Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA 6 CUMHURİYET DİZİ 12 OCAK 2011 ÇARŞAMBA Rahibe Teresa ile tekkeler, camiler karşı karşıya mı, yan yana mı? Gettolar biçiminde birbirinden kopuk yaşamlar, yeni ayrışma gündemleri ile çorap söküğünün sonuna kadar gideceğinin ipuçlarını veriyor... AVRUPA GÜRAY ÖZ Gelecekleri fala bakar gibi alkanlar’ın devletçiklerinde paylaşılamayan Büyük İskender, tarihi geçmiş kadar, Vatikan eksenli yeni bir simge de var: Rahibe Teresa. Teresa Kosova devletçiğinin mi, Makedonya’nın mı geçmişten gelen dinsel simgesi? Vatikan, Bektaşi inancı baskın Müslüman Arnavutlara, “Osmanlı size baskı altında din değiştti, sizin kökeniniz Hıristiyan” diyebilmek, bilinçlerine kazıyabilmek için Rahibe Teresa kampanyasına her iki ülkecikte birden çok para harcamış.. O nedenle de iki ülkecik birden Rahibe Teresa’ya sahip çıkıyorlar. Sokaklarda, hatta kimi partilerde Rahibe Teresa afişleri çok sık, çok kocaman posterler olarak boy gösteriyor. Kendisinin misyonerlik yaparken Arnavutçayı konuşmamış olması günümüzde önemli değil, daha çok aidiyeti ile siyasal malzeme olarak kullanılıyor. Yeri gelmişken Kosova’nın Hıristiyanları çok büyük ağırlıkla Ortodoks iken, Vatikan’ın bütün ülkede yüzde 3’ler olarak sayılabilecek Katolik azınlık için Priştine’nin göbeğinde dev ve görkemli bir kilise Bektaşi Dergâhı’nda ABD, Suudi ve Türk bayrakları ve Sünni Kuran kursu. yaptırmasının cemaate hizmetten çok siyasal güç gösterisi işlevi olaikinci plana atılmış... bilir. Besbelli AB cephesi, geçmişten Rus kiliBosna, Arnavutluk Müslümanlarını da içine alsesine bağlı çoğunluk Ortodoksların varlığını çı mak üzere Balkanlar’ın bütününde en etkin karları ile çelişkili görüyor. Katolikliği özendir Müslüman cemaat çalışmaları Gülen, Suudi me siyaseten gündemde öne çıkıyor. ABD ise iki Arabistan, Türkiye odaklı... Para gücü, yatırım devletçiğin asıl egemeni olarak çorap söküğü gi kaynakları ile de çok çıplak gözlemleniyor. Bölbi gelen ayrışmayı çıkarlarına daha uygun bulu genin en popüler, en pahalı okulları, ABD ile de yor. Giderek daha belirgin ırksal ayrışmalara, get özdeşlemiş, eğitiminin içeriği ikili hizmet olan ana tolaşmalara, dinsel, mezhepsel ayrışmalar, get öğretimden yükseköğrenime uzanan Gülen cetolaşmalar ekleniyor... maatinin. Makedonya Başbakanı dahil en varİşin kökenine, felsesılların çocuklarının bu en pahalı fesine uysa da uymasa Yeni Balkanlar’da ABD en çok okulları seçmelerinin tek nedeni elda, emperyal odaklarbette eğitimin içeriği, iş bulma olaKosova, Makedonya, Bosna nakları yaratması. dan, para kaynaklarınüzerinde etkinlik, denetim dan gelen yönlendirSokaklara yansıması bizdekinin meler ile iç dinamikler kurarken Hırvatistan, Slovenya, kopyası türbanlı kadınlar azınlıkbirbirine karışıp salata ta, okullar ve varsıllar arasında basKaradağ’ı AB ülkelerine oluyor. AmerikaAB kın Bektaşi kökenli Arnavutların eksenli ayrışmayı, get bırakmış görünüyor. Sırbistan beyaz tülbentli türban modelleri tolaşmayı destekleme doğal olarak Rusya’ya yakın... yaratmaları. Gelenksel Balkan lalerde ırk adları ile ku Aslında Arnavutluk da içinde ik Müslüman kültürü ile Suudi, rulan devletçiklerin üze olmak üzere, kan dökülmesini Gülen Cemati, Türkiye kökenli rine, içinde dinsel, mezİslamı yayma araönleme, sınırları koruma adına, Sünni hem çatışma, baskılarıkenhepsel desteklerde bölsında hem de hep birlikte hepsini birden ge insanının inancı, ködine özgü sentezler iç içe... keni nerede ise tümden paylaşıp yönetmeyi seçmişler... Osmanlı’nın Balkanlar’a yer Godot’yu Bekleyenler Nereye doğru gittiğimizi biliyor musunuz? Hayır bilmiyorsunuz. Çünkü sizi ve hiç kuşkunuz olmasın kendilerini kandırıyorlar. Size “Türkiye’nin iyiye doğru gittiğini, demokratikleştiğini, demokratikleşmenin yolunun birinci cumhuriyetin sona ermesine bağlı olduğunu” söylüyorlar. Bu arada, gerçekte nelerin olup bittiğini yüzlerindeki arsız pembeleşmeden anlayabilirsiniz aslında. Memleketi şeriatla yönetmek için örgüt kurmuş, cinayetler işlemiş, kendi yandaşlarını bile domuz bağı yöntemiyle hunharca katletmiş, bu nedenle ömür boyu hapse mahkum edilmiş birilerini serbest bıraktılar. On yıldan bu yana hapiste yatan şeriatçılar, ellerini kollarını sallayarak çıkıp gittiler hapishaneden. Acayip, acayipten de öte ucube bir durumla karşılaştı memleket. O sırada başbakan başka bir “ucubeyle” meşguldü. Dünyaca ünlü yontu ustası Mehmet Aksoy’un Türklerle Ermenilerin kardeşliğe hasretini simgeleyen heykeline takmıştı kafayı. “Liberal” arkadaşlar biraz ayılır gibi oldular; “ne oluyor, nereye gidiyoruz” diye. Merak etmeyin hemen toparlarlar kendilerini. Çünkü onlar artık özgür değil, duruma mahkumdurlar. Oysa çok kolaydı gerçek tutuklularla hüküm giymiş olanları birbirinden ayırmak. Türkiye’nin kararlarına, içtihatlarına uymak zorunda olduğu, altına imza attığı ve anayasada yazan hükümlerle zorunlu hale getirilmiş bir uluslararası mahkeme var: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi. Yargıçlarımız yaratılmış ağır kâbusun içinde bu mahkemeyi dikkate almak alışkanlığı edinemediler daha. Kendilerine liberal diyen, gerçekte birinci cumhuriyeti muhafazakârlar eliyle yıkmanın şehvetine kapılmış, yerine neyin geleceğini sorgulamayı aklına bile getirmeyen arkadaşların hiçbiri göremedi olup biteni. Çünkü Yüksek Yargının ele geçirilmesi operasyonu ile kamaşıyordu gözleri. Cumhuriyet yazdı, Milliyet yazdı, AİHM eski yargıcı Rıza Türmen yazdı, Hürriyet’te Sedat Ergin yazdı. Dönüp bakan yoktur. Hüküm giymiş, davası Yargıtay’daki kişiler tutuklu değil, hükümlüdürler. AİHM’nin 42 yıllık Wemhof içtihadı, hükümlülerle tutukluları kesin çizgilerle birbirinden ayırır. Mustafa Balbay 678 günden beri tutukludur. Hizbullah’ın ömür boyu hapse mahkum edilmiş üyeleri tutuklu değil, hükümlüdürler. Ve Türkiye AİHM kararlarına uymak zorundadır. Uymadıkça da o mahkemede sürekli mahkum olmaktadır. Şu sıralarda AİHM’de en fazla yargılanan ülkelerin başında Türkiye gelmektedir. Peki memleket nereye gidiyor? Kendine liberal diyen arkadaşların zehirledikleri okur yazarların, aydınların, artık düşünemeyenlerin izniyle, kardeşlik heykellerine ucube denilmesinin ve artık onların yapılmasının, dikilmesinin imkânsız olacağı bir yere. Nereye gidiyor memleket? Biliyorsunuz aslında nereye gittiğini. Herkes söylüyor ve artık televizyon kanallarında “eh ne yapalım durum budur” programlarının yapıldığı bir yerden, kanalların başbakanlar tarafından kapatılabileceği bir yere gidiyor. Peki siz nereye gidiyorsunuz? Ayak parmaklarınızdan dizlerinize, oradan göğsünüze doğru yükselen karanlık, yıvışık bir sisin içindesiniz ve hiçbir yere gitmiyorsunuz. Tevekkül içinde bekliyorsunuz. Kendilerine liberal diyenlerin de tutuklu değil hükümlü olacakları ve artık muhafazakârların muhafazakâr değil, açıkça hâkim ve gaddar olmaya başladıkları bir zaman yaklaşıyor. Siz Godot’yu bekliyorsunuz. Godot gelmiyor. Başka bir şey geliyor. eposta: guray@cumhuriyet.com.tr B leşmesinde önemli misyonerlik rolünü üstlenmiş, şimdilerde de etkisi canlandırılmış Kalkandelen’deki Harabati Baba Bektaşi tekkesi bu çelişkiler yumağının tam da merkezinde. Tekkenin bugünkü ruhani liderleri, çok güzel Türkçeleri ile Harabati Baba’nın Hacı Bektaş’tan icazet alarak, onun öğrencisi kimliği ile bölgeye Osmanlı’dan önce geldiğini, çok etkin bir misyonerlik çalışması yürüttüğünü anlatıyorlar... “Bölge insanı ile uyum sağlamak üzere gördüğünüz gibi bizim sakallarımız, giysilerimiz papazlarınkine çok benzer” diye söze devam ediyorlar. Çok geniş alanlı tekkenin dış kapısında olduğu üzere, içinde de Hz. Ali’nin portreleri, Bektaşiliğin felsefesine ilişkin görseller, kitapların yanı sıra, yardım yapan cemaatler, ülkelerle ilişkili bayraklar var; Makedon bayrağından daha görünür ABD, Suudi, Türkiye bayrakları, Sünnilik eksenli yeni etkiler ile Bektaşiliğin ilişkisini, sentezini yorumlamaya kalkışmak bizim haddimiz değil... Tekkenin çatısı altında gerçekleştirilen çocuklara Kuran kurslarının içeriği, tören fotoğrafları üzerinden varın siz yorumunuzu yapın. Aynı çarpıcı çelişkiler yumağında bir başka sahne Kosova siyasi parti liderlerinin Rahibe Teresa portresi önünde fotoğraf çektirme eğilimleri... Danıştığım bölgenin deneyimli uzmanları, bu fotoğrafların bölge halkının oyunu çekmekten çok, ABD, AB siyasilerinden destek görmeye yönelik amaçları olduğunun altını çiziyorlar. Siyasi geleceğin yolunu demokratik sandığın değil, merkez emperyal ülkelere hizmet yarışının çizdiği tartışılmaz tek gerçek olarak kabul ediliyor... Siyaset, Balkan devletçiklerinde toplumun yaşamını, geleceğini yönlendirmede ne kadar zayıf kalıyorsa, emperyal merkez odaklı ülkelerden beslenen sivil toplum örgütlenmelerinin bol para kaynaklı desteklerinin etkisi o kadar büyüyor. Kendi iç dinamikleri içinde yaşamaya çalışan ülkecik topluluklarının, güçlü ayakta kalma, kimlik koruma refleksleri ile devreye giren para gücü olmayan ama militan iç örgütlenme, sivil dinamiği çatışması bileşkesinde karmaşık yeni yaşam biçimleri, odakları oluşuyor. Sonuçta sözde doğal parçalanma refleksleri ile kurulmuş devletçiklerin kimlikleri, ayakta kalma koşulları yaratılamayınca, çorabın sökülmesi devam ederken kent kent, mahalle mahalle yeni farklı kimlikler, odaklar, gettolar, yaşam biçimleri oluşuyor. Dikkatimi çok çeken bir algılama, kendi dünyalarında, birbirinin zıddı amaçlı gelecek düşleri kurulurken ayrışmanın bir gerçeklik olarak kabul görme boyutları... Geçmişte karşı karşıya yapılmış camilerle kiliselerin yarışması ayrımcılık üzerinde Osmanlı İmparatorluğu’nu nasıl ayakta tutmuşsa, sanki şimdi ırkdin eksenli devletçikleri, paramparça yeni alt kimlikleri ile ayakta tutabilmesinin tek çaresi gibi kabul görüyor. Her şehirciğe girişte rehber, tarihi geçmiş, kültürel bilgiler ile birlikte, ırklar, dinler dağılımı üzerine oranlar veriyor. Tabii bu oranların karşılığı milyonlar değil, yüz binlerden on binlere doğru inmiş oluyor... Onca düşmanlık, dökülmüş kanların hesaplaşması radikal siyasetin hâlâ tek silahı olsa da çoğunluk tek çıkış yolu olarak AB şemsiyesinde yeniden birleşme düşü kuruyor. Yaşamın gerçekleri, dayatması da en azından ortak kimlikler, kültürler arasında, yasadışı ticari ilişkiler ise en çok düşman kardeşler arasında etkin bir biçimde tek devletin ekonomik, sosyal, siyasal ilişkiler ağı kopmadan giderek artıyor... Çaresizlik dayatıyor alkanlar görülmeyen güç odaklarının, ler?.. ellerin, iç dış odaklı katkılarıyla bu İyimserlik bir tek tarafların arçağda AB’nin sınırları içinde çok kan tık yeniden kanlı hesaplaşmalara lı çatışmalarla paramparça olurken, çok girebilecek kadar moral güçlerinin kültürlü Tito Yugoslavyası sadece 9 ayrı dev kalmadığı, görülen düşlerin tuzla letçiğe bölünürken.. İnsan hakları, demok buz olması üzerine yaşadıkları rasi, barış adına, yaşam için, dışardan baş büyük düş kırıklıklarından dersler ka çözüm, çare yokmuş gibi algılanıyor. çıkardıkları üzerinden... Trajediler, ABD, özel NATO güçleri müdahalesi, birbirlerini katledenler, savaşanlar, BM’nin de devrede olduğu askeri güç des kanlı çatışmalardan çıkanlar, çıkteğinde yeni sınırların oluşturulması, AB’nin mayanlar, doğrudan büyük devletler koru li ilk adım oldu. Kapalı kapılar arkasındaki her aşamada verilen kararlarda rol alması.. masında bağımsız devlet yapılanlar.. hepsi adı konmamış dönemin paylaşım uzlaşmaKimileri için bağımsız devlet olmanın çok için geçerli, nerede ise birbirinin kopyası or sında ise, AB’nin yüzde 70’ler oranında petkolay tanınması, kimilerinde ise AB’nin sı tak gelecek sorunlarının öne çıkması; ülke rol kaynağının odağında, denetiminde de olnırları içinde bu çağda düşünülemeyecek cik adı vermeden, ırk, din, yer adı kullan ması bağlantılı Rusya’nın kızdırılmaması, sovahşete, katliamlara uzun süre seyirci ka madan yeni gettolaşmalar, parçalanmalar, ge nuç olarak Sırbistan’ın iktidar bölgesinin içinlınması, sonra da yine insanlık adına aske riye gidiş, yoksunlaşma, yoksullaşmayı an de Müslüman ağırlıklı Bosna ve Kosori müdahalelerle koruma gerekçeli fiili askeri latın... AB adaylık sürecinden, gelecek va’nın bırakılması vardı. Yeni küresel, emperyal ideolojinin, piyaişgallerin gerçekleştirilmesi, üslerle yerleş umutları, daha çok umutsuzluklarından söz me, kalıcı olma... edin... Sorunların anlatıldığı ülkenin üç salar düzeninde tek kutuplu dünya yaklaşıHer aşama, oluşumda süper güçlerin be Bosna’dan hangisi, Sırbistan mı, Kosova mı, mında, sistemi ayakta tutan ırklar ve dinler lirleyici iradesinde, içdış güvenlikleri elle Makedonya mı olduğuna karar veremezsi üzerinde ayrışma, parçalanmanın, insan hakları, özgürleşme, demokrasinin aracı rinde, söz konusu devletçiklerin kurulması niz... sağlandıktan sonra, hâlâ her türden denetim, Sınırları içindeki çokkültürlü Tito Yu olarak pazarlanması, kavram karmaşası askeri güvenlik elerinde olarak bu devlet goslavyası’nı üstelik sosyalist geçmiş gele içinde, zengin Kuzey dünyasına da sıçrayan çiklerin kendi olanakları ile ayakta kalma sü neği üzerine, dünyanın en gelişmiş çokkül ötekiler ayrışmasının kaçınılmaz sonuçları recinin başladığı en azından kâğıt üstünde, türlü toplum modeli uygulamasıyla AB içi da yaşanacaktı; ABD, AB ülkelerinde İslam resmi belgelerle varsayılıyor.. Her türden ne almayı akıllarının ucundan geçirmeyen giderek daha büyük tehdit olarak algılanırdevlet kurumu oluşturulmuş, siyasal parti AB merkez ülkeleri, 1970’li yıllarda dün ken... Balkanlar’daki ırklar adı altındaki leri kurulmuş, seçimler yaptırılmış olarak yanın en gelişmiş çokkültürlü modelini, Müslümanları hedef alan kanlı saldırılar, hekendi kendilerini yönettikleri öngörülüyor... birliğini kurma iddiası ile yola çıkmışlardı. saplaşmaya seyirci kalma, ağır insan haklaMerkez güçlerin kendi çıkarları adına Çıkar ayrımcı refleks ve güdüleriyle, eko rı ihlallerini umursamama uygarlığın öteki, oluşturdukları devletçiklerin, çizilen harita nomik, sosyal, kültürel gelişmişlikleri, zen kirli yüzünün aynası olacaktı. Yaşananlardan kimlerin kazanıp, kimleların, sınırların oluşması sonrası, bu devlet ginlikleri önde, kendilerine eski imparatorçiklerin kurtuluş süreçlerinden kuruluş sü luklarından çok yakın Hırvatistan ve Slo rin kaybettiğine uzun uzun kafa patlatmak gereçlerine geçildiği varsayımı ne kadarıyla ger venya’yı Yugoslavya’dan koparmayı önce rekmiyor. Günümüzde “katil Sırplar” damgasını vurduran katliamların sorumlusu Sırp çek, ne kadarıyla sanal? Parlamentoları, si likli hedef olarak seçtiler. yasi partileri, bayrakları, marşları, seçim sanABD için hem AB hem de dağılan Sov çetelerini barındırmış, saldırıların, çatışmadıkları, yönetim organları olan bu devletçikler yetler Birliği topraklarını denetlemede en el ların, ağır insanlık suçlarının birinci elden soBM, NATO şemsiyesindeki askeri güçler çe verişli bölge Balkanlar’da, Makedonya’nın rumlusu Sırbistan savaşın galibi olma adına kildikten sonra ayakta kalabilirler mi? Ne ka da göreceli iç savaşa karşın bağımsız dev yola çıkmışken, kendi koşullarına göre beldarıyla gelecekleri için demokratik düzen letçik olarak kolayca koparılması, öncelik ki de en ağır bedelini ödeyeni; yeni dünyalerini kurmuş konumdalar.. ekonomik, sosyal, siyasal YARIN: ÜSLER TAMAM, DEVLETÇİKLERİN GELECEĞİ YALAN anlamda ayakta kalabilecek Tarih korunuyor ancak parasızlıktan restorasyon yapılamıyor. Bir tek kiliseleri Vatikan yeniliyor. B daki yerini alabilme uğruna, dönemin yöneticilerini, insan hakları suçlarını işlemiş siyasi liderlerini, çok gecikmeli harekete geçirilen insanlık vicdanı adına gündeme gelen insan hakları yargılamasına, gönüllü gönderecek kadar yoksul, yoksun, çaresiz bir Sırbistan var. Bosna onca kurban verdikten sonra hem üç parçaya bölünmüş, hem akıl almaz yoksunlaşmış, yoksullaşmış olarak bu hale düşmesinde birinci dereceden seyircilikten, suç ortaklığından sorumlu ülkelere, ABDAB’ye, hâlâ esirgenen desteklerine, sadakalarına muhtaç. Dış savaşın içine düşmemiş Makedonya, kolayca ayrılabilen Karadağ için aynı tablo geçerli. Katliamlardan sözde kurtarılan Kosova, ABD’nin resmi en büyük üst devletçiği... Tümünde gerektiği ölçeklerde askeri üs yerleşimleri, yönetim çarklarının ele geçirilmesi operasyonları tamam. Ekonomik yatırımlar anlamlı görülmüyor. Pazar kullanımları da sınırlı olunca, 1980’li yıllara kadar AB gelişmiş ülkeler ölçeğinde yeri olan eski Yugoslavya toprakları üzerinde, ekonomik güçlülükleri yerlerde sürünen, küçük küçük pazar ülkeciklerinin, kayıt dışı, dış destekli ekonomilerle ayakta duramayan, mafya düzeninin cirit attığı örnekler yaşanıyor. Doğrusu, parçalanma sürecinde hepsinden birden AB ülkeleri ile ABD’ye göç edenlerin, siyasi mülteciler ağırlıklı kendi ülkelerine, ailelerine gönderdikleri paralar, hâlâ en anlamlı gelir, geçim kaynaklarını oluşturuyor... Hepsine de ilerde bir gün AB üyeliği umudu bir parmak bal olarak aşılanmış. JANDARMA ERİ VURULMUŞTU 10 polise ‘adam öldürmek’ten fezleke DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Diyarbakır’ın Dicle ilçesinde 6 ay önce jandarma er Cemal Yalın’ın şehit edilmesiyle ilgili olarak şüpheli 10 polis memuru hakkında “adam öldürmek” suçunu işledikleri iddiasıyla fezleke hazırlandı. Dicle Cumhuriyet Başsavcılığı, 5 Ağustos 2010’da terör örgütü PKK üyesi bir grubun roketatar ve uzun namlulu silahlarla İlçe Emniyet Amirliği’ne yönelik saldırısı sırasında şehit olan jandarma er Cemal Yalın ile ilgili soruşturmayı tamamladı. Savcılığın fezlekesinde polis memurlarının, er Yalın’ın kullandığı ve içerisinde İlçe Jandarma Komutanı Yüzbaşı Serdar Çölgeçen ile habercisi er Kayhan Kuzu’nun da bulunduğu minibüsü, emniyet müdürlüğüne bombalı saldırı yapmak isteyen terör örgütü üyelerine ait olduğunu sanarak kurşunladığı vurgulandı. Ateş açılması sonucu er Yalın’ın yaralandığı belirtilen fezlekede “Dicle’deki hastanede yapılan ilk müdahale sonrasında yaralı askerin Diyarbakır Askeri Hastane’ye kaldırıldığı ve aynı gün vefat ettiği belirlenmiştir. Er Yalın’ın yapılan otopsisinde, ölümünün ‘ateşli silah yaralanmasına bağlı büyük damar yaralanması nedeniyle meydana gelen iç ve dış kanama sonucu’ meydana geldiği tespit edilmiştir” denildi. C MY B C MY B