Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 26 NİSAN 2010 PAZARTESİ
10 DIŞ BASIN dishab@cumhuriyet.com.tr
DEĞİŞEN DÜNYADAN
HÜSEYİN BAŞ
Nükleer Santrallara Hayır!
İnsanlık tarihinin en büyük çevre
felaketlerinden biri sayılan Çernobil faciasının
24. yılında salt ülkemizde değil, dünyanın
hemen tüm ülkelerinde doğayı, çevreyi,
üzerinde yaşayan tüm canlıları korumaya
kararlı milyonlarca insan, gezegeni tehdit eden
nükleer santrallara karşı yollara dökülmekte,
meydanları doldurdurmaktadır.
Sayın Oktay Ekinci’nin dün Cumhuriyet
gazetesindeki “ÇED Köşesi”nde değindiği
kitlesel tepkilerden olan Kadıköy mitingine
katılanlar “bu cennet dünya”yı cehenneme
çevirecek “nükleer enerji pazar”ını durdurmaya
çalışırken öbür dünyadaki cennete pek meraklı
siyasilerin aynı kirli pazara “Sevdalanmaları
nasıl açıklanabilir” diye soruyor.
Yanıt aslında sorunun içinde. İşin içine
“pazar” girince akan sular duruyor. İnsan
yaşamının, doğanın güzelliklerinin, giderek tüm
canlıların yaşamlarının “paranın” kutsandığı bir
pazara dönüştüğü ülkelerde “kâr”ın yanında
esamisi bile okunmuyor.
Büyük kitlelerin Kadıköy’de ve söz konusu
santralların inşa edileceği yerlerde “Nükleer’e
Hayır” demeye hazırlandıkları bir sırada
Almanya başta olmak üzere Avrupa ve
dünyanın çok sayıda ülkesinde milyonlarca
insan aynı amaçla eylemdedir. Örneğin Kuzey
Almanya’da 120 kilometrelik bir insan zinciri
oluşturulacaktır. Söz konusu insan zinciri
Çernobil faciasının 24. yılında Brunsbüttel ve
Krümmel santrallarını birbirine bağlayacaktır.
“Zincirleme tepki” olarak adlandırılan insan
zinciri, aynı zamanda, Angela Merkel
yönetiminin en geç 2020’ye kadar 17 nükleer
santralın kapatılması kararını ertelemek
istemesine karşı tepki özelliği de taşımaktadır.
Almanya gibi elektrik gereksinmelerinin dörte
birini nükleer santrallardan karşılayan bir ileri
teknoloji devinin bile nükleer santrallar
konusunda başının belada olması, bizim gibi
olanakları sınırlı bir ülkenin yöneticileri için
önemli dersler içermektedir. Son birkaç yıldan
bu yana Kuzey Almanya’daki bazı santralların
çevresinde çocuk ölümlerinin arttığı, kan
kanseri vakalarının da ciddi boyutlara ulaştığı
üniversitelerin bilim araştırmalarıyla ortaya
çıkmıştır. Yine söz konusu üniversitelerin
araştırmalarına göre nükleer santrallar
çevresinde canlıların organları giderek
küçülmekte, üreme yetenekleri de yok
olmaktadır. Bu, kuşkusuz salt Almanya için
geçerli değil. Nerede nükleer santral varsa,
orada çevre, doğa, insan yaşamı tehdit
altındadır. Fransa’da nüklere karşı tepkiler
yoğun ve süreklidir. Örneğin son günlerde
“Nükleer Santrallara Dur” diyen kitlesel
eylemlerin sayıları 300’ün üzerindedir.
Nükleer santralların yarattığı riskler salt
yukarıda söz edilenlerle sınırlı değil. Nitekim
nükleer atıklar üstesinden gelinmesi neredeyse
olanaksız bir başka beladır. Örneğin ABD gibi
zengn bir ülkede bile bu çetin sorunu aşmak
kolay değildir. Ağır maliyeti vardır. Örneğin
ABD’nin Nevada eyaletindeki Yucca Mountain
nükleer atık deposunun yapımına 11 milyar
dolar harcanmış, ne ki, lobiler arası rekabet
nedeniyle inşaat yarım kalmıştır. Bazı
radyoaktif atıkların milyonlarca yıl ölümcül
niteliklerini sürdürdükleri gerçeği, söz konusu
atıkların mutlak güvenliğe sahip özel depolarda
korunmasını gerektirmektedir. İlaç ve sanayi
atıklarının kentlerin varoşlarındaki boş alanlara
ya da derelere boca edilme alışkanlığının
yaygın olduğu ülkemizde radyoaktif atıkların ne
tür bir tehdit oluşturabileceğini kestirmek
kimse için zor olmayacaktır. İleri sanayi
ülkelerinin vazgeçmeye başladıkları insan ve
çevre sağlığı için son derecede riskli, ayrıca da
çok pahalı sevdadan, eğer nükleer güç olma
gibi boş ve anlamsız bir tutkumuz yoksa
kesinlikle vazgeçmeliyiz.
ABD kendi çõkarõ için değil, ilk defa dünyanõn iyiliği için dünyayõ yönetecekti. Ne mükemmel bir rüya!
Hoşça kal Amerikan yüzyõlõ
HENRY ALLEN
Rüya ölüyor. O da şuydu: Bizim samimi
masumiyetimiz, ahmakça
dolaysõzlõğõmõz, bariz doğruyu ve demokrasi
õşõğõnõ tarihin karanlõğõnda çõrpõnan insanlarla
paylaşma isteğimiz, rasgele gücümüz,
senkoplu müzik ve beyzbol oynarken yamuk
sõrõtõşõmõz yüzünden dünyanõn Amerikalõlarõ
özel bir aşkla sevdiği inancõ. İçine mor
dağlarõn ihtişamõnõ ve tahõllarõn kehribar
dalgalarõnõ da ekleyin ne demek istediğimi
anlarsõnõz.
Rüyanõn tam olarak ne zaman başladõğõnõ
söylemek güç. Teddy Roosevelt’in yerküreyi
dolaşan “Büyük Beyaz Donanması”yla mõ?
Dünyaya demokrasi getirmek için Woodrow
Wilson’õn savaşõ mõ? Yoksa Time ve Life
dergilerinde her hafta Amerikalõlara kim
olduklarõnõ söyleyen Henry Luce’nin 1940’ta
bu çağõ “Amerikan Yüzyılı” ilan etmesiyle
mi? Bu İkinci Dünya Savaşõ’yla gerçek oldu.
Ben, bu rüyaya İkinci Dünya Savaşõ’ndan
sonra Fransõz ve İtalyanlarõn onlarõ
Nazilerden kurtaran askerlerimize çiçek
atarken Amerikalõ erler eve savaş gelinleriyle
gelirken Alman çocuklarõn enkazlarõn
arasõndan kendilerine yemek getiren
Amerikan uçaklarõna tezahürat yaparken
gördüğüm haber filmleri ve Life dergisi
sayesinde sahip oldum. Oldukça küçüktüm -
1941’de doğdum- ama şu gerçeklerin açõk
olduğunu kabul edecek kadar da büyük: Biz
fethetmedik, kurtardõk. Biz her zaman “iyi
adamlardık.” Beyaz şapkalar giydik. Koca
ayaklõ kültürsüz Yankilerden şikâyetlerine
karşõn herkes gizli gizli Amerikalõlar gibi
yaşamak istiyordu. Bize çiçek attõklarõnda
onlar bizim dostlarõmõzdõ. Alman erkek
arkadaşlarõ Amerikalõlar gelmeden önce
kaçtõklarõnda kafalarõnõ kazõtan şu Fransõz
kadõnlarõ gibi işbirlikçi değildiler. O kadõnlar
geride kaldõ, tabii ki savaş sonrasõ
Almanya’sõnda hiç kimse Nazilerin savaş
gelini olmak istemedi. Onlar kaybetti, biz
kazandõk. Tam bir zafer gibi dost yaratan
başka bir şey olamaz. Artõk ümit bile
edemediğimiz bir şey bu. İki kere atom
bombasõ atõlmõş Japonya’da çocuklar beyzbol
oynamaya neden başladõ. Amerika kendi
çõkarõ için değil, tarihte ilk defa dünyanõn
iyiliği için dünyayõ yönetecekti. Ne kadar
mükemmel bir rüya! Bazõ yaralar aldõ ama
Kore’deki açmazõmõza, Vietnam’daki mutlak
başarõsõzlõğõmõza, Lübnan’dan geri
çekilmemize ve Somali’de Blackhawk Down
felaketine karşõn yaşamayõ sürdürdü.
İyilik için işgal...
Dünyayõ bulanõk bir komünist tehditten
kurtarõrken Grenada’da bir akõl hastanesini
bombaladõk. Nairobi büyükelçiliğimize
yapõlan saldõrõya karşõlõk vermek için
Afrika’da bir ilaç fabrikasõnõ bombaladõk.
Kosova’yõ kurtarmak için düzenlediğimiz
hava savaşõnda Çin Büyükelçiliği’ni
bombaladõk. Rüya George W. Bush’un
Irak’ta toplu imha silahlarõnõ yok etmek için
başlattõğõ savaşa bile dayandõ.
Silahlar yoktu, ancak Irak’õ, demokrasi için,
daha güvenli hale getirmek için savaşmaya
devam ettik ve Ebu Garib’de erler Joe ve
Jane’lerin çektiği hatõralõk renkli fotoğraf
karelerine konu olmasõ için toplu işkence
seanslarõ düzenledik. Iraklõ çocuklar hâlâ
beyzbol oynamõyor mu?
Barack Obama Afganistan’da daha büyük ve
daha iyi bir savaş sözüyle başkanlõğõ kazandõ.
Her zamanki gibi rüyanõn talimatõyla, bir
ülkeyi kendisinin iyiliği için işgal ederiz
başka bir şey için değil. İnsanlarõn bir türlü
anlamadõklarõ kõsõm da bu. Amerikan
askerleri Afganlara doğruyu, adaleti ve
Amerikan tarzõnõ getirmek için 5 yõl önce
işgal ettikleri Korengal Vadisi’ni geçen
çarşamba terk ettiler. Onlara para ve bir sürü
cici verdik. Bizden nefret ettiler.
Onlara dõş dünyaya bağlayacak bir yol
yapmak için yalvardõk. Yoldan nefret ettiler.
Biz anlamak istemeyince yolu inşa eden
işçilerin altõsõnõ havaya uçurdular. Bizden o
kadar çok nefret ettiler ki 6 bin galon yakõt ve
bir vinci bize bõrakmalarõ ve yalnõzca zevk
için bizi öldürmemeleri için onlara rüşvet
vermek zorunda kaldõk. Biz yabancõlardõk.
Pek çok insan yabancõlardan nefret eder. Bu
yüzden onlara yabancõ deriz. İnsanlar
yabancõlarõ küçük gruplarla gelip para
harcayõp gitiklerinde ya da ordularla gelip
diğer daha çok nefret edilen yabancõlarõ da
dõşarõ atõp gittiklerinde severler. Bir keresinde
Endonezya’da bir köyün şefinin eşiyle çay
içmiştim. Onlarõ Hollandalõlardan kurtaran
Japonlarõn nasõl tezahürat aldõğõnõ,
Endonezyalõ erkeklerin işçi kamplarõna
gönderilmesinden sonra Japonlarõ atan
Amerikalõlarõn nasõl tezahürat gördüklerini
anlatmõştõ. Bize yönelik özel bir aşk yok.
Bizim benzersiz erdemlerimiz var ve “İsa’nın
düşmanlarını sev” yönündeki emrini yerine
getirmeye hiçbir ülke bizim kadar yakõn değil.
Ama rüyadan uyanõyoruz.
Yine de ona tutunuyoruz. John Kennedy bu
rüyayõ gerçekleştirmek için her türlü bedeli
ödeme ve her yükü alma sözü vermişti. Ve
Ronald Reagan bizi dünyanõn gözleri
üzerinde olan “tepedeki şehir” olarak
tanõmlamõştõ. Obama mesihlere has dünyayõ
kurtarma söylemine girince dinleyenleri
titretiyor.
Sanki rüya olmadan Amerika olamazmõşõz ve
bir aday buna inanmadan başkanlõğõ
kazanamazmõş gibi. Korengal Vadisi’ndeki
komutan Mark Moretti “Sanırım gitmek
yapılacak en doğru şey” dedi.
Rüya ölüyor. Lütfen diriltmeyin.
İngilizceden çeviren Elçin Poyrazlar
(Washington Post, 20 Nisan 2010)
PATRICK COCKBURN
Pakistan’õn kuzeybatõ sõnõrõndaki
bölgede hayatta kalmak zor bir
iş. Hem Taliban, hem de ordu,
Afganistan sõnõrõnda kendi
otoritelerini kurma konusunda
acõmasõz bir yarõş sürdürüyor.
Peşaver yakõnõnda yaşayan bir kişi
şu sözlerle isyanõnõ dile getiriyor:
“Orduyu desteklesek Taliban
mutsuz olacak, Taliban’ı
desteklersek de ordu bu
durumdan memnun olmayacak.”
Bu durum siviller için korkunç
sonuçlar doğurabilir. Ordu için bu,
genelde sivillerin çatõşma
bölgesinden ayrõldõğõnda bölgeye
patlayõcõlar yerleştirmek anlamõna
geliyor. Taliban geri çekiliyor olsa
da, orduyla çok hevesli bir şekilde
işbirliği yapan kişileri öldürmek
üzere intihar bombacõlarõ
göndererek hâlâ güçlü olduğunu
göstermekten hoşlanõyor.
Taliban genelde küçük çaplõ
hedeflerden hoşlanõyor. Geçen hafta
sonu Kohat’taki ana yolda, Kiber
Geçidi’nden güneye doğru
giderken, bir intihar bombacõsõnõn
birkaç saat önce patlayõcõ dolu
araçla yerel karakolu hedef aldõğõ
küçük bir köyden geçtim. Patlama
binanõn yõkõlmasõna ve dükkânlarõn
camlarõnõn kõrõlmasõna yol açmõş, üç
polis ve dört sivil hayatõnõ
kaybetmişti. Polis yõkõmõn boyutunu
gizlemek için enkazõ renkli örtülerle
kapatmõştõ. Bazõ dükkân sahipleri de
sokağa dağõlan mallarõnõ
kurtarmaya çalõşõyordu, ama kimse
olanlara çok şaşõrmõş gibi
görünmüyordu. Bu Pakistan’õn geri
kalanõnda ya da tüm dünyada
savaşõn pek de dikkat çekmeyen
küçük bir parçasõ. Bölgeyi ziyaret
etmek gazeteciler için tehlikeli.
Gazeteciler genelde askerler ve
polis eşliğinde dolaşõyorlar. Bir
İngiliz gazeteciyle iki danõşmanõ ve
Pakistan’õn güçlü istihbarat örgütü
ISI’nõn iki eski üyesinin
kaçõrõldõğõnõ ve şu anda fidye için
Kuzey Veziristan’da tutulduğunu
düşündüğümüzde, bu önlemleri
almak mantõklõ.
Siyasetçiler de gelmiyor
Bakõmsõz tarlalarla dolu yoksul
tarõm köyü Gazni Kel’deki yerel
liderler, “Sadece gazeteciler değil,
Pakistanlı siyasetçiler de bizi
görmeye gelmiyor” diyorlar.
Nedenini anlamak zor değil.
Taliban’õn elini kolunu sallayarak
dolaştõğõ döneme göre güvenliğin
daha iyi durumda olduğu
konusunda herkes hemfikir olsa da,
hayat hâlâ tehlikeli. Alelacele
düzenlenen köy toplantõsõnda
konuşan bir adam, “Akşam sokağa
çıkmak zor, kaçırılacağımızdan
korkuyoruz” diyor. Bir doktor da
13 yaşõndaki oğluyla kaçõrõldõğõnõ
ve 70 gün kaldõklarõ hücreden tünel
kazarak kaçtõklarõnõ anlatõyor.
Gazni Kel’e, güçlü aşiret
liderlerinden siyasetçi ve sanayici
Selim Saitullah Han’õn silahlõ
korumalarõyla orada olduğu için
gidebildim. Han’a göre dünya,
Pakistan’õn kuzeybatõ sõnõrõnda
olanlarõ biraz da olsa bilmeli.
Bölgede özellikle su ve elektrik
olmamasõndan
kaynaklanan yoksulluğun
bilincinde. En iyi planõn bir
baraj inşa etmek olduğunu
düşünüyor. Köylülere
yaptõğõ konuşmada, intihar
bombacõlarõnõn yol açtõğõ
katliama rağmen,
hastanelerin yetersizliği ve
kötü yönetimden ölenlerin
sayõsõnõn çok daha fazla
olduğunu söylüyor. Han,
şiddetten çok ekonomik ve
toplumsal yoksunluğun
insanlarõn ölümünün asõl
nedeni olduğu konusunda
haklõ olabilir, ama aradaki
fark büyük olmasa gerek. Pakistan
Talibanõ ordunun saldõrõlarõyla
geriliyor. Bazõ liderlerini ABD’nin
insansõz uçaklarla düzenlediği
saldõrõlarda kaybettiler. Ancak
savaşmadan alanõ terk etmeyecekler
ve kendilerine karşõ olan hiç
kimsenin alacaklarõ intikamdan
kaçamayacaklarõnõ göstermek
istiyorlar. Bu intikamõn ne kadar
şiddetli olabileceği, Lakki Marvat’a
yakõn Şah Hasan köyünün başõna
gelenlerden anlaşõlabilir. Taliban
köyden ayrõlmayõ kabul etti, ama
köylüleri intikam alacaklarõ
konusunda uyardõ. 1 Ocak’ta köyün
erkekleri voleybol maçõ yaparken
düzenlenen intihar saldõrõsõnda
yaklaşõk 100 kişi öldü. Saldõrgan
aynõ köydendi ve ölenlerden ikisi
erkek kardeşiydi.
Kuzeybatõ sõnõr bölgelerindeki
şiddet olaylarõ, Irak ve
Afganistan’dakilerden daha az
haber oluyor, fakat son haftalarda
intihar saldõrõlarõnda ölen
Pakistanlõlarõn sayõsõ, yine bu
saldõrõlarda ölen Iraklõ ve
Afganistanlõlardan fazla. Pakistan
Talibanõ’nda bir amaç için ölmeye
istekli çok sayõda genç erkek var
gibi görünüyor. Hemen hemen
herkes onlarõn hedefi olabilir.
Geçenlerde ordunun saldõrõlarõndan
kaçan ve gõda yardõmõ için sõrada
bekleyen Şii mültecilere saldõrdõlar.
Peşaver’de bir intihar bombacõsõnõn
Taliban’õ destekleyen Cemaat-i
İslam partisinin toplantõsõna
düzenlediği saldõrõda 24 kişi öldü.
Ancak sõnõr bölgelerinde
yaşayanlarõn eyleme geçmeyen
kurbanlar olduğunu düşünmek de
yanlõş olur. Han’õn bir yardõmcõsõ,
herkesin silahlõ olduğunu gururla
söylüyor. Taliban bile yerel
kamuoyunun düşüncelerini dikkate
almak zorunda, çünkü halk aşiret
bölgelerinde örgütlü silahlõ güçler
tarafõndan destekleniyor. Han’a
göre, kendi aşireti ve müttefikleri
kolaylõkla bir gün içinde 2 bin
kişilik silahlõ güç oluşturabilir. Bu
güç han ve diğer yerel liderlerin
Lakki Marvat’ta 2006 sonrasõnda
Taliban’dan kurtulmalarõna yardõm
etmiş. Ayrõca Afganistan
Talibanõ’nõ Kuzey
Veziristan’da yok edecek
saldõrõya destek vermesi
beklenen yeni güçler
oluşturuluyor.
Taliban çekiliyor
İnsanlar ABD’nin insansõz
uçaklarõnõn hedeflerini bulma
becerisinden de çok
etkilenmiş durumda. Bununla
ilgili çok sayõda komplo
teorisi var. Mesela insanlarõn
cebine gizlice özel çipler
yerleştirildiği ve böylece
füzelerin onlarõn evlerini hedef
aldõğõ iddia ediliyor. Ancak yerel
liderler, Taliban’õn vahşet
konusundaki ününün, insanlarõn
orduyla işbirliği yapmaktan
çekinmesi için yeterli olduğunu
söylüyor: Biri, “İnsanlar
Taliban’ın peşlerini
bırakmayacağına o kadar emin
ki, orduyu desteklemeye
korkuyorlar” diyor. Taliban’õn
geri çekilmesi, Afganistan’da ABD
öncülüğündeki güçler için iyi bir
haber. ABD ve NATO konvoylarõ,
artõk Taliban için örgütün yollarda
kontrol noktalarõ olduğu dönemdeki
gibi kolay lokma değil. Kamyon
sürücüleri eskiden Taliban’õn
kontrol ettiği sõnõrdaki bölgeye
girerken, araçlarõn üzerine “Çok
yaşa Taliban” yazmak zorundaydõ.
Bölgedeki işadamlarõ, ele geçirilen
NATO konteynõrlarõnõ satõn
aldõklarõ mutlu günleri hatõrlayarak,
bir defasõnda konteynõrõn viski
şişeleriyle dolu olduğunu, hatta bir
kere de bir konteynõrdan monte
edilmemiş haldeki bir Apache
helikopteri çõktõğõnõ, ama parçalarõ
nasõl birleştireceklerini
bilmediklerini anlatõyorlar.
Taliban’õn bir zamanlar yarattõğõ
devlet içindeki devlet artõk yok ve
muhtemelen asla eski haliyle
yeniden var olmayacak. Ancak hâlâ
ordunun operasyonlarõ azaltmasõnõ
bekleyen çok sayõda militanlarõ var.
Kuzeybatõ sõnõrõnda yaşayan
hayatta kalma konusunda becerikli
halk, henüz Pakistan Talibanõ’nõn
hesabõnõ kapatmaktan çok uzak.
İngilizceden çeviren:
Merve Arkan (Independent,
İngiltere, 22 Nisan 2010)
Ebu Garib’de
erler Joe ve
Jane’lerin
çektiği hatıralık
renkli fotoğraf
karelerine konu
olması için toplu
işkence seansları
düzenledik.
Iraklı çocuklar
hâlâ beyzbol
oynamıyor mu?
İki ateş
arasõnda yaşam
PAKİSTAN, AFGANİSTAN VE IRAK’I ARATMIYOR
Bakõmsõz tarlalarla dolu yoksul tarõm köyü Gazni Kel’deki
yerel liderler, “Sadece gazeteciler değil, Pakistanlõ
siyasetçiler de bizi görmeye gelmiyor” diyorlar. Nedenini
anlamak zor değil. Taliban’õn elini kolunu sallayarak
dolaştõğõ döneme göre güvenliğin daha iyi durumda olduğu
konusunda herkes hemfikir olsa da hayat hâlâ tehlikeli.
Fotoğraf: AFP