Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
ekonomi@cumhuriyet.com.tr
6 EYLÜL 2010 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMİ 15
CMYB
C M Y B
ANKARA PAZARI
YAKUP KEPENEK
Hayır Kavşağı!
ABD, Irak’taki muharip birliklerini çekmeye
başlamış. Savaş bitmiş, yeni bir sayfa
açılıyormuş. ABD kamu diplomasisi
makinesinin bizdeki uzantıları da Obama’nın
açıklamasını parlatmaya başladılar. Akıllarınca,
Irak savaşına karşı çıkmış olanlara, savaşın
kayıplarını (hiç utanmadan on binlerce, çoğu iç
savaşta öldü diyerek) bir kenara itip, Türkiye
için iyi oldu havasıyla, cevap vermeye
çalışıyorlar. 600 binden fazla insan öldü, ama
Türkiye için iyi olmuş, milliyetçiliğin bundan
daha iğrencine az rastlanır. Bunları okurken
insanlık adına yüzümüz kızarıyor!
ABD’nin Irak işgali yalanlarla başladı,
yalanlarla devam ediyor. Tam anlamıyla bir
fiyasko oldu, büyük bir insani felaket yarattı.
Dahası sözde Irak’ta savaşı bitiriyoruz diyen
ABD, tüm “bölgede” yeni savaş olasılıklarını
güçlendiriyor.
Yalanlar ve felaketler
Birinci grup yalanlar: Saddam Hüseyin’in
elinde, nükleer, biyolojik kitle imha silahları
vardı, ya da yapmak üzereydi. Saddam’la El
Kaide’nin 11 Eylül saldırısı arasında bağlantı
vardı.
İkinci grup yalanlar: Savaş dört beş haftada
bitecek, maliyeti en fazla 50 milyar doları
geçmeyecek, Irak’ın petrol gelirleri yeniden
yapılanmayı finanse edecekti. Irak halkı
özgürleşecek, Irak bölgede, diğer rejimlerin
haklarını da özendiren bir demokrasi abidesi
olacaktı.
Üçüncü grup yalanlar: Bush uçak
gemisinde, “görevin tamamlandığını” açıkladı.
Irak’ta direnenler, Baas artıkları, çapulculardı.
Irak’ta özgür, demokratik seçimler ve bağımsız
bir yönetim oluşuyordu. Ölenlerin çoğu artık iç
savaşta ölüyordu. Asker sayısında yaşanan ani
artış (surge) başarılı oldu, düzeni sağladı.
Dördüncü grup yalanlar: Böyle bir süreç
yaşanacağını kim önceden bilebilirdi ki? Kitle
imha silahları yoktu, ama hiç olmazsa yaşam
artık Saddam döneminden daha iyi, şimdi
muharip güçlerimizi de çekiyoruz.
Bugün bunların hepsinin yalan olduğunu
kesin olarak biliyoruz. Savaş 7 yıldır sürüyor,
maliyeti 3 trilyon dolara ulaşıyor (Stiglitz &
Dilmes araştırması). En az 4 bin 500 ABD
askeri öldü, on binlercesi yaralandı (bu
yaralılardan daha sonra ölenlerin sayısını henüz
bilmiyoruz). Kışkırtılan Şii, Sünni çatışması da
göz önüne alındığında savaşın Irak halkına can
kaybı maliyeti üzerine tahminler 600 binden
başlıyor, 1.4 milyona kadar çıkıyor. 2.7 milyon
Iraklı iç göçlerle, hemen hepsi eğitimli (doktor,
mühendis, avukat vb...) 2 milyon Iraklı başka
ülkelere giderek evini terk etti. Mezhep
savaşları etnik temizlikler, ülkenin fiilen
bölünmesine yol açtı. Irak petrol gelirleri, savaş
öncesi düzeye ulaşamadı. Aslında artık Irak
diye bir ülke yok!
ABD’nin muharip güçlerini çekeceğini
açıklamasıyla birlikte ölümler aniden artmaya
başladı. Irak’ta son seçimlerden bu yana 6 ay
geçti hâlâ ortada bir hükümet yok.
Muharip birliklerin çekilmesine gelince;
birincisi geride kalan birliklere birkaç sivil
personel, danışman ekleyerek muharip
kategorisinden çıkardılar. Buna karşılık Irak’ta
sayıları tam olarak bilinmemekle birlikte en az
10 bin (J. Pilger’e göre en az 100 bini-The
New Statesman 01/09/2010) güvenlik alanında
görevli, 50 bin-150 bin arası sivil görevli olduğu
tahmin ediliyor (Times, 04/07/2007). Medya,
muharip güçler çekilirken ABD’nin sivil güvenlik
görevlilerinin sayısını iki kat arttıracağını
bildiriyor (New York Times, 18/08/2010).
Doksan dört ABD üssü de olduğu gibi duruyor.
Zaten bu kadar para ve kan döktükten sonra,
ABD’nin, dünyanın ikinci büyük petrol
rezervlerine, stratejik olarak çok özel bir
konuma sahip bu ülkeyi terk edeceğini
söylemek, eğer aptallık değilse düpedüz
yalancılık olacaktır.
Ve fiyasko
ABD’nin Irak projesi daha başından fiyasko
belirtileriyle başladı: Almanya, Fransa hatta
Japonya savaşa katılmadı, Batı ittifakı bölündü.
ABD’nin dünya halklarına sergilemek istediği
büyük askeri güç, önce Bağdat’a planladığı
hızda ulaşamadı. Bağdat’ı yerle bir etti, birçok
Irak kentinde katliama yakın olaylar
gerçekleştirdi. Buna karşılık, ABD işgal
başladıktan sonra halkın can ve mal güvenliğini
sağlayamadı, yağmaya, cinayetlere göz
yumdu. Neticede, dünyanın en büyük askeri
teknolojisi, 170 bin personeli, Irak’ta hafif
silahlarla, yol kenarı bombalarıyla direnen,
sayıları en fazla 10-15 bini geçmeyen savaşçıyı
dize getiremedi; çareyi bir Sünni-Şii iç
savaşında buldu.
Irak, ABD’nin askeri kapasitesini değil askeri
zaaflarını sergiledi. Böylece, ekonomik, siyasi,
kültürel gerilemesinin yarattığı liderlik
kapasitesi açığını şiddete dayanarak, bir
imparatorluk stratejisiyle kapatmaya kalkan
ABD, uluslararası saygınlığının daha da
aşınmasına, hegemonyasının en büyük
dayanağı olan Batı ittifakının çatlamasına yol
açtı. 300 yıllık Batı egemenliği sarsılmaya, yeni
güçler yükselmeye başladı. Bu savaşın ABD
bütçesine getirdiği yükün de şişirmesiyle
sürdürülemeyecek bir noktaya gelen “kredi
köpüğü” patladı, tüm dünya, ABD eliyle bir mali
krize yuvarlandı. Bu sırada ABD’nin borçlanma
gereği Çin’in “vazgeçilmez ülke” statüsüne
yükselmesine, Irak savaşının enerji piyasalarına
getirdiği basınç Rusya’nın güçlenerek, askeri,
sınai kompleksini finanse edebilmesine, yakın
çevresinde nüfuz alanları restorasyonuna
girişmesine olanak sağladı.
Irak savaşı, Büyük Ortadoğu olarak
tanımlanan, çok geniş, bir o kadar da istikrarsız
yeni bir jeopolitik bölge yarattı. Bu bölgenin
içinde, savaş öncesi güç dengeleri bozulunca,
İran, ona bağlı olarak Hizbullah ve Hamas’ın
güçlenmesiyle, ABD’nin hesaplarının tam
tersine, İsrail’in bölgedeki askeri ve ekonomik
ağırlığı azalmaya başladı.
Şimdi İran nükleer silahlar yapma sürecine
girdi, bölge ülkelerine kıyasla çok üstün bir
askeri teknoloji geliştirmeye başladı. İran’ın
bölgedeki Şii nüfus üzerindeki etkisinin
güçlendiğini gösteren yerel Şii huzursuzlukları
artmaya başladı. Sünni Arap devletleri İran
karşısında konumlanmaya çalışırken ister
istemez, bölgede, Irak’tan Lübnan’a, Gazze’ye
kadar “uzaktan kumandalı” çatışmalar
sertleşmeye başladı. Birçok gözlemci, AB
ülkelerinden Rusya’ya, Çin’e kadar birçok
gücün bölgeye yeniden girmeye başladığına
işaret ediyorlar.
ABD’nin Irak fiyaskosu, “barış sürecini”
öldürmekle kalmadı, savaş olasılıklarını da
arttırdı. İsrail, Lübnan ve Gazze savaşlarında
kaybettiğini düşündüğü caydırıcılığını restore
etmek, İran’ın atom bombası yapmasını
mutlaka engellemek istiyor. ABD bölgede,
özellikle Gazze’de, Lübnan’da, Irak’ta her
sorunun altından İran’ın çıktığını düşünüyor.
“Stratejik derinlik” fantezisiyle Büyük
Ortadoğu bölgesine giderek daha derin bir
biçimde girmeye çalışan AKP dış politikası,
Türkiye’yi işte bu jeopolitik burgacın içine
çekiyor, “sıfır sorun” hedeflerken, komşularıyla
askeri çatışmalara doğru kayabileceği oynak
bir zemine oturuyor.
Yalan, Fiyasko ve Felaket
erginy@tr.net
http://erginyildizoglu.blogspot.comDÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU / LONDRA
yakupkepenek06@hotmail.com
Türkiye seçmeni birkaç gün sonra sandığa
gidecek ve çok önemli bir karar verecek.
Halkoylaması, ülkenin siyasal geleceğini
belirleyici yaşamsal bir özellik taşıyor.
Halkoylaması ya evet denerek AKP’nin
İslamcı özelliğinin, yargının yürütmeye
bağımlı kılınması yoluyla daha da
siyasallaşması ve buna bağlı olarak bütün
kurum ve kuruluşları sarıp sarmalamasına
yol açacak, ya da hayır denerek bu gidişi
durduracak; hukukun üstünlüğünün, bireyin
özgürlüğünün, toplumun çağdaşlaşmasının,
demokratikleşmesinin ve ilerlemesinin temeli
olacaktır.
Sekiz yıla yaklaşan AKP yönetimi,
geleneksel olarak bilime ve sanata ters ve en
azından şaşı bakan bir anlayış sergiliyor.
Örneğin, AKP’nin yönetimini birebir
belirlemek için ısrarla uğraştığı, ülkenin en
üst bilimsel araştırma kurumu, TÜBİTAK,
2009 Şubatı’nda Darwin ile ilgili bir bilimsel
yazının yayınını yasakladı. Bu olgu, deprem,
sel felaketi ve göçük gibi olayları kader
sayan yönetim uygulamalarıyla birlikte
bilimsellikten çok uzak olan AKP’nin gerçek
niteliğinin görünen simgesiydi.
Kurumsal yıkımlar devamlılık kazandı.
Öğretim üyelerinin verdikleri oylar göz ardı
edilerek üniversitelere keyfi bir tutumla
rektör atamaları yapıldı; bilim insanlarının
eğilimleri hiçe sayıldı; yalnız oylarıyla değil,
onurlarıyla oynandı.
AKP yönetiminde kurumsal zarar o
noktaya ulaştı ki, yıllarca güvenilen bir
kurum olan ÖSYM, bir sınav yapamıyor;
yıkıma sürükleniyor; okullar açılıyor, ancak
öğretmen atamaları yapılamıyor.
Son günlerde Tarkan-Allianoi bağlamında
yaşandığı gibi, AKP kendisine destek
olmayan sanatçıları susturmayı da kendine iş
ediniyor. AKP, anlaşılan Tarkan’ın
Allianoi’den esinlenerek yazdığı Uyan
şarkısının sözlerinin bir toplumsal çağrıya
dönüşmesinden de ürküyor!
Örnekler çoğaltılabilir; ancak bir sonuç çok
açıktır: AKP, bilim ve sanat alanında kendisi
gibi düşünmeyen, kendisini desteklemeyen
bilim insanlarını ve sanatçıları “susturmayı”
asıl işi sayıyor; AKP ulusal susturucu olarak
çalışıyor. Bu nitelikte bir partinin özgürlük ve
demokrasi savunucusuymuş gibi
gösterilmesi ve kendisinin bu sözleri etmesi
ve daha da ilginci bilim ve sanat
çevrelerinden destek alabilmesi, ayrıca
incelenmeye değer bir noktadır.
Ancak bilim insanları ve sanatçılar böyle
bir anlayışa kesinlikle hayır der!
Kurumsal yıkımlar rüşvetlerle
tamamlanıyor. Halkoylaması çalışmalarında
devletin tüm olanaklarını eşitsiz bir biçimde
halka evet dedirtmek için kullanan AKP, bu
yetmiyormuş gibi Ankara Atatürk Kültür
Merkezi’nde halkoylamasında evet
denmesinin rüşveti olarak bir iftar yemeği
verdi. AKP olarak yoksul ve aç insanların
dini duygularından kendi çıkarı için
yararlanıyor.
Toplum bu rüşvete karşı çıkmalı; çünkü
dini inancı, kendi kör çıkarı için sömürenlere
gerçek Müslümanlar hayır der!
AKP evet rüşveti dağıtmayı sürdürüyor.
Büyük sermayeye ya evet ya sopa
çıkışından sonra, bugünlerde esnafa kredi
ve vergi kolaylıkları getiriliyor; kamu
çalışanlarının aylıkları bir hafta erken
ödeniyor; tarım üreticilerine devletten
alacakları hemen veriliyor..
Belediyeler ve köyler eğer evet çıkmazsa
görürsünüz tehditleriyle rüşvete zorlanıyor.
Şimdiye dek el sürmediği dokunulmazlıklar
ve yolsuzluklar AKP’nin siyasi ahlak
açısından ayrıca incelenmesini gerektirir.
Ancak özellikle 2007 deneyinden ve bu
değişikliklerin hazırlanmasındaki kaskatı
antidemokratik tutumundan sonra AKP’den
uzlaşmacı bir tutumla kapsamlı bir anayasa
beklemek, giderek bunu avans vererek
istemek, düş bile olamayacak içi boş bir
anlayış ve yapay bir evet gerekçesidir.
Halkoylamasıyla ilgili AKP rüşvetleri geri
tepmeli; devlet olanaklarıyla verilmek istenen
bu rüşvetlere ve rüşvetçisine hayır
denilmelidir!
Yapılan baskılar, korkutmalar, yıldırmalar
ve verilen rüşvetler evet için yetmiyor olacak
ki, Başbakan, yıllardır yaptığı tehditlerini
sürdürüyor; halkoylaması sonucu hayır
olursa “demokrasinin ciddi bir travma
geçireceğini ve ekonominin bundan
etkileneceğini” söylüyor!
Aşırı oranda siyasallaşmış olan yargının
üst birimlerini tümüyle kendi denetimine
almayı amaçlayan Başbakan’ın sergilediği
bu tehdit ve saldırı anlayışına mutlaka hayır
denmelidir. Çünkü bu anlayışta
demokrasiden eser yoktur ve ekonomi asıl
AKP’nin değişik sermaye kesimleri
karşısında yanlı tutumundan; eşitlikten uzak
davranmasından, kayıt dışılığı ve rüşveti
neredeyse doğal saymasından zarar
görüyor.
CHP, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu
ve tüm birimleriyle, halkoylaması sürecinde,
sorunlara ve çözümlere uzlaşmacı bir
yaklaşım sergiliyor. CHP’nin, özgürlükçü
demokratik yeni anayasaya altyapı
oluşturacak uzlaşma anlayışı, hukukun
üstünlüğü; yargının bağımsızlığı ve
tarafsızlığı; yolsuzluk ve rüşvetten
arındırılmış bir kamu yönetimi; barış,
demokratikleşme; bilim ve sanat özgürlüğü
üzerinde yükseliyor.
Ülkenin geleceğinin bu tarihsel
kavşağında, demokratik sorumluluk
bilinciyle ve tatili yarıda kesmek dahil, her
tür özveride bulunarak AKP anlayışına hayır
denmesi, oluşan hak, hukuk, özgürlük,
çağdaşlık ve barış umutlarının yeniden
yeşermesi gerekiyor.
Hurdaya çõkarõlan taşõtlara ilişkin 28 Şubat 2009’a kadar tescil plakasõna kesilen idari para cezalarõ silinecek
TZD: Türkiye’nin her koşulda tarõma ayõrdõğõ kaynağõ arttõrmasõ gerekiyor
Gıda savaşları başladı
Portekiz’e gidecek
girişimciler aranıyor
MERSİN (AA) - Mersin Teknoloji Geliştirme
Bölgesi, hazõrladõğõ proje kapsamõnda Portekiz’de
girişimcilik eğitimine katõlacak gençler arõyor.
Portekiz Maia Bilim ve Teknoloji Parkõ işbirliği ile
hazõrlanan ve genç girişimcilere uluslararasõ
boyutta önemli bir fõrsat sunulacağõ belirtilen
projeye, 19-30
yaş arasõ
üniversite
mezunu,
herhangi bir işte
çalõşmayan ve iyi
derecede yabancõ
dil bilgisini
belgeleyebilenler
arasõndan
seçilecek genç
girişimciler alõnacak. Katõlõmcõlarõn şahsi
harcamalarõ hariç tüm masraflarõnõn Mersin
Teknopark himayesinde karşõlanacağõ kaydedildi.
Başvuruda bulunmak isteyen gençlerin 6 Eylül-1
Ekim arasõnda Mersin Üniversitesi Çiftlikköy
Yerleşkesi’ndeki Teknopark İdari Binasõ’na şahsen
başvurmalarõ gerektiği bildirildi.
TOBB’den Pakistan’a
7 milyon TL yardım
Ekonomi Servisi - Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği (TOBB) Başkanõ Rıfat Hisarcıklıoğlu,
sel felaketinin ardõndan yaralarõ sarõlmaya
çalõşõlan Pakistan için TOBB olarak yardõm
kampanyasõ başlattõklarõnõ, 17 günde, 1600 kişi
ve kurumdan toplanan 7 milyon lira nakit
yardõmõn Pakistan’a gönderildiğini açõkladõ.
Hisarcõklõoğlu yaşanan felaketin ardõndan evsiz
kalan 20 milyon kişinin sadece yüzde 6’sõna,
yani 1.2 milyonuna barõnma imkânõ
sağlanabildiğine dikkat çekerken 600 bine
yakõn ev ve işyerinin hasar gördüğünü, 3
milyon çocuğun, kirlenen su kaynaklarõ
yüzünden hastalõklara yakalanma riski
taşõdõğõnõ, 100 binin üzerinde hamile kadõnõn
doğum için yeterli gõda ve tõbbi imkâna sahip
olmadõğõna vurgu yaptõ.
İbrahim Yetkin: Artõk
elinde topu, tüfeği, tankõ olan
değil buğdayõ, eti ve sütü
olan ülkeler ayakta kalacak.
Ekonomi Servisi - Türkiye Zi-
raatçõlar Derneği (TZD) Genel
Başkanõ İbrahim Yetkin, dünya-
da ‘gıda savaşları’ başladõğõnõ ifa-
de ederek “Artık elinde topu, tü-
feği, tankı olan değil buğdayı, eti
ve sütü olan ülkeler ayakta ka-
lacak. Çünkü bunlar stratejik
ürünler” dedi.
Yetkin, düzenlediği basõn top-
lantõsõnda Türkiye’de ciddi bir üre-
tim seferberliğine ihtiyaç olduğu-
nu belirterek dünyada yaşanan gõ-
da savaşlarõna karşõ Türkiye’nin
elinde önemli bir stok bulundurmasõ
gerektiğini söyledi. Yetkin, Türki-
ye’de gayri safi yurtiçi hasõlanõn
yüzde 0.48’i oranõnda tarõma pay
ayrõldõğõnõ söyleyerek ülkenin her
koşulda tarõma ayõrdõğõ kaynağõ
arttõrmasõ gerektiğinin altõnõ çizdi.
Son 5-6 aydõr her yolun denenme-
sine rağmen et fiyatlarõnõn düşü-
rülemediğini anõmsatan Yetkin,
Türkiye’nin artõk Kurban Bayra-
mõ’nda bile hayvan ithal edeceği-
ne dikkat çekti.
İbrahim Yetkin, ilk kez meyve
ve sebze fiyatlarõnõn bu mevsim-
de olmamasõ gerektiği kadar yük-
sek olduğunu ifade ederek, fi-
yatlardaki bir yõllõk ortalama ar-
tõşõn yüzde 20 ile yüzde 100 ara-
sõnda değiştiğini söyledi. Yet-
kin, fiyat artõşlarõnõn genelde tüm
sebze ve meyvede görüldüğünü
sözlerine ekledi.
Sebze ve meyvede fiyatların
düşmesini beklemeyin
İbrahim Yetkin, bu sezon sebze ve
meyve fiyatlarõn dengelenmesinin zor
göründüğünü dile getirerek gelecek
aylardan itibaren seralarda yeniden
üretime başlanacağõnõ, hava
sõcaklõklarõnõn normal seyretmesi
durumunda domates ve salatalõk gibi
sebzelerde fiyatlarõn bir ölçüde
dengelenebileceğini söyledi. Sonbaharda
çõkmaya başlayacak kõş sebze ve
meyvelerinin bir ölçüde satõn almaya ve
tüketime yeni alternatifler doğurarak
fiyatlarõn bir dengeye oturmasõnõn
beklendiğini belirten Yetkin,
“Fiyatların düşmesini beklemek
hayaldir. Bugün yaşanan fiyat
artışlarının geçen yıl yaşanan çok
düşük fiyatların da sebebi genelde
üretimde planlama olmamasından
kaynaklanmaktadır” dedi.
ANKARA (AA) - Model yõlõ
1985 ve daha eski otomobil,
motosiklet, otobüs, kamyon gi-
bi taşõtlarõn 31 Aralõk 2011’e ka-
dar il özel idarelerine bedelsiz
teslim eden araç sahiplerinin
motorlu taşõtlar vergisi borcu ile
bu vergiye ait gecikme zammõ,
gecikme faizi ve vergi
cezalarõ silinecek.
Maliye Bakanlõ-
ğõ, kamuoyunda
torba kanun ola-
rak adlandõrõlan
6009 sayõlõ kanu-
nun ‘hurda ta-
şıtlarda motorlu
taşıtlar vergisi
ile bu vergiye ait
zam ve cezaların silinmesi’
hükmünün uygulama esaslarõnõ
bir tebliğ taslağõ ile belirledi.
Düzenlemeden yararlanmak
isteyen mükellefler için daha
önceki uygulamalardan farklõ
olarak, bilanço esasõna göre def-
ter tutma şartõ bulunmayacak.
Bu şekilde yük ve yolcu taşõ-
macõlõğõ dõşõnda faaliyette bulu-
nan mükelleflerden bilanço esa-
sõna göre defter tutanlar da ka-
nundan faydalanabilecek. Taslak
uyarõnca öngörülen şekilde hur-
daya çõkarõlan taşõtlara ilişkin
olarak 28 Şubat 2009 tarihine ka-
dar tescil plakasõna kesilen ida-
ri para cezalarõ da silinecek.
Model yõlõ 1998 veya daha
eski olup mevcut olmayan ve-
ya motorlu taşõt vasfõnõ kay-
betmiş taşõtlar: Bu araçlarla il-
gili daha önceki uygulama 31
Aralõk 2011’e kadar devam
edecek. Model yõlõ 1998 ya da
daha eski halen mevcut olma-
yan veya taşõt vasfõnõ kaybeden
otomobil, kaptõkaçtõ, arazi taşõtõ,
motosiklet, minibüs, panel van,
motorlu karavan, otobüs, kam-
yonet, kamyon, çekici ve ben-
zeri taşõt sahipleri de, 31 Ara-
lõk 2011’e kadar düzenlemeden
yararlanabilecek.
Bu durumdaki taşõt sahiple-
ri, vadesi geçmesine rağmen
ödenmemiş olan motorlu taşõt-
lar vergi asõllarõ ile ödeme sü-
resi başlamõş motorlu taşõtlar
vergi asõllarõnõn dörtte birini ya-
tõrdõklarõnda, tescil kaydõ sili-
nen taşõttan dolayõ kendilerine
çõkarõlan motorlu taşõtlar vergi
aslõ ile bu verginin tamamõna
ilişkin gecikme zammõ, gecik-
me faizi, vergi cezasõ ve tescil
plakasõna kesilen idari para ce-
zalarõnõ ödemeyecek.
Bu kişilerin motorlu taşõtlar
vergisi mükellefiyeti de sona
erdirilecek. 25 Mayõs 1997 ön-
cesi noter satõşõyla taşõtõnõ sa-
tanlardan tescil kaydõnõ sildi-
renler ile 5 Temmuz 2003 ta-
rihinden önce trafikten çekme
belgesi alanlarõn vergi borçla-
rõ ile cezalarõ da silinecek.
Hurdanõn cezasõ siliniyorMaliye Bakanlõğõ’nca hazõrlanan tebliğ
taslağõna göre model yõlõ 1985 ve daha
eski taşõtlarõn Motorlu Taşõt Vergisi borcu
ile bu vergiye ait gecikme zammõ, gecikme
faizi ve vergi cezalarõ silinecek.