23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
GÜNCEL TIP Mustafa Çetiner cetiner.m@superonline.com Sağlık Miyelodisplastik Sendrom Miyelodisplastik Sendrom (MDS) toplumda bilinirliği son derece düşük kan hastalıklarından biridir. Bu sendrom ileri yaşların hastalık tablosudur ve insanoğlunun ortalama yaşam süresi uzadıkça doğal olarak sıklığı da artmaktadır. MDS, kabaca kemik iliği yetmezliği olarak tanımlanabilir. Kemik iliğinde normal kan hücrelerinin yapımından sorumlu olan kök hücrelerde ortaya çıkan bir anormallik sonucu, kan hücreleri görünüm olarak bozuk ve fonksiyonel olarak yetersiz üretilmeye başlarlar. Dahası üretilen kan hücrelerinin toplam sayıları normalden daha düşük olabilir. Bu hastalarda kırmızı kan hücrelerinin sayıca azlığı kansızlığa ve kansızlığın neden olduğu erken yorulma, koroner yetmezliği, buna bağlı göğüs ağrısı, kalp krizi veya kalp yetmezliği bulgularının ortaya çıkmasına ya da artmasına neden olur. Bu hastaların bir kısmında derin kansızlık nedeniyle istirahat halinde bile çarpıntı ve nefes darlığı yakınmaları görülebilir. Beyaz kan hücrelerinin yetersiz yapılması kolayca enfeksiyon gelişimine zemin hazırlar. Nötrofil ismi verilen ve vücut savunmasından sorumlu hücrelerin kritik değerlerin altına inmesi kimi zaman ölümcül seyreden enfeksiyonlara neden olabilir. Bu tür hastaların toplum içinde, kalabalık ortamlarda bulunmalarında sakıncalar vardır. Yiyeceklerinin ve yaşadıkları ortamların temizliği büyük önem taşır. Bu hastaların her türden enfeksiyonu olan kişilerle temastan kaçınmaları gerekir. Kemik iliğinde yapılan üçüncü önemli hücre grubu trombositlerdir. Bu hücreler damar duvarının tamirinden sorumludurlar. Yani vücutta pıhtılaşmayı sağlarlar. MDS hastalarında bu hücrelerin de fonksiyon ve sayılarında azalma ortaya çıkar. Söz konusu hücrelerde kritik düzeylere düşüş kimi zaman yaşamı tehdit eden kanamalara neden olabilir. Bu hastalarda vurma veya çarpma olmadan ortaya çıkan morluklar, peteşi ismi verilen kırmızı döküntüler uyarıcı olmalıdır. Nedensiz burun ve diş eti kanaması, kan tükürme ve idrarın kanlı gelmesi önemlidir. MDS, aslında oldukça heterojen bir gruptur. Kimi hastalarda uzun yıllar etkin tedavi gerektirmeyen bir kansızlık olabilir. Bu tip hastaların yaşam kaliteleri çok bozulmamıştır. Ancak kimi diğer MDS hastaları akut lösemiye benzer bir klinik tablo ile çok ağır seyredebilir. MDS’u normal kemik iliği ile akut lösemi arasında bir geçiş formu gibi görmek gerekir. MDS hastalarında lösemiye dönüşüm şansızlığı normal kişilere göre onlarca kez daha fazladır. MDS gelişimine neden olan risk faktörleri arasında radyasyona maruz kalma, kanser nedeniyle kemoterapi ve/veya radyoterapi ve/veya kemik iliği nakli uygulaması yapılmış olması sayılabilir. Hastalığın oluşumunda genetik bir geçişten söz edilemez. Oluşumda temel rol yaşam boyunca kromozom yapılarımızda ortaya çıkan anormalliklerdir. Bu anormallikler yukarıda saydığım faktörler tarafından tetiklenir. Kromozom yapısında izlenen anormalliğin tipi hastalığın seyrini belirleyen önemli bir faktördür. Bunun yanında kemik iliği yetmezliğinin derecesi, kemik iliği ve çevre kanındaki anormal lösemi hücrelerinin sayısı da hastalığın seyrine doğrudan etki eder ve hastaların yaşam sürelerini belirler. ABD’nin 20012003 yılı verilerine bakılacak olursa hastaların %86’sı 60 yaş ve üzerindedir. Ortalama görülme yaşı 76’dır. Görülme sıklığı erkeklerde kadınlara göre hafifçe daha yüksektir. Sıklık; erkeklerde yüz bin kişide 4,5, kadınlarda ise 2,7 olarak bildirilmektedir. MDS’in bir ileri yaş hastalığı olması onun genç yaşlarda görülmediği anlamına gelmemelidir. Hastalığın çocukluk çağında bile ortaya çıkabileceğini unutmamak gerekir. Hastalığın tedavisi son derece zor, kimi durumlarda imkânsızdır. Genç hastalarda kemik iliği nakli en iyi tedavi yoludur. 5Azasitidin veya desitabin isimli ilaçların kullanılması ile kimi hastalarda iyi tedavi yanıtı alındığı bilinmektedir. Akut löseminin hemen sınırında duran hastalarda yaş ve genel durum uygunsa akut lösemi gibi tedavi edilmeleri gerekir. Çok iyi destek tedaviler ile hastaların önemli sayılabilecek bir bölümünde iyi bir yaşam kalitesi ve süresi elde edilebildiğini söylemek yanlış olmaz. Maden suyu mu soda mı? İçilebilir nitelikteki herhangi bir suya karbondioksit eklendiğinde soda yapılmış olur. Maden suyu ise yerin en derin katmanlarından çıkar ve yeryüzüne çıkarken geçtikleri katmanlardan mineralleride alarak yol alırlar. DYT. Zuhal Güler Çelik H alk arasında soda ve maden suyu eş anlamlı kullanılmasına rağmen ikisi birbirinden farklıdır. Maden suyu, yeraltı sularından elde edilmiş, çözünmüş katı madde içeriği toplam 250 mg/l’den daha az olmayan sulara verilen addır. Çözünmüş mineral tuzları, elementler ve gaz içerirler. Mineralli suları diğer sulardan ayıran özellik, kaynağından elde edildiği anda spesifik miktar ve oranlarda mineraller ve iz elementler içermeleridir. 500 mg/l’den daha az mineral içerenlere düşük mineralli su,1500 mg/l’den daha fazla içerenlere yüksek mineralli su denilmektedir. Maden suyu içinde; bikarbonat, sülfat, klorit, kalsiyum, magnezyum, florit, demir ve sodyum bulundururlar. Farklı markalar farklı miktarlarda mineral içerirler. Marka tercih ederken içeriklerine mutlaka bakılmalı. İçilebilir nitelikteki herhangi bir suya karbondioksit eklendiğinde soda yapılmış olur. Maden suyu ise yerin en derin katmanlarından çıkar ve yeryüzüne çıkarken geçtikleri katmanlardan mineralleride alarak yol alırlar. Bu durumda maden suyu mineralce çok zengin iken soda mineral içermez. Maden suyu ve soda, ikiside mideyi rahatlatma özelliğine sahiptir ancak sodanın bundan başka hiçbir işlevi yoktur oysa maden suyu aynı zamanda doğal bir mineral deposudur. Dolayısıyla tüketilmesi önerilen doğal maden sularıdır ve sodayla maden suyunu ayırd edebilmek için pek çok gıda maddesini alırken yapmamız gerektiği gibi etiket okumak çok önemlidir. Zuhal Güler Çelik karşılayarak cilde gergin, pürüzsüz ve canlı bir görünüm sağlanmasında yardımcıdır. • Solunum, idrar, her türlü sportif aktivitesinde ve özellikle yaz aylarında terleme ile oluşan su ve mineral kaybının karşılanmasında ölçüsü kadar kullanılabilir. • Bikarbonat içeriğinin yüksek olması ise asit fazlalığı, yanma ve ekşime ile seyreden mide hastalıklarında mide asidini fazlalılığını baskılayıcıdır. • Özellikle yaz aylarında sıcaklığın artmasıyla birlikte asitli içecek tüketme ihitiyacı da artar. Boyalı katkı maddeli içecekler yerine maden suları tercih edilebilir. Son dönemde meyveli çeşitleri de piyasada bulunmakta fakat bunların kalori de dikkate alınarak tüketilmesinde fayda var. Maden suyu içindeki minareller sebebiyle çok sağlıklı bir içecektir ve insan sağlığını destekleyicidir. Ter, solunum ve idrar ile kaybolan minerallerin yerine gelmesi için su içmenin yanı sıra sıvı ihtiyacının bir kısmı maden suyundan karşılanabilir. Amerikan Obezite Birliği sağlıklı bireyler için maden suyu tüketimini 600ml olarak belirlemiştir. Ülkemizde tuz tüketimi genellikle yüksektir. Aşırı tuz alımı, yüksek tansiyon, börek hastalıkları ve mide ülseri gibi hastalıklara zemin hazırlamaktadır. Ayrıca fazla sodyum alımı idrarla kalsiyum atımını hızlandırdığı için kemik erimesi sorunu için risk faktörü oluşturur. Maden suları yüksek sodyum içerdikleri için aşırı miktarda tüketilmemelidir. Maden suyu seçimi yapılırken de düşük sodyum, yüksek magnezyum ve kalsiyum içerikli olanlar tercih edilmeli. Sağlıklı insanlar günde iki şişe, kilolu kişiler bir şişe içebilir. Kalp, böbrek ve hipertansiyon hastaları ise uzak durmalı. GÜNDE NE KADAR MADEN SUYU TÜKETMELİ? • Her yaştaki bireylerin günlük kalsiyum gereksinimlerinin karşılanmasında takviye olarak düşünülebilir. Böylece güçlü kemik yapısının oluşması ve korunmasını sağlar. • Büyüme çağında, hamilelikte ve yaşlılıkta artan mineral ihtiyacının (magnezyum, kalsiyum, flor ve sodyum gibi) karşılanmasında gerektiği kadar kullanılarak sağlanabilir. • Sağlıklı bireylerde içerdiği sülfat, bikarbonat iyonları sayesinde sindirim sistemi (mide ve bağırsaklar) ve boşaltım sistemi (böbrekler ve idrar yolları) fonksiyonlarını destekler(maden suyunun önerilen miktardan fazla tüketilmemesi şartıyla geçerlidir). • Cildin gerekli olan su ve mineral ihtiyacını da MADEN SUYUNUN FAYDALARI NELERDİR? Hamilelik, yeterli ve dengeli beslenmenin çok daha önemli olduğu ve özellikle dikkat edilmesi gereken bir dönem. Annenin vücudu, bebeğin beslenebilmesi ve gelişiminin sağlanabilmesi için normalden daha fazla gıda, sıvı, mineraller ve vitaminlere ihtiyaç duyar. Mineral ihtiyacının bir kısmını tamamlayabilmek için, bu dönemde farklı bir sağlık problemi(hipertansiyon...vb) yaşanmıyorsa maden suyu tüketimi önerilebilir. HAMİLELİKTE MADEN SUYU İÇİLEBİLİR Mİ? CBT 1234/17 12 Kasım 2010 Böbrek taşı oluşumunu maden suyu tüketmeye bağlamak yanlış olur. Aksine yeterli ve düzenli miktarlarda su ve maden suyu tüketmeyen insanlarda tüketenlere göre böbrek taşı oluşumu riski daha yüksektir. Bu duruma gelmiş ve böbreklerinde taş oluşmuş insanların maden suyu tüketmeleri tavsiye edilmez ancak esas olan, düzenli ve yeterli miktarlarda su ve maden suyu tüketerek vücudumuzu bu gibi etkenlerden korumaktır. MADEN SUYU BÖBREK TAŞI YAPAR MI? C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear