23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 17 MART 2010 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ 13ekonomi@cumhuriyet.com.tr EKONOMİ POLİTİK ERİNÇ YELDAN 1998 1998 yılı Türkiye iktisadi ve sosyal tarihinde önemli dönüm noktalarından birisidir. Söz konusu tarihte Türkiye, IMF ile Yakın İzleme Anlaşması imzalamış ve IMF bundan böyle, Türkiye ekonomisi ve sosyal yaşamının her alanını yakından izleme altına almıştır. IMF’nin yakın izlemesi sadece iktisadi verilerin teknik düzeyde izlenmesiyle sınırlı kalmayıp, Türkiye’nin genel anlamıyla kalkınma, sanayileşme ve sosyal politikaları ile birlikte, sosyal güvenlik, kamu dengesi ve yönetişim adıyla anılan tüm sosyal ve siyasi politikalarını da kapsamaktadır. Türkiye’nin 1998 sonrasında IMF ile kurgulamış olduğu “ortaklığın” iktisadi ve sosyal sonuçları Bağımsız Sosyal Bilimciler’in IMF Gözetiminde On Uzun Yıl: Farklı Hükümetler, Tek Siyaset başlıklı raporunda(*) ayrıntılı olarak incelenmektedir. Ben, burada kısa satır başlıklarıyla ilgili Rapor’un önemli bölümlerini sizlerle paylaşmak istiyorum: IMF’nin iktisadi tarihimizde oldukça uzun geçmişe dayalı bir yeri olmasına karşın, iktisat politikası içindeki konumu özellikle 1998 Yakın İzleme Anlaşması’ndan bu yana daha da belirginleşmiştir. IMF, 1997 Asya Krizi’nden çıkardığı derslere de dayanarak, Türkiye ekonomisi üzerindeki denetimini bu tarihten sonra daha da derinleştirmek ve bunu daha kurumsal bir niteliğe kavuşturma ihtiyacı duymuştur. Benzer şekilde yerli burjuvazi de 1989 sonrasında, Türkiye’nin içinde bulunduğu dışa açık makroekonomik yapının rastgele (yaygın medyatik söylemi ile ‘popülist’) politikalar içinde biçimlendirilmesinden rahatsızlık duymuş ve uluslararası yeni işbölümünde Türkiye’nin ‘yeni yükselen piyasalar’ arasında yer almasını garantiye alacak dönüşümlerin bir an önce sonuçlandırılmasını açıkça (ve acilen) arzular hale gelmiştir. Burjuvazinin bu özlemi, Türkiye’nin kaderine kesin ve sınırsız bir egemenlik kurma girişimine dönüşmüştür. Bu girişim, emekçi sınıfların, bir bölümü Cumhuriyet tarihi kadar eski olan tüm geçmiş birikimlerini adım adım tasfiye etme programı olarak da nitelendirilebilir. Bu programın hayata geçirilmesi uluslararası sermaye ile (ve onun üst-örgütleriyle) tam işbirliğiyle mümkün olabilmiştir. Bu işbirliği, Türkiye burjuvazisinin etkili ve egemen öğelerinin “ulusal” ve göreli olarak “bağımsız” özellikler taşıyabilen birikim biçimlerini dönüşü olmayan bir biçimde terk etmiş oldukları anlamına da gelmektedir. Dolayısıyla 1998 yılı, aynen 24 Ocak 1980 ya da Türkiye’nin sermaye hareketlerine tam serbestlik tanıdığı Ağustos 1989 tarihleri gibi, yakın iktisadî tarihimizde önemli bir dönemeçtir. 1998 yılında Türkiye artık IMF, Dünya Bankası (DB), Dünya Ticaret Örgütü ve uluslararası finans ve derecelendirme kuruluşlarının denetim ve gözetiminde ekonomik ve siyasal kurumlarını neoliberal koşullandırmaların biçimlendirmesini kabullenmiş ve uluslararası işbölümünde kendisine biçilen yeni rolü üstlenmiştir. Bu rolün ana özellikleri şu şekilde özetlenebilir: ? Uluslararası ve yerli finans sermayesine sermaye hareketleri üzerine sınırsız serbestlik güvencesi sağlayarak, yüksek finansal getiri sunmak; ? İşgücü piyasalarını kuralsızlaştırma ve esnekleştirme yöntemiyle ucuz işgücü deposu haline dönüştürerek katma değeri düşük teknolojilerde uzmanlaşmak ve sanayiini uluslararası şirketlerin taşeronu olarak geliştirmek; ? Üretimde ithal girdi kullanma ve ithal mal tüketme eğiliminin kuvvetlenmesine izin vererek, finansmanı esas itibarıyla spekülatif sermaye tarafından sağlanan bir ucuz ithalat cennetine dönüşmek; ? Kamu hizmetlerini ticarîleştirerek vatandaşları ‘müşteriye’, kamu hizmeti üreten kurumları ‘ticarî işletmeye’ dönüştürmek; kamu iktisadî kuruluşlarını yerli ve uluslararası özel sermaye şirketlerine doğrudan yabancı sermaye cezbetmek uğruna yok pahasına satmak; ? Etkin ve demokratik yönetim, ‘iyi yönetişim’ söylemleriyle, aslında tüm toplumu ilgilendiren stratejik, ekonomik ve siyasî kararların alınmasını ve uygulanmasını demokratik denetim mekanizmalarının dışına çıkarırken, devletin neoliberal anlayışa uygun bir biçimde yeniden yapılandırılmasında toplumun desteğini sağlamaya çalışmak. Görüleceği üzere yukarıda özetlenen temel siyasi yaklaşım Türkiye’nin gerek Orta Vadeli Program, gerekse Bütçe Yasa Tasarısı metinlerinde zaten harfiyen uygulamayı taahhüt ettiği politikaları özetlemektedir. Bu genel koşullandırmanın sınırları içerisinde kalmak kaydıyla, ekonomi yönetiminin günlük politika akışında IMF’den “bağımsız” bazı davranışlar sergiliyor gözükmesi, yaklaşan seçim konjonktürüne yönelik siyasi bir şovun ötesinde ne derece anlamlıdır? ______________________ (*) IMF Gözetiminde On Uzun Yıl: Farklı Hükümetler, Tek Siyaset, 2007, Yordam Kitap. ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr Türkiye’nin geleceği ile ilgili son derece önemli bir yasa tasarısı bugün yarın Meclis’te oylanacak. Adı Ulusal Biyogüvenlik Yasası. ‘Biyogüvenlik’, bildiğiniz gibi biyoteknolojik çalışmaların, doğayı ve insan yaşamını etkilememesi için ülkelerce yasal denetim altına alınmasına deniyor. Bu kavram, gıda güvenliği ile ilişkili olarak gıda üretimini, bitki hastalıklarıyla mücadelede kullanılan ilaçları, hayvan hastalıkları ve tedavisinde kullanılan ilaçları ve genetik olarak modifiye edilmiş organizmaların (GDO) geliştirilmesini, kullanıma sunulmasının denetimini kapsıyor. Aslında ülkemizde bu tasarının çok önceden gündeme gelmesi, tartışılması ve yasalaşması gerekiyordu. Bu zamana kadar sarktı. Uzun bir süreden Meclis’te bekletildikten sonra şubat ayı ortalarında Meclis Tarım Komisyonu’nda kabul edildi. Ancak tasarının mevcut haliyle kabul edilmesi kelimenin tam anlamıyla “kaş yapayım derken göz çıkarmak” olacak. Zira kamuoyunda GDO Yasası olarak da bilinen yasa, biyoteknoloji alanında bilimsel araştırmaların önüne kuvvetli bir set çekiyor. Ve ne yazık ki bu gerçeği bir grup bilim insanının çabalarına karşın bugüne kadar ne tasarıyı hazırlayanlar anlayabildi ne de kamuoyu. Bilgi kirliliği ise katlanarak artıyor. Tasarının bu haliyle yasalaşmasına karşı çıkanlar “Vay sen ülkeye GDO’lu ürünlerin girmesini istiyorsun” diye neredeyse topa tutuluyor. Kamuoyu biyogüvenliğin sadece zirai faaliyetlerden ibaret olduğunu sanıyor. Halbuki biyogüvenlik konusu sadece zirai faaliyetten ve GDO üretiminden ibaret değil, bilakis insan sağlığını ilgilendiren zirai faaliyetlerin dışındaki birçok biyoteknolojik bilimsel konuları da içeriyor. Yasa kanunlaştığı takdirde ülkemizde bundan böyle DNA teknolojisi kullanımı gerektiren her türlü tıbbi, biyolojik, farmasötik, biyoteknolojik araştırma Tarım Bakanlığı’nın iznine tabii olacağı ve bürokratik engellere takılacağı için pratikte uygulanamaz hale gelecek. Biyoloji ve biyoteknoloji alanlarında araştırma yapan laboratuvarlar ve Ar-Ge merkezleri de bu yasadan ciddi etkilenecek. Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi’nden Prof. Dr. Selim Çetiner “Halbuki tasarıda yapılacak olan küçük bir değişiklik ile bu sorunu ortadan kaldırmak mümkün” diyerek 3. maddeden “Araştırma yapmaya yetkili kuruluşlar tarafından bilimsel araştırma amacıyla ithal edilecek GDO ve ürünleri için bakanlıktan izin alınır. İthalat, yazılı izinle belirlenen koşullara uygun olarak gerçekleştirilir. Araştırma amaçlı olan GDO ve ürünleri ile genetiği değiştirilmiş mikroorganizmaların kapalı alanda kullanımı için, faaliyeti yürüteceklerin kapalı alanda kullanım koşullarını ve standartlarını karşılaması ve kaza ile çevreye yayılması durumunda uygulanabilecek tedbirlerin mevcut olması gerekir. Araştırma amaçlı yapılacak faaliyet ve sonucundan bakanlığa bilgi verilmesi zorunludur” ibaresinin kaldırılmasını öneriyor. Söz konusu kanun tasarısının ne AB müktesebatıyla ne de Cartagena Biyogüvenlik Protokolü ile uyumlu olduğunu ısrarla vurgulayan Çetiner 130 bilim insanının imzasıyla bir çağrı yaptıklarını, basına, politikacılara ve bürokratlara gönderdiklerini söylüyor. “AB 7. Çerçeve Programı için Türkiye, AB bütçesine 450 milyon mertebesinde bir katkıda bulunuyor. Bu paranın bir kısmı 7. Çerçeve Yaşam Bilimleri ortak araştırmalarıyla geri dönmekte. Bunların, hemen hepsi GDO’lar ve ürünlerine dayalı araştırmalar” diyen Çetiner sözlerini şöyle sürdürüyor: “Tarım Bakanlığı GDO’lu tarım ürünlerini kontrol etmek yerine nedenini anlamadığımız bir şekilde her şeyi denetimi altına almaya girişiyor. Bir tıp ya da veteriner fakültesinin Tarım Bakanlığı’ndan izin istemesi zaten kör topal ilerleyen bilimsel araştırmaları kalbinden vuracak. Biyoteknolojiyi geliştirmezsek GDO’lu tohumları ithal ettiğimiz Monsanto ve benzeri şirketlere de ilelebet gebe kalırız.” Bakalım toplanan imzalar ve bugüne kadar sürdürülen çabalar meyvesini verecek ve tasarıda gerekli değişiklikler yapılabilecek mi? Yoksa bugüne kadar “ticarileşmeyi ve bilimselleşmeyi” birbirinden ayırmayı başaramamış mantık yine bildiğini okuyacak mı? Biyogüvenlik Yasası Bilimin Ölüm Fermanı Olmasın HÜRRİYET GAZETECİLİK ANKARA (ANKA) - Hürriyet Gazetecilik ve Matbaacõlõk AŞ, 2005 yõlõ ile ilgili olarak 22 milyon 569 bin TL tutarõnda vergi aslõ ve 22 milyon 569 bin TL vergi ziyaõ cezasõna iliş- kin “Tarhiyat Öncesi Uzlaşma” görüşmesini 6 Nisan’da yapacak. Hürriyet Gazetecilik AŞ’den KAP’a yapõlan açõk- lamada, ek vergi inceleme raporlarõnõn tebliğ edildiği, 22 milyon 569 bin TL’lik vergi aslõ ve 22 milyon 569 bin TL’lik vergi ziyaõ cezasõ içe- ren ek inceleme raporlarõ için gün verildiği bil- dirildi. Gelir İdaresi Başkanlõğõ Merkezi Uzlaşma Komisyonu ile yapõlan tarhiyat sonrasõ uzlaşma görüşmelerinin sonuçsuz kalmasõ üzerine tebliğ edilen vergi aslõ ve ceza ihbarnamelerinin ter- kini amacõyla dava açõldõğõ belirtilen açõklamada, bu çercevede ek vergi inceleme raporlarõnda yer alan iddialara karşõ da uzlaşma dahil, her türlü yasal hakkõn kullanõlacağõ bildirildi. AKP zamlara yüklendi; yurttaş bunaldı, açık azaldı Akaryakõt ve sigara başta olmak üzere bazõ ürünlerde yüksek oranlõ vergi artõşlarõ, şubatta bütçedeki açõğõ düşürdü. Vergi gelirleri yüzde 16.9 artarken ocak-şubat döneminde bütçe açõğõ, geçen yõlõn aynõ dönemine göre yüzde 47.9 azaldõ. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Maliye Bakanlõğõ verilerine göre bu yõl şubat ayõnda ağõr- lõklõ olarak ÖTV ve ithalde alõnan KDV tahsi- latõndaki artõşla bütçe açõğõ geçen yõlõn aynõ ayõ- na göre yüzde 69.3 azalarak 2.271 milyar lira olur- ken, faiz dõşõ fazla da yüzde 6.5 azalarak 2.306 milyar lira düzeyinde gerçekleşti. Hükümet, 1 Ocak’tan itibaren akaryakõt ve si- gara başta olmak üzere bazõ ürünlerde yüksek oranlõ vergi zamlarõ yapmõştõ. Şubat ayõnda büt- çe giderleri yüzde 13.6 oranõnda azalarak 22.29 milyar lira, bütçe gelirleri de yüzde 8.7 oranõn- da artarak 20.019 milyar lira oldu. Bu ayda ver- gi gelirleri ise yüzde 16.9 oranõnda artarak 16.136 milyar lira olarak gerçekleşti. Maliye Bakanlõğõ verilerine göre şubat ayõn- da faiz hariç bütçe giderleri yüzde 11.1 oranõn- da artarak 17.713 milyar lira, faiz giderleri yüz- de 53.6 oranõnda azalarak 4.577 milyar lira ol- du. Ocak-şubat döneminde ise bütçe açõğõ, geçen yõlõn aynõ dönemine göre yüzde 47.9 azalõşla 5.392 milyar lira, faiz dõşõ fazla da yüzde 60.7 ar- tarak 5.274 milyar lira olarak gerçekleşti. Maliye Bakanlõğõ açõklamasõnda, 2009 yõ- lõnõn son çeyreğinde vergi gelirleri tahsilatõnda ortaya çõkan olumlu performansõn devam et- tiği belirtildi. Ekonomi Servisi - TNT Eks- pres, Sabiha Gökçen Havalima- nõ’nda 4 bin metrekarelik operas- yon merkezi açõyor. TNT, bölge- de 8 milyon Avro’luk yatõrõm ya- pacak. Mayõs ayõnda hizmet ver- meye başlayacak merkezde, 107 kişiye de iş imkânõ sağlayacak. Sabiha Gökçen Havalimanõ’na yapõlan yatõrõmõn imza töreninde ko- nuşan, TNT Ekspres Türkiye Genel Müdürü Turgut Yıldız, Türki- ye’deki bütün önemli operasyon- larõnõ Atatürk Havalimanõ’ndan Sa- biha Gökçen Havalimanõ’na ge- çirdiklerini belirterek, Sabiha Gök- çen Havalimanõ operasyon mer- kezinin TNT’nin dünyaya açõlan ka- põsõ olacağõnõ söyledi. Yõldõz, TNT Ekspres’in Belçi- ka’nõn Liege kentinde bulunan ana merkezinden Türkiye’ye ge- len ve Türkiye’den buraya giden TNT uçaklarõnõn Sabiha Gök- çen Havalimanõ’ndan inip kal- kacağõnõ anlattõ. Ekonomi Servisi - Enerji, inşaat, döküm, am- balaj ve alõşveriş merkezi işletmeciliği alanõn- da faaliyet gösteren Işõklar Yatõrõm Holding 2010 sonunda halka açõlacak. Işõklar Ambalaj şubat ayõ başõnda yaptõğõ açõk- lamayla şirket unvanõnõ Işõklar Yatõrõm Holding olarak değiştirerek holding olarak yapõlanma ka- rarõ aldõ. Hong Kong merkezli bir fon olan Asia Debt Management’õn (ADM) Işõklar Hol- ding’de yüzde 20 hissesi bulunuyor. ADM, borçlarõ karşõlõğõnda Işõklar Holding’den yüz- de 20 hisse almõş ve Işõklar Holding bu kaynak karşõlõğõnda banka borçlarõnõ kapatmõştõ. Işõklar Yatõrõm Holding Yönetim Kurulu Başkanõ Rıza Kutlu Işık düzenlediği basõn top- lantõsõnda, kriz dönemindeki şirketin yaşadõğõ zor duruma ilişkin “Konjonktör bankaları, bankalar bizi etkiledi. 5 bankamızın 4’ü bat- tı. Batmadan evvel kredileri geri çağırdılar. Bizim 50 milyon dolarlık borcu- muz 100 milyon dolara çıktı. Bugün bankalara hiçbir borcumuz yok. Bundan sonra organik büyüyeceğiz, şirket satın almalarla büyümeyece- ğiz” şeklinde konuştu. Işõk, son bir yõlda İstanbul Menkul Kõymetler Borsasõ’ndaki hisse senetle- ri yüzde 126 değer kazanan Işõklar Yatõrõm Holding’in, 2010’da satõşlarõnõ yüzde 204 artõşla 143 milyon li- raya çõkarmasõnõ, kâ- rõnõn ise yüzde 903 artõşla 10 milyon liranõn biraz üze- rinde olmasõnõ ön- gördüklerini söy- ledi. B‹ L G ‹ T O P L U M U N A D O / R U / Ö Z L E M Y Ü Z A K Son bir yılda iş bulan sigortayı soramadı Petkim’in dev yatõrõm planõ 2 bin 500 olan çalõşan sayõsõnõ 2015’e kadar 10 bine çõkaracak ANKARA (ANKA) - Aralõk 2009 itibarõyla son bir yõllõk dönemde istihdam 985 bin kişi artarken, kayõt dõşõ istihdamdaki artõş 675 bin kişiyi buldu. Böylece son bir yõlda istihdam edilenlerin yüzde 70’i kadar işgücü, kayõt dõşõ istihdam edilmiş oldu. Son bir yõllõk dönemde kadõn istihdamõ 575 bin kişi artarken, kayõt dõşõ istihdam eden kadõnlarõn sayõsõnda 463 bin kişilik artõş yaşandõ. Aralõk’ta çalõşan kadõnlar içinde kayõtdõşõlõk oranõ yüzde 57.5’e yükseldi. Son bir yõllõk dönemde istihdam edilen erkek sayõsõnda 303 bin, kayõt dõşõ erkek istihdamõnda 212 bin kişilik artõş oldu. Aralõkta istihdam edilen erkekler içinde kayõt dõşõlõk oranõ yüzde 37.4’e çõktõ. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerinden yapõlan belirlemeye göre, aralõkta istihdamdaki toplam nüfus 21 milyon 451 bin olurken, bunun 9 milyon 223 bin kişisini herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna kaydõ bulunmayanlar oluşturdu. Aralõk 2008’de yüzde 41.8 olan kayõt dõşõ istihdam oranõ Aralõk 2009’da yüzde 43’e çõktõ. Verilere göre, kendi adõna çalõşanlarda kayõt dõşõlõk oranõ yüzde 68.8, aile işçilerinin de yüzde 91.4’ü kayõtdõşõ istihdam ediliyor. Socar&Turcas, Aliağa’da 4 milyar dolarlõk yatõrõmla kurulacak ve yõllõk kapasitesi 10 milyon ton olacak rafinerinin 2014 yõlõnda tamamlanmasõnõ hedefliyor. Ekonomi Servisi - 5 yõlda 5 milyar dolar yatõrõm hedefleyen Petkim, 2015’e kadar yaklaşõk 2 bin 500 olan çalõşan sayõsõnõ 10 bine çõkarmayõ planlõyor. So- car-Turcas Enerji AŞ Üst Yöneticisi (CEO) ve Pet- kim Yönetim Kurulu Üyesi Kenan Yavuz, 2015’e kadar Petkim Yarõmadasõ’na yapacaklarõ 5 milyar do- larõn üzerindeki yatõrõmla şirketin dünya liginde sõ- nõf atlamasõnõ sağlayacaklarõnõ kaydetti. Petkim’in yeni logosunun da tanõtõldõğõ toplantõ- da konuşan Yavuz, rafineri-petrokimya-enerji- lojistik entegrasyonunu sağlayacak yatõrõmõn Cum- huriyet tarihinde tek noktaya yapõlacak en büyük ya- tõrõmlardan biri olduğuna işaret eden Yavuz, şunla- rõ söyledi:“2015’e kadar Petkim Yarımadası’na yapacağımız 5 milyar doların üzerindeki yatı- rımla şirketin dünya liginde sınıf atla- masını sağlayacağız. Bu yatırımın büyük bölü- münü 4 milyar dolar ci- varındaki yatırımla ra- fineri yatırımı oluşturacak. Liman ve diğer ya- tırımlarla birlikte toplam yatırım tutarının 5 milyar doları geçmesini öngörüyoruz.” Hedef 10 bin çalışan Yavuz, Petkim Yarõmadasõ’nda 10 milyon ton- luk rafineri, 6 milyon ton petrokimyasal üretim, yan sanayii ile birlikte 10 bin çalõşanõ istihdam eden, yerli yabancõ yatõrõmcõlarõn yer aldõğõ bir kümelenmeyi hayata geçirerek “Avrupa’nın en önemli üretim merkezlerinden biri ol- mayı” hedeflediklerini vurguladõ. Petkim Genel Müdürü Hayati Öztürk geçen yõlõ 2.1 milyar lira ciro, 114 milyon lira net kârla kapattõklarõnõ söyledi. Öztürk, 2010’da 70 milyon dolar yatõrõma hazõr- lanan Petkim’in 45. yõlõnda logosunu de- ğiştirerek dõşarõya bakan yüzünü de de- ğiştirmek istediklerini belirtti. Maliyetler yükseldi, Colin’s 150 milyon doları Mısır’a yatırıyor Ekonomi Servisi - Colin’s markasõnõn sahibi Eroğ- lu Grubu Türkiye’de maliyetleri yüksek bulduğu için 150 milyon dolarlõk yatõrõmla Mõsõr’õn ilk denim fab- rikasõnõ kuracak. İnşaatõna başlanan fabrikada 2010 Ekim ayõnda üretim yapõlacak. Eroğlu Grubu 2010’u atõlõm yõlõ olarak belirledi. Colin’s markasõ ile şu anda Türkiye’de 150, yurtdõşõnda ise 400 mağazasõ bulunan şirket bu yõl 119 yeni mağaza daha açacak. Eroğlu gru- bu asõl yatõrõm hamlesini ise üretimde ya- pacak. 150 milyon dolar yatõrõmla Mõsõr’õn ilk denim kumaş fabrikasõnõ hayata geçire- cek olan Eroğlu Grubu, söz konusu tesisin ilk etabõnõ bu yõlõn eylül ayõnda açacak. İkin- ci etabõn tamamlanmasõ ile fabrikada 3 bin kişiye istihdam sağlanacak. Eroğlu Grubu, 2015 yõlõnda ise 1500 ma- ğazaya ve 1.5 milyar dolarlõk perakende ci- rosuna ulaşmayõ hedefliyor. Eroğlu Şirket- ler Grubu Yönetim Kurulu Başkanõ Nuret- tin Eroğlu, 2009’da hazõr giyim ve perakende sektörü dünyada yüzde 20 küçülme gösterir- ken Colin’s olarak yüzde 32’lik bir büyüme el- de ettiklerini ve yõlõ 300 milyon dolar ciroyla ka- pattõklarõnõ söyledi. Colin’s’in büyümeyi hedefledi- ği pazarlar arasõnda Doğu Avrupa, Afrika, Ortadoğu ve CIS ülke pazarlarõ bulunduğunu kaydeden Eroğ- lu, “Colin’s’in hızlı büyümesi sırasında marka de- ğerini korumasına çok önem veriyoruz. 2010’dan itibaren bayi mağazalarının yanı sıra kendi yatı- rımlarımızla açtığımız ve kendi yönetimimizde olan mağazalarla büyümeyi hedefliyoruz” dedi. 5 yõlda 5 milyar dolar Krizi atlatan Işıklar halka açılacak Sabiha Gökçen’e yatırım TNT’den Rõza Kutlu Işõk: Bankalara borcumuz kalmadõ. Bundan sonra organik büyüyeceğiz Rıza Kutlu Işık Doğan uzlaşma için 6 Nisan’da masada
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear