Catalog

Bağımsızların en iyileri Black Swan Kültür Servisi Bağımsız film kurumu Amerikan Film Enstitüsü (AFI), 2010 yılının en iyilerini seçti. AFI’nın film listesinde Oscar’a aday olması beklenen “Black Swan”, “The Fighter”, “Social Network”, “Inception”, “Toy Story 3”, “The Kids Are Allright” gibi yapımlar yer alıyor. Amerikan Film Eleştirmenleri’nin en iyi filmi “The Social Network” olarak seçilirken en iyi yönetmen ise aynı filmin yaratıcısı David Fincher oldu. Kültür Servisi Chicago’daki Susanin Doğançay’ın Burhan Evi’nin düzenlediği açık arttırmada, dındaki, New York’ta yaptığı 150 x 150 cm eba eseri, 1973’te “Untitled ABS” adlı “Break Through” serisinden k Lirası) alıcı buldu. 228.000 dolara (yaklaşık 342 bin Tür satın alan kişi ise i Açılış fiyatının 60 katına satılan eser den olan eserler, “Untitled ABS” ile aynı seri açıklanmadı. yer alıyor. Beyoğlu’ndaki Doğançay Müzesi’nde Otuz yıl önce öldürülen John Lennon pek çok kentte konserler, gösteriler ve ağıtlarla anıldı Daha özgür bir dünya için MURAT BEŞER Doğduğu 9 Ekim 1940 ile, hayranı olduğu rivayet edilen biri tarafından sırtından vurularak öldürüldüğü 8 Aralık 1980 arasında geçen 40 yıl zarfında, daha iyi bir dünya için elinden geleni ardına koymadı John Lennon. Yaşadığı sürece daha aydınlık ve eşitlikçi bir dünyayı düşledi. Ölümünün ardından 30 yıl geçti ve dünya şimdi onun bıraktığı kadar iyi bir yerde değil. Münferit olmasını arzu etmediğimiz, ama öyle olduğunu kabullenmemiz gereken bir hikâye onunkisi. Liverpool’da rock’n roll’un tersane çalışanlarından denizcilere, otobüs şoförlerinden motosiklet tamircilerine kadar tüm işçi sınıfı içinde hızla yayıldığı zamanlarda, ünlü plak yapımcısı Brian Epstein’ın Lennon’ın kişiliğinden etkilenerek keşfettiği bir bar ekibiydiler. Her şey “Please Please Me” ile başlamıştı. Düz bir mantıkla ele alınmış, basit ama tatlı ve hafiften de saldırganca çalınan bir müzik vardı bu ilk The Beatles albümünün içinde. Everly Brothers’tan taklit edilmiş bir vokal armonisi, Chuck Berry’den etkilenmiş gitar riffleri, Buddy Holly’yi andıran melodileri ve Little Richard tarzı duygusal titreşimlerle bomba gibi patladı. Şarkılar ‘kuzey aksanı’yla söyleniyor; bir şarkı sadece onların elinde hem iğneleyici hem de dokunaklı olabiliyordu. Modern zamanların en sarhoş edici, önüne geçilemez bir heyecanı tetikleyici, yarının karşı konulamaz Kralın Nutku lira Doğançay’a ABD’de 342 bin Müzayede ’s Kültür Servisi 16 Ocak’ta düzenlen töreniyle sahiplerini bulacak Altın Kür ecek ödül e adayları belli oldu. “King’s Speech”(Kralın Nutku) aralarında en iyi drama filmi, en iyi erkek oyuncu, en iyi yönetmen, ödülleri de olmak üzere toplam 7 dalda aday gösterilirken, en iyi drama filmi dalında diğer adaylar “Black Swan”, “The Fighter”, “Inception” ve “The Social Network” olarak sıralandı. “The Social Network” ve “The Fighter” filmleri de 6’şar dalda aday gösterildi. ‘Kralın Nutku’ Altın Küre’ye 7 dalda aday ayranları, John Lennon’ı, ölümünün 30. yılında New York’tan Prag’a kadar dünyanın dört yanında The Beatles’ın unutulmaz müzikleriyle andılar. sayfalarını açıcı anlarından biriydi. Kendini kaptıranlara yepyeni bir dünyanın kapıya dayandığını müjdeliyordu adeta bu albüm. Elvis’in İngiliz kopyalarının aksine yaratıcı ve zekâ pırıltıları saçan insanlar vardı bu kez sahnede. Hafif egzotik, biraz androjen, ama kim ne derse desin dünyayı değiştirmeye kararlı dört genç. Topluluğun şarkılardaki büyüsü daha ziyade Lennon’ın doğaçlama sözcük oyunlarına dayanıyordu. O keskin ve alaycı, diğerleri ise biraz daha komikti. Lennon diğerlerine göre daha fazla işçi kılıklıydı, halk adamı görünüşlüydü. Bu konuda Gandhi ile yarıştırılabilecek kadar cool bir imajı vardı. Siyasallığı ve lafını esirgemeyen cesur kişiliği bir yana, kendinden sonrakileri derinden etkileyen bir sesti Lennon. Bir miktar “kıl” olduğu söylense de, bu daha çok sağcılar tarafından dile getirilen bir gözlemdi. Eğlenmeyi bilir, buna zaman ayırmayı ihmal etmezdi. Örneğin en sıkı içki arkadaşlarından biri apolitik rock ikonu Alice Cooper idi ve ona her masada “Biraz politikayla ilgilen” demekten kendini alıkoyamazdı. Başarı ve ününü özgürlük ve adalet adına kullanmaktan kaçınmadı. İğneleyici bir zekâya ve lafını sakınmaz bir kişiliğe sahipti. “İsa’ya inanmıyorum, Beatles’a inanmıyorum” diyecek kadar mangal yürekliydi. Topluluğun 1970 yılında dağılmasının ardından tarihte ilk defa bir rock topluluğu üyesinin bir kadınla ilişkisi onunla birlikte kamusal alanda bir tartışma konusu haline geldi; dünyanın büyük bir çoğunluğunun onaylamadığı Yoko Ono ile toplumun gözü önünde büyük bir aşk yaşadı. Lennon’ın ölümü, Reagan ve Thatcher döneminin başlangıcını, tüm dünyada sağcılığın ve gericiliğin yükselişini ifade ediyordu. muratbeser@muratbeser.com H Sergi 8 Ocak’a kadar Evin Sanat Galerisi’nde Neş’e Erdok’tan ‘Alacakaranlık’ Kültür Servisi Çağdaş figüratif resim sanatının temsilcilerinden Neş’e Erdok’un yeni sergisi Evin Sanat Galerisi’nde sanatseverlerle buluştu. İlk kişisel sergisini 1972 yılında burslu olarak gittiği Paris’te açan Erdok’un bu sergisi sanatçının 29. kişisel sergisi olma özelliği taşıyor. Sergide yer alan “Alacakaranlık” resimlerinde yüz, el ve ayakların etkili bir biçimde görünmesini tercih eden Erdok, resimlerini derinleştiren vurgularını bu parçalara yüklüyor. Asude Çatalbaş Akçay, serginin kataloğuna yazdığı önsözde “Alacakaranlık” resimlerini şöyle tanımlıyor: “Derin bir algılamanın izlerini taşıyan ‘Alacakaranlık’ resimleri, gündoğumlarında ve günbatımlarında oluşan ışık oyunlarının yarattığı gizemli görünümlerin belgeleridir. Ressam, günün bu zamanlarında oluşan sert kontrastın keskin çizgilerini yumuşatıp büyülü bir algının kapılarını aralar. Kırılgan bir duyarlığın betimlediği figür ve nesneler, ‘zaman’ın sabırsız halini dinginleştiren durduruculardır. Alacakaranlıkta palmiye yapraklarının renklerinin düştüğü odada, belli belirsiz bir ayak dansına kapılmış imgeler, belleğin iddialarını kanıtlarcasına sakindir. Kısa süreli bir sonsuzluğun gizemi resmedilir.” Neş’e Erdok’un sergisi 8 Ocak 2011 tarihine kadar pazar dışında her gün 11.0019.00 saatleri arasında Evin Sanat Galerisi’nde görülebilir. Fransa’da yılın yazarı Michel Houellebecq UĞUR HÜKÜM Neş’e Erdok’un 2010 tarihli “Atölyede”, adlı çalışması. PARİS Dünyanın en büyük üç basın ajansından AFP (Agence France Presse/Fransa Basın Ajansı) son yılların tartışmalı edebiyatçılarından sayılan Michel Houellebecq’i yılın yazarı ilan etti. Houllebecq, geçen ay, 8 Kasım’da son romanı “La carte et le territoire / Harita ve Toprak” (Flammarion yayınları) ile 3 kez aday olduğu Goncourt Akademisi Ödülü’nü kazanmıştı. Bütün kitapları çoksatarlar listesinden inmeyen Michel Houellebecq ve hayranlarının 10 yıldır beklediği Goncourt Ödülü, polemiklere de yol açmıştı. Houellebecq son romanıyla hem 30 yıldır “Goncourt’luk kitap çıkaramayan” yayınevi Flammarion’un şeytanın bacağını kırmasını sağlamış, hem de Houellebecq severleri muratlarına erdirmişti. Eylül ayında yayımlanır yayımlanmaz 130 bin satan kitap, Goncourt Ödülü’yle şimdilik 400 bini aşmış durumda. Şu anda dünya ölçeğinde en ta nınmış yaşayan Fransız yazarı olma unvanını da elinde tutan Michel Houellebecq 2000 yılında Fransa’yı terk ederek İrlanda’ya yerleşmişti, 2002’den beri de İspanya’nın Endülüs bölgesindeki Cabo de GataNijar Doğal Parkı’nda yaşıyor. Türkçede “Temel Parçacıklar” ve “Kuşatılmış Yaşamlar” isimli kitaplarıyla tanınan yazar, resmi kayıtlara göre 1956 La Réunion Adası doğumlu. Ancak kendine göre 1958 yılında dünyaya gelen sanatçı sosyolog olarak meslek hayatına başladıktan sonra ilk iki deneme kitabını 1991 yılında yayımlamıştı. Kendisine 1992 Tristan Tzara Ödülü’nü kazandıran ilk şiir kitabını takiben 1994’te ilk romanı “Mücadele Alanının Genişlemesi”ni yayımlıyor. Gerçek ününü 1998’de “olay kitap” haline gelen “Temel Parçacıklar” yapacak olan sanatçı bugüne kadar 40 yabancı dile çevrilmiş ve 3 milyonun üstünde satmış durumda. Ayrıca şarkı sözleri de yazan Houellebecq 2008’de pek de başarılı olmayan bir film yönetmişti. C MY B C MY B