25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
5 NİSAN 2010PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 15 Siyasetçinin tek seçiciliği Emekü Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Güven Dinçer'e göre, demokratik anayasalarda anayasal organlar, "demokratik bir dağıltm içinde" anayasada gösterilen yetkili anayasal organlarca belirleniyor. Oysa, AKP'nin anayasa taslağı başka bir şey öngörüyor: "Her demokratik ülkede, anayasal organların seçimi birdağılıma bağlıdır. Bu, bilgi birikimine dayalı bir eleme sistemidir. Bu dağılım, kuvvetler ayrılığı sisteminde, her ülkenin demokratik özellikierine göre yaptlır. Buna karşın, hazırlanan anayasa değişikliği taslağıyla, anayasai organlan beiirlemeye ilişkin tüm yetkiler, -hem de Meclis, hükümet ve Cumhurbaşkanı'nın aynı noktada birleşen siyasi görüş içinde bulunduğu bir dönemde- siyasetçinin tek seçiciliğine bırakılıyor. Bu yetkilerin tek seçiçinin elinde olması, tüm demokratik dengeleri yok edici içeriktedir. O tek seçicif bir hata yaptığı zaman memleketteki tüm anayasal kurum ve sistemi tehlikeye sokabilir. Bunun sonucunda bütün anayasal organlann kısa vadede çürümesi ve çökmesi beklenir." Amaçları da, büyük ölçüde o zaten. 1923'te kurulan Cumhuriyeti çöktürmek! kansu@cumhuriyet.com.tr Yeşil Kuşak'tan bugüne Geçenlerde Mardin'de bir kon- ferans düzenlendi. Gerekçesi, "cihat fetvalannın yeniden yo- rumlanması"yd\. Konferansın düzenleyicisi, gö- rünürde Londra merkezli "Küresel Yenilenme ve Rehberlik Merkezi" (GCRG) idi. Ancak, bu merkezin arkasında hangi gücün olduğunu Akşam gazetesi AnkaraTemsilcisi Utku Çakırözer'in haberinden öğrendik. GCRG'nin Başkanı Ab- dullah bin Naseef, önce ABD- Suudi Arabistan ortak şirketi Aramco nedeniyle Doğan Avcı- oğlu'nun, ardından da 1980'li yıl- larda Uğur Mumcu'nun gündeme taşıdığı Rabıta örgütünün üst dü- zey yöneticilerindendi. Mardin konferansından da an- lıyoruz ki, yakın geçmişte Sovyet tehdidine karşı ABD kaynaklı "Yeşil Kuşak" yaratma çabasının en önemli araçlarından biri olan Rabıta örgütü, bu kez İslamın sö- mürgeci küreselleşmeye karşı tehlike yaratmaması için devre- ye girmiş bulunuyor. "Dinsel te- rörû durdurma" bahanesiyle sö- mürgeciliğe ve haksızlıklara baş- kaldırmayan bir "ılımlı lslam"\ yorumlamaya çalışıyor. Mardin Konferansı'nı yakın- dan izleyen meslektaşımız Utku Çakırözer'e, böylesi bir yoru- mun toplantıya ne kadar yansı- dığını sorduk. Işte yanıtı: "Ço/c hakltstnız. Mardin konfe- ransını düzenleyen, Küresel Ye- nilenme ve Rehberlik Merkezi (GCRC), Ingiltere merkezli bir si- vil toplum örgütü. Projelerinin fi- nansmanı Ingiliz Dışişferi Bakan- lıği tarafından karşılanıyor. Bun- dan önce, benzer bir projeyi, birkaç ay önce Somali'de ger- çekleştirdiler. Orada da konuyi- ne cihat yanlısı fetvalann değiş- tirilmesi ya da yeniden yorum- lanmasıydı. Bu merkezin, daha önceki projesi ise ABD ve Kana- da'daki Müslüman topluluklannın dini kanaat önderlerini Londra'da eğitmekti. Önümüzdeki günlerde hem ABD hem de Avrupa'dan imamlar, benzer şekilde eğitile- cek. Eğitim sırasında veriien te- mel mesaj, bu kişilerin bulun- duklart yerlerdeki cemaatlere Is- lam dininin hoşgörü dini oldu- ğunu ve diğer dinlere karşı tole- ranslı olması gerektiğini anlatmak istiyorlar. Benim görüştüğüm GCRG'nin Başkanı Abdullah bin Naseef, Rabıta'nın genel sekreterliği gör- evinde bulunmuştu. Uğur Mum- cu'nun Rabıta olaymı ortaya çı- kardtğında, Naseef, genel se- kreterlik görevini yürütüyordu. Şu anda Dünya Müslümanlar Kongresi'nin de başkanı. Suudi Arabistan ve Londra arasında mekik dokuyor." Egemenler, başkalaştırıp bü- yüttükleri Yeşil Kuşak yaratığını yine din üzerinden rabıta altına al- ma peşindeler... BıZ YS$IL <U$A3 SARARSMZ PÜŞÜNPÜK, AAAA SiZ BÖYIS İSTVORSANIZ L AKP'li İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı KadirTopbaş hakkında "yol ve kavşak inşaaît ihaielerini Kamu Iha- le Kanunu hükümlehne aykın olarakpa- zariık usulü ile yaptığı" gerekçesiyle so- ruşturma açılması istenmişti. Soruş- turmaya Içişleri Bakanlığı izin verme- di. Bakanlığın bu kararı üzerine şikâ- yetçiler karara itiraz ettiler. Danıştay 1. Dairesi, geçen mart ba- şında bu itirazı karara bağladı ve özet- le dedi ki: Kadir Topbaş'ı da all "Ihale usulünün esas olmasına rağ- men istisnai bir ihale yöntemi olan pa- zarlık usulünün genel biryöntem ola- rak kullanıldığı, pazarlık usulünün kul- lamlmasını gerektiren ani ve beklen- meyen veya idare tarafından önceden öngörülmeyen olayların anılan dö- nemde ortaya çıkmadığı, Istanbul'un kuvvetli deprem tehdidi altında olma- sı gerekçe gösterilerek altyapı bakı- mından yapılacak tüm ihalelerde pa- zaıiık usulünün kullanılmasının yasanın ruhuna aykm olduğu, eksik rekabet şart- larında sürdürülen ihalelerde saydam- lık, rekabet ve eşit muamele ilkelerinin ihlal edildiği, açıklanan nedenlerle Ka- mu İhale Kanunu'na aykın davranan //- gililere isnat edilen eylemin, hakkında soruşturma yaptlmasını gerektirecek ni- telikte bulunduğu anlaşıldığından Içiş- leri Bakanlığı'nm soruşturma izni veril- memesine ilişkin kararının kaldınlma- sına.." Hukukun temel kuralıdır: Herkes yasa önündeeşittir. Madem İçişleri Bakanlığı kararı ile Adana Belediye Başkanı'nı görevden alıyorsun, hakkında soruşturma açıl- masına ilişkin mahkeme karan bulunan Kadir Topbaş'ı da alacaksın! ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL Teknoloji Devrimleri: Nüfîıs Artışı ile Işsizlik Albert Einstein atom bombasmm, Hiroşima ve Nagaza- ki'de yıkıcı, öldürücü gücünü gördükten sonra, "Ben atonıu iyi bîr şey için keşfettim, ama insanlar atomla birbirlerini öldürüyorlar" demekle atomu bulduğundan duyduğu piş- manlığı dile getirmiştir. 19. ve 20. yüzyıllar "sanayi devrimine" giden kapılan aç- mış ve günümüz toplumuna, konforu ve aşırı tüketiciliği ge- tirirken yanmda, hızlı nüfüs atışının "yapışık ikizi" işsizli- ği de getirmiştir. 17. yüzyılda, Fransız fızikçi Denis Papin, "su buharının gizemli gücünü" kullaııarak bugünün düdüklü tenceresini bu- lur. Su buharının gücü, zamanla daha iyi anlaşılır. Buharın sa- nayide kullanılan güce dönüştürülmesi için harcanan çaba- lar sonuç verir ve buhar makinelerinin birbiri ardına bulun- masıyla, "sanayi devriminin" önü açiiır. Teknoloji devriminin ilk dalgası olan "buhar makinele- ri", insan gücüne olan gereksinimi en aza indirir. "Birinci kuşak teknoloji devrimini", pistonlu buhar ma- kineleri, türbinli buhar makineleri, sabit buhar makineleri, bu- harlı bot ve gemiler, buharli lokomotif, buharlı otomobil, bu- harlı iş makineleri, buharlı traktör vb. oluşturmuştur. Petrolün bulunmasıyla, petrolden elde edilen, benzin, gaz- yağı, mazot, fueloil'in buhar gücünün yerini alması, "ikin- ci kuşak teknolojik devrim" olarak nitelendirilebilir. Petrol ürünlerinin petrole uyumlu makinelerde kullanılması, sanayi devrimine büyük ivme kazandınr. Bu ivme "hızh nüfus artışı" ile birlikte "işsî/Iiğin" de ka- pılarını açar. Bugün ülkemizde bize göre en büyük sorun, "hızlı nüfus artışı" ve onunla birlikte gelen "işsizlik dalgası"dır. Teknolojinin getirdiği olanaklar, işgününe olan gereksini- mi en az düzeye indirmiş, kapanan "köle pazarlarının" ye- rini, en ucuz işgücü olan kadinlar ve çocuklar almıştır. Sanayi devrimini sağlayan, "teknoloji" devrimine yol açan nedenler çeşitlidir. 16. yüzyıldan başlayarak Avrupa'nın nüflısu hızla artar. • Buhara ve petrole sırtını dayayan teknoloji, tanmda bü- yük kolaylıklar ve gelişmeler sağlanması, kırsal kesimdeki işgücünün kentlere göç etmesine neden olur... Böylece kent- lerde sanayide kullamlacak hazır işgücü kendiliğinden olu- şur. • Yaşam düzeyi yükselir, kırsal kesimde "lüks sayılan" şe- ker, kahve, çay gibi mallar artık orta sınıf ve alt sınıflar için doğal bir gereksinme olmaya başlar. • İspanyollann yağmaladıkları Orta Amerika'nın altınla- n ile Ispanyol gemilerine el koyan korsanlan yağmalayan In- giliz gemileri, Avrupa'ya tonlarca altın taşır. • Avrupa ülkelerinin yağmaladıkları ülkelerde yeni sö- mürgeler kurulur ve oralardan getirilen mallar sanayide kullanılıp işlenerek elde edilen ürünler yeniden sömürgele- re satılır. Bugün de bu soygun 1MF aracılığıyla bütün hızıy- la sürmektedir. Sanayi devrimi sonucu oluşan "fabrikasyon üretim" olumlu sonuçların yanında toplumsal açıdan olumsuz sonuçlar da doğurmuştur. Yetişkin erkek işçilerin yerini, günde 18 saa- tin üstünde çalıştınlan ve çok daha ucuz işgücü olan çocuk- lar ve kadınlar almaya başlamıştır. îşçilerin nitelikli olması artık o kadar önemli değildi. Tek- düze, basit, mekanik hareketler yapabilen bu makineleri her- kes çahştırabiliyordu. O günlerde nitelikli işçilerin normal üc- retle iş bulması hemen hemen olanaksızlaşmıştı. Görüşümüze göre, petrole dayalı "birinci kuşak teknoloji devrimi" de "evrimini" tamamlamış, yerini elektronik ve di- jital sistemleri kullanan "üçüncü kuşak teknoloji devrimi- ne" bırakmıştır. însanlaştırıian robotlardan oluşan "dördüncü kuşak tek- noloji devrimi" kapıdadır ve her alanda insanın yerini almak ve onu işsiz bırakmak için de sabırsızlanmaktadır. KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak@yahoo.com.tr H A R B t SEMİHPOROY NOK 86ABİ, 0>K KftjE YA24R1VMR; HAK«BiRWİ HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BtLGiN hetiyatrosu@mynet.com Padişahım çokVASA I I I 1 I I I l 1 I I I I I l I I I I OTOBUSTEKÎLER KEMAL URGENÇ k_urgencGyahoo.com UYDUDAN NAKLENHAKANÇELÎK fhakanceiik@mynet.com PEŞI^DEN/ YAA PATRON NE ÖU YA/. ÜRETfAM?EN PAYfMZA HEP 0U ^ U DÜ- ŞÜCEK YA/?. PANO DENIZ KAVUKÇUOGLU TEKEL Direnişinden Toplumsal Muhalelete Başbakan ne kadar istese de öfkesini denetim altına alamıyor, dilini denetlese öfkesi mimiklerine yansıyor. Belli konular var ki, dili de mimikleri de denetimden çıkıyor; direnişçi TEKEL işçilerine ilişkin konuşurken olduğu gibi. Işçiler geçen hafta seslerini cluyurmak için Ankara'ya geldikierinde nasıl da boşalıvermişti öfkesi kameralar ve mikrofonlar karşısında. Sesi yüksek çıkıyor, yüz çizgileri ürkütücü birdurum almış, eylemci işçileıi "suçlu" ilan ediyor, halkı, onların tümü "onlar" değil, aralarına "başkalan" karışmış diyerek uyarıyordu. Kimdi o "başkaları"? Bunu, sokak gücü 7200'e çıkartılmış polis, biber gazının da yardımıyla çok sayıda eylemciyi gözaltına alıp, kimliklerinin saptandığında anlayacaktık. O "başkalan" işçilerle dayanışan emekli öğretmenler, emekli askerler, esnaf ve öğrencilerdi. Başbakan bu dayanışmaya çok içerlemiş olmalıydı. ••• Haksız da sayılmazdı, çünkü bizimki gibi burjuvazisi özgün ahlakını oluşturamamış toplumlarda egemen sınıfların temsilcisi iktidarlann en duyarlı oldukları olgu, ezilen sınıf ve katmanlardan insanların aralarında gerçekleştirmeyi başardıklan dayanışmalardı. Başbakan o "başkalan"ndan öyle söz ediyordu ki, duyan, onları çalışmalarını yeraltındayürüten örgütlü terör militanları sanabilirdi. Oysa onlar, gerek kendi partisi gerekse karşıt partiler tarafından faşizan niteliği üzerinde söz birliği edilen yürürlükteki 12 Eylül Anayasası'nda bile açıkça belirtilen demokratik haklarını kullanan Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarıydı. • * * TEKEL işçilerinin 78 gün boyunca Ankara'da sürdürdükleri kitlesel eyleme birçok siyasal görüş sahibi sivil toplum örgütü, TBMM'de temsil edilen ya da varlıklarını parlamento dışında sürdüren partiler ile ezilen sınıf ve katmanlardan pek çok kişi sessiz kalmamış, direnişçi işçilerle dayanışmışlardı. Geçen hafta Başbakan'ı öfkelendiren olay da bu dayanışmanın devamından başka bir şey değildi. Başbakan, kitlesel işçi eylemlerinin bir amacının da kendi dışındaki toplumsal güçleri yanına çekmek olduğu gerçeğini görmezden geliyor, bunu bir "suç" olarak değerlendiriyordu. Konuya ilişkin açıklamalarından bir kez daha anlamış olduk ki Başbakan burjuva demokrasisini öz olarak da, biçimsel olarak da kavramamıştır, kavramaya da hiç niyeti yoktur. O, sözlerinde demokrat, düşlerinde ise otokrat bir kişiliktir. Böyle bir kişilik Türkiye'yi nasıl yönetirse/yönetebilirse o da işte öyle yönetiyor. Başbakan, özellikle son bir yıldır Türkiye'yi demokratikleştirmekten, başka bir deyişle, gelişmiş Batı ülkelerinde görüldüğü gibi ülkeye burjuva demokrasisini yerleştirmekten söz ediyor. Belki de bunu başarabileceğine gerçekten inanıyor. Ne var ki bu olası değildir, eşyanın doğasına aykırıdır. Çünkü o ne aile ortamında ne doğal çevresinde ne de eğitim sürecinde burjuva kültürüyle yoğrulma olanağı bulabilmiştir. Tam tersine, burjuva kültürüne bilinçli olarak uzak durmuştur. Böyle bir kişiliğin "demokrasi kurucusu" olabilmesine istese de olanak yoktur. Çağdaş burjuva kültürü ile çağdaş burjuva etik'i iç içe geçmiş, karşılıklı etkileşim içindeki süreç ve olgulardır. Demokratlık ve özgürlükçülük bu süreç ve olguların temel öğeleridir. Başbakan'ın bu bağlamda bu temel öğeleri özümsemiş olduğunu söylemek, zor'un da ötesinde olanaksızdır. ••• Tekrar Ankara'ya, TEKEL işçilerine dönecek olursak, onlar bir kıvılcım çakmışlardır. Fakat bu kıvılcım henüz bozkırı tutuşturmaktan uzaktır. O halde bu ülkenin ezilenlerine, demokrasi ve özgüıiükten yana güçlerine düşen görev katkılarla, desteklerle, dayanaşarak kıvılcımları çoğaltmaktır. Ta ki bozkırı tutuşturana kadar. dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com •-•- • -- • 1 2 3 4 5 6 7 8 9 BULMACA SEDATYAŞAYAN SOLDANSAGA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/Beyazvegü- zel kokulu çi- 1 çekler açan, 2 park ve bahçe- o lerde süs bitkisi olarak yetiştiri- ^ len bir ağaççık. 5 2/ Tavır, davra- g nış... Bircinssü- 7 lün. 3/ Mürek- kepbalığından 8 elde edilen kah- 9 verengi boyaya ve bu boya ile yapılan resimlere veriien ad... Üye. 4/ Güney Ame- rika'da yaban hay- vanlannı yakalamakta kullanılan kement... Sonuçsuz, başansız. 5/ Bir toplulukta çalı- şan insanların her bi- ri... Şaşma belirten bir ünlem. 6/ Uzmanhk. II Hitit... Kanşık renkli. 8/ Çıplak vücut resmi... "İlham —": Azerbaycan devlet başkanı. 9/ Kısa yazı... Kü- tahya'nın Simav ilçesinde bir kaplıca. YUKARIDAN AŞaĞIYA: 1/ Yaprakları güzel kokulu bir süs bitkisi. 2/ Dü- şüncenin tasarlayabileceği bütün üstün nitelikleri ken- dinde toplayan... Gece. 3/ Çanakkale'nin bir ilçesi. 4/ Gemileri bağlamada kullanılan, üç ya da dört kol- lu halat... Satrançta bir taş. 5/ Soyundan gelinen kim- se... Birbirine yakın adalar topluluğu. 6/ Derviş se- lamı... Boya sanayisinde kullanılan zehirli bir mad- de. II tfc Çalma, hırsızlık" anlamında argo sözcük... Yü- rüyerek giden. 8/ Melih Cevdet Anday'ın bir ro- manı... Hayat arkadaşı. 9/ Denizcilikte, tören için mü- rettebatın küpeşte boyunca düzenli biçimde dizilmesi. « u C M B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear