13 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
7 OCAK 2011 CUMA CUMHURİYET SAYFA 15 Öğrenciler edebi yapıtları sesli kitap haline dönüştürüp kütüphanelere dağıtacak GÖRÜŞ AHMET TAN Arkadaşlarının gözü olacaklar Bilgi’de Sanat Tarihi Semineri İstanbul Bilgi Üniversitesi, sanat tarihine ilgi duyan ve Batı sanatını her yönüyle öğrenmek isteyen sanatseverlere yönelik bir seminer dizisi düzenliyor. “Rönesans’tan Günümüze Batı Sanatı” ve “Başlangıcından Günümüze Türk Resim Sanatı Tarihi” başlıklı seminerler, 2 Şubat5 Haziran 2011 tarihleri arasında gerçekleşecek. Batı sanatının dönemleri, akımları ve sanatçıları ile Türk Resim Sanatı’nın gelişim evrelerinin inceleneceği seminerlerin eğitmenleri ise Esra Aliçavuşoğlu, Uşun Tükel, Ahu Antmen, Serap Yüzgüller Arsal, Meltem Yakın Üldes ve Ahmet Kamil Gören. Özel Irmak Okulları öğrencileri, görme engelli yaşıtları için edebi yapıtlar okuyarak, “sesli kitap” hazırlayacaklar. Türkiye Görme Engelliler Derneği (TURGED) işbirliği ile gerçekleştirilecek “Sesimiz Irmak Olsun” adlı sosyal sorumluluk projesinin tanıtımı, okulda düzenlenen basın toplantısıyla yapıldı. Altı ay sürmesi planlanan proje, Özel Irmak Okulları’nda öğrenim görmekte olan tüm ilköğretim ve lise öğrencilerinin gönüllülük esasına göre hikâye, roman, öykü, şiir, masal vb. edebi türlerden birisini seçerek, sesli kitap olarak okumasını kapsıyor. Okul Müdürü Meral Bilgin, Okul Aile Birliği Başkan Yardımcısı Deniz Özdikmenli ve TURGED Başkanı Ahmet Cantürk işbirliğinde yürütülecek proje hakkında “Umarız başlattığımız bu proje bir başlangıç olur. Kaybedilen değerler tekrar kazanılır” dedi. Deniz Özdikmenli, amaçlarının öğrencilerin Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler’i görme engelli yaşıtlarına kendi seslerinden dinletmek olduğunu belirtti. TURGED Başkanı Ahmet Cantürk ise Türkiye’de görme engelliler için 10 kütüphane olduğunu belirterek yapılan ses kayıtlarını bu kütüphanelere dağıtacaklarını ve isteyenlerle internet sitesinden de (www.turged.org.tr) paylaşacaklarını söyledi. Projede 1. sınıftan 12. sınıfa kadar tüm öğrenciler gönüllü olarak kitap okuyabilecek. Proje hazırlama ve görevlendirme aşamaları Aralık 2010’da tamamlanan projenin, 2011’de konu ile ilgili seminerlerin planlanarak uygulanması ve sonraki aylarda da sesli kitapların okunması ile CD/DVD şeklinde kayıt edilmesi aşamaları gerçekleştirilecek. Adaletin Ataleti İstiklal Marşımızın yüce şairini anmanın tam zamanıdır: Tarihi “tekerrür” diye tarif ediyorlar; hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi? 188 insanın kasaplığından tutuklananların serbest bırakılmasını cezaevi önünde kutlayanların ekranlara yansıyan yüzleri ile… Madımak’ta canlı canlı insan yakanların yüz ifadelerindeki benzerlik… 188 kişiyi boğazlayıp evlerinin bodrumlara gömenler sadece 10 yıl yattı.. Hiçbir şey fark etmiyor. Abdi İpekçi’yi öldüren, Papa’yı vuran da 30 yıl yattı. Tahliyesinde onu kapıda karşılayanların sergilediği görüntü ile 10 yıl yatıp çıkanların yüz ifadeleri aynıydı. Çünkü onları besleyen karanlık ve zehirli zihin ve ruh bataklığı tıpa tıp aynıydı: (Adı malum bir TV’nin RTÜK kayıtlarından aynen): “İslâm düşmanı İsmail Cem İpekçi ile kardeşi Cemil İpekçi’nin amcaoğlu Abdi İpekçi’nin ölümüyle ilgili ispatlanamayan suç sebebiyle bir Türk hapse giriyor. Ama Türk Milleti’ne katil diyen, atalarımıza küfreden birisi sırf Yahudi olduğu için, İslamiyete düşman olduğu için (…) yargıdan kurtuluyor.” Yargıdan kurtulduğu söylenen “kâfir” Orhan Pamuk’tur! Kâfir olmayanlar ise 5 ila 30 yıl yatıyor. Batsın bu dünya! İpekçi’nin katilini ekrana çıkardığı için TRT’ye lanet okundu. Ailesinin rencide edildiği üzüldüğü yazıldı çizildi; bizzat sayın bakanlarca bile söylendi. Oysa TRT bir kereciğine depreşen “habercilik” aşkı sayesinde çok hayırlı bir iş yaptı. Papa’yı ıskalayan ama İpekçi’yi kalbinden vuran o karanlık gücün 30 yılda hiç mi hiç değişmemiş olduğunu gözler önüne serdi. AKP’nin çarpık yasasıyla serbest bırakılanların yüz ifadeleriyle 30 yıl yatıp çıkanın ekranlara yansıyan ifadesi arasında hiçbir fark yok. TRT’ye bu anlamda teşekkür borçluyuz. Hangi siyasi cinayetten, hangi kıyımdan sonra güvenlik ve adaletten sorumlu kurumlar ciddiyetle eleştirildi, sorgulandı? Hangileri hakkında işlem yapıldı? Hangi inanılmaz muhakeme hataları, eksikleri tartışıldı? Hangi örtbas etme çabaları, yeterince teşhir edilebildi? Bu çabaları ortaya çıkarmak için çırpınan ailelerin uğradıkları haksızlığa ve saldırılara karşı hangi ciddi dayanışma gösterilebildi?.. Nükhet İpekçi İzet ile konuştuk. TRT’nin ailesini rencide etmediğini söyledi. Aksine belki bu sayede Ağca’nın yarım kalan erken tahliye girişiminin altında yatan gerçekleri merak eden çıkabileceğini umduğunu anlattı. O dönemde medya tahliye yanlışının üstüne hiç gidemedi! O yanlış tahliye “girişimi” kimlerin yönlendirmesiydi? Ya da azıcık daha gerilere gidip kimlerin Ağca’yı askeri cezaevinden kaçırtıp, hangi servislerin oyuncağı yaptığını da kurcalayan çıkmadı. Daha doğrusu buna bir tek Uğur Mumcu yöneldi. O da belki de sırf bu yüzden İpekçi’den beter bir ölüme müstahak görüldü. İpekçi’nin kızı soruyor: “O günlerde eksik kalan, göz ardı edilen, gömülen konuları şimdi, geleceğimiz adına eleştirebilecek, telafi edebilecek kurumlarımız nerede acaba?” O kurumların başında TBMM var elbette. Ama TBMM, ne yazık ki, Başbakan’ın talimatıyla sağırlaşmış ve körleştirilmiş durumda. Mahşere kadar yürekleri için için kanayacak olan ailelerin çığlığına ve ana muhalefetin feryadına kulak asmıyor. Hizbullahçıları karşılayanların yüz ifadeleri ve TRT’deki Ağca mülakatı bu iktidara kapak olsun. Haliç atıkları sergilendi Florya Bahçeşehir Koleji öğrencilerinin doğaya ve canlılara olan duyarlılık ve farkındalıklarını arttırmak amacı ile Turmepa ve Denizcilik Müsteşarlığı işbirliğiyle “Denizi Seviyoruz Sorumluluklarımızı Biliyoruz” adlı çevre projesi başlattı. Proje kapsamında Haliç’te Deniz Çevre Temizliği ve Dalış Etkinliği gerçekleştirildi. Öğrenciler, dalgıçların denizlerden çıkardıkları materyalleri inceledi, ardından kıyı şeridindeki atıkları Florya Bahçeşehir Koleji’nde sergilemek üzere topladı. Turmepa Genel Müdürü Levent Ballar’ın doğal hayatın önemi konusunda yaptığı sunumun ardından denizden çıkan materyallerin gösterildiği serginin açılışı yapıldı. Proje kapsamında Denizcilik Müsteşarlığı tarafından Marmara Denizi’nde yaşayan canlı türleri de anlatıldı. Tasarım için HAS’talar Kadir Has Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, lise öğrencileri için 2011 yılının ilk Tasarım Etkinliği’ni yarın düzenliyor. Bu yılki sloganı “Tasarım için HAS’tayız” olan etkinliğin ikincisi 16 Ocak’ta yapılacak. Öğrenciler, bu çalışmada kesiyor, katlıyor, yapıştırıyor; yaratıcılıklarını keşfediyorlar. Üniversite adaylarının meslek seçimlerinde etkin bir rol oynayacağı düşüncesiyle ilki 2009’da yapılan tasarım atölyesine, güzel sanatlar ve tasarım alanlarında eğitim almayı düşünen öğrencilerin yanı sıra, henüz hiçbir meslek seçimi yapmamış veya tamamen farklı bir seçim yapacak birbirinden bağımsız gruplardan öğrenciler katılıyor. ‘Olumlu Davranış’ geliştirilecek İSTEK Belde Okulları, Avrupa Okullar Birliği’nin “Okul Temelli Olumlu Davranış Geliştirme” projesini uygulayacak. Yeditepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nin de yer aldığı proje, öğrencilerde olumlu davranış geliştirmeyi hedefliyor. Bu projeyi uygulayan okulların öğrencilerinde davranış bozukluklarının azalması, okulun tamamında olumlu öğrenme ortamları yaratıldığı için akademik başarının artması amaçlanıyor. Temelinde öğretmen eğitimi yatan ve ilk olarak ABD’de uygulanan projenin, Avrupa’daki okullarda da yaygınlaşması hedefleniyor. 20102011 öğretim yılı, 3 yıllık proje için hazırlık yılı olacak. Hazırlık yılında İSTEK Belde Okulları projenin çekirdek kadrosunu kuracak. Her okulun çekirdek ekibi, Amsterdam Üniversitesi eğitmenleri tarafından eğitilecek. İSTEK Belde Okulları, 2011 yılı Haziran ayına kadar okuldaki davranış sorunlarını tespit edip, okulun tamamında olumlu davranışların gelişebilmesi için eylem planları hazırlayacak. Yeniden ‘Cumhuriyet Mitingleri’ MERİÇ VELİDEDEOĞLU “ADD”nin Genel Başkanı Tansel Çölaşan, yılbaşından iki, üç gün önce “Ulusal Kanal”da, “Cumhuriyet Mitingleri”nin yeniden başlaması gerektiğini dile getirdi. Danıştay Başsavcılığı’ndan emekliye ayrılan bu değerli hukukçumuz, ADD Genel Başkanı olduktan yaklaşık beş ay sonra, kesin bir söylemle “eylem” diyordu. Birden “1989” yılının başlarına uzandım. H. V. Velidedeoğlu’nun ilk öğrencilerinden olan Prof. Dr. Muammer Aksoy’un, “12 Eylül 1980” hareketiyle anlamından iyice uzaklaştırılan, dahası yer yer gömülmeye çalışılan “Atatürkçülüğü” yeniden diriltmek, koruyup yaşatmak için, bir sivil toplum kuruluşu (STK) olarak “Atatürkçü Düşünce Derneği”ni (ADD) kuracağını, hocasının da katılması isteğini, içi içine sığmayan bir coşkuyla yaptığı konuşmayı anımsadım. Kuşkusuz Prof. Dr. Aksoy, bu girişiminde yerden göğe haklıydı. Çünkü “12 Eylül”ün hedefi adeta “Atatürkçülük”tü. Öyle ki, “ilkeleri” dışında, Atatürk’ün kurduğu kurumlar bile bir bir yok ediliyordu. “CHP”nin kapatılmasının ardından, Atatürk’ün ikiz evlatları gibi üzerine titrediği “Türk Dil Kurumu”, “Türk Tarih Kurumu” da, üstelik vasiyeti çiğnenerek kapatıldı. Daha da ileri gidildi; “23 Nisan Ulusal Egemenlik Bayramı”, “bayram” olmaktan çıkarıldı. Oysa, H.V. Velidedeoğlu’nun dediği gibi, Cumhuriyet’imiz, “23 Nisan 1920”de “eylemli” olarak kurulmuş, “29 Ekim 1923”te de “adı” konulmuştu. “Kıyım” sürdürülür; ilk ve ortaokullara “zorunlu din dersi” koydurtup, “Eğitim Birliği Yasası” anlamsızlaştırılır. TC Devleti’nin yurtdışındaki memurlarından olan “imamlar”ın aylıklarını, “şeriat”ın uygulanması için çalışan köktendinci “Suudi Rabıta Örgütü”nce verilmesi hiç sakıncalı bulunmadan kabul edilir. Tüm baskı grupları (basın, TV, v.ö’ler) sindirilir. “Anayasa Mahkemesi”, “Danıştay” gibi “denetim” yapacak kurumların yetkileri kısıtlanır. Bir “bütün” olan “adalet”, adeta “iki”ye bölünüp, “Devlet Güvenlik Mahkemeleri” oluşturulur. (Günümüzün Özel Yetkili Mahkemeleri gibi.) Bunlar yetmezmiş gibi, yönetimin başında olan öyle sözler söylemeye, öyle görüşler ortaya koymaya başlar ki, H.V. Velidedeoğlu: “Aristo bunları duysa ‘İnsan konuşan hayvandır!’ saptamasını, ‘insan düşünmeden konuşan hayvandır’a dönüştürürdü!” demekten kendini alamaz. (Günümüzün böyle konuşanını bilmem anımsadınız mı?) Bu sürecin Sivil Başbakanı Turgut Özal da, bu örneklerle birlikte “12 Eylül”ün tüm olumsuzluklarını eksiksiz sürdürür. “Atatürkçülüğün” kıyımını daha da ileriye götürür. İşte bu duruma, özellikle de “TC Devleti”nin kuruluş felsefesini oluşturan “Atatürkçülüğe” yapılan bu yıkıma karşı, toplumun “tepki”sinin örgütlenmesiydi, “ADD”. Gerçekten “12 Eylül” süreci, sivil toplum örgütlerinin fışkırır gibi çoğalmasına neden olur. Hele “dinsel” çıkışlı, açıkçası “şeriatçı”ların, taraftarlarının kurduğu “AKP”nin iktidar olmasıyla, “12 Eylül” sürecinin olumsuzluklarının katlanarak artması; yaşam düzenini dinselleştirme atılımları; ülkenin “yerel meclisler”le yönetilecek “yönetim birimleri”ne ayrılması istemi ki bugün bunun BDP’ce hangi boyuta taşındığını görüyoruz laik cumhuriyet rejiminin değiştirilmesi gerektiğini söyleyenin Çankaya’ya çıkacağının kesinleşmesi, “STK”leri bu kez bir araya getirip harekete geçirir; “Cumhuriyet Mitingleri” tüm ülkeyi kaplar, sarar. Ne var ki, mitinglerin hemen ardından yapılan seçimin sonucunda, “AKP”nin yine iktidar olması, mitinglere katılan, destekleyen milyonlarda, bir “umutsuzluk” duygusunun derinleşerek yaygınlaşmasına neden olur. Oysa bu duyguya yenik düşmemek gerekir, “Kurtuluş Savaşı” sırasında, Yunan ordusu Polatlı’ya dek ilerleyip Ankara kapılarına dayandığında, Atatürk bir an “umutsuzluğa” kapılsaydı, bugün bağımsız Türkiye olamazdı der H.V. Velidedeoğlu. Dolaysiyle “Cumhuriyet Mitingleri” için: “Yaptık da ne oldu?” görüşünü kafamızdan silip atmalıyız. Bugün “de” “AKP” iktidarının, gerek halkın bölünmesini; gerek ülkenin bölünmesi tartışmalarını; gerekse “Hukuk Devleti” ve “Sosyal Devlet” ilkelerinin çiğnenmesini; “din”i siyaset aracı olarak kullanma utanmazlığını; “ABD”nin bizimle birlikte Ortadoğu ülkelerinin sınırlarını değiştirecek “BOP”un “eşbaşkanı” olmamızı övme aymazlığını; yolsuzlukların “Deniz Feneri Davası”yla uluslararası boyuta taşınmasını; olup bitenleri eleştirenlerin, “Ergenekon Davası”yla özgürlüklerinin koparılıp alınmasını, dolaysiyle yaşatılan “adaletsizliğin” utancını; halkı “sadaka” yaşamına alıştırmayı getirdiği “son nokta”nın hepimiz ayırdındayız. Bu durumda, iktidarın “rejimi değiştirecek” kertedeki bu “faşist” tutumunun ve uygulamalarının önünü kesecek en “etkili” yol, tüm ülke genelinde yeniden başlatılıp “sürdürülecek” bu “Cumhuriyet Mitingleri” olabilir. Zor da olsa, gönüllü STK’ler, sendikalar, barolar, meslek odaları, ilerici vakıflar v.ö’ler hem kendi aralarında, hem de halka birleşip bütünleşerek bu “eylem”leri başlatmalılar, bizler de var gücümüzle katılıp desteklemeliyiz. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc@yahoo.com m.velidedeoglu@hotmail.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Duvarlara çizi 1 len, taşlama ya da karikatür niteliği 2 taşıyan yazı ya da 3 desenler. 2/ Os 4 manlı devletinde iki alaydan olu 5 şan askeri birlik... 6 Kumaşla astar 7 arasına konarak giysinin dik dur 8 masını sağlayan 9 kolalı bez. 3/ Bir 1 2 3 4 5 6 7 8 9 işi yerine getirme... Erkek ya da dişi üreme hücresi. 1 P E D O L O J İ 4/ Düşünmeden ve say 2 E L İ F İ Ü R E gısızca davranan. 5/ 3 D İ L K A B İ L İlaç... Rütbesiz asker... 4 O F H E R İ S E Bir nota. 6/ Ufak tefek, 5 L İ K E N L K ince, küçük... Bir göster6O A R ME R T me sıfatı. 7/ Bir peyU R gamber... Açık, belli. 8/ 7 J Ü B İ L E R U L O Yapma, etme... Muma 8 İ R İ S E L E K T R O T batırılmış fitil. 9/ “Atkı, 9 kıta, takı, atık” örneğinde olduğu gibi, bir sözcük içindeki harflerin yerini değiştirerek elde edilen sözcüğe verilen ad. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kandaki şeker oranı. 2/ Antibiyotik bir ilaç. 3/ “Aptal, salak” anlamında argo sözcük... Denizfilinin dişlerinden yapılan değerli bir tespih. 4/ Bir nota... Romanya’nın para birimi... Gümüş elementinin simgesi. 5/ Torik, kolyoz gibi balıklarla hazırlanan bir tür meze. 6/ Paylama, azarlama.... Kütahya’nın Simav ilçesinde bir kaplıca. 7/ İngmar Bergman’ın bir filmi... Yenecek kadar olgun olmayan. 8/ Bireyler arasında ortak simgeler sistemiyle gerçekleştirilen anlam ve bilgi alışverişi. 9/ “ çıkınca ortaya mazi silinmeli” (Tevfik Fikret)... Asya ile Avrupa’yı ayıran dağ sırası. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear