28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
ekonomi@cumhuriyet.com.tr SAYFA CUMHURİYET 22 HAZİRAN 2009 PAZARTESİ 14 EKONOMİ CMYB C M Y B İran’da başkanlık seçimlerinden son- ra başlayan, hafta boyunca yaygınlaşan, güçlenen, protesto gösterilerinin, dini li- der Hamaney’in tehditlerine rağmen cumartesi günü de güvenlik güçleriyle çatışmayı göze alarak devam etmesi, özel bir “durumla” karşı karşıya oldu- ğumuzu gösteriyor. Artık “Batı kışkırt- ması”, rejim içi çatışma, orta sınıf tepkisi gibi yorumlara sığmayan bu “durum”, ak- lıma Walter Banjamin’in “Her devrimin, bir öncekini kurtaran (hatalarından arın- dıran-E.Y) tekrarı” (Illuminations’dan, aktaran Zizek, Paralax View, sf. 78) ol- duğuna ilişkin sözlerini getirdi. İran devriminin (1978-79), bu kez, halkın eşitlikçi ve özgürlükçü taleple- rinin gerçekleşmesine olanak verecek bir tekrarıyla karşı karşıya olabilir miyiz? Bir devrimden öbürüne Bu soruya cevap verebilmek için ön- celikle İran devrimini kısaca anımsamak yararlı olabilir. Cumhuriyet’te özetle- meye çalıştığım gibi (Dizi, 26-28 Mart 2009) İran’da 1979’da aslında iki devrim yaşandı: Biri sosyalist potansiyeller de içeren bir demokratik halk devrimi, di- ğeri de bu devrime sonradan katılan Si- yasal İslamın karşıdevrimi. Demokratik halk devrimi, üniversite öğrencilerinin aydınların tepkisiyle, çe- şitli sol örgütlerin inisiyatifiyle başladı, kent orta sınıflarının katılımıyla genişledi, işçi sınıfının katılmasıyla Şah rejimini de- virecek güce ulaştı. Bu aşamada dev- rime, dini duyarlıkları güçlü kır ve kent yoksullarının da katılmaya başladığını gördük. Bu noktadan sonra toplumsal hareket, o zamanın en örgütlü, mali kay- nakları en güçlü kesimini oluşturan Şii bürokrasinin hegemonyası altına gir- meye başladı. Şii bürokrasisinin (ruhban sınıfının) liderliği ele geçirmesinde, Hu- meyni’nin yalnızca siyasal İslamı kap- sayan özgürlükçü söylemlerine kanarak uzlaşmacı bir tutum alan, programla- rından taviz veren sosyalistlerin, demokratların, büyük bir katkısı oldu. Şii bürokrasisinin, İran devriminin liderliğini ele geçirirken Şah rejiminin ordusuyla gizli anlaşmalar yaptığını, ardından, sosyalist demokratik muhalefeti imha et- meye başladığını, demokratik halk devriminin de dinci totaliter bir düze- nin doğuş spazmları içinde öldüğünü gördük. 12 Haziran seçimlerinden sonra baş- layan protesto gösterileri içinde özgür- lükçü, demokratik taleplerin yine önce- likle öğrencilerin, orta sınıfların inisiyati- fiyle harekete geçirildiğini görüyoruz. An- cak iki gözlem, bu kez işçi sınıfının ha- rekete daha baştan katılmaya başladı- ğını düşündürüyor. Bunlardan birincisi, geçen 20 yılda gerçekleşen ekonomik teknolojik dönüşümlerle ilgili. Bugün, ge- lir düzeyine, yaşam tarzına bakarak “or- ta sınıf” olarak algıladığımız kesimlerin büyük bir kısmının, aslında geleneksel or- ta sınıflardan çok farklı özellikler sergi- lediğini, söz konusu ekonomik teknolo- jik gelişmelere paralel olarak bilişim, hiz- met sektörlerinde başlayan bir işçi sı- nıfı şekillenmesinin parçası olduğu söylenebilir. İkincisi, Tahran’dan bir gözlemci, kentin yeni demografik yaşa- mının iyi anlaşılamamasının protesto gösterilerinde orta sınıf egemenliğinin abartılması- na yol açtığı- nı yazıyordu (The New York Times, 17/06/09). İran’da nüfu- sun yüzde 70’i kentler- de yaşıyor, bunun yüzde 75’i 25 yaşın altında. Ge- çen 10-15 yı- lın iç göçleri, dünün orta sınıf yaşam alanlarını bugün artık düşük gelirli, çalışanlar kategorisine girecek in- sanların yaşam alanı haline dönüştürmüş. Umutlar ve korkular Bugün yaşananlarla, I. Iran devrimi ara- sında paralellik kurmak açısından iki göz- lem daha yapılabilir. Birincisi umutlara, ikincisi korkulara ilişkin… Umutlardan başlarsak, sokak göste- rilerine katılanların I. devrimin mirasını fe- na halde hissettiğini, 1979 sloganlarını yeniden canlandırdıklarını, özellikle ka- dınların bu kez özgürlüklerini kimseye kaptırmaya niyetli olmadıklarını görü- yoruz. Bu umutlar, imkânsızı, rejiminin demokratik- leştirilmesini istiyor. Rejimin demokratikleş- mesi için ikili (Tanrı’nın ve halkın) ege- menliğin, tekil (halkın) ege- menliğe, dö- nüşmesi, Şii ruhban sınıfının “devlet maki- nesini” tahliye etmesi gereki- yor. Ne yazık ki bu koşulların, ülkenin, iktidarı taşıyan sı- nıflar matrisi, devlet makinesinin totali- ter özellikleri yüzünden, deyim yerin- deyse “barışçı bir geçişle” gerçekleşmesi olanaklı değil. Dini lider Hamaney’in iradesinin hiçe sayılması, 1979’dan kal- ma “diktatöre ölüm” sloganları siyasal İs- lamın hegemonyasının kırılmaya, ikti- darda kalabilmek için, cumartesi günü olduğu gibi giderek daha çok şiddete başvurmak zorunda kalacağını düşün- dürüyor. Bu yüzden, başarısız totaliter (teknik yetersizliklerinden dolayı “total” bir egemenlik kuramamış) rejim hızla yı- kılamadığı takdirde, bildiğimiz türden bir askeri yarı-faşist bir rejime dönüşebilir. Korkulara gelince; dünya medyasında yazarların, yorumcuların büyük çoğun- luğunun ısrarla hareketin orta sınıf özel- liklerini abartmaları, tüm kahramanlığı- na, haklılığına karşın kazanma sansı ol- madığını, çatışmaların aslında rejimin seçkinleri arasında yaşandığını, halkın pi- yon olduğunu, adeta “timsah gözyaşla- rıyla”, tekrar tekrar vurguladıklarını gö- rüyoruz. Küreselleşmenin krizinin içinde, İran’da bir halk devriminin başlamasın- dan dünyanın efendileri çok korkuyor. Tabii, siyasal İslamın seçkinleri de... Böyle bir devrim 30 yıllık ivmeyi kırarak bu beylerin emperyalizmle pazarlık gü- cünü bir anda sıfıra indirebilir. Klasik bir ‘durum’ Bunlar haklı korkular. Çünkü İran’da, klasik bir devrimci süreç başladı. Birin- cisi, hemen hiç kimse “yarın” ne ola- cağını kestiremiyor, tarafların taleple- ri, liderlikleri belirgin değil. İkincisi, İran’da yönetenler eskisi gibi yönetemiyor. Yö- netilenlerin çok dinamik ve ekonomik, kültürel olarak etkin ve giderek tüm ulus adına konuşmaya niyetli bir kesimi es- kisi gibi yönetilmek istemiyor. Ancak, bu, devrimci sürecin mutlaka bir devrimci “duruma”, bu “durumun” da bir devrim “olayına” yol açacağı anlamı- na gelmiyor. Birincisi, sürecin “devrimci duruma” dönüşebilmesi için, bir taraftan, bugün hareket eden toplumsal kesimlerin, eko- nominin, toplumsal iletişimin “sinir mer- kezlerini”, etkilemeye başlamaları, diğer taraftan rejimin kendi içindeki hesap- laşmanın, iktidar blokunu dağıtmaya başlaması gerekiyor. Bu “devrimci du- rumdan” bir devrim çıkabilmesiyse tü- müyle öznel koşullara bağlıdır. Çeşitli sı- nıf ve tabakalardan oluşan devrimci dalganın içinde bir siyasi liderliğin kris- talleşmesi, bunun da totaliter rejimin şid- det aygırlarına karşın ayakta kalmayı ba- şarması gerekiyor. Bunları beklerken bir gözlem daha ya- pabiliriz. Toplumsal yapının seçkinleri, ne kadar farklı siyasi görüşlere sahip olur- larsa olsunlar kitleleri koyun sürüsü gi- bi görme noktasında birleşiyorlar. Dün “Nisan Mitingleri” karşısında, bir taraf “darbeciler yaptı” derken darbeci olmakla suçlanan kimi kesimler de bu kalaba- lıkların gerçekten kendilerine ait olduğunu sanıyorlardı. Şimdi, seçkinler İran’a da benzer bir biçimde yaklaşıyor. Bir taraf, sokaklardakileri emperyalizmin desta- bilizasyon politikalarının ürünü olarak gö- rürken öbür taraf rejimin iç çatışmala- rındaki tarafların araçları olarak görüyor… Bana gelince, ben İran halkını, Bec- kett’ten esinlenerek, “tekrar dene, eğer başaramazsan, tekrar tekrar dene, başarısızlığın her seferinde da- ha muhteşem olsun” diyerek selamlı- yorum… DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU / LONDRA erginy@tr.net http://erginyildizoglu.blogspot.com İran Devrimi (Yeniden) EPDK DENETİMİ Benzin fiyatları30 kuruşinsin BURSA (AA) - Akaryakõt fir- malarõ EPDK’ye tekliflerini sunar- ken, Tüketiciler Birliği benzinin litre fiyatõnõn en az 30 kuruş indi- rilmesini bekliyor. Tüketiciler Birliği Genel Başka- nõ Nazım Kaya, EPDK’nin akar- yakõt firmalarõna benzin fiyatlarõnõn makul düzeye çekilmesi yolunda verdiği sürenin önceki gün doldu- ğunu anõmsattõ. Kaya, EPDK’nin akaryakõt fir- malarõna nasõl bir müdahalede bu- lunacağõnõ merak ettiklerini dile getirdi. Verilen süre dolmadan ba- zõ firmalarõn benzinin litre fiyatla- rõnda indirime gittiğini anlatan Ka- ya, şunlarõ kaydetti: “Neden indi- rim yapıldı? Demek ki ortada faz- la kârlar söz konusu. Firmalar benzini rafineriden 58 kuruştan alıyor. 5 nakliye, yüzde 18 bayi kârı koyduğunuzda fiyat 81 ku- ruşa çıkıyor. Dağıtıcı firmalar bayiden fazla yüzde 50 civarında kârla vergi hariç benzini 1.25 TL’den satıyor. Vergiler de ka- tıldığında fiyat 3.25 TL’ye ulaşı- yor. Serbest piyasa, ancak bu kadar da değil. 30 kuruş ve daha fazla indirilmeli.” ŞEHRİBAN KIRAÇ Küresel ekonomik krize rağmen dünyanõn en hõzlõ büyüyen ekono- milerinden Çin, dünyanõn süper gü- cü olmaya kararlõ adõmlarla ilerliyor. Çin bir yandan üretimiyle dünya pazarlarõnda önemli bir rakip olurken yükselen refah seviyesi ile aynõ za- manda dünyanõn en büyük pazarõna dönüşüyor. Bu yõl yaklaşõk 415 mil- yon haneye ulaşacak Çin, bu özelli- ği ile de dünyanõn dev şirketlerinin iştahõnõ kabartõyor. Son 20 yõlda gerçekleştirdiği eko- nomik atõlõmla tüm dikkatleri üzeri- ne çeken Çin, Türkiye’deki Saban- cõ, Koç, Zorlu gibi büyük holdinglerle KOBİ’lerin çekim merkezi haline geldi. Ancak Türk şirketlerinin Çin’deki yatõrõmlarõna bakõldõğõnda maalesef Türkiye’nin Çin’de pek varlõk göstermediğini gözler önüne seriyor. 2008 yõl sonu itibarõyla Çin’e yapõlan doğrudan yabancõ ser- maye yatõrõmõ 92 milyar dolarõ aşar- ken Türk firmalarõnõn Çin’de yaptõ- ğõ yatõrõmlarõn toplamõ ise 30 milyon dolarõ bulmuyor. Geleceğin süper gücü olmasõ bek- lenen Çin’deki yatõrõmlar ve ekono- mik ilişkiler için Türkiye’nin çok geç kaldõğõna işaret eden uzmanlar, Türk firmalarõnõn Çin’de üretim için şan- sõnõn bulunmadõğõna işaret ediyor. Türkiye ile Çin arasõndaki ticari ilişkilere bakõldõğõnda ise yine Tür- kiye’nin Çin pazarõnda etkin olma- dõğõ göze çarpõyor. 2008’de Türki- ye’den Çin’e 1 milyar 437 milyon dolarlõk ihracat yapõldõ. 2009’un ilk 4 aylõk döneminde ise 288 milyon dolarlõk ihracatla Çin Türkiye’nin ihracat yaptõğõ ülkeler arasõnda 23. sõrada. Buna karşõlõk 2008’de Türkiye, Çin’den 15 milyar 658 milyon dolarlõk ithalat yaptõ. Cumhurbaşkanõ Abdullah Gül ve beraberindeki işadamõ heyeti 2 ül- ke arasõndaki ticari ilişkilerin geliş- tirilmesi amacõyla 23-29 Haziran tarihleri arasõnda Çin’e resmi bir ziyaret düzenliyor. DEİK: Ülkede gücümüz yok Dõş Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Türk-Çin İş Konseyi İkinci Başkanõ Yavuz Onay’õn verdiği bil- gilere göre Türk firmalarõnõn Çin’de yaptõğõ toplam yatõrõm 15 milyon do- larõ geçmiyor. Onay, bu nedenle Türkiye’nin Çin’de ekonomik ve siyasi anlamda bir gücünün bulunmadõğõnõ dile ge- tirdi. Yavuz Onay, şu değerlendirme- lerde bulundu: “Biz Çin’e girişte 20- 25 yıl geç kaldık. 25 yıl önce Çin’de yatırım yapsaydık şimdi Çin’le rekabet edebilirdik. Ama şu anda biz hem müteahhitlik hem de tek- nolojik açıdan Çin’in ayarında bir ülke değiliz. Biz 25 yıl önce fir- malarımıza gelin Çin’e yatırım yapın dediğimizde ‘Zaten burada para kazanõyoruz, oraya gitmeye ne gerek var?’ dediler. Ama şimdi Çin başlarına bela oldu.” ÜLKEDEKİ YATIRIMLAR 500 Türk şirketi faaliyette Hammadde, ucuz işgücü, maliyet avantajlarõ nedeniyle birçok dünya devinin faaliyet gösterdiği Çin pa- zarõnda irili ufaklõ yaklaşõk 500 Türk şirketi bulu- nuyor. Türk şirketlerinin Çin’de beyaz eşya kord bezi, çe- lik, değerli madenler, plastik, inşaat, gõda ve teks- til alanõnda girişimi bulunurken, bu yatõrõmlarõn top- lam değerinin ise yaklaşõk 30 milyon dolarõ bulduğu tahmin ediliyor. Çin’deki önde gelen Türk şirket- leri ise şunlar:  Koç Holding’in beyaz eşya sektöründeki şirketi Ar- çelik, 2000’den bu yana faaliyetlerini sürdürdüğü Çin pazarõnda çamaşõr makinesi üretiyor. Changz- hou bölgesinde bulunan fabrikada Beko markasõyla üretim yapõlõyor.  Sabancõ Holding’e bağlõ KordSa firmasõ 2006 iti- barõyla Çin’de faaliyet gösteren ABD kökenli In- vista Group’a bağlõ IQNE Qingdao Nylon En- terprise’yi satõn alarak Çin’de yatõrõmlara başladõ.  Şişecam 1988’de Hong-Kong’da satõş yaparak gir- diği Çin pazarõnda, 2003’te Şişecam Shanghai Tra- ding Company adõyla yatõrõm yaptõ.  Mühendislik, teknolojik çelik imalat ve elektro me- kanik montaj alanlarõnda faaliyet gösteren Çimtaş 2002’de Çimtaş Ningbo’yu kurdu. Aralõk 2002 so- nunda üretime geçen fabrika, Ocak 2003’te ihracata başladõ.  Gürel Grubu’nun gõda şirketi Kütaş AŞ de Çinli iki ortakla Çin’de sarmõsak işleme fabrikasõ kura- rak fabrikadan Avrupa’ya ve Japonya’ya sarmõsak ihracatõna başladõ.  Şanghay’da 2005’te temsilcilik açan Goldaş ve grup firmasõ Assortie’nin Şanghay ve Hangzhou’da mağazalarõ bulunuyor.  Hipokrat Tõbbi Malzemeler’in, ortez protez uy- gulamasõ yapan Çinli Yongsheng şirketi ile kurduğu ortak şirket Pekin’de faaliyet gösteriyor.  İş Bankasõ Şanghay Temsilciliği 25 Nisan 2006’da faaliyete başladõ.  Garanti Bankasõ, 18 Mayõs 1999 tarihinde Şanghay kentinde bir temsilcilik açtõ.  Kimya, ilaç, gõda ve maden sektörünün kullandõ- ğõ polipropilen büyük çuval (FIBC) üreten Ünsa Ambalaj, Çin’in Hangzhou kentinde bir fabrika ku- rarken, Mozaik Tekstil’in de halen Çin’de Warner teknolojisiyle Laura Baresse markasõyla iç çama- şõrõ üretimi yapan ortaklõklarõ bulunuyor.  Silkar Madencilik, 2009 içinde doğal taş ve ma- dencilik sektöründe hem üretim hem ihracat için Çinli bir firma ile yatõrõm yaptõ. Eğitim, sağlõk, eğlencede şansõmõz var D õş Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Türk- Çin İş Konseyi İkinci Başkanõ Yavuz Onay, şu aşamada Türk şirketlerinin Çin’de üretim alanõnda hiç şanslarõnõnõn olmadõğõnõ belirtti. Onay, şöyle devam etti: “Bu noktadan sonra Türkiye’nin Çin’de eği- tim, sağlık ve eğlence konularında şansı ola- bilir. Eğitim, sağlık ve eğlence konularında Türkiye gerçekten yol almış durumda. Üretim konusun- da artık bizim şansımız yok. Çünkü Çin artık üretime doymuş. Kendi aralarında rekabete başlamış durum- da. Ama şu anda eğitim, sağ- lık, eğlence işine girersek büyük rekabet sağlayabiliriz. Bu alanları da ertelersek ve 5 yıl sonra girersek yine ba- şarı yakalama şansımız kal- mayacak. Çin’e yapılacak ihracatta da mermer ve ma- denler alanında şansımız var. Çin’e gündelik ürünler ve gı- da ihraç etmeyi palanlayan şirketlerimiz varsa, o zaman Çin’de kendi firmamızı ku- rup ona göre dağıtım ağımı- zı oluşturmamızı gerekiyor.” Onay, Türk şirketlerinin Çin pazarõnda varlõk gösterebil- mesi için para harcamasõ ve uzun yõllar kalmasõ gerektiği- ni aktardõ. Türkiye pazarõndaki Çin ima- jõna da değinen Onay şu yoru- mu yaptõ: “Bizdeki kötü Çin imajı Çinlilerin ürettiği ürünlerden kaynaklanmı- yor. Bizim ithalatçılarımı- zın aldığı kötü ürünlerden kaynaklanıyor. Bizim itha- latçılarımız kötü ürün alıp bir an önce ellerinden çı- karmayı hesap ediyorlar. Kötü malı getiren bizim ken- di ithalatçılarımız. İyi para verirseniz iyi mal alıyorsunuz kötü para verirseniz kötü mal alıyorsunuz.” S ilk & Cashmere, 19 yõldõr kaşmir ve ipeğin ana vatanõ olan Çin ve Moğolistan’da üretim yapõyor. Silk&Cashmere’in Yönetim Kurulu Başkanõ Ayşen Zamanpur Türkiye’de hâlâ Çin gerçeğinin yeterince anlaşõlamadõğõndan yakõnõyor. Zamanpur Çin’deki deneyimlerini ise şöyle aktarõyor: “1990’da Çin’e ilk gittiğimde Avrupa ve Amerikalılar bile henüz orada çok yeniydiler. Dünya çapında Amerikalı, Avrupalı kaşmirciler bile bizden sonra orada kaşmir yaptırmaya başladı. Bizim Çin’de olma nedenimiz ucuz işgücü veya ucuz hammadde değil, tam tersine kaynağında kaliteydi. İstesek de istemesek de geleceğin süper gücü olması beklenilen ülke. Çin artık marka satın alıyor ya da yaratıyor. Ar- Ge’ye büyük yatırım yapıyor. Öncelikle Çin’e bakış açımızı değiştirmeliyiz. Koskoca, dev bir ülkeyi düşman ilan etmeyelim. Değişen Çin’in ilk yıllarını onu karşımıza alarak kaçırdık. Yine de vakit geç değil. Çin’de ne arıyorsanız onu bulursunuz. 5 sente Avrupalının rejecte edip geri gönderdiği kusurlu, kötü boyanmış, kalitesiz ürünlerini stoktan alıp, Türkiye’de bir kerelik fahiş fiyatla satarak Çin’de iş yapabilirsiniz. Bu mümkün ya da Silk & Cashmere gibi Çin’in ihraç ettiği en pahalı ürün olan ve yumuşak altın denilen, gramla ihraç edilen saf kaşmiri ve saf ipeği alabilirsiniz. Onlarla stratejik anlaşmalar yapıp uluslararası tasarımcılar ekibi kurarak, marka yaratarak da Çin üzeriden dünyaya yayılabilirsiniz. Ortak menfaatlerimizi gözeterek Çin’in avantajlarını kullanarak öne çıkmak, stratejik ortaklıklar ya da yeni tabiriyle model ortaklıklar kurmak zorundayız. Çin’de sadece ucuz işgücü için varsanız, orada olmanızı gerektiren daha anlamlı bir gerekçeniz yoksa, stratejik bir ticari ortaklık ya da özel bir nedenle orta vadede orada kalmanız anlamlı olmayacak. Çünkü Çin artık eskisi gibi ucuz olmayacak. Artık sadece ucuz mal için orada olanlar geri dönüyor.” Dünyanõn süper gücü olma yolunda kararlõ adõmlarla ilerleyen Çin’de üretim değil ama sağlõk, eğlence eğitim sektörlerinde hâlâ şansõmõz var. Cumhurbaşkanõ Gül’ün yarõn ticari ilişkileri geliştirmek için yolunu tutacağõ ülkede Türk yatõrõmlarõ çok sõnõrlõ Türkiye’nin Çin’de adõ yok TURİST GEMİSİ Aida’nın tercihi Antalya oldu ANTALYA (AA) - Avrupa’nõn en büyük yolcu gemisi şirketlerinden olan Aida’nõn 2010 yõlõnda gelir dü- zeyi yüksek Avrupalõ turistleri An- talya’ya getireceği bildirildi. Global Yatõrõm A.Ş, Çelebi Gru- bu ve Antmarin konsorsiyumu Port Akdeniz tarafõndan işletilen Ortadoğu Antalya Liman İşletmeciliği AŞ Ge- nel Müdür Vekili Taner Güngör, küresel krizin etkisinin azalmasõyla Antalya limanõnõn da Avrupalõ cru- sier şirketlerinin çekim alanõna gir- diğini söyledi. Avrupa’nõn en büyük cruiser şirketlerinden biri olan Ai- da’nõn 2010 yõlõ Nisan ayõndan iti- baren 1500 yolcu kapasiteli iki lüks gemisinin Antalya Limanõ’na 42 se- fer düzenleyeceğini anlatan Gün- gör, şunlarõ kaydetti: “Küresel kri- zin etkisinin yavaşlamasından son- ra cruiser şirketleri de kendileri- ne yeni pazarlar ve yeni hedefler, yeni güzergâhlar belirledi. Yüksek gelir düzeyine sahip yolcular An- talya Limanı’ndan gemilere inip binebilecek. Aida’nın sefer dü- zenleyeceği gemiler Venedik, Girit ve Limasol limanlarını ziyaret et- tikten sonra Antalya’ya gelecek. Antalya Limanı Avrupalı yolcu ge- milerinin uğrak yeri oluyor.” Ayşen Zamanpur Yavuz Onay 19 yıl önce gitti, başarıyı yakaladı
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear