Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHUR YET 8 İstanbul S Edirne S Kocaeli S Çanakkale PB İzmir Y Manisa PB Denizli PB Zonguldak S Sinop S Samsun B Trabzon B Giresun B Ankara S 19 22 24 21 22 23 23 22 22 24 21 23 23 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars S S S PB B B B B B PB S S S 22 23 20 26 32 30 24 27 22 23 18 13 16 HABERLERİN DEVAMI Oslo Y Helsinki Y Stockholm B Londra Y AmsterdamY Brüksel Y Paris Y Bonn Y Münih Y Berlin Y Budapeşte B Madrid Y Viyana B 1 6 6 8 10 11 10 10 11 9 18 9 10 Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Moskova Aşkabat Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam PB PB Y Y Y B B B B PB B PB B 20 16 18 19 10 10 16 16 16 15 18 28 26 Yurdun batı kesimleri parçalı zamanla çok bulutlu, İzmir, Aydın ve Muğla çevreleri sağanak, diğer yerler az bulutlu geçecek. Sabah saatlerinde yurdun iç kesimlerinde sis görülecek. Hava sıcaklığı iç bölgelerde 1 ila 3 derece artacak, diğer yerlerde önemli bir değişiklik olmayacak. 15 KASIM 2010 PAZARTES TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 15 Kasım BAŞMÜFETTİŞ İNCELEME BAŞLATTI Ergenekon savcıları için bir ilk İLHAN TAŞCI ANKARA Adalet Bakanlığı’nın izin vermemesi nedeniyle bugüne kadar haklarında inceleme yapılamayan Ergenekon savcıları için bir ilk gerçekleşti. Adalet Başmüfettişi Halit Kıvrıl tarafından Ergenekon soruşturmasında da yer alan savcılar Süleyman Pehlivan, Ercan Şafak, Murat Yönder ve Rasim Işıkaltın, Atatürk’e hakaret iddiasına ilişkin yargılamayı yapan mahkemeye yönelik “baskı yapma, yargı görevi yapanlara emir verme, nüfuz kullanma” iddiasıyla incelenecek. Ergenekon savcılarını da kapsayan Adalet başmüfettişliğinin incelemesine dayanak dava şöyle gelişti: Atatürkçü Düşünce Derneği adına avukat İsmail Sami Çakmak, Ergenekon iddianamesinde “Atatürk’ün dahi Ergenekon’un tarikatvari yapısı içerisinde olduğu” yönündeki ibareler ile “Atatürk’e hakaret” ve “görevde, görevi yetkiyi kötüye kullanmak” suçlarını işledikleri gerekçesiyle Ergenekon soruşturması savcıları hakkında suç duyurusunda bulunmuştu. Adalet Bakanlığı da Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılar hakkında soruşturma izni vermedi. Avukat Çakmak da savcıların soruşturulması için izin vermeyen Adalet Bakanlığı’nın işleminin iptali istemiyle Ankara 7. İdare Mahkemesi’ne dava açtı. Halen süren bu davada görülmemiş gelişmeler ve yazışmalar yaşandı. 15 Temmuz 2010 tarihli ve Ankara 7. İdare Mahkemesi’ne hitaplı yazı, “İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı (CMK 250. Maddesi ile Yetkili Bölümü)” antedi kullanıldı. Savcı Süleyman Pehlivan imzalı ve üst yazı ekinde de Ercan Şafak ile Murat Yönder imzasını taşıyan yazıyla, İstanbul Başsavcılığı’nın davada taraf olmamasına karşın dosyadaki bilgi ve belgeler istendi. Bu nedenle savcılar hakkında suç duyurusunda bulunan avukat İsmail Sami Çakmak dilekçede, özel yetkili savcılığın devreye girmesinin eleştirerek dört savcının, “yargı görevi yapanlara emir verme, baskı yapma, nüfuz kullanma, yargı görevini yapanları hukuka aykırı olarak etkileme” savıyla disiplin ve adli yönden cezalandırılmasını istedi. Adalet Başmüftteşi Kıvrıl, Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekilliği’ne 9 Kasım tarihinde gönderdiği “gizli/çok ivedi” damgalı yazı ile, savcılar Pehlivan, Şafak, Yönder ve Işıkaltın hakkındaki şikâyetlerin işleme konulduğunu ve haklarında inceleme başlatıldığını bildirdi. İncelemenin ardından savcılar hakkında dava açılıp açılmayacağı netlik kazanacak. Başmüfettiş Halit Kıvrıl, İstanbul Ticaret Odası Başkanı Murat Yalçıntaş’ın da tutuklanmasına neden olan Dünya Ticaret Merkezi’ne ilişkin tahliye davalarındaki rüşvet çarkını ortaya çıkarmıştı. Türkiye ile ABD arasında ticari ilişkilerin geliştirilmesi için hükümetler inisiyatifinde bir iş konseyi kurulması kararı aylar önce bu köşede ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’ne vekâlet eden Doug Silliman’ın ağzından duyurulmuştu. Karar Aralık 2009’da alınmış, anlaşma Mayıs 2010’da imzalanmıştı. İki ülkenin belirleyeceği sekizer işadamının ekim ayındaki ilk toplantısı Türk ve Amerikalı bakanların başkanlığında gerçekleşecekti. Hesapta, ekonomide yaratılacak bahar havasının da etkisiyle İran ve İsrail meseleleri nedeniyle AnkaraWashington hattında yaşanan kriz havasının dağıtılması vardı. Bu plana uyma konusunda iki ülke nasıl hareket etmiş dersiniz? Düden Yeğenoğlu, Cornell ve Syracuse gibi iki önemli Amerikan üniversitesinden dereceleri olan, 27 yaşında Türk asıllı bir Amerikalı iş kadını. Türkiye’ye başta cam ve mutfak eşyaları olmak üzere Kuzey Amerika menşeli ürünlerin ihracatını yapan Atlanta merkezli aile şirketi “Elle in Le Kazan”ın yöneticisi. Öyle afilli göründüğüne bakmayın, bir arada okunduğunda ‘Elinle ANALİZ UTKU ÇAKIRÖZER Washington ile İlişkiler Böyle mi Düzelecek? Kazan’ şeklinde telaffuz edilen ve çalışmayı önemseyen bir aile prensibini isim seçmişler kendilerine. Haziran ayında ABD resmi gazetesinde Amerikan Türk İş Konseyi’nin kurulacağı duyurularak üye olmak isteyenlere çağrı yapıldığında, Yeğenoğlu da istenen dört kriteri yerine getirdiğini ispat eden belgelerle başvurusunu yapmış. 15 Eylül’de ABD Ticaret Müsteşarı imzasıyla aldığı resmi yazıda, inceleme sonucunda başvurusunun kabul edilerek kendisinin ABD’nin ticaret devleri sayılan Boeing, Sikorsky, Nike, Merck ve UPS şirketlerinin üst düzey yöneticileri ile birlikte küçük ölçekli şirketlerin temsilcisi olarak İş Konseyi’ne üye seçildiği bildirilmiş. Bu tercihin arkasında Başkan Obama’nın küçük ve orta ölçekli Amerikan şirketlerinin dünyaya açılmasını teşvik için başlattığı “ihracat inisiyatifi” politikasının yattığı; ABD’nin bugüne kadar kurduğu iş konseyleri içinde ilk kez Elle in Le Kazan kadar küçük bir şirkete yer verildiği de bildirilmiş yanıtta. Türk tarafı ile ilk toplantının 14 Ekim’de Washington’da yapılmasının planlandığı da bildirilerek buna göre ulaşım ve konaklama düzenlemesi yapması istenmiş. Eylül sonunda gönderilen yeni bir yazıda “İş konseyinin Türk üyelerinin Türkiye makamlarınca belirlenememesi” nedeniyle toplantının ertelendiği bildirilmiş ve Amerikan Ticaret Bakanlığı olarak Yeğenoğlu’ndan özür dilenmiş. Ekim ortasında üçüncü yazı gelmiş ve “Türk hükümetine 5 Kasım’a kadar isimlerini belirlemesi” çağrısı yapıldığı aktarılarak, ABD Ticaret Bakanlığı’nın aralık ayı içinde toplantı yapılabileceği umudu taşıdığı bildirilmiş. Türk hükümeti için verilen sürenin dolduğu 5 Kasım Cuma günü ABD saatiyle 17.00’de gönderilen mesajda bir hafta içinde Konsey’in Türk üyelerinin belirlenmesinin beklendiği belirtilmiş. Geçen cuma Amerikan Ticaret Bakanlığı’ndan gelen beşinci ve son yazıda ise “Türkiye tarafı üyelerini hâlâ belirleyemediği için Amerikan Türk İş Konseyi toplantısının 2011’in ilk çeyreğine ertelendiği” duyurulmuş ve bir kez daha özür dilenmiş. Amerikan tarafında şeffaf bir süreç işlerken Türkiye tarafı ne yapmış diye merak ediyorsanız... Cumhurbaşkanı Abdullah Gül New York’ta, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan Washington’da, Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı Zafer Çağlayan da ABD’nin önemli ticaret merkezlerini kapsayan bir haftalık ziyareti sırasında hep aynı mesajı işlemişler: “Türkiye ile ABD arasındaki ticaret hacmini layık olduğu seviyelere ulaştırmalıyız!” ucakirozer@cumhuriyet.com.tr BİLİM ve SİYASET ORHAN BURSALI Büyük Dönüşüme Doğru 1 ‘Modern Mahrem’ İlkokulda! Hayrünnisa Gül Hanım’ın ilköğretimde türbana izin verilemez, bu cehaletten oluyor, ancak karar verici yaşa geldiğinde kararını verir, biçimindeki çıkışına Cumhurbaşkanı Gül’den destek gelmesi ile, belki de bir uzlaşma sağlanabilecek ve ülkemizde türban meselesi bitirilebilecekti! (Üniversite ile sınırlı kalması koşulu). Ama Başbakan Erdoğan, ıııh dedi!.. “Benim özgürlükler konusunda inancım farklı..” dedi ve bu konuyu, milletvekili seçiminden sonra hazırlayacakları yeni anayasa ile çözeceklerini söyledi... Böylece türban konusunda bir uzlaşı çözümünün önünde baş engelin Erdoğan olduğu da kesinleşmiş oldu! Türban konusu gündemde yoğun tutulduğu zamanlarda yazdık: Konu, üniversitede kızların türbanla/başörtüsüyle okuyamaması meselesi değildir. Bu doğal karşılanabilir, okusunlar denebilir. Ancak türban konusu bütünsel bir içeriktedir. Amaç yediden yetmişe bütün kadınların türbanlanmasını sağlamaktır. Üniversitede türban, bir koçbaşıdır; o kapıyı yıktıktan sonra, sıra lise ve ilkokula gelecektir... (*) Bugün üniversite değil, ilköğretimde kızların türbanlanması tartışılıyor! Yani, üniversite ile ilköğretim arasındaki kademeyi, liseyi atlıyoruz. (Yoksa, liseyi nasıl olsa hallederiz düşüncesi mi var?!) Liseyi “halletmenin yolu”, esas olarak, ilköğretimde türbanı yerleştirmekten geçiyor! Eeee yani, ilkokulda türbanla okumuş kızlar, lisede türbanı mı çıkaracak! Ama Hayrünnisa Gül’ün “karar verici yaşa geldiğinde” sözlerinden de ne anlamalıyız? Beşinci sınıftan sonra mı? Yoksa lise mi? Ama türban, üniversite sorunu aşıldıktan sonra şimdi “damardan”, üstelik en damardan tartışılıyor! Tıpkı, üniversitede türbanın ardında neler olduğunu yazdığımız, çizdiğimiz, tartıştığımız, anlatmaya çalıştığımız gibi... “Modern Mahrem”i anımsayan var mı? Kitabın yazarı ve izleyicileri, goygoycuları şu sıralarda anımsanmak ve konu edinmek istemeyebilirler! Ama tam zamanıdır! Kitap ve tez, Nilüfer Göle’ye aittir. Diyordu ki özetle: Türban, kızların dışarıya çıkmasını, erkek baba ve kardeşten dışarıya çıkma izni almasını, böylece sosyalleşmesini, hayata katılmasını, üzerlerindeki erkek baskısının azalmasını, dahası sekülerleşmesini sağlar; üniversiteye gider, işe girer..”(*) Biz de, “Türbanın, erkeksi, dinci toplum kesimlerinde özgürleştirici bir araç olabileceğini söylemek, zorlayıcıdır… Türbanı kendi özünden, çıkış kaynağı ve bağlamından, erkek fetvası ve yorumu ile ilişkisinden, dinci erkeğin kadına bakışı ve yaklaşımından kopartabilir, onu olarak değerlendirebilir miyiz” diye sormuştuk. Şimdi üniversitede “yetişkin modern mahrem” üzerine tartışır, tezler ileri sürer ve konuşurken şimdi “sübyan mahremler”e sıra geldi! Bu görüşün izleyicilerinden, Radikal yayın yönetmenliğinden Hürriyet yazarlığına terfi eden modern erkeklerden bir yazar, aynı tezi “ilkokul mahrem”leri üzerinde tatbik etmeye başladı: “Artık çüşünüz, ilkokul öğrencilerini de mi türbanlayacağız” diyerek karşı çıkan bizlere, ne yani diyor, okula gönderilmemesindense, türbanlı okuması daha iyi değil mi!? Liberalliğin ölçüsü yoktur mu desek, yoksa artık oralarda yeni moda olan iktidar yandaşlığının ölçüsü yoktur mu: Bireysel özgürlük deyince madem akan sular duruyor; bu ülkeye ne yasa gerekir ne anayasa! Herkes kendi yasasını, kendi anayasasını kursun ve ona göre davransın! Konumuz, Erdoğan’ın konuyu “damardan”, köktenci bir davranışla, radikal çözüm isteği üzerinedir... Yani anayasa değişikliği ile... Uzlaşı muzlaşı yok, pardon, yeni seçilecek Meclis’te geniş mutabakat sağlanırsa, geniş mutabakatla, yoksa AKP’nin “mutabakatıyla” Erdoğan çözümü ile, yeni anayasa ile çözülecek! “Sübyan mahrem” yeni anayasayı bekliyor! Büyük dönüşüm hazırlıkları ve düşleri üzerine, yarın devam... (*) , Kadın Sorunu mu Erkek Sorunu mu, Cumhuriyet Kitapları. http://orhanbursali.blogspot.com obursali@cumhuriyet.com.tr Türkiye’den iki koşul Patriot füzeleri Türkiye’ye bedelsiz konuşlandırılsın. Kapatılması istenen karargâhlar arasından İzmir’deki Hava Unsur Komutanlığı çıkarılsın UTKU ÇAKIRÖZER ANKARA Türkiye, füze savunma sistemine ilişkin NATO ile yürüttüğü müzakerelerde, ittifakın yeni stratejik konsepti doğrultusunda kapatılması planlanan İzmir’deki NATO Hava Unsur Komutanlığı’nın, füze savunma sistemi kapsamında yeniden etkin konuma getirilmesi koşulunu masaya sürdü. Ankara’nın ikinci önemli talebi ise sistemin vurucu unsuru olan Patriot füzelerinin Türkiye’ye bedelsiz konuşlandırılması olacak. Lizbon’da 1920 Kasım tarihlerinde yapılacak NATO zirvesi öncesinde Türkiye ile başta ABD olmak üzere NATO’daki müttefikleri arasındaki müzakerelerde son aşamaya gelindi. Zirve öncesindeki son değerlendirme bugün daimi delegelerin bir araya geleceği NATO Konseyi toplantısında yapılacak. Türkiye’yi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun temsil edeceği NATO zirvesinde en önemli tartışma konuları şunlar olacak: Rasmussen: Türkiye’yi ikna ederiz BERL N (AA) NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen, Türkiye’nin, Avrupa’da oluşturmak istedikleri füze savunma kalkanı ile ilgili itirazlarını gelecek hafta sonunda Lizbon’da düzenlenecek NATO zirvesine kadar çözebileceklerini söyledi. Alman “Welt am Sonntag” gazetesine verdiği demeçte, NATO zirvesinde söz konusu savunma kalkanının kabul edileceği konusunda iyimser olduğunu belirten Rasmussen, Türkiye’nin itirazlarına ilişkin soruya şu yanıtı verdi: “Bazı çözülmemiş sorunlar var, ancak bunları Lizbon’dan önce çözebileceğimize inanıyorum.” Zirve sonrasında yayımlanacak ortak bildiride Türkiye’nin istediği gibi ran’ın özellikle anılmayacağının doğru olup olmadığı sorusu üzerine Rasmussen, “Özellikle bir ülkenin adının anılması şart değil. 30’dan fazla ülke balistik füze sistemlerine sahip, bunların bazıları Avrupa ve Atlantik bölgesini vurabilecek durumda. Bu bir gerçek, bunun için isimlerin verilmesi gerekmez” ifadesini kullandı. AVUKATLARIYLA GÖRÜŞTÜ Öcalan, Baydemir’e sert çıktı: İşine bak DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan, “Silahlı mücadele miadını doldurmuştur” diyen BDP’li Diyarakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir’i isim vermeden sert bir dille eleştirdi. Öcalan avukatlarıyla yaptığı görüşmede “Eylemsizlik kararı Avrupa basınında olumlu yankı bulmuş. Yani Avrupa da artık sorunun ciddiyetinin farkına mı vardı, Avrupa artık olumluılımlı mı düşünüyor, bu PKK’yi terörist örgütler listesinden çıkarmanın başlangıcı olabilir mi, bilemiyorum” dedi. Baydemir’i de isim vermeden eleştiren Öcalan şunları söyledi: “Silahlı güçlerin pozisyonu ve geleceği hakkında Kandil bile tek başına karar veremezken bunları nasıl söyleyebiliyorlar? Herkes kendi işine bakmalı, herkes sorumlu olduğu konularla ilgilenmeli, kafa yormalı, söz söylemelidir. Kalkıp ‘Silahlı güçler miadını doldurmuş’ diyorlar, AKP seni bırakır mı? Neyin karşılığında silahlar bırakılsın diyorsunuz? Diyarbakır’da TOKİ inşaat çukurunda iki çocuk boğulmuş, bu ölümleri engellemek için ne yapıldı, o çukur kapatılsa bu ölümler olmayacak.” Füze savunma sistemi NATO ittifakını ve üye ülkeleri orta ve uzun menzilli balistik füze tehdidinden korumak amacıyla bir füze savunma sistemi kurulması fikri 2002 Prag Zirvesi’nden bu yana tartışılan bir konu. Türkiye, Prag zirvesinde füze savunma sistemi geliştirilmesine karşı olmadığını kayda geçirmişti. Lizbon zirvesinde artık karara bağlanacak füze savunma sistemi konusunda Ankara’nın talepleri şu noktalarda odaklanmış durumda: Sistem NATO mimarisi içine oturtulmalı ve tüm ittifak topraklarını koruyacak şekilde yapılandırılmalı. NATO belgelerinde sistemin saldırı değil savunma projesi olduğu ve belli bir ülkeye karşı kurulmadığı net biçimde ifade edilecek. Ankara, İran ile ilişkilerinin bozulmaması ve Rusya’nın engelleme yapmaması için bu talebinde ısrarcı davranıyor. Komuta kontrol mekanizmasında Türkiye söz sahibi olmalı. arasında İzmir’deki Hava Unsur Komutanlığı da yer alıyor. Hükümet, İzmir’deki NATO karargâhını kaybetmemek için, aslında aralarında bağ bulunmayan füze kalkanı projesi ile bir ilişki kurmuş durumda. Bu çerçevede, Lizbon zirvesi öncesinde Başbakan Tayyip Erdoğan ve bakanlar tarafından ısrarla dile getirilen “Komuta kontrol mekanizmasında biz de rol almak için düğmeye basan taraf olmak istiyoruz” şartının ardında İzmir’deki karargâhın “füze savunma sisteminin hava unsurlarının bir parçası olarak” muhafaza edilmesi isteği yatıyor. ABD Savunma Bakanı Robert Gates, İzmir’deki karargâhın korunması konusunda bir itirazları olmadığını açıklamasına rağmen, son kararın zirvede Cumhurbaşkanı Gül’ün temasları sonrasında ortaya çıkacağı değerlendiriliyor. Ankara, İzmir pazarlığı Lizbon’da açıklanacak NATO’nun yeni Stratejik Konsept Belgesi ile Füze Savunma Sistemi Deklarasyonu’nda Ankara başta olmak üzere diğer bazı üyelerin üzerinde durduğu ilk iki talep karşılanıyor. Ankara’nın üçüncü şartının arkasında ise “İzmir pazarlığı” yatıyor. NATO içinde füze savunma sisteminden bağımsız olarak ABD’nin ısrarıyla başlatılan bir çalışma kapsamında bazı karargâhlar kapatılarak maliyetin düşürülmesi hedefleniyor. Çok gizli yürütülen bu çalışma kapsamında Avrupa’da bazı karargâhların kapatılması önerisi NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen’e iletildi. Kapatılması istenen karargâhlar Lizbon’dan bu teminat ile dönmeyi hedefliyor. Müzakerelerde Ankara’nın ikinci somut hedefi ise kendi Ulusal Füze Savunma Projesi’nin maliyetini düşürebilmek. Türkiye’nin orta menzilli hava savunması için açtığı uluslararası ihale kapsamında Patriot (PAC3 sistemleri) alımı çok güçlü olasılık olarak değerlendiriliyor. Türkiye’nin kendi ulusal güvenlik şemsiyesi için kaç adet PAC3 bataryası satın alacağı ve bunların toplam maliyeti konusuda nihai karar Haziran 2011’de verilecek. Ankara, bu çerçevede Patriot bataryalarının bir bölümünün, NATO’nun füze kalkanı projesi çerçevesinde Türkiye’ye konuşlandırılması yönünde de pazarlık yürütüyor. Milli Savunma Bakanı Gönül, bu beklentinin ilk sinyalini “Bizim önem verdiğimiz hususlardan birisi NATO Füze Kalkanı’nın bizim sistememizi nasıl etkileyeceği, mümkünse bu sistemde bize maliyet bakmından nasıl fayda sağlayacağı. Kalkanın tam Türkiye’yi kapsaması halinde füze maliyetinde önemli tasarruf sağlayabiliriz” açıklamasıyla vermişti. Kaynaklar, Türkiye’nin bu şartının da kabul edilmesi durumunda füze savunması için ayrılacak ulusal bütçede “milyar dolarlık” tasarruf sağlanabileceğinin altını çiziyor. Sistem tartışması seneye Füze kalkanı, denize ve karaya konuşlu füze savunma sistemlerinden oluşacak. Denize konuşlu sistemler Akdeniz’de dolaşacak AEGIS sınıfı firkateynler ve üzerindeki Cruies füzelerinden oluşacak. Karaya konuşlu sistemler ise bazı NATO ülkelerine konuşlandırılacak radarlar ve Patriot füze sistemlerinden oluşacak. Hangi ülkeye hangi sistemlerin konuşlandırılacağına ilişkin teknik tartışmalar Lizbon zirvesinden sonra gündeme gelecek. İzmir konusunda varılacak siyasi mutabakat da, gelecek yıl şekillenecek NATO Yeni Karargâh Yapısı’nda yerini alacak. Terhis olan er gizli bilgilerle yakalandı DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Bingöl’ün Genç ilçesinde yazıcı olarak görev yaptığı birlikten terhis edildikten 6 gün sonra İstanbul’da, gizli bilgilerin bulunduğu 5 adet flaş bellekle yakalanan piyade er L.Y. hakkında “devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme” suçundan 8 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. İddianamede L.Y’nin, İstanbul’da üzerinde ele geçirilen flaş belleklerde insansız hava aracının rota ve uçuş sürelerine ilişkin çizelgenin yanı sıra çok sayıda gizli belge ile operasyonda ölü olarak ele geçirilen terör örgütü üyelerine ait fotoğraflar bulunduğu anlatıldı. İddianamede L.Y’nin yanında bulunan çantada “1 No’lu Harekat Planı” başlıklı, Genelkurmay Başkanlığına ait, üzerinde “çok gizli” yazılı belge ile 1 adet üsteğmen rütbeli üniforma, askeri bot, 60 adet plastik kelepçe ile bazı askeri malzemelerin ele geçirildiği ifade edildi. C MY B C MY B