23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
17 OCAK 2011 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 15 Adaletsizliğe ve Eşitsizliğe Karşı Silivri duruşmaları bugün başlıyor. Ankara CUMOK, adaletsizliğe ve eşitsizliğe karşı bir çağrı yaptı: “AKP, Türkiye’yi, dikta özlemlerinin yerleşmesine ve sonucunda rejim bunalımına sürüklemektedir. Hukuk bilinci gelişmemiş ülkemizde, iktidarın eğilimi, ‘güç bende istediğimi yaparım’ anlayışıyla zorbalığa dönüşmektedir. Vicdanlarımız kör, adalet duygumuz yok olmuştur. AKP iktidarı, bölücü ve gerici teröristlere, vurguncu, hırsız, katil mafya bozuntularına gösterdiği hoşgörüyü Cumhuriyetten, laiklikten yana aydınlara, gazetecilere, politikacılara, yurtsever kişilere göstermemektedir. Bugün Silivri’de yargılananlara, uzun tutukluluğu yasal hale getiren AKP, ne adaletten ne de eşitlikten yanadır. AKP, haktan, hukuktan, vicdandan iyice uzaklaşmıştır. Sığınacağımız tek kurum hukuktu, ona da güvenmiyoruz. Hukuk devleti olduğumuz inancını yitirdik.” AKP’liler, “Muhteşem Yüzyıl” dizisi üzerinden neden Kanuni Sultan Süleyman’a sahip çıkarlar acaba? Çünkü... Kanuni Sultan Süleyman, Lozan Antlaşması ile kurtulduğumuz kapitülasyonları, yani yabancılara verilen ayrıcalıkları başlatan padişahtır. Fransızlar, onun döneminde Osmanlı denizlerinde serbest ticaret yapma olanağına kavuşmuştur. Fransız konsolosluğuna, Osmanlı topraklarındaki Fransız yurttaşları ile ilgili sorunlar konusunda yargı yetkisi verilmesi yine Kanuni zamanındadır. Kanuni Sultan Süleyman’ın bir de damadı ve de sadrazamı vardır ki, adı dillere destandır. Sadrazam Damat Rüstem Paşa, Ka Komplo İkbal Biti nuni’nin kızı Mihrimah Sultan ile evlidir. Tarihçilerin Rüstem Paşa’ya taktıkları isim “Kehlei İkbal”dir. Yani “İkbal Biti.” Niyesine gelince: Damat Rüstem Paşa, rüşvetçiliği ile ünlüdür. Bu yüzden kendisine aynı zamanda “Ebvabı Rüşvet Fatihi” de denmiştir. Yani, “rüşvet kapısını fetheden”dir o. Yüzlerce çiftliği, değirmeni, devesi, kölesi, atı, binlerce altını, milyonlarca akçesi ile anılır. Damat Rüstem Paşa’nın bir başka özelliği de rüşvet olarak el yazması Kuranıkerim almasıdır. Bu yolla edindiği arabalar dolusu kutsal kitabı vardır. AKP’liler, neden Kanuni Sultan Süleyman’a bu kadar sahip çıkarlar, hâlâ anlayabilmiş değiliz! Asılsız Suçlamalar CHP PM üyesi Perihan Sarı’ya, kimi çevre ve gazetelerden yalanyanlış suçlamalar yapılıyor. Sarı’yı yıllardır tanırız. Gerek Çalışma Bakanlığı’nda görev yaparken, gerekse DİSK’te çalışırken hep emeğin yanında yer aldı, toplumcu düşünceye sadık kalarak bağımsız kişiliği ile bildiği dürüst bir yolda yürüdü. Saldırılara karşılık kısaca dedi ki: “TESEV, Soros Vakfı, Açık Toplum Enstitüsü gibi kuruluşlarla hiçbir kişisel ve kurumsal temas, çalışma ve proje yürütümüm olmamıştır. AB fonları dahil olmak üzere yürütümünde kişisel sorumluluk üstlendiğim, kişisel girişimimle başlatılan, karşılığında ücret ödenen hiçbir proje ve çalışma da yoktur.” Geçenlerde yıllarını TSK’ye verdikten sonra, sivilde hukuk alanında önemli işlevler üstlenmiş bir haber kaynağımız demişti ki: “ABD yakın geçmişte Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin kendi lehine değiştirilmesi için büyük çaba harcamıştı. Ama özellikle Deniz Kuvvetleri Komutanlığı buna büyük bir direnç göstermiş ve ABD istediği amaca ulaşamamıştı. Şimdi yürütülmekte olan soruşturmalarla o Deniz Kuvvetleri Komutanlığı kadrolarından intikam alınıyor.” Haber kaynağımızın bu sözlerinden birkaç gün sonra Kafes davasında yargılanan Koramiral Ali Feyyaz Öğütçü duruşmada o önemli açıklamayı yaptı: “Sık sık ABD’ye giden içimizdeki sütü bozuklar denize mermi döküp bize komplo kurdu. Bu ekipten iki astsubayı tutuklamıştık.” PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Ne Bekleniyordu ki? Olay yeni değildir. Başbakan hem 30 Ağustos’ta Rusya ile oynanan 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası eleme hem de 12 Eylül’de ABD ile oynanan, Cumhurbaşkanı ile birlikte izlediği final maçında seyirciler tarafından protesto edilmişti. Yetkililer yaptıkları açıklamalarda bunun “organize bir eylem” olduğunu belirtmişlerdi. Satılan biletlerdeki koltuk numaralarından “eylemcilerin” adlarının saptanması yolunda çalışma başlatıldığı da kamuoyuna duyurulmuştu. Daha önce ise Atatürk Olimpiyat Stadyumu’nda ünlü rock grubu U2’nun verdiği konser öncesi grubun solisti Bono’nun Devlet Bakanı Egemen Bağış’ın da orada bulunduğunu söylemesi üzerine binlerce ağızdan protesto sesleri yükselmişti. Geçen yılın aralık ayında da AKP milletvekili ve Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu, konferans vermek üzere gittiği Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde öğrenciler tarafından konuşturulmamış, üzerine atılan yumurtalar günlerce sürecek tartışmalara neden olmuştu. Bu liste başka örneklerle uzatılabilir. Son olay Türk Telekom Arena’da iki gün önce meydana gelmiştir. Başbakan, açılış töreninde bir konuşma yapmak üzere geldiği Galatasaray Kulübü’nün yeni stadyumunda tribünleri dolduran kırk binin üzerindeki seyircinin bir ağızdan başladığı protesto üzerine beraberindeki bakanlarını da alarak töreni terk etmek zorunda kalmıştır. Bu olay, daha öncekilerin bir devamıdır. Toplumun gören, düşünen kesimleri AKP iktidarından bunalmıştır. Başbakan’ın da, partisinin öbür sözcülerinin de bitmez tükenmez güzellemelerinden, ardı arkası kesilmeyen öğütlerinden, sonu gelmez övünmelerinden bıkıp usanmıştır. İşsiz sayısı artarken, yoksulluk yaygınlaşırken, açlık sınırı altında yaşayan insanlarımız milyonla ifade edilirken Türkiye ekonomisinin dünyadaki yerinin 17. mi yoksa 27. mi sırada olduğunu toplum haklı olarak umursamamaktadır. Her iktidar, üzerine düşen görevleri yerine getirmek yükümlülüğündedir. Yol yapmak, su getirmek, enerji üretmek, sosyal konut yapmak, sağlık ve eğitim hizmetleri sunmak gibi daha birçok görev iktidarların doğal yükümlülükleri arasındadır. İktidar, TT Arena’nın yapımına destek vererek bir yükümlülüğünü yerine getirmiştir. İşini yaptığı için kendisine belli bir övünme payı çıkarabilir, bu anlaşılabilir bir durumdur, ne var ki bu övünmelerin dozu kaçtı mı halk yükümlülüklerin tümünü sorgulamaya başlar. Toplum, bu sorgulama sürecine girmiştir. Türkiye, demokratik, sosyal hukuk devleti ise iktidar en başta bu yükümlülüklerini yerine getirmek, demokrasiyi, sosyal güvenliği ve hukuku güçlendirmek zorundadır. Yapılanlar ise bunun tam tersidir. Bu ülkede, örneğin, “demokrasi” diyen, pankart açan, toplu yürüyen, düşünce açıklayan gençler dövülmekte, cezalandırılmaktadır. Yazarından çizerine, basınından televizyonuna kadar herkesin, her kurumun tepesinde iktidarın “Demokles kılıcı” sallanmaktadır. İktidar, ne sanatın ne bilimin ne de bireyin özgürlüğüne saygı duymakta, ülkeye kafasındaki “tek tip insan modelini” yerleştirmek istemektedir. Bu ülkenin insanları iktidarın düşündüğünü düşünecek, inandığına inanacak, beğendiğini beğenecek, dinlediğini dinleyecek, içtiğini içecek, yediğini yiyecektir. Bunun da adı “demokrasi” olacaktır! Toplum, ülkenin götürülmek istendiği yerin DubaiABD karışımı bir “ucube düzen” olduğunu görmektedir. Altyapısı kapitalist, üstyapısı feodal bu “ucube düzenin” yaygınlaşma/kalıcılaşma olasılığı insanları korkutmaktadır. Dolayısıyla sözcülerinin kişiliğinde bu iktidar her olanakta protesto edilmektedir. TT Arena olayı da bu çerçevede ne ilktir ne de sondur. dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com Ankara beylerbeyi, bilgisunardaki paylaşım sitesi “Twitter”da Ankaralılar ile tartışıyor: Vatandaş Ankaralı ulaşıma 2 lira ödüyor, 4 kişilik çalışan ailenin gitgel yol masrafı 4’er liradan 480 lira. Sizce de çok değil mi? Gökçek Ulaşım 1.6 lira. 480 lira hesabınız yanlış. 4 kişi 22 işgününden 1.65x2=3.30’den ayda 290 lira eder. Vatandaş Sn. Gökçek, sa Gökçek Hesabı nırım EGO indirimi üzerinden hesaplıyorsunuz ve ciddi anlamda memur hesabı yapıyorsunuz, fakat çark böyle dönmüyor. Gökçek Ailede 4 kişi çalışıyormuşsunuz, ortalama 2 bin liradan 8 bin lira eder. Yani maaşlarınızın yüzde 3.63’ü yola gi diyor. Normal değil mi? Vatandaş Ortalama 2 bin lira dediğiniz maaşı bugün Türkiye’de kaç kişi alıyor söyler misiniz? Biz daha asgari ücretle zam alamıyoruz. Ki hesabınıza göre 8 bin liralık gelire sahip olan bir ailenin oturup da dolmuş, otobüs parası hesabı yapacağını sanmıyorum. Görüşme burada kesiliyor. Ankara beylerbeyi vatandaşa yanıt vermiyor... Yiyiciler İçin Recep Bey’e göre, içiyormuş millet, aksırıncaya, tıksırıncaya kadar. Tevfik Fikret’in “Yağma Sofrası” şiiri de yiyiciler içindir. Güncel Türkçeyle şöyle der Tevfik Fikret: “Verir zavallı memleketim, verir ne varsa / Malını, varlığını, hayatını, umudunu, hayalini, / Olanca rahatını, gönül balını. Hemen yutun, düşünmeyin harâmını, helâlini... / Yiyin efendiler yiyin; bu doyumsuz sofra sizin, yiyin / Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!” ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ‘İnsan Ticareti’ Geçtiğimiz haziran ayında, insan ticareti yapan 21. yüzyılın “köle tacirleri”, geri kalmış ülkelerden getirdikleri aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu kaçak göçmenleri, Meriç Nehri üzerinden Yunanistan’a geçirmek için, 3 kişilik plastik havuz botlarına 9’ar kişi bindirirler. Yarı yolda göçmenlerden, Meriç Nehri’nden yüzerek karşıya geçmelerini isterler. Göçmenler, ‘su çok derin, akıntı hızlı’ diye suya girmek istemez... Bunun üzerine “köle tacirleri” göçmenleri, kadın, çolukçocuk demeden sopalarla döve döve zorla hepsini tutup nehre atarlar. 16 göçmen de Meriç’in azgın sularında boğularak can verir. Günümüzde “kölelik” yasalarda kaldırılmış görünmektedir. Oysa ki kölelik biçim değiştirmiş, insan ticaretine dönüştürülmüştür. * Köleliğin kaldırılmaya başlandığı 19. yüzyılda, dünya nüfusu (1802’de) 1 milyar olarak saptanmış. Sanayi devrimi ile birlikte nüfus artışı, büyük bir hız kazanmış. 1802’de 1 milyar olan dünya nüfusu, 1927 yılında 2 milyara ulaşmış. 20. yüzyılda nüfus artışı giderek hızlanır ve dünya nüfusu 1961 yılında 3 milyara, 1971’de 4 milyara, 1987’de 5 milyara. 1999’da 6 milyara ulaşır. Bugün dünya nüfusunun 7 milyar olduğu varsayılmaktadır. Günümüzde yaşanan “köle ticaretinin kaynağını”, 1 milyardan, 7 milyara ulaşan dünya nüfusunun sınır tanımaz bir biçimde artmasında aramakta yarar görüyoruz. 19. ve 20. yüzyıllar “sanayi devrimine” giden kapıları açarak toplumları, konforu ve aşırı tüketiciliği aşılarken, hızlı nüfus artışını da yanında getirmiştir. Bugün geri kalmış ülkeler aşırı nüfus artışının getirdiği işsizliğin sonucu daha da yoksullaşmış ve insan ticaretine giden yolları da açmıştır. 23 Ağustos 1791’de Haiti ve Dominik Cumhuriyeti’nin Santo Domingo kentinde patlak veren ayaklanma köle ticaretinin ortadan kaldırılmasında önemli bir rol oynamış. “Dünya Köle Ticareti ve Ortadan Kaldırılmasını Anma Günü”, bu acıları anılarında yaşayanlara ithaf edilmiş bir gündür. Köle ticaretini bütün boyutları ile gözler önüne sermek, yaşanan bu trajediye nesnel yaklaşım için bir önkoşul. Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü UNESCO’nun, 23 Ağustos’u Köle Ticaretinin Yasaklanmasını Anma Günü olarak açıklamasının ardından, dünyadaki tüm ülkelerde köle ticareti ve köle gibi işçi çalıştırmanın son bulması konusunda çeşitli adımlar atılmasına karşın, hâlâ bugünü anımsatan gerçekler mevcut. 1791 yılında, Haiti ve Santo Domingo’da düzenlenen işçi isyanlarına neden olduğu gibi, tüm dünyada özellikle çocuk işçi sömürüsünün sürdüğünü vurgulayan uzmanlar ve sendikacılar, köleliğin geçmişte kaldığına dair sözlere inanmadıklarını belirtip, “Kölelik günümüzde de farklı biçimlerde özellikle tarla, fabrika, inşaat gibi ağır işlerde devam ediyor. Bunu hemen her ülkede görüyoruz” diyor. Guatemala, Honduras, Meksika ve Nikaragua’da faaliyet gösteren ve sokak çocuklarının korunması ve rehabilitasyonu için çalışan bağımsız bir sivil toplum kuruluşu olan Casa Alianza, yaptığı araştırmayla Guatemala’da, kız çocuklarının çalıştırıldığı 264 genelev olduğunu saptamış. Yapılan araştırmalarda 21. yüzyılda, her yıl yaklaşık 700 bin kişinin insan ticareti aracılığı ile “modern köle” yapıldığı varsayılmaktadır. “Köle ticareti”, 21. yüzyılın yüz karasıdır. HARBİ SEMİH POROY BULMACA HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc@yahoo.com UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Leşle besle 1 nen yırtıcı bir kuş. 2/ Büyük 2 erkek kardeş... 3 Bir kurulun, bir 4 topluluğun en önemli üyele 5 rinden her biri. 6 3/ Konya’nın 7 Sarayönü ilçesinde dokunan 8 tanınmış bir ha 9 lı... Altından so1 2 3 4 5 6 7 8 9 pa gösterilir. 4/ Çabuk davranan, çevik... Kı 1 K A R A B U R C U sa namlulu bir top. 5/ 2 A L E V NO E L Argoda eteğin açılma 3 T O M A S K L E sıyla bacağın görül 4 İ N E K EM mesine verilen ad. 6/ 5 L A L A A R P A Sodyum elementinin 6A K K Ü P E simgesi... Kiraya veri7 V A N S A V L O lerek gelir getiren R İ E L mülk. 7/ Marmaris il 8 U L U S çesinde, doğal güzel 9 K A R A S İ R K E liğiyle tanınmış bir koy... “ sesi ve kanat şakırtısından / Billur bir avize Bursa’da zaman” (A. H. Tanpınar). 8/ İyice yanarak ateş durumuna gelmiş kömür ya da odun parçası... Gözdeki canlılık. 9/ İri taneli bir zeytin cinsi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Şanlıurfa’nın Birecik ilçesinde de yaşayan ve soyu tükenmekte olan bir kuş. 2/ İlgeç... Malezya halkına özgü bir tür öldürücü delilik. 3/ “Kışlanın önünde sesi var / Bakın çantasında acep nesi var” (Türkü)... Renk renk parlak tüyleri olan, iri gövdeli bir papağan. 4/ Borç ya da ödünç verme. 5/ Bir işi yaptırabilme gücü... Ortodokslarda tahta pano üzerine yapılmış her türlü dinsel resme verilen ad. 6/ Çıplak vücut resmi... Tropikal Afrika’da yetişen bir ağaç. 7/ Kendini beğenmiş kimseler için kullanılan bir alay sözü... Bir nota. 8/ Aziz Nesin’in, sinemaya da aktarılmış bir romanı... Üzerinde film çevrilen stüdyo düzlüğü. 9/ Kuran’da bir sure... Türk halk müziğinde, bağlama ailesinden çalgıların en küçük boylusu. C M Y B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear