23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 26 NİSAN 2010 PAZARTESİ 10 DIŞ BASIN dishab@cumhuriyet.com.tr DEĞİŞEN DÜNYADAN HÜSEYİN BAŞ Nükleer Santrallara Hayır! İnsanlık tarihinin en büyük çevre felaketlerinden biri sayılan Çernobil faciasının 24. yılında salt ülkemizde değil, dünyanın hemen tüm ülkelerinde doğayı, çevreyi, üzerinde yaşayan tüm canlıları korumaya kararlı milyonlarca insan, gezegeni tehdit eden nükleer santrallara karşı yollara dökülmekte, meydanları doldurdurmaktadır. Sayın Oktay Ekinci’nin dün Cumhuriyet gazetesindeki “ÇED Köşesi”nde değindiği kitlesel tepkilerden olan Kadıköy mitingine katılanlar “bu cennet dünya”yı cehenneme çevirecek “nükleer enerji pazar”ını durdurmaya çalışırken öbür dünyadaki cennete pek meraklı siyasilerin aynı kirli pazara “Sevdalanmaları nasıl açıklanabilir” diye soruyor. Yanıt aslında sorunun içinde. İşin içine “pazar” girince akan sular duruyor. İnsan yaşamının, doğanın güzelliklerinin, giderek tüm canlıların yaşamlarının “paranın” kutsandığı bir pazara dönüştüğü ülkelerde “kâr”ın yanında esamisi bile okunmuyor. Büyük kitlelerin Kadıköy’de ve söz konusu santralların inşa edileceği yerlerde “Nükleer’e Hayır” demeye hazırlandıkları bir sırada Almanya başta olmak üzere Avrupa ve dünyanın çok sayıda ülkesinde milyonlarca insan aynı amaçla eylemdedir. Örneğin Kuzey Almanya’da 120 kilometrelik bir insan zinciri oluşturulacaktır. Söz konusu insan zinciri Çernobil faciasının 24. yılında Brunsbüttel ve Krümmel santrallarını birbirine bağlayacaktır. “Zincirleme tepki” olarak adlandırılan insan zinciri, aynı zamanda, Angela Merkel yönetiminin en geç 2020’ye kadar 17 nükleer santralın kapatılması kararını ertelemek istemesine karşı tepki özelliği de taşımaktadır. Almanya gibi elektrik gereksinmelerinin dörte birini nükleer santrallardan karşılayan bir ileri teknoloji devinin bile nükleer santrallar konusunda başının belada olması, bizim gibi olanakları sınırlı bir ülkenin yöneticileri için önemli dersler içermektedir. Son birkaç yıldan bu yana Kuzey Almanya’daki bazı santralların çevresinde çocuk ölümlerinin arttığı, kan kanseri vakalarının da ciddi boyutlara ulaştığı üniversitelerin bilim araştırmalarıyla ortaya çıkmıştır. Yine söz konusu üniversitelerin araştırmalarına göre nükleer santrallar çevresinde canlıların organları giderek küçülmekte, üreme yetenekleri de yok olmaktadır. Bu, kuşkusuz salt Almanya için geçerli değil. Nerede nükleer santral varsa, orada çevre, doğa, insan yaşamı tehdit altındadır. Fransa’da nüklere karşı tepkiler yoğun ve süreklidir. Örneğin son günlerde “Nükleer Santrallara Dur” diyen kitlesel eylemlerin sayıları 300’ün üzerindedir. Nükleer santralların yarattığı riskler salt yukarıda söz edilenlerle sınırlı değil. Nitekim nükleer atıklar üstesinden gelinmesi neredeyse olanaksız bir başka beladır. Örneğin ABD gibi zengn bir ülkede bile bu çetin sorunu aşmak kolay değildir. Ağır maliyeti vardır. Örneğin ABD’nin Nevada eyaletindeki Yucca Mountain nükleer atık deposunun yapımına 11 milyar dolar harcanmış, ne ki, lobiler arası rekabet nedeniyle inşaat yarım kalmıştır. Bazı radyoaktif atıkların milyonlarca yıl ölümcül niteliklerini sürdürdükleri gerçeği, söz konusu atıkların mutlak güvenliğe sahip özel depolarda korunmasını gerektirmektedir. İlaç ve sanayi atıklarının kentlerin varoşlarındaki boş alanlara ya da derelere boca edilme alışkanlığının yaygın olduğu ülkemizde radyoaktif atıkların ne tür bir tehdit oluşturabileceğini kestirmek kimse için zor olmayacaktır. İleri sanayi ülkelerinin vazgeçmeye başladıkları insan ve çevre sağlığı için son derecede riskli, ayrıca da çok pahalı sevdadan, eğer nükleer güç olma gibi boş ve anlamsız bir tutkumuz yoksa kesinlikle vazgeçmeliyiz. ABD kendi çõkarõ için değil, ilk defa dünyanõn iyiliği için dünyayõ yönetecekti. Ne mükemmel bir rüya! Hoşça kal Amerikan yüzyõlõ HENRY ALLEN Rüya ölüyor. O da şuydu: Bizim samimi masumiyetimiz, ahmakça dolaysõzlõğõmõz, bariz doğruyu ve demokrasi õşõğõnõ tarihin karanlõğõnda çõrpõnan insanlarla paylaşma isteğimiz, rasgele gücümüz, senkoplu müzik ve beyzbol oynarken yamuk sõrõtõşõmõz yüzünden dünyanõn Amerikalõlarõ özel bir aşkla sevdiği inancõ. İçine mor dağlarõn ihtişamõnõ ve tahõllarõn kehribar dalgalarõnõ da ekleyin ne demek istediğimi anlarsõnõz. Rüyanõn tam olarak ne zaman başladõğõnõ söylemek güç. Teddy Roosevelt’in yerküreyi dolaşan “Büyük Beyaz Donanması”yla mõ? Dünyaya demokrasi getirmek için Woodrow Wilson’õn savaşõ mõ? Yoksa Time ve Life dergilerinde her hafta Amerikalõlara kim olduklarõnõ söyleyen Henry Luce’nin 1940’ta bu çağõ “Amerikan Yüzyılı” ilan etmesiyle mi? Bu İkinci Dünya Savaşõ’yla gerçek oldu. Ben, bu rüyaya İkinci Dünya Savaşõ’ndan sonra Fransõz ve İtalyanlarõn onlarõ Nazilerden kurtaran askerlerimize çiçek atarken Amerikalõ erler eve savaş gelinleriyle gelirken Alman çocuklarõn enkazlarõn arasõndan kendilerine yemek getiren Amerikan uçaklarõna tezahürat yaparken gördüğüm haber filmleri ve Life dergisi sayesinde sahip oldum. Oldukça küçüktüm - 1941’de doğdum- ama şu gerçeklerin açõk olduğunu kabul edecek kadar da büyük: Biz fethetmedik, kurtardõk. Biz her zaman “iyi adamlardık.” Beyaz şapkalar giydik. Koca ayaklõ kültürsüz Yankilerden şikâyetlerine karşõn herkes gizli gizli Amerikalõlar gibi yaşamak istiyordu. Bize çiçek attõklarõnda onlar bizim dostlarõmõzdõ. Alman erkek arkadaşlarõ Amerikalõlar gelmeden önce kaçtõklarõnda kafalarõnõ kazõtan şu Fransõz kadõnlarõ gibi işbirlikçi değildiler. O kadõnlar geride kaldõ, tabii ki savaş sonrasõ Almanya’sõnda hiç kimse Nazilerin savaş gelini olmak istemedi. Onlar kaybetti, biz kazandõk. Tam bir zafer gibi dost yaratan başka bir şey olamaz. Artõk ümit bile edemediğimiz bir şey bu. İki kere atom bombasõ atõlmõş Japonya’da çocuklar beyzbol oynamaya neden başladõ. Amerika kendi çõkarõ için değil, tarihte ilk defa dünyanõn iyiliği için dünyayõ yönetecekti. Ne kadar mükemmel bir rüya! Bazõ yaralar aldõ ama Kore’deki açmazõmõza, Vietnam’daki mutlak başarõsõzlõğõmõza, Lübnan’dan geri çekilmemize ve Somali’de Blackhawk Down felaketine karşõn yaşamayõ sürdürdü. İyilik için işgal... Dünyayõ bulanõk bir komünist tehditten kurtarõrken Grenada’da bir akõl hastanesini bombaladõk. Nairobi büyükelçiliğimize yapõlan saldõrõya karşõlõk vermek için Afrika’da bir ilaç fabrikasõnõ bombaladõk. Kosova’yõ kurtarmak için düzenlediğimiz hava savaşõnda Çin Büyükelçiliği’ni bombaladõk. Rüya George W. Bush’un Irak’ta toplu imha silahlarõnõ yok etmek için başlattõğõ savaşa bile dayandõ. Silahlar yoktu, ancak Irak’õ, demokrasi için, daha güvenli hale getirmek için savaşmaya devam ettik ve Ebu Garib’de erler Joe ve Jane’lerin çektiği hatõralõk renkli fotoğraf karelerine konu olmasõ için toplu işkence seanslarõ düzenledik. Iraklõ çocuklar hâlâ beyzbol oynamõyor mu? Barack Obama Afganistan’da daha büyük ve daha iyi bir savaş sözüyle başkanlõğõ kazandõ. Her zamanki gibi rüyanõn talimatõyla, bir ülkeyi kendisinin iyiliği için işgal ederiz başka bir şey için değil. İnsanlarõn bir türlü anlamadõklarõ kõsõm da bu. Amerikan askerleri Afganlara doğruyu, adaleti ve Amerikan tarzõnõ getirmek için 5 yõl önce işgal ettikleri Korengal Vadisi’ni geçen çarşamba terk ettiler. Onlara para ve bir sürü cici verdik. Bizden nefret ettiler. Onlara dõş dünyaya bağlayacak bir yol yapmak için yalvardõk. Yoldan nefret ettiler. Biz anlamak istemeyince yolu inşa eden işçilerin altõsõnõ havaya uçurdular. Bizden o kadar çok nefret ettiler ki 6 bin galon yakõt ve bir vinci bize bõrakmalarõ ve yalnõzca zevk için bizi öldürmemeleri için onlara rüşvet vermek zorunda kaldõk. Biz yabancõlardõk. Pek çok insan yabancõlardan nefret eder. Bu yüzden onlara yabancõ deriz. İnsanlar yabancõlarõ küçük gruplarla gelip para harcayõp gitiklerinde ya da ordularla gelip diğer daha çok nefret edilen yabancõlarõ da dõşarõ atõp gittiklerinde severler. Bir keresinde Endonezya’da bir köyün şefinin eşiyle çay içmiştim. Onlarõ Hollandalõlardan kurtaran Japonlarõn nasõl tezahürat aldõğõnõ, Endonezyalõ erkeklerin işçi kamplarõna gönderilmesinden sonra Japonlarõ atan Amerikalõlarõn nasõl tezahürat gördüklerini anlatmõştõ. Bize yönelik özel bir aşk yok. Bizim benzersiz erdemlerimiz var ve “İsa’nın düşmanlarını sev” yönündeki emrini yerine getirmeye hiçbir ülke bizim kadar yakõn değil. Ama rüyadan uyanõyoruz. Yine de ona tutunuyoruz. John Kennedy bu rüyayõ gerçekleştirmek için her türlü bedeli ödeme ve her yükü alma sözü vermişti. Ve Ronald Reagan bizi dünyanõn gözleri üzerinde olan “tepedeki şehir” olarak tanõmlamõştõ. Obama mesihlere has dünyayõ kurtarma söylemine girince dinleyenleri titretiyor. Sanki rüya olmadan Amerika olamazmõşõz ve bir aday buna inanmadan başkanlõğõ kazanamazmõş gibi. Korengal Vadisi’ndeki komutan Mark Moretti “Sanırım gitmek yapılacak en doğru şey” dedi. Rüya ölüyor. Lütfen diriltmeyin. İngilizceden çeviren Elçin Poyrazlar (Washington Post, 20 Nisan 2010) PATRICK COCKBURN Pakistan’õn kuzeybatõ sõnõrõndaki bölgede hayatta kalmak zor bir iş. Hem Taliban, hem de ordu, Afganistan sõnõrõnda kendi otoritelerini kurma konusunda acõmasõz bir yarõş sürdürüyor. Peşaver yakõnõnda yaşayan bir kişi şu sözlerle isyanõnõ dile getiriyor: “Orduyu desteklesek Taliban mutsuz olacak, Taliban’ı desteklersek de ordu bu durumdan memnun olmayacak.” Bu durum siviller için korkunç sonuçlar doğurabilir. Ordu için bu, genelde sivillerin çatõşma bölgesinden ayrõldõğõnda bölgeye patlayõcõlar yerleştirmek anlamõna geliyor. Taliban geri çekiliyor olsa da, orduyla çok hevesli bir şekilde işbirliği yapan kişileri öldürmek üzere intihar bombacõlarõ göndererek hâlâ güçlü olduğunu göstermekten hoşlanõyor. Taliban genelde küçük çaplõ hedeflerden hoşlanõyor. Geçen hafta sonu Kohat’taki ana yolda, Kiber Geçidi’nden güneye doğru giderken, bir intihar bombacõsõnõn birkaç saat önce patlayõcõ dolu araçla yerel karakolu hedef aldõğõ küçük bir köyden geçtim. Patlama binanõn yõkõlmasõna ve dükkânlarõn camlarõnõn kõrõlmasõna yol açmõş, üç polis ve dört sivil hayatõnõ kaybetmişti. Polis yõkõmõn boyutunu gizlemek için enkazõ renkli örtülerle kapatmõştõ. Bazõ dükkân sahipleri de sokağa dağõlan mallarõnõ kurtarmaya çalõşõyordu, ama kimse olanlara çok şaşõrmõş gibi görünmüyordu. Bu Pakistan’õn geri kalanõnda ya da tüm dünyada savaşõn pek de dikkat çekmeyen küçük bir parçasõ. Bölgeyi ziyaret etmek gazeteciler için tehlikeli. Gazeteciler genelde askerler ve polis eşliğinde dolaşõyorlar. Bir İngiliz gazeteciyle iki danõşmanõ ve Pakistan’õn güçlü istihbarat örgütü ISI’nõn iki eski üyesinin kaçõrõldõğõnõ ve şu anda fidye için Kuzey Veziristan’da tutulduğunu düşündüğümüzde, bu önlemleri almak mantõklõ. Siyasetçiler de gelmiyor Bakõmsõz tarlalarla dolu yoksul tarõm köyü Gazni Kel’deki yerel liderler, “Sadece gazeteciler değil, Pakistanlı siyasetçiler de bizi görmeye gelmiyor” diyorlar. Nedenini anlamak zor değil. Taliban’õn elini kolunu sallayarak dolaştõğõ döneme göre güvenliğin daha iyi durumda olduğu konusunda herkes hemfikir olsa da, hayat hâlâ tehlikeli. Alelacele düzenlenen köy toplantõsõnda konuşan bir adam, “Akşam sokağa çıkmak zor, kaçırılacağımızdan korkuyoruz” diyor. Bir doktor da 13 yaşõndaki oğluyla kaçõrõldõğõnõ ve 70 gün kaldõklarõ hücreden tünel kazarak kaçtõklarõnõ anlatõyor. Gazni Kel’e, güçlü aşiret liderlerinden siyasetçi ve sanayici Selim Saitullah Han’õn silahlõ korumalarõyla orada olduğu için gidebildim. Han’a göre dünya, Pakistan’õn kuzeybatõ sõnõrõnda olanlarõ biraz da olsa bilmeli. Bölgede özellikle su ve elektrik olmamasõndan kaynaklanan yoksulluğun bilincinde. En iyi planõn bir baraj inşa etmek olduğunu düşünüyor. Köylülere yaptõğõ konuşmada, intihar bombacõlarõnõn yol açtõğõ katliama rağmen, hastanelerin yetersizliği ve kötü yönetimden ölenlerin sayõsõnõn çok daha fazla olduğunu söylüyor. Han, şiddetten çok ekonomik ve toplumsal yoksunluğun insanlarõn ölümünün asõl nedeni olduğu konusunda haklõ olabilir, ama aradaki fark büyük olmasa gerek. Pakistan Talibanõ ordunun saldõrõlarõyla geriliyor. Bazõ liderlerini ABD’nin insansõz uçaklarla düzenlediği saldõrõlarda kaybettiler. Ancak savaşmadan alanõ terk etmeyecekler ve kendilerine karşõ olan hiç kimsenin alacaklarõ intikamdan kaçamayacaklarõnõ göstermek istiyorlar. Bu intikamõn ne kadar şiddetli olabileceği, Lakki Marvat’a yakõn Şah Hasan köyünün başõna gelenlerden anlaşõlabilir. Taliban köyden ayrõlmayõ kabul etti, ama köylüleri intikam alacaklarõ konusunda uyardõ. 1 Ocak’ta köyün erkekleri voleybol maçõ yaparken düzenlenen intihar saldõrõsõnda yaklaşõk 100 kişi öldü. Saldõrgan aynõ köydendi ve ölenlerden ikisi erkek kardeşiydi. Kuzeybatõ sõnõr bölgelerindeki şiddet olaylarõ, Irak ve Afganistan’dakilerden daha az haber oluyor, fakat son haftalarda intihar saldõrõlarõnda ölen Pakistanlõlarõn sayõsõ, yine bu saldõrõlarda ölen Iraklõ ve Afganistanlõlardan fazla. Pakistan Talibanõ’nda bir amaç için ölmeye istekli çok sayõda genç erkek var gibi görünüyor. Hemen hemen herkes onlarõn hedefi olabilir. Geçenlerde ordunun saldõrõlarõndan kaçan ve gõda yardõmõ için sõrada bekleyen Şii mültecilere saldõrdõlar. Peşaver’de bir intihar bombacõsõnõn Taliban’õ destekleyen Cemaat-i İslam partisinin toplantõsõna düzenlediği saldõrõda 24 kişi öldü. Ancak sõnõr bölgelerinde yaşayanlarõn eyleme geçmeyen kurbanlar olduğunu düşünmek de yanlõş olur. Han’õn bir yardõmcõsõ, herkesin silahlõ olduğunu gururla söylüyor. Taliban bile yerel kamuoyunun düşüncelerini dikkate almak zorunda, çünkü halk aşiret bölgelerinde örgütlü silahlõ güçler tarafõndan destekleniyor. Han’a göre, kendi aşireti ve müttefikleri kolaylõkla bir gün içinde 2 bin kişilik silahlõ güç oluşturabilir. Bu güç han ve diğer yerel liderlerin Lakki Marvat’ta 2006 sonrasõnda Taliban’dan kurtulmalarõna yardõm etmiş. Ayrõca Afganistan Talibanõ’nõ Kuzey Veziristan’da yok edecek saldõrõya destek vermesi beklenen yeni güçler oluşturuluyor. Taliban çekiliyor İnsanlar ABD’nin insansõz uçaklarõnõn hedeflerini bulma becerisinden de çok etkilenmiş durumda. Bununla ilgili çok sayõda komplo teorisi var. Mesela insanlarõn cebine gizlice özel çipler yerleştirildiği ve böylece füzelerin onlarõn evlerini hedef aldõğõ iddia ediliyor. Ancak yerel liderler, Taliban’õn vahşet konusundaki ününün, insanlarõn orduyla işbirliği yapmaktan çekinmesi için yeterli olduğunu söylüyor: Biri, “İnsanlar Taliban’ın peşlerini bırakmayacağına o kadar emin ki, orduyu desteklemeye korkuyorlar” diyor. Taliban’õn geri çekilmesi, Afganistan’da ABD öncülüğündeki güçler için iyi bir haber. ABD ve NATO konvoylarõ, artõk Taliban için örgütün yollarda kontrol noktalarõ olduğu dönemdeki gibi kolay lokma değil. Kamyon sürücüleri eskiden Taliban’õn kontrol ettiği sõnõrdaki bölgeye girerken, araçlarõn üzerine “Çok yaşa Taliban” yazmak zorundaydõ. Bölgedeki işadamlarõ, ele geçirilen NATO konteynõrlarõnõ satõn aldõklarõ mutlu günleri hatõrlayarak, bir defasõnda konteynõrõn viski şişeleriyle dolu olduğunu, hatta bir kere de bir konteynõrdan monte edilmemiş haldeki bir Apache helikopteri çõktõğõnõ, ama parçalarõ nasõl birleştireceklerini bilmediklerini anlatõyorlar. Taliban’õn bir zamanlar yarattõğõ devlet içindeki devlet artõk yok ve muhtemelen asla eski haliyle yeniden var olmayacak. Ancak hâlâ ordunun operasyonlarõ azaltmasõnõ bekleyen çok sayõda militanlarõ var. Kuzeybatõ sõnõrõnda yaşayan hayatta kalma konusunda becerikli halk, henüz Pakistan Talibanõ’nõn hesabõnõ kapatmaktan çok uzak. İngilizceden çeviren: Merve Arkan (Independent, İngiltere, 22 Nisan 2010) Ebu Garib’de erler Joe ve Jane’lerin çektiği hatıralık renkli fotoğraf karelerine konu olması için toplu işkence seansları düzenledik. Iraklı çocuklar hâlâ beyzbol oynamıyor mu? İki ateş arasõnda yaşam PAKİSTAN, AFGANİSTAN VE IRAK’I ARATMIYOR Bakõmsõz tarlalarla dolu yoksul tarõm köyü Gazni Kel’deki yerel liderler, “Sadece gazeteciler değil, Pakistanlõ siyasetçiler de bizi görmeye gelmiyor” diyorlar. Nedenini anlamak zor değil. Taliban’õn elini kolunu sallayarak dolaştõğõ döneme göre güvenliğin daha iyi durumda olduğu konusunda herkes hemfikir olsa da hayat hâlâ tehlikeli. Fotoğraf: AFP
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear