar da değişse sorun değişmeyecek. 7 Kafamızı Değiştirmeden... davalarla ilgili gelişmelerin iktidar mensupları tarafından önceden konuşulması, bazı davaların dosyalarının belli bir biçimde yayımlanmasının engellenmeyişi yargıya doğrudan etki edildiği eleştirilerini de sıkça gündeme taşıyor. Bizim gibi bir ülkede, iktidarın 12 Eylül Darbesi Meşruysa? Daha önce Kenan Evren, “O günkü koşullar olsa, bugün yine yapardım” diye 12 Eylül darbesini meşrulaştırmamış mıydı? Sözde, darbecilerden hesap sormak amacıyla düğmeye basarak bugün hayatta olan 12 Eylül’cüleri sorguya çeken Ankara Cumhuriyet Savcılarına benzer bir yanıtı, dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Tahsin Şahinkaya’nın da tekrarladığını belirten haberler dün gazetelerde yer almıştı. Şahinkaya da, İç Hizmet Yasası’nın 35. maddesini referans göstererek, bu görevi kendilerine o maddenin verdiğini söylüyordu. İç Hizmet Yasası’nın 35. maddesinin, Silahlı Kuvvetler’e böyle bir misyon yüklediğini kabulleniyorsak, kimi askerleri Silivri’de niçin yargılıyoruz? Hele onların böyle yasal bir görevleri ve de sorumlulukları varsa, neden o makam sahiplerinden gerekli ayrıntıyı almaları da gazetecilik mesleğinin icabı olan arkadaşlarımız yıllardır Silivri’de demir parmaklıklar arkasında tutulurken, berikiler “bugün de yapardık” diye tafra satıyorlar? Dahası, temmuz ayında Ankara Cumhuriyet Savcılığı’na ifade olarak verilmiş bu yanıtların akıbeti ne oldu? Dosyalar, “Darbeci komutanlar haklıymış. 12 Eylül’de yönetime el koyarak TBMM’yi kapatan, halkın oyları ile seçilmiş milletvekillerini silah zoru ile yasama görevlerini yapmaktan men edenler, 35. maddeden aldıkları yetki ile doğrusunu yaptılar” gerekçesi ile arşivlere mi kaldırıldı? Kamuoyunu bu konuda aydınlatma görevi Adalet Bakanı Sadullah Ergin’e düşmüyor mu? am değil güncelleme’ üstüne Önceki gün açıklanan zamlar, AKP iktidarının kendi tabanına ne ölçüde güven beslediğinin en son kanıtıdır. Hükümet, “Bunlar zam değil, güncellemedir” diye kılıf altına aldığını sansa da, yüzde 10.2 oranındaki ÖTV artışlarının yansımalarının elbette sadece sigara, içki ve bazı motorlu taşıt araçları ile sınırlı kalmayacağını bilir. Ücretliler ve emekliler dışındaki yurttaşlar da, kendi çalışma alanındaki kazançlarını, yapmak zorunda oldukları gider artışlarıyla denkleştirmenin yollarını arayacaklardır. Ama Başbakan, Timur’un fillerinin Akşehirlileri nasıl mutlu ettiğini biliyor ve “Yetmez ama..”cıların sırtına yeni yükler bindirmekten asla çekinmediği için de Kızılcahamam toplantısına bu zam haberlerini yaparak gidiyor. Tarhan’dan Bakan Şahin’e: Umarım her kadına bir polis zimmetlemeyi düşünmüyorsunuz Önce kadına saygı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’e açık mektup gönderen CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan, “Umarım bir emniyet görevlisi gibi her kadına bir polis zimmetlemeyi düşünmüyorsunuz. Aksi halde karanlıktasınız ve karanlıkta iğne aramaktasınız” ifadelerini kullandı. Kadına saygı oranının büyütülemediği takdirde, tarihsel bir utancın ortağı olunacağını vurgulayan Tarhan, mektubunda şunları kaydetti: “İnsanın ancak hayvansal içgüdülerini kontrol edebildiği ölçüde ‘insan’ olabileceğinin farkında olmayan, pantolon giymiş kadınlardan tahrik olduğunu söyleyerek bu yoldaki gelişmesini tamamlamadığını ortaya koyan ve iktidarınıza ‘bizimkiler’ diyebilecek kadar yakınlık hisseden ‘sizinkiler’in bu süreçteki payını sorgulamayacak mısınız? ‘Kadın ölümlerinin arkasındaki somut gerçeklere de bakmalı’ di TARHAN’DAN ÖNER LER Tarhan, bakanlığın kadına yönelik şiddeti önlemesi için üzerinde çalıştığı yasa taslağına ise şu önerilerde bulundu: Zihniyet değişikliği için çaba gösterilmeli. Konunun sosyal çalışmacılarını sahaya sokmalı, sonuca etkili önlemleri almalı. Saldırı tehlikesi olmasına karşın tedbir kararı almayan savcı, yargıç ile alınmamış bir tedbir kararının infazını savsayan kollukla ilgili eğer bu süreçte, kadına zarar geldiyse her ne kadar iktidarınız bundan hoşlanmasa da caydırıcı bir tazminat yükümlülüğünü göz ardı etmemelisiniz. Mustafa Kemal’in kadına tanıdığı haklardan daha ilköğretimden itibaren uzaklaştırılmaya çalışan kız çocuklara ve zihni bulanmış erkek çocuklara, cinsel eşitliği belki yeniden öğretmeliyiz. yerek, ‘ölen mi suçlu öldüren mi’ gibi vahşi bir soruyu zihinlere yerleştirmeye çalışan, hak arayan kadını ‘sokakta babasız çocuk yaparım, uygarım’ diyerek aşağılayan birileri sizce uygar kadına şiddetin karşısında mı durur? Güneydoğu’daki kadınların ikinciüçüncü eş olarak alınmasını, barışa katkı sağlayacağı gibi gerici fikri tabanlar üzerinde durup, parlak önerilerde bulunanların sürece katkısı olmuş mudur dersiniz? Kadın bedenini en az 3 çocuğa yükümlü kılan,bir taraf iş kadınını bertaraf etmeyi marifet sayan zihniyeti nasıl değiştirmeyi düşünüyorsunuz? Tecavüz mağduru kadını tecavüzcüsüyle baş göz etmeye hevesli yeni HSYK’nin yargıçları ve savcıları mı kadını koruyacak?” Boşanmak isteyen eşini tüfekle vurdu AYDIN (Cumhuriyet) Aydın’ın Kuşadası ilçesinde Cemal Ç., evi terk ederek boşanmak istediğini söyleyen eşi Nurhan Ç.’yi sokak ortasında av tüfeğiyle ateş ederek yaraladı. 6 ay önce eşinin kendisini aldattığını öğrenen Nurhan Ç., kızını da alıp babasının evine döndü. Bunun üzerine Kuşadası Belediyesi’ne temizlik hizmeti veren firmada çalışan Cemal Ç., sık sık kayınpederinin evine gidip eşini eve dönmesi için ikna etmeye çalıştı. Her seferinde olumsuz yanıt olan Cemil Ç., dün alışveriş için dışarıya çıkan eşini durdurup bir kez daha eve dönmesini istedi. Ancak Nurhan Ç. yine kabul etmedi. İddiaya göre genç kadının kendisinden boşanmak istediğini de söylemesi üzerine sinirlenen Cemal Ç., yanındaki av tüfeğiyle eşine iki kez ateş etti. Başı ve göğsünden yaralanan kadın kanlar içinde yere yığıldı. Ağır yaralanan kadın ambulansla kaldırıldığı hastanede yoğun bakım ünitesine alındı. Cemal Ç, polise teslim olurken, çiftin 10 yaşında bir çocuklarının bulunduğu öğrenildi. ‘Z Antalya Kadın Zirvesi’nde sergilenen ve canlı mankenle hazırlanan şiddet içerikli objelerden bir tanesi. ÜÇLÜ DANIŞMA KURULU Deniz Feneri soruşturmasında ifadeler tamamlandı, bilirkişi raporu bekleniyor FUTBOL SAHASI BÜYÜKLÜĞÜNDE D SK çekildi İstanbul Haber Servisi DİSK Başkanvekili Tayfun Görgün, Üçlü Danışma Kurulu’nun gündeminde bulunan “Sendikalar Yasası” ve “Toplu Sözleşme Yasası” görüşmelerinde yapılan değişikliklerin yeni hiçbir şey içermediğini, kendilerinde hayal kırıklığı yarattığını belirterek görüşmelerden ayrılma kararı aldıklarını belirtti. DİSK Genel Merkezi’nde dün ayrılık kararını değerlendiren Görgün, DİSK’in, işçi sınıfının sıkıştırılmak istendiği yeni cendereye karşı sessiz kalmayacağını söyledi. Sendikal hak ve özgürlüklerin asgari sınırının anayasanın 90. maddesine göre ILO sözleşmeleri olduğunun altını çizen Görgün, 011 genel seçimlerinden sonra oluşturulan yeni hükümetin, ILO sözleşmelerine uygun bir düzenleme için çalışmalar yapmak üzere tarafları davet ettiğini ve Üçlü Danışma Kurulu görüşmelerine başlandığını belirterek şöyle devam etti: “Toplu İş Sözleşmesi Yasa Tasarısı’nın bugünkü şekliyle yasalaşması halinde 12 Eylül Askeri Cuntası tarafından çıkarılan 2822 sayılı yasanın bir benzeri olmaktan başka sonuç yaratması mümkün değildir. Hazırlanan taslakların Kıdem Tazminatı Fonu kurulması, Bölgesel Asgari Ücret Uygulanması ve Özel İstihdam Büroları eliyle işverenler için yaratılmak istenen ‘ucuz emek’ cennetine, güvencesiz çalışma koşullarına zemin yaratacağı açıktır. Konfederasyonumuz, ‘değişiklik’ adı altında yeni bir hukuksuzluğun dayatıldığı bir sürecin parçası olmayacaktır.” Görgün, yapılan son zamların geri alınması için her platformda çalışma yürüteceklerini de belirtti. Kritik dönemeç AL CAN ULUDAĞ Yurttaşa zam, Başbakan’a dev hangar FIRAT KOZOK ANKARA Almanya bağlantılı Deniz Feneri soruşturması kritik bir dönemece girdi. Soruşturmada geçen hafta yapılan sorgularla birlikte ifade alma işleminin sona erdiği, savcıların bilirkişi raporlarını beklediği öğrenildi. Savcıların raporu beklerken dosya üzerindeki çalışmalarını sürdürdüğü kaydedildi. Bu arada Zekeriya Karaman’ın yaptığı “Suçun vasfını değiştirin” başvurusunun ise soruşturma sonunda ele alınacağı kaydedildi. Eylül 2008’de başlatılan Deniz Feneri soruşturmasında sona yaklaşıldı. Soruşturmada görevden alınan savcılar şu ana kadar “asıl failler” olarak gösterilen Zekeriya Karaman, Zahid Akman, Mustafa Çelik ve İsmail Karahan’ın da arasında bulunduğu yaklaşık 20 şüphelinin ifadesini almış, mahkemeye sevk edilenlerden 9’u tutuklanmıştı. Ancak Ankara Cumhuriyet Başsavcısı İbrahim Ethem Kuriş’in üç savcıyı HSYK soruşturması gerekçe gösterilerek 26 Ağustos’ta görevden almasıyla soruşturma yaklaşık bir ay kesintiye uğramıştı. Dosya için savcılar Veli Dalgalı ve Hakan Pektaş’ın atanmasının ardından ifade alma işlemi kaldığı yerden devam etmişti. İki yeni savcı, bu süreçte yaklaşık 10 şüphelinin ifadesine başvurdu. Edinilen bilgiye göre, soruşturmada ifade alma işleminin sona erdiği belirtilirken ancak gerek duyulması halinde yeni ifadelere başvurulabileceği kaydedildi. Sorgu işleminin tamamlanmasının ardından delillerin değerlendirilme aşamasına ge ‘GÖREVDEN ALMA DEĞ L Ş BÖLÜMÜ’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 1. Daire Başkanı İbrahim Okur, Deniz Feneri soruşturmasını yürüten savcıların görevden alınmasıyla ilgili olarak “HSYK’nin burada görevden alması söz konusu değil. Burada Başsavcılık, işbölümü gereğince takdirini kullanmıştır” dedi. HSYK, Yargıtay ve Türkiye Adalet Akademisi’nin, adli yargı hâkim ve savcılarının eğitimi amacıyla ortaklaşa düzenledikleri “Yargıtay’ın işleyişine yönelik meslek içi eğitim programı”nın açılışında gazetecilerin sorularını yanıtlayan HSYK Birinci Daire Başkanı İbrahim Okur, Deniz Feneri soruşturmasını yürüten savcıların görevden alınmasıyla ilgili bir soruyu “HSYK’nin burada görevden alması söz konusu değil. Soruşturma dosyasında ne var, onu da bilmiyoruz. Yürümekte olan bir soruşturma var. Burada Başsavcılık, işbölümü gereğince kendi takdirini kullanmıştır. HSYK olarak bizim bu konuya ilişkin bir açıklama yapmamız da söz konusu olamaz” diye yanıtladı. “Savcılara soruşturma ile ilgili herhangi bir tebliğ oldu mu” sorusuna ise Okur, “3. Daire’nin kararı, tam olarak bilemiyorum. Süreç normal, prosedür işliyor. Muhtemelen bugünlerde tebligat yapılmıştır veya yapılmak üzeredir” şeklinde yanıt verdi. Okur, dosya sayılarının eritilmesi’nin ardından, tutukluluk sürelerinin de sorun olmaktan çıkacağını ileri sürdü. Genç’ten ‘fenerli’ protesto ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM’nin renkli isimlerinden CHP Tunceli Milletvekili Kamer Genç, Deniz Feneri soruşturmasıyla ilgili Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin istifa edinceye kadar yanında fener taşıyacağını söyledi. TBMM’de düzenlediği basın toplantısına fener getiren Genç, “Getirdiğim fener kirli. Türkiye’de iki tane fener kirlettiler. Biri Deniz Feneri, diğeri Fenerbahçe” dedi. “Vatandaşların kutsal din duyguları istismar edilerek, insancıl duyguları kirletilerek toplanan paraların yandaşlara dağıtıldığını” kaydeden Genç, bu konuda açılan Deniz Feneri soruşturmasında hâkim ve savcıların baskı altına alındığını, davanın içeriğinin değiştirildiğini dile getirdi. ANKARA Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ÖTV’deki rekor zammı savunmak için yurttaşa “Kalkıp da Porsche kullanacağına Fiat’a bin. Biraz daha düşür harcamayı” çağrısında bulunurken, Erdoğan’a alınan Airbus A330 uçak için şimdi de “devasa hangar” yapılıyor. Önümüzdeki yıl gelecek yeni uçağın yanı sıra ANA, ATA, GAP ve DAP uçaklarına da ev sahipliği yapacak olan hangar, neredeyse bir futbol sahası büyüklüğünde. Avrupa’da yaşanan krizin Türkiye’yi etkilememesi için faturayı rekor düzeydeki ÖTV, doğalgaz ve elektrik zamlarıyla yurttaşa çıkaran hükümet, “kendi rahatından ödün vermiyor”. Başbakan Erdoğan’ın partisinin Kızılcahamam kampındaki “Porsche kullanacağına Fiat’a bin” sözlerinin hemen ertesi günü kampa katılan milletvekillerinin kullandığı lüks arabalar dikkat çekerken, Ankara’da gözlerden uzakta bir de devasa “uçak hangarı” inşa ediliyor. Esenboğa Havaalanı arazisi içerisinde yapımı süren “Devlet Hava Araçları Hangarı” devletin makam uçaklarına ev sahipliği yapacak. Önümüzdeki yıl tamamlanması beklenen hangarda, devletin VIP uçak havuzundaki ATA, ANA, GAP ve DAP uçaklar park edilecek. Bu uçaklar Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, Başbakan, Dışişleri Bakanı ile Başbakan’ın izniyle bir bakan veya özel temsilci tarafından kullanılabiliyor. A330 başka yere sığmadı! Başbakan Erdoğan’ın yurtdışı gezilerinde daha büyük bir uçağa gereksinim duyması nedeniyle bir süre önce alımına karar verilen A330’un park edileceği bir hangarın bulunmaması, yeni hangarın yapımını zorunlu hale getirdi. Halen kullanılan uçaklardan daha uzun menzilli ve büyük gövdeli olan Airbus A330’un alımı için Başbakanlık ve Türk Hava Yolları (THY) arasında bir süre önce anlaşma sağlanmıştı. VIP donanımlar hariç 200 milyon dolar olan Airbus A330, vergilerden muaf tutulduğu için örneklerine göre “daha ucuza” gelecek. İki yıl önce yapılan düzenlemeyle genel ve özel bütçeli bütün idarelere yapılan motorlu taşıt teslimi ve kiralanması, her türlü vergiden istisna tutulmuştu. Uçağın önümüzdeki yıl teslim edilmesi bekleniyor. çildiği belirtildi. Bu aşamada görevlendirilen bilirkişilerden gelecek raporlar bekleniyor. Bilirkişiler, 16 Ekim 2009’da Kanal 7 ve bağlantılı şirketlerde yapılan aramalarda kopyalanan bilgisayar imajları ile el konulan belgelerde suç unsuru taşıyan konuları raporlaştırarak savcılara iletecek. Diğer deliller ve bilirkişi raporları kapsamında iddianamenin yazımına başlanacak. Öte yandan Zekeriya Kara man’ın avukatı Erşan Şen’in savcılığa yaptığı suç vasfının “çıkar amaçlı suç örgütü kurmak ve nitelikli dolandırıcılık” yerine “Dernekler Kanunu’na muhalefet” ve “güveni kötüye kullanma” olarak değiştirilmesi talebinin soruşturma tamamlandığında ele alınacağı öğrenildi. Soruşturma sonunda tüm delillere göre hangi suçtan dava açılacağına karar verileceği belirtildi. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear