28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 9 MAYIS 2009 CUMARTESİ 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Lotarya Fiyaskosu İHALE yüze göze bulaştırıldı ve evlere şenlik biçimde sona erdirildi. Özelleştirme İdaresi Baş- kanlığı gibi bir “resmi” kuru- luşun Milli Piyango gibi “ulu- sal” ad taşıyan bir kamu var- lığını satmaya kalkıp kendi kararıyla bu gülünç hallere girmesi, “müstahak” olduğu görüntüye en sonunda düş- mesi demektir. Resmi, ulusal, kamusal ko- nularla ilgilenen ve günah, ah- lak gibi manevi kavramlarla düşüp kalkanlarımızın bu man- zara karşısında sessiz kalması da, toplumca gelinen vurdum- duymazlık derecesini gösteren bir tablodur. Piyangonun bir çeşit kumar olduğunu söyleyenler bile kabul eder ki, insanların ço- ğunda kolay bastırılamayan bir “şans deneme” duygusu hep vardır. Milli Piyango’nun özelliği, bu ikilemi zararsız, hatta masum denebilecek sı- nırlı bir çözüme bağlamış ol- masıdır. Pek kumar sayılama- yacak paraya alınmış bir ya da birkaç bilet, hem o duyguyu ve beklentiyi karşılar, hem de ka- muya yönelik birtakım işlevler de görür. Hayırlı ve yararlı sa- yılabilecek konular için para toplamak, başka türlü sıkıcı olabilecek durumlara renk kat- mak gibi. İnsanlar böylece birkaç kuş birden vurmuş gibi eğlenirler. Üstelik kumarhaneye dadan- mak, lotaryacılığa kurban git- mek, kumarla yıkılıp ocak sön- dürmek gibi durumlara sürtün- meden. Resmi piyango, kritik dö- nemlerin önemli sorunlarında vatandaşın devlete destek olmasını sağlayan bir yol ola- rak da tarihimize girmiştir. İkinci Meşrutiyet’in Donan- ma Piyangosu ve ilk Cumhu- riyet yıllarının Tayyare Piyan- gosu gibi. Milli Piyango İdaresi’nin bir kamu kuruluşu olması ve her türlü şans oyunlarının de- netlenmesiyle görevlendirilme- si, söz konusu alanın bu çifte ni- teliğiyle kirlenmeden ve top- lumda yıkımlara yol açmadan kalabilmesi içindir. Son yılların AKP iktidarında böyle bir kuru- luşun basit piyangoyla yetin- meyerek oynayana ve oynata- na büyük kazanç sağlayıcı şans oyunlarına kayması bile konu- nun sosyal açıdan riskli yanla- rını göstermeye başlamış ol- malıdır. Kuruluşun rasgele satışa çı- karılışı bu rizikonun üstüne tüy dikmiştir. Gelirinden sosyal yardım ku- ruluşlarına, spora, sanata ve hatta ulusal savunmaya pay ayırdığınız bir kuruluşu rasgele yerli yabancı her türlü lotarya- cıya bırakmanın sonuçları hiç düşünülmüş müdür acaba? “N’olacak, birkaç liralık pi- yango bileti aldım, birkaç ko- lon Loto ya da Sayısal oyna- dım; kazanmasam da gelirin hepsi hayırlı işlere gidecek” diyen iyi niyetli saf vatandaşı şuna buna ya da ne idüğü be- lirsiz bir yabancı şirkete para kazandırır duruma sokmak koskoca Türkiye Cumhuriye- ti’ne hiç yakışıyor mu? PENCERE Çöküş ve Yükseliş... Hıncal Uluç Sabah gazetesindeki köşesinde dün yazısına şöyle başlamıştı: “Kapkara günler yaşıyoruz.. ‘Ne oluyor bize’ herkesin sorusu... Daha kötüsü.. ‘Yarın ne olacak?.. Yarın ne ola- cağız...’ Türkiye, resmi sivil yığınla kurumu ve örgütü ile bu soruları pompalıyor... Medyamız yangına kö- rükle gidiyor.. Bu gidişe bir nebze ‘Dur’ demek, karanlığın içinde bir ışık yakmak için bu yazıyı öne aldım...” Hıncal’ın yazısının başlığı: “Türkiye’nin harika geleceği..” Uluç, ülkenin her yanında, resmi ve özel çeşitli kesimlerde dile getirilen kaygıyı özetlemiş... Gerçekten herkes birbirine soruyor: “- Ne oluyor bize?..” Yanıt: - Büyük bir çöküşü yaşıyoruz... Peki, çöken ne?.. Önce ekonomi... Pembe vaatlerle ülkeye güzel bir gelecek va- at ederek iktidara geçen AKP, ekonomik çökü- şü halkın sırtına yükledi... Ama, dikkat: Dincilik gırla.. Tesettür, devletin başına geçirilen türban... İslamcılık yükseldi.. Ekonomi çöktü.. Çöküşün bedelini bu iktidar ödeyecek... Çöküş yalnız ekonomide değil.. Başkan Bush’un Ortadoğu’ya ve Türkiye’ye yö- nelik projesi çöktü... Ne demek bu?.. ABD’nin PKK’nin arkasından desteğini çekmesi demek... Amerika Irak’tan çekilirken Türkiye’ye ihtiyacı büyüyecektir... TSK mi, PKK mi?.. ABD biliyor ki PKK’yi Afganistan’da kullana- maz... PKK ise durumu şimdiden kavradığı için te- laşta... Ankara ile temas aranışında... Çöküş aynı zamanda AKP’de... Yerel seçimde oy oranı yüzde 38’e inen yüz- de 47’lik AKP’nin bugün yüzde 30’a düştüğü söy- leniyor... ABD elini çektiği gün AKP’nin iktidarı çöker... Şu günlerde merkez sağda parti arayışları bu çöküşü vurgulayan ilk haberler... Peki, çöküş başka nerede?.. Ergenekon kumpasında... 12’nci dalgasını yaşayan bu tezgâh 13’üncü, 14’üncü dalgasında daha da çökecek... Hukuk devletinde hukuksuzluğu pazarlayan Er- genekon, iktidarın desteğine karşın şimdiden çökmüştür... Ya yeni anayasa projesi?.. Çöken bir iktidarın ülkenin geleceğini düzen- leyecek anayasa girişimi “eşyanın tabiatına aykırı” bir göz boyama... Ya yolsuzluklar... AKP iktidarı tepeden tırnağa yolsuzluklarla donanmış bir örgüte dönüştü.. RTÜK nedir?.. Radyo Televizyon Üst Kurumu... Başında kim var?.. Deniz Feneri dolandırıcılığının Almanya yargı- sı tarafından teşhis edilen şaibelisi... AKP iktidarı yolsuzluklarla kıvranan çöküşün çöplüğünde yaşıyor... Çöküş listesini uzatmak kolay, ama, bu kada- rı yeter... Türkiye’yi kim vurduya getirmek isteyen eski Başkan Bush projesi çöktü... AKP işte bu çöküşün çöküşünü yaşıyor... Siyasette her çöküş, bir yükselişin habercisi- dir... Çanlar AKP için çalıyor... Dinciliği kullanıp Türkiye’yi eline geçirmek için Amerika’da tasarlanmış bu partinin çöküşü ha- yırdır... S ayõn Vali, Mardin’de 44 kişinin katli ile il- gili olarak NTV’de Can Dün- dar’õn sorularõnõ yanõtlamõşsõnõz. Şöyle demişsiniz: “Maalesef bölgede bir cehalet hâkim. Özellikle kadınların ve kızların eğitimi konusunda.. Bütün se- bep cehaletten kaynaklanıyor. Eğitimle ilgili desteklere ihtiyacımız var. Okul öncesi eğitim.. kızların, kadınların eğitimi konusunda çok ciddi çalış- malar yapmamız gerekiyor.” Can Dündar sormuş: Siz bir vali ola- rak bu konunun çözümü için ne tav- siye edersiniz?- Olay sosyolojik ve psi- kolojik açõdan çok iyi değerlendirilme- li. Buradaki aşiret yapõsõnõn, töre düze- ninin, insanlarõn yapõsõnõn iyi analiz edilmesi gerekiyor. Kõz çocuklarõnõn okumasõ konusunda gayret göstermemiz gerekiyor. Yörenin inançlarõ gereği, kõz çocuklarõnõn ayrõ okullarda okumasõnõn faydalõ olacağõnõ düşünüyorum. Erkek- lerle aynõ okullarda okumalarõ istenmi- yor. Bu çocuklarõ eve mahkûm etmemek için, çok sayõda kõz okullarõna, yurtlarõ- na ihtiyacõmõz olacaktõr. Can Dündar sormuş: Kız çocukları- nın ayrı okuması düşüncesini bakan- lara ilettiniz mi? Maksadõnõzõ iyi kav- ramamõş olanlar için fikrinizi tekrarla- mõşsõnõz: “Çalışmalarda bulunuyo- ruz. Yörenin örf, âdet ve inançları ge- reği ayrı okulların olması; eve mah- kûm olmasından daha iyi olacaktır di- ye düşünüyorum’’ demişsiniz. fotofotoSayõn Vali, konuyu psikolojik ve sosyolojik açõdan değerlendirmekte zat-õ âlinize yardõmcõ olmak için size bu mektubu yazõyorum. Hatõrlatmak isterim ki, önerdiğiniz konuda dünyada çok güzel örnekler var. Dilerseniz Suudi Arabistan örneğini ala- lõm: Suudi Arabistan’da tüm okullarda kõz ve erkek öğrenciler ayrõ okullarda ve ayrõ sõnõflarda okurlar. Kadõn öğret- menler kõzlarõ, erkek öğretmenler erkek öğrencileri eğitir. Okul idarecileri ve okuldaki destek hizmetler kõzlar ve er- kekler için ayrõdõr. Derslerin içeriği ve ders kitaplarõ da cinsiyete göre ayrõdõr. Örneğin kõzlarõn eğitimi daha az akade- mik ağõrlõklõdõr, daha çok ev idaresine önem verilmiştir, çok daha geleneksel ko- nularõ içerir. Erkek öğrenci kitaplarõnda çağdaş pedagojik kavramlar ve araştõr- malar yer alõr, hatta eğitimi cazip hale ge- tirmek için erkekler için yazõlan kitaplar çok daha renklidir. Buna rağmen erkek öğrncilerin çoğu lise düzeyindeki eğiti- mi tamamlamaz ve büyük paralar öde- yen iş yaşamõna atõlõr. Kadõnlar üniver- sitede istedikleri alanda öğrenim göre- mezler, örneğin mühendislik ve hukuk kendilerine kapalõdõr. Üniversitede kõz- larõn sadece uygun şekilde giyinmeleri beklenmez, pencereleri sõkõ sõkõya örtülü otobüslerle okula gidip gelirler. Veya ba- balarõ gelip alacağõ zaman onu bekleme odasõnda bekler, dõşarõ çõkamazlar.(1) Sayõn Vali, eğitim yõllarõ süresince böy- le birbirinden ayrõ tutulan kõz ve erkek- lerin iş yaşamõnda bir araya gelmeleri beklenebilir mi? Türkiye’deki örf, âdet ve inançlar gereği elbette işyerinde de ay- rõ tutulmalarõ uygun olacaktõr. Suudi Arabistan’da aynen böyledir. Pek çok res- mi daire Suudi kadõna kapalõdõr. Özel bir ofiste çalõşõrsa, erkekler ve kadõnlar ay- rõ odalara konur. Ama kadõnlarõn ço- ğunluğu en doğrusunu yapar, dõşarda ça- lõşmak yerine, en az üç çocuk doğurup evde onlarõ büyütür. Biliyorsunuz.. tüm görevi evi yönet- mek olan kadõnõn devlet yönetimiyle il- gisinin olmasõ pek beklenemez. Bu yüz- den Suudi kadõn seçimde oy kullanamaz; kocasõ veya babasõ gibi bir erkeğin ya- zõlõ izni olmadan seyahat edemez, onla- rõn izni olmadan yurtdõşõna çõkamaz. Onun nüfus cüzdanõ yoktur. Adõ, baba- sõnõn veya kocasõnõn kimliklerinde ya- zõlõdõr. 1990’da araba kullanma hakkõ için yaptõklarõ gösteriler ülkede büyük yan- kõ yapmõştõ. Gösterici kadõnlar tutuk- lanmõş ve kocalarõndan “bir daha böy- le bir gösteri yapmayacaklarına” da- ir teminat alõndõktan sonra serbest bõra- kõlmõşlardõ.(1) Le Monde gazetesinde yer alan yazõ- ya göre, sorulduğu zaman kadõnlarõn ço- ğu kendi istekleri ile peçe taktõklarõnõ, çünkü bunun “inançları gereği’’ oldu- ğunu söylerler. Tõpkõ ülkemizde türban konusunda söylenen “inancım gere- ği’’ sözü gibi. Daha serbest görüşlü pek çok kõz, kişiliklerini görülmez hale ge- tiren bu giyimin, baskõ ve yasaklarõn top- lamõ olduğunun bilincindedir; ama bunu ancak yabancõ gazetecilere söylerler. Genç öğrencilerden bir kõsmõ yabancõ ga- zetecilere şu görüşleri ifade etmiş. “Ar- kadaşlarımız arasında şimdiki du- rumdan memnun gibi görünenler de var, çünkü bu tür düşünce ve beklen- tilerle yetiştirildiler ve buna inandı- rıldılar.”(2) Gene başka yabancõ ya- zarlara göre, artõk hükümetten büyük bas- kõ gelmese bile, aşõrõ dinciler dini kul- lanma ve kadõn üzerinde istedikleri bas- kõyõ yapmakta kendilerini özgür hisse- diyorlar.(3) İşte mahalle baskõsõ bu. Kõzlarõn er- keklerle aynõ okullarda okumalarõ is- tenmiyor mazereti bu. Son söz Topraklarõndan fõşkõran petrol saye- sinde ülkede oluşan büyük zenginliğe rağmen, gençler yaşadõklarõ koşullardan mutlu olmadõklarõnõ bildiriyor. Büyük yaşlardaki gençlerin yüzde 51’i ve küçük yaştakilerin yüzde 45’i, bu zengin ülke- den başka ülkelere göç etmek istedikle- rini bildirmişler.(3) 1. Marilyn Booth, Arab adolescents facing the fu- ture. The World’s Youth kitabõnda. Bradford Brown (Editor). Cambridge University Press. 2002. Sayfa- lar 207- 247. 2. Le Monde Gazetesi, Aralõk. 28, 2003. 3. Peyman Pejman, Saudi Arabia: Women say re- ligious traditions block their rights. Inter Press Ser- vice, Mart 30, 2004. SayõnMardinValisi’neAçõkMektup Prof. Dr. Aysel EKŞİ Cumhuriyet’le Çoğalmak Muhsin DURUCAN Eğitimci yazar “Cumhuriyet, kimsesiz- lerin kimsesidir.” K. Atatürk S orarlar o büyük in- sana, Cumhuriyet di- ye bir şey söyleniyor, nedir bu Cumhuriyet? Ata- türk hemen yanõtlar: “Adam olmaktır efendi, adam olmak.” Cumhuri- yetimize saldõrõda bulu- nanlara güzel bir yanõt de- ğil mi! Sunuculuğunu Gülsen Tuncer’in başarõyla ger- çekleştirdiği Cumhuriyet gazetesinin 85. kuruluş yıldönümü onuruna, ona yakõşõr bir tören düzen- lendi. Bu kapsamda 63. Yıl Yunus Nadi Ödülleri de sahiplerini buldu. Dünden bugüne ya da Cumhuriyet gazetesinin kuruluş tarihi 7 Mayıs 1924’ten günümüze dek gazetenin öyküsel ve gö- rüntüsel sunumu ilgiyle iz- lendi. Yer yer Gazi ve Na- dir Nadi görüntülendi. Çevresini saran basõn görevlilerinin sevgi çem- berini aşarak kürsüye gelen Cumhuriyet Vakfı Baş- kanı ve Başyazarı İlhan Selçuk, izlenimlerini, duy- gu ve düşüncelerini şu tümcelerle aktardõ: “Ben içinizden biriyim. Siz, Cumhuriyet bilincini benden iyi biliyorsunuz. Ben bir rüyada gibiyim. Bir rüyayla gerçek za- manın karışımı. Cumhu- riyet gazetesi de bir rüya gibidir. Günümüzde dü- şünceler işgal altındadır. Yazarlar tutsak edil- mektedir. İnsanlar belli bir yere dek korkar. İn- san gibi yaşamanın mut- luluğu başkadır. Biz sa- dece görevlerimizi yapı- yoruz. CUMOK’lulara güvenimiz tamdır. Yap- tığımızın bilincindeyim ve gönül rahatlığı için- deyim.” Biraz yorgun ve oldukça umutlu bir davra- nõşla kürsüden inerek ye- rine oturdu. Etkinliğe katõlanlarõn jest, mimik ve davranõşla- rõnda Cumhuriyet’le ço- ğalmanõn engin mutluluğu okunuyordu. Elbette “Cumhuriyet adam ol- maktır.” mumtazsoysal@gmail.com
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear