28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
N âzõm’õn hapiste yat- masõnõ haksõzlõk ola- rak nitelendiren Hõf- zõ Topuz, Nâzõm’a karşõ cephe alõnma- sõna ilişkin şu açõklamalarda bu- lundu: ‘‘Nâzım, Moskova’dan gel- dikten sonra burada gayet po- püler oluyor. Her tarafta bayrak gibi dolaşan bir adam. Konuş- masıyla, heyecanıyla dikkat çe- kiyor. Birtakım ırkçılar var, gericiler var, Nâzım’ı kıska- nanlar var. Bunlar cephe alı- yorlar Nâzım’a, Nâzım imajını yıkmaya çalışıyorlar. Bir de devlette de Nâzım’ın düşünce- lerini iyi karşılamayan insanlar var, bunların başında Fevzi Çakmak var. Fevzi Çakmak hiç hoşlanmıyor Nâzım’dan. Atatürk öyle değil. Nâzım’ın şiirlerini okuyorlar, ‘Çağõrõn Nâzõm’õ bu- raya’ diyor. Nâzım gitmiyor. Niye gitmiyor? Atatürk belki fazla içki almış olur, belki ha- karet eder diye çekiniyor. Nâ- zım, ‘Ben Safiye Ayla değilim’ di- yor, sanırım, ayrıntılı olarak bilmiyorum ama Atatürk bunu da yadırgamıyor. ‘Aferin çocu- ğa’ diyor. Yani Atatürk hiç kü- çümsemiyor Nâzım’ı. Ata- türk’ün o zamanlar yanında olan Ali Fuat Cebesoy var bili- yorsun, Ali Fuat Cebesoy Ata- türk’ün sınıf arkadaşıdır. Har- biye’de gençlikleri beraber geç- miş. Sonra Milli Mücadele’ye katılıyor. Nâ- zım’ın da dayısı Ali Fuat Paşa. Ha- pis yattığı yıllar- da diyorlar ki ‘Ali Fuat Paşa’ya söyle durumunu.’ Mektup yazıyor Nâzım, Ali Fuat Paşa’ya. Ali Fuat Paşa bunu Atatürk’e ne ölçüde söylüyor, söyleyemiyor. Ama Atatürk o zamanlar hasta, yani bunlara karar verebilecek durumda de- ğil. Hatta Şükrü Kaya da giriyor araya. Şükrü Kaya da öyle so- la yakın bir adam değil ama da- ha aklı başında bir insan. Bu ay- rıntılar Yõldõz Sertel’in kitabın- da var. 1950’ye kadar hapiste Ondan sonra Nâzım, Kuvayı Milliye Destanı’nı yazıyor. Ata- türk’e de müthiş bir hayranlı- ğı var. Ve o da bir mektup ya- zıyor ve ona olan hayranlığını gösteriyor. Atatürk o zamanlar bir karar alabilecek bilinçte bir in- san değil, belki mektubu gör- müyor bile. Bu hikâye 1938 yı- lında oluyor. Yani ondan son- ra da, Nâzım 1950’ye kadar hapiste kalıyor. CMYB C M Y B 4 HAZİRAN 2009 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 Ölümüne kadar komünist kaldõ R ejimin sol fikirlerden, Marksizmden korkusunu Topuz şöyle anlatõyor: “Tabii ki Sovyetler’den korku diye bir şey vardı. Sovyetler Türkiye’den bir şey istemeden evvel de Sovyetler’den korkuluyordu Türkiye’de. Ve bunu körükleyen birtakım insanlar vardı. Halbuki Türkiye’de işçi sınıfının devrim yapacak gücü yoktu ki. Yani Atatürk işçi sınıfına dayanmıyor, bir halk hareketi olarak üçüncü dünya ülkelerine örnek olacak bir devrim yapıyor. Nâzım da bunun farkına varıyor yani. O da illa işçi sınıfı iktidar olsun diye dayatmıyor. Ama bir komünizm korkusu var. Komünizm korkusu bir kere dinci çevrelerden geliyor. Ondan sonra ırkçılar bunu körüklüyorlar. Daha sonrada büyük toprak sahipleri falan korkuyorlar. Mesela Şevket Mocan o zaman Meclis’te bar bar bağırıyor Nâzım hakkında. Yani komünizm düşmanları vardı, toprak sahipleri vardı. Nâzım bunlara karşı hoşgörülüydü. Kendisine düşman olanlara evvela ‘Putlarõ Yõkalõm’ diye bir şeyler yazdı. Resimli Ay’da çalışmaya başladığı zaman Akif‘e Yahya Kemal’e falan çattı ama sonra barıştı hepsiyle. Yani daha hoşgörülü, daha anlayışlı bir insan olarak gelişti. Yaşamı büyük bir hoşgörü içinde gelişti. Ama düşüncelerinden hiç ödün vermedi. Marksizmden hiç ödün vermedi. Yani kendisini komünist tanıdı, ölümüne kadar da komünist kaldı. Uygulamada hiçbir zaman işçi diktatoryasına yönelmedi. Ve bugünlere kaldıysa bu değişme içinde olmasındandır. Diyalektik bir gelişme içinde olduğu için Nâzım bugünlere kaldı. Ve bugün de hâlâ canlı.” BİTTİ N âzõm Hikmet’in hayatõnda onu en çok etkileyen 3 anõyõ kendisi ile paylaştõğõnõ söyleyen Topuz, ‘‘Nâzım’ın anlattığı anılar beni de çok etkiledi’’ diyerek bu anekdodik hikâyelerden birini daha anlatmaya başladõ: Bir gün Nâzım, ‘Bak, benim hayatõmda unutamadõğõm 3 önemli anõm var, onlarõ sana anlatayõm’ dedi. ? Ve anlatmaya başladı Nâzım: ‘Birincisi, Moskova’ya ilk gittiğim günlerde bir toplantõya katõldõm. Yeni gelmişim, herkes alkõşlõyor beni, derken bir kadõn geldi. Bana bir kâğõdõn içinde bir mektup verdi. Ben de aldõm. Cebime koydum bakamadõm orada. Otele gittim, mektubu, zarfõ açtõm. Bir de baktõm terden biraz rutubetlenmiş bir kâğõt, içinden bir resim çõktõ, altõnda da şu yazõ: ‘Oğlum Stalingrad’ı savunurken öldü. Bu bende kalan son resmi, bunu sana hediye ediyorum.’ Nasõl olur? Ölen oğlunun tek resmi kalmõş, onu da bana hediye ediyor. Sonra her gittiğim yerde bu kadõn kimdir diye soruşturdum ama bulamadõm. Bu beni çok duygulandõran bir olaydõ’ dedi. ? Ve Nâzım ikinci anısını anlatmaya başladı: ‘Bir gün bir mektup aldõm, İtalya’da bir okuyucumdan, Nâzõm ben bir kõzõ seviyorum. Bir türlü anlatamõyorum, ben çekingen bir insanõm. Âşõk olduğumu nasõl anlatsam diye düşünüyorum. Bir gün kararõmõ verdim. Senin bir şiirini okudum, dinleyince anladõ. Ve seviştik, evlendik, şimdi karõm oldu, senin sayende oldu’ demiş. ? Üçüncüsünde ise Nâzım birinden bir mektup almış, mektupta bir adam diyormuş ki: ‘Benim gözlerim görmüyor, intihar etmeye karar verdim. Hastanedeydim. Ve intihara karar verdiğim gece hemşireler bana senin İtalya’da yeni basõlmõş kitabõndan şiirleri okudular. Onlarõ dinleyince intihara karar verdiğimden utandõm. Beni ölümden kurtardõn. Senin sayende yaşõyorum.’ Bunlar çok tatlı anılar değil mi?” Unutamadõğõ 3 anõ Atatürk:Aferinçocuğa Nâzõm’õn şiirlerini okuyorlar, ‘Çağõrõn Nâzõm’õ buraya’ diyor. Nâzõm gitmiyor. Nâzõm, ‘Ben Safiye Ayla değilim’ diyor sanõrõm ayrõntõlõ olarak bilmiyorum ama Atatürk bunu da yadõrgamõyor ONU ETKİLEYEN OLAYLARI TOPUZ’A ANLATTI Komünizm düşmanlarõ vardõ, toprak sahipleri vardõ. Nâzõm bunlara karşõ hoşgörülüydü. Kendisine düşman olanlara evvela ‘Putlarõ Yõkalõm’ diye bir şeyler yazdõ. Resimli Ay’da çalõşmaya başladõğõ zaman Akif’e, Yahya Kemal’e falan çattõ ama sonra barõştõ hepsiyle. Topuz, “Diyalektik bir gelişme içinde olduğu için Nâzım bugünlere kaldı” diyor. ORHAN KARAVELİ Nâzım’ın Yeri Türkiye’sidir 1 960 yõlõ Ağustosu’nda Nâzım Hikmet’le Moskova’da arkadaşlõk etmiş son Türk gazetecisi olarak Hıfzı Topuz ağabeyi- min dünkü gazetenizde çõkan sözlerine itirazõm var. ‘Mezarı Türkiye’ye getirilmeli mi’ sorusu- nu yanõtlarken sevgili Topuz ‘... bırakalım ora- da bir anıt olarak kalsın. Buraya getirilirse yobazlar, şeriatçılar, gericiler taşlarlar meza- rını. Yazık olur. Bundan korkuyorum...’ di- yor. Ben aynõ kanõda değilim. Çünkü: ? Bir şiirindeki iç paralayõcõ ‘Anadolu’da bir köy mezarlığına gömün beni’ dizesiyle seven- lerine görevlerini anõmsatan kendisi değil miy- di? Bundan açõk ve anlaşõlõr ‘vasiyet’ olur mu? Bizler, bütün aydõnlõk Türk yurtseverleri onun bu son dileğini yerine getirme yükümlülüğü al- tõnda değil miyiz? ? Sovyet ev sahiplerinin gözlerinin içine baka baka ‘... her gram Türk toprağı Türklere ait- tir. Ben, bu bir gram Türk toprağı için vücu- dumdaki bütün kanı dökmeye hazırım...’ de- diği günün akşamõ gittiğimiz lokantada bir kalp spazmõ geçirmiş ve kucağõma yõğõlõrken: ‘... öl- düğüme yanmam da buralarda gömerler ona yanarım...’ demişti, titreyen dudaklarõ arasõn- dan fõsõldarken. Dört kişiydik o akşam. Nâzım, Ekber ve Ömer Sami öldüler. Bir ben kaldõm. Şimdilik. Bu sözler, 49 yõldõr kulaklarõmda. İçi- mi yakõyor. Kitaplarõma aldõm. Fõrsat çõktõkça yineliyorum. Nâzõm’õn bu olaydan kõsa bir süre sonra yeni eşi Vera ile gittiği Moskova’da benden söz ederken ‘... ben o çocuğu çok sevdim...’ dedi- ğini kulağõma fõsõldamõştõ Hõfzõ Ağabey. Bir TV programõnõn yayõnõnda idik, birlikte. Korkma Hõfzõ Ağabey!.. Kabrini taşlayacak kadar densizler sanõrõm çõkmaz aramõzdan. Çõk- sa da, kimseye taşlatmayõz bu büyük yurtseve- rin kabrini. Hem biliyorum, gerekirse gider, nö- bet bekleriz seninle ben de... Bu yaşlarõmõzda... Nâzım aşkı salonlara sığmadı GÜRSU KUNT ANTALYA - Antalya Büyükşehir Belediyesi ile Nâzõm Hikmet Kültür ve Sanat Vakfõ tara- fõndan dünyaca ünlü şair Nâzım Hikmet’in ölü- münün 46. yõlõ nedeniyle düzenlenen “Nâzım Hikmet 46. Yılında Ölümsüzlüğü Yaşıyor” adlõ etkinlik, Nâzõm’õn dostlarõnõ bir araya getir- di. Programõn düzenlendiği salon, yurttaşlarõ al- mayõnca, yan salona sinevizyon aracõlõğõyla gö- rüntü aktarõldõ, programõn buradan da izlenilme- si sağlandõ. İki salonda tõklõm tõklõm doldu. Geceye Antalya Büyükşehir Belediye Başkanõ Mustafa Akaydın, Nâzõm Hikmet Kültür ve Sa- nat Vakfõ Başkanõ Rutkay Aziz, Vakõf Kurucu Üyeleri Aydın Aybay, Tarık Akan, vakõf üye- leri Kıymet Coşkun, Moris Gabbay, Aykut Ergin, Hasan Keseroğlu, Fisun Topuz, Arif Keskiner ile sanatçõlar Melike Demirağ, Tilbe Saran, Cüneyt Türel ve Altan Gördüm de ka- tõldõ.Etkinlik öncesi konuşan Antalya Büyükşe- hir Belediye Başkanõ Mustafa Akaydõn, Türkiye Cumhuriyeti’nin 20. yüzyõlda dünyaya iki önemli isim kazandõrdõğõnõ, birinin Mustafa Kemal Atatürk, diğerinin ise Nâzõm Hikmet olduğunu belirtti. Nâzõm Hikmet Kültür ve Sa- nat Vakfõ Başkanõ Rutkay Aziz ise Nâzõm Hik- met’e iadei itibar, af gibi konularõn tuhaf uygu- lamalarõ beraberinde getirdiğini söyledi. Nâzõm Hikmet’in “Vatan haini” şiirine atõfta bulunan Aziz, “Şair, vatan hainliğini seviyor. Bu top- raklarda bağımsızlık, özgürlük ve emekten yana kim varsa, başta şair olmak üzere her bir vatansever vatan hainliğine devam edi- yor” dedi. Konuşmalarõn ardõndan, tiyatro sa- natçõlarõ Tilbe Saran, Cüneyt Türel ve Altan Gördüm sahneye çõktõ.Melike Demirağ da hem Nâzõm Hikmet şarkõlarõ hem de kendi albümün- den parçalar seslendirdi. ANTALYA’DA ANMA MOSKOVA (AA) - Ünlü şair Nâzım Hikmet Ran, ölümünün 46. yõldönümünde Moskova’daki mezarõ başõnda düzenlenen törenle anõldõ. Devletin ilk kez temsil edildiği törene katõlan Moskova Bü- yükelçisi Halil Akıncı, şaire çektirilen acõlara dik- kat çekerek “Nâzım Hikmet devlet tarafından ıs- tırap çektirilen, devlet tarafından, bastırılan ama eserleri bir türlü yok edilemeyen, öldürü- lemeyen şairlerimizden biridir” dedi. Moskova Türk Kadõnlar Organizasyonu tarafõn- dan düzenlenen törene, büyükelçi Halil Akõncõ, şa- ir ve yazarlar Sunay Akın ve Akgün Akova ile Moskova’da yaşayan çok sayõda Türk vatandaşõ katõldõ. Büyükelçi Akõncõ, anma töreninde yaptõğõ konuşmada, Pir Sultan Abdal’õn da rejim muha- lifi olduğu için öldürüldüğünü ifade ederek “Ama Pir Sultan Abdal’ı astıran Hõzõr Paşa’yı eğer kı- zı ondan bahsetmeseydi kimse hatırlamıyor ola- caktı. Ama Pir Sultan Abdal hâlâ yaşıyor ve Nâzım Hikmet de aynı şekildedir” diye konuştu. ‘Vatan haini demek aptallığı aşıyor’ Hiçbir ideolojiye sõğmayacak kadar derin ve ge- niş düşünceli bir şair olan Nâzõm Hikmet’e “vatan haini” dendiğini hatõrlatan Akõncõ, “Bu bayağı hepimizin inandığı, 1950’li hatta 1960’lı yılların başına kadar bize enjekte edilen fikir. Ve o za- man dahi Nâzım Hikmet şiirlerini okuduğu- muzda İstanbul hasreti ve vatan hasreti görü- yoruz... Şimdi vatanını bu kadar seven birinden vatan haini diye söz etmek en azından basiret- sizliktir. Hatta daha da ilerisi, aptallık anlayışı- nı aşan bir kavramdır” ifadesini kullandõ. Törene katõlanlar daha sonra Nâzõm Hikmet’in mezarõna karanfil bõrakõp saygõ duruşunda bulundu. Mezarı başında ‘resmen’ anıldı Antalya’da büyük usta “Nâzım Hikmet 46. Yılın- da Ölümsüzlüğü Yaşıyor” etkinliğiyle anıldı. (AA) Nâzım’ın Moskova’daki mezarı başında dü- zenlenen törene Büyükelçi Akıncı da katıldı. (AA)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear