Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
10 OCAK 2011 PAZARTESİ EKONOMİ CUMHURİYET SAYFA ekonomi@cumhuriyet.com.tr 13 Cari açığın yüksek seyretmesi, Türkiye’nin notunun yatırım yapılabilir ülkeler düzeyine ulaşmasını güçleştirecek Bu açıkla not artmaz Ekonomi Sevrisi TEPAV Ekonomi Politikaları Analisti Ozan Acar, Türkiye’nin kredi notunu, 2001 krizinden sonra uygulamaya konulan ekonomik programın kazanımlarıyla ulaştığı düzeyden daha ileriye götürmek için yeni bir ekonomik programa ihtiyaç bulunduğunu belirtti. Ozan Acar’ın, Kemal Derviş’in direktörü olduğu Brookings Enstitüsü’ne bağlı Küresel Ekonomi ve Kalkınma Programı’nda ziyaretçi analist olarak bulunduğu dönemde yazdığı, “Yapısal reformsuz kredi notu artışı olmaz” başlıklı politika notu açıklandı. Türkiye’de, faiz harcamalarının bütçe gelirleri içerisindeki pa ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Adalet Perisi Yerlerde… İnsanoğlunun toplumsallaşmasıyla başlayan ve sürekli olarak gelişen en büyük toplumsal öğelerin başında adalet duygusu gelir. Adalet, yüzyıllardır, geleneksel olarak bir elinde kılıç, bir elinde de terazi tutan gözleri bağlı bir peri olarak tanımlanır. Adaletin gözlerinin bağlanmasının nedeni, yargılama sürecinin tarafsız olması gerektiğinin vurgulanmasıdır. Hak dağıtımı terazi titizliğiyle yapılacak ve kılıç ile bunun yaptırımı ya da güvencesi sağlanacaktır. Tarafsızlık, adaletin toplumsal temeline güven duygusunu yerleştirmeyi sağlar. Adalet, yalnız ve ancak topluma yerleştirdiği güven ile var olabilir. Toplumsal dokunun tellerini oluşturan ve böylece toplumun bütün bireylerini birbirine bağlayan, işte bu adalete güven duygusudur. Yılların deneyim ve birikimleri kanıtlamıştır ki, tarafsızlık olgusuna dayalı bir güven duygusuna yerleşmeyen adalet, adalet değildir. Adaletin olmadığı yerde de toplumsal dokunun varlığından, giderek bir toplumdan söz edilemez. Türkiye yeni yıla gerçekten tarihsel bir tecavüz olayı ile girdi. Tecavüze uğrayan belliydi, o, adaletin perisiydi. Peki, kimler tecavüz etti adalete? Tecavüzcülerin sayısı bir hayli fazla. Tecavüzcülerin bir bölümü adalet dağıtmakla görevli olan yargıçlardan oluşuyor. Tecavüzcülerin diğer bölümünü de; kimi hükümet üyeleri ile AKP Grubu’nun yöneticileri oluşturuyor. Bu gruba, AİHM’de ülkemizi temsil etmek üzere AKP tarafından saptanan ve şu anda görev yapan yargıç da katılıyor. Adaletin perisini perişan eden ve kamuoyu karşısında birbirini suçlayanların ortak bir noktası var: Her iki taraf da, bu olayın gerçekleşeceğini yıllar öncesinden bilmekteydi; bunların birlikte önlem almaları gerekiyordu; almadılar. Şimdi de bu önlemleri almamış olmanın sorumluluğunu taşıyorlar. Onların tecavüzcü sayılmasını gerektiren neden de bu. Gerçekte, tecavüze uğrayan sadece adalet perisi değildir; tecavüze uğrayan, toplumun ta kendisidir. Çünkü tecavüz olayı, doğal olarak tüm diğer konuları ya da sorunları unutturuyor. Kamuoyu hiçbir konuyu sağlıklı bir biçimde değerlendiremiyor. Örneğin, 12 yaşındaki kız çocukları zorla evlendiriliyor; evlenmek istemeyenler töre cinayetleriyle yok ediliyor ve bu konularda adalet işlemiyor; toplumsal bir tepki yükselmiyor. İletişimin iliklerimize işlediği bir dönemdeyiz. Türkiye’nin en büyük basınyayın grubu satılıyor. Seçimlere gidilirken bu el değiştirmenin siyaset üzerindeki olası etkileri ve sonuçları kamuoyunda tartışılmıyor. Medya, kendi bedeninde yapılmakta olan bu yakın yılların en büyük ameliyatını, neredeyse tümüyle görmezlikten geliyor. Üniversite öğrencileri hem kendi sorunlarını hem de ülkenin sorunlarını kamuoyunun gündemine getirmek için uğraş veriyor. Öğrenciler en ağır polis baskısıyla karşılaşıyor; bu konu da kamuoyu tarafından yeterince öğrenilemiyor. Hükümet bir sanayi stratejisi açıklıyor; yeni strateji yalnızca sermaye çevrelerince ele alınıyor; söz konusu tartışmalarda ne sendikalar var, ne de üniversiteler. AKP iktidarında bu toplum birçok tecavüz olayı yaşadı. Eğitim giderek çağdaş niteliklerden uzaklaşıyor; üniversiteler YÖK baskısı altında tutuluyor; doğruluk, dürüstlük ve erdem gibi değerler sürekli olarak aşındırılıyor. Kültür ve sanat eserleri, hemen her gün saldırıya uğruyor. Bunlara şimdi de adaletin ayaklar altına alınması ekleniyor. Tarih kanıtlamaktadır ki, adalete tecavüz, toplumsal tecavüzlerin en korkutucu ve yıkıcı olanıdır. Yabancıların tecavüz konusunda ilginç bir anlayışı vardır. “Eğer söz konusu olan tecavüz ise neden zevkine varmayasınız?” derler. Bu sorunun yanıtı ne zaman belli olacak biliyor musunuz? Haziranda yapılacak seçimlerde. Seçmen ya adalete, yani kendisine tecavüz edenleri cezalandıracak, onları iktidardan uzaklaştıracak ya da tecavüzden zevk almaya devam edecek… yakupkepenek06@hotmail.com Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) Ekonomi Politikaları Analisti Ozan Acar, Türkiye’nin kredi notunun yükseltilmemesinde sorunun, cari açık, büyüme ve döviz kuru volatilitesi gibi unsurlardan kaynaklandığını ifade ederek, mevcut koşulların devamı durumunda yakın gelecekte notun yükselmesinin zor olduğunu vurguladı. yının Avro bölgesi ülkeleri de dahil olmak üzere gelişmiş ülkelerdeki seviyelerin halen oldukça üzerinde olduğuna işaret edilen politika notunda, ekonomik toparlanmayla birlikte yeniden artışa geçen cari açık ve kamu borç dinamikleri açısından oldukça kritik olan ekonomik büyüme ve reel döviz kuru volatilitesi göstergelerinde Türkiye’nin göreceli konumunun oldukça olumsuz bir noktada olduğu vurgulandı. Türkiye’nin kredi notunun gelecek dönemdeki seyrinde etkili olacak bir diğer unsurun reel döviz kuru ve büyümedeki istikrar olduğuna dikkat çekilen politika notunda, küresel krizin Avrupa üzerindeki etkisi ve bunun ABD ekonomisine yansımaları konusunda birçok belirsizliğin bulunduğu bir ortamda, reel döviz kuru ve ekonomik büyüme ile ilgili öngörüde bulunmanın oldukça güç olduğu vurgulandı. Türkiye’nin ihracat pazarlarındaki gelişmeler ve iç pazara dayalı büyüme sürecinin ne ölçüde sürdürülebilir olduğunun büyümenin temel belirleyicileri arasında olduğuna işaret edilen politika notunda, reel döviz kuruna yönelik olarak küresel likiditedeki gelişmelerin kritik ve öngörülmesinin güç olduğu belirtildi. Kredi derecelendirme kuruluşlarının yakından izledikleri bir diğer önemli göstergenin, cari dengenin milli gelir içerisindeki payı olduğu hatırlatılan politika notunda, IMF’nin, Türkiye ekonomisinin 2015’e kadar büyüyen bir açık vermeye devam edeceğini tahmin ettiğine işaret edilerek, Türkiye’de ekonomik büyümenin olduğu dönemlerde cari açığın arttığı göz önünde bulundurulduğunda, IMF’nin cari açık tahmininin, 20102015 dönemi için öngörülen yaklaşık yüzde 5’lik büyüme beklentisiyle uyumlu olduğu, cari açığın yüksek seyretmesi ve bununla bağlantılı olarak ortaya çıkan riskler neticesinde, Türkiye’nin kredi notunun yatırım yapılabilir ülkeler düzeyine ulaşmasının güçleşeceği kaydedildi. Mecburen kuruyorlar 3 yılda kapatıyorlar DENİZLİ (AA) TOBB Genç Girişimciler Kurulu Üyesi Sedat Kılıç, Türkiye’de her 100 kişiden 5 kişinin girişimci olduğunu belirterek, bu girişimcilerin yüzde 80’inin de zorla girişimci olduğunu söyledi. Kılıç “Yani isteyerek girişimci olmamış. Çıkmış iş aramış, bulamamış, girişimciliği bir kariyer seçeneği olarak değil de zoraki, yani elinde avucunda ne varsa toparlayarak iş kurmuş” dedi. Türkiye’nin dünya genelinde 16. büyük ekonomiye sahip olmasının girişimci olan her yüz kişiden bir kişinin çalışmasıyla ortaya çıktığını dile getiren Kılıç, “Türkiye’de yeni şirket kurulumlarının yüzde 76’sı üç sene içinde kapanıyor. Zaten yüzde 80’i zorla iş kuruyor, verimli olamıyor. Yani bu bahsettiğimiz bu başarı hikayesini her 100 kişiden birinin istekli olmasıyla ortaya çıkarıyor” diye konuştu. Avrupa’da ‘Sizin önünüzdeki girişimcilikte engel ne?’ diye sorulduğunu, ortaya çıkan sonuçların ‘siyasi sıkıntı, cesaret eksikliği’ olduğunu kaydeden Kılıç, Türkiye’de ise, araştırmaya katılanların yüzde 85’inin paraya olan erişimi, girişimciliklerinin önünde engel gördükleri sonucunun çıktığını kaydetti. Sedat Kılıç ‘Dışarıdan işçi istemiyoruz’ Yurt Haberleri servisi Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesinde, TİGEM tarım işletmesine alınacak 315 işçinin ilçeden seçilmesi istemiyle eylem yapan gruba polis müdahale etti. Dörtyol mevkiinde toplanan yaklaşık 2 bin kişilik grubun yaptığı açıklamada, işçi alımlarının ilçe dışından olmaması gerektiği, işsizlik oranının çok fazla olduğu ilçede bunca işsiz varken dışarıdan işçi alınmasının adaletsiz olacağı vurgulandı. Açıklamanın ardından işletmenin kapısına kadar yürüyen gruptakiler, burada işletme müdürü veya kaymakam ile görüşme talebinde bulundu. Uyarılara rağmen dağılmayan gruba polis müdahale ederek biber gazı sıktı. 6 bin 560 yeni memur alınıyor ANKARA (AA) Kamu kurum ve kuruluşları, aralık ayında yapılan Kamu Personel Seçme Sınavı’na (KPSS) göre 6 bin 560 yeni memur alacak. Öğretmenlerle kariyer meslek memurları dışındaki kadro ve pozisyonlarda bu yılın ilk memur atamaları önümüzdeki ay gerçekleştirilecek. Bu şekilde kamu kurum ve kuruluşlarınca merkezi yerleştirme yapılmak üzere Devlet Personel Başkanlığı’na gönderilen toplam 6 bin 560 kadro ve pozisyon için yeni memur alımında bulunulacak. KPSS’ye katılan memur adayları, 24 Ocak2 Şubat arasında belirlenen kadro ve pozisyonlar için ÖSYM Başkanlığı’nın ‘www.osym.gov.tr’ adresi üzerinden tercih işlemi yapacak. da, 1693’ü bakanlıklara bağlı müsteşarlık ve genel müdürlüklerde, 431’i başkanlıklarda, 853’ü üniversitelerde, 932’si Öğretmen ve kariyer meslekleri dışında kalan memur kadrosu için 24 Ocak2 Şubat arasında başvuruda bulunulacak. Yeni memur adaylarının 529’u lise, 1698’i 2 yıllık, 4333’ü de 4 yıllık yüksekokul mezunları arasından atanacak. 2010 Aralık ayındaki KPSS’ye göre ilk defa kamu kurum ve kuruluşlarına alınacak personelin 1557’si bakanlıklarde mahalli idareler, il özel idareleri, il afet ve acil durum müdürlükleri ve birlik müdürlüklerinde görev yapacak. Bu yerleştirmede Sağlık Bakanlığı 541, İçişleri Bakanlığı 380, Ulaştırma Bakanlığı 236, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 140, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 86, Adalet Bakanlığı 83, Dışişleri Bakanlığı 75, Çevre ve Orman Bakanlığı 11, Kültür ve Turizm Bakanlığı da 5 yeni memur alacak. Yeni memurların 1273’ü mühendis, 865’i veri hazırlama işletmeni, 428’i hemşire, 331’i bilgisayar işletmeni, 240’ı tekniker, 187’si muhafaza memuru, 169’u psikolog, 161’i enformasyon memuru, 101’i zabıt kâtibi, 96’sı da şoför olacak. DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU / LONDRA Tunus’ta üniversite öğrencilerinin, üniversite mezunu işsizlerin, hayat pahalılığına, işsizliğe karşı üç haftadır süren isyanına lise öğrencileri de katıldılar. Cuma günü avukatlar ülke çapında bir grev düzenledi. Aynı günlerde Cezayir’de “gençler” gıda fiyatlarındaki ani artışları protesto etmek için sokaklara çıkıyor, polisle çatışıyorlardı. Çarşamba günü gençlik eylemlerinin evrenselleşmeye yatkın özellikler taşıdığına değinmiştim. Yeniden rekor düzeylere ulaşan dünya gıda fiyatlarının, “gençliğin” isyanındaki evrenselleşme eğilimini güçlendireceğini söylemek sanırım yanlış olmaz. erginy@tr.net http://erginyildizoglu.blogspot.com İsyan ve Gıda Fiyatları Liberté, şeker, un, yağ fiyatlarındaki ani artışlardan sonra “Bu kez ülkenin kuzey ve batı bölgelerinde başlayan, doğu bölgesini de kapsayarak en az yedi kenti ve başkentin çeşitli mahallelerini etkileyen son isyanlar görmezden gelinecek gibi değil” diyor. La Liberté, perşembe günkü yorumunda “Bu isyanlar bir kartopu etkisi yapacak mı” diye soruyor, analizine devam ederken de “olaylar böyle gösteriyor” sonucuna ulaşıyordu. Özellikle işçi sınıfı bölgelerinde patlak veren olaylar cuma günü de devam ediyordu (BBC, 07/12). Olaylar, Tunus’taki kadar geniş bir katılımı içermiyor. Ancak, iki gün içinde çok daha şiddetli çatışmalara yol açtığı söyleniyor. Gençler yollarda barikatlar kuruyor, oto lastikleri yakıyor, lüks arabaları, lüks eşya satan dükkânları, gıda depolarını hedef alıyor, hükümet binalarını taşlıyor. Polisle saatlerce yüz yüze çatışıyorlar. Gözlemciler isyanlarda, siyasal İslamın ya da başka bir örgütün etkili olmadığını vurguluyorlar. Siyasal İslamın temsilcilerinin ise, isyanlara katılmak bir yana, gençlerin eylemlerine karşı çıktıkları görülüyor (Reuters, 07/12). Yönetimin, telefon mesajlarını önlemek için üç cep telefonu ağında hizmetleri askıya aldırtması eylemlerin “spontane” olma özelliğine ilişkin bu gözlemi destekliyor. Cezayir’de yıl başından bu yana, gıda fiyatlarındaki artışlara tepki olarak yoğunlaşmaya başlayan isyan, Tunus’ta olduğu gibi, öğrencilerin, gençlerin işi. Financial Times yorumunda isyanların arkasında şeker, yağ ve buğday fiyatlarındaki ani artışların yattığını vurguluyor. Liberté ve Le Monde’un, Xinhua ajansının muhabirlerinin aktardıkları bilgiler ise, öfkenin köklerinin daha derin olduğunu gösteriyor. BBC de son zamanlarda yoğunlaşan gecekondu yıkımlarına dikkat çekiyor. IMF’ye göre, Cezayir’de nüfusun yüzde 75’i, 30 yaşın altında. Gençler arasında işsizlik yüzde 20. Bu gençler hızla artan gıda fiyatlarının yanı sıra, özellikle konut sorununu, işsizliği protesto ediyorlar. Tunus Rabat Üniversitesi’nden ekonomist Driss Benali’nin işaret ettiği gibi “üniversite mezunlarının, gençlerin topluma entegre olmasının tek yolu iş sahibi olmaktan geçiyor”... Benali, bu ülkelerin bu gençleri topluma entegre edecek iş olanaklarını sunamadığına dikkat çekiyor. Cezayir’de Gelişme İçin Uygulamalı Ekonomik Araştırmalar Merkezi’nden sosyolog Mohamed Said Musette de “Korkarım bu durum bir sosyal patlamaya yol açacak” diyor (Al Ahram, 06/01) ekonomik büyümede sert bir gerileme yaşanınca, gıda fiyatları da ani artışlardan önceki noktaya döndüler. 2008 gıda fiyatları “şoku” bundan sonra yaşanacaklara ilişkin ilk ciddi uyarıydı. Bu şok, birçok ülkede ihracat yasaklarını gündeme getirdi; serbest piyasa modeline bir darbe daha vurdu. Mali sermayenin spekülatif hareketlerinin, biyoyakıt üretiminin gıda fiyatları üzerindeki etkilerini, Çin, Güney Kore, Suudi Arabistan gibi ülkelerin Afrika’da, tahıl üretim arazisi kapatma çabalarını gözler önüne serdi. Bu toprak kapma çabalarına karşı yerel halkın isyanları, Mozambik’te bu alana yatırım yapan Güney Kore şirketi Daewo’yu zor durma düşürdü. Birçok gözlemciye göre 2009 yılındaki askeri darbenin arkasında Daewo vardı (Reuters 7/01). Geçen yıl 30 Kasım itibarıyla yılık yüzde 11.7 artan gıda indeksi, kasımdan bu yana yüzde 4.2 yükselerek 2008 düzeyini geçti. Bir yıl içinde Avrupa Birliği’nde buğday fiyatı ikiye katlanmış, ABD’de mısır fiyatı yüzde 50, soya fasulyesinin fiyatı yüzde 30 artmış (The Guardian 05/01). Dünya Bankası siyasi risk sigortası (Çok Taraflı Yatırım Garantileri AjansıMIGA) işletme müdürü James Bond, “Gıda fiyatlarındaki artışlar en çok en yoksulları etkiliyor... Yoksul ülkelerde gelir dağılımı bozukluklarını daha da ağırlaştırıyor”... “Bu çok önemli bir siyasal çalkantı kaynağıdır” diyor Tunus yatışmadan, Cezayir... Tunus’ta üç haftadır sürmekte olan protesto gösterilerine, gençlerin işsizliğe, yoksulluğa karşı isyanına, Le Monde’un aktardığına göre 3 Ocak’ta okulların açılmasıyla birlikte liseliler de katıldı. Perşembe günü Tunus Ulusal Avukatlar Konseyi, polis şiddetine karşı ülke çapında bir grev gerçekleştirdi. Geçen üç hafta içinde iki göstericinin polis kurşunuyla ölmesine, iki gencin intihar etmesine, yüzlerce yaralıya, tutukluya karşın hükümetin hâlâ olayların resmi bir bilançosunu açıklamamış olması da özellikle dikkat çekiyor. Cezayir’de çıkan La Liberté gazetesine göre aylardır ülkenin çeşitli yerlerinde süregelmekte olan küçük çaplı gençlik isyanları “adeta kanıksanmıştı”. Ancak, 2008’de gıda fiyatlarında yaşanan ani artışlar, birçok yoksul ülkede toplumsal ayaklanmalara yol açmıştı. O yıl mali krizin etkisiyle dünya ticaretinde, C MY B C MY B Daha yeni başlıyor (Reuters 06/01). Bond’un saptamaları, halk ayaklanmaları ve jeopolitik risklerin yeniden gündeme geldiğini gösteriyor; Tunus ve Cezayir olayları da hemen bu bağlama oturuyor. Gıda fiyat artışlarındaki bu ikinci dalganın arkasında, ilk aşamada küresel ısınmanın getirdiği kimi bölgelerde kuraklık, kimi bölgelerde aşırı yağış olgusu var. Cancun toplantısında alınan “bağlayıcı olmayan” (!) kararlar uygulansa bile küresel ısınmanın yüz yıl içinde yüzde 45 artacak olması, küresel ısınmanın yarattığı sorunların giderek ağırlaşacağını söylüyor. İkincisi, Nomura ekonomistlerinden Owen John’un deyişiyle “Ekonomistlerin ‘talep arttıkça arz da artar’ modelinin kırılmaya başladığı görülüyor. Biyoyakıt üretiminin, Çin’deki kentleşmenin etkisiyle arz artık talebe yetişemiyor. Tarımda kullanılan suyun yüzde 30’u sürdürülemez kaynaklardan geliyor” (The Independent 06/01). İkinci aşamada, mali spekülatörlerin etkisine ek olarak, gıda fiyat artışlarıyla yerel düzeyde mücadele çabası, ihracat yasaklarına, fiyat kontrollerine, Sri Lanka ordusunun yapmaya başladığı gibi, toptancılardan ucuza alıp halka “piyasa fiyatının” altında dağıtarak toplumsal gerginlikleri yumuşatma çabalarına yol açıyor. Kimi devletlerin, Afrika’da verimli toprak kapatma yarışı, hatta askeri darbe girişimleri, serbest piyasa projesi çökerken jeopolitik (emperyalist) çelişkilerin derinleşmekte olduğunu gösteriyor. Sürecin de daha başında olduğumuzu... Putin: Nabucco’nun başarı şansı az Ekonomi Servisi Rusya Başbakanı Vladimir Putin, Türkiye’nin de ortak olduğu ve Batılı ülkelerin Rus doğalgazına bağımlılığı azaltmak için bir umut olarak gördüğü Nabucco Gaz Hattı Projesi’nin Mavi Akım projesi ile kıyaslandığında başarı sansının olmadığını söyledi. Putin’in açıklamaları İran’da İngilizce yayınlanan Tehran Times gazetesi’nde yayınlandı. Nabucco’nun esas probleminin nakledilecek gazın hacmi ve bu boru hattının doldurulması ile kaynakların olmamasından ileri geldiğini iddia eden Putin, Rusya’nın bu hatla hiçbir şey nakletmeyeceğini söyledi. Nabucco için düşünülen kaynaklar hakkında konuşan Vladimir Putin, “İran yataklarında halen bir araştırma yapmadı, Azerbaycan’ın doğalgaz hacmi ise azdır. Bundan başka Rusya, Azerbaycan’dan gaz nakli konusunda anlaşma imzaladı” dedi. ATM’den altın çekilebilecek İSTANBUL (AA) Kuveyt Türk Katılım Bankası, ATM’den gram altın çekilmesine ve İstanbul Altın Rafinerisi ile yaptığı işbirliği kapsamında vatandaşın, elindeki altını şubelerinde bozdurmasına imkân sağlayacak. Kuveyt Türk Bireysel Bankacılıktan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı İrfan Yılmaz, uygulamanın bu yılın ilk yarısında hayata geçmesini planladıklarını kaydederek bir ATM firmasının kendi istek ve ihtiyaçları doğrultusunda şu anda ATM’yi altın vermeye uygun dizayn etmeye çalıştığını, ATM’lerden altın çekmenin dünyada bir ‘ilk’ olacağını söyledi.