23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
27 EYLÜL 2010 PAZARTES CUMHUR YET SAYFA KÜLTÜR 17kultur@cumhuriyet.com.tr CMYB C M Y B ARI DÜŞÜNCE HULKİ AKTUNÇ Mahalle Baskısı, Mahalle Baskını vd. “Mahalle baskısı” bilimsel bir kavram olarak ortaya atılmıştı. Bir tür toplumsal yazgıydı... Ee, mahalle baskısı varsa sonuçlarına da katlanacaksınız. “Mahalle baskını”na ne buyrulur? Tophane olayı... 30 saldırgan, taşlı sopalı, biber gazlı bir eyleme girişiyor. Sanat galerilerinin önündeki insanlara, mekâna, bir bakıma resimlere de savlet ediyor. Neden? Çünkü galerinin kaldırımında içki içiliyormuş. Sanat galerilerinde sergi açılışının özel önemi var. Ayda 1. Kokteylde su, soda, meyve suyu, alkollü içkiler sunulur. Ayda 1. Sigara meraklıları, ellerinde kadeh ile galeriden dışarıya çıkabilir. Ayda 1. Bu saldırıda zamanlama ne de güzel uygulanmış. Gün, gün; saat, saat. Ayda 1, her gün imiş, sürekliymiş gibi, galeri ise meyhaneymiş gibi bir algılatma modeli. Senin mekânını ayda 1 basabilirim. Mahalle baskısı! Mahalle baskınına dönüşüyor. Her şey sanki doğal. Müslüman mahallesinde salyangoz satılmaz... Atasözü... Peki, o mahalle neresidir? Sınırlarını kim çizmektedir? “Müslüman mahallesinin sınırlarını ben çizerim, uymayan da gününü görür!” Salyangoz nedir? Resim mi burada? Müslüman mahallesinin rantlarını kim yiyor... yiyecek? “Onu da ben saptarım!” Tophane olayı için “münferit bir olay” diyenler var. Değildir. Tophane, uygulamalı bir “model önerisi”dir. “Mahalle baskısından mahalle baskınına geçersem bende suç yok. Sen kışkırtıyorsun!” Ayda 1. İstanbul’da başka ve bence çok önemli bir “sosyal müessese” var... TADİLAT DOLAYISIYLA KAPALIYIZ… Ramazan ayı boyunca gördüğünüz bir tabeladır bu... Meyhane, ramazanda kendisini “tadilat dolayısıyla” kapatmıştır. Mahalle baskısı. Tophane saldırısında galerinin camı çerçevesi alaşağı edilmiştir. Artık bir tadilat gerekir. GALERİMİZ TADİLAT DOLAYISIYLA KAPALIDIR… Önemli bir NOT: Galerilerinizle ilgili her tür gelişim (galeri açılışı, sergi açılışı) konusunda bana bilgi yollayabilirsiniz. Kolay gelsin. haktunc1949@yahoo.com Ö zellikle 20. yüzyõlõn ikinci yarõ- sõndan itibaren gezegen ölçeğin- de kültürel ve düşünsel iklimi değiştiren önemli iki süreç peşi peşine bazen de iç içe ilerledi: Aydõnlarõn top- lumsal işlevinde gerileme; “popüler kül- tür”ün engellenemez yükselişi. Bu süreçlerde hiç kuşkusuz Batõ’dan baş- layõp giderek küreselleşen “tüketim toplu- mu” kalõbõ ve bu kalõbõ şekillendiren eko- nomik model belirleyici bir etkiye sahipti. Her ne kadar “aşağıdan yukarıya demo- kratik dönüşüm” veya “çevrenin merke- ze girmesi” gibi tanõmlamalar içine sokul- mak istense de, esas olarak her iki süreç de “yukarıdan aşağıya” ve “merkezden çev- reye” doğru işlemiş ve bir ideolojik hege- monya savaşõ eşliğinde gerçekleşmişti. TÜKET M EKONOM S KALIPLARI Özellikle 19. yüzyõlõn ikinci yarõsõndan başlayõp 20. yüzyõlõn ikinci yarõsõna kadar de- vam eden zaman diliminde, sorumluluk üst- lenmek, yaşama müdahil olmak, eğitimini ve birikimini kamusal bir güdüyle topluma yol göstericilik yapmakta kullanmak, aydõn olmanõn belirleyici ölçütleriydi. Ama tüke- tim ekonomisi kalõplarõnõn belirlediği bir or- tamda giderek uzaklaşõlan bu işlev, hege- monya savaşõ içinde bilinçli olarak değer yi- timine uğratõldõ. Bu temel kõrõlmanõn ede- biyat ve sanat alanõndaki, hatta genel este- tik ölçütlerdeki yansõmasõ “anlamdan ka- çış” oldu. Bu kaçõş, metinlerin bir şey ifa- de etmesinin gerekmediği, söylenecek “söz”ün değil, sadece onun söyleniş biçi- minin önemli olduğu noktasõna kadar geldi. Çünkü “söz”ün üreticisi olan entelektü- el/aydõn kesim, toplumsal işlevinden uzak- laştõkça bu işlevi gereksiz görmeye başla- mõştõ. Popüler kültürün “engellenemez yükse- lişi” ise aydõnlarõn toplumsal işlev ve so- rumluluktan uzaklaşmasõyla ve anlamdan ka- çõşla kol kola ilerledi. İnsanlara kendi ömür- lerini aşkõn anlamlar sunma işlevinin anlamõnõ yitirdiği düşüncesi egemen olunca, fazla bir çaba gerektirmeden hõzla tüketilebilen “gün- lük”, hatta “anlık” anlamlar ve bunlarõn üreticileri boşluğu doldurdu. Artõk “seçkin- ler”in dönemi kapanmõş, “şöhret” demo- kratikleşmişti... Andy Warhol’un meşhur sö- züyle, herkes için on beş dakikalõğõna da ol- sa ünlü olma yolu açõlmõştõ. Artõk herkes, “Ben yaptım oldu” diyebilirdi, yeter ki görünür- lük kazanabilsin, yeter ki bu görünürlük sa- yesinde kõsa süreli de olsa bir tüketim talebi oluşturabilsin... Tüketim ekonomisinin be- lirleyiciliği, üretilen nesneye içkin değerden çok onun pazarlanabilme, alõcõ bulabilme po- tansiyelini öne çõkarõyordu çünkü. DÜNYANIN ‘BÜYÜK TAR H ’ AÇISINDAN... Bu model ve bir alt türevi olduğu kapitalist sis- tem, dünyanõn “büyük tarihi” açõsõndan düşü- nüldüğünde oldukça kõsa bir süre sayõlabilecek 200-250 yõl içinde insanlõğõ gezegen için çok cid- di bir tehdit olma noktasõna getirivermişti. Ama artõk bu tehdidi derhal bir politika değişikliğine dönüştürecek mekanizmalardan, en önemlisi de “aydın ağırlığı”ndan yoksun bir dünyada ya- şanõyordu. Çünkü “söz” eski gücüne sahip de- ğildi ve “demokratik” düzende kitleleri etki- leyebilecek eski toplumsal örgütlenme bağlarõnõn yerini büyük ölçüde “görünürlük” ve bunu sağ- layan “medya” aldõğõ için, “aydın ağırlığı”nõn merkezi olarak denetlenebilmesi sanõlanõn ak- sine çok kolaylaşmõştõ. Gerçi zamanõnda bu sisteme alternatif olma iddiasõ taşõyanlarõn da gezegen ve aydõnlarõn toplumsal işlevi açõsõndan sabõka kayõtlarõ çok temiz sayõlamazdõ. Üstelik bu alternatifte, ya- ni bir zamanõn “sosyalist blok”unda, aydõnla- rõn toplumsal sorumluluktan uzaklaştõrõlmala- rõ ya da sadece devlet tarafõndan saptanmõş so- rumluluklarõ yerine getirmelerinin beklenme- si “aydın” kavramõnõn içinin boşaltõlmasõna az hizmet etmemişti. Bence bugün hem dünyada hem de ülkemiz- de yaşanan “çıkmaz duygusu”nun en dibinde bu “anlamdan kaçış”, “anlam yitimi” süreci yer alõyor. Ama toplumlarõn yaşamlarõnõn asla boş- luk kaldõrmayacağõnõn bilincinde olarak, yeni an- lamlar üretmeye ve “söz”ün gücüne inanmaya de- vam etmek gerekiyor. Çünkü dar anlamda ka- pitalist sistemle insanlõk, geniş anlamda da in- sanlõk ile gezegen arasõnda giderek keskinleşen çelişkinin yeni kõrõlmalara yol açmasõ ve bu kõ- rõlmalarõn “yeni anlamlara” ihtiyaç duymasõ ka- çõnõlmaz görünüyor. aemelmesci@yahoo.fr Aydõnlarõn toplumsal işlevi AYŞEGÜL ÖZBEK ADANA - Adana’da 1 hafta süren Altõn Koza Film Festivali’nde sinemaseverlerin heyecanla bekledikleri bir davetli vardõ: Theo Angelopoulos. Pek çok filminde birlikte çalõştõğõ görüntü yönetmeni Andreas Sinanos ve eşiyle birlikte gelen Angelo- poulos, yoğun bir ilgiyle karşõlandõ. Sergi- yi gezerken imza almak ve fotoğraf çektir- mek isteyenler bir yana, “hastaları” bir an olsun peşini bõrakmadõ yönetmenin. Usta yö- netmen sorularõmõzõ yanõtladõ. Son üçlemesinin son filmi “Öbür De- niz”in çekimlerini ocak ayõnda Pire, Atina ve Patras’ta yapacaklarõnõ belirten yönetmen, üçüncü bölümde her şeyin altüst olacağõnõ söy- lüyor. Önceki iki film geçmişi, bu ise bugünkü zamanõ anlatõyor. Üçleme aslõnda tüm hikâ- yeleri kapsayan bir senaryo olarak yazõlmõş, ama iş prodüksiyona gelince herkes bu kadar uzun film yapõlmaz diye itiraz etmişti: “Artık 4 saate yakın eski filmim ‘Ti- yatro Kumpanyasõ’ devrinde değiliz. O dö- nemde bu kabul edilebilirdi, ama artık olanaksız. Bugünkü izleyici sinemaya ne yazık ki unutmak için gidiyor, hatırla- mak için değil!” Müziğin filmdeki plana yorum yapmama- sõ, yalnõzca “derinlik” vermesi gerektiğini be- lirten Angelopoulos, filmlerinde birlikte ça- lõştõğõ besteci Eleni Karaindrou için de şun- larõ söylüyor: “Sizin görsel olarak al- gıladığınızı birinin müzik- le ifade etmesi çok şaşırtı- cı. Eleni’yle aramızda böy- le bir uyum var. Karşınız- daki çok iyi bir besteci ola- bilir, ama frekans farklı olursa sizin gördüğünüzü göremez.” Adana Altõn Koza Festi- vali’nin haziran ayõnda Ma- vi Marmara baskõnõndan son- ra iptal edilmemesi gerekti- ğini düşünen Angelopoulos, 21. yüzyõl başlangõcõnõn pus- lu bir manzara olduğunu dü- şünüyor: “Politika insanları ha- yal kırıklığına uğrattı. İnsanlar artık poli- tikayla dünyanın değişmeyeceğini anladı. Sinemada da insan bilimine geri dönüş var. Filmlerde bireysel yolculuklar ön plana ge- çiyor artık. Nuri Bilge Ceylan da ‘Üç Maymun’ filminde buna yöneldi. Aileyi sorgu- ladı filminde. Bu filmler es- ki anlamda dünyayı değişti- recek filmler olmayabilir, ama yine de politik filmler- dir.” 1960’lardaki Paris günle- rinden de söz eden usta, o yõl- lar için “O kadar uzun sürer ki bir kitap olur” diyor: “60 ve 70’ li yılların benim tanıdığım Fransa’sı bir cen- netti. Hiç kimseyi tanımı- yordunuz ama herkes sizi kendi evine kabul edebili- yordu. Şimdi herkes kendi kabuğunda. Sarkozy’nin Fransası’ndan ne bekler insan şimdi? Ya da Berlusconi’nin İtalyası’ndan? Şiir, inanç ve hayal eksik artık hayatımızda. İnancı- mız yok, oysa yeni şeyler yapabiliriz.” ‘Hayatõmõzdaşiirvehayaleksik’ Adana’da yoğun bir ilgiyle karşõlanan Angelopoulos, 21. yüzyõlõn başlangõcõnõn puslu bir manzara sunduğu kanõsõnda: “Politika insanlarõ düş kõrõklõğõna uğrattõ. Filmlerde bireysel yolculuklar öne geçiyor artõk. Bunlar eski anlamda dünyayõ değiştirecek filmler olmayabilir, ama yine de politik filmler.” Yalova Sanat Bienali ALTIN KOZA FİLM FESTİVALİ’NE KATILAN YÖNETMEN THEO ANGELOPOULOS Kültür Servisi - Yalova Uluslarara- sõ Sanat Bienali dün başladõ. 20 farklõ ülkeden gelen 35 sanatçõ sanatsal üre- timlerini yapacaklar ve kentin çeşitli yerlerinde sergilenmek üzere de bu eserleri Yalova’da bõrakacaklar. Yalo- va Belediye Başkanlõğõ ile merkezi Berlin’de bulunan ve dünyanõn çeşitli ülkelerinden görsel sanatlar alanõnda çalõşan sanatçõlardan oluşan ve baş- kanlõğõnõ Yalovalõ ressam ve heykeltõ- raş Asri Sayraç’õn yaptõğõ FLUSS Sa- nat Grubu’nun ortak girişimiyle Ya- lova’da uluslararasõ sanat bienali dü- zenlenmesi daha önce kararlaştõrõlmõş- tõ. Bienal kapsamõnda Yalova’ya gele- cek olan santçõlar ise şöyle: FauZie As`Ad, Malin Carlberg, Héléne Dery, Nuno De Abreu, C. Ehmann-Arnold, Simone Elsing, Eva Taskovic, Sylvain Gaudenszi, Johannes Gerve, Uta Heinecke, F. H. Van Huysduyen, Christiane John, Takashi Kondo, Georg Krau- se, Dobo Krisztina, Danielle Loisell, Pika Nagi Árpád, Moon-Qwan Park, Sten-Ove Persson, Luis Pulido Ritter, Bassirou Saar, Asri Sayraç, Salah Saouli, Egon Straszer, Ona Tav, Josef Tihanyi, Ana Tipa, Carl Fredrik Wide`n ve Sebestyén Zoltán. MADRİD (AA) - İspanya’nõn kuzeydoğusundaki San Sebastian kentinde bu yõl 58.’si düzenlenen Uluslararasõ San Sebastian Film Festivali dün sona erdi. Festivalin en iyi filme verilen “Altın İstiridye” ödülüne, İngiliz yönetmen Peter Mullan’õn “Neds” adlõ filmi layõk görüldü. Geçen hafta Julia Roberts’a “San Sebastian Ödülü”nün verildiği festivalde, “En İyi Yönetmen” ödülü “Misterios de Lisboa” adlõ filmiyle Şilili Raul Ruiz’e, “En İyi Erkek Oyuncu” ödülü “Neds” filmindeki rolüyle Connor McCarron’a, “En İyi Kadın Oyuncu” ödülü de “Pa Negre” filmindeki rolüyle Nora Navas’a verildi. Festivalin “Jüri Özel Ödülü” ise yönetmen Judith Colell ve Jordi Cadena’nõn “Elisa K” adlõ filminin oldu. San Sebastian’da 2 yõl önce Altõn İstiridye’yi, yönetmen Yeşim Ustaoğlu’nun “Pandora’nın Kutusu” adlõ filmi almõştõ. ‘Altõn İstiridye’ ‘Neds’in S A N S E B A S T I A N F L M F E S T V A L S O N A E R D Haldun Hürel’den İstanbul Ansiklopedisi Kültür Servisi - Uzun yõllar boyunca İstanbul üzerine yaptõğõ geniş araştõrmalarõnõ “İstanbul’u Geziyorum Gözlerim Açõk”, “Burasõ İstanbul”, “İstanbul’un Alfabetik Öyküsü”, “Anlat İstanbul”, “Çocuklarõn İstanbul’u”, “Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u”, “Mimar Sinan’õn İstanbul’u” gibi kitaplarõnda ölümsüzleştiren, 3 Hürel grubu üyesi, İstanbul araştõrmacõsõ ve yazar Haldun Hürel, on üçüncü eseri olan “İstanbul’un Ansiklopedik Öyküsü” ile İstanbul’u tanõtmaya devam ediyor. Bu ansiklopedik çalõşmayla başvurulabilecek bir kaynak yaratan Hürel’in kitabõ, Kapõ Yayõnlarõ etiketiyle raflarda yerini aldõ. Kültür Servisi - Bu yõl 20. kez müzik- severlerle buluşan Akbank Caz Fes- tivali bugün, Graham Haynes / Hardedge ve Barbarlar featuring Craig Harris konserlerine ev sahip- liği yapacak. Akbank Sanat’ta saat 19.00’da başlaya- cak konserde, piyanist Ali Perret önderliğinde kurulan Barbarlar grubuna, 1976 yõlõndan beri Sun Ra ve David Murray gibi avangart ca- zõn efsane isimleriyle çalõşan ünlü tromboncu Craig Harris sahnede eşlik edecek. Nublu Istanbul at Babylon’da gerçekleş- tirilecek konserde ise caz davulcusu Roy Haynes’in oğlu, New York’lu sanatçõ Graham Haynes, elektronik ses tasarõmcõsõ Hardedge ile geliştir- diği son projesini caz severlere suna- cak. Konserin başlama saati 20.30. Her telden caz AKBANK CAZ FEST VAL ’NDE BUGÜN GrahamHaynes/Hardedge AndyWarhol Kültürel ve düşünsel iklimi değiştiren önemli iki süreç peşi peşine, bazen de iç içe ilerledi: Aydõnlarõn toplumsal işlevinde gerileme; ‘popüler kültür’ün engellenemez yükselişi TheoAngelopoulos Yönetmen Peter Mullan ve aktör Connor McCarron.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear