Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHUR YET 8 İstanbul B Edirne PB Kocaeli PB Çanakkale B İzmir PB Manisa PB Denizli PB Zonguldak PB Sinop PB Samsun B Trabzon B Giresun B Ankara S 19 21 22 20 21 23 23 18 19 19 20 22 21 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars S B S B B B B B B B S S S 19 19 19 25 31 29 22 25 20 22 16 12 14 HABERLERİN DEVAMI Oslo K Helsinki Y Stockholm K Londra Y AmsterdamY Brüksel Y Paris Y Bonn Y Münih Y Berlin Y Budapeşte Y Madrid Y Viyana Y 3 5 2 9 9 8 10 9 7 7 11 8 9 Belgrad Y 15 Sofya Y 12 Roma Y 16 Atina B 19 Zürih B 8 Moskova B 5 Aşkabat B 15 Taşkent B 13 Baku PB 15 Bişkek Y 8 Tiflis PB 21 Kahire B 27 Şam B 26 Ülkemiz genelinde yağış beklenmiyor. Batı kesimler parçalı bulutlu, diğer yerler az bulutlu ve açık geçecek. Gece ve sabah saatlerinde iç ve doğu bölgelerde yer yer sis, Doğu Anadolu’nun kuzey ve doğusunda buzlanma ve don olayı görülecek. Hava sıcaklığı mevsim normallerinin üzerinde seyredecek. 19 KASIM 2010 CUMA TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 19 Kasım BİRAZ GEÇ KALINMADI MI? Yimpaş’ın hisse senetleri geçersiz Bilirkişinin mahkemeye sunduğu raporda “Tespit konusu hisse senetlerinin geçerli sayılamayacağı sonuç ve kanaatine varılmıştır” denildi AYKUT KÜÇÜKKAYA ‘Olaylar ve Görüşler’ köşemizin titiz editörü Fikret Dağlıoğlu, çok yerinde bir kararla, Dışişleri Bakanlığımızın yetiştirdiği en tecrübeli diplomatlardan, her ikisi de Dışişleri Müsteşarlığı yapmış Faruk Loğoğlu ve Onur Öymen’in, yarın Lizbon’da karara bağlanacak NATO Füze Savunma Sistemi’ne ilişkin görüşlerini Cumhuriyet okurlarıyla ayrıntılı olarak paylaşmalarına imkân tanıdı. Loğoğlu, öncelikle ulusal güvenliğimiz, aynı zamanda da Batı ittifakına aidiyetimizin gereği olarak ‘evet’ dememiz gerektiğini vurguluyordu yazısında. Bence de Türkiye, kararını verirken sistemin bir saldırı silahı değil, etrafımızda var olan ya da ileride olabilecek balistik füze saldırısı tehdidini bertaraf etmek için kurulacağını ve Transatlantik ittifakının ortak savunma sistemi olacağı gerçeğini öncelikle dikkate almalıdır. Çevremizdeki herhangi bir ülkenin, dini Müslüman dahi olsa, nükleer silah sahibi olması, Türkiye’nin ulusal çıkarlarının aleyhinedir. Bu ülkeler ile AKP hükümetinin ilişkisinin iyi olması ve Türkiye’ye şu anda tehdit oluşturmadıkları yönündeki konjonktürel değerlendirmeler, bu ülkelerden bölgemize ya da dünyanın başka bir ülkesine yönelik saldırı tehdidine karşı durmamızı engellememelidir. Sistemin, ABD ya da bir başka ülkenin ulusal projesi yerine, veto hakkına sahip üyesi olduğumuz NATO ittifakının ortak savunma projesi olması, Türkiye’nin olumlu kararını daha da ANALİZ UTKU ÇAKIRÖZER İki Füze Kalkanına İhtiyaç Var mı? güçlendiren bir unsurdur. Nasıl hareket etmeliyiz? Öymen ise yazısında Türkiye’nin öncelikle kendi ulusal sistemine sahip olması gerekliliğini vurgulayarak Hindistan ve İsrail’i örnek gösteriyordu. Aslında Türkiye’nin AKP hükümeti döneminde başlatılan ve İran ile iyi ilişkilere rağmen sürmekte olan bir ulusal füze savunma sistemi projesi zaten var. 2011 ilkyarısında birkaç milyar dolarlık bu sistemlerden hangisinin alınacağına karar verilecek. Yani önümüzdeki on yıl içinde Türkiye’nin biri ulusal, diğeri ise NATO ittifakı çerçevesinde iki füze savunma siste mi olacak. Her ikisine de Türkiye milyarlarca dolar kaynak ayırmak durumda olacaktır. Bu durumda, halkının refahını düşünen bir yönetimin Lizbon Zirvesi’nde nasıl hareket etmesi beklenir? Bence öncelik, müttefiklerimizle, İran’ın tehdit olup olmadığı tartışmak yerine, bizim iki sisteme ihtiyacımız olup olmadığına karar vermek olmalıdır. Eğer ihtiyaç yoksa tercih yapılarak bir tanesi iptal edilmeli, ona ayrılan kaynak da borç stokumuzu küçültmede kullanılmalıdır. Yok, eğer tehdit algılamamız her iki füze savunma projesinin de var lığını gerektiriyorsa, o zaman önceliğimiz farklı olmalıdır. NATO içinde ‘düğmeye kim basacak’ gürültüsü koparmak yerine, bu sistemleri kuracak ABD ile ciddi bir diplomasi yürüterek, NATO füze kalkanı çerçevesinde Türkiye’de konuşlanacak radar ya da füze gibi unsurların, aynı zamanda ulusal savunma sistemindeki ihtiyaçlarımızı da karşılayabilir olmasının pazarlığını yapmaya başlamalıyız. Bu yapılabilirse, ekonomimizin silahlanmaya birkaç milyar dolar eksik harcama yapması mümkün olacaktır. GÜNDEM Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY zmir’deki karargâh korunmalı Eğer amacımız Türkiye için ekonomik bir çözüm bulmak ise, hükümet İzmir’deki NATO Hava Unsur Karargâhı’nın kapatılmaması yönündeki ısrarını da gözden geçirmelidir. Türkiye, füze kalkanına onay vermek için aslında hiç ilgisi olmamasına karşın İzmir’deki karargâhın açık kalması koşulunu masaya sürmüş durumda. Ankara’nın ısrarı üzerine kapatılması engellense bile bundan sonra Türkiye, İzmir’deki bu karargâhın senelik 810 milyon dolarlık masrafını cebinden karşılamak zorunda kalacaktır. İzmir konusunda ısrar etmek yerine NATO’nun yeni karargâh ve komuta yapısında ittifakın gelecekteki misyonları doğrultusunda stratejik başka bir göreve talip olmak, Türkiye için uzun vadede daha kazançlı sonuç doğuracaktır. Medya dalgalanmalarında savrulan yazarları yeniden okurla buluşturan bir ada... Yaz sonundan itibaren Cumhuriyet yeni yazarlara sayfalarını açtı. Önce İnci Aral, Ülkü Tamer, Kürşat Başar, Hulki Aktunç... Ardından Mine Kırıkkanat ve Süheyl Batum... Prof. Batum ve Kırıkkanat’ın televizyon tartışmalarında Ergenekon davasının gerçek boyutlarını cesurca ve karşıt görüşleri çürüterek yaptıkları konuşmaları unutmamız olanaksız... Yer beton, yan demir koğuş çaresizliğinde televizyona uzanıp sarılmak isterdik onlara... Aral ve Tamer, Cumhuriyet kültürünün yeni renkleri oldular. Başar’ın sosyal zenginliği Cumhuriyet için kazanım. Aktunç’un argo sözlüğü Ankara’yı anlatmak için başvurduğum kaynaklardan biriydi. Biraz sabretseydi Cumhuriyet’in sağlam tuğla duvarları Tuna Kiremitçi’yi de çatısına koyardı. Ve Bekir Coşkun... 3 Kasım’dan itibaren Cumhuriyet’in yazar yelpazesine Bekir Coşkun da katıldı. Bekir Coşkun’u ve Emin Çölaşan’ı Cumhuriyet okurları hep kendi gazetelerinde görmek istediler. Birlikte katıldığımız toplantılarda bu sıklıkla gündeme gelirdi. Yanılmıyorsam 2005 yılıydı... Bilkent Üniversitesi’nin güzel bir salonunda Bekir Coşkun’la birlikte konuşmacıydık. Bir genç pat diye sordu: Sayın Bekir Coşkun neden Cumhuriyet’te değilsiniz? Soruyla kalmadı, ardından bir alkış tufanı. Bekir Coşkun şu yanıtı verdi: “Arkadaşlar ben zaten CUMOK’um, Cumhuriyet okuruyum. Cumhuriyet benim gazetem.” Sonra ben söz aldım: “Bekir Coşkun’un Cumhuriyet’te yazmasını ben de çok isterim. Bakarsınız bir gün olur... Ama öteki gazetelerde de Cumhuriyet gibi düşünenlerin çok olması da önemli...” Sonraki 2 yılda Bekir Coşkun ve Emin Çölaşan gerilimli günler yaşadılar. Cumhuriyet seçeneği için İlhan Abi, ben dördümüz Ankara’da buluşup bir akşam yemeği yedik. İlhan Abi her zamanki gibi canı ne çekiyorsa, “Balbay bunları çok sever” deyip onları söyledi. Misket köfte, közlenmiş biber, bir de adını anımsayamadığım beyazlaşan bir su! İlhan Abi uzun sohbetin sonunda şunu söyledi: “Çocuklar bu gazete sizin. Öyle bakın... Gözünüzü seveyim, armudun sapı üzümün çöpü demeyin... Kendinizi gazetenin sahibi gibi görün ona göre nasıl bir şey düşünüyorsanız, planlayın. Yoksa ’in Türkiyesi’ne yazık olacak...” Bekir Coşkun artık Cumhuriyet’te. Deyim yerindeyse “Sonuncu Köyde”. Burası sağlam bir kale ve ötesi yok. Bekir Coşkun gazetecilikte pek çok başarıya imza atarak bugünlere gelmiş bir yazar. Unutamadığım çalışmalarından biri Özal iktidarına yönelik muhalefetidir. Özal ve ailesiyle ilgili bir yazı dizisi hazırlamıştı. Yanılmıyorsam şu başlıkla yayımlanmaya başlamıştı: “Hasbahçede Sonbahar...” Özal’lar mahkeme kararıyla bunu durdurunca pes etmemişti. Bazı küçük değişikler yaparak adıyla da oynayarak başka bir diziymiş gibi yeniden yayına hazırlamıştı. Bekir Coşkun’un mizahla örülü muhalefet gücü hep bulunduğu ortamı da etkilemiştir. Bekir Coşkun bu açıdan da Cumhuriyet için büyük kazanım. Gerçek köyüne hoş geldin Bekir Coşkun... Neydi o türkünün adı? CUMOK’lıyam ezelden!.. ankcum@cumhuriyet.com.tr Yimpaş İhtiyaç AŞ’nin “hisse senetlerinin geçerli olup olmadıklarının tespiti” hakkında açılan davada bilirkişinin hazırladığı rapor mahkemeye sunuldu. Raporda “Tespit konusu hisse senetlerinin geçerli sayılamayacağı sonuç ve kanaatine varılmıştır” denildi. 2008 yılında açılan tespit davası için 2010 yılında hazırlanan bilirkişi raporu büyük bir ihtimalle yerel mahkeme tarafından 2011 yılında karara bağlanacak. Hisse senetlerinin çıkartılmasına dayanak gösterilen Yimpaş İhtiyaç’ın olağanüstü genel kurul toplantısının “24 Aralık 2000” tarihinde yapıldığı düşünüldüğünde “Biraz geç kalınmadı mı” sorusu gündeme geliyor. Yeşil sermaye mağdurunun avukatı Acun Papakçı ise umutlu. Papakçı, “Bilirkişi raporu yönünde verilecek karar, binlerce mağdurun zararlarını talep etmelerinin yanında, Dursun Uyar hakkında açılması bir türlü mümkün olmayan ceza davalarının da açılmasını beraberinde getirecek; kâğıtları hisse senedi olarak satan ve binlerce kişiden milyonlarca Avro kazanç sağlayan Yimpaş İhtiyaç AŞ ve Yönetim Kurulu Başkanı Dursun Uyar’ın tahsil ettikleri paraları faizi ile birlikte geri ödemesi anlamına gelecektir” değerlendirmesini yaptı. Almanya’da yaşayan Bayram Hazer adlı mağdurun avukatı Papakçı, 30 Haziran 2008 tarihinde İstanbul Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi Hâkimliği’ne başvurarak “Yimpaş hisse senetlerinin geçerli olup olmadıklarının tespitini” talep etti. Davalı Yimpaş AŞ, davanın reddini talep etti. TOBB ETÜ Hukuk Fakültesi Medeni HukukBorçlar Hukuku Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. F.Tülay Karakaş tarafından hazırlanan “bilirkişi raporu” Yozgat 2. Asliye Ceza Mahkemesi’ne sunuldu. 13 Nisan 2010 tarihli raporun sonuç bölümünde şöyle denildi: “* Halka Arz Edilecek Hisse Senetlerinin Kurul Kaydına Alınması Gerektiğine ilişkin SPK m. 4/I hükmüne uyulmadan hisse senetlerinin halka arz edildiği, bunun müeyyidesinin sermaye artırım işlemlerinin tamamının hukuken geçersiz nitelik taşıdığı, * Sermaye artırımı geçerli olmadıkça, bu artırım sonucu ihraç edilen hisseleri temsil eden hisse senetlerinin de geçerlik kazanamayacağı, * Tespit konusu hisse senetlerinin geçerli sayılamayacağı sonuç ve kanaatine varılmıştır.” Lizbon’da da Kıbrıs Engeli AB’nin 2010 Türkiye İlerleme Raporu ile yarın Lizbon’da açıklanacak NATO’nun yeni Strateji Belgesi’nde, Türkiye’nin ve Avrupa’nın geleceğini etkileyen ortak sorun bir çıban gibi sivrilmekte: Kıbrıs. İlerleme Raporu, Kıbrıs sorunu çözülmeden Türkiye’nin AB üyeliğinin mümkün olamayacağını ortaya koyarken, Lizbon Belgesi de NATO ile AB arasında kurumsal işbirliğinin önündeki temel engelin bu sorunun çözümsüzlüğü olduğunu bir kez daha gösterecek. Küresel ekonomik krizin etkilerinin her yerde hissedildiği bu dönemde, iki önemli uluslararası kuruluşun işbirliği yaparak savunma bütçelerini azaltmaları mümkündür ve gereklidir. Sadece bunun için bile ABD ve Avrupa’daki müttefiklerinin Kıbrıs sorununun çözümünü artık gündemlerine almalarında büyük yarar var. ucakirozer@cumhuriyet.com.tr Toplumsal Bellek Platformu, devletin görevini yapmadığını vurguladı ‘Toplum sahip çıkmalı’ 1980’de öldürülen Ümit Kaftancıoğlu’nun gelini Canan Kaftancıoğlu, faili meçhul aydın cinayetlerinin açığa çıkarılmasında medyaya önemli görevlerin düştüğünü belirtti. HİLAL KÖSE Kaz Dağları’nda 2 işçi öldü ÇANAKKALE (AA) Çanakkale Orman İşletmesi’nde görevli Uğur Bekret ve Yüksel Aysel, Sazak bölgesinde ağaç kesmek için yaklaşık bir ay önce Kaz Dağları’na çıktı. Piknik için bölgeye giden bazı köylüler, kulübede hareketsiz yatan kişileri görünce jandarmaya haber verdi. Olay yerine gelen jandarma ekipleri işçilerin öldüğünü tespit etti. Yaklaşık iki gün önce öldükleri tahmin edilen işçilerin cesetleri, Bursa Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. ‘Af yandaş gruplara destek’ TRABZON (Cumhuriyet) Trabzon’da açıklamalarda bulunana CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi AKP’nin açıkladığı vergi affının “hükümete yakın olan grupların vergi sorunlarını çözmeyi” amaçladığını savundu. Stok affına olumlu, matrah affına olumsuz baktıklarını belirten Hamzaçebi, paketteki düzenlemeler için geç kalındığını ifade etti. Hamzaçebi, “Yeni vergi affı naylon fatura kullananlara dahi af getirmekte, ekonomiyi tahrip edici niteliktedir” dedi. Süper Loto devretti ANKARA (AA) Süper Loto’nun bu haftaki çekilişinde de 6 bilen çıkmayınca, 13 milyon 390 bin 556 lira 64 kuruş, haftaya devretti. Numaraların; 15, 22, 29, 30, 35 ve 53 olarak belirlendiği çekilişte 5 bilenler 4 bin 583 lira 35’er kuruş, 4 bilenler 80 lira 20’şer kuruş, 3 bilenler 6 lira 60’ar kuruş alacak. Evinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucu 1980’de öldürülen yazar, TRT prodüktörü Ümit Kaftancıoğlu’nun gelini Canan Kaftancıoğlu, “Ailelerin böyle bir mücadeleye girişimiş olması benim içimi çok acıtan bir durum. Bu insanlar toplumun aydınlık geleceği uğruna mücadele verdiler. Bu insanlara ailelerden çok kamuoyu ve toplum sahip çıkmalı.Toplumun aydınlanması için daha sağlam adımlarla önümüze bakabilmemiz için bu gerekli” diyor. Toplumsal Bellek Platformu, ilk kez Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi’nin katili Mehmet Ali Ağca’nın tahliyesi nedeniyle bir basın açıklaması yaparak Ağca’nın ‘kahramanlaştırılmasını’ kınadı. Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin davayı izlemek için bir araya gelerek, Dink’i öldüren tetikçilerin arkasındaki güce ulaşılmasını talep ettiler. TBMM’ye gidip MHP hariç bütün partilerle görüşen aileler, Sabahattin Ali’den Hrant Dink’e dek 62 yıllık bir sürecin aydınlatılması için Meclis Araştırma Komisyonu kurulması istemiyle dilekçe verdiler. Aileler son olarak ağabeyinin gözleri önünde işkenceyle öldürülen İlhan Erdost için toplandı. Anayasa değişikliğinden yola çıkarak darbe sürecinin irdelenmesini istediler. Başvurularına karşılık somut bir adım bekleyen aileler, bu mücadelenin topluma yayılması için çalışıyorlar. Canan Kaftancıoğlu, Toplumsal Bellek Platformu’nun aslında toplumsal bir yara olduğunu vurguluyor. Platformun Aileler, TBMM’ye katledilen Ümit Kaftancıoğlu, Abdi İpekçi, Sabahattin Ali, İlhan Erdost ve Hrant Dink cinayetlerinin aydınlatılması, araştırma komisyonu kurulması için dilekçe verdi. oluşmasının ilerleyen süreçte sosyologlar, toplumbilimcilerce irdeleneceğini düşünüyor. Devletin yetkili kurumları görevlerini yapmadıkları için bu ailelerin hak aramak için bir araya geldiklerine dikkat çekerek “Binlerle ifade edilen ölümlerde, keşke devletin yetkili kurumları görevlerini yapsalardı da bu aileler hak aramak için bir araya gelmek zorunda olmasalardı. Biz acılarımızı kendimiz yaşıyoruz, kimseden gözyaşı istemiyoruz. Sorumluları görevlerini yapmaya davet ediyoruz” diyor. Toplumun her katmanının artık bu utançtan kurtulması gerektiğini vurgulayarak şöyle devam ediyor: “Devlet bu utançla yüzleşsin ki geçmişteki karanlık tarihimizi aydınlatalım. Çocuklarımıza temiz bir dünya bırakma yolunda üzerimize düşen sorumluluğumuzu yerine getirelim. Gerçeklerin açığa çıkması noktasında ailelerin böyle bir sorumluluğu olmamalı. Ailelere çok fazla misyon yüklememek, yük bindirmemek gerekli.” Kaftancıoğlu, faili meçhul cinayetlerin açığa çıkarılmasında medyaya da önemli görevlerin düştüğünü vurgulayarak basını şu sözlerle eleştiriyor: “Medya, Meclis’e giderken bizi çok güzel takip etti. Sonrasında Meclis’e verdiğimiz dilekçemiz reddedildiğinde, reddedenlere ‘neden reddettiniz, bu söylemlerden sonra bu reddedişi nasıl açıklayacaksınız’ diye sormak yerine yine bu sorular bize soruldu.” Ailelerin, kamuoyunun, TBMM’nin, yargının aynı noktadan hareket etmesini isteyen Kaftancıoğlu şöyle devam ediyor: “Biz diyoruz ki gerçekler ortaya çıksın kim incinirse incinsin. 62 yıllık süreçte karanlıkta kalmış bu cinayetlerin aydınlatılmasını istiyoruz. Herkesin çaba göstermesini bekliyoruz.” tepe’nin ablası Meryem Göktepe de düşüncelerini şu sözlerle ifade ediyor: “Ben de mücadeleye katılmak istiyorum diyen insanlardan bir sürü eposta alıyoruz. Ortak acıları yaşamış insanlar açısından baktığımızda, en azından toplumda bir kıpırdanma olduğunu düşünüyorum. Meclis’e gittiğimizde, AKP, ‘iyi ki geldiniz, size ihtiyacımız vardı’ der gibiydi. Sanki, bir şey yapmak istiyormuş da bizi bekliyormuş gibi bir hava edindik. Sonrasında, biliyorsunuz, araştırma komisyonu kurulması istemimiz reddedildi. Bize resmi bir yanıt da verilmedi.” KIZILTOPRAK’TA TÖREN Ders kitapları değişsin Yargı boyutunun dışında ‘unutturmamaya’ yönelik çalışmalara da devam ettiklerini söyleyen Kaftancıoğlu, öldürülen aydınların eserlerini, düşüncelerini gelecek kuşaklara taşımayı hedeflediklerini ifade ediyor. Sabahattin Ali’nin Ümit Kaftancıoğlu’nun ve yitirilen diğer aydınların eserlerinin ders kitabı olarak okutulmasının önemli olduğunu dile getiren Canan Kaftancıoğlu, “Önümüzdeki kuşağın bu süreci doğru bir şekilde öğrenmesi lazım. Hangi tarih kitabımızda var bu dönem? Dönemin tarih kitaplarına girmesi için çalışmalar yapacağız” diyor. Gözaltında, 8 Ocak 1996’da öldürülen gazeteci Metin Gök Nihat Sargın uğurlanıyor İstanbul Haber Servisi Hayatını sosyalizm mücadelesine adayan Nihat Sargın (81) bugün son yolculuğuna uğurlanıyor. 12 Eylül’de kapatılan Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Sekreteri ve Türkiye Birleşik Komünist Partisi (TBKP) kurucusu Nihat Sargın 16 Kasım Salı günü tedavi gördüğü Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde yaşamını yitirmişti. Sargın için bugün ilk tören sevenleri, arkaşları ve yakınlarının katılımıyla Kızıltoprak Zühtüpaşa Camisi’nde gerçekleştirilecek. Burada öğle vakti kılınacak cenaze namazının ardından Nihat Sargın, Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedilecek. ‘Elimiz taşın altında’ 1995’te gözaltına alındıktan sonra cesedi kimsesizler mezarlığında bulunan Hasan Ocak’ın ablası Maside Ocak ise şunları dile getiriyor: “Sabahattin Ali’den bu yana değişen hükümetlerin hiçbiri faili meçhul cinayetlerin takipçisi olmadılar. Bundan sonra belki bizim zorlamalarımızla bu gerçekleşecek. Ben inanıyorum ki, biz nasıl elimizi taşın altından çıkarmıyorsak, sokaktan geçen insanlar da bir gün bu kaygıyı taşıyıp kendi çocukları için o taşın altına ellerini sokacak.” Mücadeleye adanmış yaşam Sargın’ın TKP, TİP, TBKP’li yoldaşları ile eski başkanı olduğu Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı (TÜSTAV) Sargın için mesaj yayımladı. Mesajlarda, Sargın’ın 62 yıldır bağımsızlık, demokrasi, sosyalizm mücadelesi verdiği dile getirilerek “Yaşamı ve mücadelesi ile büyük bir saygı ve sevgiyi hak etti. Her zaman aramızda olacak, anısını yaşatacağız” denildi. C MY B C MY B