Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
N
âzõm’õn hapiste yat-
masõnõ haksõzlõk ola-
rak nitelendiren Hõf-
zõ Topuz, Nâzõm’a
karşõ cephe alõnma-
sõna ilişkin şu açõklamalarda bu-
lundu:
‘‘Nâzım, Moskova’dan gel-
dikten sonra burada gayet po-
püler oluyor. Her tarafta bayrak
gibi dolaşan bir adam. Konuş-
masıyla, heyecanıyla dikkat çe-
kiyor. Birtakım ırkçılar var,
gericiler var, Nâzım’ı kıska-
nanlar var. Bunlar cephe alı-
yorlar Nâzım’a, Nâzım imajını
yıkmaya çalışıyorlar. Bir de
devlette de Nâzım’ın düşünce-
lerini iyi karşılamayan insanlar
var, bunların başında Fevzi
Çakmak var. Fevzi Çakmak hiç
hoşlanmıyor Nâzım’dan. Atatürk
öyle değil. Nâzım’ın şiirlerini
okuyorlar, ‘Çağõrõn Nâzõm’õ bu-
raya’ diyor. Nâzım gitmiyor.
Niye gitmiyor? Atatürk belki
fazla içki almış olur, belki ha-
karet eder diye çekiniyor. Nâ-
zım, ‘Ben Safiye Ayla değilim’ di-
yor, sanırım, ayrıntılı olarak
bilmiyorum ama Atatürk bunu
da yadırgamıyor. ‘Aferin çocu-
ğa’ diyor. Yani Atatürk hiç kü-
çümsemiyor Nâzım’ı. Ata-
türk’ün o zamanlar yanında
olan Ali Fuat Cebesoy var bili-
yorsun, Ali Fuat Cebesoy Ata-
türk’ün sınıf arkadaşıdır. Har-
biye’de gençlikleri beraber geç-
miş. Sonra Milli Mücadele’ye
katılıyor. Nâ-
zım’ın da dayısı
Ali Fuat Paşa. Ha-
pis yattığı yıllar-
da diyorlar ki
‘Ali Fuat Paşa’ya
söyle durumunu.’
Mektup yazıyor
Nâzım, Ali Fuat
Paşa’ya. Ali Fuat Paşa bunu
Atatürk’e ne ölçüde söylüyor,
söyleyemiyor. Ama Atatürk o
zamanlar hasta, yani bunlara
karar verebilecek durumda de-
ğil. Hatta Şükrü Kaya da giriyor
araya. Şükrü Kaya da öyle so-
la yakın bir adam değil ama da-
ha aklı başında bir insan. Bu ay-
rıntılar Yõldõz Sertel’in kitabın-
da var.
1950’ye kadar hapiste
Ondan sonra Nâzım, Kuvayı
Milliye Destanı’nı yazıyor. Ata-
türk’e de müthiş bir hayranlı-
ğı var. Ve o da bir mektup ya-
zıyor ve ona olan hayranlığını
gösteriyor. Atatürk o zamanlar
bir karar alabilecek bilinçte bir in-
san değil, belki mektubu gör-
müyor bile. Bu hikâye 1938 yı-
lında oluyor. Yani ondan son-
ra da, Nâzım 1950’ye kadar
hapiste kalıyor.
CMYB
C M Y B
4 HAZİRAN 2009 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
DİZİ 9
Ölümüne kadar
komünist kaldõ
R
ejimin sol fikirlerden,
Marksizmden korkusunu
Topuz şöyle anlatõyor:
“Tabii ki Sovyetler’den
korku diye bir şey vardı. Sovyetler
Türkiye’den bir şey istemeden evvel
de Sovyetler’den korkuluyordu
Türkiye’de. Ve bunu körükleyen
birtakım insanlar vardı. Halbuki
Türkiye’de işçi sınıfının devrim
yapacak gücü yoktu ki. Yani
Atatürk işçi sınıfına dayanmıyor, bir
halk hareketi olarak üçüncü dünya
ülkelerine örnek olacak bir devrim
yapıyor. Nâzım da bunun farkına
varıyor yani. O da illa işçi sınıfı
iktidar olsun diye dayatmıyor. Ama
bir komünizm korkusu var.
Komünizm korkusu bir kere dinci
çevrelerden geliyor. Ondan sonra
ırkçılar bunu körüklüyorlar. Daha
sonrada büyük toprak sahipleri
falan korkuyorlar. Mesela Şevket
Mocan o zaman Meclis’te bar bar
bağırıyor Nâzım hakkında.
Yani komünizm düşmanları vardı,
toprak sahipleri vardı. Nâzım
bunlara karşı hoşgörülüydü.
Kendisine düşman olanlara evvela
‘Putlarõ Yõkalõm’ diye bir şeyler
yazdı. Resimli Ay’da çalışmaya
başladığı zaman Akif‘e Yahya
Kemal’e falan çattı ama sonra barıştı
hepsiyle. Yani daha hoşgörülü, daha
anlayışlı bir insan olarak gelişti.
Yaşamı büyük bir hoşgörü içinde
gelişti. Ama düşüncelerinden hiç
ödün vermedi. Marksizmden hiç
ödün vermedi. Yani kendisini
komünist tanıdı, ölümüne kadar da
komünist kaldı. Uygulamada hiçbir
zaman işçi diktatoryasına
yönelmedi. Ve bugünlere kaldıysa
bu değişme içinde olmasındandır.
Diyalektik bir gelişme içinde olduğu
için Nâzım bugünlere kaldı. Ve
bugün de hâlâ canlı.”
BİTTİ
N
âzõm
Hikmet’in
hayatõnda onu
en çok
etkileyen 3 anõyõ kendisi
ile paylaştõğõnõ söyleyen
Topuz, ‘‘Nâzım’ın
anlattığı anılar beni de
çok etkiledi’’ diyerek bu
anekdodik hikâyelerden
birini daha anlatmaya
başladõ: Bir gün Nâzım,
‘Bak, benim hayatõmda
unutamadõğõm 3 önemli
anõm var, onlarõ sana
anlatayõm’ dedi.
? Ve anlatmaya başladı
Nâzım: ‘Birincisi,
Moskova’ya ilk gittiğim
günlerde bir toplantõya
katõldõm. Yeni gelmişim,
herkes alkõşlõyor beni,
derken bir kadõn geldi.
Bana bir kâğõdõn içinde
bir mektup verdi. Ben de
aldõm. Cebime koydum
bakamadõm orada. Otele
gittim, mektubu, zarfõ
açtõm. Bir de baktõm
terden biraz
rutubetlenmiş bir kâğõt,
içinden bir resim çõktõ,
altõnda da şu yazõ:
‘Oğlum Stalingrad’ı
savunurken öldü. Bu
bende kalan son resmi,
bunu sana hediye
ediyorum.’ Nasõl olur?
Ölen oğlunun tek resmi
kalmõş, onu da bana
hediye ediyor. Sonra her
gittiğim yerde bu kadõn
kimdir diye soruşturdum
ama bulamadõm. Bu beni
çok duygulandõran bir
olaydõ’ dedi.
? Ve Nâzım ikinci
anısını anlatmaya
başladı: ‘Bir gün bir
mektup aldõm, İtalya’da
bir okuyucumdan,
Nâzõm ben bir kõzõ
seviyorum. Bir türlü
anlatamõyorum, ben
çekingen bir insanõm.
Âşõk olduğumu nasõl
anlatsam diye
düşünüyorum. Bir gün
kararõmõ verdim. Senin
bir şiirini okudum,
dinleyince anladõ. Ve
seviştik, evlendik, şimdi
karõm oldu, senin
sayende oldu’ demiş.
? Üçüncüsünde ise
Nâzım birinden bir
mektup almış,
mektupta bir adam
diyormuş ki: ‘Benim
gözlerim görmüyor,
intihar etmeye karar
verdim. Hastanedeydim.
Ve intihara karar
verdiğim gece hemşireler
bana senin İtalya’da yeni
basõlmõş kitabõndan
şiirleri okudular. Onlarõ
dinleyince intihara karar
verdiğimden utandõm.
Beni ölümden kurtardõn.
Senin sayende
yaşõyorum.’ Bunlar çok
tatlı anılar
değil mi?”
Unutamadõğõ 3 anõ
Atatürk:Aferinçocuğa
Nâzõm’õn şiirlerini okuyorlar, ‘Çağõrõn Nâzõm’õ buraya’ diyor. Nâzõm gitmiyor. Nâzõm, ‘Ben
Safiye Ayla değilim’ diyor sanõrõm ayrõntõlõ olarak bilmiyorum ama Atatürk bunu da yadõrgamõyor
ONU ETKİLEYEN OLAYLARI TOPUZ’A ANLATTI
Komünizm düşmanlarõ vardõ, toprak sahipleri vardõ. Nâzõm bunlara karşõ hoşgörülüydü.
Kendisine düşman olanlara evvela ‘Putlarõ Yõkalõm’ diye bir şeyler yazdõ. Resimli Ay’da
çalõşmaya başladõğõ zaman Akif’e, Yahya Kemal’e falan çattõ ama sonra barõştõ hepsiyle.
Topuz, “Diyalektik bir gelişme içinde olduğu için Nâzım bugünlere kaldı” diyor.
ORHAN KARAVELİ
Nâzım’ın Yeri
Türkiye’sidir
1
960 yõlõ Ağustosu’nda Nâzım Hikmet’le
Moskova’da arkadaşlõk etmiş son Türk
gazetecisi olarak Hıfzı Topuz ağabeyi-
min dünkü gazetenizde çõkan sözlerine
itirazõm var.
‘Mezarı Türkiye’ye getirilmeli mi’ sorusu-
nu yanõtlarken sevgili Topuz ‘... bırakalım ora-
da bir anıt olarak kalsın. Buraya getirilirse
yobazlar, şeriatçılar, gericiler taşlarlar meza-
rını. Yazık olur. Bundan korkuyorum...’ di-
yor.
Ben aynõ kanõda değilim. Çünkü:
? Bir şiirindeki iç paralayõcõ ‘Anadolu’da bir
köy mezarlığına gömün beni’ dizesiyle seven-
lerine görevlerini anõmsatan kendisi değil miy-
di? Bundan açõk ve anlaşõlõr ‘vasiyet’ olur mu?
Bizler, bütün aydõnlõk Türk yurtseverleri onun
bu son dileğini yerine getirme yükümlülüğü al-
tõnda değil miyiz?
? Sovyet ev sahiplerinin gözlerinin içine baka
baka ‘... her gram Türk toprağı Türklere ait-
tir. Ben, bu bir gram Türk toprağı için vücu-
dumdaki bütün kanı dökmeye hazırım...’ de-
diği günün akşamõ gittiğimiz lokantada bir kalp
spazmõ geçirmiş ve kucağõma yõğõlõrken: ‘... öl-
düğüme yanmam da buralarda gömerler ona
yanarım...’ demişti, titreyen dudaklarõ arasõn-
dan fõsõldarken. Dört kişiydik o akşam. Nâzım,
Ekber ve Ömer Sami öldüler. Bir ben kaldõm.
Şimdilik. Bu sözler, 49 yõldõr kulaklarõmda. İçi-
mi yakõyor. Kitaplarõma aldõm. Fõrsat çõktõkça
yineliyorum.
Nâzõm’õn bu olaydan kõsa bir süre sonra yeni
eşi Vera ile gittiği Moskova’da benden söz
ederken ‘... ben o çocuğu çok sevdim...’ dedi-
ğini kulağõma fõsõldamõştõ Hõfzõ Ağabey. Bir TV
programõnõn yayõnõnda idik, birlikte.
Korkma Hõfzõ Ağabey!.. Kabrini taşlayacak
kadar densizler sanõrõm çõkmaz aramõzdan. Çõk-
sa da, kimseye taşlatmayõz bu büyük yurtseve-
rin kabrini. Hem biliyorum, gerekirse gider, nö-
bet bekleriz seninle ben de... Bu yaşlarõmõzda...
Nâzım aşkı
salonlara
sığmadı
GÜRSU KUNT
ANTALYA - Antalya Büyükşehir Belediyesi
ile Nâzõm Hikmet Kültür ve Sanat Vakfõ tara-
fõndan dünyaca ünlü şair Nâzım Hikmet’in ölü-
münün 46. yõlõ nedeniyle düzenlenen “Nâzım
Hikmet 46. Yılında Ölümsüzlüğü Yaşıyor”
adlõ etkinlik, Nâzõm’õn dostlarõnõ bir araya getir-
di. Programõn düzenlendiği salon, yurttaşlarõ al-
mayõnca, yan salona sinevizyon aracõlõğõyla gö-
rüntü aktarõldõ, programõn buradan da izlenilme-
si sağlandõ. İki salonda tõklõm tõklõm doldu.
Geceye Antalya Büyükşehir Belediye Başkanõ
Mustafa Akaydın, Nâzõm Hikmet Kültür ve Sa-
nat Vakfõ Başkanõ Rutkay Aziz, Vakõf Kurucu
Üyeleri Aydın Aybay, Tarık Akan, vakõf üye-
leri Kıymet Coşkun, Moris Gabbay, Aykut
Ergin, Hasan Keseroğlu, Fisun Topuz, Arif
Keskiner ile sanatçõlar Melike Demirağ, Tilbe
Saran, Cüneyt Türel ve Altan Gördüm de ka-
tõldõ.Etkinlik öncesi konuşan Antalya Büyükşe-
hir Belediye Başkanõ Mustafa Akaydõn, Türkiye
Cumhuriyeti’nin 20. yüzyõlda dünyaya iki
önemli isim kazandõrdõğõnõ, birinin Mustafa
Kemal Atatürk, diğerinin ise Nâzõm Hikmet
olduğunu belirtti. Nâzõm Hikmet Kültür ve Sa-
nat Vakfõ Başkanõ Rutkay Aziz ise Nâzõm Hik-
met’e iadei itibar, af gibi konularõn tuhaf uygu-
lamalarõ beraberinde getirdiğini söyledi. Nâzõm
Hikmet’in “Vatan haini” şiirine atõfta bulunan
Aziz, “Şair, vatan hainliğini seviyor. Bu top-
raklarda bağımsızlık, özgürlük ve emekten
yana kim varsa, başta şair olmak üzere her
bir vatansever vatan hainliğine devam edi-
yor” dedi. Konuşmalarõn ardõndan, tiyatro sa-
natçõlarõ Tilbe Saran, Cüneyt Türel ve Altan
Gördüm sahneye çõktõ.Melike Demirağ da hem
Nâzõm Hikmet şarkõlarõ hem de kendi albümün-
den parçalar seslendirdi.
ANTALYA’DA ANMA
MOSKOVA (AA) - Ünlü şair Nâzım Hikmet
Ran, ölümünün 46. yõldönümünde Moskova’daki
mezarõ başõnda düzenlenen törenle anõldõ. Devletin
ilk kez temsil edildiği törene katõlan Moskova Bü-
yükelçisi Halil Akıncı, şaire çektirilen acõlara dik-
kat çekerek “Nâzım Hikmet devlet tarafından ıs-
tırap çektirilen, devlet tarafından, bastırılan
ama eserleri bir türlü yok edilemeyen, öldürü-
lemeyen şairlerimizden biridir” dedi.
Moskova Türk Kadõnlar Organizasyonu tarafõn-
dan düzenlenen törene, büyükelçi Halil Akõncõ, şa-
ir ve yazarlar Sunay Akın ve Akgün Akova ile
Moskova’da yaşayan çok sayõda Türk vatandaşõ
katõldõ. Büyükelçi Akõncõ, anma töreninde yaptõğõ
konuşmada, Pir Sultan Abdal’õn da rejim muha-
lifi olduğu için öldürüldüğünü ifade ederek “Ama
Pir Sultan Abdal’ı astıran Hõzõr Paşa’yı eğer kı-
zı ondan bahsetmeseydi kimse hatırlamıyor ola-
caktı. Ama Pir Sultan Abdal hâlâ yaşıyor ve
Nâzım Hikmet de aynı şekildedir” diye konuştu.
‘Vatan haini demek aptallığı aşıyor’
Hiçbir ideolojiye sõğmayacak kadar derin ve ge-
niş düşünceli bir şair olan Nâzõm Hikmet’e “vatan
haini” dendiğini hatõrlatan Akõncõ, “Bu bayağı
hepimizin inandığı, 1950’li hatta 1960’lı yılların
başına kadar bize enjekte edilen fikir. Ve o za-
man dahi Nâzım Hikmet şiirlerini okuduğu-
muzda İstanbul hasreti ve vatan hasreti görü-
yoruz... Şimdi vatanını bu kadar seven birinden
vatan haini diye söz etmek en azından basiret-
sizliktir. Hatta daha da ilerisi, aptallık anlayışı-
nı aşan bir kavramdır” ifadesini kullandõ. Törene
katõlanlar daha sonra Nâzõm Hikmet’in mezarõna
karanfil bõrakõp saygõ duruşunda bulundu.
Mezarı başında
‘resmen’ anıldı
Antalya’da büyük usta “Nâzım Hikmet 46. Yılın-
da Ölümsüzlüğü Yaşıyor” etkinliğiyle anıldı. (AA)
Nâzım’ın Moskova’daki mezarı başında dü-
zenlenen törene Büyükelçi Akıncı da katıldı. (AA)