28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 30 AĞUSTOS 2009 PAZAR 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL 30 Ağustos Uyarıları... PENCERE Eğlendirici Pazar Yazısı... mı? Öteden beri görenektir.. Pazar günü köşelerde daha çok eğlendirici, oya- layıcı, hafif yazılara yer verilir... Bu göreneğe uygun olsun diye bu hafta ülke- mizde pek meşhur Amerikalı Samuel P. Hun- tington’un pek ünlü kitabından alıntılar yayımlı- yorum... Kitabın adı neydi?.. “Medeniyetler Çatışması ve Dünya Düzeninin Yeniden Kurulması...” Bakalım Amerikan usulü Yeni Dünya Düzeni’nin kurulmasında Türkiye’ye düşen rol ne?.. Huntington kitabında “İslami Yeniden Doğuş” başlığı altında Suudi Arabistanlı bir yetkilinin şu sözüne yer veriyor: “- İslam bizim için sadece bir din değildir, ay- nı zamanda bir yaşam biçimidir.” Ve anlatıyor Huntington: “- Müslümanlar dini okulların kurulmasına ve devlet okullarında da İslamcı etkinin genişleme- sine özellikle dikkat göstermektedirler.” Huntington “Müslüman sivil toplum”unda or- taya çıkan hareketin “laik sivil toplum”u solladı- ğını vurgulayarak “devletin bıraktığı boşluğu” dol- durduğunu belirtiyor... Ve ekliyor: “- Türkiye laikliğe inanmış eski kuşak kadınlar- la, İslam dinine yönelmiş kızları ve torunları ara- sında kesin bir ayrıma tanık olmaktadır.” “İslamcı gençlik ‘İslamcı yeniden doğuş’a damgasını vurmaya devam etmektedir.” “İslami tarzda sakal bırakanlar ve türbanlı ka- dınların sayısının hızla arttığı, camilerin sayısı git- tikçe artan kalabalıkları topladığı, ......... Osman- lı İmparatorluğu’nun oynadığı rolü göklere çıka- ran kitaplar, dergiler, kasetler, kompakt diskler ve videolarla dolup taştığı bildirilmekte; 290 kadar ya- yınevi ve basımevi, dört gazete dahil olmak üze- re 300 kadar yayın, yaklaşık 100 adet lisanssız rad- yo istasyonu ve yine 30 adet lisanssız televizyon kanalı İslamcı ideolojinin propagandasını yap- maktadır.” (Kitabın çıktığı tarih 1996...) Peki, ne olacak?.. “... Türkiye’de İslamın yeniden canlanması... Atatürk’ün mirasını aşındıran eğilimlerin yükse- lişi, tüm bunlar Türkiye’nin bölünmüş bir ülke ol- maya devam edeceğini garantiliyor gibidir.” Sonuçta Huntington diyor ki: “Köktendincilik Türkiye’de tırmanışa geçmiştir; Özal yönetimi altında Türkiye, Arap dünyasıyla öz- deşlik kurmak için büyük çaba harcamıştır.” “Türkiye .... laikliği kaldırıp, kendi medeniyet kü- mesinde bir parya konumundan çıkarak bu me- deniyetin lideri haline gelebilir.” “Ama bunu yapabilmek için Atatürk’ün mirası- nı .... eksiksiz bir şekilde reddetmek zorunda ka- lacaktır. Böyle bir hamle aynı zamanda Atatürk kalibre- sinde bir lideri, Türkiye’yi bölünmüş bir ülke ol- maktan çıkarıp çekirdek bir devlet haline getirmek için gerekli ‘siyasal’ ve ‘dinsel meşruluğu’ ken- disinde toplamış olan bir lideri gerektirir.” Sanırım o lider bulundu... RTE hem yüzde 47 oy aldı, ‘siyasal meşrulu- ğu’ kazandı, hem de imam olduğundan ‘dinsel meşruluğu’ tartışılmaz... Samuel Huntington’ın programına göre bu iş kuvveden fiile dönüşüyor... (10 Şubat 2008 tarihli yazısı) İ lle de bir açõlõm yapacaksak, bu açõlõmõn adõ “insan” olmalõ. Türkiye dõştan dayatõlan “de- mokrasi projesi” çerçevesin- de siyasal iktidarõn içini boş bõ- raktõğõ “açılım” planõ ile bir ger- ginliğe, tartõşmaya ve Kürtler, Türk- ler ayrõşmasõna doğru sürüklenirken, bu tartõşmanõn tarafõ, yapõlanlarõn hepsinin ortak bileşkesinin “insan” olduğu unutuluyor. Türkiye’nin yol haritasõ Türki- ye’den çizilmeli. Bu haritanõn çõkõş noktasõ “insan” olmalõ. İnsana ya- tõrõm yapan, vatandaşlarõna insanca davranan, sözcüklerini seçerken hem kendisinin hem de karşõsõndakinin “insan” olduğunu unutmayanlarca yönetilen, insan onurunu öne çekip, aidiyetleri siyasetin dõşõna iten; kim- likleri siyasete malzeme yapmak yerine, ortak değerler içinde zen- ginliğe dönüştüren bir yönetim an- layõşõnõ, “biz” olmayõ, ortak değer- lerimizden güç almayõ, kõsaca birlik, beraberliği özlüyoruz. Siyasetin dü- menindekilerin tartõşma ve gergin- likten besleniyor olmasõ, toplumun bundan hoşlandõğõnõn değil, siyasal iktidarõn tõkanmõş olduğunun gös- tergesi. 30 Ağustos Zafer Bayramı Kurtlarõn ulumasõ ile insanõn yan yana getirildiği akõl dõşõ üslupla si- yaset yapanlarla, kendi istedikleri yo- la çekemediklerine, eleştirenlere ağõr hakaret edenlerin ülkeyi de- mokratikleştireceklerine inananlar var mõ gerçekten? İnsanõ, insan onu- runu öne almayan; azarlayõcõ, pay- layõcõ, zorlayõcõ, baskõlayõcõ, dõşlayõcõ, ayrõştõrõcõ siyasetin öne çõktõğõ bir yö- netim anlayõşõnõn giderek yerleşti- ğinin hâlâ farkõnda olmayanlar var mõ? 30 Ağustos Zafer Bayramõ hafta- sõndayõz. Kõsaca zafer haftasõndayõz. Zafer dõşõnda her şeyi konuşuyoruz. Ulusça yürek birliği ettiğimiz, biz ol- duğumuz günler geçiştiriliyor, ulu- sal günler o günlere hapsediliyor. Gün geçtikçe ortak alanlarõmõzõn daraltõldõğõnõ hissediyoruz. Ortak alanlarõmõzõ oluşturan değerlerimiz tahrip edilirken yakõn geleceğe, sen- ben, biz-onlar gibi ayrõştõrõcõ to- humlar serpiliyor. ‘Demokrasi projesi’ Birlik, beraberlik duygusunun kõ- vancõnõn yerini, ötekileştirilmenin öf- kesi almaya başlõyor. Siyaseten kim neyi amaçlõyorsa, durmalõ, soluk- lanmalõ ve toplum psikolojisinin nereye sürüklendiğini ve bilinçli olarak yaratõlan bu travmanõn so- nuçlarõnõn kimlere yarar sağlaya- cağõnõ düşünmeli. Bu hep birlikte sü- rüklendiğimiz çözülme halinin sür- dürülmesinden ayrõştõrõlan toplu- mun hiçbir parçasõnõn yarar sağla- mayacağõnõ, bunun en çok proje ve plan yapõcõlarõn, raporlarla yol hari- tasõ çizenlerin işine yarayacağõnõ görmek için vasat bir zekâ bile ye- terli. “Demokrasi projesinin” (!) plan ve raporlarõnõn içteki parçasõ ve yürütücüsü olanlarõn vebali çok ağõr. Gün gelip bu vebalin altõnda kala- caklar. Çözülme sürecinin parçasõ olma- yõ seçenlerin seslerinin duyurulduğu geniş bir yelpaze açõldõ medyada. Si- yasal iktidar yandaşõ olmanõn ötesi- ne geçerek bizim ifade etmekten ra- hatsõzlõk duyacağõmõz sõfatlarõ hak edenler, ulusal medyada itibar gör- meye başladõlar. Gerçekleri yansõ- tanlar ve toplumu birleştirici söy- lemleriyle aklõn yolunu gösterenle- rin söylemleri bu kesimlerin yoğun eleştiri bombardõmanõ eşliğinde yan- sõtõlarak boğulmaya çalõşõlõyor. So- rular yanõtsõz kalõp, sonuçlar daya- tõlõyor. Ortaya konulan görüşler Çok önemli bir gelişme yeterince yankõ bulmadõ. CHP Genel Başka- nõ Deniz Baykal; 12-14 Nisan ta- rihlerinde ABD’de Norveç Büyükel- çisi, Norveçli diplomatlar, ABD ve İngiltere’nin eski büyükelçileri, Amerikalõ emekli ya da muvazzaf generallerin katõldõğõ bir panelde ortaya koyulan görüşlerle AKP’nin açõlõmõnõn paralelliğini gündeme ge- tirdi. Türkiye ve K. Irak’tan 14 ki- şinin katõldõğõ bu panelde, David Phillips imzalõ yol haritasõ çiziliyor ve Türk hükümetine DTP ile görüş- meye oturmasõ tavsiye ediliyor. CHP Genel Başkan Yardõmcõsõ ve Bursa Milletvekili Onur Öymen, yazõlõ olarak yanõtlanmasõ istemi ile 24 Ağustos 2009 tarihinde bir soru önergesi verdi. Önerge aynen şöyle: “US Atlantic Council uzmanı David L. Phillips tarafından ha- zırlanan 1 Haziran 2009 tarihli ‘Türkiye ve Irak Kürtleri Arasõnda Güven Tesisi’ başlıklı raporda anayasamızın en temel maddele- rinden birini oluşturan ‘Türk kim- liği’ sözünün anayasadan çıkarıl- ması önerilmektedir. Bunun yanı sıra Cumhuriyetimizin temel de- ğerleriyle bağdaşmayan ve terör- le mücadelede şimdiye kadar iz- Açõlõmõn adõ ‘insan’ olsun!.. Prof. Dr. Tülay ÖZÜERMAN CHP PM Üyesi Hükümetin açõlõmõndan önce ele alõnan ve yol haritasõ ile örtüşen bu rapor hakkõnda kamuoyunun hükümetçe bilgilendirilmesi gerekirken birinci ağõzdan öfke ve hakaret dolu sözlerin çõkmõş olmasõ neyin işaretidir?!..Bugün 30 Ağustos!.. Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk ulusuna seslenişini duyar gibiyim... Yıllar geçse de hep ay- nı uyarı, aynı amaç, aynı direniş... En başta orduya güveniş! “Her zaferin mayası sendendir” diye Türk askerlerine güveniş... Ben bu 30 Ağustos günü onun bizlere seslenişini bir kez daha duymak, duyurmak istiyorum: “Hepiniz anayasayı okuyunuz. Öğrenci, asker, genç, yaşlı ulusun her kişisi anayasayı iyice bellesin... Benim için bir yanda olmak var- dır; ben bir yandayım, o da Cum- huriyet’in yanında... Cumhuriyet’in yanında olmak, toplumsal dev- rimlerin yanında olmaktır. Eski yönetim yabancı sermaye- nin jandarmalığını yapmıştı. Hayır, biz bunu yapmayacağız. Henüz kurtulmuş değiliz, atılan adımlar, bundan sonra atılması gereken adımların başlangıçlarıdır. Yabancı devletler ekonomik tutsaklıkla bizi bağlamışlardı. Gü- zel vatanımızı yoksulluğa, mem- leketi yıkıntıya sürükleyen ne- denlerin içinde en güçlü, en önemlisi ekonomimizde bağım- sız olmamamızdır. Memleketimizi bir sömürge ha- line getirmeye uğraşıyorlar. Halka şunu anlatmalıyız: Kaçırılan fırsat- lar, memleketin uğradığı acı olay- lar, bir tek nedenden doğmuştur. Yurdun ve ulusun bir avuç kişinin elinde yemlik olmasından ve ulu- sal egemenliği izlememesinden. Ulusal egemenliğe karşı gelecek en küçük bir saldırıyı yüreklilikle kar- şılamalı, önlemeliyiz. Bu yolda halkı elbirliğiyle uyandırıp bilinç- lendirmeliyiz. Halk ulusal ege- menliği benimsemeli ve memle- ketin tek egemen gücünün kendisi olduğunu unutmamalıdır. Yurttaşlar, kurduğumuz yöne- timde tek kişi konuşmaz, konuşma karşılıklı olur, sözleşmeye, açık konuşmaya dayanır. Yaptığımız ve yapmakta oldu- ğumuz değişimlerin, dönüşümle- rin amacı, Türkiye Cumhuriye- ti’nin halkını tam anlamıyla çağdaş ve tam anlamıyla, tam biçimiyle uy- gar bir toplum haline ulaştırmak- tır. Devrimlerin temel ilkesi budur. Bu gerçeği kabul etmeyen anla- yışları yerle bir etmek zorundayız. Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz, görürsünüz ki ulusu yok eden, tutsaklaştıran, yıkıp yoksul bırakan kötülükler hep din kılığı altındaki kü- für ve kötülükten gelmiştir. Toplumbilim bakımından bizim hükümetimizi tanımlamak gere- kirse, halk hükümetiyiz. Toplum- sal öğreti bakımından düşündü- ğümüz zaman, biz hayatını, ba- ğımsızlığını kurtarmak için çalışan emek erleriyiz, zavallı bir halkız, ne olduğumuzu bilelim. Kurtulmak, yaşamak için çalışan, çalışmak zo- runda olan bir halkız. Öyleyse her birimizin hakkı vardır, yetkisi vardır. Çalışmayla kazanırız bu hakkı. Yoksa sırtüstü yatmak ve hayatını çalışmadan uzak geçir- mek isteyen insanların bizim top- lumumuz içinde yeri yoktur, hak- kı yoktur. İlerleme yolunda duracak deği- liz; dünya ürkütücü, coşkun bir akımla ilerliyor. Biz bu ahengin dı- şında kalabilir miyiz?” Doksan yıl önce Mustafa Kemal Atatürk bunları söyledi... Hiçbiri es- kimedi, hiçbiri değerini, güncelli- ğini, önemini kaybetmedi... Halkımızın belleğinde, yüre- ğinde, düşüncesinde yaşayan, daha yıllarca yaşayacak olan, di- lekler, uyarılar, yönlendirmeler iş- te bunlar... lenen politikayla ters düşen bazı görüşlere yer verildiği görül- müştür. Türkiye’nin NATO müttefiki olan Norveç hükümetinin bu ra- porun hazırlanması- na maddi kaynak sağ- ladığı ve Norveç’in Washington Büyükel- çisi’nin de bizzat 13-15 Nisan 2009 tarihinde Washington’da bu amaçla düzenlenen toplantıya katılarak fiili katkı sağladığı ra- porda ifade edilmek- tedir. Türkiye’nin devlet anlayışına ters düşen bir çalışmaya katkıda bulunduğu için Norveç hüküme- tine tepki gösterilmiş midir? Sözü edilen toplan- tıya Türkiye’den kim- ler katılmıştır? Kuzey Irak’tan bu toplantıya katılan yet- kililer kimlerdir? Türkiye’ye bir yol haritası çizme iddia- sıyla kaleme alınan bu raporda yer alan gö- rüş, öneri ve çalışma yöntemleriyle hükü- metinizin başlattığı ye- ni açılımda izlenen yöntemler arasındaki büyük benzerlik bir tesadüften mi ibaret- tir? Raporda bu çalış- manın Türk Dışişleri Bakanlığı tarafından desteklendiği yolunda da bir ifade yer al- maktadır. Dışişleri Bakanlığı bu rapora hangi desteği vermiş- tir ve bu raporun ya- yımlanmasından son- ra devlet anlayışımız- la bağdaşmayan ifa- delere ne tepki gös- termiştir?” Hükümetin açõlõmõn- dan önce ele alõnan ve yol haritasõ ile örtüşen bu rapor hakkõnda ka- muoyunun hükümetçe bilgilendirilmesi gere- kirken birinci ağõzdan öfke ve hakaret dolu sözlerin çõkmõş olmasõ neyin işaretidir?!.. Yo- rumu okurlara bõrakõ- yorum. Zafer Bayramõmõz kutlu; kutlu günlerimiz mutlu olsun. Tarihimi- ze ve tarih yazan kah- ramanlarõmõza sahip çõ- karsak, tarihimizin üze- rine tarih yazmaya kal- kõşanlar ve karalama- ya çalõşanlara da ders- lerini vermiş olacağõz.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear