28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 20 HAZİRAN 2009 CUMARTESİ 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER PENCERE Kadının Kâkülü ya da Perçemi... Geçenlerde çoğu kişinin dikkatini çekmeyen bir ilginç fotoğraf gazetelerde yayımlandı... Olay “Başbakanlık böyle ziyaretçi görmedi” baş- lığı altında medyaya yansımıştı... Emine Hanım ‘Formula 1 Grand Prix’ yarışını izlemek için Türkiye’ye gelen ‘top model’ ünlü Naomi Campbell’i Başbakanlığa davet edip “samimi” pozlarda fotoğraflar çektirmişti. Neden?.. Olayın nedeni pek belli değil; Filistin’e yardım kampanyasından söz açılıyorsa da Naomi’nin böyle bir iş için pek hevesli olmadığı ortaya çık- tı. Naomi’nin mesleği “top modellik.” Campbell bu mesleğin piyasasında ne geçer- liyse ona uyar... Ancak burada ilginç olan fotoğraflar... Tesettürlü Başbakan Hanımı çıplaklığını pa- zarlamaktan çekinmeyen, belki de zevk duyan top modelle kucak kucağa neden fotoğraf çektirir? Bu Naomi defilelerde ‘cat’ yürüyüşüyle popo- sunu sağa sola sallamaktan hoşlanır... Yoksa Emine Hanım Naomi’ye hayran mı?.. Hayran ise neden?.. Kadınların çıplaklığı yalnız erkekleri ilgilendiren bir konu değildir... Kimi zaman işin içine siyaset de karışır... Yine geçenlerde Fransa Cumhurbaşkanı Ni- colas Sarkozy’nin eşi Carla Bruni’nin çıplak fo- toğrafları gazetelerde yayımlandı... Neden?.. Halk, cumhurbaşkanı hanımının çıplak me- melerini görüp avunsun diye mi?.. Peki, kadın memesi neden metalaştırılıyor?.. Bir cumhurbaşkanı hanımının memesi elbette piyasada daha geçerlidir, daha çok ilgi toplar... Naomi de bu konuda Carla’nın yanında yaya kalır... Çünkü o cumhurbaşkanı eşi değil, bir Rus mil- yarderiyle yaşıyor... Türkiye’de Başbakanlığa davet edildi diye oturup Emine Hanım’a şükretsin... Kadın çıplaklığı Batı dünyasında piyasa işine in- dirgenip üstelik itibar da görürken İran’a ne dersiniz?.. İran’da çarşaflı kadın saçının kâkülünü ya da perçemini bile gizlemek zorunda... Peki, top model Naomi Campbell’i Başba- kanlığa çağırıp ağırlayan Emine Hanım Türk ka- dınının İran kadını gibi çarşaflı karalar bağlama- sını ister mi?.. İstemezse neden tesettüre göz kırpıyor?.. Gazetelerin yazdıklarına ve çekilen fotoğrafla- ra bakılırsa İran’daki Cumhurbaşkanlığı seçimi- ne katılan kadınların içinden kimileri başlarını aç- mışlar... Kâküllerini sergilemişler... Demek ki İran’da bir kadının saçının telini gösterebilmesi için binlerce, on binlerce, yüz bin- lerce kişinin meydanlara çıkması gerekiyor... Yazık değil mi bu İran’a?.. Yazık değil mi İranlı kadına... Dünyanın büyük bir bölümünün coğrafyasında kadın erkeğin kulu kölesi... Türkiye’de “ılımlı İslam” kadını köleleştirmek is- teyen erkeklerin marifeti, politikası, ayıbı, suçu... F aşizm teriminin dünya siyaset yazõnõna girme- sinin tarihi, İkinci Em- peryalist Paylaşõm Sa- vaşõ’nõ Avrupa’da ha- zõrlayan süreçle birlikte başlar. Fa- şizm olgusunun sõnõfsal kökenle- rini bilimsel olarak ilk tahlilini ya- pan ve onu insanlõk adõna mahkûm eden kişi ise Bulgaristan Halk Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk devlet başkanõ Georgi Dimit- rov’dur. Faşizmi daha iyi kavrayabil- mek için kapitalizmin emperyalist aşamadaki konumuna bakmak ge- rekir. Çünkü kapitalizmin burju- va demokratik devrimler çağõnda, faşizmin varlõğõna gerek tarihsel gerekse toplumsal olarak tanõk olmak olasõ değildir. Faşizm, emperyalizmin bir ürü- nüdür ve iç pazarõ ele geçirmenin de ötesinde uluslararasõ pazarlarõn tekelci sermaye tarafõndan şidde- te dayanarak ele geçirilmesi yön- temidir. Başka bir anlatõmla her- hangi bir siyasal rejimin faşizm olabilmesi için iki temel ölçütün bir arada olmasõ gerekmektedir. Birincisi, uygulayõcõlarõn gerisin- deki temel gücün tekelci kesim- lerden oluşmasõdõr. İkincisi, uy- gulamada baskõ ve şiddete baş- vurulmasõdõr. Bu baskõ ve şidde- tin evrensel boyutlara ulaşmasõnõn son durağõ ise savaştõr. Hitler faşizmi Burada bir önemli özelliğin da- ha altõnõ çizmemiz gerekir. Özel- likle Almanya’da Hitler faşiz- minde kendini açõkça gösteren şoven milliyetçi politika ve uy- gulamalarõ faşizmin temel amacõ olarak göstermek bizleri yanõlta- bilir. Almanya’da Yahudileri he- def alan ve giderek soykõrõma dönüşen uygulama aslõnda faşist ideolojinin bir gereği olmaktan çok, Yahudilerin elinde bulunan ti- caret sermayesinin Alman tekel- leri tarafõndan gasp edilmesi ama- cõna yöneliktir. Özetle her şoven uygulama faşizm ya da her faşist uygulama şovenizm değildir. Ör- neğin ABD’de uzun yõllar yaşanan õrkçõ ayrõmcõ politikalara Ameri- kan faşizmi diyemeyeceğimiz gi- bi. Faşizmde hedef alõnan temel kitle etnik topluluklardan çok iş- çi ve emekçilerden oluşan geniş halk kitleleridir. Tekelci sermaye İkinci Emperyalist Savaş önce- si özellikle Almanya’da iç paza- rõ tümüyle denetimine geçiren ve bu süreçte merkezinde işçi ve emekçilerin yer aldõğõ geniş halk kitlelerini sindiren tekelci serma- ye, dünya pazarlarõndan da pay al- mak için daha doğrusu istediği pa- yõ alamayõnca savaşa başvurdu. Gerek Birinci, gerekse İkinci Dün- ya savaşlarõnõn temelinde yatan gerçek de budur. Burada unutul- mamasõ gereken bir diğer gerçek ise her iki büyük savaşõn da ka- pitalizmin dönemsel bunalõmõ üzerine gelmiş olmasõdõr. Bugün yaşanmakta olan kapi- talizmin bunalõmõndan da yeni bir dünya savaşõ çõkabilir mi bi- çiminde bir soru usumuza gele- Küresel Faşizm Sönmez TARGAN Soğuk Savaş yõllarõnda çağdaş ve demokrat olmanõn özellikle Batõ’da olmazsa olmaz koşulu antikomünist olmamaktõ ve fa- şizme karşõ savaşõmda oluşturulan halk cephelerinde genel- likle sosyalistler başõ çekerdi. Bunlar içinde bilim, sanat ve kültür insanlarõ ile aydõnlar toplumu bilinçlendirmede görev ve sorumluluklar alõrdõ. ŞİMDİKİ gençler, şaşırdıkları zaman “Ay, inanamıyorum!” diye söze başlı- yorlar. Eskiden, “Sahi mi?” denirdi. Dilbilgisi açısından bir zarftır “sahi” sö- zü; bazen “sahiden” dediğimiz de olu- yor, “gerçekten” der gibi. “Sahi duydu- nuz mu öyle bir şey?” dediğimizde, fii- le bağlı bir vurgu yapmış olmaktayız. Tuhaf olan, aynı sözcüğün artık pek kullanılmayan bir sıfattan, “doğ- ru, gerçeğe uygun” demek olan Arap- ça “sahih” sözünden gelmiş olması ve zamanla Türkçede “sahici”ye dönüş- mesidir; “sahici altın” derken, uyduruk, taklit, sahte olmayan, gerçek altını an- latmış oluyoruz. “Gerçek demokrat, gerçek cumhuri- yetçi, gerçek Atatürkçü” derken de. Sahte demokrat, sahte cumhuriyetçi, sahte Atatürkçü olanları bildiğimiz gibi. Sahte insan tiplerinin bol olduğu ve gitgide arttığı bir toplumda sahte belgelerin de uçuşmaya başlaması şa- şırtıcı sayılmaz. Elektronik teknolojideki müthiş geliş- menin görüntüyü, görünüşü ve göste- rişi tarihin hiçbir döneminde olmadığı ka- dar öne çıkardığı kesin. Daha da kesin olan, görüntüyle oynamanın ve oynan- mış görüntüyü inandırıcı kılmanın son de- rece kolaylaşmış olmasıdır. İnsanların bir gökdelenden öbürüne sıçrayabildiği, bir yumrukta havalara uçurulduğu “ani- masyon” denen filmler gerçek çekim- lerden daha mı az “gişe yapmakta?” Böyle olunca, sahte belge, hatta sah- te ses üretme tekniği de gelişmeden du- rur mu? Yalnız Batı’nın bilim kurgu ro- manları değil, Pasternak’la Soljenit- sin’in yapıtları bile bu tekniğin kullanı- lışını anlatan pasajlarla doludur. Sahte ürünlerin, sahte ünlerin, sahte inançların, sahte bağlılıkların, sahte gülüşlerin, başta ekonomi, sanat ve politika olmak üzere, toplum yaşamına ne gibi ikiyüzlülükler getirdiğini ayrıca vurgulamaya gerek var mı? Ama asıl endişe verici olan, sahte- ciliğin nesnel değerlendirmelere en çok gereksinim duyulan bilim ve adalet gi- bi alanlara bulaşıp oralardaki terazileri de bozmaya yönelmesidir. İnsan ya- şamını daha kolay, daha nitelikli, da- ha zevk alınır kılacağı söylenen tek- nolojik ilerleme, toplum yaşamına soktuğu kandırıcılık ve aldatıcılık bo- yutlarıyla, müthiş bir tedirginliği ve kuş- kuyu da birlikte getirmiştir. Bu güvensizliğin başka alanlara sıç- raması kaçınılmazdır. İlk bakışta pek fark edilmez ama, toplumda kol gezen sah- tecilik ekonomik ve sosyal düzenin te- mellerini de içten içe yavaş yavaş ke- miriyordur. mumtazsoysal@gmail.com AÇI MÜMTAZ SOYSAL Sahicilik ve Sahtelik bilir. Buna gerek kalõr mõ bilinmez ama yeni bir büyük savaşla kapita- list-emperyalist dizge adõna istenebilecek ka- zanõmlarõn hemen he- men önemli bir bölümü gezegenimiz ölçeğinde uygulanmakta olan kü- resel faşizmle elde edil- mektedir. İkinci savaş sonrasõ gezegenimiz yeni bir ev- reye girdi. Bir tarafta başõnõ Sovyetler Birli- ği’nin çektiği sosyalist dizge ile diğer tarafta ABD’nin egemenliğin- deki kapitalist dizge ara- sõnda soğuk savaş döne- mi başladõ. Yaklaşõk el- li yõl süren bu tarihsel sü- reçte Amerikan emper- yalizmi kapitalizmin çõ- karlarõ için Vietnam ve Kore örneklerinde oldu- ğu gibi dünyanõn birçok ülkesine doğrudan sal- dõrõlarõnõn yanõ sõra dar- beler yoluyla da faşizm ihraç etti. Soğuk savaş döne- minde salt darbeler eliy- le ölen insan sayõsõnõn dünya ölçeğinde 500 bi- ni geçtiğini yine kendi kaynaklarõndan öğreni- yoruz. Ve tüm bu savaş ve darbelerde açõk ya da örtülü kullanõlan temel güç, bir savunma örgütü olarak kurulan NATO olmuştur. NATO’nun varlığı Bugün Sovyetler Bir- liği yõkõlmõş ve sosya- lizm, kapitalizm için po- tansiyel bir tehlike ol- maktan çõkmõştõr. Ama sosyalizme karşõ bir sa- vunma örgütü olarak ku- rulan NATO eskisinden de daha kapsamlõ bir bi- çimde varlõğõnõ sürdür- mektedir. Başka bir deyişle NA- TO artõk küresel faşiz- min silahlõ ve saldõrgan gücüdür. Yugoslavya’yõ parçalayan, Irak’õ işgal edip kan gölüne çevi- ren, Afganistan’da ope- rasyonlar düzenleyen, Pakistan’õ karõştõran hat- ta Kuzey Irak ve Gü- neydoğu Anadolu’da Kürtler üzerine kumar oynayan da NATO’dur. Soğuk Savaş yõllarõn- da çağdaş ve demokrat olmanõn özellikle Ba- tõ’da olmazsa olmaz ko- şulu antikomünist olma- maktõ ve faşizme karşõ savaşõmda oluşturulan halk cephelerinde ge- nellikle sosyalistler başõ çekerdi. Bunlar içinde bilim, sanat ve kültür insanlarõ ile aydõnlar toplumu bi- linçlendirmede görev ve sorumluluklar alõrdõ. Gö- rüş ve düşünceleriyle toplumu aydõnlatõrlardõ. Özellikle bu toplumsal kesim için bugün çağdaş ve demokrat olmanõn ol- mazsa olmaz koşulu an- tifaşist olmaktõr.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear