28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada Arınç’la başlayan, diğer yardımcı Cemil Çiçek’le de- vam eden yalvar yakar edebiyatıyla devam ettiriyor- lar. Sözde ülke yararları uğruna her şeye, hatta el etek öpmeye bile razı olduklarını ilan eden açıklamalar ya- pıyorlar. RTE de içeriğini bir türlü açıklayamadığı açılım ulus- ça destek görmüş gibi, cumartesi, pazar veya iftar de- miyor; neredeyse bir türlü yürürlüğe girmeyişini ana muhalefetin karşı çıkışına bağlamaya uğraşıyor. Terör örgütünün siyasal uzantısı olan Demokratik Toplum (Kürt) Partisi’nin “Operasyonlar durmazsa bu- na benzer şeyler yaşanacaktır” diyen resmi açıkla- malarına verdiği yanıt ise bir mantık şaheseri. “Teröristin olmadığı yerde operasyon olmaz”mış. Böyle diyor. Böylece öğrendik ki, operasyonlar terörist olduğu için yapılıyormuş, terörist olmazsa operasyonlar ya- pılmazmış! Öyle bir dönem yaşanıyor ki; yandaş, yalaka ka- lemlerin yanı sıra iktidarın başarı umudu vermeyen gi- rişimlerine kimileri de; şu veya bu yoldan muhalefe- ti de ortak etmeye çabalıyorlar. Sayıştay üyeliğinden anayasa uzmanı olmadığı bi- linmesine karşın Anayasa Mahkemesi’ne getirilen ve bugün yüksek mahkemenin başkanı olarak laik, sosyal hukuk devleti Cumhuriyet üzerinde önemli söz sahibi Haşim Kılıç bile uzun uzadıya konuştu. Üstelik Feto’ya yakınlığını (Hürriyet- Eyüp Can) yad- sımayan bir yazara! AKP görüşlerine çok yakınlığıyla tanınan Bay Kılıç’ı; “Türkiye’nin içinde bulunduğu durum çok endişe- lendiriyor”muş! Terörden de beter “endişesi”, neymiş? Diyalog- suzlukmuş! “Birbirine kapalı insanlar, partiler, lider- ler hiçbir açılım yapamazlar”mış. Pekâlâ! Lakin yüksek bir mahkemede de ülkenin içinde bulunduğu durumu, yaşanan olayları analiz ede- meyen veya etmek istemeyen bir başkan da varmış, deyip geçemeyiz. Ya da Bay Kılıç’ın iktidarın Kürt açılımındaki yol ve sorumluluğunu muhalefetin de paylaşmasını isteyen girişimlerine destek olmaya soyunan bu demecinin yandaşlık koktuğu yadsınabilir mi? Oysa Bay Kılıç, dolaylı biçimde muhalefete ders ve- receğine ilk evvel; bu memlekette yargıyı siyasal- laştırma çabaları var mı yok mu ve bu çabanın ba- baları kimlerdir sorularına yanıt aramalı, açıklık ge- tirmeli. Yargı reformunda örneğin Hâkimler ve Savcılar Yük- sek Kurulu’na hâlâ siyasetin (hükümetin) müdahale etmesini sağlayacak öğeler var olduğuna neden de- ğinmiyor? Anayasa Mahkemesi’nin bünyesinde değişiklik yapılması önerilirken sayısı arttırılacak üye sayısının bir bölümünün TBMM’de seçilmesine neden karşı çık- mıyor? HSYK’ye partili cumhurbaşkanlarının üye seç- mesini nasıl oluyor da uygun buluyor? Ama Bay Kılıç, tek karşıoy kendisine ait; Yüksek Mahkeme’nin AKP’nin laiklik karşıtı olayların odak nok- tası olduğunu ilan eden kararına, yan yana geldiği za- man şen şakrak konuştuğu RTE’ye uymasının zorunlu olduğunu anımsatmak gereğini de duymuyor. Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker’in adli yıl açı- lış konuşmasının “önemli bölümüne katılmadığını” söy- lüyor, ama katılamadığı bölümleri kendine saklaya- rak, açıklamayarak yüksek hukuksal görüşlerinden ya- rarlanılmasını engelliyor. Yandaş görüşlere sahip olmanın bu kadarı da… Şu gazete haberi -yalanlanmadığına göre- gerçe- ği yansıtıyor: “Türkiye’nin yılın ilk çeyreğinde yüzde 13.8 küçüldüğü açıklandı. Fakat sonra bu rakam yüz- de 14.3 olarak revize edildi. Türkiye İstatistik Kuru- mu’nun (TÜİK) 2008 yılı ve 2009 ilk çeyreğini revize etmesi kuşku yaratırken…” ... Sorumlu Maliye Bakanı Mehmet Şimşek Kürt açılımına canlı örnek olduğunu göstermek için yıllardır semtine uğramadığı doğduğu köye gidiyor; konu kom- şu Kürtlerle Kürtçe konuşuyor. Daha sonra Güney Asya’nın bir ülkesinde kucağı- na aldığı kaplanı severken resimler çektiriyor. Prof. Güngör Uras, beş-altı gün önceki köşe ya- zısında, bütçe açığının yılın ilk 6 ayında 23.2 milyar TL’ye vurduğunu, yıl sonuna kadar 50 milyar liraya çıkacağını ayrıntılarıyla ortaya koyuyor ve dahası “2010 yılı bütçesinin hazırlanması gerekirken… … Bakan Şimşek bütün bunları umursamıyor… Ne- şesi yerinde… Gezinip duruyor” diye yazıyor. SAYFA 15 EYLÜL 2009 SALICUMHURİYET 8 HABERLERİN DEVAMI İstanbul B 26 Edirne B 26 Kocaeli B 28 Çanakkale Y 25 İzmir Y 27 Manisa Y 28 Aydın Y 29 Denizli Y 27 Zonguldak B 26 Sinop Y 26 Samsun Y 24 Trabzon Y 23 Giresun Y 23 Ankara B 25 Eskişehir Y 24 Konya Y 25 Sıvas B 22 Antalya B 29 Adana Y 32 Mersin Y 31 Diyarbakır B 32 Şanlıurfa B 33 Mardin B 31 Siirt PB 32 Hakkâri PB 24 Van B 24 Kars Y 20 Oslo Y 18 Helsinki Y 17 Stockholm B 19 Londra Y 19 Amsterdam B 18 Brüksel Y 17 Paris Y 16 Bonn Y 16 Münih Y 17 Berlin Y 22 Budapeşte Y 27 Madrid Y 26 Viyana Y 23 Belgrad Y 27 Sofya Y 24 Roma Y 23 Atina Y 26 Zürih Y 19 Moskova Y 21 Aşkabat PB 30 Astana PB 23 Taşkent PB 35 Bakû Y 25 Bişkek PB 31 Tiflis PB 29 Kahire B 32 Şam B 33 Ülkemizin kuzeydoğu kesimleri ile zamanla ba- tısı parçalı çok bulutlu; Orta Karadeniz kıyıları, Doğu Karadeniz , Sinop, Amasya, Tokat, Kars, Ardahan, Ağrı, Iğdır ve Erzurum çevreleri ile öğ- le saatlerinden sonra Marmara’nın güneyi, Ege ve Batı Akdeniz’in iç ke- simleri kısa süreli yağış- lı geçecek. Ermenistan’la Paraf Edilen Protokoller... Şükrü M. Elekdağ CHP İstanbul Milletvekili Ermeni kuvvetleri 8 Mayõs 1992’de Azerbaycan’õn Suşa kentini işgal ederek Karabağ bölgesinin tümüne yakõnõnõ ellerine geçirdikten sonra, üzerinde hak iddiasõnda bulundukla- rõ Nahcivan’a yönelerek Türk sõnõrõ- na 10 km mesafedeki Sederek kasa- basõna saldõrdõlar. O günlerde Nahcivan Özerk Böl- gesi başkanõ olan Haydar Aliyev’in Türkiye’den askeri yardõm isteme- siyle olaylar süratle gelişti. Azer- baycan geçici Başkanõ İsa Kamber 1921 Kars Antlaşmasõ’nõn Türki- ye’ye Nahcivan’a askeri müdahale- de bulunma hakkõnõ verdiğini açõk- ladõ. Ankara’da Bakanlar Kurulu toplanarak Türkiye’nin Nahci- van’ın işgaline izin vermeyeceğini ve Kars Antlaşması’ndan doğan hakları nedeniyle Nahcivan sınır- larının değiştirilmesine izin ver- meyeceği yolunda karar aldı... Bu karar Ermenistan’a bildirilirken Ka- ra Kuvvetleri Komutanõ Orgeneral Muhittin Füsunoğlu da ordunun harekât için hazõr olduğunu açõkladõ. Sonuçta, Türkiye bunalõmõ diplo- matik yollarla aştõ ve Nahcivan’õn iş- galini önledi. Hal böyleyken, AKP hükümetinin bölgede istikrarın sağlanması açısından yaşamsal bir işlevi olduğu kanıtlanmış bulunan Kars Antlaşması’nın statükoyu koruyucu hükümlerinden feragat etmesi, akla durgunluk veren bir basiretsizliği yansıtıyor. Not: Protokollerde öngörülen Ortak Tarih Komisyonu’nun görev, işleyiş ve kuruluşuna ilişkin hükümlerden kay- naklanan sakõncalarõ bir başka yazõda ele alacağõz. Baştarafı 2. Sayfada / IŞIL ÖZGENTÜRK Bu iki filmden biri olan Ça- ğan Irmak’õn “Issız Adam”õ. Yaşadõğõm mahallede, atölyemde gençlerin bu filme bir değil tam üç kez toplanõp gittiklerini görünce on- lara sordum: “Nedir sizi bu filme çeken?” “Bizi anlatıyor” dediler, “aşkı ararken başı dönen, hiçbir şeyi beceremeyen bizi”... Ve devam ettiler: “Ne anlatalım size. Biz öyle sürüklenen bir ku- şağız. En yakın arkadaşım sev- gilimle birlikte oldu, ben bunu ka- bul ettim. Neden, çünkü yalnız kalmaktan ölesiye korkuyorum.” “Bizim için” dediler, “hiçbir insani değer yok. Her şeyi yapa- biliriz, böyle de olmak zorunda- yız. Kariyer planlarına göre ya- şamalıyız, yükselmek için bir başkasına, hatta arkadaşlarımı- za tuzaklar kurabiliriz”... Evet, burada eğitim alma şansõ- na sahip çocuklardan söz ediyorum; ne yazõk ki, bu şansa sahip olama- yanlar da aynõ karanlõk tuzaklarõ kurmak zorundalar, çünkü vahşi ka- pitalist sistem, büyük uyutmasõ “küreselleşme”yle yeryüzündeki tüm insani değerleri bir hallaç pa- muğu gibi attõ. Çünkü ona dünya öl- çeğinde, her türlü insani değerden yoksun, adeta robotlar gibi yöne- tebileceği insanlar gerek. Aksi tak- dirde kendisi yaşayamaz. Gençlerin akõn ettiği “Issız Adam” filmini her türlü önyargõdan uzak olarak izlediğimde, film kah- ramanlarõnõn yalnõzlõğõ, savrulma- larõ ve aşkõ yaşama karşõsõndaki kor- kularõ beni çok etkiledi. Lanet ol- sun! Sosyologlarõn incelemesini iste- diğim ikinci film, Cemal Şan’õn “Zeynep’in 8 Günü” adlõ filmi. Filmin kadõn kahramanõ, hepimizin yanõmõzda yöremizde gör- düğümüz genç kadõnlardan biri. Bir mobilya dükkânõ gi- bi düzenlenmiş, hiçbir özgün ay- rõntõsõ olmayan şõk bir evde yaşõyor ve büyük salonlarõ hücrelere ayrõl- mõş şõk bir işyerinde çalõşõyor. İyi de para kazanõyor. Kendi sonsuz yalnõzlõğõnda ya- şayan bu genç kadõn, bir gün ken- di hijyenik yaşamõna son derece ay- kõrõ bir genç adamla tanõşõyor, âşõk oluyor ve neredeyse deliriyor. Çün- kü şu güvensiz dünyada sahte de ol- sa bir sõğõnak buluyor ve bu sõğõ- nakta hayatõn bir anlamõ var. Boş- luk yok. Şimdi bõrakõn gençleri suçlama- yõ ve bir an onlarõn yerine kendinizi koyun; sonsuz bir boşluk duygusu her yanõnõzõ sardõ değil mi? Onla- rõ suçlamayõn. Üstümüzden tanklar geçtiğinde yeniden ayağa kalkma gücü bulmuştuk, bunu anlatõn on- lara, en çok bunu. Son Güzel Günler mi?Baştarafı Arka Sayfada Belçika’da türban tartışması ERDİNÇ UTKU BRÜKSEL - Flaman Toplumu Okullarõ İdare Heyeti’nin tüm topluluk okullarõnda türbanõn ya- saklanmasõ yönünde karar almasõnõn ardõndan Belçika’da başlayan türban tartõşmasõ tüm hõzõyla sürüyor. Karar Anvers ve Hoboken liselerinde türbanõn yasaklanmasõ için yapõlan protestolar sonrasõnda alõndõ. Flaman Toplumu Okullarõ Çatõ Yönetimi, danõştayõn bu konuda yetkinin kimde olacağõ yönünde bugün alacağõ kararõ bekleme- den Flaman toplumunun tüm belediye okullarõn- da başörtüsü de dahil yaşam tarzõnõ gösteren her türlü simgenin takõlmasõnõ ya da giyilmesini ya- sakladõ. Yasak öğrenciler, kursiyerler ve öğret- menleri kapsõyor. Din derslerinde sadece ders sa- atleri ile sõnõrlõ olmak üzere hem öğretmenlerin hem de öğrencilerin dini simgelerin taşõnmasõna veya giyilmesine izin verilecek. Yapõlan açõkla- mada “alınan kararın eşitlik duygusunu güç- lendireceği ve dış görünüşe bakılarak gruplaş- ma ve ayrımcılığa engel olacağı” belirtildi. OKULLARDA YASAKLANDI Mustafa Balbay, kendisine ait olduğu ileri sürülen ‘günlüklerin’ açõk bir şekilde kopyalandõğõnõ söyledi HATİCE TUNCER HİLAL KÖSE 3. ve 2. iddianamelerin birleştirildiği ikinci Ergenekon davasõna, şiddetli ya- ğõşõn etkisiyle tavanõ çöken ve bazõ bö- lümleri su altõnda kalan duruşma sa- lonunun tamir edilmesinin ardõndan dün devam edildi. Gazetemiz Anka- ra Temsilcisi ve yazarõ Mustafa Bal- bay, kendisine atfedilen günlüklerin 2 dakika 33 saniyede oluşturulduğu- nu ifade ederek, “Usain Bolt olsam bu kadar kısa sürede dosya oluştura- mazdım. Çok açık bir şekilde kop- yalama yapılmış” dedi. Duruşmanõn öğleden sonraki bölü- münde söz alan Balbay, öncelikle id- dialarõn delil niteliği taşõyõp taşõma- dõğõnõn irdelenmesi gerektiğini belirtti. Balbay, şöyle devam etti: “Bana at- fedilen günlük adı verilen notlar ba- na ait değildir. Ekler verilmeden ön- ce de bu iddiaların montaj gibi gö- ründüğünü söylemiştim. Belgelere göre ben 10 yıllık notları 2 dakika 33 saniyede oluşturmuşum. Eskiden atletizmle uğraştım ama Usain Bolt olsam bu kadar kısa sürede dosya oluşturamam. Kopya olduğu açık. Bu kopya delil olarak değerlendirilir mi takdirlerinize bırakıyorum.” ‘Bilgisayarlar hâlâ verilmedi’ 1 Temmuz 2008 günü gözaltõna alõndõğõnõ, bilgisayarlarõna el konul- duğunu belirten Balbay, aradan 14 ay geçmesine karşõn bilgisayarlarõn ima- jõnõn kendisine verilmediğine dikkat çekti. Kendisine yönelik dört usul hatasõnõn yapõldõğõnõn altõnõ çizen Balbay, savcõ Nihat Taşkın’õn 19 Ocak tarihli yazõsõna karşõn hâlâ bil- gisayarõn ya da imajõnõn teslim edil- mediğini, Cumhuriyet gazetesinin Ankara Bürosu’nda el konulan bilgi- sayarlarõn da imajõnõn verilmediğini belirtti. Balbay, “5 Temmuz’da çı- kartıldığım mahkemede hâkim Se- dat Sami Haşõloğlu bana sorular yöneltti. O sorulara ilişkin bilgisa- yar imajları 7 Temmuz’da çıkar- tılmış. CMK’nin 134. maddesine gö- re imajlar olay mahallinde veril- medi. Bunlar delil değeri taşır mı? Bana atfedilen notlar üzerinden başkaları da suçlandığı için bunla- rın delil değeri taşıyıp taşımadık- larına ilişkin karar çıkartılması çok önemli” diye konuştu. Balbay, medyada yayõmlanan ger- çekdõşõ haberlere daha önce de dikkat çektiğini ifade ederek, bazõ gazetelerde çõkan “Balbay’ın ABD Büyükelçi- si’yle gizli kapaklı toplantı yaptığı- na ilişkin belge” haberini örnek gös- terdi. Balbay, “gizli kapaklı” olduğu iddia edilen toplantõnõn, ABD Bü- yükelçisi ile Milliyet gazetesi Anka- ra Temsilcisi Fikret Bila, Referans ga- zetesi Ankara Temsilcisi Erdal Sağ- lam ve Zaman gazetesi Ankara Tem- silcisi Mustafa Öncel’in de katõldõğõ resmi yemek olduğunu anlattõ. Tutukluluğunun sürmesinin mağ- duriyetini arttõrdõğõnõ ifade eden Bal- bay, “daha baştan yargısız infaz” ya- põldõğõ değerlendirmesinde bulundu. Cumhuriyet gazetesinin Ankara Bü- rosu’nda yapõlan bütün telefon gö- rüşmelerinden sorumlu tutulduğunu vurgulayan Balbay, “Muhabirler ko- nuşmuş; gazetecilik ilişkileri var. Haber alıp haber veriyorlar. Bu so- rular bana soruluyor” diye konuştu. ‘Genç subaylar haberi doğru’ Öğleden sonra talepler bölümünde söz alan Mustafa Balbay’õn avukatõ Aydın Metin, Cumhuriyet gazetesinde Mayõs 2003 tarihinde yayõmlanan “Genç Subaylar Tedirgin” başlõklõ haberle ilgili Balbay’õn suçlandõğõnõ anõmsattõ. Metin şöyle devam etti: “Es- ki Genelkurmay Başkanı Hilmi Öz- kök’ün iddianamede yer alan açık- lamalarında bu haberin gerçeği yansıttığı ortaya çıkıyor. Özkök ifadesinde kuvvet komutanlarıyla bazı konulardaki sıkıntılarını bizzat Başbakan’a ilettiğini kabul ediyor. Balbay’ın ‘Genç subaylar tedirgin’ haberi tamamen doğru. Bu haberin deliller arasından çıkartılmasını talep ediyorum.” Balbay’a ait olduğu ileri sürülen notlarõn ancak TCK’de suç olarak ta- nõmlanan bir metin olmasõ duru- munda delil olabileceğini söyleyen Metin, notlarõn iddianameye delil olarak konulmasõnõ değerlendirir- ken: “Bu notlar, CMK’nin emredici kuralları çerçevesinde olması ha- linde delil olur. İddianamede ‘1 No- lu dijital veri’ olarak geçen bu bel- gede ne olduğunu anlamadığımız ciddi anlamda kanuna aykırı ya- pılmış işlemler var” diye konuştu. Balbay’õn işyerinden 4 bilgisayar alõndõğõnõ ancak arama tutanaklarõna bilgisayarlarõn harddisk numarasõnõn yazõlmadõğõnõ belirten Metin, ince- leme aşamasõna geçilmeden bilgisa- yarlarõn birkaç gün önce açõlõp kur- calandõğõnõ tespit ettiklerini kaydet- ‘O notlar bana ait değil’ Hakkâri’nin Çukurca ilçesinde öldü- rülen 5 teröristten kimlikleri olmayan 3’ünün cenazesinin, Cumhuriyet Başsavcılığı’nca otopsi için Van’a gönderilme kararını protesto eden bir grup, hastane bahçesinde polisi taşladı. Polis, gruba biber gazı sıkarak müdahale ederken hastane bahçesinde biber gazından etkile- nen hastalar sedyelerle acil servise taşındı. Grup akşam saatlerine kadar polisle çatışırken, MHP ilçe başkanlığı ve MOBESE kameralarının da taşlandığı gözlendi. HAKKARİ’DE GERGİNLİK İlk görev yerinde şehit düştü Yurt Haberleri Servisi - Hakkâri’nin Çu- kurca ilçesinde sürdürülen operasyonda, Uzman Onbaşõ Mustafa Güler (23) şehit oldu. Güler’in bir ay önce göreve başladõ- ğõ öğrenildi. Çukurca’da Kavşak köyü Ka- zan vadisinde PKK’lilere karşõ askeri ope- rasyonlar yaklaşõk bir haftadõr devam edi- yor. 8 PKK’linin öldürüldüğü bölgede ön- ceki gün çatõşma çõktõ. Çatõşmada Uzman Onbaşõ Mustafa Güler şehit oldu. Şehit as- kerin cenazesi, helikopterle Fatih Kõşla- sõ’na getirildikten sonra ambulansla Hak- kâri Askeri Hastanesi’ne gönderildi. Gü- ler’in, Ordu’nun Ünye ilçesi Yeşilkent beldesindeki evine acõ haber ulaştõ. Güler ailesine oğullarõnõn şehit olduğu haberini Ünye Kaymakamõ Dr. Osman Günaydõn ve askeri yetkililer verdi. Evin önünde bir ambulans bekletilirken 4 çocuk annesi Fa- dime Güler (45) oğlu için ağõtlar yaktõ. Çiftçilikle uğraşan baba Zekai Güler (52) de acõya boğuldu. Şehit askerin, yaklaşõk 3 ay önce uzman onbaşõ olmak için baş- vurduğu, talebinin onaylanmasõ sonrasõnda da 1 ay önce göreve başladõğõ, Yükseko- va’nõn da ilk görev yeri olduğu öğrenildi. Uzman Onbaşõ Mustafa Güler Çukurca’daki çatõşmada şehit oldu ti. Metin “İnceleme aşamasından el koyduğunuz bilgisayarı açıp kur- calayamazsınız. Delil bütünlüğünü muhafaza etmek zorundasınız. Ama doğrudan açılıp inceleme ya- pılmış” diye konuştu. Notlarõn bu- lunduğu iddia edilen bilgisayara ait raporda “Notların mac işletim sis- temi ile oluşturulduğu”nun kayde- dildiğini anlatan avukat Metin “Oy- sa Windows işletim istemi ile çalı- şan Casper marka dizüstü bilgi- sayarın mac işletim istemi ile ça- lıştırılmasının mümkün olmadı- ğını öğrendik” şeklinde bilgi verdi. Günlük adõ verilen dosyalarõn 27 Şu- bat 2007 tarihinde gece 01.58’de 1 dakika 1 saniye, daha sonra gece sa- at 03.58’de iki dakika süreyle oluş- turulduğunu söylenen Metin “Bu mümkün mü? Ancak başka bir bil- gisayardan kopyalanabilir. İddia- ya göre Balbay bunları oluşturdu ve sildi. Bu şekilde oluştuğu ko- nusunda delilin sıhhati tartışmalı hale geldi. Kanunun emredici hük- müne uyulmamıştır. Bu deliller ka- nuna aykırı hale gelmiştir” dedi. ‘Balbay’ın tahliyesini istedi’ Balbay’õn bilgisi dahilinde eski Jandarma İstihbarat Daire Başkanõ Le- vent Ersöz ve eski Teknik Daire Başkanõ Atilla Uğur ile yaptõğõ gö- rüşme kayõtlarõnõn iddianamede bu- lunduğunu anlatan Metin, Ersöz ve Uğur, ileride tehdit oluşturabilecek in- sanlarla görüşmelerini kayda aldõk- larõnõ ifade ettiklerinin altõnõ çizdi. Uğur ve Ersöz’ün, Balbay’õ “ileride tehlike oluşturabilecek bir kişi” olarak görürken savcõlarõn Balbay’õ “aynı örgütte birlikte hareket et- mekle” suçladõğõna dikkat çeken Me- tin, “Müvekkilim kanuna aykırı olduğu açık delillerle tutuklu bu- lunmaktadır. Ayrıca ailesinin ve kendisinin geçimini çalışarak sağ- lamaktadır. 8 yaşında ve gözaltına alındığında 9 aylık olan iki çocuğu bulunmaktadır. Mevcut delil du- rumuna göre kuvvetli şuç şüphesi ortadan kalktığından müvekkilimin daha fazla mağdur edilmemesi için tahliyesini talep ediyorum” dedi. SANIKLAR ÖZETLENMESİNİ İSTEDİ İddianamenin okunmasına tepki İkinci Ergenekon dava- sõnda, iddianamelerin “çok kısa özetleneceği” yönün- deki mahkeme kararõna karşõn, satõr satõr okuduğu- nu savunan bazõ sanõk ve avukatlarõ, “İddianame- nin okunması eziyete dö- nüştü” diyerek tepki gös- terdiler. Tutuklu sanõk, Ulu- sal Kanal hukuk müşaviri Emcet Olcaytu, mahke- menin 7 Eylül tarihinde iddianamenin “çok kısa özet” olarak okunmasõna karar verdiğini anõmsatarak, “Savcılar satır satır oku- maya devam ediyor. İd- dianamenin çok kısa özet- lenerek okunması konu- sunda uyarı yapmak için mahkeme kararı çıkarıl- masını talep ediyorum” diye konuştu. Daha sonra cumhuriyet savcõlarõ Mehmet Ali Pek- güzel ve Nihat Taşkın id- dianameyi kaldõklarõ yerden dönüşümlü olarak okuma- ya devam ettiler. Tutuklu sanõk Tuncay Özkan, du- ruşmaya öğle arasõ verildi- ği sõrada da iddianamenin okunmasõna tepki gösterdi. İddianame okunmadan ön- ce delillerin CMK’ye uy- gun olup olmadõğõnõn tar- tõşõlmasõ gerektiğini söyle- yen Özkan, savcõlar Pek- güzel ve Taşkõn’a döne- rek, yüksek bir ses tonuy- la iddianamede kendisiyle ilgili bazõ tespitlerin gerçek olmadõğõnõ belirtti. “İd- dianame gerçekmiş gibi okuyorlar, herkes dinli- yor” diye konuştu. Özkan da “terör örgü- tünün delili olarak gös- terilen telefon konuşma- sını yaptığı M.A’nın Me- tin Akpõnar”, “Örgüte ye- ni eleman kazandırması- nın delili olarak gösteri- len konuşmayı gerçek- leştirdiği S.B’nin de Sü- heyl Batum” olduğunu söy- ledi. Tutuksuz sanõk Prof. Dr. Yalçın Küçük, daha önce yargõlandõğõ davalarõn birinin gerekçeli kararõnda, “Şeytana papucunu ters giydirecek kadar zeki ol- duğunun” yazdõğõnõ söy- ledi. Küçük, şöyle devam etti: “Allah Yalçın Kü- çük’ü yaratarak hata yaptı. Çünkü ikinci şey- tanı yarattı diye ifadeler var. Ben bunlarla suçla- nıyorum. Ben insan de- ğilim, beyinim. Gece çıkıp bir başka insanın beyni- ne girip ona her şeyi yap- tırıyorum. Söylemek is- tediğim her şeyi söyleti- yorum. Geçen salı bura- daydık. Gök gürledi, yağ- mur yağdı, elektrikler kesildi, mahkeme durdu. Bunu ben yapmadım. Bununla ilgili de iddia- name hazırlanmasın be- nim bir ilgim yoktur.”
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear